Sitomegalovirüs Pnömonisi Saptanan Bir AIDS Olgusu

Sitomegalovirüs CMV , Kazanılmış İmmün Yetmezlik Virüsü Sendromu AIDS gibi hastalıkların bulunduğu immünsupresif kişilerde en yaygın viral fırsatçı enfeksiyon nedeni olarak bildirilmektedir. AIDS’li hastalarda görülen CMV pnömonisi gibi fırsatçı pnömoniler morbidite ve mortalitenin başlıca nedenidir. Bu yazıda öksürük ve balgam gibi pnömoni bulguları ile başvuran HIV/AIDS tanısı konulan ve beraberinde CMV pnömonisi tespit edilen bir olgu sunulmuştu

Determining the binding capacities of Cr (III) and Zn (II) ions of Spirulina platensis.

TEZ8073Tez (Yüksek Lisans) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 2010.Kaynakça (s. 63-72) var.ix, 73 s. : res., çizelge ; 29 cm.In this study, Spirulina platensis which is a cyanobacteria type is used as living material. Chromium (CrCl3.6H2O) and zinc (Zn(NO3.6H2O) components are used for the metal binding studies. Cr+3, Zn+2 metals are applied in three different doses and with three repetitions for each dose for the 1gl-1 biomass quantities as the starting culture density. In the study which is carried out in 5-liter plastic containers, it is applied together to be chromium and zinc 15 mg/L chromium and 2 mg/L zinc ,10 mg/L chromium and 1 mg/L zinc and the metal application is made without adding algae at the same doses and thus total 28 cultures are formed. It is determined that the highest absorption value which is taken to its structure by S. platensis are 6,14 mg/L and 0,5 mg/L culture water value and the chromium and zinc processes which are applied in the trial do not have any negative influence on the growth of S. platensis and the dry substance is obtained in similar quantities.Bu çalışmada bir siyanobakteri türü olan Spirulina platensis canlı olarak kullanılmıştır. Metal bağlama çalışmaları için krom (CrCl3.6H2O) ve çinko (Zn(NO3.6H2O) bileşenleri kullanılmıştır. Başlangıç kültür yoğunluğu 1gl-1 biyomas miktarları için Cr+3, Zn+2 metalleri üç farklı dozda ve her doz üç tekrarlı uygulanmıştır. Beşer litrelik plastik kaplarda yürütülen çalışmada krom, 15 mg/L ve 30 mg/L, çinko, 2 mg/L ve 4 mg/L, ayrıca krom ve çinko 15 mg/L krom ve 2 mg/L çinko ,10 mg/L krom ve 1 mg/L çinko olacak şekilde birlikte uygulanmış, aynı dozlarda metal uygulaması alg eklenmeksizin yapılmış ve böylece toplam 28 kültür oluşturulmuştur. S. platensis'in bünyesine aldığı en yüksek emilimin 6,14 mg/L ile 0,5 mg/L kültür suyu değerinin olduğu ve denemede uygulanan krom ve çinko muamelelerinin S. platensis büyümesine olumsuz bir etkisi olmadığı ve benzer miktarlarda kuru madde elde edildiği belirlenmiştir.Bu çalışma Ç.Ü. Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi tarafından desteklenmiştir. Proje No: FEF2009YL4

Immobilization and characterization of cellulase enzyme on epoxy metacrylate and epoxy butyl metacrylate by covalent binding method.

