392 research outputs found
FREE SPACE LASER COMMUNICATIONS AND APPLICATIONS
Optical communications offer many advantages over radio frequency communications. Lasers are very efficient in
establishing a communication link; however, they have a major drawback, which is background radiation, because
background radiation limits the efficiency of optical communications.
In this thesis, we analyze inexpensive lasers and their vulnerabilities to background radiation. We present a new
way of calculating background radiation by using measured data and Planck’s Law. Next, we consider how to
maximize the bit rate of a communication link for inexpensive lasers. We also investigate several modulation types for
optical communication. We present M-ary pulse-position modulation (MPPM) and a novel method of direct detection.
Next, we compare MPPM with on-off keying (OOK) in terms of power requirements. It is shown that MPPM is much
more power efficient than OOK modulation; 32-PPM requires 7.6 dB less power than OOK to achieve the same
probability of bit error. We use Simulink to model MPPM performance, and we compare analytical results with
simulated results.Lieutenant Junior Grade, Turkish NavyApproved for public release; distribution is unlimited
Інтродукційні дослідження рідкісних видів рослин у Кременецькому ботанічному саду
More than two centuries ago the Kremenets Botanical Garden started scientifically based plant introduction, including a large group of rare species. The authors’ task is to make a comprehensive analysis of the rare plants collection of the Kremenets Botanical Garden and to exclude perspective species for their use in the reintroduction in order to support the quantity of destructive and formation of duplicating populations of rare and endangered species within their natural habitat. The rare plants collection includes 140 species of different conservation status, of which 40 are known in the Kreme nets Mountains’ flora. Groups of plants growing in the collection have different ecomorphs with the predominant share of sun-loving mesophytes represented mainly by perennial grasses typical of meadow and meadow- steppe communities. Due to the results of the research introduced species from perspective and particularly perspective groups are excluded. The key figures of their life condition indicate success of the introduction. Perspective and particularly perspective species, which by origin are representatives of the Kremenets Mountains’ flora, is valuable potential material for reintroductive studies in natural biocenoses.Понад два століття тому у Кременецькому ботанічному саду розпочато науково обґрунтовану інтродукцію рослин, зокрема великої групи рідкісних видів.
Мета роботи — провести комплексний аналіз колекційного фонду рідкісних рослин Кременецького ботанічного саду, виділити перспективні види для реінтродукції з метою підтримання чисельності деструктивних і формування дублюючих популяцій рідкісних та зникаючих видів у межах їх природного ареалу.
Колекція рідкісних рослин Кременецького ботанічного саду нараховує 140 видів різного охоронного статусу, з них 40 трапляються у флорі Кременецьких гір. У колекції зростають різні за екоморфою групи рослин. Переважають світлолюбні мезофіти, які представлені здебільшого багаторічними травами, характерними для лучних та лучностепових угруповань. За результатами досліджень виявлено інтродуценти з груп перспективних та особливо перспективних видів. Основні показники їх життєвого стану свідчать про успішність інтродукції. Перспективні та особливо перспективні види, які за походженням є представниками флори Кременецьких гір, є цінним потенційним матеріалом для проведення реінтродукційних досліджень у природних біоценозах
PROFIT ANALYSIS OF WHOLESALERS AND RETAILERS OFSESAME IN NASARAWA STATE, NIGERIA
Profit analysis of wholesalers and retailers of sesame was addressed in the stud
