65 research outputs found

    Concurrent Assay for Four Bacterial Species Including Alloiococcus Otitidis in Middle Ear, Nasopharynx and Tonsils of Children with Otitis Media with Effusion: A Preliminary Report

    Get PDF
    ObjectivesTo detect the prevalences of Alloiococcus otitidis, as well as Haemophilus influenzae, Streptococcus pneumoniae, and Moraxella catarrhalis in children with chronic otitis media with effusion (OME) and to simultaneously investigate the colonization of these bacteria in the nasopharynx and palatine tonsils of these patients.MethodsThe study included 34 pediatric patients with OME, and 15 controls without OME. In the study group, A. otitidis, H. influenzae, S. pneumoniae, and M. catarrhalis were investigated in the samples obtained from middle ear effusions (MEE), nasopharyngeal swabs (NPS) and tonsillar swabs (TS), using multiplex polymerase chain reaction (PCR) and conventional culture methods. Only the samples obtained from NPS and TS were studied with the same techniques in the control group.ResultsA. otitidis was isolated only in MEE and only with multiplex PCR method. A. otitidis, S. pneumoniae, M. catarrhalis, H. influenzae were identified in 35%, 8.8%, 8.8%, and 2.9%, respectively, in 34 MEE. A. otitidis was not isolated in NPS or TS of the study and the control groups.ConclusionThe prevalence of A.otitidis is high in children with OME and A.otitidis doesn't colonize in the nasopharynx or tonsil

    The efficacy of cinacalcet in the treatment of hyperparathyroidism in Turkish hemodialysis patient population

    Get PDF
    WOS: 000393291900012OBJECTIVE: Cinacalcet reduces parathyroid hormone levels by increasing the sensitivity of the parathyroid gland to calcium. in this study, we firstly aimed to evaluate the efficacy of cinacalcet in Turkish hemodialysis patients. MATERIAL and METHODS: 4483 hemodialysis patients were screened and 469 patients who had used cinacalcet were included in the study. the patients were divided into 4 groups according to drug usage durations (Group 1: 3 months, Group 2: 6 months, Group 3: 9 months and Group 4: 12 months). the patients' Parathormone, Ca, P and CaxP levels at the 3rd, 6th, 9th and 12th months were compared to the start of treatment and previous months. RESULTS: the levels of Parathormone, Ca, P and CaxP significantly decreased compared to their initial levels in all groups (from 1412 pg/ml to 1222 pg/mL for Parathormone, p< 0,001) in the 3rd month. However, this reduction was not continued in the subsequent months (Parathormone: 1381 pg/ml for the 12th month). CONCLUSION: Cinacalcet may not provide adequate benefit in control of hyperparathyroidism in Turkish hemodialysis patient population

    Design and baseline characteristics of the finerenone in reducing cardiovascular mortality and morbidity in diabetic kidney disease trial

    Get PDF
    Background: Among people with diabetes, those with kidney disease have exceptionally high rates of cardiovascular (CV) morbidity and mortality and progression of their underlying kidney disease. Finerenone is a novel, nonsteroidal, selective mineralocorticoid receptor antagonist that has shown to reduce albuminuria in type 2 diabetes (T2D) patients with chronic kidney disease (CKD) while revealing only a low risk of hyperkalemia. However, the effect of finerenone on CV and renal outcomes has not yet been investigated in long-term trials. Patients and Methods: The Finerenone in Reducing CV Mortality and Morbidity in Diabetic Kidney Disease (FIGARO-DKD) trial aims to assess the efficacy and safety of finerenone compared to placebo at reducing clinically important CV and renal outcomes in T2D patients with CKD. FIGARO-DKD is a randomized, double-blind, placebo-controlled, parallel-group, event-driven trial running in 47 countries with an expected duration of approximately 6 years. FIGARO-DKD randomized 7,437 patients with an estimated glomerular filtration rate >= 25 mL/min/1.73 m(2) and albuminuria (urinary albumin-to-creatinine ratio >= 30 to <= 5,000 mg/g). The study has at least 90% power to detect a 20% reduction in the risk of the primary outcome (overall two-sided significance level alpha = 0.05), the composite of time to first occurrence of CV death, nonfatal myocardial infarction, nonfatal stroke, or hospitalization for heart failure. Conclusions: FIGARO-DKD will determine whether an optimally treated cohort of T2D patients with CKD at high risk of CV and renal events will experience cardiorenal benefits with the addition of finerenone to their treatment regimen. Trial Registration: EudraCT number: 2015-000950-39; ClinicalTrials.gov identifier: NCT02545049

