6 research outputs found
Bioinformatics Workflows for Genomic Variant Discovery, Interpretation and Prioritization
Next-generation sequencing (NGS) techniques allow high-throughput detection of a vast amount of variations in a cost-efficient manner. However, there still are inconsistencies and debates about how to process and analyse this ‘big data’. To accurately extract clinically relevant information from genomics data, choosing appropriate tools, knowing how to best utilize them and interpreting the results correctly is crucial. This chapter reviews state-of-the-art bioinformatics approaches in clinically relevant genomic variant detection. Best practices of reads-to-variant discovery workflows for germline and somatic short genomic variants are presented along with the most commonly utilized tools for each step. Additionally, methods for detecting structural variations are overviewed. Finally, approaches and current guidelines for clinical interpretation of genomic variants are discussed. As emphasized in this chapter, data processing and variant discovery steps are relatively well-understood. The differences in prioritization algorithms on the other hand can be perplexing, thus creating a bottleneck during interpretation. This review aims to shed light on the pros and cons of these differences to help experts give more informed decisions
DOĞAL ZEOLİTLERLE ATIKSULARDAN KURŞUN GİDERİMİ
Bu çalışmada Manisa kentinden getirilen iyon değiştirici klinoptilolit zeolitinin, endüstriyel atıksulardan kurşun uzaklaştırma kapasitesi belirlenmeye çalışılmıştır. Deneysel çalışmada 1.0-2.0 mm boyutundaki zeolit, aktive edilerek ve aktive edilmeden kullanılmış ve kurşun giderme verimleri saptanmıştır. Zeolit örnekleri 1 M NaCl çözeltisi ile 2 mL/dk akış hızında aktive edilmiştir. İyon değiştirme çalışması; kesikli deney düzeneğinde, farklı karıştırma zamanları, karıştırma hızları ve Pb+2 konsantrasyonları için sentetik su ve kurşunçinko madeni işleme tesisi ham atıksu numunelerinde sürekli akışlı kolonda yapılmıştır. Deneysel çalışma sonucunda aktive edilmiş zeolitle daha yüksek arıtma verimi elde edilmiştir. Aktive edilmiş zeolit için 5 ve10 dakika karıştırma sürelerinde kurşun giderme verimi aktive edilmemişe göre %11-%15 daha fazla olmuştur. Aktive edilen zeolitin 30 dak. karıştırma süresi sonunda maksimum giderme verimi %98 olarak belirlenmiştir. 110 mg/L kurşun içeren kurşun-çinko madeni ham atıksuyu, 5 g aktive edilmiş klinoptilolit kolonundan geçirilmiş ve yüksek giderme verimi elde edilmiştir. Bu kompozisyondaki atıksu için tek kademedeki iyon değiştirme prosesi, alıcı ortam standartlarını sağlamaktadır. This paper assesses the capacity of natural zeolite clinoptilolite brought from Manisa City as a low cost ion exchange material for lead removal from industrial wastewaters. In the experiment activated and not activated zeolites were used and the size have been adjusted to 1.0-2.0 mm by crashing and grinding. The zeolite sample activated with 1 M NaCl solution at a flow rate of 2 mL/min. Ion exchange study was done by batch experiment using different mixing time, mixing speed and concentration of Pb+2 synthetic wastewaters and continues column experiment using lead-zinc mining raw wastewaters. As a result of the experimental study, higher removal efficiency was obtained by the activated zeolites than the non-activated zeolites. The removal efficiency of activated zeolites for the uptake of lead ions is greater by 11%-15% when the mixing time is between 5 and 10 minutes. Maximum removal efficiency, 98% was observed for 30 minutes of mixing time in using activated zeolite. Wastewater containing 110 mg Pb2+/L can be treated passing the wastewater through the ion exchange column at the rate of 80 mL/hour using 5 g activated zeolite. Receiving medium discharge standards can be achieved by using continuous ion exchange process as the only treatment step for the wastewater with above composition
Currency substitution, policy rule and pass-through: evidence from Turkey
In this article we analyse empirically currency substitution and exchange rate pass-through in the Turkish Economy, where their ongoing presence could undermine the implementation of a successful monetary policy, especially in a flexible exchange rate regime. Even though a considerable time has passed after the implementation of a flexible exchange rate regime in Turkey, by using Vector Error Correction model for the period from 1987 to 2004, we find that the currency substitution and exchange rate pass-through still have importance in the Turkish Economy and the monetary policy stance has been considerably strong, possibly, as a response of ongoing presence of them. If this is the case, to avoid the undesired consequences of this strong monetary policy, Turkey should consider some policy measures to reduce the degree of pass-through and currency substitution.
