268 research outputs found
Functions of the suffix –(y)a in old anatolian Turkish within the framework of functional and dependency grammar theories: The example of divan of Yunus Emre
Dilde niyet, istek, olasılık, yeterlilik, gereklilik vb. ifadelerin alıcıya ulaşmasını sağlamakla görevli çeşitli birimler bulunmaktadır. Dildeki bu birimlerden biri de -(y)A ekidir. Eski Anadolu Türkçesi metinlerinde temel işlevi istek bildirmek olan -(y)A ekinin bu işlevi dışında gereklilik, yeterlilik, şart, zaman, amaç, durum gibi farklı anlam alanlarını karşılayacak biçimde kullanıldığı görülmüştür. Bu doğrultuda elinizdeki çalışma, -(y)A ekinin Yunus Emre Divanı’ndaki işlevlerini tespit etmek amacıyla hazırlanmıştır. Çalışmada işlevsel dil bilgisi kuramının “dildeki her birimin birden fazla işlevi olabilir” ve bağımsal dil bilgisi kuramının “cümleyi fiil yönetir” ilkelerinden hareketle ekin işlevleri ana cümle ve bağımlı cümle yöneticisi olarak iki ayrı başlık altında ele alınmıştır.There are various units in the language which are responsible for ensuring that expressions such as intention, desire, possibility, adequacy and necessity reach the receiver. One of these units in the language is the suffix -(y)A. It has been observed that -(y)A suffix, whose main function is to express request in Old Anatolian Turkish texts, is used to meet different meaning areas such as necessity, adequacy, condition, time, purpose, and situation. Accordingly, this study was designated to determine the functions of -(y)A suffix in Divan of Yunus Emre. In the study, based on the principles of functional grammar theory suggesting that “each unit in a language can have more than one function”, and of dependency grammar theory suggesting that “the verb directs the sentence”, functions of the suffix are discussed under two separate titles as being the executive of main clause and the executive of subordinate clause
Syntactic and semantic view of dative case suffix in chaghatai Turkish
Dünyayı algılayış biçimimiz, zihnin süzgecinden geçtikten sonra dil
ile somut hâle gelir. Duygu ve düşüncelerin ifadesi, dili oluşturan birimlerin
söz dizimi kurallarına göre bir araya gelerek birbirleriyle etkileşimleri
sonucu gerçekleşir. Ancak sınırlı sayıdaki dil birimlerinin sınırsız sayıdaki
duygu ve düşünceleri ifade edebilmesinin imkânsızlığı, dil birimlerine
birden fazla işlev yükleme zorunluluğunu ortaya çıkarır. Dilin çok işlevli
birimlerinden biri de eklerdir. Ekler, kelimeler arasında kurdukları söz
dizimsel ve anlam bilimsel ilişkilerle kelime grubu ve cümle biçiminde
söz dizimsel yapıların oluşmasını sağlayan dil birimleridir.
Türkçenin işlevsel dil birimlerinden olan hâl ekleri, isimlerle diğer
kelimeler arasında bağlantı kurarak zaten tek başlarına bir anlam alanına
sahip olan isimlerin aynı zamanda söz diziminin de bir parçası olmalarını
sağlar. Hâl eklerinden biri olan yönelme hâli eki de temel işlevi olan yönelme,
yaklaşma, yön bildirme işlevinin yanı sıra zaman, sebep, amaç, istek
vb. anlam ilgileriyle sonuna geldiği kelimelerin cümlede söz dizimsel
görevler üstlenmesini yani cümlenin yönetici ögesine bağlı bir tamlayıcı
ögesi olmasını sağlar.
