12 research outputs found

    The role of the locus of control to the relatıonshıp between self-esteem and submıssıve behavıour

    Get PDF
    Bu araştırmanın amacı, 11-18 yaş aralığındaki ergenlerin cinsiyeti kontrol edildiğinde, benlik saygısı düzeyinin boyun eğme davranışı düzeyini yordayıcı ilişkisinde denetim odağının aracı rolünün değerlendirilmesidir. Araştırmanın yönteminde, uygun örnekleme ile oluşturulan çalışma grubunda, ölçme araçlarından elde edilen veriler üzerinde, SPSS programı kullanılarak regresyon analizleri yapılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu Samsun’da yaşayan 11 ve 18 yaş aralığındaki ergenler oluşturmuştur. Çalışma grubundaki 336 katılımcıya, Coopersmith Benlik Saygısı, Kontrol Odağı ve Boyun Eğme Davranışı ölçme araçları uygulanmıştır. Cinsiyet kontrol edildiğinde, benlik saygısının boyun eğme davranışının düzeyini yordayıcı ilişkisinde, denetim odağının aracı rolünün olduğu görülmüştür. Sobel testle değerlendirilen, kısmi aracı ilişkinin negatif yönde olduğu belirlenmiştir. Sonuç olarak araştırma bulgularına göre yapılan değerlendirmelerde, benlik saygısı arttıkça boyun eğme davranışı düzeyinin düştüğü, devreye aracı rolüyle içten denetim odağı girdiğinde boyun eğme davranışı düzeyinin daha fazla düştüğü; benlik saygısı azaldıkça boyun eğme davranışı düzeyinin arttığı, devreye aracı rolüyle dıştan denetim odağı girdiğinde boyun eğme davranışı düzeyinin daha fazla arttığı değerlendirilmiştir.In this study, it was examined the mediator correlation of the locus of control in the relationship between the self-esteem and submissive behaviours on the adolescents aged between 11 and 18 years. The study group consisted of adolescents aged between 11 and 18, who were determined with appropriate sampling method. In the study, Coopersmith Self-Esteem, Locus of Control and Submissive Behaviour measurement scales were applied to 336 participants. Psychometric and descriptive analysis were analysed by the means of SPSS program. Hypotheses were evaluated by regression analysis. When the gender of the 11-18 age groups was controlled, the level of self-esteem was predictive of the level of submissive behaviour. This relationship appeared to be negative. When the mediator role of the locus of control added on the model, it was seen that there was a decrease in the submissive behaviour value. Values were interpreted as a partial mediator relationship. The partial mediator relationship, which was evaluated by Sobel test, was found to be negative. According to the results, the level of submissive behaviour at a high level of self-esteem was low. It was evaluated that the level of submissive behaviour was lower when the level of internal locus of control was higher. The higher the level of self-esteem and the more internal locus of control were, the lower the level of submissive behaviour level was

    Lithium intoxication related multiple temporary ecg changes: A case report

    Get PDF
    Lithium is a widely used mood stabilizer, which may cause cardiac side effects. In this article, we present the case of a 39-year-old woman who had presented with pre-syncope and developed multiple ECG abnormalities that are caused by lithium intoxication and are disappeared after hemodialysis