Microbial Profile and Dental Caries in Cleft Lip and Palate Babies Between 0 and 3 Years Old
Objective: The aim of this study was to examine the microbiological changes in newborn babies with cleft lip palate from birth up to age 3 and to correlate them with their caries levels and mothers' microbiological data and to compare with normal infants
Sürdürülebilir Kent ve Çevre Yönetimi Üzerine Yazılar I
Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde faaliyet gösteren Dünya Çevre ve
Kalkınma Komisyonu’nun 1987 yılında yayımladığı “Ortak Geleceğimiz”
isimli Raporda literatüre kazandırılan ve kelime anlamıyla “çeşitlilik, üretkenlik
ve gelişmenin devamlılığı sağlanırken, söz konusu daimi olabilme yeteneğini
korumak” olarak tanımlanan “sürdürülebilirlik”, günümüzde kamu
yönetimi alanında da sıkça kullanılan bir kavramdır. Aşırı nüfus artışı, çarpık
kentleşme ve çevresel bozulma tehdidi altındaki dünyamızda hem merkezi
ve yerel kamu yönetimi kuruluşlarının hem de özel sektör ve sivil toplum
kuruluşlarının kentleşme, kent yönetimi ve çevre yönetimi konularına
sürdürülebilirlik perspektifinden bakmalarında büyük fayda vardır. “Sürdürülebilir
Kent ve Çevre Yönetimi” gibi hem yereli hem de tüm dünyayı ilgilendiren
bir konuya uzmanlar, yerel siyasetçiler/yöneticiler ve yerel halk tarafından
gösterilecek ilgi kentlerimizin daha iyiye gitmesi için önemli bir
adım olacaktır.
Bu perspektifle, “Sürdürülebilir Kent ve Çevre Yönetimi” teması altında,
Hacettepe Üniversitesi’nin (Yerel Yönetimler Uygulama ve Araştırma Merkezi-
HÜYAM) katkıları ve Alanya Hamdullah Emin Paşa Üniversitesi’nin
ev sahipliğinde 14-15 Ekim 2016 tarihlerinde Alanya’da gerçekleştirilen I.
KENTFOR (Kent ve Çevre Yönetimi Forumu), sürdürülebilir kent ve çevre
yönetimi konusunda bilgi ve deneyimlerini paylaşmak üzere akademisyenleri,
bürokratları, yerel siyasetçileri ve yöneticileri, ilgili sivil toplum kuruluşu
temsilcilerini, konu üzerinde çalışmaları ve projeleri olan özel firmaların
temsilcilerini bir araya getirmeyi amaçlamıştır. Forumun gündeminde,
“Sürdürülebilir Kentleşme ve Kent Yönetimi, Sürdürülebilir Çevre ve Çevre
Yönetimi, Kentsel Yönetişim, Kentsel ve Çevresel Sürdürülebilirlikte Sorun
Alanları olarak Küresel Isınma ve İklim Değişikliği, Karbon Salınımı,
Gürültü Kirliliği, Temiz Su Yönetimi, Afet Yönetimi” gibi sorunlar ile “Özgün
Kent ve Kentsel Yaşam Örnekleri” gibi hepimizin günlük yaşamını derinden
etkileyen konular yer almıştır. İşte, bu Forum’da sunulan ve tartışılan
Önsöz
VI
bildirilerin bir bölümü (yazarların isteği ve editörlerin seçimiyle) bir kez
daha hakem incelemesinden geçmiş; gerek Forum’daki tartışmalar ve gerekse
hakem önerileri doğrultusunda birer kitap bölümüne dönüştürülerek,
Prof. Dr. Ruşen Keleş Hocamızın sunumuyla “Sürdürülebilir Kent ve Çevre
Yönetimi Üzerine Yazılar I” kitabı halini almıştır.
