A research on the effect of psychological capital on organizational commitment

Araştırma kapsamı giderek genişleyen psikolojik sermaye kavramı, örgütlerin önem verdikleri konular arasına girmiştir. Örgütlerin sürdürülebilirliği için önemli olan örgütsel bağlılık konusunu etkileyen olumlu ve olumsuz unsurlar araştırılmakta ve örgütler bulunan olumlu unsurların geliştirilmesi için çaba sarf ederken, olumsuz unsurlar için de çözüm arayışına girmektedirler. Örgütsel bağlılığı olumlu etkileyeceği düşünülen çalışanların psikolojik sermaye düzeyleri araştırmanın içeriğini oluşturmaktadır. Araştırmada psikolojik sermaye kavramının boyutları olan öz yeterlilik, umut, psikolojik dayanıklılık ve iyimserlik düzeylerinin örgütsel bağlılığa etkisi analiz edilmiş ve bu amaçla bir kamu kurumunda uygulama yapılarak sonuçlar ortaya konmuştur. 157 kişinin katıldığı araştırmadan elde edilen verilerin analiz sonuçlarına göre, çalışanların psikolojik sermaye düzeyleri örgütsel bağlılıklarını pozitif yönde etkilemektedir.The concept of psychological capital has expanded its research increasingly and also has become one of the issues which organizations care about. The negative and positive issues affecting organizational commitment which is important for organizations’ sustainability are searched and while organizations are striving for the development of positive elements, they are seeking solutions for negative ones. The purpose of this research is to determine employees’ psychological capital levels which is thought to affect organizational commitment positively. In this research, the effects of self-efficacy, hope, resilience and optimism levels, which are the dimensions of psychological capital, on organizational commitment were analized and the results are determined by applying them in a public institution. According to the results of the data which obtained from the study with 157 participants, employees’ psychological capital levels affect their organizational commitment positively

An application sample based on the stem approach with entrepreneurship: colors

In this research, Entrepreneurship and STEM (Science, Technology, Engineering, Mathematics) activity has been established to the gifted secondary school students and to show their applicability. Entrepreneurship and STEM will be shorthened as E-STEM. The activity of Colors was implemented at İnönü University Scientific and Technological Research Center (ISTRC) Laboratories and İnönü University Faculty of Fine Arts with gifted secondary school students. In the study, 14 gifted secondary school students were trained for a week based on the E- STEM approach. The students generated solutions to the problem statuses that were given to them using the components of science, technology, mathematics, engineering and entrepreneurship for a week. They developed products with a higher added-value by combining their imagination and creativity, and implemented studies to commercialize their products. The students designed their prototypes in three groups and then developed their designs by examining the dimensions of art and marketing. When examining the answers given by the students to open-ended questions in the activity evaluation form, it was determined that they thought that the E-STEM oriented activity developed their knowledge and skills in the areas of science, technology, mathematics, engineering, entrepreneurship and art

Nosocomial Oral Myiasis by Sarcophaga sp. in Turkey

We present a case of oral myiasis in a 15-year-old boy with tuberculosis meningitis. The diagnosis was based on the visual presence of wriggling larvae about 1 cm in size and on the microscopic features of the maggots, especially those relating to stigmatic structures. The larvae were identified as third-stage larvae of Sarcophaga sp

The effect of positive psychological capital and organizational learning on the control of organizational deviation behaviors: A case study