Bu doğrultuda yönelme hâli ekinin Çağatay Türkçesindeki söz dizimsel
ve anlam bilimsel işlevlerini tespit etmek amacıyla hazırlanan bu
çalışmada, ekin anlam bilimsel işlevleri, kurduğu söz dizimsel yapılar
doğrultusunda incelenmeye çalışılmıştır. Çağatay Türkçesiyle yazılmış eserlerde yönelme hâli ekinin başlıca görevi; isimleri, isim, fiil ve edat
türünden kelimelere bağlayarak söz dizimsel görevler üstlenmesini yani
cümlenin veya kelime grubunun zorunlu veya seçimlik bir ögesi olmasını
sağlamaktır. Yönelme hâli eki, bu dönem eserlerinde yer, yön, yönelme
bildiren, yaklaşma ifade eden temel işlevinin yanı sıra kelimeler arasında
amaç, sebep, durum, zaman, içinlik, mahsusluk, mensupluk, görelik, değer,
bedel, karşılık, üstünlük, karşılaştırma, vasıta, zamanda ve mekânda
sınırlama, bulunma, çıkma gibi türlü anlam ilgileri oluşturmuştur. Ek, bu
işlevlerini kimi zaman bağlandığı köre, ḳarşu, tėgrü, dėgin, dėginçe, tėgi
vb. edatlarla birlikte yerine getirmiştir
Dynamic modality category in Uzbek Turkish
Bir isim ile bir yardımcı fiilin ya da iki ayrı fiilin farklı bir kavramı karşılamak üzere bir araya gelmesiyle oluşan birleşik fiiller
Türkçenin her döneminde karşımıza çıkmıştır. Birleşik fiiller içerisinde değerlendirilen yeterlilik fiili de gerek işlevi gerekse
kullanılış özellikleri bakımından Türkoloji dünyasında üzerinde önemle durulan konulardan biri olmuştur. Türk yazı dilinin ilk
dönemlerinden itibaren görülen ve fiilde belirtilen oluş veya kılışın mümkün veya muhtemel olup olmadığını gösteren
yeterliliğin ifadesi Türkçede sadece yeterlilik fiiliyle değil, bu fiilin dışında kalan farklı söz dizimsel yapılarla da karşılanmıştır.
Çağatay Türkçesinin günümüz mirasçılarından biri olarak kabul edilen ve Türkoloji araştırmaları içerisinde özellikli bir yere
sahip olan Özbek Türkçesi de birleşik fiiller, özellikle de tasvirî yardımcı fiiller bakımından oldukça zengin bir yazı dili
konumundadır. Özbek Türkçesinde yeterlilik ifadesi ol- “almak”, bo’l- “olmak”, bil- “bilmek”, yet- “yetmek” tasvir fiilleri ve
mumkin “mümkün”, mayli “pekiyi, tamam, olur”, kerak “gerek” gibi isimlerle kurulmuş söz dizimsel yapılarla karşılanmaktadır.
Çalışmamızda iktidar, imkân, olasılık, izin, yasak gibi anlamları ifade eden ve yeterlilik kategorisi içerisinde değerlendirilen bu yapılar
üzerinde durulmuş, Özbek Türkçesiyle yazılmış eserlerden tespit edilen örnekler doğrultusunda, bu söz dizimsel yapılar, fonetik
özellikleri, kullanılış şekilleri ve işlevleri bakımından incelenmiştir.Compound verbs formed with the compounding of a noun and an auxiliary verb or two different verbs to meet a different concept
are seen in every term of Turkish language. Potential verb takes place in the structures which are called compound verbs and it
has been one of the most important topics in Turcology in terms of both its function and usage characteristics. Observed since the
early periods of written Turkish language, dynamic modality demonstrate the possibility or capacity of the action or the process
observed in the verb. The possibility modal is expressed not merely by the use of the morphological form, but also by the syntactic
structure of other forms. Uzbek Turkish which is the contemporary heirs of Chagatai Turkish and having a special place in
Turcology research is a rich literary language in terms of compound verbs especially descriptive verbs. They are stated in Uzbek
Turkish with descriptive verbs such as ol- “to take”, bol- “to be”, bil- “to be able”, yet- “to be enough” and syntactic structures
formed with nouns such as mumkin “possible”, mayli “alright, ok, sure” and kerak “necessary”. This study deals with these
structures which are classified in dynamic modality category and mean competence, possibility, probability, permission, and
prohibition. In accordance with examples determined from the works written in Uzbek Turkish; this syntactic structures phonetic
features, usage types and functions are also studied
Efficacy of preheated chelating agents on calcium ion removal from instrumented root canals
The heating of chelating agents such as EDTA increases dentin wettability by decreasing surface tension. However, the calcium ion release effect of preheated chelating agents in instrumented root canals has not yet been mentioned. In this s
A numerical approach for dielectrophoretic characterization and separation of human hematopoietic cells
Rapid and reliable characterization of hematopoietic cells still remain the first step for precise medicine. Diagnosis of various diseases, ranging from infectious to cancer, relies on quantification of hematopoietic cells from blood. Therefore, there is an emerging need for label-free, lowcost, time-efficient, reproducible and quantitative characterization tools for the blood cells. Addressed herein is a numerical analysis for dielectrophoretic characterization of red blood cells, T-lymphocytes, B-lymphocytes and monocytes, which quantitatively incorporate with the membrane features of these cells to provide more insight into their dielectrophoretic responses
