147 research outputs found

    Zayıf eksende eğilen çelik u kesitli profillerin plastik tasarım koşullarının irdelenmesi

    Get PDF
    06.03.2018 tarihli ve 30352 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Yükseköğretim Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile 18.06.2018 tarihli “Lisansüstü Tezlerin Elektronik Ortamda Toplanması, Düzenlenmesi ve Erişime Açılmasına İlişkin Yönerge” gereğince tam metin erişime açılmıştır.Bu tez çalışmasının amacı zayıf eksende eğilme etkisinde çelik U kesitli kirişlerin plastik analizine izin verilen kesit koşullarını irdelemek ve bunları Türkiye'nin de kabul ettiği Avrupa Çelik Yapılar Tasarımı (TS-EN 1993) yönetmeliğinde belirtilen enkesit koşulları ile kıyaslayarak yönetmelikte verilen kuralların geçerliliğini tartışmaktır. Değişik enkesit ve boylara sahip kirişler için dönme kapasitesi hesaplanarak EN 1993'te belirtilen kesit sınıflandırmalarının doğruluğu incelenmiştir.Bu çalışma deneylerle doğrulanmış doğrusal olmayan sonlu elemanla modelleme sıtratejilerini içermektedir. Oluşturulan sonlu eleman modelleri literatürden elde edilen deneylerle doğrulanmıştır. Analiz için çok amaçlı ticari sonlu elemanlar paket programı olan ABAQUS kullanılmıştır. Bu aşamada, sonlu elemanlar programının eleman kütüphanesinden uygun eleman seçimi, malzeme davranışları için uygun malzeme modelleri seçimi, üç boyutlu analizde gerekli tüm sınır koşulları ve deney numunelerindeki geometrik süreksizlikler göz önüne alınarak deney ortamı birebir modellenmeye çalışılmıştır. Modellemede hem malzeme hem de geometrik non-linearite göz önünde bulundurulmuştur. Gerçek laboratuar deneyi ile doğrulanmış sonlu eleman modeli kullanılması, bilgisayar ortamında parametrik çalışmalar yapılmasının yolunu açmıştır.ve kısa sürede çok sayıda farklı nümerik deneyler elde edilmesini sağlamıştırParametrik çalışmada kesit geometrik özellikleri değişken olarak kabul edilerek nümerik kiriş elemanları elde edilmiştir. Analizler tamamlandıktan sonra her bir parametrenin sonuçlara etkisi tartışılmıştır. Elde edilen Moment-Eğrilik diyagramlarından kesitlerin dönme kapasiteleri (R) hesaplanmıştır. Plastik analize izin verme şartı olan R?3 değerini veren plak narinlikleri, EN 1993'de verilen değerlerle kıyaslanmıştır. Elde edilen sonuçlara göre EN 1993'te verilen değerlerin pek çoğu güvensiz çıkmaktadır.This study focuses on cross section requirements for plastic design of U-section beams subjected to weak axis bending. Findings of this study are compared with those cross section requirements given in European Steel Design Code (TS-EN1993) which is also adopted by Turkey. Thus the validity of the code is discussed with this study. To do this, moment rotation capacity of different beams with various cross section geometries and lengths are calculated then the results are compared with the cross section classification rules mentioned in TS-EN1993.The study reported on herein involves the use of experimentally verified nonlinear finite element modeling strategies. Experiments from literature are used to verify the finite element models. The commercial multipurpose finite element software package ABAQUS is employed in this research. Finite element models are constructed as consistent as possible by selecting the appropriate element from element library, by defining the adequate material model along with the boundary conditions in 3 dimensional domain and by implementing geometrical imperfections. Both material and geometrical nonlinearity are considered in the modeling. Numerical parametric studies are carried out by using experimentally verified finite element models. Thus many numerical experiments are completed in very short period of time.Cross sectional geometrical properties are varied along with the beam length to construct various numerical beams in the parametric study. Affects of each parameter on the results are discussed after the analyses are completed. Moment rotation curves are obtained to calculate the moment rotation capacity (R) of each beam. Cross sections with R?3 are compared with those mentioned in TS-EN1993 to discuss the reliability of the code. This study shows that TS-EN1993 is not reliable for many beams subjected to this research

