Marmara University

Marmara University Open Archive Repository
Not a member yet
    92585 research outputs found

    Reklamlarda sosyal içerikli korku üretimi ile kolektif bilinçdışı unsurlar arasındaki ilişki

    No full text
    Korku insanlığın tehlikeden korunması amacıyla var olmuş bir duygudur. Tarihte hayatta kalmak adına verdiği savaşı fizyolojik bir var oluş çabası olan insanoğlunun günümüzdeki savaşı ise toplumsal olarak var olmaktır. Statü kaybı, dışlanmak, ayıplanmak, üst sınıfa girme çabası, toplumsal kalıplar gibi pek çok unsur bireyin artık korkularının sosyal içerikli olmasına neden olmuştur. Reklam dünyası fiziksel korkuların kullanımına dair çok fazla kuramsal üretim yaparken, sosyal korkulara karşı çekingen bir yaklaşım sergilemiştir. Değişen zaman ve toplum ise aslında reklamda kullanılan sosyal korkunun gizli ancak çok daha baskın hale geldiğini göstermiştir. Bu çalışmanın amacı, reklamda sosyal korkunun etkinliğinde kolektif bilinçdışı ve kültür arasındaki ilişkinin işleyişini açıklamaktır. Araştırmada karma yöntem kullanılarak önce anket çalışmasıyla Türk toplumunun sahip olduğu korkuların şiddeti ve çeşitleri saptanmış, ardından ise derinlemesine görüşmelerden elde edilen veriler bağlamında kültürel anlamda kolektif bilinçdışında yer alan kalıpların sosyal korkuyu tetikleyici hale geliş biçimleri tespit edilmiştir. Sosyal korkunun önemli bir yer tuttuğu toplumumuzda reklamda fiziksel korkunun kader inancı nedeniyle işlevsizliğine karşın, ölümden beter olarak nitelendirilen dışlanma kaynaklı sosyal korkunun nasıl etkin bir duruma geldiği açıklanmıştır. Çalışma, sosyal korku ve reklam ilişkisinin kültürel bağlamda Türkiye’ye uygun kodlar ışığında ele alınması ve reklamda korkunun kullanımı adına yeni bir yorum getirilmesi açısından önemlidir.Fear is an emotion that exists to protect humanity from danger. The war of humankind, which is a physiological struggle for survival in history, is to exist socially. Many factors such as loss of status, exclusion, shame, the effort to enter the upper class, and social stereotypes have caused the individual's fears to transform into social content. While the advertising world has produced a lot of theoretical production on the use of physical fears, it has shown a shy approach to social fears. The changing times and society have shown that the social fear used in advertising has become hidden but much more effective. This study aims to explain the working principles of the relationship between the collective unconscious and culture in terms of the effectiveness of social fear in advertising. With using mixed method, the researchers first determined the severity and types of fears in Turkish society through a survey study, and then, using data from in-depth interviews, they determined how patterns in the cultural collective unconscious became triggers for social fears. In our society, where social fear has an important place, it is explained how the social fear of exclusion, which is described as worse than death, becomes effective despite the dysfunction of physical fear due to the belief in fate. The study is significant in terms of considering the relationship between social fear and advertising in the context of Turkish cultural codes and bringing a new interpretation to the use of fear in advertising

    Bisiklet Hırsızları ve Umut’un Gerçekçiliği

    No full text
    Bisiklet Hırsızları ve Umut’un Gerçekçiliği çalışmasının amacı, gerçekçi sinemanın ulusal ve uluslararası çapta iki örneği ve başyapıtı olan iki filmin üzerinden gerçekçilik incelemesi yapmaktır. Çalışmaya İtalyan yeni gerçekçilik ve Türk toplumsal gerçekçilik incelenerek başlanmış ve İtalyan yeni gerçekçilik akımının öncülerinden olan Vittorio De Sica’nın 1948 yapımı Bisiklet Hırsızları ve Türkiye’de gerçekçi sinemanın en önemli örneklerinden Yılmaz Güney’in 1970 yapımı Umut filmleri seçilmiştir. Bu iki filmin benzerliklerini, farklılıklarını incelemek ve bu filmler ışığında iki ülkenin sinema alanındaki gerçekçilik yaklaşımlarını ortaya koymak amaçlanmaktadır. Bu çalışmada İtalya Roma’da ve Adana’da fotografik çekimler yapılarak iki filme ilişkin görsel belgeler elde edilmiştir.The aim of the study Bicycle Thieves and Hope's Realism is to examine realism through two films that are masterpieces and national and international examples of realistic cinema. The study started by examining Italian neorealism and Turkish social realism, and the 1948 film Bicycle Thieves by Vittorio De Sica, one of the pioneers of the Italian neorealism movement, and the 1970 film Hope by Yılmaz Güney, one of the most important examples of realistic cinema in Turkey, were selected. It is aimed to examine the similarities and differences of these two films and to reveal the realism approaches of the two countries in the field of cinema in the light of these films. In this study, visual documents related to the two films were obtained by making photographic shots in Rome/Italy and Adana/Turkey