The effect of gemifloxacin on some biological traits of galleria mellonella (lepidoptera: Pyralidae) adults
Büyük bal mumu güvesi Galleria mellonella L. mikrobiyal enfeksiyonların ve klinik ilaçların çalışmasında memeli modellerine alternatif bir model olarak bilindiği gibi insektisit etkinliği çalışmalarında da model böcek olarak yaygın kullanıma sahiptir. Bu böceğin larvaları yapay besin ortamında beslenerek fluorokinolon simfindan bir antibiyotik olan gemifloksasinin böceğin eşey oranı, dişi ve erkek ömür uzunluğu, yumurta verimi, açılma oranı gibi ergin biyolojik özellikleri üzerine etkisi laboratuvar şartlarında incelendi. Boceğin birinci evre larvaları %0.001, 0.01, 0.1 ve 1.0 oranında gemifloksasin içeren yapay besinler ile ergin evreye kadar beslendi. Gemifloksasinin denenen konsantrasyonlarını içeren besinler erkek ve dişi eşey oranı ile erginlerin omur uzunlugu uzerinde etkili olmadigi halde yumurta verimini onemli derecede dujurdugu belirlendi. Artan besinsel gemifloksasin konsantrasyonlari ileters orantili olarakyumurta verimi ve aglma oram azaldi. Kontrol besini ile yetiştirilen dişiler günde 134.46 adet yumurta üretirken gemifloksasinin yüksek miktarlarinda dişiler 26.75 ve 53.5 yumurta bıraktılar. Yumurtaların açılma oranı da gemifloksasinin %0.01'lik konsantrasyonundan itibaren önemli derecede azalmış olup, en yüksek konsantrasyon bu oranı %53.71'e düşürdü. Bu çalışma erginlerin biyolojik özelliklerinin gemifloksasin tarafından önemli derecede etkilendiğini ve bu etkilerin antibiyotiğin konsantrasyonlarına bağımlı değişimler olduğunu gösterdi.Greater wax moth, Galleria mellonella L. is most commonly used as model insects for studying insecticidal efficiency of chemicals as well as it has been known as an alternative model to mamalian model for studying microbial infections and clinical drugs. The effects of a fluoroquinolone antibacterial agent, gemifloxacin, on sex ratio, male and female adult longevity, fecundity and hatchability of this insect were investigated by rearing the first instar larvae on artificial diets in the laboratory condition. The insect was reared from first-instar larvae to adult stage on an artificial diets containing gemifloxacin at 0.001, 0.01, 0.1 or 1.0%. Gemifloxacin did not affect male and female sex ratio and adult longevity while it significantly decreased egg number. Fecundity and hatchability were significantly and inversely decreased by increasing gemifloxacin concentrations. The females reared from control diet produced 134.46 per day, whereas high concentrations of gemifloxacin decreased the egg number to 26.75 and 53.5. Hatchability was also significantly decreased by 0.01% and above concentrations of gemifloxacin whereas, the highest concentration of antibiotic lowered the hatchability to 53.71%. This study indicated sublethal effects of gemifloxacin are likely to have a significant impact on adult biological traits and these effects show concentration-dependent variation in biological traits of the insect.Bülent Ecevit Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü - 2012-10-06-0
A Bibliometric Study on Creativity in the Gifted
DergiPark: 763250tredIn this study, it was investigated articles that contain concepts of gifted and creativity with social network analaysis. It was searched that these articles were made in which time periods and which articles had a significant effect in these time intervals. CiteSpace program was used to make a document/article co-citation analysis. As a result of the research, clusters were determined based on the relationship in the citations, articles that were the most cited and important contained concepts of gifted and creativity were presented. Among the important articles in database, it is possible to see the articles from Turkey. With the help of the programs reflecting the social network profile such as CiteSpace, the subject of study can be determined, obtained up-to-date information on deficiencies or gaps in the literature.Bu çalışmada yaratıcılık ve üstün yetenek kavramlarını içeren makaleler sosyal ağ analizi ile incelenmiştir. Bu makalalerin daha çok hangi zaman aralığında yapıldığı ve hangi makalelerin bu zaman aralıklarında önemli bir etkiye sahip olduğu araştırılmıştır. Ortak atıf analizini ve doküman analizini gerçekleştirmek için CiteSpace programı kullnılmıştır. Araştırma sonucunda, atıflar arasındaki ilişkiye göre, üstün yetenek ve yaratıcılık kavramlarıı içeren en çok atıf alan ve önemli makaleler sunulmuştur. Veri tabanında yer alan önemli makaleler arasıda Türkiye de yapılmış olan makaleleri de görmek mümkündür. CiteSpace gibi sosyal ağ profilini yansıtan programların yardımıyla, çalışma konusu belirlenebilir, literatürdeki eksiklikler veya boşluklar hakkında güncel bilgiler elde edilebilir
Radioguided occult lesion localization versus wire-guided localization for non-palpable breast lesions: randomized controlled trial
