157 research outputs found

    Obesity, Fat Mass and Immune System: Role for Leptin

    Get PDF
    Obesity is an epidemic disease characterized by chronic low-grade inflammation associated with a dysfunctional fat mass. Adipose tissue is now considered an extremely active endocrine organ that secretes cytokine-like hormones, called adipokines, either pro- or anti-inflammatory factors bridging metabolism to the immune system. Leptin is historically one of most relevant adipokines, with important physiological roles in the central control of energy metabolism and in the regulation of metabolism-immune system interplay, being a cornerstone of the emerging field of immunometabolism. Indeed, leptin receptor is expressed throughout the immune system and leptin has been shown to regulate both innate and adaptive immune responses. This review discusses the latest data regarding the role of leptin as a mediator of immune system and metabolism, with particular emphasis on its effects on obesity-associated metabolic disorders and autoimmune and/or inflammatory rheumatic diseases.OG is Staff Personnel of Xunta de Galicia (Servizo Galego de Saude, SERGAS) through a research-staff stabilization contract (ISCIII/SERGAS). VF is a “Sara Borrell” Researcher funded by ISCIII and FEDER. RG is a “Miguel Servet” Researcher funded by Instituto de Salud Carlos III (ISCIII) and FEDER. OG, MG-G, and RG are members of RETICS Program, RD16/0012/0014 (RIER: Red de Investigación en Inflamación y Enfermedades Reumáticas) via Instituto de Salud Carlos III (ISCIII) and FEDER. The work of OG and JP (PIE13/00024 and PI14/00016, PI17/00409), and RG (PI16/01870 and CP15/00007) was funded by Instituto de Salud Carlos III and FEDER. OG is a beneficiary of a project funded by Research Executive Agency of the European Union in the framework of MSCA-RISE Action of the H2020 Program (Project No. 734899). The funders had no role in study design, data collection, and analysis, decision to publish, or preparation of the manuscript

    Endülüs'te hisbe ve muhtesib

    No full text
    İslam’ın iyiliği emir, kötülükten Sakındırma ilkesi doğrultusunda genel ahlak ve kamu dıizenini ko- ruma faaliyeti olarak tanımlayabileceğimiz hisbe faaliyeti Endülüs’te fetihle birlikte başlamıştır. Teşkilatın, 1. Abdurrahmân tarafından atılan temelleri daha sonra sağlamlaştırılıp müstakil bir ya- pıya kavuşturutmuş, III. Abdurrahmân dÖneminde ise artan ihtiyaçları karşılamak amacıyla ikiye ayrılarak iki ayrı görevlinin sorumluluğuna verilmiştir. Teşkilatta muhtesib ve yardımcılarından başka çeşitli görevliler de yer alırdı. Teşkilatın sonımluları olan muhtesibler, asli görevleri olan de- netime ek olarak teftiş ve temsil gibi görevler de yapmaları yiizünden toplumda ayrıcalıklı bir ko- numa yükselmişlerdi. Teşkilatın başı olan ve fetilaten itibaren farklı unvanlar alan muhtesib, hii- kümdar tarafından kadı niteliğine sahip fakihler arasmdan atanırdı. Şehirdeki ekonomik, sosyal ve kültürel hayat gibi çok geniş bir alanı kontrol eden ve belli bir kalıba sığdırılması zor olan muh- tesibler ortaçağ İslam şehirlerinin en renkli şahsiyetleri olarak nitelenmişlerdir

    Coin in the Abbasid period

    No full text
    Bir değer ve dönüşüm aracı olan paranın İslam devlet geleneğinde gelişme ve olgunlaşma devrini oluşturan Abbasiler dönemindeki gelişim seyri bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Abbasiler döneminde para başlığı altında ilk önce para kavramı, para basımı, darphanenin işleyiş ve denetimi konularına yer verdik. Daha sonra altın (dinar), gümüş (dirhem) ve bakır (fels) paraların basımı, ayarları, paralardaki eksiltme ve hileli işlemler ile bunların denetimi konularını ele aldık. Gerek paraların birbirine dönüştürülmesi ve gerekse halk ile darphane arasındaki aracılık etmeleri dolayısıyla artan bir öneme sahip sarraflık kurumunun görev, işleyiş ve denetimi ile bunlar içerisinden uzmanlaşan bir grup olan cehbezlerden de söz ettik. Armağan paralar ve özel paralar gibi normalden farklı ayar ve değerlerde basılan paralar da bu çalışmada değinilen konular arasındadır