    Hisse senedi getirisinin ‘MSCI standard’ ve ‘small cap’ endeks kapsam değişimine tepkisi: Türkiye örneği

    Get PDF
    The effect of index reconstitution on stock return and volume have been one of the controversial subjects in finance. Although, there are several researches, which are analyzing the domestic stock market index effect on stocks, a few studies focused on the effects of an international index. By the use of event study methodology, this paper analyzes the price effect of changes in constituents of two MSCI indexes (Standard Index and Small Cap Index) for Turkish companies as of announcement and effective dates. Overall, there are four analyses; namely, addition to Small Cap Index with respect to announcement (effective) day, deletion from Small Cap Index with respect to announcement (effective) day, addition to Standard Index with respect to announcement (effective) day, and deletion from Standard Index with respect to announcement (effective) day. The findings of the study present that index effect appears or disappears, resting upon the index, on which index reconstitution is being analyzed. Moreover, existence of the index effect is also subject to event day definition, which may be either announcement date or effective date of the index event. Significant index effect strongly exists for the additions to MSCI Standard Index around announcement date, while deletions have significant, but weaker, effect around the effective date. No significant index effect has been found for deletions around announcement date. Index effect is also documented around announcement and effective dates for MSCI Small Cap Index additions; however, such effect is quite stronger for deletions from MSCI Small Cap Index around the announcement dates.Endeks kapsam değişimlerinin hisse getirisi ve hacmi üzerindeki etkisi finans alanında tartışılan konulardan biri olmuştur. Birçok çalışma yurtiçi endeks değişimlerinin hisse senetleri üzerindeki etkisini analiz ederken, uluslararası endeks değişimlerinin etkisini inceleyen çalışmalar daha azdır. Bu çalışma, iki MSCI endeksindeki (Standard Index and Small Cap Index) Türk firmalarının endeksten çıkarılması ve endekse eklenmesi ile ilgili değişimlerin hisse fiyatını nasıl etkileyeceğini vaka analizi yöntemi kullanarak incelemektedir. Değişimlerin hem ilan edildiği hem de gerçekleştiği tarih dikkate alınarak dört analiz yapılmıştır. Bu analizler ilan ve gerçekleşme günlerini dikkate alarak Small Cap endeksine eklenmeyi ve endeksinden çıkarılmayı, ayrıca Standard endekse eklenmeyi ve endeksten çıkarılmayı içermektedir. Çalışmanın bulguları, değişimin analiz edildiği endekse bağlı olarak endeks etkisinin ortaya çıkabildiğini ya da ortadan yok olabildiğini göstermiştir. Buna ek olarak, endeks etkisinin varlığının ilan günü veya yürürlük günü gibi olay günü tanımlarından etkilendiği gözlemlenmiştir. İlan günü civarında MSCI Standart Endeksine yapılan eklemeler için anlamlı ve güçlü bir endeks etkisi bulunurken, endeksten çıkarmalarınyürürlük günü civarında anlamlı ancak daha zayıf bir etkisi vardır. İlan günü civarındaki çıkarmalar için ise anlamlı bir endeks etkisi bulunmamıştır. MSCI Small Cap endeks eklemelerinin ilan ve yürürlük günleri civarında da endeks etkisi bulunmuştur; ancak bu etki, ilan günü civarında endeks kapsamından çıkarmalarda oldukça güçlüdü

