20 research outputs found

    Bağımlılıkla Mücadelede Koruyucu ve Önleyici Faktörlerin İncelenmesi: Yaşam Becerilerinin Rolü

    Get PDF
    Gelişimsel olarak risk grubunda bulunan çocuk ve ergenlerin karşı karşıya kalabileceği bağımlılık türleri içinde madde bağımlılığı önemli bir yer tutmaktadır. Bilindiği gibi bağımlılık noktasında gelişimsel olarak risk altında bulunan çocuk ve ergenlerin karşı karşıya kalabileceği madde bağımlılığına yönelik farklı perspektiflere sahip önleme ve müdahale programları geliştirilmektedir. Bununla birlikte madde bağımlılığını önleme amaçlı programların daha çok bilgilendirmeye dayalı oldukları görülmektedir. Bu çalışmanın amacı ergenlerde madde bağımlılığı ile yaşam becerileri arasındaki ilişkinin belirlenmesidir. Bu doğrultuda madde kullanımına/ bağımlılığına ilişkin olarak ergenlerin ve ailelerinin tutumları, düşünceleri ve başlama hikâyelerinden hareketle maddeye başlanma nedenleri, madde kullanmanın sonuçları ve madde bağımlılığını önlemede yaşam becerilerinin önem ve işlevini ortaya koymak amacıyla nitel bir araştırma yapılmıştır. Araştırmanın verileri odak grup görüşmesi tekniği ile ebeveyn (45 ebeveyn) ve gençlerden (42 genç) oluşan toplam 87 kişi ile 10 ayrı görüşmeden toplanmıştır. Elde edilen verilerin incelenmesi, nitel veri analizi tekniğine uygun olarak geliştirilen MAXQDA programı ile bilgisayar ortamında yapılmıştır Analizler sonucunda madde kullanan ergenlerin aileleri ile sorun yaşadıkları, aileleri ve arkadaşlarıyla ilişkilerinin iyi olmadığı, okul başarılarının ve okula bağlılıklarının düşük olduğu bulguları elde edilmiştir. 4H Yaşam Becerileri Modeli kapsamında yapılan değerlendirmeyle ergenlerin madde kullanımını önlemede etkili olabileceğine inandıkları yaşam becerileri arasında duyuşsal alanda sosyal beceriler, iletişim ve besleyici ilişkiler kurabilme; bilişsel alanda problem çözme, maddeye karşı koyma ve hedef belirleme; sağlık alanında duyguları yönetme ve öz disiplin gibi becerilerin ön plana çıktığı görülmektedir

    Renovation of the historical commercial center of Tokat.

    No full text

    Characterization and adhesive performance of Phenol-Formaldehyde resol resin reinforced with carbon nanotubes

    No full text
    Chemical, physical, thermal properties and bonding quality of phenol-formaldehyde resol resin (PF) synthesized with single-walled carbon nanotubes (SWCNTs) was evaluated at varying ratios from 1 wt% to 5 wt%. The effect of the SWCNTs addition on thermal and chemical properties of the PF resins was characterized by thermal gravimetric analysis (TGA) and Fourier transform infrared (FT-IR) spectroscopy, respectively. FT-IR analysis revealed that the peaks of the modified PF resol resins were similar to those of the reference (laboratory-produced) PF resol resin. These similarities indicated that the synthesis of the resins with phenol, formaldehyde, and carbon nano tubes was successful. The PF resins modified using SWCNTs demonstrated higher thermal stability than the reference PF resin. It was found that the bonding strength of the PF resin containing 3 wt% SWCNTs could reach 12.45 N/mm(2) in dry conditions and 7.57 N/mm(2) in wet conditions. The bonding test results demonstrated that the SWCNTs were able to improve the bonding performance of the resin under dry and/or wet conditions. This work presents an effective method to improve PF resins with SWCNTs reinforcement for use in the wood and/or polymer composite industries