ANALYSIS OF WOMEN PARTICIPATION IN LIVESTOCK PRODUCTION IN MANGU LOCAL GOVERNMENT AREA OF PLATEAU STATE, NIGERIA
This study examined women participation in livestock Production in Mangu local government area of Plateau State, Nigeria. Simple random sampling was used to select 90 women livestock farmers. Descriptive statistics and Participation Index were used to analyze the data. The grand participation index (2.0) implies that women rarely participated in livestock production. Women always participated in the watering (2.97) feeding of animals (2.88) and cleaning of pen (2.72). Poultry, Swine and Goat were the major types of Livestock kept by Women. The result also revealed that there was positive and significant relationship between women involvement in livestock production and extension contact and age. Extension contact was significant (p<0.01) and positive which means that the more the women have access to extension contact the more tendency for them to participate in livestock production. The major constraints faced by women in livestock production were high cost of feed and medication, inadequate capital, pest and diseases. The study recommends that the women should be linked with micro finance banks so as to have access to capital which can be used to boost their level of participation in livestock production. Also various capacity building activities in-terms of training need of women in livestock production should be identified and periodically provided. Also subsidy should place on vaccine and drugs so as to reduce the high cost of medication this will encourage women participate in livestock production 
ANALYSIS OF BROILER PRODUCTION IN THE SOUTHERN AGRICULTURAL ZONE OF NASARAWA STATE, NIGERIA
The study analyzed broiler production in the Southern Agricultural Zone of Nasarawa State. The study adopted a multi-stage sampling technique to select 60 broiler farmers, primary data on items such as age, gender, level of education, cost of production were collected with the aid of well structured questionnaire and interviewingmetho
Fukahâ-i Seb’a ve Amel-i Ehl-i Medine’nin Delil Değeri
Fukahâ-i
seb’a, tâbiûn döneminde yaşamış Medineli meşhur yedi fakihi ifade etmek üzere
kullanılan bir kavramdır. Bu yedi fakihin kimler olduğu hususunda farklı
görüşler ileri sürülmüştür. Ancak bu farklılık sadece yedinci isim üzerinde
olmuş ve diğer altı isim üzerinde ittifak sağlanmıştır. Buna göre ittifakla
kabul edilen altı isim; Saîd b. Müseyyeb (ö. 94/713), Urve b. Zübeyr (ö.
94/713), Kāsım b. Muhammed (ö. 107/725), Hârice b. Zeyd (ö. 100/718),
Ubeydullah b. Abdullah (ö. 98/716) ve Süleyman b. Yesâr’dır (ö. 107/725). Yedinci
fakih için ise Ebû Bekir b. Abdurrahman (ö. 94/713), Ebû Seleme b. Abdurrahman
(ö. 94/713) ve Sâlim b. Abdullah (ö. 106/725) olmak üzere üç farklı isim
zikredilmiştir. Bu araştırmada yedinci isim, Ebû Bekir b. Abdurrahman kabul
edilmiştir. Zira bu, Ebü’z-Zinâd’ın (ö. 130748) kabulüdür ve kavramın ilk izlerine
onun kullanımında rastlanmaktadır.
Mâlikî
mezhebinin bağlayıcı bir delil kabul ettiği ve mezhebin kurucu imamı Mâlik’in
sıkça atıfta bulunduğu amel-i ehl-i Medine, Medine halkının tatbikatını ve
teşriî bir konudaki ittifakını ifade etmek üzere kullanılmaktadır. İmam Mâlik’in Medine halkının amelini derleme
çalışması ve fetvalarında söz konusu ameli dikkate alan bir metot takip etmesi,
kavramın daha ziyade İmam Mâlik ile anılmasını sağlamıştır. Ancak amel-i ehl-i
Medine hem kavram hem de metot olarak İmam Mâlik’ten önce de kullanılmaktadır.
Geçmiştekilerin görüş birliğine ve ortak uygulamalarına işaret etme geleneğini
ilk devirden itibaren tespit etmek mümkün olsa da belirli bir dönemden sonra,
özellikle ilk asrın ikinci yarısından itibaren fukahâ-i seb’a’nın da mensup
olduğu tâbiûn âlimleri döneminde, bu tutumun iyice yaygınlık kazandığı
söylenebilir.
