The Effect of Academicians’ Self-Efficacy Perception on Their Voice Behaviour

The current study examined the antecedents which lead employees to engage in voice behavior. Individual factors that encourage employees to speak up were investigated. Specifically, “Self-Efficacy” was expected to be positively related to “voice behavior”. A secondary dataset collected via survey method was used in this paper. A stratified sampling approach was used to gather data from 496 academicians who worked in twenty-eight universities in Istanbul. All analyses were conducted at the individual level. The results showed that self-efficacy and employee voice were positively related.

Borsa İstanbul’da İşlem Gören Banka Hisse Senetlerinin Volatilite Analizi

Amaç – Karar alma sürecine olan etkisinden dolayı finans sektöründe volatilite önem arz etmektedir. Bu çalışmada, Borsa İstanbul’da işlem gören seçilmiş banka hisse senetlerinin volatilitelerinin zaman değişimi özelliklerinin ortaya konulması amaçlanmaktadır. Yöntem – Bu çalışmada, Bist100 endeksi (XU100) ve Borsa İstanbul’da işlem gören seçilmiş 11 banka hisse senedinin 2002-2019 yılları arası günlük kapanış verileri kullanılmış olup veriler Borsa İstanbul’dan temin edilerek eviews ekonometrik analiz programında analiz edilmiştir. Hisse senetlerinin günlük volatilitesi yirmi günlük hareketli ortalama kullanılarak hesaplanmıştır. Bu çalışmada Nelson (1991) tarafından sunulan EGARCH (1,1) -M modeli kullanılmıştır. Bulgular – Elde edilen bulgular sonucu, hisse senetlerinin volatilitesinin zaman içerisinde oldukça yüksek olduğu ve bankadan bankaya önemli ölçüde farklılıklar gösterdiği ortaya konulmuştur. Elde edilen sonuçlara göre, tahmini koşullu standart sapmanın üç bankanın koşullu getirileri üzerinde olumlu etkisi olduğu görülürken, sekiz banka içinse olumsuz etkisi vardır. Analiz edilen hisse senetlerinin getirilerinin koşullu oynaklığında herhangi bir asimetri olup olmadığına bakıldığında elde edilen bulgular, Black (1976) tarafından ortaya konulan ve asimetrik katsayılar negatif olduğunda ifade edilen kaldıraç etkisiyle uyumludur. Tartışma – Bu çalışmayla elde edilen sonuçlar istatistiksel olarak anlamlı ve asimetrik etkiyi ortaya koymaktadır. Yirmi günlük hareketli ortalamaların volatiliteleri geniş bir aralıkta dalgalanmaktadır. Bu çalışmayla, finansal varlık yönetimi ve risk yönetimi açısından katkı sağlayan sonuçlar elde edilmiştir

Borsa İstanbul’da İşlem Gören Banka Hisse Senetlerinin Volatilite Analizi

Amaç – Karar alma sürecine olan etkisinden dolayı finans sektöründe volatilite önem arz etmektedir. Bu çalışmada, Borsa İstanbul’da işlem gören seçilmiş banka hisse senetlerinin volatilitelerinin zaman değişimi özelliklerinin ortaya konulması amaçlanmaktadır. Yöntem – Bu çalışmada, Bist100 endeksi (XU100) ve Borsa İstanbul’da işlem gören seçilmiş 11 banka hisse senedinin 2002-2019 yılları arası günlük kapanış verileri kullanılmış olup veriler Borsa İstanbul’dan temin edilerek eviews ekonometrik analiz programında analiz edilmiştir. Hisse senetlerinin günlük volatilitesi yirmi günlük hareketli ortalama kullanılarak hesaplanmıştır. Bu çalışmada Nelson (1991) tarafından sunulan EGARCH (1,1) -M modeli kullanılmıştır. Bulgular – Elde edilen bulgular sonucu, hisse senetlerinin volatilitesinin zaman içerisinde oldukça yüksek olduğu ve bankadan bankaya önemli ölçüde farklılıklar gösterdiği ortaya konulmuştur. Elde edilen sonuçlara göre, tahmini koşullu standart sapmanın üç bankanın koşullu getirileri üzerinde olumlu etkisi olduğu görülürken, sekiz banka içinse olumsuz etkisi vardır. Analiz edilen hisse senetlerinin getirilerinin koşullu oynaklığında herhangi bir asimetri olup olmadığına bakıldığında elde edilen bulgular, Black (1976) tarafından ortaya konulan ve asimetrik katsayılar negatif olduğunda ifade edilen kaldıraç etkisiyle uyumludur. Tartışma – Bu çalışmayla elde edilen sonuçlar istatistiksel olarak anlamlı ve asimetrik etkiyi ortaya koymaktadır. Yirmi günlük hareketli ortalamaların volatiliteleri geniş bir aralıkta dalgalanmaktadır. Bu çalışmayla, finansal varlık yönetimi ve risk yönetimi açısından katkı sağlayan sonuçlar elde edilmiştir

