25 research outputs found

    Cizreli Bir Orta Çağ Tarihçisi: İbnü’l-Esîr’in Kaleminden Ortadoğu’da Doğal Afetler ve Salgın Hastalıklar (10-13. yy)

    Get PDF
    COVID-19 virüsünün dünyamızı sadece sağlık bakımından değil ekonomik, siyasi ve hatta kültürel bakımdan etkilediği şu günlerde yayın organları için hastalık ve sağlık konuları daha yoğun bir şekilde işlenen bir konu halini aldı. Bunun neticesi olarak da bu çalışmamızda Orta çağ İslâm dünyasında yaşanan doğal afetler ve bazıları buna bağlı salgın hastalıklar ile ilgili haberleri değerlendireceğimiz bu çalışmada meşhur İslâm Tarihçisi İbnü’l-Esîr’in el-Kâmil fî’t-Târîh adlı esrinin son ciltlerini esas aldık. Bu tercihimizi etkileyen faktörlerden birisi de yazarın mekân olarak Ortadoğu’nun merkezî bir coğrafyasında yaşamış olması, doğuda Mâverâünnehr’e, batıda Suriye ve Mısır’a ait haberlere yer vermiş olması ve kendisinden önce yazılmış tarih kaynaklarının hemen hemen tamamını kullanmış olmasıdır. Yazarın vermiş olduğu bilgiler ardılı İbnü’l-Adîm başta olmak üzere diğer tarihî kaynaklarla karşılaştırma yoluna gidilmiştir. X. yüzyılın son çeyreğinden başlayarak XIII. yüzyıl ortalarına kadar geçen süreyi kapsayan inceleme dönemimiz aynı zamanda İslâm dünyasında Türklerin etkili olduğu zaman dilimini kapsaması nedeni ile tarihimiz açısından önem arz etmektedir. Müellifimiz İslâm dünyasının değişik yerlerinde dikkat çeken meteorolojik haberlerin yanında, depremler ile aşırı yağışlar veya şiddetli kuraklıklar sonunda yaşanılan kıtlıklarla ilişkili veba ve diğer salgın hastalıklar ile ilgili bilgiler aktarmaktadır

    At kestanesi kabuklarından kimyasal aktivasyon yöntemi ile elde edilen aktif karbonlara gümüş adsorpsiyonu

    Get PDF
    06.03.2018 tarihli ve 30352 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Yükseköğretim Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile 18.06.2018 tarihli “Lisansüstü Tezlerin Elektronik Ortamda Toplanması, Düzenlenmesi ve Erişime Açılmasına İlişkin Yönerge” gereğince tam metin erişime açılmıştır.Aktif karbon herhangi bir şekilde yapısal formül veya kimyasal analiz ile karakterize edilemeyen, oldukça yüksek gözenek ve iç yüzey yapısına sahip karbon atomlarından meydana gelen malzemedir ve laboratuvar ölçekli olarak çok sayıda malzemeden üretilmektedir. Çok iyi bir adsorban özelliğe sahip olan aktif karbon, endüstride birçok alanda kullanılmaktadır. Gümüş antibakteriyel özelliği sahip yıllardır bilinen bir metaldir. Gümüş içeren malzemelerin güçlü antibakteriyel etkileri ve toksik olmaması çeşitli alanlarda kullanılmalarını sağlar. Özellikle son yıllarda su arıtımı, medikal cihazların dezenfektesi gibi alanlardaki kullanımı artmaktadır. Bu çalışmanın amacı, aktivasyon ve karbonizasyon yöntemi kullanılarak, at kestanesi kabuğundan aktif karbon üretilmesi ve elde edilen aktif karbona gümüşün kimyasal indirgenme yöntemi ile bağlanmasıdır (AAK/Ag). Bu çalışmada kimyasal aktivasyonda emdirme oranı, aktivasyon sıcaklığının etkisi ve emdirme süresi incelenmiştir. Kimyasal aktivasyon aracı olarak ZnCl2 kullanılmıştir. Emdirme oranları 1/1, 1/2, 1/3 ve 1/4 olarak uygulanmıştır. ZnCl2 ile yapılan aktivasyonda karbonizasyon sıcaklığı 600 0C, 700 0C ve 800 0C olarak uygulanmıştır. Karbonizasyon işlemi sırasında 50 mL/dk akış hızında azot gazı geçirilmiştir. Üretilen aktif karbonların en yüksek yüzey alanı 700 0C sıcaklıkta, 24 saat emdirme süresinde ve 1/1 emdirme oranında elde edilen aktif karbonda 926,6 m²/g olarak belirlenmiştir. At kestanesi kabuğu, aktif karbon ve elde edilen AAK/Ag karışımları Brunauer-Emmet-Teller (BET), Taramalı Elektron Mikroskopu (SEM), Fourier Dönüşümlü İnfrared spektroskopisi (FTIR) ve X-Işını Kırınımı (XRD) metotları kullanılarak karakterizasyonları gerçekleştirilmiştir.Activated carbon is a material that cannot be characterized with any kind structural formula or chemical analysis and have high pore and internal surface structure and have produced by several kind of materials as lab scale. Activated carbon which is a good adsorbent is being used at several industry. Antibacterial feature of the silver is being used for years. Strong antibacterial effects and nontoxicity of silver containing materials let them to be used in various fields. Especially in the recent years its use for water treatment and disinfection of medical devices have increased. The aim of this study is producing activated carbon from conker by using activation and carbonization method and connection of silver to activated carbon by chemical reduction method (AAK/Ag). In this study impregnating rate, effect of activation temperature and impregnation time on chemical activation has investigated. ZnCl2 is used as chemical activation tool. Impregnation rates are applied as 1/1, 1/2, 1/3 and 1/4. Carbonization temperatures are applied as 600 0C, 700 0C and 800 0C for the activation which is performed with ZnCl2. Azote gas with 50 mL/min. flow speed has passed during carbonization procedure. The highest surface area of the produced activated carbons has determined as 926,6 m²/g at 700 0C, 24 hours impregnation time and 1/1 impregnation rate. Conker shell and gathered AAK/Ag mixtures characterizations have performed by using Brunauer-Emmet-Teller (BET), Scanning Electron Microscope (SEM), Fourier Transform Infrared Spectroscopy (FTIR) and X-Ray Diffraction (XRD) methods