Tâbiûn
döneminde Medine’deki fıkhî faaliyetlerin yürütülmesine öncülük eden fukahâ-i
seb’a, Medine ehlinin amelini hüccet kabul etmiş ve amele işaret eden
kavramları kullanarak buna dayalı hükümler vermiştir. Saîd b. Müseyyeb’in
“ecmea ehlü’l-Medine (Medine ehli icmâ etti)” ifadesi, “sünnet” kavramıyla genellikle
dayanağı Hz. Peygamber’de (sav) olan ancak sonradan da kabul gören görüş ve
uygulamaları kast etmesi, sünnet-i mâziye bilgisi ve bu alanda hakkında
söylenen övgü dolu sözler; örnekleri Urve b. Zübeyr ve Kāsım b. Muhammed’de
görülen “emr” ifadesi ile fukahâ-i seb’a’nın hemen hemen hepsinde görülen
“yetiştiğim kimseler”, “insanlar” şeklindeki bir çeşit ortak kabulü yansıtan
tabirler amel-i ehl-i Medine’ye delâlet etmektedir. Fukahâ-i seb’a’nın
“yetiştiğim kimseler” derken kastının kimler olduğunu tam olarak tespit
edebilmek hayli güçtür. Bu ifadeler tüm Medine halkını kapsayabileceği gibi
fakih veya âlim olanları veya görüşü nakledenin hocalarını ya da çok daha
sınırlı bir zümreyi kapsayabilir. Benzer kavramlar daha sistematik bir şekilde
İmam Mâlik tarafından da kullanılmıştır. Ancak onun da bu kavramlarla tam
olarak neyi kastettiği tespit edilememiş ve ulemâ arasında tartışma konusu
olmuştur.
Amel-i
ehl-i Medine kapsamında değerlendirilebilecek bir diğer husus da Hz. Ömer’in
uygulamalarına dair yapılan aktarımlar ve bunların nispeten güçlü birer delil
kabul edilmesidir. Hz. Ömer’in uygulamalarına vâkıf olmak fukahâ-i seb’a’nın
yaşadığı dönemde bir yetkinlik alameti olarak görülmekteydi. Hz. Ömer’in
uygulamalarının bu derece önemsenmesinin temelinde bir çeşit icmâ düşüncesinin
yatmakta olduğu söylenebilir. Zira Hz. Ömer, büyük sahâbîlerin Medine’den
ayrılmasına pek izin vermemiş, aldığı kararlarda genellikle onlara danışmış ve
böylece bir tür fikir birliğine varılmıştır. Bu yaklaşım bir yönüyle amelin
özününe dair fikirler de vermektedir.
Medine’de
amelin oluşumu, tespiti ve aktarımı noktasında önemli roller oynayan fukahâ-i
seb’a’nın amel ile olan münasebeti sonraki dönemlerde de araştırma konusu
edilmiş ve bu bağlamda birtakım iddialar ortaya atılmıştır. Bunlardan biri İmam
Mâlik’in Muvatta’da yer verdiği icmâların “fukahâ-i seb’a’nın icmâları”
ya da “içerisinde fukahâ-i seb’a’nın da yer aldığı on kişilik bir grubun
icmâları” olduğu yönündeki iddiadır. Ancak bu iddia, Mâlikîler nezdinde muteber
bulunmayıp reddedilmiştir.
Konuyla
ilgili bir diğer iddia da oryantalist Schacht’ın (ö. 1969) “anonim ekollerden
ferdî ekollere dönüşüm” şeklindeki tezidir. Schacht’a göre; âlimlerin icmâı
anonim bir şeydi. Ancak hicrî ikinci yüzyıl ortalarından itibaren, sünnet
kavramının özünde bulunan devamlılık fikrinden hareketle bu geleneğe teorik
meşruiyet kazandırmak amacıyla bu anonim icmâ, geçmişteki büyük şahsiyetlere
isnat edilmeye başlanmıştır. Bu bağlamda Medineliler doktrinlerini, hicrî
birinci yüzyılın sonlarında veya ikinci yüzyılın başlarında vefat eden bir
kısım eski otoritelere dayandırmışlardır. Daha sonraki bir dönemde bu
otoriteler arasından yedi tanesi seçilmiş ve Medineli yedi hukukçu (fukahâ-i
seb’a) olarak anılmıştır. Geriye dönük bu isnat işlemi, bu âlimlerle sınırlı
kalmamış ve her bölge kendi doktrinini mahallî bir sahâbîye dayandırmıştır.
