130 research outputs found
Çizgi film karakter reklamlarının çocuk tüketiciler üzerindeki etkileri
06.03.2018 tarihli ve 30352 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Yükseköğretim Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile 18.06.2018 tarihli “Lisansüstü Tezlerin Elektronik Ortamda Toplanması, Düzenlenmesi ve Erişime Açılmasına İlişkin Yönerge” gereğince tam metin erişime açılmıştır.Çağdaş pazarlama anlayışının hız kazandığı günümüz toplumunda satın alma davranışları ve tutumlarının değiştiği gibi çocuk tüketici pazarlama alanları da hızla değişim göstermektedir. Markalar, bilgi iletişim teknolojileri gücü ile çocukların, çok erken yaşlarda izlemeye başladıkları çizgi film karakterlerinin ürünlerini satın aldırmaya yönelik birçok reklam stratejileri geliştirirler. Tüketici davranışlarını çocuk yaşta elinde tutma gayesi içinde olan markalar, Televizyon mecrası ve özellikle günümüzde yaygın olarak kullanılan internet mecrası üzerinden reklamlarını yayınlamayı tercih ederler. Bu çalışma, çizgi film karakter reklamlarının çocuk tüketiciler üzerindeki etkisini incelemiştir. Televizyon ve internet (özellikle Youtube) reklamlardaki çizgi film karakter ürünlerinin çocuk tüketici davranışlarına yaş, cinsiyet, sosyo-ekonomik düzey ve okul türü değişkenlikleri açısından etkisi ölçülmüştür. Araştırma sonucunda 7-10 yaş çocuk grubunun televizyon ve internet (özellikle Youtube) reklamlarındaki çizgi film karakter ürünlerinin çocuk tüketici davranışlarına yaş, cinsiyet, sosyo-ekonomik düzey ve okul türü değişkenlikleri açısından tüketici davranışlarında anlamlı bir ilişki olduğu gözlemlenmiştir.Intoday'ssociety, wherethe modern marketing approach is accelerating, theconsumerconsumer marketing areasarechangingrapidly as purchasingbehaviorandattitudeschange. Withthepower of informationandcommunicationtechnologies, brandsdevelopmanyadvertisingstrategiestopurchasetheproducts of cartooncharactersthatchildren start watching at a veryearly age. Thebrands, whichaimtokeepconsumerbehavior in theirhands at theage of children, prefertobroadcasttheiradvertisements on televisionandespeciallyoverthe internet which is widelyusedtoday. Thisstudyexaminedtheeffect of cartooncharacterads on childconsumers. Theeffect of cartooncharacterproducts on televisionand internet (especially Youtube) ads in terms of age, gender, socio-economiclevelandschooltypevariabilitywasmeasured. As a result of thestudy, it has beenobservedthatthere is a significantrelationbetweenconsumerbehaviors of cartooncharacters in televisionand internet (especially Youtube) advertisements of 7-10 yearsoldchildrengroup in terms of age, gender, socio-economiclevelandschooltypevariability in consumerbehaviors
Anoxic Nitrogen Cycling In Marmara Sea Sediments
Tez (Yüksek Lisans) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2010Thesis (M.Sc.) -- İstanbul Technical University, Institute of Science and Technology, 2010Akuatik ekosistemlerde nitrojen giderimi çok ilgi görmektedir, çünkü yeraltı sularında ve yüzey sularında aşırı nitrat artan bir sorun olmaya başlamıştır. Çevredeki mikrobiyal aktivitelerin sonucu olarak nitrat, denitrifikasyon ve oksijensiz amonyak oksidasyon prosesleri ile N2 gazı şeklinde giderilir ya da disimilatif nitrat indirgenmesi ile NH4+ ‘a dönüştürülür ve bu şekilde sistemde kalır veya biyokütle bünyesine geçer. Denizsel azot çevrimindeki bu prosesler ne kadar önemlidir? Bu cevaplanması zor bir sorudur, çünkü bu proseslerin denizsel azot çevrimine katkıları detaylı olarak son zamanlarda incelenmeye başlamıştır. Marmara Denizinde bulunan sedimentlerde tipik seviyelerin üstünde bulunan nitrat seviyesi ve kronik hidrokarbon konsantrasyonu, bu bölgeyi azot döngüsü proseslerinin araştırılması için gayet uygun bir ortam haline getirmiştir. Bu çalışmada, Marmara Denizi’nde kirliliğin en yoğun olduğu bölgelerden 2 sene boyunca yüzey sediment numuneleri alınmıştır. Anoksik nitrojen döngü prosesinde rol alan organizmaların (belirli bir bakteri grubuna ait olmadıklarından dolayı), sorumlu oldukları proseslere özgü spesifik genler hedeflenerek, Gerçek Zamanlı Polimeraz Zincir Reaksiyonu methoduyla miktar tayini yapılmıştır. Bu çalışma kapsamında olmayan diğer sediment karakteristikleri Tubitak Projesinden alınmış ve koralizasyon analizinde hedef genlere hangi parametlerin etkilediğini belirmek amacıyla kullanılmıştır. Sonuçlar, anoksik mikrobiyal komuniteyi hedefleyen genlerin miktarı ve nitrat konsantrasyonu arasında güçlü bir bağ olduğunu göstermiştir. Disimilatif