Modelling and optimisation of Turkish Army 5th level renovation maintenance system via simulation

Ankara : The Department of Industrial Engineering and the Institute of Engineering and Sciences of Bilkent Univ., 2000.Thesis (Master's) -- Bilkent University, 2000.Includes bibliographical references leaves 104-106.Logistics is the application of time and space factors to war. It is the economics of warfare, and it comprises, in the broadest sense, the three big M's of warfare; material, movement, and maintenance. This thesis employing the simulation tool as an effective vehicle for defining the path from competitive concepts to real word solutions, modelling Turkish Army's 5 Level Renovation System and bringing up ways of optimisation. Steady state performances of the renovation unit are measured. Different types of configurations are tested and their advantages and disadvantages are discussed.Tütüncüoğlu, Reşat AliM.S

Plasmonic titanium nitride nanohole arrays for refractometric sensing

Group IVB metal nitrides have attracted great interest as alternative plasmonic materials. Among them, titanium nitride (TiN) stands out due to the ease of deposition and relative abundance of Ti compared to those of Zr and Hf metals. Even though they do not have Au or Ag-like plasmonic characteristics, they offer many advantages, from high mechanical stability to refractory behavior and complementary metal oxide semiconductor-compatible fabrication to tunable electrical/optical properties. In this study, we utilized reactive RF magnetron sputtering to deposit plasmonic TiN thin films. The flow rate and ratio of Ar/N2 and oxygen scavenging methods were optimized to improve the plasmonic performance of TiN thin films. The stoichiometry and structure of the TiN thin films were thoroughly investigated to assess the viability of the optimized operation procedures. To assess the plasmonic performance of TiN thin films, periodic nanohole arrays were perforated on TiN thin films by using electron beam lithography and reactive ion etching methods. The resulting TiN periodic nanohole array with varying periods was investigated by using a custom microspectroscopy setup for both reflection and transmission characteristics in various media to underline the efficacy of TiN for refractometric sensing.101111321 ; EP/Y030273/

Febrile seizures: mechanisms and relationship to epilepsy.

Studies of febrile seizures have been driven by two major enigmas: first, how these most common of human seizures are generated by fever has not been known. Second, epidemiological studies have linked prolonged febrile seizures with the development of temporal lobe epilepsy, yet whether long or recurrent febrile seizures cause temporal lobe epilepsy has remained unresolved. To investigate these questions, a model of prolonged (complex) febrile seizures was developed in immature rats and mice, permitting mechanistic examination of the potential causal relationships of fever and seizures, and of febrile seizures and limbic epilepsy. Although the model relied on hyperthermia, it was discovered that the hyperthermia-induced secretion of endogenous fever mediators including interleukin-1beta, which contributed to the generation of these 'febrile' seizures. In addition, prolonged experimental febrile seizures provoked epilepsy in a third of the animals. Investigations of the mechanisms of this epileptogenesis demonstrated that expression of specific ion (HCN) channels and of endocannabinoid signaling, may be involved. These may provide novel drug targets for intervention in the epileptogenic process

