39 research outputs found

    54-72 aylık çocukların değer düzeylerine anne-baba tutumu ve çocuğun mizacının ilişkisi

    Get PDF
    The aim of this study is to determine the effect of parental attitudes and child temperament on the value levels of 54-72-month-old children attending preschool education institutions and to investigate whether they differ in terms of various demographic variables. The sample of this study consists of 384 children, 201 of whom are girls and 183 of whom are boys. According to the analyses, it was determined that there was a negative relationship between the value levels of children and their temperaments. There is also a negative relationship between children's value levels and parental attitudes. According to the results of the study, a significant difference was found between the value levels of 54-72-month-old children and the child's gender, number of siblings, parents' age, father's education level, mother's employment status, and socio-economic level variables. There was a negative relationship between temperament and value level sub-dimensions.Bu çalışmanın amacı, okul öncesi eğitim kurumuna devam eden 54- 72 aylık çocukların değer düzeylerine, anne-baba tutumlarının ve çocuğun mizacının etkisinin belirlenmesi ve çeşitli demografik değişkenler açısından farklılık gösterip göstermediğinin araştırılmasıdır. Nicel araştırma yöntemlerinden ilişkisel tarama modelinde hazırlanmış bu çalışmanın örneklemini 201’i kız,183’ü erkek olmak üzere 384 çocuk oluşturmaktadır. Yapılan analizlere göre bulgularda çocukların değer düzeyleri alt boyutları ile mizaçları arasında negatif yönlü bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Çocukların değer düzeyleri ile anne baba tutumları arasında ise, yine negatif yönlü bir ilişki vardır. Çalışma sonucuna göre 54-72 aylık çocukların değer düzeyleri ile çocuğun cinsiyeti, kardeş sayısı, anne-baba yaşı, baba eğitim düzeyi, anne çalışma durumu, sosyo-ekonomik düzey değişkenleri arasında anlamlı bir farklılık bulunmuştur. Mizaç ile değer düzeyi alt boyutları arasında negatif yönlü bir ilişki olduğu tespit edilmiştir

    Femoral Neuropathy in a Patient with Rheumatoid Arthritis

    Get PDF
    Femoral mononeuropathy (FMN) as an extraarticular finding of rheumatoid arthritis (RA) is a phenomenon which has not been reported previously. We report a 53-year-old female patient with RA, presenting FMN findings during the course of the disease. On examination, right quadriceps and iliopsoas muscles showed grade 3 weakness on the Medical Research Council (MRC) scale. Sensory examination revealed sensory loss in the right medial leg and thigh. Patellar tendon reflex was absent in the right side. A diagnosis of a partial right femoral neuropathy was confirmed using nerve conduction study and electromyography. The probable mechanism of FMN was thought to be vasculitis

    Cross-cultural differences in informal argumentation: norms, inductive biases and evidentiality

    Get PDF
    Cross-cultural differences in argumentation may be explained by the use of different norms of reasoning. However, some norms derive from, presumably universal, mathematical laws. This inconsistency can be resolved, by considering that some norms of argumentation, like Bayes theorem, are mathematical functions. Systematic variation in the inputs may produce culture-dependent inductive biases although the function remains invariant. This hypothesis was tested by fitting a Bayesian model to data on informal argumentation from Turkish and English cultures, which linguistically mark evidence quality differently. The experiment varied evidential marking and informant reliability in argumentative dialogues and revealed cross-cultural differences for both independent variables. The Bayesian model fitted the data from both cultures well but there were differences in the parameters consistent with culture-specific inductive biases. These findings are related to current controversies over the universality of the norms of reasoning and the role of normative theories in the psychology of reasoning

    A key problem and challenge for hepatology: Obesity-related metabolic liver diseases

    No full text
    With the arrival of the new millennium, gastroenterologists have been faced with the problem of metabolic liver diseases associated with obesity. The active role of the liver in metabolism and inflammation make it a key organ in the war against the rapidly-spreading world-wide epidemic of obesity. Many lives and much money could be saved if the work of hepatologists led to the development of effective diagnostic and therapeutic strategies against this growing leader of cirrhosis

    Gastric cancer prevention from the point of helicobacter

    Get PDF
    WOS: 000345025900038PubMed ID: 25254545When the first cancer estimates of world were made in 1975, gastric cancer (GC) was the most common neoplasm, making 70% of the total. Although its rate decreased to 6.8% in 2012, it is still the fifth most common malignancy after cancers of the lung, breast, colo-rectum, and prostate and the third leading cause of cancer death in both sexes worldwide (8.8%, 723,000 deaths) (1). Proximal (cardia) and distal (non-cardia) gastric adenocarcinomas have different epidemiological and clinical features. Although there is an increase in proximal GCs, most of the GCs are still distally located, and intestinal-type. H. pylori is an established trigger of gastric carcinogenesis; reversibility of precancerous conditions, including intestinal metaplasia (IM), after eradication treatment is a hot topic for research. Therefore, we read with great interest the study by Galiatsatos P et al. (2) on the sensitivity of gastric biopsy for H. pylori detection in the presence of IM. The data have once again emphasized the importance of using non-invasive tests and histopathology together in the presence of gastric IM