    Şehir tarihçiliği geleneğinde Hatîb el-Bağdâdî’nin Bağdat tarihi (târihu bağdâd)

    No full text
    İslam kültür ve medeniyetinde ortaya çıkan tarih yazıcılığı içerisinde şehir ve bölge tarihlerinin ayrı bir yeri ve önemi vardır. Bu alandaki eserler genellikle ele aldıkları şehir veya bölgenin coğrafi durumu, fetih şartları ile buralarda yaşayan önemli şahsiyetlerin biyografiler hakkında bilgi verir. Bu yönüyle şehir tarihleri siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel yapının yanı sıra dini ve sivil mimari eserleri de içeren zengin maddi medeniyet mirasıyla ilgili de bol malzeme sunar. Mekke, Medine ve Kudüs gibi bazı şehirlerin İslam kültürü içerisinde ayrıcalıklı bir konuma sahip olması, Kur’an ve hadislerde anılması, Sahâbe ve tabiilerin sözlerinde geçmesi, bazı peygamberler veya Sahâbilerin buralarda yaşamış ve kimi önemli şahsiyetlerin buralarda yetişmiş olması bu şehir veya beldelerin faziletine dair eserler yazılmasına ve şehir tarihçiliğinin doğuşuna zemin hazırlamıştır. Fetih şartlarının korunması, gayri müslim unsurların kendi dinlerinde kalmalarına karşılık ödedikleri cizye ile topraklarından alınan haraç vergilerinin tespiti, eski ve yeni yerleşim birimlerinin düzenlenmesinde gözetilen esaslar şehir ve bölge tarihlerinin yazılmasına yol açan unsurlar arasındadır. Bu türün ilk örnekleri olan eserler bugün mevcut değilse de eserleri günümüze ulaşan sonraki dönem müellifleri tarafından iktibas edilerek muhafaza edilmiştir. Bir şehrin meşhurlarına göre düzenlenen ricalü’l-hadis kitapları şehir tarihi yazımının özellikle biyografi alanında malzemesinin genişlemesine yardımcı olmuştur. Hadis ricaline dair kitaplar diğer ilim dallarıyla ilgili biyografilerin şekillenmesine katkıda bulundu ve şehirdeki kültürel faaliyetleri takip etmeye imkân vermiştir. Bu alanda yazılmış en hacimli eserlerin başında biyografilere geçmeden önce ait oldukları şehrin topoğrafyası, kuruluşu ve tarihine dair ayrıntılı bilgi veren Hatîb el-Bağdadî’nin Târihu Bağdad’ı ile İbn Asâkir’in Târihu Medineti Dımaşk’ı gelmektedir