Yeni doğan konvülsiyonlu olguların prospektif değerlendirilmesi

Bu tezin, veri tabanı üzerinden yayınlanma izni bulunmamaktadır. Yayınlanma izni olmayan tezlerin basılı kopyalarına Üniversite kütüphaneniz aracılığıyla (TÜBESS üzerinden) erişebilirsiniz.71 ÖZET EÜTF Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı ve izmir Behçet Uz Çocuk Hastanesi YD bölümlerinde nisan 1988- haziran 1990 tarihleri arasında, YD konvülsiyonu tanısı ile izlenen 19 olgu prospektif olarak 3-25 ay süresince izlenmiş, prognozla ilişkili risk faktörlerinin saptanmasına çalışılmıştır. Olguların 17 'si matür be beklerdir. Olguların 4'ünde prenatal dönemle ilgili olarak annede abortus öyküsü, çoğul gebelik, erken membran rüptürü ve eklampsi şeklinde özellikler tanımlanmıştır. 17 olgu hastanede doğurtulmuş olup, 6'sında seksiyo sezaryen ve vakum ekstraksiyonu şeklinde müdaheleli doğum öyküsü vardır. Apgar skorları yalnız 4 olguda bilinmekte dir. Perinatal asfiksi yönünden, amnion sıvısının mekonyumla boyanması 7 olguda, kordon dolanması 4 olguda, beyaz asfiksi 1 olguda, canlandırma uygulanması 1 olgu da mevcuttur. Konvülsiyon etyolojisinde 1 1 olguda HÎE, 2 olguda HÎE + ÖCK, 2 olguda po- lisitemi, 1 olguda hipokalsemi saptanmıştır. Üç olguda ( %16) etyolojik neden sapta namamıştır. HÎE ve HÎE + IKK grubu etyolojiden % 68.5 oranında sorumlu bulun muştur. îlk konvülsiyonlar sıklıkla tonik (% 42) ve klonik ( % 42) özelliktedir. HÎE'li olguların % 54'ünde generalize tonik özellikle nöbet gözlenirken hipokalsemik olguda klonik nöbet görülmüştür. îlk konvülsiyon olguların % 74'ünde doğumdan sonraki ilk 48 saat içinde or taya çıkmıştır. HÎE'li olguların % 45'inde ilk 24 saat içinde konvülsiyon gelişmiştir. YD dönemi içinde 13 olguda konvülsiyonlar tekrarlamıştır. Sekiz olguda ilk konvülsiyonla aynı günde tekrar gözlenirken, 5 olguda bu süre 2-29 gün arasında değişmektedir. Olguların YD döneminde yapılan baş çevresi ölçümleri, tümünde normal sınır lar içinde bulunmuştur. YD döneminde yapılan nörolojik bakılarında 10 olguda kas to- nusu normal bulunmuş, YDR tam veya inkomplet olarak alınmıştır. Dokuz olguda kas tonusunda azalma veya artma şeklinde değişiklik yanısıra YDR'nin imkomplet alındığı veya alınamadığı saptanmıştır. Bu bakı HÎE'li olguların %46'sında, hipokalsemik ve ÎYK lu olguların tümünde normal olarak değerlendirilmiştir.72 YD döneminde 18 olguda 60 dk süre ile EEG çekimi yapılmıştır. Oniki olguda konsepsiyonei yaşa uygun özellikler, 4 olguda düşük voltajlı patern, 2 olguda persis- tan fokal keskin dalga aktivitesi saptanmıştır. Hipokalsemik ve idyopatik konvülsiyonlu olguların tümünde, HÎE'li olgulann % 58'inde EEG normal olarak değerlendirilmiştir. Aynca tonik ve klonik nöbet geçiren olgularda normal EEG özelliklerine sırasıyla % 37.5 ve % 85.7 oranında rastlanmıştır. YD döneminde nörolojik bakılan normal bulunan olgulann % 90'ında nörolojik bakısı anormal özellikle olanlann ise % 37.5'inde EEG'nin normal olduğu görülmüştür (p 0.05). Olgulann biri hariç (4. aydan sonra ailesi kontrole getirmemiştir) diğerlerinin düzenli izlemleri yapılabilmiştir. 1990 yılı içinde doğan ve çalışmaya alınan olgulann 3-10 ay arasında değişen zamanlarda son kontrolleri yapılmış olup izlemleri halen sürmektedir. 3. aydaki kontrollerde 4 olguda mikrosefali geliştiği gözlenmiştir. Yine olgu lann 3. aydaki nörolojik bakı ve gelişim özelliklerinin 1. yaşta da sürdüğü dikkati çekmiştir. Son izlemde, 11 olgunun nörolojik bakısı normal bulunurken, 5'inde spastik veya hipotonik özellikte serebral felç, 3'ünde de DTR canlılığı saptanmıştır. HÎE'li ol gulann % 54'ünde, polisitemili olgulann ise % 50'sinde serebral felç gelişmiştir. Diğer etyolojik gruplardaki olgulann son nörolojik bakılan normal özelliklerdedir. İzlemde 7 olguda PMR geliştiği gözlenmiştir. Özellikle ince ve kaba devinsel alanlardaki gerilik belirgindir. HlE'li ve polisitemili olgularda PMR gelişim oranı % 46 ve % 50 olarak bulunmuştur. izlemde 5 olguda tekrarlayıcı konvülsiyonlar gözlenmiştir. Tümünde nöbetler, PB kullanılmakta iken ortaya çıkmıştır. Gelişen nöbetler generalize (tonik, tono - klo nik), parsiyel (basit - motor, kompleks) ve fleksör spazm özelliğindedir. HÎE ve poli sitemili olgularda epilepsi gelişimi % 21 ve % 50 oranındadır. YD dönemindeki nörolojik bakı özellikleri ile izlemde serebral felç ve epilepsi gelişimi arasındaki ilişkiler istatistiksel açıdan anlamlı bulunmuştur, (p 0.05) YD döneminde çekilen EEG temel aktivite özelliklerinin serebral felç, PMR, epilepsi gelişimi açısından anlamlı bir risk faktörü olduğu saptanmıştır, (p 0.05). Olgulann tümü YD servislerinden eksterne edilirken antikonvülsan almak taydılar. Antikonvülsan ilaç kesilmesi, hastanın nörolojik bakısı, gelişim ve EEG özellikleri göz önüne alınarak yapılmıştır. Bu özellikler açısından normal olarak73 değerlendirilen 10 olguda 3-6. aylarda antikonvülsan sağaltım kesilmiştir. Olguların 8'inin YD döneminde de benzer özellikleri taşımakta olduğu görülmüştür. Bu da YD döneminde nörolojik bakısı, gelişim ve EEG özellikleri normal YD da antikonvülsan sağaltımın daha erken olarak (1. ay sonunda) kesilebileceği desteklemektedir. Gelişim ve nörolojik bakı özellikleri anormal olanlarda antikonvülsan terapi 1. yaşın sonuna kadar sürdürülmüş, EEG'si normal olan veya hafif bozukluk gösterenlerde sağaltım sonlandınlmışûr. Yalnız bir olguda anormal nörolojik bakı, gelişim özelliklerinin yanısıra EEG'sinde aktif epileptik deşarjlar saptanmış, anti konvülsan sağaltım 2. yaşın sonuna kadar sürdürülmüş, bu sürede konvülsiyon tekrar görülmediği için 2. yaşın sonunda sağaltım kesilmiştir. Kısa süreli izlemlerde antikonvülsan sağaltımları kesilen olgularda nöbet tekrarı gözlenmemişti

