78 research outputs found

    A Historical Review of Illegal Tour Guiding in Turkey

    Get PDF
    The tour guiding profession was much abused in the past while illegal guiding took place, and remains much the same nowadays. With the use of official documents, this paper outlines issues concerning illegal tour guid ing from the past to the present. Document analysis as a qualitative research method was applied in this study. Archival research was carried out, and unpublished documents were analysed to contribute to the literature and shed light on the roots of illegal tour guiding. Archival data was combined with travel guidebooks, official reports, and court files. Despite regulations, problems concerning tour guiding continue to exist to the present day. More than ever before, illegal tour guides employed by travel agencies have become a threat to the employment of licenced guides. The number of illegal tour guides proves that current measures remain incapable of prohibiting illegal guiding activities. Touting seems to be the longstanding main motivation for illegal guides. Unethical guiding practices affect the established image of the destination country. From a historical perspective and underlining issues such as touting through unpublished archived documents and official reports, this paper contributes a detailed understanding of the defective points concerning the travel industry

    Interactive Design Work with Kindergarten Children: “Bird House” Digital Presentation and Practice

    Get PDF
    AbstractThe workshop that is subject to the study is to use today's technological advances for gaining better understanding of architecture for kindergarten children. This is to enhance children's awareness and responsiveness for the world diverse cultural life and nature and aim to make them skillful and responsible individuals.This activity is created towards 3 different age groups at the same kindergarten school. This workshop is included of two modules, while information and storytelling which created in a digital environment towards children from the first module, practice phase (model making) forms the second module.It is clearly observed that during the process of workshop, throughout the digital presentations, children showed more interest and communicate better for images projected on the wall and by touching these images on the wall; they try to explain their emotions. The purpose of the study which is a more interactive than traditional methods for the development of kindergarten students aims to discuss the goals and transfer the results of the workshop in detail

    İçten Yanmalı Bir Motorun Emme Manifoldunun Hesaplamalı Akışkanlar Dinamiği (HAD) ile Tasarımı

    Get PDF
    Günümüzde içten yanmalı motorlar otomotiv, denizcilik, havacılık vb. birçok sektörde çok yaygın olarak kullanılmaktadır. Tek silindirli ve küçük boyutlarda yapılabileceği gibi, özellikle gemilerde kullanılmak üzere çok büyük boyutlarda da üretilebilmektedir. İçten yanmalı motorlar, birden çok parçanın birleşmesi ile oluşan kompleks yapılardır. Ayrıca silindir içerisinde gerçekleşen yanma olayı da oldukça hızlı ve karmaşık bir reaksiyondur. Dolayısıyla bir motorun güç performansı birden çok faktöre bağlıdır. Bu faktörlerden en önemlilerinden biri de yanmanın, ideal yanmaya yakın koşullarda sağlanabilmesidir. Bu ise, silindir içerisinde reaksiyona giren oksijen ve yakıtın uygun oranlarda karışması ile mümkün olabilmektedir. Bir motorun sürekli yüksek performansta çalışabilmesi için, yakıtın sürekli olarak, hava ile yeterli oranda beslenmesi gerekmektedir. Bu hava beslemesi emme manifoldu aracılığı ile gerçekleşir. Dolayısıyla iyi bir yanmanın sağlanabilmesi için emme manifold tasarımı önemli bir rol oynamaktadır. Bu amaçla, bu çalışmada; bir dizel motorda emme havasının ihtiyaç duyulan miktarda sağlanabilmesi için, emme manifoldunun giriş açılarının etkileri ele alınmıştır. Farklı giriş açıları için Ansys Fluent paket programı aracılığı ile simülasyonlar yapılmış ve akış karakteristiklerine olan etkileri irdelenmiştir. Simülasyonlardan elde edilen sonuçlar ışığında, manifold içerisindeki hız ve basınç dağılımları elde edilmiş ve çıkış debi değerleri aracılığıyla optimum şartlar belirlenmiştir