    Problematic social networks use: quantitative and qualitative analysis

    No full text
    Text in Turkish; Abstract: Turkish and EnglishIncludes bibliographical references (leaves 133-151)xv, 164 leavesSosyal ağların işlevsel olmayan kullanımının bilişsel, duygusal ve sosyal düzeyde birtakım sınırlılıklarla ilişkili olabileceği ifade edilmiştir. Davranışsal bağımlılıklarla ilişkili I-PACE modeline göre yüksek düzeyde dürtüsellik, anksiyete, depresyon ve aşerme yaşayanlarda sosyal ağların sorunlu kullanımının gelişme olasılığı bulunduğu bildirilmiştir. Araştırmanın amacı sosyal ağların sorunlu kullanımıyla depresyon, anksiyete, dürtüsellik, yaşantısal kaçınma ve aşerme arasındaki ilişki örüntüsünün incelenmesidir. Araştırmada nicel ve nitel yöntemler kullanılmıştır. On sekiz ve kırk beş yaş aralığında bin yüz kırk katılımcı araştırma grubunda yer almıştır. Depresyon, anksiyete ve dürtüsellik ile sosyal ağların sorunlu kullanımı arasındaki ilişkide aşermenin aracı rolü; yaşantısal kaçınmanın düzenleyici rolü incelenmiştir. Çalışmanın sonuçları göstermiştir ki (1) anksiyete ve motor dürtüsellik ile sosyal ağların sorunlu kullanımı ilişkisinde aşermenin aracı rolü bulunurken; depresyon, plan yapmama ve dikkatle ilişkili dürtüsellik ile sosyal ağların sorunlu kullanımı ilişkisinde aşermenin aracı rolü gözlenmemiştir. (2) Depresyon ile sosyal ağların sorunlu kullanımı ilişkisinde yaşantısal kaçınmanın düzenleyici rolü gözlenirken; anksiyete, plan yapmama, motor dürtüsellik ve dikkatle ilişkili dürtüsellik ile sosyal ağların sorunlu kullanımı arasındaki ilişkide yaşantısal kaçınmanın düzenleyici rolü bulunamamıştır. (3) Nitel yöntem sonuçlarında sosyal ağları sorunlu düzeyde kullananların sosyal ağlarla ilişkili zihinsel uğraş, duygudurum değişikliği, tolerans, yoksunluk, çatışma, başarısız bırakma girişimi ve sosyal ağlara yönelik aşerme yaşadıkları değerlendirilmiştir. Ayrıca gelişmeleri/fırsatları kaçırma korkusu, ketleme kontrol güçlüğü, ipucu reaktivitesi, yadsıma/inkâr, dikkat dağıtma/bastırma, duygudurum düzenleyememe, olumsuz duygulanım, davranışsal kaçınma ve bağımlılık süreçlerinin yaşanıldığı sonucuna varılmıştır. Sosyal ağların sorunlu kullanımının psikososyal incelenmesi ve tedavisinde depresyon, anksiyete, motor dürtüsellik, yaşantısal kaçınma; sosyal ağlarla ilişkili zihinsel uğraş, duygudurum değişikliği, tolerans, yoksunluk, çatışma, başarısız bırakma girişimleri ve sosyal ağlara yönelik aşerme süreçlerinin değerlendirilmesi önerilmiştir.It has been stated that the dysfunctional use of social networks may be related to some complaints about cognitive, emotional and social. According to the I-PACE model associated with behavioral addictions, it has been reported that problematic social networks use (PSNU) is likely to develop in those who experience high levels of impulsivity, anxiety, depression and craving. The aim of the study is to examine the relationship pattern between PSNU and depression, anxiety, impulsivity, experiential avoidance (EA) and craving. Quantitative and qualitative methods were used in the research. One thousand one hundred forty participants between the ages of eighteen and forty five were included in the research. Mediator role of craving in the relationship between depression, anxiety, impulsivity and PSNU; the moderator role of EA was examined. The results of the study showed that (1) while craving was found a mediating role in the relationship between anxiety motor impulsivity and PSNU; No mediator role of craving was observed in the relationship between depression, non planning and attention impulsivity and PSNU. (2) While the moderator role of EA was observed in the relationship between depression and PSNU; No moderator role of EA was found in the relationship between anxiety, non planning, motor impulsivity, attention impulsivity and PSNU. (3) In the results of the qualitative method, it was showed that those who use social networks at a problematic level salience, mood modification, tolerance, withdrawal, conflict, relapse and craving. In addition, it was concluded that fear of missing out (FOMO), inhibition control difficulty, cue reactivity, denial, distraction, dysregulated mood, negative affect, behavioral avoidance and addiction processes were experienced. It has been suggested that depression, anxiety, motor impulsivity, EA, craving, salience, mood modification, tolerance, withdrawal, conflict, relapse could evaluated in psychosocial examination and treatment of PSNU

