Safranbolu- İncekaya Bölgesi’nde Bir Mimari Stüdyo Deneyimi

Çeşitli nedenlerle oldukça hızlı gelişen kentlerde ve onlara eklenen yeni kentsel alanlarda, doğal olarak tasarım sorunları ortaya çıkmaktadır. Safranbolu’nun büyüyen kent çeperinin yakınlarında bulunan arkeolojik, mimarî ve doğal güzellikleriyle turizmin bir parçası olan İncekaya su kemeri ve çevresinde popüler kültüre bağlı oluşan düzensiz yerleşim, bunun örneğidir. Bu sorunun çözümünde çeşitli paydaşları bir araya getiren ve ortak akıl oluşturan kentsel tasarım uygulamalarından faydalanma ihtiyacı vardır. Kentin ve bölgenin gelişiminde önemli katkısı olan, öğrenci yetiştirmenin yanında bilgi üretiminin bir parçası olan üniversite, bu paydaşlardan biridir ve araştırmacı/öğrenci potansiyeline sahiptir. Bu bağlamda, 2019-2020 güz döneminde proje dersinde mimarlık bölümü öğrencileriyle seçilen alanda çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Bu çalışma sonunda elde edilen bilgilerin hem öğrenciler açısından eğitime hem de alanla ilgili olarak kente olan katkıları tartışılmıştır

Investigation of the relationship between disease activation and anxiety, depression, and kinesiophobia in sjögren's patients

Amaç: Sjögren hastalığında kas eklem tutulumunda kinezyofobi, psikiyatrik etkilerinde ise anksiyete ve depresyon sıklıkla görülmektedir. Bu çalışmanın amacı Sjögren hastalığı aktivasyonu ile kinezyofobi ve anksiyete-depresyon arasındaki ilişkiyi araştırmaktır. Yöntem: Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi romatoloji polikliniğine başvuran 18 yaş üstü, bilinen başka kas iskelet sistemi ve psikiyatrik hastalığı olmayan 66 Sjögren hastası ve 47 sağlıklı birey kontrol grubu olarak çalışmaya dahil edilmiştir. Bu çalışmamızda hastalara ‘EULAR Sjögren Sendromu Hastalık Aktivite İndeksi’, ‘Tampa Kineziyofobi Ölçeği’ ve ‘Hastalık Anksiteye Depresyon Ölçeği’ uygulanmıştır. Dosya taraması, fizik muayene ve genel sorgu yapılarak hastaların ESSDAİ skoru hesaplanmıştır. Hastalık aktivitesiyle kinezyofobi, anksiyete, depresyon ilişkisi incelenmiştir. Bulgular: Hastaların yaş ortalaması 51,51±11,27 yıl, kontrol grubunun yaş ortalaması 49,40±12,91 yıl olarak tespit edildi. Sjögren hastalarının Hastalık Aktivite İndeksi ESSDAİ ile Tampa Kinezyofobi Ölçek Skoru, HAD Depresyon ve HAD Anksiyete Ölçek Skorlarının arasında anlamlı bir ilişki saptanmadı (p>0,05). Hasta ve kontrol gruplarında HAD depresyon ve HAD anksiyete ölçek skorlarının dağılımı arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark tespit edilmedi (p>0,05). Tampa Ölçek Skorunun anksiyete skor gruplarına göre dağılımı istatistiksel olarak farklı bulundu (p=0,023). Bu fark anksiyete skor grubu 0-7 olan hastaların Tapma ölçek skorunun, anksiyete skoru ≥11 olan hastalardan daha düşük olmasından kaynaklanmaktaydı (p =0,027). Tampa Ölçek Skoru ile yüksek anksiyete skoru arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki saptandı. Hasta ve kontrol gruplarında bakılan HAD depresyon ve HAD anksiyete ölçek skorları arasında pozitif yönde orta derecede anlamlı korelasyon tespit edildi (p=0,001). Sonuç: ESSDAİ ile kinezyofobi, anksiyete ve depresyon arasında ilişki yoktu. Sjögren hastalarında anksiyete ile kinezyofobi arasında anlamlı bir ilişki mevcuttu. ESSDAİ ile kinezyofobi, anksiyete ve depresyon ilişkisini inceleyen daha geniş katılımlı çalışmalar yapılması gerekmektedir.Objective: While kinesiophobia is observed in the muscle-joint involvement of Sjögren's disease, anxiety and depression are frequently observed in its psychiatric effects.The aim of this study is to investigate the relationship between Sjögren's disease activation and kinesiophobia and anxiety-depression. Method: 66 Sjögren's patients over the age of 18, who did not have any other known musculoskeletal or psychiatric disorders, applied to the Necmettin Erbakan University Meram Medical Faculty rheumatology outpatient clinic and 47 healthy individuals were taken as the control group are included in this study. In this study, ‘EULAR Sjögren Syndrome Disease Activity Index’, ‘Tampa Kinesiophobia Scale’ and ‘Disease Anxiety Depression Scale’ were applied to the patients. The ESSDAI score of the patients was calculated by scanning the files, physical examination and general query. The relationship between disease activity and kinesiophobia, anxiety, and depression was investigated. Results: The mean age of the patients was 51.51±11.27 years, and the mean age of the control group was 49.40±12.91 years. No significant correlation was found between the Disease Activity Index ESSDAI and Tampa Kinesiophobia Scale Score, HAD Depression and HAD Anxiety Scale Scores of Sjögren's patients (p>0,05). No statistically significant difference was found between the distribution of HAD depression and HAD anxiety scale scores in the patient and control groups (p>0,05). The distribution of Tampa Scale Score according to anxiety score groups was statistically different (p=0.023). This difference was due to the fact that patients with anxiety score group 0-7 had a lower Tapma scale score than patients with anxiety score ≥11 (p =0,027). A positive and significant correlation was found between Tampa Scale Score and high anxiety score. A moderately significant positive correlation was found between HAD depression and HAD anxiety scale scores in the patient and control groups (p=0.001). Conclusion: There was no relationship between ESSDAI and kinesiophobia, anxiety and depression. There was a significant relationship between anxiety an