Bu kitapta, Ruşen Keleş, “Sürdürülebilir Kent ve Çevre Yönetimi” başlıklı
yazısında, öncelikle sürdürülebilirlik ve yerel yönetimler arasındaki ilişkiye
yönelik kavramsal bir analiz yapmış; devamında ise uluslararası ve ulus-üstü
kuruluşların sürdürülebilir kent ve çevre yönetimine ilişkin oluşturdukları
kurumsal birikimi özetleyerek Türkiye’deki kent ve çevre yönetimi alanındaki
sürdürülebilirlik tartışmalarına yer vermiştir.
İrfan Özacit, Uğur Ömürgönülşen ve Uğur Sadioğlu, “Yeni Büyükşehir
Modelinin Kent Planlaması ve Kentsel Rant Bağlamlarında Değerlendirmesi:
Ankara Örneği” başlıklı yazılarında, belediyelerin en uygun ölçek büyüklüğünü
sağlamak için 6360 sayılı Kanun ile büyükşehir belediyelerini etkileyen
düzenlemeleri, kent planlaması ve getirim (rant) bağlamında ele almaktadır.
Bu bölümün amacı, bu etkilerin olası sonuçlarının ortaya konulabilmesi
için bir çerçeve çizebilmek olarak belirlenmiştir. Literatür taraması
ve mevcut yasal düzenlemeler incelenip Ankara Büyükşehir Belediyesi
ve ilçe belediye meclis üyesi ve yöneticileriyle anket ve mülakatlarla gerçekleştirilen
alan araştırması bulguları aktarılmıştır. Bulgular ışığında genel
bir değerlendirme sunulmuştur. Buna göre; kent planlaması ve kentsel
dönüşüm anlamında Yeni Büyükşehir Modeli (YBM) olumlu sonuçlar doğurabilecektir.
Ancak, YBM’nin kent planlaması ve imar düzenlemeleri noktasında
olumsuz nitelik arz edici bazı uygulamaları da beraberinde getirebilmesi
muhtemeldir. Bunlardan en önemlisi kentsel rantın büyükşehirlerde
YBM ile artması durumudur. Aynı zamanda, bu kentsel rant kaygısı tarımsal
üretimin düşmesine de sebebiyet verebilecektir. İmar uygulamalarının
gerçekleştirilmesine ilişkin bir başka sorun da büyükşehir belediyesi ve
ilçe belediyeleri arasında imar hususunda yaşanabilecek uyumsuzluklardır.
Son olarak, büyükşehir belediyelerinin ilçe belediyelerinin yapmış oldukları
planları değiştirme yetkisinin olması kentsel ranta sebebiyet verebilecek
kararların ilçe belediyesi yerine büyükşehir belediyesinden çıkması ile de
sonuçlanabileceği hususu göz önüne alınmamıştır.
İlknur Gül ve Fulya Solmaz “Küresel Kentlerin Yönetiminde Kalkınma
Ajanslarının Rolü: İstanbul Örneği” başlıklı yazılarında, küresel kentin
Önsöz
Önsöz VII
özelliklerini literatürden yararlanarak sunmuşlar ve küresel kentin ekonomik,
sosyal ve diğer bileşenlerini kalkınma ajanslarının nasıl etkilediğini İstanbul
örneğinde incelemişlerdir. Kalkınma ajanslarının yerel ve bölgesel
kalkınma açısından önemi açıklandıktan sonra, İstanbul Kalkınma Ajansı
örneğinde ve buradan hareketle Türkiye genelinde kalkınma ajanslarının etkilerinin
belirli bir düzeyde kaldığı sonucuna ulaşılmıştır. Özellikle İstanbul
gibi küresel bir kentte kalkınma ajansının faaliyetlerinin çok sınırlı düzeyde
görüldüğünün altı çizilmiştir.
İhsan Keleş ve Hasan Ege Söyüt, “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Bulunan
Siyasi Partilerin Parti Programlarında ve Seçim Bildirgelerinde Küresel
Isınma ve İklim Değişikliğiyle Mücadele Politikaları” başlıklı yazılarında,
Türkiye’de siyasi partilerin küresel ısınma ve iklim değişikliği konusundaki
politikalarını analiz etmişlerdir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde grubu
bulunan siyasi partilerin bu önemli çevre politikası alanında ne tür yaklaşımlara
ve politikalara sahip oldukları araştırmanın temel inceleme konusu
olmuştur. Siyasi partilerin programları ve yakın dönemdeki seçim bildirgeleri
incelenerek karşılaştırmalı bir çalışma yapılmıştır. Bu çalışma sonucunda,
siyasi partilerin küresel ısınma ve iklim değişikliği konularında ilgilerinin
farklılık gösterdiği ve politika önerilerinin sorunlarla mücadelede yetersiz
olduğu tespit edilmiştir.
