680 research outputs found

    The Hidden Though Flourishing Justification of Intellectual Property Laws: Distributive Justice, National Versus International Approaches

    Get PDF
    Bu çalışmada, Gökkuşağı alabalıklarında enfeksiyonoluşturan Ichthyophthirius multifiliis’infarklı bölgelerden izole edilmiş saha suşlarının genotipik yapıları temelindeimmundominant özellik gösteren rekombinant immobilizan antijenlerini(i-antijen) kodlayan genlerin bakteriyel ekspresyon sistemine klonlanarakeksprese ve karakterize edilmeleri, antijenik profillerinin ortaya çıkarılmasıve aşı adayı olabilecek rekombinant antijenlerin elde edilmesi amaçlanmıştır.&nbsp;Çalışmada 2018 ve 2019 yıllarının Temmuz ve Ağustos ayları arasında Gökkuşağıalabalığı yetiştiriciliğinin yoğun yapıldığı Samsun, Rize, Kayseri, Elazığ,Burdur, Antalya ve Muğla illerinde bulunan işletmeler ziyaret edilerek balıkpopülasyonları üzerinde saha araştırmaları yürütülmüş ve I. multifiliis ile enfekte bulunan balıklardan ilgili protokolleregöre izolasyon gerçekleştirilmiştir. Laboratuvara uygun solüsyonlar ve soğukzincir altında intikal ettirilen örneklerden cDNA ve gDNA izolasyonlarıgerçekleştirilmiştir. I. multifiliis i-antijengen lokusunun amplifikasyonu amacıyla optimum primer dizaynı için ön çalışmalaryürütülmüş ve hedef gen bölgeleri uygun amplifikasyon koşullarında PCR’daçoğaltılmıştır. Elde edilen amplikonlar agaroz jel üzerinden saflaştırılmıştır.Multiple gen lokusu sekanslarının belirlenebilmesi amacıyla ilgili pürifiyeamplikonlar pJET 1.2 plazmit vektörüne CloneJET PCR cloning kit (Thermo FisherScientific) kullanılarak klonlanmış ve katı besi yerinde belirlenenkolonilerden rekombinant plazmid DNA izolasyonları gerçekleştirilmiştir. Rekombinantplazmidler spesifik primerlerle çift yönlü olarak sekanslanmış vekromotogramlar De Novo Assemble üzerinden işlenerek hedef insert sekanslarvektör plazmid DNA’sı içerisinden çıkarılmış ve konsensüs sekanslar eldeedilmiştir. İlgili primerlerin i-antijen gen lokusu içerisinde çoğalttığı fragmentlerinbelirlenebilmesi amacıyla PCR ürünleri ayrıca yeni nesil dizileme teknolojisi (NGS)kullanılarak işlenmiş ve elde edilen dizilimlerin gen veri tabanlarındakimevcut tüm i-antijen gen lokusları ile filogenetik ilişkileri araştırılmıştır.Tüm bu araştırmalar sonucu karakterize edilen i-antijen genlerinin ekspreseettiği proteinlerin rekombinant olarak eldesi için çalışmalargerçekleştirilmiştir. Aşı adayı potansiyeli olabilecek bazı lokusların bakteriyelekspresyon sistemine aktarımı için kodon optimizasyonları yapılarak pET-32a(+)ekspresyon plazmid DNA’sına (Novagen) klonlanması gerçekleştirilmiştir. Eldeedilen rekombinant plazmitler E. colikompotent BL21(DE3) hücrelerine transforme edilerek optimum koşullardaekspresyon çalışmaları yürütülmüş ve ekspresyon etkinliği SDS-PAGE ve WesternBlot analizleri ile belirlenmiştir. Eksprese edilen rekombinant i-antijenproteinleri afinite kromotografi kulanılarak saflaştırılmış ve immunreaktiflikleri Western Blot analizleri ile tespit edilmiştir.