    TARIMSAL SULAMADA RÜZGAR VE GÜNEŞ ENERJİ SİSTEMLERİNİN KULLANIM OLANAKLARININ ARAŞTIRILMASI: ESKİŞEHİR ÖRNEĞİ

    Get PDF
    Sera etkisi nedeniyle, iklim değişiklikleri gün geçtikte olumsuz etkilerini artan bir şekilde dünyamızda hissettirmeye başlamıştır. Dolayısıyla, fosil kaynaklı yakıt kullanımını azaltmak için güneş ve rüzgâr gibi temiz enerji ve kısıtlı olan su kaynaklarını tasarruflu kullanmak artık hayati bir değer taşımayı geçmiş durumdadır. Bu çalışmanın amacı, Eskişehir iklim şartlarında özellikle tarımsal sulamanın yapıldığı zaman periyodunda; güneş ve rüzgâr enerji sitemlerinin enerji üretim performanslarının ve sulama enerji etkinliklerinin araştırılmasıdır. Projede sistemlerden elde edilen enerji kullanılarak sulama kuyularından çıkarılan su, 350 ton kapasiteli havuzda depolanmakta ve sulamanın gerektiği zamanlarda kullanılmaktadır. Projenin sonuçlarına göre; sistemlerin 1 kWe kurulu gücün üretmiş olduğu enerji; rüzgârda 974 kWh/kWe, Güneşte ise 1.357,74 kWh/kWe olarak gerçekleşmiştir. Sistemlerin geri kazanım (kendini amorti) süresi, rüzgâr enerjisi sisteminde 12,5 yıl, PV güneş enerjisi sisteminde ise 7,1 yıl olarak hesaplanmıştır. Maliyet analizi açısından; sulama suyunun temininde alternatif enerji kaynakları olarak rüzgâr enerjisi, PV güneş enerjisine nazaran 1,87 kat daha pahalı olarak elde edilmiştir. Sonuç olarak; gerek birim enerji maliyeti ve gerekse kurulum ve bakım kolaylığı yönünden PV güneş enerjisi sistemi daha avantajlı olarak öne çıkmıştır

    Turizm Yazınında Toplumsal Cinsiyet: Türkiye’de Yapılan Lisansüstü Tezlerin Bibliyometrik Analizi

    Get PDF
    Bu araştırmanın amacı turizm konulu lisansüstü tezler içerisinde “toplumsal cinsiyet” başlığını içeren çalışmaların bibliyometrik analiz yöntemi kullanılarak incelenmesidir. Bu amaç doğrultusunda yapılan çalışmada incelenen lisansüstü tezlere Yüksek Öğrenim Kurumu (YÖK) Tez Merkezi’nden ulaşılmıştır. 2006-2022 yılları arasında erişme açık olan 7’si doktora ve 24’ü yüksek lisans tezi olmak üzere toplam 31 lisansüstü tez çalışma kapsamına dâhil edilmiştir. Çalışma Türkiye’de turizm ve toplumsal cinsiyet kavramlarının ilk kez bibliyometrik analiz yöntemiyle ele alınması açısından önem arz etmektedir. Araştırma sonuçlarına göre “turizm” konulu ve içerisinde “toplumsal cinsiyet” başlığı bulunan lisansüstü tezlerinin büyük çoğunluğunun yüksek lisans derecesine sahip tezler olduğu gözlemlenmiştir. Yazılan lisansüstü tezlerin yöntemleri incelendiğinde; nicel yöntemin 16, nitel yöntemin 14 ve karma yöntemin 1 tezde kullanıldığı görülmüş ve kullanılan yöntem sayılarında yakınlık olduğu anlaşılmıştır. Lisansüstü tez çalışmalarını yürüten 62 birey biyolojik cinsiyet bakımından incelendiğinde ise, kadın bireylerin (44) çalışmaya daha çok önem verdiği tespit edilmiştir

    New CagL amino acid polymorphism patterns of helicobacter pylori in peptic ulcer and non-ulcer dyspepsia