The comparison of bone mineral density in primary hyperparathyroidim, vitamin D induced secondary hyperparathyroidism, and patients with both condition: a single center experience

Background: To compare bone mineral densities via dual energy X-ray absorptiometry method (DXA) between various hyperparathyroidism (HPT) types such as primary, vitamin D induced secondary, and both conditions.Methods: Participants who were aged between 18-45 years and had elevated parathyroid hormone levels were included. After initial evaluations, patients were divided into 3 groups according to diagnoses: primary HPT (pHPT), vitamin D induced secondary HPT (sHPT), and combined (primary+secondary) one. In addition to the bone mineral density (BMD), demographic and laboratory datas were recorded.Results: Of 166 patients, 147 of the patients were female, 19 were male, and average age was 38.10±7.24 years. Significant difference was found in terms of age (p=0.03) between pHPT and sHPT. Blood calcium, PTH, 25-OH vitamin D, and daily urine calcium excretion levels were significantly higher and phosphorus levels were lower in the pHPT group compared to the sHPT and combined disease group. Both T and Z scores of the pHPT group were significantly lower than the sHPT group especially in the lumbar region. However, no significant difference was noted between pHPT and combined disease group with respect to T and Z scores in all regions.Conclusions: The results of this study indicate that pHPT has a significantly worse impact on skeletal mineral density particularly in the lumbar region than sHPT. The addition of vitamin D deficiency to the clinical picture seems to have no significant influence on BMD in pHPT. To confirm and clarify these findings, prospective studies with larger number of participants are needed

Bioengineered embryoids mimic post-implantation development in vitro.

The difficulty of studying post-implantation development in mammals has sparked a flurry of activity to develop in vitro models, termed embryoids, based on self-organizing pluripotent stem cells. Previous approaches to derive embryoids either lack the physiological morphology and signaling interactions, or are unconducive to model post-gastrulation development. Here, we report a bioengineering-inspired approach aimed at addressing this gap. We employ a high-throughput cell aggregation approach to simultaneously coax mouse embryonic stem cells into hundreds of uniform epiblast-like aggregates in a solid matrix-free manner. When co-cultured with mouse trophoblast stem cell aggregates, the resulting hybrid structures initiate gastrulation-like events and undergo axial morphogenesis to yield structures, termed EpiTS embryoids, with a pronounced anterior development, including brain-like regions. We identify the presence of an epithelium in EPI aggregates as the major determinant for the axial morphogenesis and anterior development seen in EpiTS embryoids. Our results demonstrate the potential of EpiTS embryoids to study peri-gastrulation development in vitro

Reducing the environmental impact of surgery on a global scale: systematic review and co-prioritization with healthcare workers in 132 countries

Abstract Background Healthcare cannot achieve net-zero carbon without addressing operating theatres. The aim of this study was to prioritize feasible interventions to reduce the environmental impact of operating theatres. Methods This study adopted a four-phase Delphi consensus co-prioritization methodology. In phase 1, a systematic review of published interventions and global consultation of perioperative healthcare professionals were used to longlist interventions. In phase 2, iterative thematic analysis consolidated comparable interventions into a shortlist. In phase 3, the shortlist was co-prioritized based on patient and clinician views on acceptability, feasibility, and safety. In phase 4, ranked lists of interventions were presented by their relevance to high-income countries and low–middle-income countries. Results In phase 1, 43 interventions were identified, which had low uptake in practice according to 3042 professionals globally. In phase 2, a shortlist of 15 intervention domains was generated. In phase 3, interventions were deemed acceptable for more than 90 per cent of patients except for reducing general anaesthesia (84 per cent) and re-sterilization of ‘single-use’ consumables (86 per cent). In phase 4, the top three shortlisted interventions for high-income countries were: introducing recycling; reducing use of anaesthetic gases; and appropriate clinical waste processing. In phase 4, the top three shortlisted interventions for low–middle-income countries were: introducing reusable surgical devices; reducing use of consumables; and reducing the use of general anaesthesia. Conclusion This is a step toward environmentally sustainable operating environments with actionable interventions applicable to both high– and low–middle–income countries

Konservatuvarların piyano sanat dallarında belirlenen lisans öncesi zorunlu eserlerin ölçme ve değerlendirilmesi üzerine bir inceleme