    Some properties of algebras with a bounded approximate unit element

    No full text
    Bu çalışmada Riesz cebirleri ve bu cebirlerin en önemli sınıflarından olan cebirlerinin temel özellikleri araştırılarak herhangi bir sınırlı yaklaşık birimlicebirlerinin karakterizasyonu için yeter ve gerek koşullar araştırılmıştır. Çalışma dört bölümden oluşmaktadır: Birinci bölümde, temel tanım ve teoremler verilerek Riesz uzaylarının temel özellikleri ve bu uzaylar üzerinde tanımlanan çeşitli dönüşümler, Riesz cebirleri ve temel özellikleri ile bazı önemli sınıflar tanımlanarak bu sınıflar incelenmiştir. İkinci bölümde, Jamel Jaber in " algebras with bounded approximate unit" (Jaber, 2014) çalışması esas alınarak özellikle çalışmamızın temelini teşkil eden cebir sınıfı detaylı bir şekilde incelenip bu cebir sınıfının sınırlı yaklaşık birimli olması durumunda ne gibi özelliklere sahip olduğu işlenmiştir. Çalışmanın üçüncü bölümünde, bu çalışmadan elde edilen sonuçlar verilmiştir. Son bölümde ise sınırlı yaklaşık birim elamana sahip cebirleri için önerilerde bulunulmuştur. In this work, the main properties of Riesz algebras and algebras which are the most important classes of these algebras are investigated and a necessary and sufficient condition for a characterization of algebras with a bounded approximate unit are examined. The study consists of four parts: In first part, given by the basic definitions and theorems, main properties of Riesz spaces and various transformations defined on these spaces, Riesz algebras and the main properties of that and also some important classes are defined and examined. In the second part, based on Jamel Jaber's study entitled " algebras with a bounded approximate unit" (Jaber, 2014), especially investigating the class of algebra, which constitutes the basis of the our study, in details, the characteristics of this algebra class with a bounded approximate unit are examined. In the third part of the study, the results obtained in this study were given. In the last part, some proposals were made for algebras with a ?? -bounded approximate unit element. 2017

    Psikososyal risk yatkınlığı olan ergenlerin benlik algılarını geliştirici grup çalışması

    No full text
    Psikososyal risk yatkınlığı olan ergenlerin benlik algılarını geliştirmeye yönelik olarak hazırlanılan psikososyal grup çalışmasının, ergenlerin olumlu benlik algılarını geliştirici bir etki yapıp yapmayacağının bilinmemesi bu araştırmanın problemini oluşturmaktadır. Araştırmanın amacı, psikososyal risk yatkınlığı olan ergenlere yönelik olarak olumlu benlik algısını geliştirme amacıyla hazırlanılan psikososyal grup çalışmasının, ergenlerin olumlu benlik algısı üzerindeki geliştirici etkisini belirlemektir. Çalışma, İstanbul Gaziosmanpaşa Atatürk Lisesi, lise 2. sınıf öğrencisi, yaşları 15-17 arasında değişen, 5 kız, 6 erkek, toplam 11 ergenle gerçekleştirilmiştir. Çalışma grubunu oluşturmak amacıyla Gaziosmanpaşa Atatürk Lisesi lise 2. sınıf öğrencileri üzerinde tarama çalışması yapılmıştır. Bu süreçte araştırmacı tarafından geliştirilen “Ön Görüşme Formu” kullanılmıştır. Psikososyal grup çalışmasının gereği, ergenler arasında akran etkileşimi sağlamak, ilişkisel model öğrenmeler için uygun ortamı oluşturmak amacıyla, psikososyal çevreye bağlı risk düzeyi yüksek 6 ergen, risk düzeyi orta 2 ergen, risk düzeyi düşük 3 ergen çalışma grubuna alınmıştır. Ön Görüşme Formu, Offer Benlik İmgesi Ölçeği uygulanmıştır. Uygulama öncesi öntest olarak Ön Görüşme Formu ve Offer Benlik İmgesi Ölçeği; uygulama sonrasında son test olarak tekrar Offer Benlik İmgesi Ölçeği uygulanmıştır. İstatistiki işlemler SPSS programıyla bilgisayar ortamında yapıldı, wilcoxon tekniği kullanıldı, Offer Benlik İmgesi Ölçeği öntest ve son test alt ölçekleri arasında .05 düzeyinde, çalışmanın amaçları doğrultusunda fark arandı. Psikososyal grup çalışması 8 oturumdan oluşmaktadır, oturumlar haftada bir düzenlenildi. Her oturum yaklaşık olarak 1 saat sürdü. Psikososyal risk yatkınlığı olan ergenlerin olumlu benlik algılarını geliştirmeye yönelik olarak yapılandırılmış olan grup çalışmasında, kendini tanıma, karar verme, kendini ortaya koyma, iletişim engelleri, olumsuz duygularla baş etme becerileri üzerinde çalışılmıştır. Psikososyal risk yatkınlığı olan ergenlerin benlik algılarını geliştirmeye yönelik olarak geliştirilen grup çalışmasının, ergenlerin benlik algılarının aile ilişkileri, dürtü kontrolü, bireysel değerler, başetme gücü, çevre doyumu, sosyal ilişkiler ve ruh sağlığıyla ilişkili boyutlarında ergenlerin olumlu benlik algılarında beklenilen doğrultuda farklılaşmanın ortaya çıkmasında etkili olmuştur. Psikososyal risk yatkınlığı olan ergenlerin olumlu benlik algılarını geliştirmeye yönelik olarak geliştirilen grup çalışmasının, ergenlerin olumlu benlik algılarında, beklenilen doğrultuda farklılaşmanın ortaya çıkmasında etkili olmuştur