Ercan Oktay, Sevcan Güleç Solak ve İpek Sürmeli, “Sürdürülebilir Çevre
ve Kalkınma Ajanslarının Rolü: Mevlana Kalkınma Ajansı Örneği” başlıklı
yazılarında, kalkınma ajanslarının çevresel sürdürülebilirlik konusunda
bölgelerinde gerçekleştirdikleri ve programlarında gerçekleştirmeyi planladıkları
faaliyetleri Mevlana Kalkınma Ajansı örneği üzerinden incelemişlerdir.
Mevlana Kalkınma Ajansı’nın faaliyet raporları, proje ve proje duyuruları,
Kalkınma Bakanlığı raporları üzerinden içerik analizi ile elde edilen veriler
değerlendirilmiş ve Ajansın çevre politikaları bağlamında görülen çalışmaları
analiz edilmiştir. Bu çalışmanın bulgularına göre kalkınma ajansları
sadece öne çıkan ekonomik gelişme yönü ile değil, çevre politikaları bağlamında
da önemli bir aktör olmaya adaydır. Kalkınma ajanslarının sürdürülebilir
bir çevre için roller üstlenebileceği ve diğer yerel-bölgesel aktörleri bu
amaca yönlendirebileceği sonucuna varılmıştır.
Volkan Göçoğlu ve M. Kemal Öktem, “Yerel Yönetimlerde Sürdürülebilir
Enerji Yönetimine Geçiş: Ankara Örneğinde Bir Analiz” başlıklı yazılarında,
yenilenebilir enerji konusunu yerel yönetimler açısından ele almış, yerel
VIII Önsöz
yönetimlerin yenilenebilir enerjiye geçiş eğilim ve potansiyellerini Ankara
örneği üzerinden analiz etmişlerdir. Çalışma kapsamında Ankara Büyükşehir
Belediyesi hizmet alanında faaliyette bulunan büyükşehir belediyesi ve
bazı ilçe belediyeleri üzerinden bir alan araştırması yürütülmüştür. Araştırmanın
bulgularına göre, belediyelerin çevre duyarlılıklarının yüksek olmasının
yanında yenilenebilir enerjiye geçiş projeleri için yetersiz bütçeye sahip
oldukları anlaşılmıştır. Diğer yandan, belediyelerin yenilenebilir enerjiye geçişlerinde
özellikle maliyet, yatırımın geri dönüşü, yeniliğin verimliliği, sonuçların
şeffaflığı, sonuçların öngörülebilir olması, proje için personel adanmışlığı,
somutluk gibi faktörleri önemli buldukları tespit edilmiştir. Çalışma
sonucunda, araştırma kapsamında öne çıkan faktörler yorumlanarak belediyelerce
geliştirilecek olan yenilenebilir enerjiye geçiş projelerine yönelik öneriler
sunulmuştur.
Hülya Küçük, “Kent Konseyleri ve Yerel Yönetişim Üzerine Bir Değerlendirme:
Esenler Kent Konseyi Örneği” başlıklı yazısında, Yerel Gündem 21
kapsamında önemli bir politika aktörü olarak gelişen kent konseylerini yerel
yönetişim anlayışı çerçevesinde yerel demokrasiyi güçlendiren bir yönetim
modeli olarak ele almıştır. Çalışma kapsamında, literatür taramasına bağlı
olarak kent konseyleri yerel demokrasiyle olan ilişkisi bağlamında incelenmiş
ve Türkiye’deki gelişimi anlatılmıştır. Ayrıca Esenler Kent Konseyi örneğinde
gerçekleştirilen alan araştırmasıyla, kent konseyinin aldığı kararlarda
belediye ile olan etkileşimi, çalışma gruplarının yapısı, sivil toplum örgütlerinin,
özel sektörün ve halkın katılımı ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmiştir.