    Islamic union politics of abbasids caliphs against Mongolian invasion

    No full text
    Harizmşahlar devletine son verdikten sonra Maveraünnehir ve Horasan şehirlerini yakıp yıkarak halkını katleden Moğol ordularının Irak civarına gelip Erbil ve çevresine saldırıp yağma ve talanda bulunması üzerine Abbasi Halifesi Nasır-Lidinillah Hilafet merkezi olan Bağdat’ın güvenliğinden endişe etmiş ve bunun için tedbir alma arayışına girmiştir. Bu çerçevede birbiriyle kavgalı Müslüman emir ve hükümdarların birleşip dayanışma içine girmesiyle Moğol istilasını durdurmak gerektiği kanısına varmış ve bu amaçla mektuplar yazmıştır. Halife’nin mektup yazıp birlik çağrısı yaparak destek talebinde bulunduğu şahsiyetler arasında Musul ve Erbil hâkimi Muzafferiddin Kökböri, Suriye Hükümdarı Melikü’l-Eşref Musa, Anadolu Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubad bulunmaktadır. Moğolların, Celaleddin Harizmşah’ı yenip Azerbaycan’ı ele geçirmeleri üzerine Harizmşahlar devleti ortadan kalkmış oldu. Böylece Irak ve İran’ın tamamını ele geçirip Anadolu’ya ve Abbasi hilafetine ait topraklara saldırılar düzenleyip yağma ve katliamlara giriştiler. Dönemin Abbasi halifesi Müstansır-Billah, Erbil hükümdarı Muzafferiddin Kökböri’yi Moğollarla savaşmak üzere görevlendirmiş ve kendisine yardımcı birlikler vermişti. Halife ayrıca bu dönemde birbiriyle çekişme ve savaş halindeki Müslüman hükümdarlarla iyi ilişkiler kurmuşturAfter the end of the state of Khorezmshahs, the Mongol armies burning down the Maveraünnehr and the Khorasan cities and killed the people, came to the vicinity of Iraq and attacked Arbil and its surroundings andplundered. Because of this reason the Abbasid Caliphate of Nasır-Lidinillah worried about the safety of Baghdad and had taken measures. In the frame of this situation writing letters for this purpose it was necessary to stop the Mongol invasion by entering into a solidarity between Muslim orders and rulers. Among the personalities that the Caliph wrote the letters and called for support were Muzafferiddin Kökböri, the Syrians rulers Melikü'l-Eşref Musa and the Sultans of the Anatolian Seljuks Alaeddin Keykubad. When the Mongols defeated Celaleddin Khorezmshahs and seized Azerbaijan, the state of Khorezmshah had disappeared. Thus, they captured all of Iraq and Iran and organized attacks on Anatolia to plunder and massacre the territories belonging to the Abbasi Caliphate. The Caliph of Abbasid Müstansır-Billah, assigned to fight the Mongols and gave the helmets to Kökböri. The caliph also established good relations with in the war and conflict for Muslim rulers in this period

    Osmanlı Bağdat'ının oluşumu

    No full text
    Bir şehri Osmanlı yapan nedir? Askeri bir harekât sonucu aldığımız şehir hemen bize kendini teslim eder mi? Bir şehirde belirli bir tarzı yansıtan bazı mimarî eserlerin inşa edilmesi, bir takım müesseselerin kurulması o şehre bir kimlik kazandırmaya yeter mi? Bu tebliğin amacı Bağdat’ı Osmanlı şehri yapan unsurlar üzerinde durmaktır. Bunu da Kanuni döneminde Bağdat’ın fethinin bir nişanesi olarak Hanefî mezhebinin imamı ebu Hanife Numan b. Sabit türbesinin külliye haline getirilişinden yola çıkarak yapacağız. Neden ebu Hanife türbesi seçilmişti? Çünkü Arap, türk, iranlı, Boşnak Çerkez, Arnavut gibi farklı etnik unsurlardan oluşan Osmanlı halkının büyük çoğunluğu Hanefi mezhebine mensuptur. Dolayısıyla mali ekonomik kaygıların baskın olduğu Bağdat’ın fethi şehrin Safevîlerden kurtarılmasından ibaret değildir. Nitekim dönemin Osmanlı tarihçilerinin1 Bağdat seferini motive eden unsurlar arasında imam-ı Âzam’a duyulan muhabbeti ön plana çıkarmaları da bunu desteklemektedir

    Bartin ladies’ bazaar (garila bazaar)

    No full text
    Pazarlar, geçmişten günümüze değin toplumsal yaşamın önemli bir unsuru olmayı sürdürmektedir. Yerleşme sisteminde farklı kademelerde ortaya çıkan haftalık pazarlar, farklı amaçlara hizmet etmekte; dolayısıyla farklı işlevlere sahip olabilmektedirler. İstihdam, ucuzluk, sosyal etkileşim, statü sergileme fırsatı bu işlevler arasında yer almaktadır. Buradan hareketle Bartın ilinin yer aldığı batı Karadeniz bölgesinde birçok yerleşim biriminde kadınların satıcı olduğu pazarların haftanın belirli günlerinde kurulduğu görülmektedir. İşte bu çalışmada; Bartın’da bir asırdan fazla bir süredir kadınlar tarafından kurulan bir Pazar olan Kadınlar Pazarının ismi, kuruluşu, gelişimi ile şehrin sosyoekonomik ve kültürel hayatındaki yeri ve önemi üzerinde durulmuş olup, şehrin ismi ve tarihi gelişimi konusunda da bilgi verilmektedir..This study deals with weekly Ladies’ Bazaar which held on a hundred year in Bartin, it’s name, establishment, development, hereby the affects of this bazaar on the city’s social-economic and cultural life. The name of Bartin and historical development are mentioned in this study