    Eğitimde Ölçme ve Değerlendirme Çalışmalarında Web Tabanlı Uzman Sınav Sisteminin Kullanımı Üzerine Bir Araştırma

    No full text
    Bu çalışmanın amacı;soruların bilişsel düzeylere göre kategorize edildiği, madde güçlük ve madde ayırt ediciliklerinin otomatik olarak hesaplanarak zorluk düzeylerinin yapıldığı, sınav esnasında kişinin soruları cevaplama durumuna göre soru düzeylerinin otomatik belirlendiği, hem sınıf ortamında hem de dijital ortamda kişiye özgü sınav yapabilecek bir modülün hazırlanması ve etkinliğinin sınanmasıdır. Bu araştırma kapsamında geliştirilen Web Tabanlı Uzman Sınav Sistemi sayesinde öğrencilerin öğrenmelerinin etkili bir şekilde ölçülebilmesini sağlayan, eğitimde ölçme ve değerlendirme kriterlerine uygun sorular hazırlanabilmektedir. Hazırlanan bu sorular kullanılarak sınav formlarının oluşturulması mümkün olabilmektedir. Bu sistem, öğrenciye ait veriler ile öğrencinin sistemle olan etkileşimi sonucundaki verileri kayıt altında tutmakta ve buradan elde edilen bilgiler doğrultusunda, öğrencinin bilgi seviyesini ölçmede kullanılacak soruları ve sistemin çalışma sırasını belirlemektedir. Ayrıca, zaman içinde değişen ihtiyaçlara ve öğrenci özelliklerine göre kendini geliştirebilmekte ve güncel duruma göre kendini uyarlayabilmektedir. Eğitimde ölçme ve değerlendirme kriterleri ve ölçme aracında bulunması gereken nitelikler baz alınarak bir anket formu geliştirilmiştir. Araştırmanın nicel analizi “SPSS 21 for MacOS X” paket programı ile yapılmış ve maddeler bağımlı örneklem varyans analizi ile incelenmiştir. Araştırmanın bulguları; ölçme aracında bulunması gereken nitelikler açısından diğer sınav formlarına göre Uzman Ajan ve bireylerin etkileşimde olduğu Uzman Sınav Sistemi kullanılarak hazırlanan sınav formu lehine hakem değerlendirme puanları arasındaki farkın anlamlı olduğunu göstermiştir. Anahtar Kelimeler: uzman sınav sistemi, ölçme ve değerlendirme, çevrimiçi sınav, uzman sistem, uzman aja

    Intrahepatic cholestasis of pregnancy: Spontaneous vs in vitro fertilization

    Get PDF
    Aim: Intrahepatic cholestasis of pregnancy (ICP) is the most common liver disease in pregnancy. Although it was shown that multiple pregnancy and hormone therapies increase the risk of ICP, there is limited information that compared spontaneous fertilization and in vitro fertilization (IVF) from the aspect of developing ICP. In our study, we investigated the potential relationship between ICP and IVF/ spontaneous pregnancy.Materials and methods: We reviewed the records (between June 2007 and December 2014) of pregnancies with ICP who were referred to gastroenterology clinics in three different hospitals. Fifty-nine pregnancies (43 spontaneous fertilization, 16 IVF) with ICP were analyzed from the aspect of age, fertilization type, multiple/singleton pregnancy, delivery week, and biochemical results.Results: We found that serum bile acid levels were higher in the IVF group than the spontaneous fertilization group (32.8 ± 20 vs 19.6 ± 19 μmol/L; p < 0.05). There was a significant inverse correlation between serum bile acid levels and gestational age (r = -0.42, p < 0.01) in the whole group. There was no difference between IVF and spontaneous fertilization groups in term of age, onset time of symptoms, serum alanine aminotransferase (ALT), alkaline phosphatase (ALP), total and direct bilirubin levels, prothrombin time (PT), international normalized ratio (INR), and platelet count.Conclusion: Our results suggest that the serum bile acid levels are higher in IVF than in spontaneous pregnancies with ICP, but its clinical implications are not clear. Further prospective studies with large number of ICP cases are needed to clarify the effect of IVF on ICP

    Dokuz Eylül Üniversitesi İnternlerinin Halk Sağlığı Rotasyon Geri Bildirimlerinin Değerlendirilmesi