    Evaluation of Stigma of Mental Illnesses: A Review

    No full text
    Stigma is the society's development of prejudiced attitudes and behaviors against the individual due to the diagnosis and treatment associated with mental illnesses, and the individual's exposure to discrimination within the social group. Stigma can be observed as social and internalized. Social stigma can limit people's opportunities, options and competitive conditions. Internalized stigma is the internalization of beliefs related to the prejudiced and discriminatory approach of the environment by the individual. Social and internalized stigmatization processes are related to self-esteem. It has been stated that patient relatives are also exposed to stigmatization along with individuals who have mental illness, and stigmatization reduces the possibility of recovery in mental illnesses. Considering the relevant research findings, it is understood that there is a need to struggle individually and socially against stigma in order to prevent the increase in the negative consequences of mental illness and the development of comorbidities, to strengthen functional behaviors during the treatment process and to increase social support. Informing patients, patient's family, mental health workers and the society, encouraging social change and new research on the subject can be considered as methods of struggle with stigma. In this review, the stigmatization process, social and internalized stigma, the relationship between psychopathology and self-esteem with internalized stigma, stigma and the patient's family, status of stigma over time, status of stigma according to societies, and the relationship of stigma with mental health services were evaluated. In this review, the stigmatization process, social and internalized stigma, the relationship between psychopathology and self-esteem with internalized stigma, stigma and the patient's family, status of stigma over time, status of stigma according to societies, and the relationship of stigma with mental health services were evaluated

    Psikososyal risk yatkınlığı olan ergenlerin benlik algılarını geliştirici grup çalışması