    Akıl Hastalarında Önyargılar Nedeniyle Tanısı Geçirebilen Veya Atlanabilen Hastalıklar İki Olgu Sunumu

    No full text
    Psikiyatrik hastalar, ruhsal hastalığın meydana getirdiği olumsuz durumlar, psikotrop ilaçların etkisi ve bazen de mevcut hastalığın kliniği nedeniyle diğer hastalıkların atlanması sonucu genel popülasyona göre daha yüksek ölüm hızına sahiptir. Bu çalışmada, tanısı geç konulan künt kafa travması ve tanısı konamamış akut batın tablosu nedeniyle ölen, hastalık tanısındaki bu gecikme ve atlamada uzun süredir tedavi gördüğü şizofreni hastalığı tanısının rolü bulunduğu düşünülen iki olgunun sunularak, konuya dikkat çekilmesi amaçlanmıştır. 37 yaşında erkek olan birinci olgunun; durumunun kötüleşmesi üzerine, daha önce şizofreni tedavisi gördüğü ruh sağlığı hastanesine yatırıldığı, iletişim kurulamadığı, yürümekte zorlandığı için ikinci gün yere düştüğü, sağ kaşında sıyrık oluştuğu, konfüzyon tablosu geliştiği, 4. gün sevk edildiği hastanede akut subdural ve subaraknoidal kanama saptandığı, ameliyatı takiben 4. gün öldüğü belirlendi. Otopsisinde sağ ön fossada lineer kırık, subdural ve subaraknoidal kanama saptanarak, kişinin künt kafa travmasına bağlı beyin kanaması sonucu öldüğüne karar verildi. 35 yaşında erkek olan ikinci olgunun; 13 yıldır şizofreni tedavisi gördüğü, son bir haftadır evinde huzursuz bulunduğu, bulantı kusmasının olduğu, önce özel bir polikliniğe götürüldüğü, burada bir iğne yapılarak evine gönderildiği, ertesi gün giderek durumunun kötüleştiği, tekrar sağlık kuruluşuna götürülürken yolda öldüğü belirlendi. Yapılan otopsisinde kişinin mide perforasyonuna bağlı olarak gelişen peritonit sonucu öldüğü tespit edildi. Yazıda, özellikle şikayetlerini dile getiremeyen ya da sağlıklı öykü veremeyen akıl hastalarmda, gelişen klinik tabloların değerlendirilmesine titizlikle yaklaşılmasının, dikkatli bir sistemik muayene ile gerekli konsültasyonların ve tetkiklerin yapılmasının gerekliliği vurgulandı. Anahtar kelimeler: Akıl hastaları, ayırıcı tanı, adli tı