    Ölçme değerlendirme amaçlı geliştirilecek bir web 2.0 aracına yönelik ihtiyaç tespiti

    Get PDF
    The aim of this research is to reveal the features of a Web 2.0 tool for measurement and evaluation that will be developed for primary education teachers, in line with the opinions of experts from the Department of Computer Education and Instructional Technology (CEIT) and Primary Education (PE). Case study is one of the qualitative research methods used in this research. Participants consisted of 20 (CEIT: 10, PE: 10) field experts, with professional experiences ranging from 1 to 27 years. The opinions of the field experts were received through semistructured interviews. The findings obtained in the research were evaluated in general. It has been determined that the measurement and evaluation Web 2.0 tool to be developed for the use of primary education teachers, should not only have a question/answer design with multimedia support, but also include awards/competition and teamwork’ interaction in order to be preferred by students. Additionally, it should provide ease of use and be supported by stakeholders in order to be preferred by teachers. It is recommended that the specified Web 2.0 tool should include outcome-based and graphical-based reporting features. Especially in the Covid-19 pandemic, in order for parents to support their child and follow the student’s progress, it is recommended that a detailed statistical development report be included in the parent interface limited to their children only.Araştırmanın amacı, Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümü (BÖTE) ve Temel Eğitim alan uzmanlarının görüşleri doğrultusunda sınıf öğretmenleri için geliştirilecek bir Web 2.0 ölçme ve değerlendirme aracının özelliklerini ortaya koymaktır. Bu araştırmada durum çalışması yöntemi kullanılmıştır. Katılımcılar, mesleki deneyimleri 1 ile 27 yıl arasında değişen 10 BÖTE ve 10 Temel Eğitim Bölümü olmak üzere 20 alan uzmanından oluşmaktadır. Alan uzmanlarının görüşleri yarı yapılandırılmış görüşmeler yoluyla alınmıştır. Araştırmada elde edilen bulgular genel olarak değerlendirildiğinde sınıf öğretmenlerinin kullanımına yönelik geliştirilecek olan ölçme ve değerlendirme Web 2.0 aracının öğrenciler tarafından tercih edilmesi için kullanımı kolay bir arayüze ve multimedya destekli soru/cevap tasarımına sahip olması, ödül/yarışma ve takım çalışması etkileşimini içermesi gerektiği belirlenmiştir. Öğretmenler tarafından tercih edilmesi için ise kullanım kolaylığı sağlanmalı, MEB ve paydaşlar tarafından desteklenmesi belirtilmiştir. Geliştirilecek olan ölçme ve değerlendirme Web 2.0 aracının sonuca dayalı ve grafik tabanlı raporlama özelliklerini içermesi önerilmiştir. Özellikle Covid-19 pandemi sürecinde velilerin öğrencilere destek olabilmeleri ve öğrencinin gelişimini takip edebilmeleri için veli arayüzüne yer verilmesi ve bu arayüzde sadece kendi çocukları ile sınırlı olarak detaylı istatistiksel gelişim raporunun yer alması önerilmektedir