    No full text
    ÖZETPsikososyal risk yatkınlığı olan ergenlerin benlik algılarını geliştirmeye yönelik olarak hazırlanılan psikososyal grup çalışmasının, ergenlerin olumlu benlik algılarını geliştirici bir etki yapıp yapmayacağının bilinmemesi bu araştırmanın problemini oluşturmaktadır. Araştırmanın amacı, psikososyal risk yatkınlığı olan ergenlere yönelik olarak olumlu benlik algısını geliştirme amacıyla hazırlanılan psikososyal grup çalışmasının, ergenlerin olumlu benlik algısı üzerindeki geliştirici etkisini belirlemektir. Çalışma, İstanbul Gaziosmanpaşa Atatürk Lisesi, lise 2. sınıf öğrencisi, yaşları 15-17 arasında değişen, 5 kız, 6 erkek, toplam 11 ergenle gerçekleştirilmiştir. Çalışma grubunu oluşturmak amacıyla Gaziosmanpaşa Atatürk Lisesi lise 2. sınıf öğrencileri üzerinde tarama çalışması yapılmıştır. Bu süreçte araştırmacı tarafından geliştirilen “Ön Görüşme Formu” kullanılmıştır. Psikososyal grup çalışmasının gereği, ergenler arasında akran etkileşimi sağlamak, ilişkisel model öğrenmeler için uygun ortamı oluşturmak amacıyla, psikososyal çevreye bağlı risk düzeyi yüksek 6 ergen, risk düzeyi orta 2 ergen, risk düzeyi düşük 3 ergen çalışma grubuna alınmıştır. Ön Görüşme Formu, Offer Benlik İmgesi Ölçeği uygulanmıştır. Uygulama öncesi öntest olarak Ön Görüşme Formu ve Offer Benlik İmgesi Ölçeği; uygulama sonrasında son test olarak tekrar Offer Benlik İmgesi Ölçeği uygulanmıştır. İstatistiki işlemler SPSS programıyla bilgisayar ortamında yapıldı, wilcoxon tekniği kullanıldı, Offer Benlik İmgesi Ölçeği öntest ve son test alt ölçekleri arasında .05 düzeyinde, çalışmanın amaçları doğrultusunda fark arandı. Psikososyal grup çalışması 8 oturumdan oluşmaktadır, oturumlar haftada bir düzenlenildi. Her oturum yaklaşık olarak 1 saat sürdü. Psikososyal risk yatkınlığı olan ergenlerin olumlu benlik algılarını geliştirmeye yönelik olarak yapılandırılmış olan grup çalışmasında, kendini tanıma, karar verme, kendini ortaya koyma, iletişim engelleri, olumsuz duygularla baş etme becerileri üzerinde çalışılmıştır. Psikososyal risk yatkınlığı olan ergenlerin benlik algılarını geliştirmeye yönelik olarak geliştirilen grup çalışmasının, ergenlerin benlik algılarının aile ilişkileri, dürtü kontrolü, bireysel değerler, başetme gücü, çevre doyumu, sosyal ilişkiler ve ruh sağlığıyla ilişkili boyutlarında ergenlerin olumlu benlik algılarında beklenilen doğrultuda farklılaşmanın ortaya çıkmasında etkili olmuştur. Psikososyal risk yatkınlığı olan ergenlerin olumlu benlik algılarını geliştirmeye yönelik olarak geliştirilen grup çalışmasının, ergenlerin olumlu benlik algılarında, beklenilen doğrultuda farklılaşmanın ortaya çıkmasında etkili olmuştur