Çalışmanın sonucunda, kent konseylerinin yerel demokrasi üzerindeki
etkisi, halkın katılımı ve kent konseyinin aldığı kararlarla ilgili somut veriler
ortaya konulmaya çalışılmıştır. Buna göre, Esenler Kent Konseyi örneğinde
yerel aktörlerin kent konseyinin çalışmalarına katılmaları memnuniyet verici
düzeyde ve yerel demokrasiyi güçlendirici niteliktedir. Ancak, kent konseyinin
tüm yerel halkı kapsayan projeler geliştiremediği için zayıf yanlarının
olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca, kent konseyinin belediyeden bağımsız
bir sivil kurum olarak gelişmesinin önündeki en önemli engel belediye yönetimine
bağımlılık olarak görülmüştür. Kent konseyinin yönetiminde Belediye
dışından bir başkanın olması daha demokratik kararların alınması ve kararların
yaptırımı açısından önemli görülmüştür.
Uğur Ömürgönülşen ve Ahu Sumbas Yavaşoğlu, “Bir Katılım Mekanizması
Olarak Kadın Meclislerinin Yasal Düzenlemeler Kaynaklı Sorunları”
Önsöz IX
başlıklı yazılarında, yerel siyasetin aşağıdan yukarıya doğru demokratik bir
yaklaşıma dayalı karar verme sürecine kadınları da dahil eden önemli ve
gerekli bir siyaset düzeyi olduğu tartışmasıyla, Türkiye’de Kent Konseyleri
kapsamındaki Kadın Meclislerinin, Yerel Gündem 21 Programı’nın bir sonucu
olarak kadınların yerel siyasete katılımını ve yerel düzeyde kadınları güçlendirme
politikalarını arttırmak için oluşturulmuş bir platform oluşundan
yola çıkarak, uygulamadaki aksaklığın nedenlerini, Kadın Meclislerinin yapı
ve çalışma biçimini belirleyen düzenlemelerdeki eksikliklerde aramaktadır.
Çalışma kapsamında Kadın Meclislerinin karşılaştıkları yasal düzenlemeler
kaynaklı sorunlara Ankara Kadın Meclisleri örneğinde değinilmektedir.
Kent konseylerinin Türkiye’de kadınların yerel karar alma süreçlerine katılımını
artırma potansiyelini yerine getirebilmesi için gerekli yasal düzenleme
ve uygulamalar araştırma bulgularına göre analiz edilmiştir. Çalışmanın
sonucuna göre, Kent Konseyi ve Kadın Meclislerinin, siyasal bir kimliği olan
belediye ve belediye başkanına maddi ve siyasal bağımlılığının, hukuksal düzenlemelerle
azaltılması öncelikli adım olarak görülmektedir.
Shirin Izadpanah, “Shaping a Child-Friendly City for a Sustainable Future:
A Review on Architectural Factors that Connect Children to the
Built Environment of the City” (Sürdürülebilir Bir Gelecek İçin Çocuk-
Dostu Kenti Şekillendirmek: Çocukları Kentin Yapılandırılmış Çevresiyle
Bağlantılandıran Mimari Faktörlerin Gözden Geçirilmesi) başlıklı yazısında,
çocukların kentteki binalarla düzenli olarak temasının çocukların aktif
vatandaş olarak hakları olduğu ve kent plancı ve tasarımcıların çocukların
ihtiyaçlarına öncelik vermesi gereğini vurgulamaktadır. Çocuk-dostu kent
düşüncesi, yeni bakış açılarını biçimlendirmekte ve araştırmacıların bu konuyu
öğrenme niyetini teşvik etmektedir. Çocuklar için kentin niteliklerini
geliştirme çalışmalarına karşın; birçok ülkede çocuklar planlama ve tasarım
sürecinde görünmez olmaktadır. Bu çalışma, ilgili araştırma ve projeleri
incelemekte, sınıflandırmakta, kent plancı ve tasarımcılara, kentin inşa
edilen çevresiyle çocukların etkileşim ve bağlantısının kalitesini artırmada
yardımcı olacak başlıca faktörleri analiz etmektedir. Binaların yüksekliğinin,
mimari yapılara çocuk erişiminin, yapıların yeşil alanlarla bütünleşmesinin,
oyun ortamının yaratılmasının, çocuk-dostu mekânsal kalıpların, mimarların
çocuklar ve yapılar arasındaki bağları geliştirmelerine yardım edebileceğini
ortaya koymaktadır. Böylelikle, çocuk-dostu kentlerin kalitesi de gelişebilir
sonucuna yer verilmektedir.
