45 research outputs found

    Tavuk ve rat karaciğerinde yağ ve karbonhidrat metabolizmalarının karşılaştırılması

    Get PDF
    The aim of this study is to reveal histological differences between prenatal and adult liver carbohydrate and fat metabolism in chickens and rats. In this study, 30 Wistar albino rats and 30 Ross breed broiler chickens were used. The rats and chickens were divided into groups of 10. These groups were categorized as adult, 14- and 18-day-old fetus groups. In this study, the fat and carbohydrate metabolisms in rat and chicken liver were studied by histological methods, and changes in adult and fetal periods were evaluated comparatively. In the light microscopic examinations of liver carbohydrate accumulation, hepatic glycogen accumulation was similar in the adult rats and chickens. When the hepatic glycogen amount was compared in the 14-day-old rat and chicken fetuses, while glycogen granules were found in most of the chicken fetal hepatocytes, almost no glycogen granules were found in the rat fetuses. This difference between the animals was found to be statistically significant (p<0.001). It was observed that glycogen accumulation in the 18-day-old rat fetuses was less than that in chicken fetuses. This difference between the animals was found to be statistically significant (p=0.013). Light microscopic examinations of liver lipid accumulation showed that similar ratios of lipid droplets were observed in the hepatocytes of adult rats and chickens. Significantly higher amounts of lipid droplets were detected in the 14- and 18-day-old chicken fetus hepatocytes compared with 14- and 18-day-old rat fetus hepatocytes, which was statistically significant (p<0.001).Bu çalışmanın amacı, tavuklarda ve ratlarda doğum öncesi ve erişkin dönem karaciğer karbonhidrat ve yağ metabolizması arasındaki histolojik farklılıkları ortaya koymaktır. Çalışmada, Wistar albino türü 30 adet rat ile 30 adet Ross ırkı broiler tavuk kullanıldı. Ratların ve tavukların her biri 10’ arlı gruplara ayrıldı. Bu gruplar erişkin, 14 günlük ve 18 günlük fötuslar halinde düzenlendiler. Bu çalışmada, rat ve tavuk karaciğerindeki yağ ve karbonhidrat metabolizmaları histolojik yöntemlerle incelenmiş, erişkin ve fetal dönemlerdeki değişimler karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiştir. Karaciğer karbonhidrat birikiminin ışık mikroskobik incelemelerinde, Erişkin dönem ratlar ile tavuklarda hepatik glikojen birikiminin benzer yoğunlukta olduğu görüldü. 14 günlük rat ve tavuk fötuslarında hepatik glikojen miktarı karşılaştırıldığında, tavuk fötus hepatositlerinin çoğunda glikojen granüllerine rastlanırken rat fötuslarında yok denecek kadar az miktarda glikojen granülüne rastlandı. Hayvanlar arasındaki bu fark istatistiksel olarak da anlamlı bulundu (p<0.001). 18 günlük rat fötuslarındaki glikojen birikiminin tavuk fötuslarına göre daha az miktarda olduğu gözlendi. Hayvanlar arasındaki bu fark istatistiksel olarak da anlamlı bulundu (p=0.013). Karaciğer lipid birikiminin ışık mikroskobik incelemelerinde, erişkin rat ve tavuk hepatositlerinde benzer oranlarda lipid damlacığı görüldü. 14 ve 18 günlük tavuk fötusu hepatositlerinde 14 ve 18 günlük rat fötuslarına oranla belirgin derecede fazla miktarda lipid damlacığı tespit edildi. Hayvanlar arasındaki bu farklar istatistiksel olarak da anlamlı bulundu (p<0.001)

    Effect of hesperidin supplementation on blood profile, antioxidant capacity, intestinal histomorphology and fecal microbial counts in Japanese quails