TEZ12879Tez (Yüksek Lisans) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 2020.Kaynakça (s. 53-56) var.XVII, 57 s. :_res. (bzs. rnk.), tablo ;_29 cm.Son yıllarda nanopolimerik malzemelerle yapılan immobilizasyon çalışmaları yaygınlaşmıştır. Bu nanopolimerik malzemelerin yüzey özellikleri, immobilizasyonun hangi yöntem ile gerçekleştirileceğinin de en önemli etkenidir. Bu çalışmada, aspergillus suşundan elde edilen selülaz enziminin daha önce denenmemiş olan epoksi grubu ile zenginleştirilmiş, epoksi metakrilat ve epoksi butil metakrilat polimerleri ile kovalent immobilizasyonu araştırılmıştır. Ayrıca serbest ve immobilize selülazların termal ve depolama kararlılıkları ile immobilize selülazların tekrar kullanım kararlılıkları araştırılmıştır. Serbest ve immobilize enzimlerin aktivite ölçümleri yapılarak optimum sıcaklık, optimum pH, termal ve depolama kararlılıkları ile kinetik parametreleri belirlenmiş immobilize selülazların tekrar kullanılabilirlikleri ölçülmüştür. Serbest selülaz için optimum pH 5,5 , optimum sıcaklık 60°C, immobilize enzimler için optimum pH 6,5 , optimum sıcaklık 50°C olarak belirlendi. Serbest ve immobilize selülazların belli bir sıcaklıkta bir süre bekletilerek belirlenen termal kararlılıkları karşılaştırıldı ve immobilize enzimlerin serbest enzime göre daha dayanıklı olduğu gözlemlendi. Serbest ve immobilize enzimlerin 35 gün boyunca 5°C ve 25°C’ lerdeki depolama kararlılıları gözlemlendi. 5°C’ de bekletilen serbest selülazın 15. günde kalan aktivitesinin %4,07 olduğu, 25°C’de bekletilen serbest selülazın ise 3. günden sonra denatüre olup aktivite göstermediği gözlemlendi. Epoksi metakrilat ile immobilize edilmiş enzimin 5°C’de 30. günde aktivitesinin %37,5’ini, 25°C’de 25. günde %22,5’ini koruduğu, 30. günde aktivite göstermediğini gözlemledik. Epoksi butil metakrilat ile immobilize edilmiş enzimin ise 5°C’ 30. günde aktivitesinin %44,7’sini, 25°C’lerde 25. günde %32’sini koruduğu, 30. günde ise yaklaşık %6’lık bir aktivite gösterdiğini gözlemledik. İmmobilize selülazların optimum koşullardaki tekrar kullanılabilirliği tayininde ise kalan aktiviteler EMA için 4. kullanımda %24,65 , EBMA için 6. kullanımda %8,58 olarak ölçülmüştür. Belirlenen optimum koşullarda Km ve Vmax değerleri ise serbest selülaz için Km 0,626 mg/mL, Vmax 0,964 U/g; immobilize selülazlar için ise sırasıyla Km 1,703 mg/mL (EMA) , 4,545 mg/mL(EBMA) , Vmax 4,019 U/g (EMA) , 0,507 U/g (EBMA) olarak hesaplanmıştır.In recent years, immobilization studies with nanopolymeric materials have become widespread. The surface properties of these nanopolymeric materials are the most important factors in which method of immobilization is performed. In this study, the covalent immobilization of cellulase enzyme obtained from aspergillus strain with epoxy methacrylate and epoxy butyl methacrylate polymers was investigated. In addition, thermal and storage stability of free and immobilized cellulases and re-use stability of immobilized cellulases were investigated. The activity measurements of free and immobilized enzymes were measured and the reusability of immobilized cellulases with optimum temperature, optimum pH, thermal and storage stability and kinetic parameters were determined. The optimum pH for free cellulase was 5.5, the optimum temperature was 60°C, for the immobilized enzymes the optimum pH was 6.5 and the optimum temperature was 50°C. The thermal stability of the free and immobilized cellulases was determined by standing at a certain temperature for a period of time and it was observed that the immobilized enzymes were more resistant than the free enzyme. Storage stability of free and immobilized enzymes at 5°C and 25°C were observed for 35 days. It was observed that the activity of free cellulase which was kept at 5ºC on the 15th day was 4.07% and the free cellulase, which was kept at 25°C, was denatured after 3 days and did not show any activity. The enzyme immobilized with epoxy methacrylate is retained 37.5% of its activity at day 30 at 5°C, 22.5% at day 25 at 25°C and did not show activity at day 30. The enzyme immobilized with epoxy butyl methacrylate is maintained 44.7% of its activity at 5°C 30th day, 32% at 25°C at 25°C, and showed an activity of approximately 6% at 30th day. Km and Vmax values under the optimum conditions determined for free cellulase Km 0,626 mg/mL, Vmax 0,964 U/g ; for immobilized cellulases, Km 1,703 mg/mL (EMA), 4,454 mg/mL (EBMA), Vmax 4,019 U/g (EMA), 0,507 U/g (EBMA) respectively.Bu Çalışma Ç.Ü. Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi Tarafından Desteklenmiştir. Proje no: FYL-2018-10609