X
Nihan Saldıraner, “Havalimanlarında Karbon Salımının Azaltılması:
Antalya Örneği” başlıklı yazısında, havalimanlarında karbon salımının azaltılması
uygulamalarını sürdürülebilirlik yönetimi açısından incelemiş ve bu
konudaki uygulamaların kent bazında yaygınlaştırılmasına yönelik öneriler
geliştirmeye çalışmıştır. Çalışmada, Antalya Havalimanı örneği üzerinden
bir alan araştırması yapılmış ve yöntem olarak da havalimanı yöneticileriyle
birebir görüş meler ve doğrudan bilgi temini esas alınmıştır. Antalya
Havalimanı’nın karbon salımının azaltılması uygulamaları açısından en
iyi örneklerden biri olduğu vurgulanmış ve buradaki uygulamaların Antalya
kenti bağlamında yaygınlaştırılmasına yönelik önerilerde bulunulmuştur.
Duran Bülbül, “Türkiye’de Afet Yönetiminde Yerel Yönetimlerin Rolünün
Evrimi” başlıklı yazısında, yerel halkın ihtiyaçlarını, sorunlarını ve alınması
gereken önlemleri en sağlıklı biçimde tespit edip en hızlı şekilde uygulamaya
koyabilecek olan yönetsel birimlerin yerel yönetimler olacağı düşüncesinden
hareketle, yerel yönetimlerin afet yönetimi gibi önemli bir konuda
daha fazla yetkilendirilmesi sürecini konu edinmiştir. Çalışmada literatür
analizi ve mevzuat incelemesi yapılarak yerel yönetimlerin yetki ve görevleri
afet yönetim döngüsünün hem afet öncesi hem de afet sonrası safhaları için
incelenmiştir. Özellikle 2009 ve 2015’de değişen afet yönetimi mevzuatında
yerel yönetimlerin artan yetki ve görevlerine değinilmiştir. Bu bağlamda,
afet yönetiminde benimsenen anlayış çerçevesinde yerel yönetimlere aktif
görevler verilmesi olumlu ve gerekli bir gelişme olarak görülmüştür. Ancak,
özellikle yapılacak olan yatırımların/harcamaların yüklenmeye girişilmesinin
öncesinde ve sonrasında yerel yönetimlerin sıkı biçimde denetlenmesi
ihtiyacına işaret edilmiştir. Sonuç olarak, yerel yönetimlerin okullarda ve işyerlerinde
eğitimler ve tatbikatlar düzenlemesinin ve afet sonrası için civar
ilçe ve illerden acil müdahale ekiplerinin hazır bulundurulmasında merkezle
koordinasyon halinde olmasının önemine yer verilmiştir.
Ömer Faruk Bilbay ve Zehra Kurt, “Kentsel Su Sorunları ve Sürdürülebilir
Su Yönetimine Yönelik Yaklaşımlar” başlıklı yazılarında, dünya nüfusu
artış hızı ve yoğunluğunun kentsel alanlarda olduğu vurgusuyla, su kaynaklarının
su ihtiyacını karşılayamaması sorunsalını değerlendirmektedir. Çalışmada,
küresel ısınma, tatlı su kaynaklarının azalması, evsel ve endüstriyel
kaynaklı atıklarla su kaynaklarının kirletilmesi, kayıp ve kaçak oranının
artması, su israfı, altyapı eksikliğinden kaynaklı sorunlara değinilmektedir.
Bunun yanı sıra, yağmur nedeniyle taşkınlar ile yazın kent merkezinde su
Önsöz
XI
kaynaklarının kuruma noktasına gelmesi gibi kamu sağlığını doğrudan etkileyen
sonuçlarına dikkat çekilmektedir. Bir taraftan içme-kullanma amaçlı
tatlı su kaynaklarının azalması, diğer taraftan su kaynaklarının bilinçsiz
tüketimi ve kirletilmesi, su kaynaklarını korumayı ve gelecek kuşakların da
su kaynaklarından aynı miktar ve kalitede yararlanmasını amaçlayan sürdürülebilir
su yönetimi zorunluluğunu ortaya koymaktadır. Çalışmada, kentsel
alanlarda yaşanan su sorunları ve bu sorunların çözümüne yönelik politikalar
sürdürülebilirlik ilkesi kapsamında incelenmektedir. Sorunlara neden
olan faktörler üzerinde durulup, sürdürülebilir su yönetim politikalarının
dünyada ve Türkiye’deki uygulamaları karşılaştırılarak, su yönetiminin
etkinlik düzeyi üzerine değerlendirilmelerde bulunulmaktadır.