    Kişisel Verileri Koruma Hukuku Mevzuatı

    No full text
    Bilgi/veri üretimi, kullanımı, aktarımı ve bununla ilgili hususlar 21. yüzyılın en önemli uygulamalarından biridir. Bilgi toplumuna geçilen süreçte ve sonrasında özellikle teknolojinin de gelişmesiyle birlikte, insanın bedeninden sonra en değerliği varlığı olan kişisel verilerinin korunmasına ilişkin ihtiyacın, uygulamada yaşanan sorunlardan her geçen gün daha da arttığı görülmektedir. Yaşamı boyunca her insanın kişisel verisi hayatın olağan akışı içerisinde kaçınılmaz olarak işlenmektedir. Kişisel veri, kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgi olarak kabul edilmektedir. Kişisel verilerin işlenmesi, kişisel verilerin tamamen veya kısmen otomatik olan ya da herhangi bir veri kayıt sisteminin parçası olmak kaydıyla otomatik olmayan yollarla elde edilmesi, kaydedilmesi, depolanması, muhafaza edilmesi, değiştirilmesi, yeniden düzenlenmesi, açıklanması, aktarılması, devralınması, elde edilebilir hâle getirilmesi, sınıflandırılması ya da kullanılmasının engellenmesi gibi veriler üzerinde gerçekleştirilen her türlü işlem olarak ifade edilmektedir. Örneğin, iş başvurusu yapanlar, çalışanlar, alışveriş yapanlar/müşteriler, ziyaretçiler, kamu hizmetlerinden yararlananlar gibi birçok insanın kişisel verisi hukuka uygun ya da hukuka aykırı şekilde işlenebilmektedir. Bu bağlamda, mevzuatta düzenlendiği üzere, kişisel veriler de özelliği ve önemi itibariyle kendi içinde farklılaşabilmekte ve bunların ayrıca korunması gerekmektedir. Anayasada düzenlenerek güvence altına alınan temel hak ve özgürlükler kapsamında ve özel hayatın gizliği bağlamında, kişisel verilerin korunması sağlanmaktadır Konuyla ilgili olarak, 07.04.2016 (29677) tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 24.03.2016 tarih ve 6698 sayılı “KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI KANUNU” ile kişisel verilerin korunmasına ilişkin önemli gelişmeler yaşanmıştır. Kişisel veriler, 6698 sayılı Kanundan önce yürürlüğe giren ve halen uygulanmakta olan farklı konulara ilişkin diğer mevzuat hükümleriyle de korunmaya çalışılmaktadır. 6698 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte, kişisel verilerin korunmasına ilişkin düzenlemelerin ve bunlara aykırılığa ilişkin yaptırımların da uygulanmaya başlanmasıyla, kişisel verilerin korunmasına bakımından uygulamada olumlu gelişmelerin yaşandığı ve kişisel verilerin korunmasına ilişkin farkındalığın da arttığı görülmektedir. Bununla birlikte, 6698 Kanunla, kişisel verilerin korunması ve bu bağlamda sorunların önlenmesi bakımından önemli faydalar sağlanmakla birlikte, anılan Kanun hükümlerinin uygulanmasında ve yorumlanmasında bazı sorunların yaşandığı da bilinmektedir. Burada ayrıca belirtmek gerekir ki, Kişisel Verileri Koruma Kurulu tarafından 6698 sayılı Kanunun uygulanmasına ilişkin olarak önemli çalışmaların yapıldığı ve kararların verildiği görülmektedir. Kişisel verilerin önleyici yaklaşımla korunması suretiyle hukuka aykırı uygulamaların önüne geçilmesi ve kişilerin zarar görmesinin önüne geçilmesi amaçlanmaktadır. Mevzuattaki düzenlemelere rağmen hukuka aykırı durumların ortaya çıkması halinde yaptırımların da uygulanması gerekmektedir. Mevzuattaki düzenlemelerle kişisel verilerin korunması esas amaç olmakla birlikte, kişisel verilerin işlenmesinin zorunlu olduğu mevzuatta düzenlenen istisnai bazı durumlarda farklı uygulamalar söz konusu olabilmektedir. Kişisel veriler, hayatın olağan akışı içerisinde hukukun birçok alanını ilgilendirecek şekilde kullanılabilmektedir. Bu yönüyle, kişisel verilerin korunmasına ilişkin hususlar birçok farklı mevzuat hükmünde düzenlenmiş olup, bunların toplu olarak bir arada bulunması çoğu zaman mümkün olmamaktadır. İşte, “KİŞİSEL VERİLERİ KORUMU HUKUKU MEVZUATI” adlı eser, konuyla ilgili hükümler bir araya getirilerek uygulamacıya yardımcı olunması amacıyla hazırlanmıştır. Eserde, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın konuyla ilgili hükümleri, konuyu düzenleyen kanunlar ve bazı kanunların ilgili hükümlerinin yanı sıra, tüzük, yönetmelik ve tebliğeler yer almaktadır