COVID-19 Hastalarında Lopinavir/Ritonavir ve Favipravir Deneyimi

Giriş: COVID-19 şu anda küresel sağlık için büyük bir tehdittir. Bununlabirlikte, tedavisi için spesifik bir antiviral ajan mevcut değildir. Buçalışmada; Favipiravir (FPV) ve Lopinavir/Ritonavir (LPV / RTV) ile tedavi edilen hastalarda tedavinin klinik etkinliğinin ve ilaç yan etkilerinin değerlendirmesi amaçlandı.Gereç ve Yöntem: Çalışmaya üçüncü basamak bir hastanede enfeksiyon hastalıkları servisinde 15.03.2020-30.04.2020 tarihleri arasında COVID-19tanısı ile yatırılarak takip edilen FPV ve LPV / RTV tedavisi alan 46 hasta dahil edildi. Tüm hastaların COVID-19 tanısı real time polimeraz zincir reaksiyonu(RT-PCR) ile konfirme edildi.Bulgular: COVID-19 tanısı alan 46 olgu çalışmaya alınmıştır. Hastaların 29’u(%63) erkek, 17’si (%37) kadındı. Toplam 46 hasta iki grupta değerlendirildi. Birinci grupta FPV kullanan 34 hasta, ikinci grupta LPV/RTV kullanan 12 hasta mevcuttu. Yaş ortalaması 57.8±17.7 (yaş aralığı 18-91). Birinci grubun yaş ortalaması 57,71±17,33, ikinci grubun yaş ortalaması 58.±18.8 idi. Hastaların tümünde ateş en sık başvuru semptomu idi (%69,6). FPV kolunda sırasıyla ateş (%68.8), halsizlik (%77.8), öksürük %69.2 en sık başvuru semptomları idi. LPV/RTV kolunda sırasıyla ateş (%31.2), öksürük (%30.8), boğaz ağrısı (%28.6)en sık başvuru semptomları idi. FPV kolunda ateşi olan hastaların tedavi ile ortalama normale dönüş süresi 3.56±1 gün iken LPV/RTV kolunda ateşin normale dönme süresi 4,42±1 gün idi. FPV kolunda daha hızlı olan ateşin normale dönme süresi istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p: 0.03). Karaciğer enzim yüksekliği FPV kolunda belirgin yüksekti (%20.6). Bulantı-kusma ise LPV/RTV kolunda yüksek (sırasıyla %41.7, %25) görüldü. Bu yükseklik istatistiksel olarak anlamlı idi (p değeri sırasıyla 0.009 ve 0.04). İlaç kesilmesini gerektiren ciddi bir yan etki gelişmedi.Sonuç: SARS-CoV-2 enfeksiyonu için henüz bilinen, etkinliği güvenilir çalışma sonuçları ile gösterilmiş bir tedavi bulunmamaktadır belirli ilaçlar henüz şimdilik birleştirilmemiştir. Hedefimiz, eldeki verilerle etkili tedavileri tanımlamak için sonuçları paylaşmaktı. LPV/RTV tedavisi ile viral kilerens oldukça yüksek iken yan etki neredeyse tüm hastalarda görülmüştür. FVP kullanan hastalarda viral kilerens LPV/RTV koluna göre daha az olmakla beraber ilaca bağlı gelişen yan etkilerde daha azdı. Sonuçlarımız SARSCoV-2 enfeksiyonunun tedavisi için ön veri sağlamıştır. Ayrıca, antiviral tedavi denemeleri için birincil son nokta olarak kullanılabilen ve COVID-19 ile ilgili tedavileri araştıran protokollerin tasarlanması için faydalı bir sonuç olabilecek viral klirens zamanını ve yan etki spektrumunu göstermeye çalıştık COVID-19 tedavisinde etkinliği tam olarak bilinmeyen bu ilaçların yarar sağlayacağı umut edilmektedir

Comparison of Cognitive and Behavioural Problems and Psychiatric Diagnoses in Preterm Born Children between 6-13 Years Old