    Get PDF
    La hesperidina es un flavonoide derivado de los cítricos con usos potenciales en la alimentación animal. Se investigaron los efectos de la suplementación con hesperidina en dietas para codorniz japonesa (Codornix codornix japonica) sobre la química sanguínea, los niveles de enzimas antioxidantes en ciertos tejidos, la histomorfología intestinal y la microflora fecal. Se llevó a cabo un ensayo de alimentación durante 35 días utilizando 300 codornices. Se dividieron en tres tratamientos según la dieta administrada: Control (0 g de hesperidina/kg de alimento); HES1 (1 g de hesperidina/kg de alimento); y HES2 (2 g de hesperidina/kg de alimento). En cada tratamiento se llevaron a cabo cinco réplicas de veinte animales cada una. Al final del periodo de estudio, se tomaron muestras de heces, sangre, hígado y tejido muscular del muslo. En sangre, la alanina transaminasa (ALT) y la lactato deshidrogenasa (LDH) fueron más bajas en HES1 que en el Control, pero aumentaron en HES2 (P<0.05). La aspartato transaminasa (AST) en la sangre aumentó en HES1, pero disminuyó en HES2 (P<0.05). La amilasa aumentó tanto en HES1 como en HES2 (P<0.05). Las enzimas antioxidantes GSH, CAT y SOD en los tejidos aumentaron (P<0.05). En el ciego y el colon, los tratamientos con hesperidina produjeron vellosidades más altas y criptas menos profundas que en el Control (P<0.05). La presencia de la hesperidina en la dieta para codornices no afectó la microflora en las heces. La adición de la hesperidina mostró efectos positivos en los niveles de enzimas antioxidantes en lípidos, muslos, hígado y suero, sobre la histomorfología intestinal y en la microflora fecal.This study was conducted to determine the effects of hesperidin, a flavonoid added to quail diets, on blood serum, enzymes in tissues, intestinal histomorphology and fecal microflora. In the study, first treatment [(control) (0g hesperidin/kg feed)], second treatment [(HES1) (1 g hesperidin/kg feed)], third treatment [(HES2) (2 g hesperidin/kg feed)] was added to with the basal diet through 35 d. The study was carried out with 3 main groups, 20 quails with 5 sub-repeats in each group and a total of 300 quails. At the end of the study, blood, liver and thigh muscle tissue and fecal samples were taken. Alanine transaminase (ALT) and lactate dehydrogenase (LDH) decreased in the HES1 group but increased in the HES2 group compared to the control group (P<0.05). Aspartate transaminase (AST) increased in the HES1 group compared to the control group and decreased in the HES2 group (P<0.05). Amylase, on the other hand, showed a regular increase in HES1 and HES2 groups to which hesperidin was added to the control group in hesperidin added groups (P<0.05). The tissue antioxidant GSH, CAT and SOD enzyme parameters showed a significant increase in the hesperidin added groups compared to the control group, and this increase was found to be significant compared to the control group (P<0.05). In intestinal histomorphology, in hesperidin treatment groups increased the height of villus in the cecum tissue; in colon tissue, it was determined that hesperidin added groups increased villus height but decreased crypt depth (P<0.05). Consequently, diets hesperidin with treatments positively is thought to affect the lipid, thigh, liver and serum antioxidant enzyme levels, intestinal histomorphology and fecal microflora in quail

    Archaeogenetic analysis of Neolithic sheep from Anatolia suggests a complex demographic history since domestication

    Get PDF
    Yurtman, ozer, Yuncu et al. provide an ancient DNA data set to demonstrate the impact of human activity on the demographic history of domestic sheep. The authors demonstrate that there may have been multiple domestication events with notable changes to the gene pool of European and Anatolian sheep since the Neolithic. Sheep were among the first domesticated animals, but their demographic history is little understood. Here we analyzed nuclear polymorphism and mitochondrial data (mtDNA) from ancient central and west Anatolian sheep dating from Epipaleolithic to late Neolithic, comparatively with modern-day breeds and central Asian Neolithic/Bronze Age sheep (OBI). Analyzing ancient nuclear data, we found that Anatolian Neolithic sheep (ANS) are genetically closest to present-day European breeds relative to Asian breeds, a conclusion supported by mtDNA haplogroup frequencies. In contrast, OBI showed higher genetic affinity to present-day Asian breeds. These results suggest that the east-west genetic structure observed in present-day breeds had already emerged by 6000 BCE, hinting at multiple sheep domestication episodes or early wild introgression in southwest Asia. Furthermore, we found that ANS are genetically distinct from all modern breeds. Our results suggest that European and Anatolian domestic sheep gene pools have been strongly remolded since the Neolithic

    Kanatlı ve Memeli Karaciğerinde Karbonhidrat ve Yağ Metabolizmasının Karşılaştırılması