    İstanbul’un Esenler İlçesinde yer alan Betonarme Yapıların Sismik Hasar Görebilirliğinin Değerlendirilmesi

    Get PDF
    Istanbul is one of the largest cities of Turkey which is located on the regions where there is high seismic activities. Recent studies performed on mid-rise reinforced concrete (RC) structures showed that majority of the existing building stock does not conform to current seismic code requirements and they can be evaluated as vulnerable structures. The seismic performance evaluation of an existing buildings can be conducted by using nonlinear procedures stated in Turkish Earthquake Code (TEC-07). According to the code, an existing building completing its economic lifetime and/or having a performance level in between “Life Safety” to “Collapse Prevention” under the effect of Design Earthquake is defined as “building under seismic risk”. Before going into such a detailed seismic evaluation procedure for each building, there is a need for regional screening surveys to rank the building stock in terms of the potential seismic hazard. This study aims to assess the seismic vulnerability of a group of midrise RC buildings located in Esenler District of İstanbul employing the Rapid Visual Screening (RVS) procedure. In this study, valuable results have been derived to rank the buildings in terms of seismic vulnerability of existing structures located in Istanbul. It is concluded that the number of stories is the key parameter to change the priority range of the building from lowest to highest level. Majority of the buildings with the highest priority level (0≤PS≤30) suffer from the parameters related with poor construction quality, soft story irregularity and the heavy overhang. The aforementioned method could be used to estimate the performance scores of the buildings to determine the priority for more detailed seismic risk assessment procedures.İstanbul, Türkiye'nin sismik aktivitesi yüksek olan en büyük şehirlerinden biridir. Orta yükseklikteki betonarme yapılar üzerinde yapılan son çalışmalar, mevcut bina stokunun çoğunluğunun güncel deprem yönetmeliği şartlarına uymadığını dolayısıyla hasar almaya meyilli yapılar olarak değerlendirilebileceğini göstermiştir. Mevcut binaların deprem performansının değerlendirilmesi, Türk Deprem Yönetmeliği (TEC-07)'de belirtilen lineer olmayan yöntemler kullanılarak yapılabilir. Mevcut yönetmeliğe göre, ekonomik ömrünü tamamlayan ve/veya tasarım depremi etkisinde performans seviyesi "Can Güvenliği" ile "Göçmenin Önlenmesi” arasında bulunan yapı, "riskli bina" olarak tanımlanmaktadır. Her bina için böylesine detaylı bir deprem değerlendirme yöntemine gerek kalmadan, bina stokunun potansiyel sismik tehlike açısından sıralamak amacıyla bölgesel tarama anketlerine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu çalışma, İstanbul Esenler İlçesi'nde bulunan bir grup orta yükseklikteki betonarme binanın “Hızlı Görsel Tarama (RVS)” yöntemini kullanarak deprem güvenliğini belirlemeyi amaçlamaktadır. Bu çalışmada İstanbul'da bulunan mevcut yapıların deprem güvenliğine göre sıralandırılması açısından önemli sonuçlar elde edilmiştir. Kat adedinin, yapının potansiyel risk seviyesini en düşükten en yükseğe değiştirebilen bir anahtar parametre olduğu sonucuna varılmıştır. Kötü inşaat kalitesi, yumuşak kat düzensizliği ve ağır çıkma ile ilgili parametreler, en yüksek risk seviyesine sahip olan binalarda (0≤PS≤30) ortak zafiyetler olarak belirlenmiştir. Söz konusu yöntem, daha detaylı deprem riski değerlendirmesi için önceliğin belirlenmesi amacıyla binaların performans puanlarını tahmin etmekte kullanılabilmektedir

