1,321 research outputs found

    Optimizations of Patch Antenna Arrays Using Genetic Algorithms Supported by the Multilevel Fast Multipole Algorithm

    Get PDF
    We present optimizations of patch antenna arrays using genetic algorithms and highly accurate full-wave solutions of the corresponding radiation problems with the multilevel fast multipole algorithm (MLFMA). Arrays of finite extent are analyzed by using MLFMA, which accounts for all mutual couplings between array elements efficiently and accurately. Using the superposition principle, the number of solutions required for the optimization of an array is reduced to the number of array elements, without resorting to any periodicity and similarity assumptions. Based on numerical experiments, genetic optimizations are improved by considering alternative mutation, crossover, and elitism mechanisms. We show that the developed optimization environment based on genetic algorithms and MLFMA provides efficient and effective optimizations of antenna excitations, which cannot be obtained with array-factor approaches, even for relatively simple arrays with identical elements

    Wireless Network Control with Privacy Using Hybrid ARQ

    Full text link
    We consider the problem of resource allocation in a wireless cellular network, in which nodes have both open and private information to be transmitted to the base station over block fading uplink channels. We develop a cross-layer solution, based on hybrid ARQ transmission with incremental redundancy. We provide a scheme that combines power control, flow control, and scheduling in order to maximize a global utility function, subject to the stability of the data queues, an average power constraint, and a constraint on the privacy outage probability. Our scheme is based on the assumption that each node has an estimate of its uplink channel gain at each block, while only the distribution of the cross channel gains is available. We prove that our scheme achieves a utility, arbitrarily close to the maximum achievable utility given the available channel state information

    MEDICAL MALPRACTICE VERDICTS OF HIGH COURT IN TURKEY

    Get PDF
    Amaç: İnsan sağlığının korunmasında ve geliştirilmesinde çok önemli rolü olan tıp biliminin uygulayıcıları zaman zaman bu görevlerini tam olarak yerine getirmedikleri iddiasıyla karşılaşmaktadır. Yüksek Yargıya taşınan bu olumsuz durumların incelenmesiyle hem tıp mensuplarının karşılaştıkları iddialara açıklık kazandırmak hem de uygulamada bu aksaklıkların giderilmesine katkı sağlamak amaçlanmıştır. Yöntemler: Bu çalışmada Türkiye'de 1978-2006 yılları arasında Yargıtay'a intikal etmiş 30 olgunun dosyaları retrospektif olarak incelenerek elde edilen veriler ilgili literatür ışığında tartışılmıştır. Bulgular: Yüksek yargıya yansıyan olguların %93'ünün (28 olgu) tazminat davası konusu olduğu belirlendi. Olayın gerçekleştiği zaman ile yargıtay kararları arasında 10 olguda 5-10 yıl arası iken 4 olguda sürenin 10 yılı geçtiği gözlendi. Yargılamaya konu olan tıbbi girişimlerin ölümle veya sekelle sonuçlanıp sonuçlanmamasının, yüksek yargı kararı çıkana kadar geçen süre ile anlamlı ilişkisinin olmadığı belirlendi (χ²=1,272; p=0,529). Sağlık çalışanlarının yüksek yargı organının kararlarına göre belirlenen kusur nedenleri arasında ilk sırada 14 hastada yanlış tedavinin geldiği (%47) bunu sırasıyla 10 hastada özen ve dikkat göstermeme (%33), 4 hastada (%13) ihmal, 2 hastada (%7) ise tanı hatasının takip ettiği gözlendi. Uzmanlık alanlarına göre kusur dağılımı incelendiğinde istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmamıştır (χ²=15,152; p=0,651). Sonuç: Sağlık çalışanlarının önde gelen kusurlu bulunma nedenlerine dikkat çekilmeye çalışıldı. Tıbbi uygulama hatalarına yönelik yasal mevzuatın içeriğinin düzenlenmesi gerekliliği konusu tartışıldı. Objectıve: Medical malpractice claims increases against health professional and this issue gain importance in the world. Judgment involving inquiry and prosecution procedures are still dilemma for health professional in the world. The judgment on the verdict also takes interest of lawyers, patients. In this study, we aimed to discuss the verdicts of the High Court on malpractice cases. Methods: We presented thirty cases which have sentenced by the High Court of Turkey on medical malpractice claims and judgment between the years of 1978-2006. The files of these cases were examined retrospectively.Results: Of the cases, 93% (n=28) of verdicts were related to compensation. The period between the time that incident (event resulted to malpractice claim) occurred and the time of High Court sentence were longer than 10 years in 4 cases, between 5-10 years in 10 cases. Significant difference was not found in the outcomes of medical interventions resulted to death or functional losses between the period of time spent in justice (χ²=1.272; p=0.529). Causes of liabilities according to judgment; incorrect treatment was found in 14 cases (47%), lack of care and attention, careless in 10 cases (33%), negligence in 4 cases (13%) and misdiagnosis in 2 cases (7%) were observed. Significant difference was not found in the cases found liable between the specialties (χ²=15.152; p=0.651). Conclusıon: Major causes of liabilities were reviewed. The necessity of a malpractice legislation was discussed by the help of the literature