Eser Ergönül, “Yerel Yönetimlerin Kişisel Su Tasarrufundaki Önemi: Dikili
Belediyesi Örneği” başlıklı yazısında, dünyada kullanılabilir tatlı su kaynakları
rezervinin çok sınırlı olması tespitinden hareketle, kişisel su tasarrufunun
su sorunu karşısında önemli bir politika aracı olabileceğini konu
edinmektedir. Türkiye’de su hizmetleri ağırlıklı olarak kamu sektörü tarafından
ve özellikle belediye yönetimlerince sunulmaktadır. Özellikle Türkiye’deki
toplam nüfus ve coğrafya açısından düşünüldüğünde, su yönetimi
konusunda 30 büyükşehir belediyesi en önemli aktörler olarak görülmektedir.
Zira 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu su hizmetini büyükşehir
belediyelerinin temel görevi arasında saymıştır. Bu çalışmada, İzmir Büyükşehir
Belediyesi sınırları içerisinde olan Dikili Belediyesi örneğinde, yeni büyükşehir
modeli öncesinde belediye yönetiminin girişimiyle uygulanan kişisel
su tasarrufu politikası örnek olay olarak incelenmiştir. Bu örneğin ortaya
koyduğu başarının ayrıntıları alan araştırması bulgularına dayalı olarak sunulmuş
ve gelecekte karşılaşılması muhtemel olan su krizi karşısında diğer
belediyelerin yapabilecekleri uygulamalar için öneriler getirilmiştir.
İrem Ece Akpınar, “Sürdürülebilir Kalkınmanın Şehirlere Etkisi
Trakya’da Bir İnci: Sakin Şehir Vize” başlıklı yazısında, günümüzde kent ve
çevre üzerinde ortaya çıkan ve küreselleşen olumsuz etkilere karşı İtalya’da
gelişen Sakin Şehir (Cittaslow) hareketi konu edinilmiş ve Türkiye’deki sakin
şehirlerden birisi olan Vize örneği incelenmiştir. Türkiye’de Sakin Şehir
hareketi 2009’dan beri hızlı bir şekilde yaygınlaşmakta ve küreselleşen çevre
sorunları karşısında alternatif bir şehir ve yaşam modeli olarak kendini göstermektedir.
Sakin şehirler, yaşanılabilir bir kentte en önemli konuların başında
gelen sürdürülebilirlik konusunu merkezine almaktadır. Bu çalışmada,
Önsöz
XII
Trakya’nın ilk sakin şehri olan Vize İlçesi’nin sakin şehir olma süreci ve sahip
olduğu yeterlilikler incelendikten sonra, ilçenin sürdürülebilir bir kent
modeli olup olamayacağı alan araştırmasından elde edilen bulgularla analiz
edilmiştir. Çalışmanın bulguları sakin şehir olmanın bir kente neler kattığını
ve kentteki aktörlerin bu konudaki duyarlılıklarının ve gelecek için beklentilerinin
neler olduğunu göstermektedir. Buradan hareketle, Türkiye’de
sayıları artan sakin şehirlerin sürdürülebilir kalkınma ve kent modeli olabilmesine
yönelik tespitler yapılmıştır.
Uğur Sadioğlu ve İbrahim Eseroğlu, “Kentsel Dönüşümde Kültürel Birikimin
Sürekliliği, Kimliğin Muhafazası ve Aidiyetin Geliştirilmesi: Konya-
Bedesten Örneği” başlıklı yazılarında, kentsel dönüşüm olgusunun koruma,
yenileme, sağlıklaştırma ve yeniden canlandırma gibi araçlarla, mekândaki
kültürel, mimari birikim ve toplumsal örüntüyü sürdürülebilir kılma işlevini
vurgulamaktadır. Kentsel dönüşüm çalışmalarının, olumlu-olumsuz sonuçlarına
dikkat çekip Konya-Bedesten Dönüşümü örneği üzerinden, fiziksel
yenileme, ekonomik mekânı canlandırma, kültürel birikimin sürekliliğini
sağlama, kimliğin korunması ve aidiyet geliştirme gibi amaçları gerçekleştirmede
kamu programı değerlendirmesi yapılmıştır. Bu çerçevede, Mevlâna
Kültür Vadisi Projesi’nde, bu büyük ölçekli ticari işlev taşıyan dokunun dönüşümü,
mekânın kullanımı ve yeni bir anlam kazanması sonuçlarının analiz
edilmesi için, alan araştırması yapılmış ve yerel aktörlerin değerlendirmeleri
alınarak örnek olay incelenmiştir. Çalışmanın sonucunda, Konya-Bedesten
kentsel dönüşüm örneğinde kültürel birikimin sürekliliğine katkı sunulabileceği,
yerel kimlik muhafazası noktasında bir hassasiyet kaygısı güdüldüğü,
ancak geleceğe dönük bir kimlik ya da aidiyet geliştirme hususunda
sorun olduğu gösterilmektedir.