&nbsp;Çalışmada,Elazığ, Rize ve Muğla illerinde ziyaret edilen işletmelerdeki Gökkuşağıalabalıklarında deri ve solungaçlarından hazırlanan preparatların mikroskobikincelemeleri ile I. multifiliisenfeksiyonunun yaygın olduğu görülmüştür. İlgili bölgelerden elde edilen I. multifiliis suşlarına ait cDNA vegDNA izolatlarının i-antijen gen lokusunun dizayn edilen pirmerlerle PCR’daamplifiye edilmesi sonucu 1200-1300 bp büyüklüğünde amplikonlar saptanmıştır.Pürifiye amplikonların klonlanması sonucu ilgili izolatlara ait açık okumaçerçevesi (ORF) sekanslarının analizinde birbirleriyle %38,3-58,8 arasındafarklılık gösteren 4 farklı i-antijen izoformu tespit edilmiştir. Bu izoformlararasında bir antijenik lokusun (ImulTR1-iant) her üç ildeki alabalıkpopülasyonlarından izole edilen I.multifiliis suşlarında da var olduğu NGS analizlerinde görülmüştür.ImulTR1-iant ORF sekansı ayrıca Amerika Birleşik Devletleri’nde alabalıklardanizole edilmiş bir i-antijen izoformuyla %83,3 identiklik gösterirken, diğertespit edilen izoformlara ait sekansların GenBank veri tabanında mevcuti-antijen sekanslarından oldukça farklı olduğu belirlenmiştir. Araştırmadarekaombinant i-antijen eldesi için yaygın belirlenen ImulTR1-iant izolatıüzerinden analizler yürütülmüştür. Bu izoformu kodlayan gen bölgesinin 1263bpbüyüklüğünde olduğu ve ORF’nin 420 amino asitten teşekkül ettiğibelirlenmiştir. ORF amino asit sekanslarının in-slico analizlerde 42,552 kDabüyüklüğünde bir proteini eksprese ettiği, bu proteinin sitoplazmik olduğu vetransmembran bölge içermediği tespit edilmiştir. Ayrıca ilgili ORF sekansıiçerisinde uzunluğu 7-22aa arasında değişen 21 antijenik bölge olduğubelirlenmiştir. Kodon optimizasyonu yapılmış olan ImulTR1-iant izoformuna ait pET-32a(+)rekombinant plazmitinin E. colikompotent BL21(DE3) hücrelerine transformasyonu ve ekspresyonu sonrasındayapılan SDS-PAGE analizlerinde in-silico analiz sonuçlarına paralel olarakyaklaşık 43kDa’luk protein jel üzerinde görüntülenmiştir. İlgili rekombinantprotein afinite kromotografide HisTrap FF crude (GE Healthcare) kolonlarıkullanılarak saflaştırılmış ve pürifiye rekombinant antijenin immun-reaktifliğiWestern-Blot analizleriyle gösterilmiştir.&nbsp;ErciyesÜniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi tarafından TOA-2017-7742 kodnumarasıyla desteklenen bu çalışma ile Türkiye’de gökkuşağı alabalıklarındasorun oluşturan ve ekonomik kayıplara yol açan I. multifiliis suşlarına karşı biyoteknolojik aşı geliştirilmesinoktasında aşı adayı olabilecek immobilizan antijenler üzerine özgün veriler sağlanmıştır.Elde edilen aşı adayı rekombinant antijenlerin etkinliğini ortaya koymanoktasında laboratuvar ve saha şartlarında immunizasyon ve çelınç enfeksiyondenemeleri için yeni proje çalışmaları planlanmaktadır.</style