    Oyunlaştırma Bileşenlerinin Duygu, İlgi ve Çevrimiçi Katılıma Etkisi

    Get PDF
    With the development of technology, digital games have now been favored by a growing number of people. This increase in the popularity of digital games is mostly associated not only with the interesting designs of the digital games but also with the emotional satisfaction with these games. In recent years, this tendency towards digital games has led to the transfer of certain features of games to non-game contexts. The concept named gamification refers to the adaptation of game features to non-game contexts. Gamification has been in use in many areas in recent years. One of these areas is the field of education. Therefore, the present study aimed to examine the effectiveness of elements of gamification in blended learning environments within the context of emotion, interest and online participation. In the study, the convergent parallel mixed design, which allowed explaining the quantitative and qualitative data in association with each other, was used. In this respect, the study was carried out with 63 university students (30 students in the experimental group and 33 students in the control group) in a period of 13 weeks. In the research process, the two groups of students were provided with the opportunity to experience the blended learning environment both on face-to-face basis and on online basis. The experimental group differed from the control group in terms of such gamification elements presented in face-to-face and online environments as being given directives, progress bar, badge, level, experience point, leaderboard, award, completion rate, activity completion, activity restriction and activity feedback. According to the data collected in the study, gamification elements used in blended learning environments have caused the participants to develop both positive and negative emotions. In addition, it was revealed that gamification was found interesting by the participants Moreover, it was seen that there was a significant difference between the times spent by the groups in terms of their participation in online environment in favor of the experimental group. In addition, it was found that award, competition, level, badge and restriction were influential on the students’ participation in online environment.Teknolojinin gelişmesiyle birlikte dijital oyunlar da giderek daha geniş bir kullanıcı kitlesi tarafından tercih edilmeye başlanmıştır. Bu tercihe oyunların ilgi uyandırıcı tasarımları ve oyunlardan edinilen duygusal tatmin oldukça önemli etkide bulunmaktadır. Son yıllarda dijital oyunlara olan bu yönelim, oyuna ilişkin bazı özelliklerin oyun dışı ortamlara aktarılmasını da tetiklemektedir. Oyunlaştırma olarak ifade edilen kavram oyunlara ait özelliklerin oyun dışı bağlamlara uyarlanmasına vurgu yapmaktadır. Oyunlaştırma, son yıllarda birçok alanda yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu alanların biri de eğitimdir. Buradan hareketle bu çalışmada, oyunlaştırma bileşenlerinin harmanlanmış öğrenme ortamlarındaki etkililiğinin duygu, ilgi ve çevrimiçi katılım bağlamında incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırmada, nicel ve nitel verilerin ilişkilendirilerek açıklandığı yakınsayan paralel karma desen kullanılmıştır. Bu doğrultuda araştırma deney (n=30) ve kontrol (n=33) olmak üzere 63 üniversite öğrencisiyle 13 haftalık bir sürede gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın her iki grubuna da hem yüz yüze hem de çevrim içi olmak üzere harmanlanmış bir öğrenme deneyimi sunulmuştur. Deney grubu yüz yüze ve çevrim içi ortamda sunulan; yönergelerin verilmesi, ilerleme çubuğu, rozet, seviye, deneyim puanı, liderlik sıralaması, ödül, tamamlama oranı, etkinlik tamamlama, etkinlik sınırlama ve etkinlik geribildiriminden oluşan oyunlaştırma bileşenleri ile kontrol grubundan ayrılmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgulara göre harmanlanmış öğrenme ortamlarında kullanılan oyunlaştırma bileşenleri katılımcılarda hem olumlu hem de olumsuz duygulara neden olmuştur. Bunun yanı sıra oyunlaştırmanın ilgi çekici olduğu bulgusuna ulaşılmıştır. Ayrıca grupların çevrimiçi ortama katılım bağlamında harcadıkları ortalama zamanları arasında deney grubu lehine anlamlı bir farklılığın oluştuğu görülmüştür. Bu bulguya ek olarak katılımcıların çevrimiçi ortama katılmalarında ödülün, rekabetin, seviyenin, rozetin ve kısıtlamanın etkili olduğu görülmüştür

    Dynamics and Limits of Electrical Braking

    Get PDF
    Abstract Conversion between electrical energy and mechanical energy is done by electrical machines. It is possible to use most of the electrical machines as motor or generator and also it is easy to switch between these states. This phenomenon makes them preferable in any dynamic application. Due to fast torque response, ease of control and efficiency; brushless DC machines (BLDC) are widely used in applications those need both acceleration and deceleration in operation, i.e. electric propulsion. This paper investigates features and scope of using a BLDC as a motor/generator

    The Relationship between Assertiveness Self-Esteem and Social Anxiety of Adolescent