    Üç efendilerin Nanking ve Doğu Türkistan'daki mücadeleleri

    Get PDF
    Üç Efendiler, Doğu Türkistan milli mücadele hayatının önemli şahsiyetleridir. Bu kişiler uzun yıllar vatanlarından uzakta Doğu Türkistan davası için mücadele etmiştir. Milliyetçi bir çizgi izleyen bu kişiler Çinli valiler tarafından engellenmiş ve vatanlarına girmelerine izin verilmemiştir. Ancak mücadele önderleri olan Üç Efendiler, davanın sadece vatan topraklarında yapılmayacağını bunu her yerde olabileceğini göstermiş örnek kişilerdir. Bu doğrultuda Nanking’de başlayan mücadele hayatları, Doğu Türkistan’da devam etmiş ve nihayetinde bir kısmı anavatan topraklarını tamamen terk ederek göç etmek zorunda kalmışlardır. Üç Efendilerin Çin’de ve Doğu Türkistan’da yaptığı mücadelelerini biz de bu yazımızla ortaya koymaya çalıştık

    A case of primary gastric choriocarcinoma and a review of the Turkish literature:An extremely rare carcinoma of the stomach

    Get PDF
    Primary choriocarcinoma of the stomach is an extremelyrare and highly malignant tumor. A 60 years old man visitedanother hospital for the chief complaint of the stomachacheand black stools. A large ulcero-vegetative tumoroccupying the gastric body and antrum was seen in theupper gastrointestinal endoscopy. It was diagnosed asgastric adenocarcinoma by endoscopic biopsy. The patientadmitted to our hospital for treatment. The patientwas assessed as a gastric adenocarcinoma complicatedwith hemorrhage. In the exploration, it was observed thatthe mass arising from gastric body was invaded the transversecolon and pancreas. The lymphadenopaties in theceliac axis were conglomerated and had invaded the celiacvessels. A subtotal gastrectomy and an extended righthemicolectomy were performed for palliation. In pathologicalfindings, typical characteristics of two cell pattern consistingof syncytiotrophoblasts and cytotrophoblasts wereobserved. The tumor consisted of only choriocarcinoma.For the definite diagnosis of choriocarcinoma, immunohistochemi-cal tests were performed. Beta-HCG andEMA staining were positive. The patient was invited forcontrol because of gastric choriocarcinoma three weekslater surgery. His serum beta-HCG level was 458 mIU/mL(normal range, <0.5 mIU/mL). For the differantiation fromthe primary choriocarcinoma in the testis or mediastinum,testicular ultrasonography and chest CT were performed.Abnormal findings were not detected in the tests, so itwas diagnosed as primary gastric choriocarcinoma. Thepatient refused chemotherapy. Three months later, hehad inguinal lymphadenopaties and multiple metastasesin lung. He died 5 months after surgery because of respiratoryfailure