    FREE SPACE LASER COMMUNICATIONS AND APPLICATIONS

    Get PDF
    Optical communications offer many advantages over radio frequency communications. Lasers are very efficient in establishing a communication link; however, they have a major drawback, which is background radiation, because background radiation limits the efficiency of optical communications. In this thesis, we analyze inexpensive lasers and their vulnerabilities to background radiation. We present a new way of calculating background radiation by using measured data and Planck’s Law. Next, we consider how to maximize the bit rate of a communication link for inexpensive lasers. We also investigate several modulation types for optical communication. We present M-ary pulse-position modulation (MPPM) and a novel method of direct detection. Next, we compare MPPM with on-off keying (OOK) in terms of power requirements. It is shown that MPPM is much more power efficient than OOK modulation; 32-PPM requires 7.6 dB less power than OOK to achieve the same probability of bit error. We use Simulink to model MPPM performance, and we compare analytical results with simulated results.Lieutenant Junior Grade, Turkish NavyApproved for public release; distribution is unlimited

    Effects of Enzyme-Producing Probiotic Bacteria Isolated from the Gastrointestinal Tract of Trout on the Growth Performance, Survival, and Digestive Enzyme Activity of Rainbow Trout Fry (Oncorhynchus mykiss)

    Get PDF
    In this study, we investigated the effects of enzyme-producing probiotic bacteria isolated from the gastrointestinal tract of rainbow trout on the growth performance, feed conversion ratio, and digestive enzyme activity, of fry (Oncorhynchus mykiss). Three isolates (G8/2013, T7/2013 and U5/2013) of candidate bacteria elicited the highest protease, lipase, and amylase activities, respectively. Isolates were identified as Aeromonas sp., Bacillus sp. and Citrobacter braakii by morphological, physiological, biochemical characterizations as well as 16S rRNA gene sequence analysis. The fry basal diet was supplemented with probiotics at varying concentrations; G8 group, Aeromonas sp. 1.72 x 108 CFU/g; U5 group, Bacillus sp. 3.01 x 108 CFU/g; T7 group, C. braakii 2.96 x 108 CFU/g and a mixed group (same bacterial concentrations), and control group (no bacteria). The rainbow trout fry were fed ad libitum in triplicate treatments with supplemented and non-supplemented probiotic diets for 70-days. The total bacterial count in the intestine was significantly higher in the mixed group (30th and 50th days) and U5 group (50th and 70th days) compared with the control group. However, there was no significant difference in weight gain, specific growth rate (SGR), feed conversion ratio (FCR), nutrient digestibility, or digestive enzyme activity among the groups.

    First Report of Chryseobacterium sp. from Koi (Cyprinus carpio) in Turkey

    Get PDF
    In this study, we isolated Chryseobacterium sp. from koi in Turkey. The disease outbreak occurred in fish weighing 10-300g (water temperature 9-10°C) in November 2011- February 2012. The cumulative mortality rate was approximately 55% over 4 months. Infected koi exhibited anorexia, weakness, emaciation, damage to dorsal and caudal fins, grey-white skin discoloration (1-1.5cm) in the head area, large open wounds in skin with disease progression, necropsy findings, paleness of the liver, enlarged spleen and kidney, acidic fluid in the body cavity. Samples for bacteriological examinations were collected from the kidney, liver, and spleen using sterile swabs; these samples were streaked onto Anacker ordal Agar and incubated at 18°C for 48 h. Five bacterial isolates were obtained from diseased fish. Phenotypic characteristics of the isolates were determined by conventional methods and rapid identification kits, API 20NE, and API ZYM. Comparative 16S rRNA gene sequence analysis demonstrated that isolate Sin57 belonged to the genus Chryseobacterium, with highest sequence similarity (98.5 %) to C. aahli T68T and C. limigenitum SUR2

    Інтродукційні дослідження рідкісних видів рослин у Кременецькому ботанічному саду

    Get PDF
    More than two centuries ago the Kremenets Botanical Garden started scientifically based plant introduction, including a large group of rare species. The authors’ task is to make a comprehensive analysis of the rare plants collection of the Kremenets Botanical Garden and to exclude perspective species for their use in the reintroduction in order to support the quantity of destructive and formation of duplicating populations of rare and endangered species within their natural habitat. The rare plants collection includes 140 species of different conservation status, of which 40 are known in the Kreme nets Mountains’ flora. Groups of plants growing in the collection have different ecomorphs with the predominant share of sun-loving mesophytes represented mainly by perennial grasses typical of meadow and meadow- steppe communities. Due to the results of the research introduced species from perspective and particularly perspective groups are excluded. The key figures of their life condition indicate success of the introduction. Perspective and particularly perspective species, which by origin are representatives of the Kremenets Mountains’ flora, is valuable potential material for reintroductive studies in natural biocenoses.Понад два століття тому у Кременецькому ботанічному саду розпочато науково обґрунтовану інтродукцію рослин, зокрема великої групи рідкісних видів. Мета роботи — провести комплексний аналіз колекційного фонду рідкісних рослин Кременецького ботанічного саду, виділити перспективні види для реінтродукції з метою підтримання чисельності деструктивних і формування дублюючих популяцій рідкісних та зникаючих видів у межах їх природного ареалу. Колекція рідкісних рослин Кременецького ботанічного саду нараховує 140 видів різного охоронного статусу, з них 40 трапляються у флорі Кременецьких гір. У колекції зростають різні за екоморфою групи рослин. Переважають світлолюбні мезофіти, які представлені здебільшого багаторічними травами, характерними для лучних та лучностепових угруповань. За результатами досліджень виявлено інтродуценти з груп перспективних та особливо перспективних видів. Основні показники їх життєвого стану свідчать про успішність інтродукції. Перспективні та особливо перспективні види, які за походженням є представниками флори Кременецьких гір, є цінним потенційним матеріалом для проведення реінтродукційних досліджень у природних біоценозах

    PROFIT ANALYSIS OF WHOLESALERS AND RETAILERS OFSESAME IN NASARAWA STATE, NIGERIA

    Get PDF
    Profit analysis of wholesalers and retailers of sesame was addressed in the stud