nitrat indirgenmesi prosesine spesifik olan nrfA geni, her bölgede en fazla oranda bulunurken(%5-30), amonyum oksidasyonunundan sorumlu hzoA geni en düşük oranda(%2-5) gözlenmiştir. Nitrat konsantrasyonunun en yoğun olduğu Tuzla ve Moda sedimentlerinde tüm hedef genler en yüksek oranlarda bulunurken, en düşük konsantrasyonlara Haliç sedimentlerinde rastlanmıştır. Denitrifikasyonu ve disimilatif nitrat indirgenmesinin görüldüğü durumlar benzer olsa da disimilatif nitrat indirgemesi, karbonun fazla ve nitratın az bulunduğu ortamlarda teşvik edilir. Bunun nedeni disimilatif nitrate indirgeyicilerin karbon kaynaklarını daha verimli şekilde kullanımlarından kaynaklanmaktadır. (Kelso, 1997, Silver 2001). Bizim bu çalışmada vardığımız sonuçlar, deniz ortamlarında bu prosesler hakkında edinilen daha önceki bilgilerle ötrüşmektedir. Marmara Denizi sedimentlerinin yüksek karbon içeriğine sahip olması disimilatif nitrat indirgenmesi prosesinden sorumlu organizmaların bu ortamda baskın hale gelmesine yol açmış olabilir. Bu organizmalar doğal ortamlarında situmule edilerek, hidrokarbon kirliliğinin giderilebilmesini amacıyla kullanılabilirler.Removal of nitrogen (N) in aquatic ecosystems gets great interest because excessive nitrate in groundwater and surface water becomes a growing problem. As a result of microbial activity in the environment, nitrate is either removed as N2 gas by respiratory denitrification (RD) and anaerobic ammonium oxidation (ANAMMOX) or converted, via dissimilatory nitrate reduction to ammonium (DNRA), to biologically available NH4+ which is retained within the ecosystem. Assimilatory nitrate reduction (ANR) also results in preservation of NO3--N in the system as a cell material. How important are these pathways in marine N cycling? This is a particularly difficult question to answer, because relative contribution of these processes to marine N cycling is just beginning to be studied in detail. Marmara Sea is a perfect candidate for investigation of these N cycling pathways, since the sediments have been extremely polluted with hydrocarbons and contained abnormally high concentrations of nitrate. Therefore, in this study, relative importance of the N cycle processes in Marmara Sea Sediments (MSS) were monitored in terms of quantity of the relevant bacterial groups by targeting the catabolic genes using quantitative real-time PCR (Q-PCR). The surface sediment samples (15 cm below the sediment surface) were taken from the most polluted areas in the Marmara Sea. Sediments The results obtained in this study were correlated with other sediment properties which were previously characterized as a part of TUBITAK Project no 105Y307. The results demonstrated that anoxic microbial abundance was strongly related to the level of nitrate concentrations. Target genes were mainly dominant in Tuzla and Moda region where nitrate concentrations were high. Relative abundances of NrfA (targeting DNRA), nosZ (targeting RD) and hzoA (targeting ANAMMOX) were in the ranges of 5-30%, 5-15% and 2-5%. Although the conditions promoting fermentative DNRA and RD are similar (in terms of available nitrate, and organic substrates), fermentative DNRA is thought to be favored in nitrate-limited environments rich in labile carbon, while RD would be favored under carbon-limited conditions (Kelso, 1997; Silver, 2001). Our results were in agreement with these previous findings. Since dissimilative nitrate reducing community was very abundant (in the range of 5.40x108 and 3,83x1010cells/cm3) and very efficiently use organic compounds as a carbon source, bioremediation strategy can be possible aiming to stimulate rate of hydrocarbons degradation under nitrate reducing conditions.Yüksek LisansM.Sc
Emergence of active nematics in bacterial biofilms
Growing tissue and bacterial colonies are active matter systems where cell
divisions and cellular motion generate active stress. Although they operate in
the non-equilibrium regime, these biological systems can form large-scale
ordered structures such as nematically aligned cells, topological defects, and
fingerings. Mechanical instabilities also play an essential role during growth
by generating large structural folding. How active matter dynamics and
mechanical instabilities together develop large-scale order in growing tissue
is not well understood. Here, we use chain forming Bacillus subtilis, also
known as a biofilm, to study the direct relation between active stress and