    BİR TASARIM STÜDYOSU DENEYİMİNDE TARİHÎ GAR YERLEŞKESİNİN DÖNÜŞÜMÜ: KAYSERİ YÜKSEK HIZLI TREN İSTASYONU

    No full text
    Demiryolları tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de “toplu ulaşım”sisteminin başlangıç noktasını oluşturur ve diğer toplu ulaşım sistemleriarasında -ki bunlar deniz, hava ve kara ulaşımı olarak tanımlanabilir- kentmerkezine entegre olabilen yegâne sistem olarak önem arz eder. Bu bakımdanmerkezle kurulan bu ilişki hatta bütünleşme isteği tasarımsal potansiyeliniortaya çıkarıyor ve aslında kent merkezini de dönüştürme gücünü elindebulunduruyor. Osmanlı döneminden başlayan Cumhuriyet döneminde de öneminisürdüren demiryolları son zamanlarda Yüksek Hızlı Tren İstasyonları konusu ileyeniden gündeme gelmiştir. Bu sebeple “Yüksek Hızlı Tren İstasyonu” tasarımkonusu mimarlık öğrencilerinin güncel mimarlık tartışmaları içinde yeni vegüncel araştırmalarla birlikte değerlendirebilecekleri proje konularından biriolması itibariyle Erciyes Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü’nde2020-2021 Eğitim öğretim yılında diploma projesi olarak işlenmiştir. Derskapsamında mevcut tarihi Kayseri gar yerleşkesinin orijinal kullanımı veya yenifonksiyonlarla kent yaşamına yeniden katılabileceği öngörülerek öğrencilerdenfikir üretmeleri ve yeni teknolojik gelişmelerle biçimlenecek Yüksek Hızlı Trenİstasyonu tasarımını gerçekleştirmeleri beklenmiştir. &nbsp;Tescilli bir bölgenin tasarım alanı olarak seçilmesi endüstriyelmirasın korunarak gelecek kuşaklara aktarılabilmesi için yapıların uygun birişlevle kent yaşamına kazandırılmasının yanında, yeni bir teknolojik ve özgünyapının da eski ile birlikte tasarım problemi olarak ele alınarak korunması veçalışılması stüdyonun temel amacı olmuştur. Buna göre bu çalışmada, MİM 811Mimari Tasarım VIII stüdyosu kapsamında üretilen öğrenci projeleri Kayseri YHTİstasyonu’nun “kent içi diğer ulaşım ağları ileentegrasyonu”, “mimarisi” ve “mekân örgütlenmesi” gibi başlıklar altındadeğerlendirilmiştir.&nbsp;Öğrenci projelerinin değerlendirilmesi sonucunda, Kayseri YHTİstasyonu’nun kentsel ölçekten başlayarak mevcut alanı dönüştüreceği ve kentleeskisinden farklı ilişkiler ağı kuracağı, yeni teknolojik donatı ve sosyo-kültürel fonksiyonlarlabirlikte artık sadeceulaşım fonksiyonunu sağlayan bir yapı olmayıp, sosyal yaşam merkezinedönüşeceği gibi öne çıkan plan kararları belirlenmiştir.Ayrıca örnek projelerden yola çıkarak tescillialanın tasarım problemleri ve gelecekte yapılması öngörülen Kayseri YHTİstasyonu’nun nasıl planlanması ve değerlendirilmesi gerektiği üzerineçıkarımlar ve öneriler sunulmuştur.&nbsp;Anahtar Kelimeler: Yüksek Hızlı Tren İstasyonu, Tarihi Tren İstasyonu, Tarihi Kayseri Tren&nbsp;İstasyonu Yerleşkesi, Öğrenci Projeleri, İstasyon MimarisiRailways constitute the starting point of the “public transportation”system in our country, as well as all over the world. It is important as theonly system that can be integrated into the city center among other publictransportation systems including sea, air and land transportation. In thisrespect, the relationship with the center also has the power to transform thecity center. Railways, which originated during the Ottoman period and continuedto be important in the Republican period, have recently come to the fore withHigh Speed Train Stations. For this reason, the topic of “High Speed TrainStation” design was handled as a diploma project in the Erciyes UniversityFaculty of Architecture, Department of Architecture in the 2020-2021 academicyear. It is one of the project topics that architecture students can evaluatetogether with new and current research within the current architecturaldiscussions.&nbsp;Within the scope of the course, it was anticipated that the existinghistorical Kayseri station campus could rejoin the city life with its originaluse or new functions, and the students were expected to generate ideas andrealize the design of the High Speed Train Station, which will be shaped bytechnological developments. The main purpose of the studio was to choose thehistorical area as a design area, to bring the buildings into urban life with asuitable function so that the industrial heritage can be preserved andtransferred to future generations, and to protect a new technological andoriginal structure by considering it as a design problem. Accordingly, in thisstudy, student projects in ARCH 811 design studio were evaluated under theheadings of Kayseri High Speed Train Station, “integration with other urbantransportation networks”, “architecture” and “organization of space”.&nbsp;As a result of the evaluation of student projects, prominent plandecisions were determined as the Kayseri High Speed Train Station willtransform the area starting from the urban scale, transforming into a livingcenter with new technological equipment and socio-cultural functions. Inaddition, based on the sample projects, suggestions were presented for thedesign problems of the historical area and how the Station, which is foreseento be built in the future, should be planned.&nbsp;Keywords: High Speed Train Station, Historical TrainStation, Historical Kayseri Train Station Campus, Student Projects, StationArchitecture</p