    İlkokul Çağı Çocuklarının Söz Varlığının Gelişiminde Masallar

    Get PDF
    Dil, insanlara özgü bir iletişim aracıdır. Bu araç sayesinde insanlar kendilerini, isteklerini ve ihtiyaçlarını anlatırlar. İnsanlar sahip oldukları söz varlığının zenginliği sayesinde ise kendilerini doğru ifade edebilme şansına sahip olurlar. Bu noktada masal kitapları çocukların sözcük dağarcığını geliştirmede en etkili araçtır. Çocuklar okul öncesi başta olmak üzere ilkokulun ilk çağlarında kitaplara karşı duyarlılık kazanmakta ve çocuk edebiyatının en önemli unsurlarından biri olan masallarla ilk olarak bu dönemlerde tanışmaktadırlar. Bu nedenle masallar çocukların dil ve sözcük gelişiminde önemli bir yer tutmaktadır. 2012 – 2013 eğitim – öğretim yılında değişen eğitim sistemiyle birlikte masalların önemi daha da artmıştır. Çalışmamız tarama modelinde betimsel bir araştırma olup söz varlığının gelişiminde masallara yönelik literatür taraması yapılarak dil gelişimi ve söz varlığının tanımına ve önemine değinilmiş ve masalların çocukların söz varlıklarının gelişimine hangi açılardan katkıda bulunduğu tanımlanmaya çalışılmıştır. Tespit edilen özellikler Dünya ve Türk masal klasikleri içerisinde örneklerle açıklanmış ve masallar aracılığıyla ilkokul çağındaki çocukların söz varlığını geliştirebilecek etkinlik örneklerine yer verilmiştir. Bu çalışmada amacımız, ilkokul çağındaki çocukların söz varlığının gelişimindemasalların önemini belirtmek ve masallar yardımıyla etkinlikler oluşturarak çocukların kelime ve kavram hazinelerini geliştirmek olacaktır