    Adana kent merkezinde cami mimarisinin geçmişten günümüze gelişimi

    No full text
    TEZ6967Tez (Yüksek Lisans) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 2008.Kaynakça (s.107-112) var.xvii, 114 s. : rnk.res. ; 29 cm.In this study, the evolution of the mosque architecture have been examined chronologically and it has been aimed to make contribution to the understanding of the approaches in the contemporary mosque architecture. By analysing the space the differences and the similarities between the mosques have been exhibited. With the help of these findings, the variations shown by the mosques in the process of evolution have been determined in the conclusion part in a comparative manner.Bu çalışmada Adana kent merkezindeki cami mimarisinin gelişimi kronolojik olarak irdelenmiş, bu çalışmanın paralelinde günümüzde cami mimarlığındaki yönelimlerin anlaşılmasına katkıda bulunmaya çalışılmıştır. Mekansal analizler sayesinde tarihsel sürece bağlı farklılıklar ve benzerlikler ortaya konmuştur. Bu analizler ışığında elde edilen bulgular, sonuç bölümünde karşılaştırmalı biçimde değerlendirilerek cami mimarlığının gelişim sürecinde gösterdiği değişimler tespit edilmiştir.Bu çalışma Ç.Ü. Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi Tarafından Desteklenmiştir. Proje No

    Halil hayatı eserleri ve Ravzatü’l-İman isimli eserinin metin tetkiki

    No full text
    16. yüzyılda yaşadığını tahmin ettiğimiz Halîl’in Ravzatü’l-Îmân isimli eseri manzum bir ilmihaldir. Bir müslümanın inanması, inancının gereği olarak bilmesi ve yapması îcâb eden bütün esas bilgiler bu “Îman Bahçesi” isimli eserde bir araya getirilmiştir. Eserde insanın, gayesiz, başıboş bir hayat sürmek için yaratılmadığı üzerinde durulmuş, dünyanın fâniliğinden bahsedilerek birbirinden kıymetli nasihatlere yer verilmiştir. Müellif eserinde inanç esaslarını ve İslâm’ın şartlarını açıkladıktan sonra her müslümanın bilmesi gereken ilmihal konularını ele almıştır. Bütün bu meseleler kuru bir üslûb ile değil şiirsel bir dille anlatılmış, mevzûlar sâdece fıkhî yönleriyle değil, müellifin bir tarikat müntesibi olması münâsebetiyle tasavvufî açıdan da değerlendirilmiştir. Eserin en ehemmiyetli özelliklerinden biri de, vermiş olduğu dînî bilgilerin yanı sıra o devrin hayat anlayışı, ahlâkî değerleri ve sosyal dinamikleri hakkında da son derece kıymetli bilgiler veriyor olmasıdır. Bütün bunlara ilâveten Ravzatü’l-Îmân, sıradan bir eser değil, Osmanlı devletinin en ihtişamlı yıllarının geçtiği sarayın kütüphanesinden bir kitaptır. ABSTRACT “Rawdatu’l-Iman” which author is Halil, supposed to have lived in the 16th century, is a handbook about the basics of Islam, written in poetic style. The author has gathered all the basic knowledge which the muslim needs for believing and acting properly accordin to his religion in this book which title means: the Garden of Believe. The book contains a lot of precious advises which explain that man hasn’t been created for goalless and empty life and that this life is contemporary. After explaining the pillars of each ot the faith and Islam, the author talks about the basic themes of Islam which must be known by every muslim. All these topics instead of being represented in ordinary style have been explained poetically, as also the themes haven’t been viewed only scientifically but studied by the sufi (mystic) point of view. One other of the most important features of the work is that together with the religious knowledge it gives very good idea about the world view, the moral values and the social life in that century. Beside all this “Rawdatu’l-Iman” is not an ordinary work but one of the books of the Palace library of the Otoman state during its most florishing period

    Doğu Türkistan Kazak Türkleri liderlerinden bir portre: Hüseyin Teyci Alkenbayoğlu (1900-20 eylül 1963)

    No full text
    Doğu Türkistan'daki Çin işgali ve bu bölgedeki insanların özgürlük mücadelesi 21. yüzyıl dünyasının anlatılması ve anlaşılması en zor konularından birisidir. Çin kuvvetlerinin bölgeyi işgal ettiği günden beri Türkistan'ın Türk kökenli halkı özgürlük mücadelesi yürütmüşlerdir. Her açıdan kendilerinden çok güçlü Çin kuvvetlerine karşı bu mücadeleyi yürütmek oldukça zordu. Türkiye'ye sığınan birçok Türkistanlı vardır. Hüseyin Teyci de bunlardan biri hatta ilkidir. Bu incelememizde, adı üzerinde birçok spekülasyon üretilmiş olan Hüseyin Teyci'nin hayatı, Doğu Türkistan milli mücadelesindeki yeri ve Türkiye'ye gelişi ele alınmaktadır