    Pazarın çağdaş dünyadaki yeri

    No full text
    One of the topics in Islam which has not been studied deeply and which has started to attract attention lately is bazaars. Therefore, in this research following a short information on the development of bazaars in Muslim world, moving from the solidarity and cooperation roles of the sellers in bazaars in Baghdad, the capital city of Abbasids and the cooperation of the sellers in bazaars during the Iran Islam revolution, inferences were made on what kind of roles bazaars could play in the modern world. This research intends to depict the importance of the bazaar on the social integrity and professional solidarity among tradesmen during early Islamic times

    An example of the andalusian Muslims for their contribution to European agriculture literature: Ibnü’l-Avvam's book Kitabü’l-Filâha and its historical value

    No full text
    İslam dünyasının tarım el kitapları (Kitâbü’l-Filâha) ile tanışması tercüme faaliyetleri sırasında gerçekleşmiştir. Demokritos’un Kitâbü’l-Filâha’sı, Apsyrtus’un Kitâbü’l-Filâha’sı, Golinos’un Kitab fi’n-Nebat ve makale fi istihraci miyah el-haşayiş adlı kitapları, Anatolius ve Tyanalı Apollinus’un Kitâbü’l-Filâha’ları bilinmeyen mütercimler tarafından Arapçaya çevrilmiştir. Arap dünyasında Kustas er-Rûmî diye bilinen Cassianus Bassus’un eseri de bu dönemde Yunancadan çevrilen tarım kitaplarındandır. Aristo’nun Kitab fi’n-Nebat’ı Huneyn tarafından tercüme edilmiş Sabit tarafından da ıslah edilmiştir. Bu faaliyetlerin dönüm noktasını İbn Vahşiyye’nin Kitabü’l-Filahati’n-Nabatiyye’yi tamamlaması oluşturmuştur. Bu çok büyük eser, bazısı miladi ilk asırlara kadar geriye giden ve yazarları bilinmeyen Süryanice tarım eserlerinin bir çevirisi görünümündedir. Ancak İbn Vahşiyye, bu esere kendi zamanındaki Dicle-Fırat vadileri tarım uygulamalarını yansıtan birçok yeni materyal eklemiştir. Erken dönem çalışmaları Arap dünyasını antik düşünürlerin tarım bilgileriyle tanıştırmış ve bazıları buna İslami dönemde toplanan yeni bilgileri eklemiştir. Daha orijinal ve ve antik geleneklere daha az dayanan eserler İslam dünyasının birçok bölgesinde ortaya çıkmıştır. Bunların en eskileri XI. Yüzyılın sonlarında beş önemli bilim adamı tarafından Müslüman İspanya’da yazılmıştır. İbn Vafid, İbn Bessal, İbn Haccac elİşbilî, Ebü’l-Hayr el-İşbilî ve Tığneri. Birbiriyle temasta olan bu müelliflerin eserleri, içinde değişen derecede eski metinlere ve gözlemsel seyahat, bitki inceleme, deney ve halk bilimi çalışması sonucunda toplanan yeni materyale vurgu yapılan bilimsel tarımla ilgili bir ekol oluşturdu. Bu yazarların birçoğu, topraklarını bazen botanik bahçelerine ve deneysel çiftliklere çevirdikleri hükümdarların himayesi altındaydı. İspanyol-Arap ziraat yazılarının kapsamlı ilmi eseri XII. Yüzyılın ikinci yarısında yaşayan İbnü’l-Avvam’ın Kitâbü’l-Filâha’sıdır. Otuz beş bölümlük eserin birçok elyazması günümüze ulaşmış ve son iki yüzyıl boyunca hem Arapçası hem de çeşitli dillere çevirileri pek çok kez yayımlanmıştır. 