Medineliler Ömer ile İbn Ömer’i iki önemli otorite olarak kabul etmişlerdir.
Schacht, bu eski otoritelere dayandırılan herhangi bir doktrinin otantik kabul
edilemeyeceğini söylemektedir. Çünkü ona göre bu isnat işlemi, sonradan izafe
edilmiş olup asılsızdır. Schacht’ın “bölgesel ekollerden ferdi ekoller dönüşüm”
şeklindeki bu tezi bir başka müsteşrik Hallaq tarafından reddedilmiştir. İslam
âlimlerinden Mustafa el-A’zamî (ö. 2017) de Schacht’ın İslâmi ilimlere yönelik
iddialarına reddiyesini sunmuş, bu bağlamda bahsi geçen iddiayı da
eleştirmiştir.
Bu makale fukahâ-i
seb’a’nın amele yaklaşımını konu edinerek Medine amelinin oluşumu, tespiti ve
aktarımı noktasında üstlendiği rollere işaret etmeye çalışmakta ve konu ile
ilgili bahsi geçen iddiaları ele almaktadır
ECONOMIC ANALYSIS OF DRY SEASON VEGETABLE FARMING AMONG WOMEN IN MAKURDI LOCAL GOVERNMENT AREA OF BENUE STATE, NIGERIA
The study assessed dry season vegetable farming among women in Makurdi Local Government Area of Benue State. A total sample size of 60 dry season vegetable farmers was used for the study. Information for the study was collected using a well-structured questionnaire administered within four weeks to the respondents. Simple descriptive statistics (such as frequency counts, means and percentages), multiple regression and gross margin analysis were used to analyze the data. The results revealed that majority (70.0 %) of the women engaged in dry season vegetable farming were within the age bracket of 31-40 and 71.1% were literate 
A Rare Cause of Fatty Liver and Elevated Aminotransferase Levels: Chanarin-Dorfman Syndrome: A Case Report
Chanarin-Dorfman syndrome is a rare, inherited metabolic disorder of neutral lipid storage characterized by ichthyosis, lipid vacuoles in leukocytes, and involvement of several internal organs, mostly the liver. Since the initial case was reported by Dorfman in 1974, nearly 50 cases have been reported, and the majority were from Middle East countries. Here, we report a 20-year-old patient with ichthyosis from Turkey, diagnosed as Chanarin-Dorfman syndrome presented with asypmtomatic elevated transaminases and hepatosteatosis, and also briefly review the updated clinical implications and management of this rarely seen syndrome. Prompt diagnosis of this syndrome avoids further unnecessary investigations in patients with ichthyosi
Phenotypic, genotypic characterisation and antimicrobial susceptibility determination of Lactococcus garvieae Strains
In this study, phenotypic and genotypic features of 10 L. garvieae strains isolated from rainbow trout farms were examined with 3 reference strains (Spain, England and ATCC 43921) comperativly. Rapid 32 STREP and conventional microbiologic tests were used for determining phenotipic features of L. garvieae strains. Altough there are differences, in Rapid 32 STREP system, between strains in terms of beta-Glucuronidase, D-ribose, sorbitol, lactose, raffinose, alanyl-phenylalanyl-proline arylamidase, pyrrolidonyl arylamidase, hippurate hydrolysis, urease tests, all strains have been confirmed as L. garvieae by API web. In RAPD PCR analysis, in which ERIC 2 primer is used, L. garvieae isolates were genotyped within 3 separate clusters according to similarity coefficient index of 70%, and it was detected that a vast majority of isolates with Turkey-origin (8 isolates) belongs to predominant type LG1 genotype. In addition to this, antimicrobial tests of L. garvieae strains shows that there are resistance against gentamycin, neomycin, lincomycin, sulfamethoxazole-trimethoprim, oxytetracycline, erythromycin, amoxicillin, florfenicol and doxycycline, which are frequently used on fish in our country
- …