Synthesis of block copolymer including polyepichlorohydrin and polyethylene glycol by "click" chemistry: evaluation of primary parameters of copolymerization

WOS: 000490224300003Synthesis of poly(epichlorohydrin-b-ethylene glycol) block copolymers was obtained via "click" chemistry of polyepichlorohydrin propargyl (PECH-propargyl) and polyethylene glycol azido (PEG-N-3) with different molecular weights. For this purpose, polyethylene glycol bromine (PEG-Br) was obtained by reaction of PEGs with various molecular weights and 3-bromopropionyl chloride. PEG-N-3 was synthesized by using PEG-Br with sodium azide (NaN3). PECH-propargyl was synthesized using polyepichlorohydrin and propargyl chloride. By reacting PECH-propargyl and PEG-N-3, the block copolymers were obtained. The primary parameters, for example time, amount of solvent, and concentration, were evaluated. The products were characterized by FT-IR, H-1-NMR, GPC, TGA, SEM, and fractional precipitation techniques.Giresun University Scientific Research FundGiresun University [FEN-BAP-A-140316-48]The work was funded by Giresun University Scientific Research Fund (FEN-BAP-A-140316-48)

“Click” kimyası ile poli(vinil klorür–graft–etilen glikol) graft kopolimerlerin sentezi ve karakterizasyonu