    No full text
    Yaşam için temel organlardan biri olan karaciğer, safra kesesi ve safra kanalı ile birlikte diyaframın altında bulunan ve karın boşluğunun sağ üst köşesine yerleşmiş olan kompleks bir organdır. Karaciğer, sindirim kanalından emilen besinleri işleyerek vücudun diğer doku ve organlarının yararlanması için depolar ya da kan dolaşımına verir. Bu nedenle sindirim sistemi ile kan arasında bir geçiş bölgesi oluşturur. Sindirim sistemi organlarından gelen besinleri içeren kan, karaciğer sinuzoidlerine taşındıktan sonra sinuzoidlerin duvarından hepatositlere aktarılırlar. Hepatositlerde işlenerek elde edilen ürünler; ya dış salgı olarak (safra) safra kanalları aracılığıyla duodenum’a gönderilir, ya da iç salgı olarak (çeşitli proteinler, lipidler ) tekrar sinuzoidlere aktarılırlar ve oradan kan dolaşımı ile ilgili yerlere dağıtılırlar. Karaciğer, karbonhidrat ve lipid metabolizmasında önemli birçok fonksiyonu gerçekleştirir. Kanatlılar ve memeliler arasında karbonhidrat ve yağ metabolizmaları bazı yönleriyle benzerlik gösterse de metabolizma yolakları, hormonal cevap, enzim regülasyonu ve metabolizmayı etkileyen faktörler açısından birtakım farklılıklar bulunmaktadır. Örneğin; kanatlılarda insüline karşı duyarlılığın zayıf olmasından dolayı, normal açlık kan şekeri düzeyi memelilerden daha yüksektir. Karbonhidrat ve lipid metabolizmasına katılan enzimlerin aktivitelerindeki önemli değişiklikler civcivlerin kuluçka döneminde, memelilerin ise fötal dönemden neonatal döneme geçiş aşamasında gerçekleşir. Ayrıca memelilerde intrauterin hayatta fötusun gelişebilmesi ve metabolik ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için maternal enerji kaynaklarına ihtiyaç vardır. Kanatlılarda gelişim, anneden bağımsız izole bir ortamda gerçekleştiği için maternal bir destek söz konusu değildir. Bu durum kanatlı ve memeliler arasındaki metabolizma farklılıklarının, henüz dış dünya ile bağlantı kurulmadan ortaya çıkmasına neden olmaktadır

    Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi Acil Servisine Başvuran Adli Nitelikteki Çocuk Olguların Değerlendirilmesi

    No full text
    Amaç: Bu çalışma, Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi Acil Servisine başvuran 0-18 yaş grubundaki adli olguların demografik özelliklerini, başvuru nedenlerini ve hazırlanan adli raporların niteliklerini belirlemek, elde edilen verileri benzer çalışmalarla karşılaştırmak amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Tanımlayıcı nitelikteki bu araştırmanın örneklemini, Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi Acil Servisinde 01/01/2013-31/12/2013 tarihleri arasında hazırlanan 2397 adli bildirim raporu oluşturmaktadır. Çalışma, bu raporların çocuklara ait 664’ünün değerlendirmesini içermektedir. Bulgular: Çocuk Acil Servisimize başvuran 0-18 yaşındaki çocuklara ait olgular, tüm adli raporların %27,70’sini oluşturmaktadır. Çocukların 316’sı (%45,0) kız,348’i (%49,5) erkektir. Olguların enfazla olduğu yaş 402 (%50,54) ile 0-6 yaş grubu çocuklardır. Olay tipinin cinsiyet ayrımı yapılmaksızın dağılımına baktığımızda en sık yanık olayları (n:218, %32,83) nedeniyle acil servislere başvurulduğu, bu değeri sırasıyla; zehirlenmeler (n: 119, %17,92), düşme (n: 77, %11,60), trafik kazaları (n: 70, %10,54) ve yabancı cisim aspirasyonu (n: 63, %9,49) olgularının izlediği görülmektedir. Olay tipleri cinsiyet ayrımı yapılarak değerlendirildiğinde yanıkların kızlarda %39,55, erkeklerde ise %27,87 değeriyle yine ilk sırada yer aldığı görülmektedir. Sonuç: Çocukluk çağındaki önlenebilir sağlık sorunlarının önemli bir kısmını kazalar oluşturmaktadır. Bu kazalar sonucu oluşan ve adli nitelik taşıyan yaralanmalar çoğunlukla ev kazaları sonucunda oluşmaktadır. Çocuk kazalarının önlenebilmesi için yaşam alanlarında gerekli güvenlik tedbirlerinin alınması kaza riskleriniz azalı dmasında etkin bir yöntem olarak görülmektedir. Anahtar kelimeler: Adli olgu, Çocuk, Kaza, Tedbir

    Başkent Üniversitesi Hastanesine Trafik Kazası Nedeniyle Başvuran Adli Olguların İncelenmesi