    Get PDF
    Background and Objectives: Helicobacter pylori infection is associated with chronic gastritis, ulcers, and gastric cancer. The H. pylori Type 4 secretion system (T4SS) translocates the CagA protein into host cells and plays an essential role in initiating gastric carcinogenesis. The CagL protein is a component of the T4SS. CagL amino acid polymorphisms are correlated with clinical outcomes. We aimed to study the association between CagL amino acid polymorphisms and peptic ulcer disease (PUD) and non-ulcer dyspepsia (NUD). Materials and Methods: A total of 99 patients (PUD, 46; NUD, 53) were enrolled and screened for H. pylori by qPCR from antrum biopsy samples. The amino acid polymorphisms of CagL were analyzed using DNA sequencing, followed by the MAFFT sequence alignment program to match the amino acid sequences. Results: Antrum biopsy samples from 70 out of 99 (70.7%) patients were found to be H. pylori DNA-positive. A positive band for cagL was detected in 42 out of 70 samples (PUD, 23; NUD, 19), and following this, these 42 samples were sequenced. In total, 27 different polymorphisms were determined. We determined three CagL amino acid polymorphism combinations, which were determined to be associated with PUD and NUD. Pattern 1 (K35/N122/V134/T175/R194/E210) was only detected in PUD patient samples and was related to a 1.35-fold risk (p = 0.02). Patterns 2 (V41/I134) and 3 (V41/K122/A171/I174) were found only in NUD patient samples and were linked to a 1.26-fold increased risk (p = 0.03). Conclusions: We observed three new patterns associated with PUD and NUD. Pattern 1 is related to PUD, and the other two patterns (Patterns 2 and 3) are related to NUD. The patterns that we identified include the remote polymorphisms of the CagL protein, which is a new approach. These patterns may help to understand the course of H. pylori infection.Istanbul Aydin University Scientific Research Projects Uni

    Dünyada Göçmenlerin Eğitim Alanındaki Sorununa İlişkin Yasal Düzenlemeler

    Get PDF
    Göç, gelişmiş toplumlara olumlu veya olumsuz etkileri olabilen nüfusların yer değiştirme hareketi olarak tanımlanabilir. Bu nüfus hareketliliğinin çeşitleri ve etkileri değişiklik göstermektedir. Bu değişiklikler ülkelere göre de çeşitlilik gösterebilmektedir. Bu değişiklikler, beraberindeki sorunların çözümlerini ve göçün topluma olan etkilerini ortaya çıkarması açısından önemlidir. Göç alan ülkelerin genel durumlarına bakıldığı zaman ülkelerin kendilerine ait bir göçmen politikası uygulaması, göçmenleri eğitme politikası ve kendi hukuk düzenlerinde düzenlemeler yapılması zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Göçmenlerin sorun olmaktan çıkarılıp onların topluma uyumunun sağlanması, göçmen eğitimindeki temel yolların başında gelmektedir. Eğitim alan insanların, toplumsal kurallara uymaları ve sosyolojik olarak topluma kendilerini adapte etmeleri daha kolaylaşır. Göç insanların ister kendi ülkeleri içerisinde isterse dış ülkelere yapılsın amaç kendi yaşadıkları bölgenin kötü koşullarından kurtularak daha iyi koşullar elde etmek içindir. Göçmenler çoğu zaman karma sebeplerle göç etmiş, insanların yer değiştirmelerine sebep olan durumlar, yaşanılan yer ve zamana göre değişiklik göstermiştir. Ekonomik rahatlık arayışı, çatışma ya da şiddetten uzaklaşma, politik düzensizlikler, siyasi sığınma isteği, mevcut durumlarına göre şartları daha uygun eğitim imkânları gibi çok farklı etkenden sebebiyle kişisel veya toplu göç hareketleri oluşmuştur ve oluşacaktır. Günümüzde ırkçılık kurumsal alanlarda gözle görülmez ancak derinden hissedilir olduğu bir zamana ırkçılığın artık abartılı ve saldırgan bir şekilde kendini gösterdiği zamandan doğru değişmiştir. Oluşabilecek tepkilerden çekinilmesi sebebiyle kurumsal birçok alanda ırkçılığın devam etmesinin önüne geçilmesiyle birlikte hala bu tutumun zihinlerde yer ettiği görülmektedir. Bundan dolayı hem bireysel hem de toplumsal anlamda sivil toplum örgütlerinin rolü bu alanda daha çok hissedilmektedir Dünyadaki göçmen sorununu çözmek için ülkeler, eğitim alanına ait kendi kanunlarında yeni yasal değişiklikler ve düzenlemeler yapmaktadır. Bu yasal düzenlemeler ülke içerisinde dahi değişiklikler göstermektedir. Günümüz dünyasında göç sorununa yönelik “çok kültürlülük anlayışı“ doğrultusunda uygulamalar yapılmaktadır. Çok kültürlülük çalışmaları toplumsal algının değişmesini ve kültürel çeşitliliği sağlamaktadır. Bunun için yapılan eğitim faaliyetleri, ülkelerin ve toplumların da eğitimiyle mümkün olmaktadır. Göçmen sorunlarının çözümüne yönelik daha gelenekçi anlayışlarda ise eğitimi “asimilasyon yoluyla“ yapılan politikalar çözüm yolu gibi görünse de eğitimin hedeflenen olumlu sonuçlarından ziyade olumsuz sonuçlara yol açtığı görülmektedir