    Hydatid cyst in sudden deaths

    No full text
    Ülkemizde yaygın olarak görülen kist hidatik hastalığı, özellikle yerleştiği organın fonksiyonlarını bozması ve kistin rüptüre olması sonucu ölüme neden olmaktadır. Olgularımızın da irdelendiği bu literatür derlemesinde, kist hidatik olgularının ani beklenmedik ölümlerdeki etkisinin literatür eşliğinde tartışılarak sunulması amaçlandı. 2 yıllık sürede otopsisi yapılan adli olgular içerisinde kist hidatik saptanan 12 olgunun ölü muayene tutanakları ve otopsi raporları incelendi. Olgularımızın yaşlarının 7-75 arasında ve 8'inin erkek olduğu saptandı. Tüm olgularda sadece karaciğer tutulumu mevcuttu. Çalışmamızda; 4 olgunun ölüm mekanizmasını açıklayacak başka herhangi bir neden bulunmayıp ölüm nedenlerinin kist hidatik ve komplikasyonlarından kaynaklandığına karar verilmiştir. Konu ileilgili literatür incelendiğinde; sadece bir olgu dışında, ani ölümlerin kistin rüptüre olmasına bağlı olduğu görülmektedir. Ancak çalışmamızdaki 8 ani beklenmedik ölümde kist hidatik bulunması dikkat çekici bulunmuştur. Makroskobik olarak bütünlüğünü koruyan kist hidatik olgularında mikro açılımlar veya benzer bir mekanizma ile ani ölüm meydana getireceği kanısı oluşabilmektedir. Tartışılması ve araştırılması gereken husus, rüptüre olmamış hidatik kistin ani ölüme neden olup-olmadığıdır. Bu nedenle geniş vaka serilerinde prospektif mikrobiyolojik ve serolojik çalışmaların yapılması gerekmektedir.In Turkey, hydatid cyst is a highly prevalent disease, which ca n be resulted in death by interrupting the function of involved organs' function or rupture of cyst. This article was aimed to evaluate the effects of hydatid cyst in sudden deaths with a review of the literature. Twelve cases which detected to have hydatid cyst, in a two years autopsy series, were investigated by autopsy records. Eight of cases were male and age range was 7 to 75 years. Liver was the only involved organ in all cases. Of all cases, in four, autopsy findings were unremarkable and could not explain cause-mechanism of death. Thus, death was attributed to hydatid cyst and its possible complications. A review of the literature demonstrated sudden death as a consequence of cyst rupture in such cases, except one. Interestingly, in eight case, autopsy procedure did not reveal findings that might cause sudden death, except an macroscopically unruptured hydatid cyst in liver, in our series. In this respect, macroscopically unruptured hydatid cysts thought to cause death by microscopic tears or a similar mechanism. In conclusion, the question of -Can an unruptured hydatid cyst cause sudden death?- should be clarified by performing prospective microbiological studies in more autopsy series

    Adana’da Yüksekten Düşme Sonucu Meydana Gelen Ölüm Olguları

    No full text
    Bu çalışmada Adana merkez ilçe ve bağlı köylerinde yüksekten düşme sonucu ölen olguların demografik özelliklerinin, sıklığının ve ölüm orijinlerinin literatür eşliğinde tartışılması amaçlandı. 2003-2007 yıllarını kapsayan sürede meydana gelen 4010 adli ölüm olgularının Cumhuriyet Savcılığı soruşturma dosyaları ve ölü muayene tutanakları retrospektif olarak incelenerek, yüksekten düşme sonucu ölen 315 olgu çalışma kapsamına alındı. Olguların %71.11’inin erkek, en sık 41-50 yaş aralığında oldukları görüldü. Yüksekten düşmelerin %81.59’unun kaza sonucu, %14.92’sinin intihar nedeniyle olduğu, olayların %36.5’inin yaz mevsiminde meydana geldiği saptandı. Yüksekten düşme yerlerinin sıklıkla apartman ya da evlerin balkon, pencere ve damları oldukları görüldü. Olguların %12.38’ine otopsi yapılmasına karar verildiği tespit edildi. Çoğunluğu önlenebilir kaza sonucu oluşan yüksekten düşme olguları için, uygun tedbirlerin alınması ve tüm yaş grubunu ilgilendiren bireylerin ailelerin, ve işverenlerin bilinçlendirilmesi amacıyla eğitim çalışmaları yapılması ile meydana gelen ölüm oranlarında ciddi bir azalma sağlanacağı düşüncesindeyiz. Anahtar kelimeler: Yüksekten düşme, ölüm, kaza, otops

    Retrospective Evaluation of Disability Reports in Cukurova University Forensic Medicine Department