    Design of functional nanostructures for energy storage systems

    No full text
    Gelişen toplumların büyük sorunlarından birisi enerji talebidir, artan talebe bağlı olarak çevre kirliliği ortaya çıkmaktadır. Birincil ve ucuz enerji kaynakları olarak fosil yakıtlar, enerji talebinin çok büyük bölümünü karşılamaktadır. Ancak bunların tükenebilir olmalarının yanı sıra kirletici dezavantajları fazladır. Nükleer enerji ise bazı problemlerin aşılması halinde pratik hale getirilebilir, riskli bir kaynaktır. Sürdürülebilir ve yenilenebilir enerji kaynakları düşük çevresel etkiye sahiptirler. Yenilikçi, sürdürülebilir kaynakların kullanımını genişletmek; verimli ve etkili depolanmayı gerektirmektedir. Termal enerji depolama sistemleri (TED), düşük CO2 emisyonuna sahip enerji verimliliği sağlayan sistemlerdir ve faz değişim malzemeleri (FDM) ile birincil kaynaktan üretilen enerjiyi depolarlar. Enerji kaynağının bulunmadığı, enerjiye ihtiyaç duyulan şartlarda enerji gereksiniminde kullanılırlar. FDMler; katı-katı, katı-sıvı faz değişimiyle enerjiyi gizli ısı şeklinde depolayabilen; depolamada yüksek yoğunluğa sahip, çift yönlü, yüksek döngüde çalışabilen malzemelerdir. Ancak uygulama alanları ve kullanım aralıkları, faz geçişini sağlayan bileşenin akma probleminden dolayı sınırlıdır. Akma problemi çevresel kirliliğe ve ısı depolama etkinliğinin azalmasına neden olmaktadır. Akma problemini aşmak için yeni fonksiyonel polimerler, kompozit ve çapraz-bağlı sistemler geliştirilmektedir.Bu çalışmada enerji depolayan fonksiyonel malzemeler hazırlanmıştır. Bu amaçla öncelikle basit ve ucuz bir yöntem kullanılarak amin fonksiyonel gruplarına sahip kendiliğinden gözenekli metal-organik kafes yapıları (MOF) hazırlanmıştır. Farklı oranlarda glisidilmetakrilat, stearilmetakrilat monomerleri kullanılarak poli(GMA-ko-SMA) polimerleri sentezlenmiştir. ,MOF içerisine farklı oranlarda poli(GMA-ko-SMA) ve parafin yüklenerek kumaş örneklerde uygulamalar yapılmıştır. MOF ve kopolimerlerin yapısal karakterizasyonu Fourier Transform İnfrared Spektrofotometre; uygulaması yapılan polimerin molekül ağırlıkları jel geçirgenlik kromatografisi, yapısal aydınlatması Nükleer Manyetik Rezonans; polimer yüklü MOF ve polimer-MOF yüklü kumaş örneklerinin faz geçiş sıcaklıkları, ısı depolama kapasiteleri Diferansiyel Taramalı Kalorimetre ile belirlendi.One of the biggest problems of developing societies is energy demand, environmental pollution arises due to increasing demand. Fossil fuels, as primary, cheap energy sources, meet this. However, in addition to being exhaustible, they have many pollutant disadvantages. Nuclear energy is risky resource; can be made practical if some problems are overcome. Sustainable, renewable energy sources have low environmental impact. Expanding the use of innovative, sustainable resources; requires efficient, effective storage. Thermal energy storage systems (TED) are energy efficient systems with low CO2 emissions; store the energy produced from primary source with phase change materials (FDM). They are used for energy requirements in conditions where there is no energy source, energy is needed. FDMs; able to store energy in the form of latent heat by solid-solid, solid-liquid phase change; with high density in storage, bidirectional, high cycle operation. However, application areas, usage ranges are limited due to flow problem of the phase transition component. Flow problem causes environmental pollution, decrease in heat storage efficiency. New functional polymers, composite and cross-linked systems are being developed to overcome the flow problem.In this study, energy-storing functional materials were prepared. For this purpose, first of all, self-porous metal-organic-lattice (MOF) with amine functional groups were prepared with simple, inexpensive method. Poly(GMA-co-SMA) synthesized using glycidylmethacrylate, stearylmethacrylate monomers in different ratios. Different ratios of poly(GMA-co-SMA) and paraffin were loaded into MOF and applications were made on fabric samples.Characterization of MOF and copolymers determined by Fourier Transform Infrared Spectrophotometer. Molecular weight of polymer by gel permeation chromatography; structure of applied copolymer by Nuclear Magnetic Resonance. Phase transition temperatures, heat storage capacities of polymer-loaded MOF and polymer-MOF-loaded fabric samples by Differential Scanning Calorimetry

    MMP3 (Rs679620) ve VDR (Rs731236) gen polimorfizmlerinin, periodontal olarak sağlikli erkek bireylerde, diş çürük lezyonu oluşumundaki etkisinin değerlendirilmesi: pilot çalışma