Hemiparetik serebral palsili çocuklardaki nezyolojik bantlama ve ayak - ayakbileği ortezi (AFO)’nin yürüme ve denge fonksiyonları üzerine etkisi

1.ÖZETTütüncüoğlu F. Hemiparetik Serebral Palsili Çocuklarda Kinezyolojik Bantlama ve Ayak - Ayakbileği Ortezi (AFO)’nin Yürüme ve Denge Fonksiyonları Üzerine Etkisi. Marmara Üniversitesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Fizyoterapi ve Rehabilitasyon. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul. 2014.Çalışmamızın amacı, Hemiparetik Serebral Palsili (HP SP) çocuklarda rutinde yoğun olarak kullanılan ve kinezyolojik bantlamaya göre maaliyeti yüksek olan Ayak - Ayakbileği Ortezi (AFO) uygulamasına, yine rutinde farklı amaçlarla kullanılan kinezyolojik bantlamanın alternatif olup - olamayacağını belirlemekti.Çalışmaya yaş ortalaması 10,43±3,27 yıl olan 37 HP SP’li olgu dahil edildi. Değerlendirmeler olgularımıza çıplak ayak ile, AFO ile ve kinezyolojik bantlama ile yapıldı. Olgularımızın denge ve yürüme fonksiyonları Berg Denge Testi, Tek Ayak Üzerinde Durma Testi, Fonksiyonel Öne Uzanma Testi, 10 Metre Yürüme Süresi Testi, Ayak İzi Yöntemi, Enerji Sarfiyatı Değerlendirilmesi ve Nintendo Wii Denge Testi ile değerlendirildi.Yapılan değerlendirmelerin sonuçlarında AFO ve Kinezyolojik Bantlama ile yapılan Berg Denge Testi, Tek Ayak Üzerinde Durma Testi, Fonksiyonel Öne Uzanma Testi değerlerindeki değişimler anlamlı değildi (p>0,05); 10 Metre Yürüme Süresi Testi, Fizyolojik Harcama İndeksi ve Ayak İzi Yöntemi değerlendirmelerindeki değişimler ise anlamlı düzeydeydi (p0,05); whereas variations in the values obtained during 10 Meter Walk Test, Physiological Cost Index and Foot Print Method were found to be at a significant level (p<0,05).We came to the conclusion that Kinesio Taping may also be used alongside with Foot – Ankle Braces for the purpose of improving the stability and walking functions of children with CP. Keywords: Cerebral Palsy, AFO, Kinesio Taping, Walking, Balanc