    MANAGEMENT OF CANALICULAR LACERATION

    Get PDF
    Amaç: Lakrimal drenaj sistemi travması olan hastaların tedavisinde kullanılan cerrahi tekniklerin sonuçlarını değerlendirmek. Gereç ve yöntem: Dokuz Eylül Üniversitesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı'nda kanalikül kesisi nedeni ile tedavi edilen 3 hastanın kayıtları retrospektif olarak incelendi. İki vakada 24 ‘gauge' branül kullanılarak bikanaliküler anüler entübasyon, bir hastada ise bikanaliküler nazal entübasyon, mukozal anastomoz ve kapak rekonstrüksiyonu ile kombine olarak uygulandı. Bulgular: İki hastada üst kanalikül, bir hastada ise alt kanalikül kesisi mevcuttu. Hastaların hepsinde kanalikül kesisi direk travma nedeniyle oluşmuştu. Tüp geri alınma zamanı ortalama 5,3 ay (4-6 ay) idi. Hiçbir hastada epifora veya diğer komplikasyonlar görülmedi. Sonuç: Kanalikül kesilerinin cerrahi tedavisi teknik olarak dikkat gerektiren bir işlemdir. Tecrübeli cerrahlarca dikkatli bir şekilde yapıldığında, polivinil kloridle yapılan bikanaliküler anüler entübasyon ve silikon tüple yapılan bikanaliküler nazal entübasyon ile başarılı sonuçlar elde edilebilir. Objective: To assess the results of surgical technique for the treatment of patients with trauma of the lacrimal drainage system. Material and method: Medical records of three patients treated for canalicular laceration in the Department of Ophthalmology Dokuz Eylul University wereevaluated retrospectively. In two cases bicanalicular annular intubation by using 24 gauge branule, in one case bicanalicular nasal entubation were performed combined with mucosal anastomosis and lid reconstruction. Results: Two patients had inferior canalicular laceration and one had a superior canalicular laceration. lacerations of our patients were caused by direct trauma. The silicone tubes were removed after a mean period of 5.3 months (Range 4 to 6 months) There were no persistent epiphora or other complication. Conclusion: The surgical treatment of canalicular laceration is a technically demanding procedure. Entubation techniques including bicanalicular annular with polyvinyl chloride material and bicanalicular nasal with silicone can achieve successful results, when it is performed carefully by experienced surgeons

    Metinsel veri madenciliği için anlamsal yarı-eğitimli algoritmaların geliştirilmesi