    Get PDF
    People get in social contact with each other all the time while satisfying their needs. Social anxiety, which is an important psychological barrier in social relations, by its simplest definition is having problem in social relations by the fear of experiencing negative evaluation of others. Social anxiety can be seen among adolescents more frequently because of the characteristics of the developmental period. At this period, assertive adolescents can express themselves better when compared by their shy counterparts. In this study, it was aimed to explain if adolescents’ self-esteem, and assertiveness are the significant predictors of the social anxiety. Study group consists of 229 female (62%) and 140 male (38%) adolescents, in total 369 adolescents having secondary school education. Data was gathered by Social Anxiety Inventory for Adolescents, Assertiveness Inventory and Coopersmith Self-esteem Inventory. Criterion variable of the study is determined as social anxiety and predictor variables are determined as assertiveness and self-esteem. Data was analyzed by Pearson product moment correlation and linear regression methods. Assertiveness and self-esteem predicts the 42 per cent of the variance on social anxiety of the adolescents. Results indicate that shyness is a significant positive predictor of social anxiety while self-esteem is a significant negative predictor of social anxiety. However, it is found that assertiveness is not a significant predictor of social anxiety.Bireyler ihtiyaçlarını karşılarken sürekli iletişim ve etkileşim halindedir. Sağlıklı sosyal ilişkiler oluşturmanın önünde ciddi bir engel olan sosyal kaygı ise en basit şekilde bireyin olumsuz değerlendirilme korkusundan dolayı toplumsal ilişkilerinde sıkıntı yaşamasıdır. Sosyal kaygı özellikle ergenlik döneminin özelliklerinden dolayı ergenler arasında daha yaygın olabilmektedir. Güvengen ergenler kendilerini daha rahat ifade edebilirken çekingen olan ergenler kendilerini ifade edebilme konusunda sıkıntı yaşayabilmektedirler. Bu çalışmanın amacı ergenlerin sosyal kaygı düzeyleri ile güvengenlik ve öz-saygıları arasındaki ilişkiyi incelemektir. Araştırmanın çalışma grubunu yaşları 14 ile 18 arasında değişen 229 kadın (%62) ve 140 erkek (%38) olmak üzere toplam 369 lise öğrencisi oluşturmaktadır. Araştırmanın verileri Ergenler için Sosyal Kaygı Ölçeği, Kendini Belirleme (Güvengenlik) Ölçeği ve Coopersmith Öz-Saygı Envanteri ile elde edilmiştir. Araştırmanın yordanan değişkeni sosyal kaygı ve yordayan değişkenleri güvengenlik ve öz-saygı olarak belirlenmiştir. Elde edilen verilerin analizi için Pearson Momentler Çarpımı Korelasyon tekniği ve çoklu doğrusal regresyon analizi kullanılmıştır. Güvengenlik ve öz-saygı ergenlerin sosyal kaygılarının toplam varyansının %42’ini açıklamaktadır. Araştırma sonuçları incelendiğinde çekingenliğin ergenlerin sosyal kaygı düzeylerini pozitif yönde anlamlı düzeyde yordadığı ve öz-saygının ise ergenlerin sosyal kaygı düzeylerini negatif düzeyde anlamlı olarak yordadığı bulunmuştur. Bununla birlikte güvengenlik ergenlerin sosyal kaygılarını anlamlı düzeyde yordamamaktadı

    Sex Estimation From Sternal Measurements Using Multidetector Computed Tomography

    Get PDF
    We aimed to show the utility and reliability of sternal morphometric analysis for sex estimation. Sex estimation is a very important step in forensic identification. Skeletal surveys are main methods for sex estimation studies. Morphometric analysis of sternum may provide high accuracy rated data in sex discrimination. In this study, morphometric analysis of sternum was evaluated in 1mm chest computed tomography scans for sex estimation. Four hundred forty 3 subjects (202 female, 241 male, mean age: 44 +/- 8.1 [ distribution: 30-60 year old]) were included the study. Manubrium length (ML), mesosternum length (2L), Sternebra 1 (S1W), and Sternebra 3 (S3W) width were measured and also sternal index (SI) was calculated. Differences between genders were evaluated by student t-test. Predictive factors of sex were determined by discrimination analysis and receiver operating characteristic (ROC) analysis. Male sternalmeasurement values are significantly higher than females (P< 0.001) while SI is significantly low in males (P< 0.001). In discrimination analysis, MSL has high accuracy rate with 80.2% in females and 80.9% in males. MSL also has the best sensitivity (75.9%) and specificity (87.6%) values. Accuracy rates were above 80% in 3 stepwise discrimination analysis for both sexes. Stepwise 1(ML, MSL, S1W, S3W) has the highest accuracy rate in stepwise discrimination analysis with 86.1% in females and 83.8% in males. Our study showed that morphometric computed tomography analysis of sternum might provide important information for sex estimation

    Robust Entanglement in Atomic Systems via Lambda-Type Processes

    Get PDF
    It is shown that the system of two three-level atoms in Λ\Lambda configuration in a cavity can evolve to a long-lived maximum entangled state if the Stokes photons vanish from the cavity by means of either leakage or damping. The difference in evolution picture corresponding to the general model and effective model with two-photon process in two-level system is discussed.Comment: 10 pages, 3 figure
    corecore