nematic ordering. We find that a bacterial biofilm has intrinsic length scales
above which series of mechanical instabilities occur. Localized stress and
friction control both linear buckling and edge instabilities. Remarkably, these
instabilities develop nematically aligned cellular structures and create pairs
of motile and stationary topological defects. We also observe that stress
distribution across the biofilm strongly depends on the defect dynamics which
can further initiate the formation of sporulation sites by creating
three-dimensional structures. By investigating the development of bacterial
biofilms and their mechanical instabilities we are proposing a new type of
active matter system which provides a unique platform to study the essential
roles of nematics in growing biological tissue
Recommended from our members
Supercooling as a Viable Non-Freezing Cell Preservation Method of Rat Hepatocytes
Supercooling preservation holds the potential to drastically extend the preservation time of organs, tissues and engineered tissue products, and fragile cell types that do not lend themselves well to cryopreservation or vitrification. Here, we investigate the effects of supercooling preservation (SCP at -4oC) on primary rat hepatocytes stored in cryovials and compare its success (high viability and good functional characteristics) to that of static cold storage (CS at +4oC) and cryopreservation. We consider two prominent preservation solutions a) Hypothermosol (HTS-FRS) and b) University of Wisconsin solution (UW) and a range of preservation temperatures (-4 to -10 oC). We find that there exists an optimum temperature (-4oC) for SCP of rat hepatocytes which yields the highest viability; at this temperature HTS-FRS significantly outperforms UW solution in terms of viability and functional characteristics (secretions and enzymatic activity in suspension and plate culture). With the HTS-FRS solution we show that the cells can be stored for up to a week with high viability (~56%); moreover we also show that the preservation can be performed in large batches (50 million cells) with equal or better viability and no loss of functionality as compared to smaller batches (1.5 million cells) performed in cryovials
Efficacy of subsequent treatments in patients with hormone-positive advanced breast cancer who had disease progression under CDK 4/6 inhibitor therapy
Background: There is no standard treatment recommended at category 1 level in international guidelines for subsequent therapy after cyclin-dependent kinase 4/6 inhibitor (CDK4/6) based therapy. We aimed to evaluate which subsequent treatment oncologists prefer in patients with disease progression under CDKi. In addition, we aimed to show the effectiveness of systemic treatments after CDKi and whether there is a survival difference between hormonal treatments (monotherapy vs. mTOR-based). Methods: A total of 609 patients from 53 centers were included in the study. Progression-free-survivals (PFS) of subsequent treatments (chemotherapy (CT, n:434) or endocrine therapy (ET, n:175)) after CDKi were calculated. Patients were evaluated in three groups as those who received CDKi in first-line (group A, n:202), second-line (group B, n: 153) and ≥ 3rd-line (group C, n: 254). PFS was compared according to the use of ET and CT. In addition, ET was compared as monotherapy versus everolimus-based combination therapy. Results: The median duration of CDKi in the ET arms of Group A, B, and C was 17.0, 11.0, and 8.5 months in respectively; it was 9.0, 7.0, and 5.0 months in the CT arm. Median PFS after CDKi was 9.5 (5.0–14.0) months in the ET arm of group A, and 5.3 (3.9–6.8) months in the CT arm (p = 0.073). It was 6.7 (5.8–7.7) months in the ET arm of group B, and 5.7 (4.6–6.7) months in the CT arm (p = 0.311). It was 5.3 (2.5–8.0) months in the ET arm of group C and 4.0 (3.5–4.6) months in the CT arm (p = 0.434). Patients who received ET after CDKi were compared as those who received everolimus-based combination therapy versus those who received monotherapy ET: the median PFS in group A, B, and C was 11.0 vs. 5.9 (p = 0.047), 6.7 vs. 5.0 (p = 0.164), 6.7 vs. 3.9 (p = 0.763) months. Conclusion: Physicians preferred CT rather than ET in patients with early progression under CDKi. It has been shown that subsequent ET after CDKi can be as effective as CT. It was also observed that better PFS could be achieved with the subsequent everolimus-based treatments after first-line CDKi compared to monotherapy ET.Breast Cancer Consortiu