    Get PDF
    Ganiz, Murat Can (Dogus Author) -- Zeynep Hilal, Kilimci (Dogus Author)Metinsel veri madenciliği büyük miktarlardaki metinsel verilerden faydalı bilgilerin çıkarılması veya bunların otomatik olarak organize edilmesini içerir. Büyük miktarlarda metinsel belgenin otomatik olarak organize edilmesinde metin sınıflandırma algoritmaları önemli bir rol oynar. Bu alanda kullanılan sınıflandırma algoritmaları “eğitimli” (supervised), kümeleme algoritmaları ise “eğitimsiz” (unsupervised) olarak adlandırılırlar. Bunların ortasında yer alan “yarı-eğitimli” (semisupervised) algoritmalar ise etiketli verinin yanı sıra bol miktarda bulunan etiketsiz veriden faydalanarak sınıflandırma başarımını arttırabilirler. Metinsel veri madenciliği algoritmalarında geleneksel olarak kelime sepeti (bag-of-words) olarak tabir edilen model kullanılmaktadır. Kelime sepeti modeli metinde geçen kelimeleri bulundukları yerden ve birbirinden bağımsız olarak değerlendirir. Ayrıca geleneksel algoritmalardaki bir başka varsayım ise metinlerin birbirinden bağımsız ve eşit olarak dağıldıklarıdır. Sonuç olarak bu yaklaşım tarzı kelimelerin ve metinlerin birbirleri arasındaki anlamsal ilişkileri göz ardı etmektedir. Metinsel veri madenciliği alanında son yıllarda özellikle kelimeler arasındaki anlamsal ilişkilerden faydalanan çalışmalara ilgi artmaktadır. Anlamsal bilginin kullanılması geleneksel makine öğrenmesi algoritmalarının başarımını özellikle eldeki verinin az, seyrek veya gürültülü olduğu durumlarda arttırmaktadır. Gerçek hayat uygulamalarında algoritmaların eğitim için kullanacağı veri genellikle sınırlı ve gürültülüdür. Bu yüzden anlamsal bilgiyi kullanabilen algoritmalar gerçek hayat problemlerinde büyük yarar sağlama potansiyeline sahiptir. Bu projede, ilk aşamada eğitimli metinsel veri madenciliği için anlamsal algoritmalar geliştirdik. Bu anlamsal algoritmalar metin sınıflandırma ve özellik seçimi alanlarında performans artışı sağlamaktadır. Projenin ikinci aşamasında ise bu yöntemlerden yola çıkarak etiketli ve etiketsiz verileri kullanan yarı-eğitimli metin sınıflandırma algoritmaları geliştirme faaliyetleri yürüttük. Proje süresince 5 yüksek lisans tezi tamamlanmış, 1 Doktora tezi tez savunma aşamasına gelmiş, 2 adet SCI dergi makalesi yayınlanmış, 8 adet bildiri ulusal ve uluslararası konferanslar ve sempozyumlarda sunulmuş ve yayınlanmıştır. Hazırlanan 2 adet dergi makalesi ise dergilere gönderilmiş ve değerlendirme aşamasındadır. Projenin son aşamasındaki bulgularımızı içeren 1 adet konferans bildirisi 2 adet dergi makalesi de hazırlık aşamasındadır. Ayrıca proje ile ilgili olarak üniversite çıkışlı bir girişim şirketi (spin-off) kurulmuştur.Textual data mining is the process of extracting useful knowledge from large amount of textual data. In this field, classification algorithms are called supervised and clustering algorithms are called unsupervised algorithms. Between these there are semi supervised algorithms which can improve the accuracy of the classification by making use of the unlabeled data. Traditionally, bag-of-words model is being used in textual data mining algorithms. Bag-of-words model assumes that words independent from each other and their positions in the text. Furthermore, traditional algorithms assume that texts are independent and identically distributed. As a result this approach ignores the semantic relationship between words and between texts. There has been a recent interest in works that make use of the semantic relationships especially between the words. Use of semantic knowledge increase the performance of the systems especially when there are few, sparse and noisy data. In fact, there are very sparse and noisy data in real world settings. As a result, algorithms that can make use of the semantic knowledge have a great potential to increase the performance. In this project, in the first phase, we developed semantic algorithms and methods for supervised classification. These semantic algorithms provide performance improvements on text classification and feature selection. On the second phase of the project we have pursued development activities for semi-supervised classification algorithms that make use of labeled and unlabeled data, based on the methods developed in the first phase. During the project, 5 master’s thesis is completed, the PhD student is advanced to the dissertation defense stage, two articles are published on SCI indexed journals, 8 proceedings are presented in national and international conferences. Two journal articles are sent and 1 conference proceeding and two journal articles are in preparation, which include the findings of the last phase of the project. Furthermore, a spin-off technology company is founded related to the project.TÜBİTA

    Compactness Effect on Bending Behavior of Cold Formed Steel Beams

    Get PDF
    With respect to the determination of the strength of the structural steel members, first the behavior of cross section and then that of the overall member should be considered. In this study, it is aimed to determine the compactness behavior of U-shaped steel sections that exposed to minor-axis bending. Thus, the study questions whether the U-shaped cross section exhibits sufficient dimensions for the collapse mechanism to occur by aiding the moment redistribution in the structural system by supplying sufficient hinge rotation capacity. In order to investigate compactness behavior, three different channel section steel profiles are selected. Four point experimental tests are carried out to validate finite element models of the selected profiles. Upon validated finite element models, parametric studies are performed with finite element analyses. In the parametric study two steel classes, different beam lengths and cross-sectional geometries are taken as parameters. At the end of the study the plate slenderness condition required for plastic design calculated based on Eurocode3 is evaluated with the results of parametric study

    Determining the durability performance of fiber reinforced polymers for jacketing using lateral strengthening of concrete elements