    No full text
    Amaç: Maluliyet; sakatlık olarak tanımlanmıştır. Arapça kökenli bir kelime olan maluliyet, sakatlık, hastalık, sağlam olmayan anlamındaki illet kelimesinden türetilmiştir. Yaralanmalar ya da yapılan meslekle ilgili nedenlerden meydana gelen, fonksiyon kayıplarının, uygulanan tüm tedavilere rağmen iyileşemeyip sekel halinde devam etmesi durumuna maluliyet, hazırlanan cetvellerden yararlanılarak belirlenen orana (Tüm vücudun meslekte kazanma gücüne oranla kayıp miktarının saptanmasına) maluliyet oranı (Meslekte kazanma gücü kayıp oranı) denilmektedir. Bu çalışmada; maluliyet raporlarının içeriği ile sonucunun ortaya konması ve literatür eşliğinde tartışılması amaçlanmaktadır. Gereç ve Yöntem: Çukurova Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı'na 01.01.2013 tarihi ile 30.06.2016 tarihleri arasında mahkemeler tarafından gönderilen trafik kazası ve iş kazası gibi diğer nedenler sonrasında sakat kaldığını iddia edenlere düzenlenen maluliyet raporları retrospektif olarak incelenmiştir.Bulgular: Mahkemeler tarafından gönderilen 3835 maluliyet dosyası çalışmamıza dahil edilmiştir. Olguların 2892 erkek(% 75.4), 943'ü (% 24.6) kadındı. Yaş aralığı 1 ila 79 yaş arasında olup yaş grupları açısından 30-39 yaş grubunun en yüksek oranda olduğu görüldü. Olguların 3768(% 98.3)'i trafik kazası, 67(% 1,7)'si trafik kazası dışı olaylar nedeniyle yaralanmıştı. Maluliyet oranlarının ortalamaları %17.7'dir. En yüksek maluliyet oran aralığının %10-19.9 grubunda olduğu görüldü. Olgulardan 587(% 15.3)'inin ise meslekte kazanma gücünden azalma oluşturmadığı tespit edildi. Maluliyet raporlarının hesaplanması sırasında, 833(% 21.7) olguda ise kısıtlılığı karşılayan bir madde olmaması nedeniyle takdir uygulandığı tespit edildi.Sonuç: Adli Tıp uzmanlarının sıklıkla düzenledikleri maluliyet raporlarında standart bir uygulama sağlayamadıkları düşünülmektedir. Bu standardizasyonun sağlanabilmesi için ortak çalışmaların arttırılmasının gerekli olduğu görülmektedir. Adaletin sağlanmasına yardımcı olabilmek açısından, maluliyet hesaplamasında kullanılan yönetmeliklerin tek başına her birinin yetersiz olduğu bu nedenle daha ayrıntılı, güncel meslekleri içeren yeni bir yönetmeliğin oluşturulmasının gerekli olduğu düşüncesindeyiz.Objective: Disability; is defined as invalidity. Disability, a word in Arabic origin, is derived from the word -malady- which means disablement, illness, unstable condition. The loss of function, due to injuries or occupational reasons, which does not improve and continue in a sequential manner despite all the treatments applied is defined as disability and the disability rate (Profit loss rate in profession) is determined as the rate determined by using prepared scales (Determining the loss amount of the whole body compared to the earning power in the profession). In this study; it was aimed that, revealing the contents and results of disability reports and discussing results in the light of literature.Materials and Methods: Disability reports sent by courts to Cukurova University Forensic Medicine Department between the dates of 01.01.2013 and 30.06.2016, whom claimed maimed after traffic accidents and other causes like work accidents, examined retrospectively.Results: Total 3835 disability files submitted by courts were included in the study. There were 2892 male (75.4 %), 943 (24.6 %) female cases. The age range was between 1 -79 ages and it was observed that most of the cases were in the 30-39 age group. 3768 (98.3 %) of the cases were injured due to traffic accidents and 67 (1.7 %) were injured due to incidents rather than traffic accidents. The average rate of disability was 17.7%. The highest disability rate range was found to be in the 10-19.9% group. Of the cases, 587 (15.3 %) were found not to have a reduction in earning power in the profession. During the calculation of the disability reports, 833 (21.7 %) cases were found to be appraised because there was no item meeting the restriction.Conclusion: It is believed that forensic medicine specialists often fail to provide a standard practice in disability reports. In order to achieve this standardization it is necessary to increase the number of collaborations. In terms of helping to ensure justice, we think that each of the regulations used in the disability calculation alone is inadequate for which reason it is necessary to establish a new regulation which includes more detailed, current professions
    corecore