Örgüt içerisinde yaşanan olumsuz davranışlar aşılması gereken davranışlar olarak değerlendirilmektedir. Örgütsel sapma davranışlarının kontrol edilmesi gerekliliğinden hareketle, sapma davranışlarında etkisi olabilecek değişkenler araştırılarak araştırmanın amacı belirlenmiştir. Örgütsel sapma davranışlarını etkileyeceği düşünülen pozitif psikolojik sermaye ve örgütsel öğrenme değişkenleri ele alınmıştır. Örgütsel sapma davranışlarının kontrolünde psikolojik sermaye ve örgütsel öğrenmenin etkisi değişeknelerin boyutları ile beraber bir örnek olay çalışması ile incelenmiştir. Çalışmada hem nicel hem nitel araştırma yapılmıştır. Nicel araştırma için 363 çalışandan veri elde edilmiştir. Veriler SPSS istatistik programında t testi, ANOVA, korelasyon ve regresyon analizlerine tabi tutulmuştur. Nitel araştırma için 4 yönetici ile görüşme yapılmıştır. Nicel ve nitel araştırma ile psikolojik sermaye ve boyutları öz yeterlilik, umut, iyimserlik ve psikolojik dayanıklılık ile örgütsel öğrenme ve boyutları sürekli öğrenme, diyalog ve araştırma, takım halinde öğrenme, paylaşılan sistemler, güçlendirilmiş çalışanlar, sistemler arası bağlantı ve destekleyici liderliğin örgütsel sapma ve boyutları kişiler arası ve örgüte yönelik sapma davranışları üzerindeki etkisi araştırılmak istenmiştir. Elde edilen nicel araştırma bulgularına göre, psikolojik sermayenin iyimserlik boyutunun, örgütsel öğrenmenin de sürekli öğrenme boyutunun kişiler arası ve örgüte yönelik sapma davranışları üzerinde anlamlı etkisi olduğu ortaya çıkmıştır. Nitel araştırma sonuçlarına göre ise, yöneticiler örgüt içerisinde öğrenmenin sürekli olduğunu ve iyimser çalışanların örgütte sayılarının fazla olmasının örgüte olumlu katkıları bulunduğunu vurgulamışlardır. Nitel araştırma sonuçları nicel araştırma sonuçlarını destekler niteliktedir. Sonuç olarak, kişiler arası ve örgüte yönelik sapma davranışları psikolojik sermayenin iyimserlik ve örgütsel öğrenmenin sürekli öğrenme boyutlarından etkilenmektedir.Negative behaviors experienced in the organization are considered as behaviors that must be overcome. Based on the necessity of controlling organizational deviance behaviors, the aim of the research was determined by investigating the variables that may have an effect on deviant behaviors. Positive psychological capital and organizational learning variables, which are thought to affect organizational deviance behaviors, are discussed. The effect of psychological capital and organizational learning on the control of organizational deviance behaviors was examined with a case study with the dimensions of the variables. In the study, both quantitative and qualitative research was conducted. For quantitative research, data were obtained from 363 employees. The data obtained from the participants were subjected to t-test, ANOVA, correlation and regression tests analyzes in SPSS statistical program. For qualitative research, 4 managers were interviewed. In this study with quantitative and qualitative research, it is aimed to investigate to effect psychological capital and its dimensions self-efficacy, hope, optimism and resilience and organizational learning and its dimensions continuous learning, dialogue and research, team learning, shared systems, empowered employees, inter-system connectivity and supportive leadership on interpersonal and organizational deviance behaviors. According to the quantitative research findings, it has been revealed that the optimism dimension of psychological capital and the continuous learning dimension of organizational learning have a significant effect on interpersonal and organizational deviance behaviors. According to the results of the qualitative research, managers emphasized that learning is continuous in the organization and that the number of optimistic employees in the organization has positive contributions to the organization. Qualitative research results support the quantitative research results. As a result, interpersonal and organizational deviance behaviors are affected by the optimism of psychological capital and continuous learning of organizational learning

STEMM ve E-STEM uygulamalarının üstün yetenekli̇ öğrencı̇lerı̇n STEM dı̇sı̇plı̇nlerı̇ne karşı tutumuna etkisi̇

STEM kavramına yakın zamanlarda eklenen Art (sanat) ve Enterpreneur (girişimcilik) disiplinleri ile öğrencilerin çalışmalarında estetik ve pazarlama becerilerinin de arttırılması hedeflenmektedir. Medicine (tıp) uygulamaları da STEM’ in bünyesine katılan bir başka disiplin olarak karşımıza çıkmaktadır. Yapılan çalışmada ortaokul seviyesinden seçilmiş olan üstün yetenekli öğrencilere (N=14) bir hafta süre ile STEMM ve E-STEM disiplinlerine dayalı eğitimler verilmiştir. Bu bir haftalık sürecin başlangıcında öğrencilere genel bilim ve teorik dersler verilmiş, çalışmanın devamında ise öğrenciler STEMM ve E-STEM olmak üzere iki farklı gruba ayrılmıştır. E-STEM grubunda yer alan öğrencilere ek olarak girişimcilik, pazarlama ve reklam üzerine eğitimlerde verilmiştir. STEMM grubunda yer alan öğrenciler ise antibakteriyel çalışmalar ile enkapsülasyon işlemleri gerçekleştirmişlerdir. Çalışmanın desenini Nicel Araştırma yaklaşımlarından tek gruplu ön test –son test deneysel desen oluşturmaktadır. Veri toplama aracı olarak “Ortaokul öğrencilerinin STEM’ e karşı tutumu” ölçeği kullanılmıştır. Çalışmada öğrencilerin, STEMM ve E-STEM uygulamalarına karşı tutumları karşılaştırılarak, eğitimin öğrencilere katkısı tespit etmek hedeflenmiştir

STEM ve E-STEM uygulamalarının öğrencilerin STEM’e karşı tutumunda bir fark oluşturup oluşturmadığının belirlenmesi