Pain in patients with pancreatic cancer: prevalence, mechanisms, management and future developments
Pain affects approximately 80% of patients with pancreatic cancer, with half requiring strong opioid analgesia, namely: morphine-based drugs on step three of the WHO analgesic ladder (as opposed to the weak opioids: codeine and tramadol). The presence of pain is associated with reduced survival. This article reviews the literature regarding pain: prevalence, mechanisms, pharmacological, and endoscopic treatments and identifies areas for research to develop individualized patient pain management pathways. The online literature review was conducted through: PubMed, Clinical Key, Uptodate, and NICE Evidence. There are two principal mechanisms for pain: pancreatic duct obstruction and pancreatic neuropathy which, respectively, activate mechanical and chemical nociceptors. In pancreatic neuropathy, several histological, molecular, and immunological changes occur which correlate with pain including: transient receptor potential cation channel activation and mast cell infiltration. Current pain management is empirical rather etiology-based and is informed by the WHO analgesic ladder for first-line therapies, and then endoscopic ultrasound-guided celiac plexus neurolysis (EUS-CPN) in patients with resistant pain. For EUS-CPN, there is only one clinical trial reporting a benefit, which has limited generalizability. Case series report pancreatic duct stenting gives effective analgesia, but there are no clinical trials. Progress in understanding the mechanisms for pain and when this occurs in the natural history, together with assessing new therapies both pharmacological and endoscopic, will enable individualized care and may improve patients’ quality of life and survival
Evaluation of patients with fibrotic interstitial lung disease: Preliminary results from the Turk-UIP study
OBJECTIVE: Differential diagnosis of idiopathic pulmonary fibrosis (IPF) is important among fibrotic interstitial lung diseases (ILD). This study aimed to evaluate the rate of IPF in patients with fibrotic ILD and to determine the clinical-laboratory features of patients with and without IPF that would provide the differential diagnosis of IPF.
MATERIAL AND METHODS: The study included the patients with the usual interstitial pneumonia (UIP) pattern or possible UIP pattern on thorax high-resolution computed tomography, and/or UIP pattern, probable UIP or possible UIP pattern at lung biopsy according to the 2011 ATS/ERSARS/ALAT guidelines. Demographics and clinical and radiological data of the patients were recorded. All data recorded by researchers was evaluated by radiology and the clinical decision board.
RESULTS: A total of 336 patients (253 men, 83 women, age 65.8 +/- 9.0 years) were evaluated. Of the patients with sufficient data for diag-nosis (n=300), the diagnosis was IPF in 121 (40.3%), unclassified idiopathic interstitial pneumonia in 50 (16.7%), combined pulmonary fibrosis and emphysema (CPFE) in 40 (13.3%), and lung involvement of connective tissue disease (CTD) in 16 (5.3%). When 29 patients with definite IPF features were added to the patients with CPFE, the total number of IPF patients reached 150 (50%). Rate of male sex (p<0.001), smoking history (p<0.001), and the presence of clubbing (p=0.001) were significantly high in patients with IPE None of the women <50 years and none of the men <50 years of age without a smoking history were diagnosed with IPE Presence of at least 1 of the symptoms suggestive of CTD, erythrocyte sedimentation rate (ESR), and antinuclear antibody (FANA) positivity rates were significantly higher in the non-IPF group (p<0.001, p=0.029, p=0.009, respectively).
CONCLUSION: The rate of IPF among patients with fibrotic ILD was 50%. In the differential diagnosis of IPF, sex, smoking habits, and the presence of clubbing are important. The presence of symptoms related to CTD, ESR elevation, and EANA positivity reduce the likelihood of IPF
KÜTAHYA ÇİNİ-SERAMİKLERİNİN MOTİF ÖZELLİKLERİ VE SERAMİK BÖLÜMÜ ÖĞRENCİLERİNİN BU SERAMİK VE MOTİFLERDEN ETKİLENME DÜZEYLERİ
Tarama yöntemiyle yapılan bu çalışmanın amacı , Kütahya çiniseramiklerinin
motif özellikleri ve seramik bölümü öğrencilerinin bu seramik ve
motiflerden etkilenme düzeylerini araştırmak olmuştur.
Araştırmanın çalışma grubunu , Kütahya çini ve seramiklerinde kullanılan
motifli 26 çini- seramik , ayrıca orta öğretim ve önlisans düzeyinde öğrenim gören
seramik öğrencisi oluşturmuştur.