    No full text
    Amaç:Çürük oluşumu pek çok faktörün etkilediği bir süreçtir. Yapılan çalışmalar genetik faktörlerin de çürük oluşumunda rol oynadığını göstermiştir. Çalışmamızda, östrojen hormon mekanizması ve mensturasyon döngüsünün gen ekspresyon sürecini değiştirmesi sebebiyle, erkek bireylerde diş mineralizasyon sürecinde rol oynayanMMP3veVDRgenlerinde oluşan polimorfizmlerin çürük oluşumuna olan etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır.Gereç ve Yöntem:Fakülte hastanesine başvuran 20-44 yaş aralığındaki erkek bireylerde rutin ağız içi muayenesi sonrasında; çürük, eksik ve restorasyonlu dişler (DMFT) indeksine göre tanı konulmuştur. Deney grubunu, ‘yüksek çürük risk’ (DMFT ≥ 14, n=28); kontrol grubunun ise ‘çürük lezyonu bulunmayan’ (DMFT=0, n=28) kişiler oluşturmuştur. Detaylı anamnez alınan katılımcılardan plak indeksi, sondalamada kanama ölçümü yapılmıştır.Katılımcılardan alınan kan örneklerinden DNA izolasyonları sonrasında,MMP3(rs679620)veVDR(rs731236)genotiplemesi Real-time PZR tekniği kullanılarak belirlenmiştir.Elde edilen sonuçlar istatistiksel yöntemler kullanılarakanlamlılık düzeyi p<0,05’te değerlendirilmiştir.Bulgular:Çalışmamıza katılan bireylerde sondalamada kanama derecesi %10’un altında ve DMFT=0 olan düşük risk grubundaki (kontrol) ve de sondalamada kanama derecesi %10’un altında olan yüksek risk grubundaki bireylerin (deney)MMP3veVDRpolimorfizmleri açısından kıyaslaması yapılmış ve gruplara göreMMP3dağılımları arasında istatistiksel olarak anlamlı farlılık bulunmuştur (p<0,001). Gruplara göre VDR dağılımları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmamıştır (p=0,659)Sonuç:Çalışmamızın sınırları dahilinde MMP3(rs679620) gen polimorfizminin çürük oluşum üzerinde etkili;VDR(rs731236) polimorfizminin ise etkisiz olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Katılımcı sayısının arttırılarak ileri çalışmaların yapılması gerektiği düşünülmektedir.Anahtar Kelimeler:Çürük risk değerlendirmesi, gen-çevre etkileşimi, MMP3, polimorfizm, VDR.Aim:Caries formation is a process affected by many factors. Studies have shown that genetic factors also play a role in caries formation. In our study, we aimed to examine the effects of polymorphisms in the MMP3 and VDR genes, which play a role in the tooth mineralization process in male individuals, on the formation of caries, due to the estrogen hormone mechanism and the menstrual cycle changing the gene expression process.Materials & Methods:After routine oral examination in male individuals aged between 20-44, the diagnosis was made according to the decayed, missing and filled teeth (DMFT) index; experimental group as ‘high caries risk’ (DMFT ≥ 14); the control group as ‘no caries’ (DMFT=0), (n=56). Plaque index, bleeding on probing were measured from the participants whose detailed anamnesis was recorded. After DNA isolations from blood samples taken from the participants,MMP3(rs679620) andVDR(rs731236) genotyping were determined using Real-time PCR technique. The results were evaluated under p<0.05 significance level.Results:Comparison ofMMP3andVDRpolymorphisms among individuals who participated in our study in the‘no caries’group with a bleeding degree of less than 10% on probing and DMFT=0, and individuals in the ‘high-risk group’ with a bleeding degree on probing below 10% performed and a statistically significant difference was found betweenMMP3distributions according to the groups (p<0.001). There was no statistically significant difference between theVDRdistributions according to the groups (p=0.659)Conclusion: Within the limits of our study, it was found that MMP3 (rs679620) gene polymorphism was effective on caries formation; It was concluded that VDR (rs731236) polymorphism had no effect on caries formation. It is thought that further studies should be carried out by increasing the number of participants.Keywords:Caries risk assessment, gene-environment interaction, MMP3, polymorphism, VD

    1,736

    full texts

    92,585

    metadata records
    Updated in last 30 days.
    Marmara University Open Archive Repository
    Access Repository Dashboard
    Do you manage Open Research Online? Become a CORE Member to access insider analytics, issue reports and manage access to outputs from your repository in the CORE Repository Dashboard! 👇