    A Choledochal Cyst Resulting in Obstructive Jaundice in a Case with Gallbladder Agenesis: Report of a Case and Review of the Literature

    No full text
    Co-existence of gallbladder agenesis and choledochal cyst is a very rare congenital anomaly of the extrahepatic biliary system. The literature presents only five cases with this combination. Herein, we report the sixth case. Gallbladder agenesis is usually asymptomatic, while choledochal cyst often presents symptoms before adolescence. This is the report of a 42-year-old female patient with gallbladder agenesis and choledochal cyst leading to obstructive jaundice. Radiological diagnosis of choledochal cysts is not difficult. However, in cases with gallbladder agenesis, cystic dilatation in the choledochus may be misdiagnosed as mislocation of the gallbladder or contracted and/or sclero-atrophic gallbladder

    The frequency of restless legs syndrome in health care workers

    Get PDF
    Giriş: Bu çalışmanın amacı sağlık çalışanlarında Huzursuz Bacak Sendromu (HBS) sıklığının saptanması ve etkili faktörlerle ilişkisinin araştırılmasıdır. Materyal ve metod: Kesitsel tipte olan bu araştırmaya toplam 266 doktor, hemşire ve ebe alındı. Araştırma grubundan 213 kişiye ulaşıldı. Olguların demografik verilerini, sosyoekonomik faktörlerini, sigara ve alkol kullanma durumlarını, eşlik eden hastalıklarını, uyku davranışlarını belirlemeye, ayrıca HBS tanı kriterlerinin, şiddetinin ve obstrüktif uyku apne sendromunun (OUAS) riskinin belirlenmesine yönelik soruları içeren anket formu karşılıklı görüşme yoluyla uygulandı. Bulgular: Olguların 49’u erkek, 164’ü kadın idi. Elli bir olgu doktor, 162’si ise hemşire ve ebe olarak görev yapmaktaydı. Sağlık çalışanlarında HBS sıklığı %18.3 (n=39) idi. HBS sıklığı açısından kadın ve erkekler arasında istatistiksel fark saptanmadı. HBS saptanan 39 kişinin 23’ünde (%59) aile öyküsü mevcuttu. HBS saptananlarda HBS saptanmayanlara göre işe geç kalma oranı daha yüksek, ortalama uyku süresi daha kısa ve uykuya dalma süresi daha yüksek bulundu. OUAS için yüksek riskli olanların oranı HBS saptananlarda HBS saptanmayanlara göre istatistiksel olarak yüksekti. Lojistik regresyon analizi sonuçlarına göre OUAS açısından yüksek riske sahip olmanın ve eşlik eden hastalık varlığının HBS için bağımsız risk faktörü olduğu saptandı. Sonuç: Genellikle semptomları anksiyete veya strese bağlanan HBS, sorgulandığında sağlık çalışanlarında yüksek oranda tespit edilmiştir. OUAS açısından yüksek riske sahip olmanın HBS için risk faktörü olabilmesi nedeni ile özellikle eşlik eden hastalık varlığında sağlık çalışanlarının başta HBS ve OUAS olmak üzere uyku bozuklukları açısından taranması ve bilinçlendirilmesi gerektiği düşünüldü.Introduction: To investigate the frequency of restless Leg Syndrome (RLS) in healthcare workers and the relation between the effective factors. Material and Method: Totally 266 doctors, nurses, and midwives were included into this cross-sectional study. Two hundred thirteen of study group were reached. The questionnaires about demographic data, socioeconomic factors, smoking, and alcohol status, co-morbidities, sleep behaviours, and diagnostic criteria, and severity of RLS, and the risk of obstructive sleep apnea syndrome (OSAS) were applied by face to face interview. Results: Forty nine of the cases were male, and 164 were female. Fifty one of cases were doctors, 162 were nurses, and midwives. The frequency of RLS was 18.3% in health care workers. The frequency of RLS was not statistically different between genders. Twenty three of 39 cases diagnosed RLS had family history. The rate of being late for work was high, median sleep time was short, and sleep latency was high in RLS diagnosed cases. The ratio of high risk for OSAS was high in RLS diagnosed cases. The results of logistic regression analysis showed that having high risk for OSAS, and presence of co-morbidities were independent risk factors for RLS. Conclusion: The rate of RLS was determined high in health care workers. It is thought that because having high risk for OSAS may be a risk factor for RLS, especially in the presence of co-morbidities, health care workers must query for sleep disorders as RLS and OSAS, and they must be aware of these conditions
    corecore