Introduction: Despite the increased survival rates follow up studies of preterm born children have documented increased prevalence of neurodevelopmental disabilities and cognitive deficits. By using psychiatric assessment, we aimed to evaluate cognitive functions by comparing preterm born babies according to the week of gestation by comparing the scores of the Wechsler Intelligence Scale for Children-Revised Form (WISC-R) in childhood. Material and methods: Children with a history of birth as preterm babies between 1998-2004 were included in the study. The children born between 27-36 weeks, currently 6-13 years old were admitted to the study. The controls consisted of healthy children chosen from the nearest primary school. The WISC-R test was administered to all children. Classification was made according to gestational age. The comparison of cognitive functions was performed by comparing the WISC-R scores of the preterm group and the control group. Results: 238 children were included in our prospective study. (case group: 175 children, control group: 63 children). Because of the comparison of the WISC-R scores of the preterm and control groups, the WISC-R verbal score and WISC-R total score were found to be statistically significant between the preterm and control groups. In the analysis made according to the gestation age, no statistical significance was found between the WISC-R Verbal, WISC-R performance, and WISC-R total scores according to the week of gestation. No statistically significant difference was found in terms of previous and current psychiatric diagnoses. Conclusions: While the WISC-R score was, found to be statistically significantly higher in the case group compared to controls. Our results differed from those in the literature that preterm children had a lower WISC-R score and it indicates the need to investigate this situation by further studies, even by different tests

The clinical features, treatment and prognosis of neutropenic fever and Coronavirus disease 2019 results of the multicentre teos study

Abstract This multicentre (22 centres in Turkey) retrospective cohort study aimed to assess the clinical outcomes of patients with neutropenic fever and SARS-CoV-2 positivity. Study period was 15 March 2020–15 August 2021. A total of 170 cases (58 female, aged 59 ± 15.5 years) that fulfilled the inclusion criteria were included in the study. One-month mortality rate (OMM) was 44.8%. The logistic regression analysis showed the following significant variables for the mentioned dependent variables: (i) achieving PCR negativity: receiving a maximum of 5 days of favipiravir (p = 0.005, OR 5.166, 95% CI 1.639–16.280); (ii) need for ICU: receiving glycopeptide therapy at any time during the COVID-19/FEN episode (p = 0.001, OR 6.566, 95% CI 2.137–20.172), the need for mechanical ventilation (p < 0.001, OR 62.042, 95% CI 9.528–404.011); (iii) need for mechanical ventilation: failure to recover from neutropenia (p < 0.001, OR 17.869, 95% CI 3.592–88.907), receiving tocilizumab therapy (p = 0.028, OR 32.227, 95% CI 1.469–707.053), septic shock (p = 0.001, OR 15.4 96% CI 3.164–75.897), and the need for ICU (p < 0.001, OR 91.818, 95% CI 15.360–548.873), (iv) OMM: [mechanical ventilation (p = 0.001, OR 19.041, 95% CI 3.229–112.286) and septic shock (p = 0.010, OR 5.589,95% CI 1.509–20.700)]. Although it includes a relatively limited number of patients, our findings suggest that COVID-19 and FEN are associated with significant mortality and morbidity

Inborn errors of type I IFN immunity in patients with life-threatening COVID-19.

Clinical outcome upon infection with severe acute respiratory syndrome coronavirus 2 (SARS-CoV-2) ranges from silent infection to lethal coronavirus disease 2019 (COVID-19). We have found an enrichment in rare variants predicted to be loss-of-function (LOF) at the 13 human loci known to govern Toll-like receptor 3 (TLR3)- and interferon regulatory factor 7 (IRF7)-dependent type I interferon (IFN) immunity to influenza virus in 659 patients with life-threatening COVID-19 pneumonia relative to 534 subjects with asymptomatic or benign infection. By testing these and other rare variants at these 13 loci, we experimentally defined LOF variants underlying autosomal-recessive or autosomal-dominant deficiencies in 23 patients (3.5%) 17 to 77 years of age. We show that human fibroblasts with mutations affecting this circuit are vulnerable to SARS-CoV-2. Inborn errors of TLR3- and IRF7-dependent type I IFN immunity can underlie life-threatening COVID-19 pneumonia in patients with no prior severe infection