998 (1590) da Muhammed b. Mustafa b. Lütfullah tarafından Türkçeye çevrilen eser, İbn Vahşiyye’yi ağırlıklı olarak kullandığı gibi, sık sık müellifin İspanyol-Arap seleflerinden söz etmektedir. Bu kitap, daha eski eserlere sıkça atıfta bulunmasına rağmen Cenevre Üniversitesi’nden Lucie Bolens tarafından çok orijinal bir eser olarak gösterilmiştir. Eserin ilk otuz bölümü bitkilerin, beş bölümü ise evcil hayvanların yetiştirilmesine ayrılmıştır. Ziraatla ilgili kısımda elli beşi meyve ağacı olmak üzere 585 bitki tanıtılmakta ve aşı yapma tekniği, toprağın yapısal özellikleri, gübreleme usulleri, ağaç ve üzüm kütüklerine arız olan çeşitli hastalıkların belirti ve görünüşleriyle tedavi yolları gibi konular açıklanmaktadır. Kitabın kaynakları arasında Ebu Ömer İbn Haccac el-İşbilî, Ebü’l-Hayr el-İşbilî, İbn Bessal, Arib b. Sa’d, Ebu Hanife ed-Dineverî, Câhiz gibi âlimlerin eserleri bulunmaktadır.Islamic world acquainted with the agricultural manuals (Kitâbü’l-Filâha) during the translation activity. Kitâbü’l-Filâha of Demokritos, Kitâbü’l-Filâha of Apsyrtus, Kitab fi’n-Nebat and makale fi istihraci miyah el-haşayişof Golinos, Kitâbü’l-Filâha of Anatolius and Apollinus were translated into Arabic by unknown translators. Known in the Arab world as Kustas er-Rûmî of Cassianus Bassus is one of the translated agriculture books in this period from Greek. Aristo’s Kitab fi’n-Nebat has been translated by Huneyn and improved by Sabit. The turning point of these activities is completion of the İbn Vahşiyye’s Kitabü’l-Filahati’n-Nabatiyye. This huge work look likes unknown agricultural Syriac works of translation as far back as the first century. But, İbn Vahşiyye has added many new materials that reflect the farming practices of the his own times Tigris-Euphrates valley. Early time works introduced to Arab world some agricultural information. Some of the ancient philosopher has added to this some new information in this Islamic era. More original works of the Islamic world has appeared in many parts of the world. Their oldest one has been written by five prominent scientist in Muslim Spain at the end of the XIth century. İbn Vafid, İbn Bessal, İbn Haccac el-İşbilî, Ebü’l-Hayr el-İşbilî and Tığneri. The works of these authors are in contact with each other created a school related to agriculture including with experiment and folklore studies, plant inspection, observational travel and the ancient texts. Many of these writers was under the patronage of the monarch. They turned to the botanical gardens and experimental farm lands of monarch. İbnü’l-Avvam’s Kitâbü’l-Filâha is the comprehensive work of Spanish-Arab studies in the second half of the XII nd century. Thirty-five-parts work of manuscripts have translated both in Arabic and various languages and have been published many times reaching present-day. In this work İbn Vahşiyye is mainly used and author often speaks of Spanish-Arab predecessors. This work translated into Turkish by Muhammad b. Mustafa b. Lütfullah in 998 (1590).This book, although there was often referring to earlier Works, it was shown an original work by Lucie Bolens from the University of Geneva. The first three sections of the book is related with the plants and five sections of it is dedicated to the cultivation of the pets. In the section on agriculture, 585 plants are introduced and fifty-five of them are fruit trees.Various diseases of trees and grapevines owned, vaccination technique, structural characteristics of the soil, fertilization procedures and treatment methods are explained. There are works of Ebu Ömer İbn Haccac el-İşbilî, Ebü’l-Hayr el-İşbilî, İbn Bessal, Arib b. Sa’d, Ebu Hanife ed-Dineverî and Câhiz as the sources of book
    corecore