Veri toplama aracı olarak 26 çini ve seramiğinin motiflerini incelemek için
uzmanların yardımıyla bir form hazırlanmıştır.Formda eserin yapıldığı
dönem,bulunduğu yer , tekniği , malzemesi , konusu , kompozisyonu gibi ölçütler
yer almaktadır. Çalışma grubundaki seramik öğrencilerinin incelenen seramik
motiflerinden etkilenme düzeylerini belirlemek amacıyla da uzman görüşlerinden
yaralanılarak 12 sorudan oluşan bir anket formu geliştirilmiştir.
Araştırma verilerinin yorumlanmasında ise, öğrenci görüşleri için % ve f
değerleri kullanılmış , incelenen motif özellikleri için de toplanan nitel veriler
tablolaştırılarak yorumlanmaya çalışılmıştır.
Araştırma sonucuna göre , incelenen 26 çini-seramiğin ağırlıklı olarak motif
özellikleri ,genellikle konusunun bitkisel olması , renk olarak lacivert , mavi ve
kırmızı ağırlıklı kullanılmasıdır. Kütahya'da seramik bölümünde okuyan öğrencilerin
ise, bu motiflerden etkilenme düzeyleri oldukça düşüktür.Bu sonuç Kütahya seramik
sanatı ve eğitimi adına oldukça düşündürücü bulunmuştur.Araştırma sonunda bu
yönde öneriler geliştirilmiştir
Investigation of the heat treatment effects on aluminium alloys
Bu çalışmada, ilk olarak ısıl işlem uygulanacak plakalar için kalıp dizaynı yapılmıştır. Kalıp dizaynı oluşturmak için Catia V5 dizayn programı kullanılmıştır. Kalıp oluşturulduktan sonra standarlarda yer alan alan A356 Aluminyum alaşımı kullanılarak ısıl işleme tabi tutulacak 36 tane plaka dökülmüştür. Plakaların dökümünde farklı magnezyum oranları kullanıldığı için döküm 2 süreçte gerçekleşmiştir. Döküm için 5M indüksiyon ocağı kullanılmıştır. Döküm yapıldıktan sonra plakaların besleyici ve yollukları kesilmiştir. Plakalar 3D ölçüm cihazı ile 20 noktadan ölçülmüştür. 20 nokta ölçüm cihazına kaydedilmiş ve diğer ölçümler yine aynı 20 noktadan yapılmıştır. Plakalar için Minitab R14 programı kullanılarak deney kriterleri belirlenmiştir. Belirlenen deney kriterlerine göre yapılan deneyler sonucunda; Otomotiv sektöründe yaygın olarak kullanılan A356 alüminyum alaşımının ısıl işlem sırasında (çözeltiye alma, su verme ve yaşlandırma süreçleri) düzlemselliğinin ne kadar etkilendiği ve en az düzlemsellik değişiminin hangi koşullarda olduğu belirlenmiştir. Ayrıca, ansys analiz programı kullanılarak 4 adet plaka ve 4 adet oluk açılmış plaka üzerinde Steady-State Thermal, Transient Thermal ve Flexible Dynamic ile analizler gerçekleştirilmiştir. Bununla birlikte, 30 adet jant kullanılarak yapılan deney sonuçları ile mevcut plakalarla yapılan deneylerin sonuçları karşılaştırılmıştır. Anahtar sözcükler : Isıl işlem, A356, AlSi7, Jant In this Project, first designed mould of the plates on which heat treatment will be applied. Used CATIA V5 3D solid modelling programmes to constitute mould. Afterwards mould complates, casted 36 Plates on which heat treatment will be apply by using A356 Aluminyum alloy in standarts. Owing to different using ratios of the Mg element in casting process, realized two different kinds of casting process. Used 5M induction mine for casting. Afterwards casting process, separated nutritives from plate. Measured and controlled plane of the plates by using 3D measurement device at 20 point on each plate. Recorded each measurement result. Indicated experiment criterias by using Minitab R14 program for each plate. According to indicated experiment criterias, as a result, it is found how to be influenced of plane A356 alloy which is used large wide in automative sector, by heat treatment proceses ( solution heat treating, quenching, age hardening) indicated condutions giving us least plane deformation Nevertheless, realized steady-state thermal, transient thermal and flexible dynamic analysises on 4 plates without grooves and 4 plates with grooves by using ansys programme; Experiment results made with 30 wheels and existing plates were compared with each other. Keywords: Heat treatment, A356, AlSi7, whee
- …