STEM, Science (Bilim), Technology (Teknoloji), Engineering (Mühendislik) ve Mathematics (Matematik) disiplinlerinin baş harflerinden oluşan bir disiplinler arası bir kavramdır. Günümüzde STEM kavramı gelişimini hızlı bir şekilde sürdürmekte ve sahip olduğu disiplinlere yenilerini eklemekte ya da onlardan da yardım almaktadır. Örneğin STEM kavramına yakın zamanlarda eklenen Art (sanat) veEnterpreneur (girişimcilik) disiplinleri ile öğrencilerin çalışmalarında estetik ve sunma becerilerinin de arttırılması hedeflenmektedir. Yaptığımız çalışmada ortaokul seviyesinden seçilmiş olan üstün yetenekli öğrencilere bir hafta süre ile STEM ve E-STEM kavramlarına dayalı eğitimler verilmiştir. Bu bir haftalık sürecin başlangıcında öğrencilere kendilerine verilen problemler karşısında Science, Technology, Engineering ve Mathematics disiplinleri ve hayal güçlerini kullanarak çözümler üretmişlerdir. Çalışmanın devamında ise öğrenciler STEM ve E-STEM olmak üzere iki farklı gruba ayrılmıştır. E-STEM grubunda yer alan öğrencilere ek olarak girişimcilik, pazarlama ve reklam üzerine eğitimler verilerek çalışmaları desteklenmiştir. Çalışmanın desenini Nicel Araştırma yaklaşımlarından tek gruplu ön test –son test deneysel desen oluşturmaktadır. Öğrencilerin bilimsel süreç becerilerine ve fen dersine karşı tutumlarına E-STEM Eğitim yaklaşımına dayalı etkinliklerin etkisini tespit etmek amacıyla veri toplama aracı olarak “Ortaokul öğrencilerinin STEM ve E-STEM’e karşı tutumu” isimli ölçek kullanılmıştır.Çalışmada öğrencilerin, STEM ve E-STEM kavramlarına karşı tutumları karşılaştırılarak, eğitimin öğrenciler üzerindeki katkısını tespit etmek hedeflenmiştir.STEM is an interdisciplinary concept consisting of the initials of the disciplines of Science, Technology, Engineering and Mathematics. Today, the concept of STEM is developing rapidly and adding to the disciplines that it has, or getting help from them. For example, the art and entrepreneurship disciplines recently added to the concept of STEM are aimed to increase the aesthetic and presentation skills of students in their work. In the study we did, gifted students selected from the middle school level were given one-week trainings based on the concepts of STEM and E-STEM. At the beginning of this one-week course, students produced solutions using the disciplines of Science, Technology, Engineering and Mathematics and their imagination in the face of the problems given to them. In the continuation of the work, students are divided into two different groups, STEM and E-STEM. In addition to the students in the E-STEM group, studies were supported on entrepreneurship, marketing and advertising training. The design of the study creates a single group pre-test-final test experimental design from Quantitative Research approaches. In order to determine the effects of E-STEM Education-based activities on students' scientific process skills and attitudes towards science lessons, the so- called "STEM and E-STEM attitudes of middle school students". The aim of the study was to compare students' attitudes towards the STEM and E-STEM concepts and to determine the contribution of the students to the education

Cyclospora cayetanensis associated with diarrhea in a patient with idiopathic compensated hepatic cirrhosis

A 52 year-old male patient with idiopathic hepatic cirrhosis complaining of diarrhea and weakness was accepted to the gastroenterology clinic. In order to rind out the causative etiologic agent of diarrhea, stool samples were examined by different methods and stained using modified Kinyoun's acid-fast stain. Following examination, approximately 9 mum diameter, acid-fast variable wrinkled spheres were seen and diagnosed as Cyclospora cayetanensis. Confirmation of the diagnosis was established by fluorescent microscope (380 to 420 nm excitation filter), which showed bright green to intense blue autofluorescent oocysts

Anti-Toxoplasma gondii antibodies in haemodialysis patients with chronic renal failure

This study aimed to determine the prevalence of anti-Toxoplasma gondii antibodies in haemodialysis patients with chronic renal failure (CRF). Methods: One hundred and seventy three haemodialysis patients, and 40 healthy controls, were studied for the prevalence of anti-Toxoplasma gondii antibodies by a micro enzyme-linked immunosorbent assay (ELISA). Anti-T gondii IgG antibodies were detected in 97 (56.06%) haemodialysis patients and 8 (20%) controls with a statistical significance. In addition, anti-T. gondii IgM antibodies were detected in 1.73% of patients, but none of the controls. In conclusion, a high percentage of positivity for Toxoplasma antibodies in patients with CRF undergoing haemodialysis was noticed, thus parasitological surveys of CRF patients should be periodically performed to prevent the possible dissemination of toxoplasmosis through the dialysis procedure