Yukarıda özetlenen onbeş bölümü kapsayarak, Hacettepe Üniversitesi Yerel
Yönetimler Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin (HÜYAM) bir akademik
faaliyeti olarak hazırlanan ve Hacettepe Üniversitesi tarafından yayımlanan
bu kitabın kent ve çevre yönetimi yazınına katkıda bulunması ümit
edilmektedir.
Kitabın mutfak çalışması olarak kabul edilebilecek I. KENTFOR’a (Kent
ve Çevre Yönetimi Forumu) katılıp sunuşlarını yapan ve böylece Kitabın bölümlerini
oluşturmaya katkı sunan Yazarlara, KENTFOR’un düzenlenmesinde
emeği geçen tüm Meslektaşlarımıza, kitap bölümlerinin değerlendirmelerini
yapan Hakemlere, kitabın oluşumuna kaynaklık eden KENTFOR’u
Önsöz
XIII
destekleyen Alanya Hamdullah Emin Paşa Üniversitesi Yönetimi’ne ve kitabı
yayınlayan Hacettepe Üniversitesi Yönetimi’ne ve Hacettepe Matbaası
Personeline teşekkürlerimizi sunarız
Evaluation of 2015-2016 MOTAKK HBV DNA and HCV RNA External Quality Assessment National Program Results
MOTAKK, as a national external quality control program has been launched to evaluate the molecular detection of viral infections including HBV DNA and HCV RNA in molecular microbiology diagnostic laboratories in Turkey. This program is prepared in compliance with ISO 17043:2010 (Conformity assessment general requirements for proficiency testing) standards, and aims to take the place of external quality control programs from abroad, contributing to standardization and accuracy of molecular diagnostic tests in our country. The aim of this study was to evaluate 2015 and 2016 results of the MOTAKK External Quality Control Program for HBV DNA and HCV RNA viral load. The calls were announced on the web page of MOTAKK (www.motakk.org). The quality control samples were sent to participating laboratories in 2015 and 2016. Main stocks were prepared from patients with chronic hepatitis B and C who had viral load detection with reference methods according to WHO reference materials for viral load studies to improve quality control sera. From these main stocks, samples with different viral loads were prepared from dilutions of plasma with HBV, HCV, HAV, HIV, Parvovirus B19 and CMV negative serologic markers. Quality control samples were sent to the participating laboratories along with the negative samples in the cold chain. The laboratories accomplished the related tests within 2-3 weeks and entered their results on the MOTAKK web page. These results were analysed according to ISO 13528 (Statistical methods for use in proficiency testing by interlaboratory comparison) and scoring reports were created by a software developed by MOTAKK and sent to participating labs. Each laboratory evaluated their own results in comparison with the other laboratory results, reassessed the tests via observing the distance from the mean result and the reference values. The number of laboratories participating in the HBV DNA and HCV RNA external quality control program was 70-73 in 2015-2016. Participants were able to comply with the program tools, registering, entering results and receiving the results reports problem. In HBV panel, 72.6-89.1% and 84.7-90.3% of the participant laboratories were in 1 standard deviation (SD) in 2015-2016, respectively. In HCV panel, 70.8-89.1% and 84.7-90.3% of the participant laboratories were in 1 SD in 2015-2016, respectively. A national external quality control program for HBV DNA and HCV RNA in Turkey has been prepared for the first time with this project and implemented successfully. All the data provided in the MOTAKK external quality control program final report, compensate all the data provided by the quality control program final reports from abroad; additionally, the report allows comparison of used technologies and commercial products