    BİR CONN SENDROMU OLGUSU

    No full text
    71 YAŞINDAKİ KADIN HASTA DÜŞÜK SERUM POTASYON SEVİYESİ HİPERNATREMİ, ORTA DERECELİ HİPERTANSİYON VE ANORMAL ELEKTROKARDİOGRAFİK BULGULAR YÖNÜNDEN İNCELENDİ

    ÜSTÜN YETENEKLİ ÇOCUKLARA YÖNELİK POZİTİF GENÇ GELİŞİMİ TEMELLİ YAŞAM BECERİLERİ EĞİTİM PROGRAMININ GELİŞTİRİLMESİ

    No full text
    Bu çalışma, üstün yetenekli çocukların yaşam becerilerinin geliştirilmesine yönelik pozitif genç gelişimine dayalı bir eğitim programının hazırlanması ve etkililiğinin test edilmesi amacıyla yapılmıştır. İlk aşamada Gaziantep ilinde ailelere, öğretmenlerine ve basın mensuplarına yönelik proje tanıtım ve bilgilendirme toplantısı gerçekleştirilmiştir. İkinci olarak Yaşam Becerileri Ölçeği (YBÖ) geliştirilmiştir. Ölçek geliştirme sürecinde Gaziantep ilinde öğrenim gören beş, altı ve yedinci sınıfa devam eden 623 çocuktan elde edilen veriler üzerinde geçerlik ve güvenirlik çalışmaları yapılmıştır. Üçüncü aşamada 4H modeline göre 35 yaşam becerisini içeren Yaşam Becerileri Eğitim Programı (YBEP) geliştirilmiştir. YBEP?nin geçerlik çalışması için uzman görüşüne başvurulmuş, iki bağımsız gözlemcinin video kayıtları üzerinden güvenirlik katsayıları hesaplanmıştır. Dördüncü aşamada programına katılacak çocuklar Ebeveyn Gözlem Formu, Öğretmen Gözlem Formu ve Temel Yetenek Testi (TYT) 6- 8 ile tarama yapılarak belirlenmiştir. Araştırmanın deney ve kontrol grubunda altıncı sınıfa devam eden 19, yedinci sınıfa devam eden 17 çocuk bulunmaktadır. Beşinci aşamada YBEP?nin uygulanması ve değerlendirilmesi gerçekleştirilmiştir. Program yedi hafta boyunca cumartesi günlerinde, günde altı saat uygulanmıştır. Etkililik testi için YBÖ ile elde edilen veriler üzerinde ön test-son test kontrol gruplu deneysel desen uygulanmıştır. Ayrıca programın etkililiğini belirlemek amacıyla deney grubundaki çocuklardan seçilen dört kişiyle, ebeveynlerinden birisiyle ve öğretmenleriyle yarı yapılandırılmış görüşme yapılmıştır. Programın etkililiğine ilişkin elde edilen veriler üzerinde ön test, son test, izleme testi puanlarının karşılaştırılmasında uygulanan analiz sonuçlarına göre program etkili bulunmamıştır. Ancak yapılan görüşmeler sonucunda elde edilen nitel veriler üzerinde yapılan analize göre programın bazı yaşam becerilerini kazandırma konusunda etkili olduğu söylenebilir. Bununla birlikte deney grubundaki üstün yetenekli ve normal çocukların ön test ve son test puanları arasındaki farkı test etmek amacıyla Friedman testi uygulanmıştır. Yapılan analiz sonucunda üstün yetenekli ve normal çocukların ön test, son test puan ortalamaları arasında anlamlı farklılık bulunmamıştır. Elde edilen sonuçlar ilgili literatür bağlamında tartışılarak, önerilerde bulunulmuştur. Araştırmanın altıncı ve son aşamasında yer alan yaygınlaştırma çalışmaları devam etmektedir