Synthesis of poly(vinyl chloride–g–ethylene glycol) [poly(VC–g–EG)] graft copolymers was carried out by means of “click” chemistry of propargyl polyethylene glycol (propargyl PEG) and terminally azide polyvinyl chloride (PVC–N3 ). Primarily propargyl PEG was synthesized by the reaction of PEGs (3000 Da, 2000 Da, 1500 Da, 1000 Da, 600 Da, and 400 Da) with propargyl chloride. PVC–N3 was obtained by reaction of purified PVC and sodium azide. By using PVC–N3 and propargyl PEG, poly (VC–g–EG) graft copolymers were synthesized. The primary parameters such as concentration, and time that influenced the reactions were assessed. The characterization of products was accomplished by using multi instruments and methods such as nuclear magnetic resonance spectroscopy, Fourier transform infrared spectroscopy, gel permeation chromatography, elemental analysis, and fractional precipitation [non-solvent (petroleum ether, mL)/solvent (THF, mL)] techniques.Poli(vinil klorür–g–etilen glikol) [poli(VC–g–EG)] graft kopolimerlerin sentezi propargil polietilen glikolün (propargil PEG) ve azit son uçlu polivinil klorürün (PVC–N3 ) “click” kimyası vasıtasıyla gerçekleştirildi. Öncelikle propargil PEG, çeşitli molekül ağırlığındaki PEG’ler (3000 Da, 2000 Da, 1500 Da, 1000 Da, 600 Da ve 400 Da) ile propargil klorürün tepkimesi sonucunda sentezlendi. PVC–N3, saflaştırılmış PVC ve sodyum azit tepkimesi ile elde edildi. Poli(VC–g–EG)] graft kopolimerler, PVC–N3 ve propargil PEG kullanılarak sentezlendi. Derişim ve zaman gibi tepkimeyi etkileyen temel parametreler değerlendirildi. Ürünlerin karakterizasyonları nükleer manyetik rezonans spektroskopisi, Fourier transform infrared spektroskopisi, gel geçirgenlik kromatografisi, elemental analiz ve fraksiyonlu çöktürme [çözücü (THF, mL)/çöktürücü (petroleum ether, mL)] gibi yöntemler kullanılarak incelendi

Synthesis and characterization of a novel macromonomer initiator for reversible addition fragmentation chain transfer (RAFT). Evaluation of the polymerization kinetics and gelation behaviors

Reversible addition fragmentation chain transfer, RAFT, self condensing a novel macromonomer initiator polymerization and copolymerization with methyl methacrylate, MMA, in the presence of 2,2' -azobisisobutyronitrile, AIBN, has been reported. RAFT-MIM was obtained from potassium salt of the ethyl xanthegonate and the terminally brominated poly (ethylene glycol) methacrylate (v-PEG-Br) which was synthesized by the reaction of poly (ethylene glycol) methacrylate, v-PEG-OH with Mn = 526 Dalton and 3-bromopropionyl chloride. Self condensing RAFT-MIM polymerization and copolymerization with MMA gave highly branched and cross-linked amphiphilic copolymers. The kinetic parameters were evaluated by changing some polymerization conditions such as monomer, initiator and solvent concentration, polymerization time and polymerization temperature. The plots of ln (M0/M) versus reaction time are linear, corresponding to first-order kinetics. The overall polymerization rate constant, k, was calculated as 7.9 10-5 s-1. The products were characterized by 1H-NMR and TGA. Swelling ratio values of the crosslinked products in CHCl3 were also determined.2008-13-02-03, 2008-70-01-01 108T981, 108T423 Firat University Scientific Research Projects Management UnitThis work was supported by the Scientific Research Projects Commission (ZKU-BAP) of Zonguldak Karaelmas University (Grants#2008-13-02-03 and 2008-70-01-01) and TUBITAK (Grant#108T423 and 108T981). The authors are also thankful to Kafkas University (Kars, Turkey) for supporting one of us (T.Ö.)