    Volume CXIV, Number 4, November 7, 1996

    Get PDF
    Objective: Turner syndrome (TS) is a chromosomal disorder caused by complete or partial X chromosome monosomy that manifests various clinical features depending on the karyotype and on the genetic background of affected girls. This study aimed to systematically investigate the key clinical features of TS in relationship to karyotype in a large pediatric Turkish patient population.Methods: Our retrospective study included 842 karyotype-proven TS patients aged 0-18 years who were evaluated in 35 different centers in Turkey in the years 2013-2014.Results: The most common karyotype was 45,X (50.7%), followed by 45,X/46,XX (10.8%), 46,X,i(Xq) (10.1%) and 45,X/46,X,i(Xq) (9.5%). Mean age at diagnosis was 10.2±4.4 years. The most common presenting complaints were short stature and delayed puberty. Among patients diagnosed before age one year, the ratio of karyotype 45,X was significantly higher than that of other karyotype groups. Cardiac defects (bicuspid aortic valve, coarctation of the aorta and aortic stenosis) were the most common congenital anomalies, occurring in 25% of the TS cases. This was followed by urinary system anomalies (horseshoe kidney, double collector duct system and renal rotation) detected in 16.3%. Hashimoto's thyroiditis was found in 11.1% of patients, gastrointestinal abnormalities in 8.9%, ear nose and throat problems in 22.6%, dermatologic problems in 21.8% and osteoporosis in 15.3%. Learning difficulties and/or psychosocial problems were encountered in 39.1%. Insulin resistance and impaired fasting glucose were detected in 3.4% and 2.2%, respectively. Dyslipidemia prevalence was 11.4%.Conclusion: This comprehensive study systematically evaluated the largest group of karyotype-proven TS girls to date. The karyotype distribution, congenital anomaly and comorbidity profile closely parallel that from other countries and support the need for close medical surveillance of these complex patients throughout their lifespa

    Impact of opioid-free analgesia on pain severity and patient satisfaction after discharge from surgery: multispecialty, prospective cohort study in 25 countries

    Get PDF
    Background: Balancing opioid stewardship and the need for adequate analgesia following discharge after surgery is challenging. This study aimed to compare the outcomes for patients discharged with opioid versus opioid-free analgesia after common surgical procedures.Methods: This international, multicentre, prospective cohort study collected data from patients undergoing common acute and elective general surgical, urological, gynaecological, and orthopaedic procedures. The primary outcomes were patient-reported time in severe pain measured on a numerical analogue scale from 0 to 100% and patient-reported satisfaction with pain relief during the first week following discharge. Data were collected by in-hospital chart review and patient telephone interview 1 week after discharge.Results: The study recruited 4273 patients from 144 centres in 25 countries; 1311 patients (30.7%) were prescribed opioid analgesia at discharge. Patients reported being in severe pain for 10 (i.q.r. 1-30)% of the first week after discharge and rated satisfaction with analgesia as 90 (i.q.r. 80-100) of 100. After adjustment for confounders, opioid analgesia on discharge was independently associated with increased pain severity (risk ratio 1.52, 95% c.i. 1.31 to 1.76; P < 0.001) and re-presentation to healthcare providers owing to side-effects of medication (OR 2.38, 95% c.i. 1.36 to 4.17; P = 0.004), but not with satisfaction with analgesia (beta coefficient 0.92, 95% c.i. -1.52 to 3.36; P = 0.468) compared with opioid-free analgesia. Although opioid prescribing varied greatly between high-income and low- and middle-income countries, patient-reported outcomes did not.Conclusion: Opioid analgesia prescription on surgical discharge is associated with a higher risk of re-presentation owing to side-effects of medication and increased patient-reported pain, but not with changes in patient-reported satisfaction. Opioid-free discharge analgesia should be adopted routinely
    corecore