    No full text
    Amaç: Bu çalışmada, 2013 yılında trafik kazası sonucu yaralanarak Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi Acil Servisine başvuran hastaların adli bildirim raporları retrospektif olarak incelenerek; yaş, cinsiyet, olayın oluş yeri, olay tipi, olay zamanı, yaralanmanın tipi ve lokalizasyonu gibi özelliklerinin yanı sıra hazırlanan bildirim raporlarının eksikliklerinin de değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Tanımlayıcı nitelikteki bu araştırmanın örneklemini, Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi Acil Servisinde 2013 yılında hazırlanan 2397 adli bildirim raporu oluşturmaktadır. Çalışma, bu raporların trafik kazalarına ait 553’ünün (%23,07) değerlendirmesini içermektedir. Bulgular: Çalışma kapsamına alınan 553 adli olgunun; %38,52’si kadın, %47,92’si erkek, %6,51’i kız çocuk ve %7,05’i erkek çocuktur. Yaş bilgisine ulaşılan 537 olgunun (%13,97)’si <18, (%51,96)’sı 18-40, (%24,58)’i 41-63, (%9,49)’u ise ≥ 64 yaş arasındaki bireylerden oluşmaktadır. Kazaların %67,81’i araç içi, %29.48’i araç dışı trafik kazasıdır. Lezyon bulgusu olan 407 olgudan 329’unda (%80.84) tek sistem yaralanması mevcuttur. Baş-boyun (n:123, %30.23) ve alt ekstremite (n: 101, %24,82) bölgelerine ait yaralanmalar ilk iki sırada yer almaktadır. Bu yaralanma lokalizasyonları nedeniyle de sıklıkla ortopedi ve beyin cerrahisi kliniklerinden konsültasyon istendiği verisi elde edilmiştir. Trafik kazası nedeniyle başvuran hastaların yaralanmalarının sadece %1,88’unda (n:10) yaşamsal tehlikenin olduğu belirlendi. Sonuç: Adli raporlardaki eksiklikler hak kayıplarına neden olabilir. Trafik kazalarında vatandaşların hakkının korunması, haksızlığın engellenmesi için adli raporların dikkatle düzenlenmesi gereklidir. Acil servis hekimleri adli olgulara yaklaşım konusunda eğitilmeli, adli tıp anabilim dallarından konsültasyon istemeli ve koordineli çalışmalıdırlar. Anahtar kelimeler: Trafik kazası, Adli olgu, Acil servis

    2005-2009 Tarihleri Arasında Ankara Diş Hekimi Odasındaki Disiplin İhlal İddialarının Retrospektif Analizi

    No full text
    AMAÇ:  Araştırmada, 2005-2009 yılları arasında Ankara Diş Hekimleri Odası Disiplin Kurulu’nda görüşülen disiplin yönetmeliği ihlal iddiaları, iddia konusu ve hakkında ihlal iddiasında bulunulan kişilerin özellikleri açısından irdelenmiştir. YÖNTEM: Çalışmada 116 diş hekimi aleyhine açılan 198 dosya değerlendirilmiştir. Olgularda; ihlal iddialarının türü, hekimin yaşı, cinsiyeti, çalışma pozisyonu, çalıştığı kuruma göre dağılımı, ihlal iddialarının doğrulanması durumunda ADO tarafından uygulanan yaptırımlar konusundaki veriler irdelenmiştir. BULGULAR: Haklarında soruşturma açılan diş hekimlerinin 45’i (%38,8) kadın, 71’i (%61,2) ise erkektir. Hekimlerden 76’sının (%65,5) polikliniklerde çalıştığı ve poliklinikte çalışan hekimlerden 63’ünün (%54,3) mesul müdür olduğu, 198 ihlal iddiasından 163’ünün (%82,3) doğruluğu belirlenerek, hekimlere çeşitli yaptırımlar uygulandığı gözlenmiştir. İhlallerin dağılımına bakıldığında hekimlerin sıklıkla reklam yasağına uymadığı (%42,9) ve asgari ücret altında çalıştığı (%22,7) belirlenmiştir. SONUÇ: İhlal iddialarıyla haklarında soruşturma açılan hekimlerin çoğunluğunun meslekleriyle ilgili; kanun, tüzük ve yönetmelikler konusunda yeterli bilgiye sahip olmadıkları, bazı diş hekimlerinin disiplin yönetmeliğinin aynı maddesine aykırı davranışlarını tekrarladıkları gözlenmiştir. Elde edilen veriler doğrultusunda, meslek odaları üyelerinin, yasa ve yönetmelikler konusunda hizmet içi eğitimlerle bilgilendirmelerinin yararlı olacağına görüşü benimsenmiştir. Anahtar Kelimeler: Diş hekimi; yasa; yönetmelik; ihla
    corecore