AIM: This prospective randomized clinical study was conducted to compare radioguided occult lesion localization (ROLL) with wire-guided localization to evaluate optimum localization techniques for non-palpable breast lesions. METHODS: A total of 108 patients who were undergoing an excisional biopsy for non-palpable breast lesions requiring pathologic diagnosis were randomly assigned to the ROLL group (n = 56) and wire-guided localization group (n = 52). In the study, patients' characteristics, radiological abnormalities, radiological technique of localization, localization time, operation time, weight of the excised specimen, clearance margins, pathological diagnosis and perioperative complications were assessed. RESULTS: There were no differences between the two groups in terms of age, radiological abnormalities and localization technique (p = non-significant for all). ROLL techniques resulted in 100% retrieval of the lesions; for the wire-guided localization technique, 98%. Both localization time and operation time were significantly reduced with the ROLL technique (p = significant for all). The weight of the specimen was significantly lower in the ROLL group than in the wire-guided localization group (p = significant). The overall complication rate and pathological diagnosis were similar for both groups (p = non-significant for all). Clear margins were achieved in 91% of ROLL patients and in 53% of wire-guided localization patients, and the difference was significant. CONCLUSIONS: The present study indicated that the ROLL technique is as effective as wire-guided localization for the excision of non-palpable breast lesions. In addition, ROLL improved the outcomes by reducing localization and operation time, preventing healthy tissue excision and achieving clearer margins
Antituberculosis drug resistance patterns in two regions of Turkey: a retrospective analysis
BACKROUND: The emergence of Mycobacterium tuberculosis strains resistant to antituberculosis agents has recently received increased attention owing largely to the dramatic outbreaks of multi drug resistance tuberculosis (MDR-TB). METHODS: Patients residing in Zonguldak and Kayseri provinces of Turkey with, pulmonary tuberculosis diagnosed between 1972 and 1999 were retrospectively identified. Drug susceptibility tests had been performed for isoniazid (INH), rifampin (RIF), streptomycin (SM), ethambutol (EMB) and thiacetasone (TH) after isolation by using the resistance proportion method. RESULTS: Total 3718 patients were retrospectively studied. In 1972–1981, resistance rates for to SM and INH were found to be 14.8% and 9.8% respectively (n: 2172). In 1982–1991 period, resistance rates for INH, SM, RIF, EMB and TH were 14.2%, 14.4%, 10.5%, 2.7% and 2.9% (n: 683), while in 1992–1999 period 14.4%, 21.1%, 10.6%, 2.4% and 3.7% respectively (n: 863). Resistance rates were highest for SM and INH in three periods. MDR-TB patients constituted 7.3% and 6.6% of 1982–1991 and 1992–1999 periods (p > 0.05). CONCLUSION: This study demonstrates the importance of resistance rates for TB. Continued surveillance and immediate therapeutic decisions should be undertaken in order to prevent the dissemination of such resistant strains
Giant cell tumor-like lesion of the urinary bladder: a report of two cases and literature review; giant cell tumor or undifferentiated carcinoma?
<p>Summary</p> <p>Giant cell tumor, excluding its prototype in bone, is usually a benign but local aggressive neoplasm originating from tendon sheath or soft tissue. Malignant behavior is uncommon. Visceral organ involvement including urinary bladder is rare. Giant cell tumors in visceral organs usually accompany epithelial tumors and the clinical behavior of giant cell tumor in urinary bladder is similar to its bone counterpart. Here, we report two cases of giant cell tumor located in urinary bladder in comparison with nine reported cases in the English literature. Concurrent noninvasive urothelial carcinoma was also described in all these previous reports and only one patient with follow-up died of disease. One of the two cases we present had no concurrent urothelial tumor at the time of diagnosis but had a history of a low grade noninvasive urothelial carcinoma with three recurrences. The histology of these two cases was similar to the giant cell tumor of bone and composed of oval to spindle mononuclear cells with evenly spaced osteoclast-like giant cells. Immunohistochemically, the giant cells showed staining with osteoclastic markers including CD68, TRAP, and LCA. Immunohistochemical expression of vimentin, CD68, LCA, and smooth muscle actin in mononuclear cells supported a mesenchymal origin with histiocytic lineage. The histologic and immunohistochemical properties in our cases as well as their clinical courses were consistent with a giant cell tumor. Consequently, tumors in urinary bladder showing features of giant cell tumor of bone may also be considered and termed "giant cell tumor".</p
- …