    Effect of Origanum dubium, Origanum vulgare subsp. hirtum, and Lavandula angustifolia essential oils on lipid profiles and liver biomarkers in athletes

    No full text
    WOS:000744122600001PubMed ID34496170This study aims to determine the effects of essential oils of Origanum dubium (DUB), Origanum vulgare subsp. hirtum (HIR), and Lavandula angustifolia (LAV) on lipid profiles and liver biomarkers in athletes. Thirty-four trained athletes were randomly assigned to one of three experimental groups or the control group (CON). The concentrations of serum lipids and liver biomarkers were assessed before and after the 14-day essential oil intervention. Gas chromatography-mass spectrometry analysis showed 68.0 and 82.1% carvacrol in DUB and HIR, respectively, and 34.50% linalyl acetate and 33.68% linalool in LAV essential oils. One-way analysis of covariance (ANCOVA) indicated a significant difference (p = 0.001) among the groups for high-density lipoprotein cholesterol (HDL-C) when the associated preintervention values were used as a covariate. The related pairwise comparisons revealed that DUB (p = 0.001) and HIR (p = 0.024) had greater HDL-C values than CON. From the two-way ANOVA, an interaction between time (before vs. after) and the groups (DUB vs. HIR vs. LAV vs. CON) was found for HDL-C (p = 0.030). Findings indicated a significant increase in DUB (p = 0.0001) and HIR (p = 0.010) for HDL-C, and there was a significant decrease in DUB (p = 0.023) for low-density lipoprotein cholesterol. However, there was no difference in total cholesterol, triglycerides, and all liver biomarkers

    Evaluation of nasal allergy with symptomatology and skin prick test in the children having chronic otitis media with effusion

    No full text
    In this study, the children, who has chronicotitis media with effusion were investigated according tosymptomatology of allergic rhinitis and skin prick test andcoexistence of allergic rhinitis.Materials and methods: This study included 65 pediatricpatients who consisted of 43 patients with EOM and 22people without otitis media with effusion between October2010 and May 2011. History, physical examination, laboratorywork up was noted to form papers. People werequestioned according to symptomatology of allergic rhinitis.Skin prick tests were done and results were noted.Results: At the end of study, significant differences werefound between groups symptomatologically (p0,05), the frequencyof positive skin prick test were higher in patients thancontrol subjects.Conclusion: When the etiology of chronic otitis mediawith effusion investigated, it must be considered that patientsshould be questioned for allergic rhinitis.Key words: Otitis media with effusion, allergic rhinitis,skin prick tes
    corecore