96 research outputs found

    Giant left anterior descending coronary artery aneurysm in a patient with Behçet’s disease

    Get PDF
    Coronary artery involvement is quite rare in the course of Behçet’s disease. Complications secondary to coronary artery aneurysms, including rupture, dissection, and myocardial ischemia, may be fatal. In young patients without cardiovascular risk factors, systemic inflammatory vasculitis syndromes should be investigated in case of acute coronary syndrome secondary to dilated coronary arteries. In this report, we present our management strategy in a 31-year-old male patient with Bechet’s disease

    Effect of Initial Configuration on DFT Calculations for Transition Metal Complexes

    Get PDF
    Computational methods, which solves the Schrödinger’s equation for molecules, have become an indispensable tool in last decades. And Density Functional Theory is one of the most used, and most effective computational method. Transition Metal complexes, on the other hand, have been being used extensively in many important applications in many fields, such as chemical catalysts, atomic thin films, and pharmaceutical industry. Applying computational methods to transition metal complexes has become inevitable to understand better, to control and to design these compounds. As it is known, it is very difficult to handle transition metals computationally, mostly due to near degeneracy in their electronic states. The computational algorithms usually cannot achieve as successive result as they can do for other typical elements, like carbon or nitrogen for instance. Computational methods are needed to be improved for properly deal with transition metal complexes. To find computationally cheaper but still effective methods to deal with these complexes is a major challenge. Unlike the analogue calculations, computational methods solve all equations iteratively, so there are major differences between these two calculation types. The starting point in state space (the assumed initial conformation of molecule) is could have a stronger effect then the expected, on the flow of the iterative solving algorithm of the computational approach. Here we present a comparative study for a Ruthenium complex. We have optimised the molecule several times. Each of the optimisations started from different initial molecular conformations. Then we have compared the result in different ways, like calculation times and minimum energy that had reached, to see effect of starting configurations on the calculation. It is showed that, starting configuration is an important parameter for computational calculations of transition metal complexes, and it is needed to be carefully chosen to improve success of calculations

    Farklı mevkilerde oynayan profesyonel futbolcuların diz eklemlerinin antropometrik ölçümlerinin ve izokinetik performanslarının karşılaştırılması

    Get PDF
    The aim of our study is determine knee flexibility and knee isokinetic performance of soccer players who play different position. In this study nineteen professional soccer players who play in Kocaelispor were choosen as a subjects. Range of movement (ROM)of knee and  the knee flexion/extension muscle strengths were measured. In this measurement were used  60, 180 and 300 deg/sec con-con angular velocity protochol using biodex system III dynamometer.Statistically significant difference was found of total work of knee extensor in 60°/s between forwards and midfielders and also between forwards and defenders(p<0.05). Ekstansor muscle strength of forwards less than which of defenders and which of midfielders. Statistical differences were shown in 60°/s Peak Torque/body weight of between midfielders and defenders. Defenders have higher extensor muscle strength but lower values ROM. As the muscle strength and volume increase muscle get shorter. This can make risk for injures.While an exercise program is prepared play position must taken into consideration after isokinetic tests. Especially joint flexibility is indicator for future injures.Araştırmanın amacı farklı mevkilerde oynayan futbolcuların diz fleksibiliteleri ve diz izokinetik performans farklılıklarını belirlemektir. Çalışmamıza Türkiye A liginde yer alan Kocaelispor takımının  19 profesyonel futbol oyuncusu katılmıştır. Sporcuların diz eklemi çevre ölçümü, diz eklemi hareket genişlikleri (ROM) alınmış ve Biodex system 3 dinanometre ile diz fleksiyon- ekstansiyon kas kuvvetleri ölçümü 60/180/300 derece/saniye(°/s) Con-Con test protokolü ile yapılmıştır. 60°/s’de ekstansiyonda total iş miktarında forvet ile orta saha oyuncuları arasında ve forvet ile defans oyuncuları arasında anlamlı bir farklılık belirlenmiştir(p<0.05). Forvet oyuncularının değerleri hem defans hem de orta saha oyuncularına göre daha düşük bulunmuştur. Yine 60°/s’de pik tork/vücut ağırlığı değerlerinde orta saha ile defans oyuncuları arasında, defans oyuncularında artış yönünde anlamlı bir farklılık belirlenmiştir(p<0.05). Bu da defans oyuncularının izokinetik performans açısından diğer mevkilerdeki oyunculardan daha güçlü bir diz patlayıcı kuvvetine sahip olduklarını göstermektedir. ROM değerleri de defans oyuncularında düşük bulunmuştur (p<0.05). Kas kuvvetleri ve hacimleri arttıkça kaslarda kısalma olduğu, bunun da sakatlık oluşturma riskini arttırdığını defans oyuncuları için söyleyebiliriz. Egzersiz programları hazırlanırken oyuncuların izokinetik değerlendirmeleri ve kısalık testleri yapıldıktan sonra oynadıkları mevkilerde göz önünde bulundurulmalıdır. Özellikle sporcularda eklem fleksibilitesi bütün alt ekstremite eklemleri için ileride sakatlıkların oluşumu açısından önemli bir parametredir