    Iraksak düşünme öz değerlendirme ölçeği’nin geliştirilmesi

    No full text
    The aim of this study is to develop a scale for determining the divergent thinking self-assessment levels of adults over 18 years of age. In line with the aim of the present study, a 28-item-trial form was applied to the participants. Exploratory factor analysis based on the method of oblique rotation revealed that the scale had a 21-item and two-factor components structure. Subdimensions are entitled as rationality and subjectivity. The eigenvalue of the rationality subdimension was found to be 6.90. The eigenvalue of the subjectivity sub-dimension was found to be 3.94. The total variance of the two-factor structure was found to be about 50.66%. The Cronbach coefficient score for the whole scale was.91. The Cronbach coefficient reliability scores for the sub-scales of rationality and subjectivity were .92 and .85, respectively. Moreover, item correlation coefficients were above .50 for all the items of the form. Consequently, validity and reliability analysis indicate that the final form can measure the levels of divergent thinking selfassessment of the participants. The Divergent Thinking Self-Assessment Scale may provide an opportunity to reveal whether there is a relationship between self-assessment scale and performance assessment scale on divergent thinking, which can be a suggestion for further studies. The Divergent Thinking Self-Assessment Scale is considered to contribute to the studies related to creativity and divergent thinking.Bu araştırmanın amacı, 18 yaş üstü, yetişkinlerin ıraksak düşünme öz değerlendirme düzeylerini belirlemeye yönelik bir ölçme aracı geliştirmektir. Iraksak düşünme becerileri, yaratıcı düşünme ve yenilikler üretme ile ilişkilidir. Iraksak düşüncenin değerlendirilmesi için geliştirilmiş farklı testler bulunmaktadır. Bu araştırmada geliştirilen ölçme aracında, birey kendisini değerlendirmektedir, kişiler kendilerini ıraksak düşünce bağlamında ne düzeyde yeterli gördüklerini ortaya koymaktadır. Çalışmanın amaçları doğrultusunda 28 maddeden oluşan deneme formu katılımcılara uygulanmıştır. Oblik döndürme yöntemine dayalı açımlayıcı faktör analizi çalışmaları ölçeğin 21 maddeli, iki faktörlü bir yapıya sahip olduğunu ortaya koymuştur. Alt boyutlar; akıcılık ve öznellik olarak adlandırılmıştır. Ölçeğin akılcılık alt boyutunun özdeğeri 6.90, öznellik alt boyutunun özdeğeri 3.94 olarak bulunmuştur. Elde edilen iki faktörlü yapının toplam varyansı % 50.66 düzeyindedir. Ölçeğin tamamına ait cronbach α güvenirlik katsayısı .91 iken alt boyutlara ait cronbach α güvenirlik katsayısı akılcılık için .92 öznellik için .85’dir. Ayrıca madde toplam korelasyonları tüm maddeler için .50’nin üzerindedir. Sonuç olarak geçerlik ve güvenirliğe ilişkin bulgular ulaşılan nihai formun, ıraksak düşünce öz değerlendirme düzeyini ölçebileceğine işaret etmektedir. Bu çalışmadan elde edilen ölçek, bireylerin ıraksak düşünme becerilerini değerlendirmelerine olanak sağlamaktadır. Iraksak düşünme gibi farklı düşünme becerilerini değerlendiren ölçüm araçlarının sayısının arttırılması, konu ile ilgili modellerin ve teorilerin geliştirilmesine olanak sağlayabilir. Iraksak Düşünme Öz Değerlendirme Ölçeği'nin yaratıcılık ve ıraksak düşünme ile ilgili çalışmalara katkı sağlayacağı düşünülmektedir.Publisher's Versio

    Electrosprayed chitosan-coated alginate-pectin beads as potential system for colon-targeted delivery of ellagic acid

    No full text
    Background: Ellagic acid (EA), a potent dietary antioxidant, has limited bioavailability owing to its rapid absorption in the stomach and small intestine, and EA is transformed to more bioavailable compounds - urolithins - in the colon. An encapsulation system that sustains the release of EA in the gastrointestinal system and delivers more EA into the colon could improve the oral bioavailability of EA. Electrosprayed EA-loaded alginate-pectin beads were produced and coated with low- (LC) and high-molecular-weight chitosan (HC). The EA release from uncoated and coated beads under simulated gastrointestinal conditions was evaluated. The samples were characterized by particle size, gel strength, scanning electron microscopy (SEM) and Fourier transform infrared (FTIR) analysis. Results: The encapsulation efficiency (EE%) of EA ranged from 49.53% to 69.85% for uncoated beads, which was elevated up to 86.50% by coating, and LC coating provided higher EE%. Pectin addition to alginate and chitosan coating reduced the gel strength and changed the size depending on the molecular weight of chitosan. SEM images of pectin-added beads showed fewer cracks but more wrinkles, and chitosan coating presented more aggregated surfaces. The ionic interaction of alginate-pectin-chitosan and the entrapment of EA were confirmed by FTIR. In the gastric medium, EA release was very low from uncoated beads (15.2-19.8%), and totally restricted by chitosan coating. In the intestinal stage, EA release from LC-coated alginate-pectin beads was only 18%, and it was between 55% and 65% for uncoated or HC-coated counterparts. Conclusion: The LC-coated alginate-pectin beads could be further explored as a potential system for colon-targeted delivery of EA. © 2021 Society of Chemical Industry
    corecore