    No full text
    YÖK Tez No: 606805Yapıların deprem öncesi veya sonrasında onarımı ve güçlendirilmesinde kullanılan tekniklerden biri de taşıyıcı elemanların elyaf takviyeli polimerlerle sargılanmasıdır. Uygun reçine karışımı ile uygulanan bu metotla taşıyıcı elemanların taşıma kapasiteleri artırılmaktadır. Sismik tehlikelere karşıda etkin olarak kullanılan bu yöntemdeki amaç yapı güvenliği artırmaktır. Ancak, özellikle dış ortama maruz kalan yapılar, gündüz ve gece sıcaklık farkları ile donma-çözülme etkilerine maruz kalmaktadırlar. Bu etkiler, yapıların ömrünü negatif yönde etkilemekte, korozyon oluşumunu hızlandırmakta deprem anında yıkım riskini artırmakta ve durabilite problemlerine yol açarak yapı performansını zayıflatmaktadır. Çevresel faktörlerin en aza indirilmesi ve yapı ömürlerine pozitif katkılar yapacağı düşünülen önlemlerin alınması amacıyla, bu çalışma için, C16 ve C25 sınıfında üretilen Ø100x200 mm boyutlarında silindir numuneler hazırlanmıştır. Hazırlanan bu numunelerin üzerine, önceden belli oranlarla ayarlanmış karışım epoksi reçine tek kat olarak sürülmüş ve bazalt elyaf takviyeli polimerlerle yanal güçlendirme uygulanmıştır. Güçlendirme uygulanan numuneler, kademeli olarak her bir sınıftan farklı üçer adet numune alınmıştır. Bu numuneler farklı farklı sınıflar halinde, 25 oC, 60 oC, 100 oC ve 150 oC olmak üzere sabitlenmiş belirli sıcaklıklara 12 saat süresince maruz bırakılmıştır. Uygulanan ısıl işlemin ardından; yapısal performansları, rezonans frekansı, kütle kaybı ve basınç dayanımı gibi testlerle incelenmiştir. Güçlendirme uygulanan diğer numunelerinde benzer yöntemle 25, 30, 60, 90, 120 çevirimlerde donma-çözülmeye maruz bırakılmalarının ardından rezonans frekansı, elastisite modül değerleri, ultrases geçiş hızları gibi yapısal performansları karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Bu çalışmada, yapılan incelemeler sonucunda elde edilen veriler değerlendirilmiş sonuçlar sıralanmıştır.One of the techniques used in the repair and strengthening of structures before or after the earthquake is the winding of the carrier elements with fiber-reinforced polymers. The carrying capacity of the carrier elements is increased by this method applied with the appropriate resin mixture. The purpose of this method, which is used effectively against seismic hazards, is to increase building safety. However, especially structures exposed to the external environment are exposed to day and night temperature differences and freeze-thaw effects. These effects negatively affect the life of the buildings, accelerate the formation of corrosion, increase the risk of destruction during an earthquake and lead to durability problems and weaken the building performance. In order to minimize environmental factors and to take measures which are thought to make positive contributions to the life of the buildings, cylinder samples of Ø100x200 mm produced in C16 and C25 class were prepared for this study. On the prepared samples, pre-adjusted proportions of mixed epoxy resin were applied as a single layer and lateral reinforcement was applied with basalt fiber reinforced polymers. Samples with reinforcement were gradually taken from three different samples from each class. These samples were exposed to different fixed temperatures at 25 °C, 60 °C, 100 °C and 150 °C for 12 hours. After the heat treatment applied; structural performances, resonance frequency, mass loss and compressive strength. The structural performances such as resonance frequency, modulus of elasticity, ultrasound transition rates after freezing-thawing in 25, 30, 60, 90, 120 cycles were examined comparatively in the other samples where the reinforcement was applied. In this study, the data obtained from the examinations were evaluated and the results were listed

    Yurt gezileri ve sergileri ya da ''Mektepten Memlekete Dönüş''

    No full text
    Donated by Klaus Kreise

    Monument And Sculpture In Public Sphere, As "Political And Aesthetical Signs"