Determination of Suitable Sowing Date and Varieties for High Seed Production in Quinoa

Yüksek tane verimi ve kalitesini etkileyen teknik ve fizyolojik olgunluğun sağlanabilmesi için doğru ekim zamanı tespitlerinin yapılması büyük önem taşımaktadır. Mevcut çalışma ile Iğdır sulu koşullarda ekilen kinoada yüksek tohum üretimi için uygun ekim zamanı ve çeşitlerin belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla 15 kinoa genotipi ile öncesinde yürütülen adaptasyon çalışmasında en yüksek tohum verimine sahip Mint Vanilla ve Titicaca çeşitleri 10’ar gün aralıklarla (Mart’ın ortası, Mart’ın son haftası, Nisan’ın ilk haftası ve Nisan’ın ortası) ekilerek test edilmiştir. Çalışma 2017 ve 2018 yıllarında tesadüf bloklarında bölünmüş parseller deneme desenine göre 3 tekerrürlü olarak kuruldu. Analiz sonucunda; incelenen bazı parametreler üzerine yılların, ekim zamanların ve çeşitlerin etkisi önemli bulunmuştur. Buna göre bin tane ağırlığı (BTA) ve sapta ham protein (HP) oranı hariç diğer parametrelerin 2018 yılında daha yüksek olduğu görülmüştür. En yüksek salkım oranı, BTA, tohum verimi, hasat indeksi, tohumda ve sapta HP oranı Titicaca’da belirlenirken, olgunlaşma süresi, sap kalınlığı, bitki boyu, dal sayısı, saman ve biyolojik verim ise Mint Vanilla’da tespit edilmiştir. Diğer ekim zamanları ile kıyaslandığında olgunlaşma süresi, BTA ve hasat indeksi birinci ekim döneminde, sap kalınlığı, bitki boyu, dal sayısı, saman ve biyolojik verim ise ikinci ekim döneminde daha yüksek bulunmuştur. Sonuç olarak tohum verim ve kalite değerlerinde düşüşlerin yaşanmaması için ekimlerin geciktirilmeden (Mart’ın üçüncü haftasında) yapılması ve tohum üretimi için Titicaca çeşidinin bölge için uyun olduğu sonucuna varılmıştır.It is of great importance to determine the correct sowing dates to ensure technical and physiological maturity that affects high grain yield and quality. With present study, it was aimed to determine the suitable sowing date and varieties in quinoa grown under Igdir irrigated conditions for high seed production. For this purpose, in the adaptation study carried out with 15 quinoa genotypes, Mint Vanilla and Titicaca varieties with the highest seed yield were tested by sowing at 10-day intervals (mid-March, last week of March, early April and mid-April). The study was established according to split plot experimental design on completely randomized blocks with 3 replications in 2017 and 2018. As a result of analysis; the effects of years, sowing dates and varieties on some parameters examined were found to be significant. Accordingly, it was observed that the other parameters except for thousand grain weight (TGW) and crude protein (CP) ratio in stem were higher in 2018. While the highest panicle ratio, TGW, seed yield, harvest index, CP ratio in grain and stem were determined in Titicaca, ripening time, stem thickness, plant height, number of branches, straw and biological yield were determined in Mint Vanilla. Compared to other sowing dates, ripening period, TGW and harvest index were found to be higher in the first sowing period, but stem thickness, plant height, branch number, straw and biological yield in the second sowing date. Consequently, it was concluded that sowings should be done without delay (in the third week of March) to avoid significant decreases in seed yield and quality characteristics and that Titicaca for seed production was the suitable variety for this region.Bu çalışmanın ilk yılı Iğdır Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi tarafından desteklenmiştir. Proje Numarası: 2017-FBE-L08

Comparative Performance Analysis of Optimal PID Parameters Tuning Based on the Optics Inspired Optimization Methods for Automatic Generation Control

The Optics Inspired Optimization (OIO) algorithm is a new metaheuristic optimization method. In this paper, the OIO algorithm was proposed for automatic production control parameters in electrical power systems. The performance of the proposed algorithm was realized on two power systems that have different structures. The first structure is a two-area interconnected thermal reheat power system and the other one is a two-area interconnected multi-unit hydro-thermal power system. The results obtained with the proposed algorithm were compared with an artificial bee colony and particle swarm optimization, initial values are randomly defined that are commonly used in literature. The results were examined using four different cost functions based on area control error. Considering the obtained results, the proposed algorithm reached to the global minimum value with less number of iterations and is more suitable for online optimization. According to the results obtained with this novel method, it has a better performance for maximum overshoot and settling time values when the test systems are implemented