Liz Lochhead’in oyunlarında hegemonik söylemlerin reddi, çarpıtılması ve yıkılması.

This dissertation argues that Liz Lochhead challenges and reconsiders the patriarchal epistemological categories in her plays and creates an alternative space of existence which grants acknowledgement to women’s responses to the social and empirical reality by reworking the taken for granted notions of patriarchy. To this end, this dissertation analyzes Lochhead’s three plays Medea, Thebans and Mary Queen of Scots Got Her Head Chopped against the backdrop of Lacanian theory and yet attempts to transgress his entrapment in phallogocentricism by reading his epistemology subversively, re-employing the terms he has formulated and opening up an alternative feminine space, which, in the end, will direct this study towards a post-Lacanian position. In relevance to the aim of this study, Lochhead’s above-mentioned plays will be discussed so as to display the employment of language as a political and an ideological tool to construct realities, to give voice to liminal figures and to appropriate already existent categories in its own terms. Lochhead’s revisiting of European history and myths, and reconstructing them from a feminine and Scottish point of view through her fluid and decentred language engender an alternative space renouncing the hegemonic discourses embedded in language, out of which counter hegemonic ones arise. This dissertation comes to the conclusion that a global look at her plays testifies to her success in creating an alternative space, which subverts grand narratives, phallocentric history and its hegemony in artistic and dramatic production.Ph.D. - Doctoral Progra

The importance of the participation to international fairs and exhibitions as an international marketing tool for the foreign trade companies

Bu tez çalışması üç ana bölüm olarak planlanmış ve konu bu bölümlerdeki alt başlıklarda detaylandırılarak ele alınmıştır. Çalışmanın birinci bölümünde pazarlamanın genel kavramları üzerinde durulmuş ve gerekli tanımlamalar yapılmıştır. Konu gereği uluslararası pazarlama konusuna da değinilmiş, uluslararası pazarlama stratejileri ve uluslararası pazarlamada dağıtım kanalları açıklanmaya çalışılmıştır. İkinci bölümde asıl çalışma alanını oluşturan fuar ve sergilerin detaylı tanımlamaları yapılmıştır. Fuar ve sergilerin Türkiye'deki durumu diğer ülkelerle karşılaştırmalı olarak anlatılmıştır. Dış ticaret şirketleri açısından fuar ve sergilerin önemi üzerinde durulmuştur. Üçüncü ve son bölümde ise, bu konu ile ilgili daha önce yapılmış çalışmalara ve istatistiksel analizlere yer verilerek dış ticaret şirketleri açısından fuar ve sergilerin önemi vurgulanmıştır. This study is planned as three sections and the subject is taken in hand by being detailed with subtitles. In the first section general concepts of marketing are emphasized and necessary definitions are done. International marketing is also mentioned accordingly, marketing strategies and distribution channel in the international marketing are tried to explain. In the second section the detailed definition of fair and exhibition which are the main working fields, is done. The situation of fairs and exhibitions in Turkey are expressed by comparing with the other countries. The importance of fairs and exhibitions are emphasized in terms of foreign trade companies. In the third and the last section, the importance of fairs and exhibitions in terms of foreign trade companies are highlighted by mentioning the statistical analysis and the previous studies concerning this issue