    19. Yüzyıl Hint Alt Kıtasında Birbirine Muhalif İki Âlim: Leknevî ile Sıddîk Hasan Han Arasındaki Reddiyeleşmeler

    Get PDF
    Abdülhayy el-Leknevî (ö. 1886) ile Sıddîk Hasan Han (ö. 1890) on dokuzuncu yüzyılda Hint alt kıtasında yaşamış ve farklı ilmî yaklaşımları olan iki muhalif âlimdir. Sıddîk Hasan Han, dinin kaynaklarını Kitap ve sünnete hasrederek icmâ ile kıyası şer‘î delillerden saymamakta, ictihadı merkeze alarak taklide ve herhangi bir mezhebe bağlılığa şiddetle karşı çıkmakta iken Leknevî daha mutedil bir yol tutmakta, kendisi de Hanefî mezhebine bağlı bir âlim olarak mezhebe bağlılığı savunmakta, ancak mezhep taassubunu da onaylamamaktadır. İki âlim arasındaki bu yaklaşım farkı ve muhalefet zamanla karşılıklı reddiyeleşmelere kadar varmıştır. Bu muhalefetin ilk ne zaman görünür hale geldiği tam olarak tespit edilemese de Leknevî’nin, eserlerinde önce üstü kapalı bir biçimde Sıddîk Hasan Han’ı ve görüşlerini eleştirmesiyle başladığı, sonra eser adı vererek doğrudan Sıddîk Hasan Han’ı hedef almak suretiyle dozunu artırarak devam ettiği söylenebilir. Bu tarz eleştirilerin artması üzerine Şifâü’l-‘ayy ‘ammâ evradehû’ş-Şeyh Abdülhayy isimli müstakil bir eser ile Leknevî’nin itirazlarına cevaplar verilmiştir. Şifâü’l-‘ayy’a muttali olan Leknevî bu esere reddiye niteliğinde İbrâzü’l-ğayyi’l-vâkı‘ fî Şifâi’l-‘ayy’ı kaleme almış, Sıddîk Hasan Han cenahından da İbrâzü’l-ğayy’a reddiye olarak Tebsıratü’n-nâkıd bi reddi keydi’l-hâsid telif edilmiştir. Leknevî bu esere karşılık Tezkiretü’r-râşid bi reddi Tebsırati’n-nâkıd’ı yazmış ve böylece reddiye türünde karşılıklı dört müstakil eser ortaya çıkmıştır. Sıddîk Hasan Han cenahından yapılan bu reddiyeler, Ebu’l-Feth Abdünnasîr ismiyle yazılmıştır. Ancak bu durum reddiyeleşmelerin iki âlim arasında geçtiği gerçeğini değiştirmemektedir. Zira reddiyelerde -müellif kim olursa olsun- Leknevî ile Sıddîk Hasan Han arasındaki ihtilaflar gündeme getirilmekte, savunmacı ve cedelci bir üslupla bunlara cevaplar verilmektedir. Ayrıca Leknevî de kendisine karşı yazılan reddiyelerin bizzat Sıddîk Hasan Han tarafından telif edilmediğini düşünmesine rağmen reddiyelerinde açıkça Sıddîk Hasan Han’ı muhatap aldığını belirtmektedir. Çünkü Leknevî’ye göre bu reddiyeler Sıddîk Hasan Han’ın talimatıyla yazılmıştır, dolayısıyla esas muhatap da odur.Reddiyelerde genellikle doğum-vefat tarihi, hoca-talebe ilişkisi gibi biyografik meseleler ele alınmaktadır. Bu tarz eleştirileri genellikle Leknevî yöneltmekte, Sıddîk Hasan Han ise savunma hattında kalmaktadır. Sıddîk Hasan Han’ın eserlerinde yer alan tarih yanlışları genellikle ya müstensih hatası denilerek ya da naklin yapıldığı esas nüshada o şekilde yer aldığı söylenerek cevaplanmaktadır. Ancak Leknevî bu cevaplardan razı olmamakta ve bu kadar hatanın ilim ehline yakışmayacağını belirterek her seferinde örnekleri çoğaltmaktadır. Reddiyelerde biyografik meseleler dışında azınlıkta da olsa yöntem eleştirilerine, tefsir, hadis, itikat ve fıkıh gibi alanlara taalluk eden bazı meselelere de yer verilmektedir. Reddiyelerde yer alan fıkhi meseleler daha ziyade Leknevî’nin Sıddîk Hasan Han’a yönelttiği eleştirilerle ilgilidir. Bu eleştirilerin başında da Sıddîk Hasan Han’ın taklidi reddetmesine rağmen İbn Teymiyye (ö. 1328) ve Şevkânî’yi (ö. 1834) taklid etmesi ve cumhura muhalif birçok konuda onların görüşünü takip etmesi gelmektedir. Bu bağlamda Leknevî Hz. Peygamber’in (s.a.s.) kabrini ziyaret etmenin gayrimeşrû sayılması, namazı kasten terk eden kimseye kaza gerekmeyeceği ve ticaret mallarının zekâta tâbi olmayacağı gibi görüşleri ele alıp reddiyesini sunmaktadır. Leknevî’nin bir diğer eleştirisi de Sıddîk Hasan Han’ın icmâ ve kıyası şer‘î delil kabul etmeyerek dinin asıllarını Kitap ve sünnete hasretmesidir. Bunlara karşılık Sıddîk Hasan Han cenahından da istincânın su ve taşla birlikte yapılmasının sünnet olması, teravih namazının hükmünün sünnet-i müekkede, rekât sayısının ise yirmi kabul edilmesi gibi meselelerde Leknevî’ye yönelik fıkhi eleştiriler yapılmaktadır. Reddiyelerdeki tüm bu meseleler karşılıklı delillerle, soru-cevaplarla, savunmalarla ve itirazlarla ele alınmakta, iki taraf da kendi görüşünü savunarak diğerinin görüşünü çürütmeye çalışmaktadır

    ANALYSIS OF WOMEN PARTICIPATION IN LIVESTOCK PRODUCTION IN MANGU LOCAL GOVERNMENT AREA OF PLATEAU STATE, NIGERIA

    Get PDF
    This study examined women participation in livestock Production in Mangu local government area of Plateau State, Nigeria. Simple random sampling was used to select 90 women livestock farmers. Descriptive statistics and Participation Index were used to analyze the data. The grand participation index (2.0) implies that women rarely participated in livestock production. Women always participated in the watering (2.97) feeding of animals (2.88) and cleaning of pen (2.72). Poultry, Swine and Goat were the major types of Livestock kept by Women. The result also revealed that there was positive and significant relationship between women involvement in livestock production and extension contact and age. Extension contact was significant (p&lt;0.01) and positive which means that the more the women have access to extension contact the more tendency for them to participate in livestock production. The major constraints faced by women in livestock production were high cost of feed and medication, inadequate capital, pest and diseases. The study recommends that the women should be linked with micro finance banks so as to have access to capital which can be used to boost their level of participation in livestock production. Also various capacity building activities in-terms of training need of women in livestock production should be identified and periodically provided. Also subsidy should place on vaccine and drugs so as to reduce the high cost of medication this will encourage women participate in livestock production&nbsp
    corecore