    Reducing the environmental impact of surgery on a global scale: systematic review and co-prioritization with healthcare workers in 132 countries

    Get PDF
    Abstract Background Healthcare cannot achieve net-zero carbon without addressing operating theatres. The aim of this study was to prioritize feasible interventions to reduce the environmental impact of operating theatres. Methods This study adopted a four-phase Delphi consensus co-prioritization methodology. In phase 1, a systematic review of published interventions and global consultation of perioperative healthcare professionals were used to longlist interventions. In phase 2, iterative thematic analysis consolidated comparable interventions into a shortlist. In phase 3, the shortlist was co-prioritized based on patient and clinician views on acceptability, feasibility, and safety. In phase 4, ranked lists of interventions were presented by their relevance to high-income countries and low–middle-income countries. Results In phase 1, 43 interventions were identified, which had low uptake in practice according to 3042 professionals globally. In phase 2, a shortlist of 15 intervention domains was generated. In phase 3, interventions were deemed acceptable for more than 90 per cent of patients except for reducing general anaesthesia (84 per cent) and re-sterilization of ‘single-use’ consumables (86 per cent). In phase 4, the top three shortlisted interventions for high-income countries were: introducing recycling; reducing use of anaesthetic gases; and appropriate clinical waste processing. In phase 4, the top three shortlisted interventions for low–middle-income countries were: introducing reusable surgical devices; reducing use of consumables; and reducing the use of general anaesthesia. Conclusion This is a step toward environmentally sustainable operating environments with actionable interventions applicable to both high– and low–middle–income countries

    Su kalitesi belirlenmesi için istatistiksel veri analiz metodlarının değerlendirilmesi