    No full text
    GİRİŞ VE AMAÇ:Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi (DEÜTF) Halk Sağlığı Anabilim Dalı’nın intern hekim eğitim programı 8 haftadan oluşmaktadır. İntern hekimlerden İlçe Sağlık Müdürlüğü (İSM) çalışmaları üzerinden hekimlerin toplumsal sorumluluklarını nasıl yerine getireceğini ve bölge sağlık yönetiminin temel noktalarını öğrenmeleri beklenmektedir. Bu çalışmanın amacı DEÜTF Halk Sağlığı Anabilim Dalı’nda 2011-2019 yılları arasında öğrenim gören intern hekimlerin geri bildirimlerinin ve buna etki eden faktörlerin saptanmasıdır.GEREÇ VE YÖNTEM:Bu çalışma kesitsel-analitik tipte bir çalışmadır. Araştırmanın evrenini 2011-2019 yılları arasında doldurulan 1453 adet geri bildirim formu oluşturmaktadır. Örnek seçimi yapılmamış olup tüm geri bildirim formları değerlendirilmiştir. Formlarda ilçe sağlık müdürlüğü çalışmaları, kuramsal sunumlar, uygulamalar, geziler ve eğiticiler başlıkları altında 47 öğrenim hedefine ulaşma sorgulanarak 1’den 5’e kadar puan verilmiştir. 1 hiçbir düzeyde ulaşılamadı, 2 yeterince ulaşılamadı, 3 kısmen ulaşıldı, 4 büyük oranda ulaşıldı, 5 tam olarak ulaşıldı anlamına gelmektedir. Veriler aritmetik ortalama ve standart sapma değerleriyle sunulmuştur. Halk sağlığı genel değerlendirme puanlarının yıllara göre karşılaştırılmasında ise tek yönlü ANOVA testi ve post hoc test olarak Dunnett testi yapılmıştır. Analizlerde SPSS 22.0 kullanılmıştır. Araştırma daha önce eğitimler sırasında geri bildirim vermeyi kabul eden intern doktorların doldurduğu veri formları üzerinden yapıldığı için analiz aşamasında ayrıca etik kurul onayı alınmasına gerek görülmemiştir. Ancak katılımcıların bilgilendirilmesi, onam alınması, gizlilik vb araştırma etiği ile ilgili tüm kurallara uyulmuştur.BULGULAR:Geri bildirim puanlarında en yüksek ortalamalar İzmir Tabip Odası gezisi 4.28±1.1, danışman öğretim üyesi 4.25±1.0, danışman araştırma görevlisi 4.19±1.1, eğitimden sorumlu ilçe sağlık müdürlüğü hekimi 4.12 ±1.1, 112 Merkezi rotasyonu 4.12±1.0 ve sigara bırakana yaklaşım dersi 4.04±1.0 puan almıştır. Araştırma planlama 3.95±1.0, TOYS bölge sağlık yönetimi kursu 3.93±1.0, topluma yönelik eğitim çalışmalarına katılmak 3.41±1.28, SPSS programını öğrenmek 3.82±1.2 bulunmuştur. Halk sağlığı uygulamalarında en düşük puanları aşı yapılmasını izlemek 3.16±1.3, çevre sağlığı gezisi 3.10±0.9 ve bakteriyolojik su örneği almak 3.06±1.4 almıştır. Halk sağlığı genel değerlendirme puanları ise 2011-2012 yılları için 4.14±0.7, 2012-2013 yılı için 3.93±0.9, 2013-2014 için 3.79±1.0, 2014-2015 için 3.34±1.2, 2015-2016 için 3.78±0.9, 2016-2017 için 3.71±0.9, 2017-2018 için 3.73±0.9 ve 2018-2019 yılları için 3.87±0.9 olarak bulunmuştur. Halk sağlığı genel değerlendirme puanının en düşük olduğu yıl 2014-2015 eğitim dönemidir. En yüksek puan alınan 2011-2012 eğitim yılı ile 2014-2015 karşılaştırıldığında anlamlı fark saptanmıştır (p&lt;0.001). 2011-2012 eğitim yılı ile son dönem olan 2018-2019 yılları karşılaştırıldığında ise ortalama puanda düşüş olmakla birlikte istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmamıştır (p=0.10). Diğer değişkenler arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır. Çalışmanın sınırlılıkları kesitsel olması nedeniyle neden-sonuç ilişkisinin tam olarak gösterilememesi, toplam öğrenci sayısının bilinmemesi nedeniyle ulaşılma oranının hesaplanamaması ve geri bildirim formunda cinsiyet ve çalışılan İSM’nin olmaması nedeniyle ek analizler yapılamamasıdır.SONUÇ VE ÖNERİLER:İntern hekimlerin yapmış olduğu geri bildirimler incelendiğinde İSM’de görmeleri gereken aşı yapılmasını izlemek, bakteriyolojik su örneği almak gibi beceriler daha düşük puan almıştır. İSM’yle görüşerek bu uygulamalar yeniden yapılandırılmalıdır. Halk sağlığı genel değerlendirme puanlarındaki düşüşün sebebi intern sayısının her yıl düzenli olarak artışı, Sağlık Bakanlığı örgütlenmesinin hızla değişmesi, İSM’lerdeki fiziksel koşulların olumsuzluğu olabilir. 2014-2015 yılından sonra uygulama yapılan İSM ve danışman sayısının arttırılması ve sağlık örgütlenmesiyle ilgili yeni derslerin eklenmesiyle geri bildirimlerin kısmen iyileştirilmesi sağlanmıştır.Anahtar Sözcükler: İntern Eğitimi, Halk Sağlığı, Tıp Eğitimi</p
    corecore