    Get PDF
    This article is about the place and significance of monuments and sculptures in the public sphere since the Early Republican Period until today. The relationship between these objects and the city are discussed; where, their transformation; the connection between monument, sculpture and political preferences of governments; as well as their function, meaning and content in the eyes of the artist and the public, are discussed. Together with the representative objectives it takes, sculpture has played an important role in relation to discussions of the problem of 'visibility' and 'representation' as from the perspective of "art regardless of the public" and "art in the public domain". This field comprises significant dynamics as regards the relationship it establishes with the medium of IT technologies, media and the internet, as well as those it establishes as per global and urban scales. From the perspective of daily practices, social, political and visual dimensions of the relationship sculpture has established with the public sphere and public place as an identified discipline have obviously changed by time. As one thinks about "art in the public sphere" in Turkey, primarily monuments and sculptures of Ataturk together with the Republican squares where they are seated come to mind. The project of creating a public domain, designed squares filled with monumental sculptures that were mostly financed by the state funds regularized in line with the ideological demands of the governments and local administrations played a major role. Parks and squares that were built within the framework of new urban ideal of the Early Republican Era were designed as the new public sphere. Art in the aforementioned domain meant "Gazi Sculptures" that were to be built everywhere, including even the smallest villages around Anatolia. As regards the embracement of the art of sculpture, the ideological need felt by the republican regime for monuments within the scope of modernization as a program played a significant role. The Movement for Monuments became an important element for the public visualisation and the adoption of principles signified by the six arrows of the Republican Peoples' Party. During 1933-1945, the period which includes the Second World War, the cultural formation that became a source for the art of monument/sculpture became a monumental tool for political propoganda in Turkey as in Europe and the Soviets. For Ataturk, image management had to start from point zero and it meant a secular image freed from religion which symbolizes the futuristic revolutionary ideology and democracy of the Turkish Republic. In 1946, religion, secularism and tradition came to the foregorund as issues that played significant roles in determining agendas of political parties which were the main tools for competitive elections. During the rule of the Democratic Party from 1950 to 1960, in line with policies of the central government, the number of Ataturk sculptures decreased and buildings like touristic hotels, banks and malls gained momentum. Artistic works also became important for ornamentation of monumental structures. During the period, artists from various disciplines carried out cooperative works for creating time and space. This particular approach suggested existence of sculptures in cooperation with architecture rather than its possession of the squares as monuments. The same approach also helped architecture as architecture of synthesis or art while it transformed into a main monument. With the military coup of 1960, activities in relation to monuments increased for refreshing the memory of Ataturk and for reinforcing loyalty to the revolutions. From then onward, more monuments were built in the university campuses. After the coup de main in 1980 September and during the celebrations of the 100th birthday of Ataturk, even more monuments and sculptures of Ataturk were built. Ataturk monuments which were mostly financed by the state funds were regularized and directed by the ideological demands of the local administrations and governments. These became widespread at every province, town and village from the east of Turkey to the west. Today one can see many Ataturk sculptures at almost each and every province and town. The Parliament, university campuses that increased in number with YOK (Council for Higher Education), schools, military compounds, war cemeteries, patios of public agencies are filled with those sculptures. Within the scope of competitions and projects launched by the municipalities of Istanbul and Ankara between 1970 and 1990, most urban sculptures that had been planned to get seated in the public domain were stolen or removed from their corresponding places. The nudity created by them was attacked, because of certain symbols such as the hammer and sickle; or due their abstract figures, they were disliked by certain political groups. They could not gain a spot in the public sphere. Not only the sculptures of Ataturk but any three dimensional work was in the sphere of vandalism. After the 1990s, as the variety of religious, historical and ethnical cultural identities and differences rendered as pluralisations increased, there was a need for monumental sculptures with political contents and presentations. After 2001 when the Justice and Development Party (AKP) came into power, sculptures became new elements at mosques and squares. Images became more diverse, and besides Ataturk, other Turkish figures such as the Ottoman sultans, viziers and admirals as well as Anatolian poets, logos of provinces (cock, cow, cotton, cherry, watermelon etc) as figures, took their place in the public domain. As elsewhere in the world, the modernisation project that includeed the ideal of creation of spaces with monuments had completed its era in Turkey. Today many artists and artistic initiatives push forward and question the public domain and public places whilst they discuss the meaningWoSScopu
    corecore