Ülkemizde ve dünyada karşılaşabileceğimiz zorunlu eserler (morceaux imposés), konservatuvarlarda veya müzik okullarındaki sınavlarda ya da çalgı yarışmalarında değerlendirme yöntemlerinden birisi olarak kullanılmaktadır. Bu yöntemle adaylardan temel olarak teknik yeterlilik, müzikalite, ezber ve diğer bilgilerini kendilerine verilen kısıtlı bir süre içerisinde çalışarak sunmaları beklenmektedir. Adayların verilen süreyi verimli kullanıp kullanmadığı, planlı ve doğru bir çalışma yöntemi uygulayıp uygulamadığı, verilen kısıtlı süre içerisinde çalışılan eserin hangi seviyede icra edildiği gözlemlenerek adayın deşifre ve teknik yeterlilik seviyesinin anlaşılması amaçlanmaktadır.Belirlenen zorunlu eserlerin seviyeleri her okul veya yarışmada farklılık göstermekte ve buna bağlı olarak verilen çalışma süresi de değişebilmektedir. Bu çalışmayla ülkemizde karşımıza çıkabilecek olan bu evrensel değerlendirme yönteminin öğretim elemanları tarafından nelere dikkat edilerek değerlendirildiği ve ne şekilde çalışılarak istenilen sonuca ulaşılacağı yönündeki sorulara cevap aranmıştır. Çalışmanın kapsamı ülkemiz konservatuvarlarındaki piyano anasanat dalı öğrencilerinin üniversite öncesi çalışmaları gereken zorunlu eserler olarak sınırlandırılmıştır. Bu değerlendirme yönteminin uygulandığı üç farklı konservatuvardan üçer öğretim elemanlarının görüşleri alınmış ve incelenmiştir. Öğretim elemanlarından alınan bilgiler doğrultusunda zorunlu eserlerin seçimleri, çalışma süreci ile ölçme ve değerlendirme kriterleri gibi bilgiler elde edilip çalışma içerisinde detaylı bir şekilde sunulmuştur.Görüşme formlarından elde edilen verilere göre çalışma sürecine yardımcı olacağının belirtilmesi üzerine tezin ilk bölümünde önceki yıllarda sorulmuş zorunlu eserler arasından seçilmiş parçaların bestecileri ve dönemleri hakkında bilgiler yer almaktadır. Eserlerin incelemelerini konu alan ikinci bölümde ise müziği anlamada ve yorumlamada büyük rol oynaması ve özellikle eser incelemesinin ezberlemeye katkısının kuvvetli olması sebebiyle eserlerin türleri hakkında bilgi verilerek genel incelemeleri yapılmıştır. Üçüncü bölümünde öğrenme süreci ve çalışma yöntemleri işlenmiş ve eserlerin çalışılmasında yardımcı olacak alıştırma örnekleri sunulmuştur. Tezin son bölümünde ise elde edilen bilgiler ve öneriler maddeler halinde sunulmuştur. Ölçme ve değerlendirmeyi etkileyen unsurlar belirlenerek tablolaştırılıp önemine göre sıralanmıştır. Bu çalışma ile tüm dünyada karşılaşılabilecek evrensel bir değerlendirme yöntemi olan zorunlu eser hazırlık sürecinin en kısa sürede ve en etkili biçimde değerlendirilmesi amaçlanmıştır.In conservatories and music schools in our country and worldwide, compulsory pieces (morceaux imposés) are used as one of the evaluation methods in exams or instrumental competitions. Through this method, candidates are expected to present their technical proficiency, musicality, memorization, and other knowledge within a limited time frame. The efficient use of the given time, adherence to a planned and effective practice method, and the performance level of the practiced piece within the given time are observed to assess the candidate's decoding and technical proficiency levels.The levels of the designated compulsory pieces vary in each school or competition, and accordingly, the allocated practice time can also vary. With this study, answers were sought regarding how this universal evaluation method, which may be encountered in our country, is assessed by teaching staff and how to achieve the desired outcome through effective practices. The scope of the study was limited to the compulsory pieces required in the pre-university studies of piano major students in our country's conservatories. Opinions of three teaching staff members from three different conservatories, where this evaluation method is applied, were collected and analyzed. Based on the information obtained from the teaching staff, details regarding the selection of compulsory pieces, the practice process, and the criteria for measurement and evaluation were presented comprehensively within the study.The first chapter of the thesis includes information about the composers and periods of selected pieces from previous years' compulsory repertoire, based on the indication that it will assist in the study process according to the data obtained from the interview forms. The second chapter, focusing on the analysis of the pieces, provides general analyses by providing information about the types of pieces, considering their significant role in understanding and interpreting music, and especially their strong contribution to memorization through analysis. The third chapter discusses the learning process and study methods, along with the presentation of exercise examples that will aid in practicing the pieces. In the final chapter of the thesis, the gathered information and recommendations are presented in a structured manner. Factors influencing measurement and evaluation are identified, tabulated, and ranked according to their importance. The aim of this study is to evaluate the preparatory process of compulsory pieces, a universally applicable evaluation method that can be encountered worldwide, in the most efficient and effective manner.&nbsp;</p