    No full text
    Tez (Yüksek Lisans) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1998Thesis (M.Sc.) -- İstanbul Technical University, Institute of Science and Technology, 1998Sürdürülebilir kalkınma günümüzün modern su kaynaklan yönetim politikalarının temel hedefi olmuştur. Sürdürülebilirlik insana ve çevresinin ekolojik kalitesine yönelik bir kavramdır. Sürdürülebilir kalkınma izleme ve denetim gerektirir. İzleme programlan, su kaynaklan yöneticilerinin kaynakların durumu hakkında bilgilenmiş olarak karar vermelerine ve aldıkları kararların gerçekçi olmasına olanak sağlamak üzere veri üreten sistemlerdir. Günümüze dek, kaynak yöneticilerinin verdikleri kararlar su kaynaklarının belirlenmesi ve geliştirilmesi üzerine yoğunlaşmış bulunmaktadır. Doğal olarak, veri birikimine yapılan yatırımlar da bu kararlar paralelinde olmuştur. Bununla beraber, ekosistemlerin sadece kullanılması gereken değil, kullanımı kadar da korunması gereken kaynaklar olduğu görüşü yaygınlaşmıştır. Bu görüşü paylaşan kaynak yöneticileri, aldıkları kararlara yeni bir yön vermişler ve kaynakların belirlenip kullanım için geliştirilmesi kadar sürdürülebilir bir biçimde kullanımlarını da gözönüne almışlardır. Kaynak yöneticileri günümüzde daha uzun vadeli bir perspektifle kararlar almaktadır ve kaynakların sürdürülebilirliğini sağlamaya çalışmaktadır. Bakış açısındaki bu değişim, veri toplama sistemleri ve bunları destekleyen teknolojiye de yansımışta. Bu değişim, izleme programlarının dizaynında ve toplanan velinin değerlendirilmesinde değişikliklere yol açacakta. Kaynak geliştirme çalışmaları miktar ve konsantrasyon gibi verilerle ilgilenirken günümüzün sürdürülebilir kalkınma temelli çalışmaları doğal kaynakların dinamik ve kendine has özellikleri hakkında bilgi veren verilerle ilgilenmektedir. Bu çalışmalar mevcut bilgileri daha kapsamlı olarak kullanırken, diğer yandan potansiyel olarak "elde ne bilgi var?" sorusundan çok "bana ne hakkında bilgi gerekiyor?" sorusu üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bir su kaynağı hakkındaki bilginin ne mertebede olduğunun belirlenmesinde temel kavram veri kalitesidir. Günümüzde üretilen velinin kalitesi hala şüphelidir ya da ne kadar kaliteli olduğu hiç bilinmemektedir. Buna rağmen hem veriyi sağlayanlar, hem de veriyi kullananlar onun kaliteli ve yeterli olduğunu düşünmektedir. Su kalitesi izleme ve yönetim programlan geliştirilmeden önce problemin tüm boyutlarıyla tanımı yapılmış olmalıdır. Mevcut çalışmalar ve benzer sorunlar gözden geçirilmelidir. Gerekli bilgiler su ve atıksu arıtma tesislerinden, üniversiteler ve bölgesel, ulusal laboratuvarlar gibi diğer arastama merkezlerinden, bilim ve mühendislik literatüründen sağlanabilir. Birtakım kontrol ve koruma çalışmaları bu xıv bilgiler olmaksızın derhal başlatılabilir, fakat kullanım amaçlarının geliştirilmesi gibi yönetimsel konular mutlaka ve mutlaka sistemli bilgi akışı gerektirir. Eldeki veri değerlendirme ve yönetim maksatlarının ihtiyaç duyduğu bilgiyi sağlamakta yetersiz ise, havza bazında ve/veya su kaynağı içinde bir izleme programı başlatılmalıdır. Değerlendirme ve yönetim programlan aşağıda sayılmış sebeplerden dolayı veriye ihtiyaç duyar: 1- Problemin ne olduğunun belirlenmesi için geçmiş ve günümüz şartlarının belirlenmesi ve sorunun çözüme ulaşıp ulaşmadığını gösterecek bir referans oluşturma, 2- Dikkate değer bilgi açıklarının saptanması, 3- Uygun maliyetli bir izleme programı oluşturmak. Bir izleme programı başlangıçta sade olabilir. Bununla beraber, izleme ağı, değişen ihtiyaçlara cevap verebilmeli ve genişlemeye, gözden geçirilip düzeltilmeye yatkın olmalıdır. Durum raporları ilgili bütün kuruluşlara ve halka ulaşabilmeli, karşılıklı iletişimi sağlayarak su kalitesi yönetim amaçlarının değerlendirilmesine olanak vermelidir. Buraya kadar ana hatları verilen konu çerçevesinde, bu çalışmanın amacı, su kaynaklarından toplanan verilerin istatistiksel analiz metodları kullanılarak bilgiye nasıl dönüştürüldüğünün bir değerlendirmesini yapmaktır. İstatistiksel analiz metodları hem velinin kalitesinin sınanmasında, hem de örnekleme ve analiz çabalan ile üretilen verinin karar mercilerine bilgi olarak ulaştırılmasında sıklıkla kullanılmaktadır. T- testleri, varyasyon oluşturan faktörlerin belirlenmesi için varyans analizi, ortalamanın güven aralıklarının belirlenmesi başlıca metodlardır. Bu metodlar, su kalitesi izleme programlarının entegre bir parçası olarak, su kaynaklarının kalitelerinin belirlenmesinde, su kalitesindeki eğilimlerin tespitinde, yasal limitlerin ihlallerinin ve standartlara uygunluğun kontrolunda, maliyeti uygun izleme programlarının oluşturulması ve geliştirilmesinde, izleme programlarında örnekleme ve analiz ile görevlendirilmiş, birlikte çalışan farklı kurumların sonuçlarının uyumluluğunun kontrolunda başarıyla kullanılmaktadır. Bu çalışmada tanıtılan istatistiksel metodlar ayrıca, bir su kalitesi sınıflandırma uygulaması üzerinde sınanmıştır. Çalışmanın ilk adımını, su kalitesinin değerlendirilmesinde kullanılan istatistiksel analiz metodlarının gözden geçirilmesi oluşturmaktadır. Bu adımda, herhangi bir veri toplama ve analiz çalışması ile karşı karşıya kalındığında insanın aklına gelen "İstatistik, problemin çözümünde nasıl yardımcı olur?" ve "Hangi metodlar kullanılmalı?" sorularına cevap verilmiştir. İstatistik, verinin özetlenmesi ve veriden birtakım sonuçların çıkarılması ile ilgilenen bilim dalıdır. Verinin özetlenmesi ve tertiplenmesi ile ilgili kısmına TANIMLAYICI İSTATİSTİK denir. Veriden sonuç çıkarılması ve veriye dayanarak verinin alındığı ortam hakkında bilgi oluşturulması ile YORUMLA YICI İSTA TİSTİK ilgilenir. XV OLASILIK tanımlayıcı ve yorumlayıcı metodlar arasındaki bağı oluşturur, yorumlayıcı metodların nasıl geliştirildiğini ve nasıl kullanılması gerektiğini anlamamıza yardımcı olur, istatistiksel sonuçların günlük dile çevrilmesinde ve yorumlanmasında rol alır, ayrıca analiz metodlar uygulanırken nerelerde güçlükler yaşanacağını gösterir. Olasılık ve istatistik toplum ve örnekleri ilgilendiren somlarla uğraşır, fakat bunu birbirine zıt şekilde yaparlar. Bir olasılık probleminde, toplumun özellikleri bilinil- ve bu toplumdan alınmış bir örneğe bu özelliklerin ne kadar yansıdığı araştırılır. Bir istatistik probleminde ise, örneğin özellikleri bilinir ve bu bilgi yardımıyla örneğin alınmış olduğu toplum hakkında yorumlar yapılır. Olasılık tümdengelimle sorgular, istatistik ise tümevarımla sorgular. Çevresel verinin toplanması ve yorumununda karşılaşılan problemlerin birtakım kantitatif yönleri vardır ve bu problemlerin çözümü istatistiğin kullanımını zorunlu kılar. Çeşitli istatistiksel analiz metodları vardır. Bazı problemler verinin tek bir nıetodla incelenmesi ile çözülürken, bazı problemler daha inatçıdır. Böyle durumlarda verinin bir metodla incelenmesi, incelenip ayıklanmış ya da düzenlenmiş verinin başka bir metodla tekrar incelenmesi gerekebilir. Mesela veri çok tuhaf değerler içerebilir. Bunlar büyük örnekleme ya da ölçüm hatalarından kaynaklanabilir, ya da veri yanlış kaydedilmiştir. Bu açılardan bakıldığında, bu değerlerin atılması akla çok yatkın gelir. Nitekim, stratosferdeki ozon konsantrasyonunu ilk araştıranlar, bilgisayar sistemlerinin verideki tuhaf değerleri elemesi yüzünden ozon tabakasındaki deliği tespit edememişlerdir. Tuhaf değerler belki de önemli bilgiyi taşıyan tek değerlerdir. Sık sık görülen başka bir sorun da sansürlü veridir. Analizlerde aranan maddenin tespit edilir düzeyin altoda kalması halinde sonuç "tespit edilmememiştir" ya da "The main focus of this study is to present the statistical principles in the assessment of environmental data produced, which will provide to verify the quality of data and to extract the information in the data produced by environmental sampling and analysis efforts. It has been realized that descriptive methods of statistics such as means, variances are insufficient to verify that the environmental data meets our data quality objectives. Consider this questions: "Does this sample information conclusively demonstrate that the mean value of total phosphorus concentration is something other than 43. 7 pjg/l ? " or "Does this sample information point out that at least 90% of all DO measurements qualify the water quality of Lake as 3rd class ? " or "How confident can we be that the true mean value ofpH is in the interval of (6.57-8.21) in summer in River ?" The methods of inferential statistics such as significance tests like t-tests, analysis of variance to identify sources of variation in data and determination of confidence intervals of estimates of mean and variance presented in this study are aimed to reply such questions. These methods are successfully used as integrated parts of water quality monitoring such as the assessment of water quality conditions in a waterbody, detection of trends in water quality, detection of regulatory limits violation, design and maximization of cost-effectiveness of monitoring programs and performance check of different analyst laboratories and sampling teams involved in sampling and analysis steps of monitoring programs. A case study is also presented to verify the efficiency of these methods on a water quality classification apphcation. As a conclusion, the major help of these methods is to answer the questions below: "Why to sample, what to sample, where to sample and when to sample to produce data which in turn produces reliable information with a limited source of finance? "Yüksek LisansM.Sc

    Internal thoracic artery: A major collateral supply in case of Leriche syndrome

    Get PDF
    We read with great interest the article by Bosse and colleagues,1 in which they presented a case series of cardiac surgery combined with bypass from the ascending aorta to the bilateral femoral arteries in patients with severe aorta-iliac occlusion

    Coronary arteries arising from single coronary ostium: A case report

    Get PDF
    Advanced diagnostic systems and healthcare screening programs enabled increased diagnosis of congenital cardiovascular anomalies, including variations in coronary arteries. Single coronary artery is a rare congenital cardiovascular malformation in which all three main coronary arteries originate from a single coronary trunk. In this report, we present a patient with single coronary ostium giving rise to the left and right coronary artery systems, which was diagnosed incidentally with coronary computerized tomography and confirmed with conventional angiography
    corecore