70 research outputs found

    Masculinity as a construction process: the case of Yozgat

    Get PDF
    Türkiye alan yazınına baktığımızda, erkeklik çalışmaları ve erkeklik incelemeleri, hakkında konuşulan ama akademik olarak hakkında çok fazla çalışma yapılmamış konular olarak karşımıza çıkar. Uluslararası alan yazında erkeklik çalışmaları 1970’li yıllarda tartışılmaya başlansa da Türkiye’de üzerine çalışmalar yapılması 2000’li yılları bulmaktadır. İlgili literatürü incelediğimizde, toplum içerisinde değişen söylemlere göre şekillenen farklı erkeklik kültürleri olduğu görülür. Bu minvalde, erkeklikten değil erkekliklerden bahsedilir. Toplumların farklı sosyoekonomik ve kültürel yapılarına göre farklı erkeklikler ortaya çıkar. Aynı toplum içinde bile bölgelerin farklı kültürel yapılarına göre farklı erkeklik modellerinden bahsedilebilir. Buna rağmen aynı toplum içerisinde diğer erkekliklerin kendini ona göre kurguladığı hegemonik erkeklik unsurlarından söz edilebilir. Türkiye’deki erkeklik incelendiğinde geleneksel bir hegemonik erkeklik algısı olmasına rağmen “Trabzon erkekliği, İstanbul erkekliği vb.” gibi farklı erkeklik söylemleri karşımıza çıkar. Bu anlamda bu çalışmada Yozgat’ta erkeklik incelemesi yapılmıştır. Yozgat’ta yaşayan 20- 65 yaş arası 25 erkekle ile yapılandırılmış açık uçlu görüşmeler yapılmıştır. Bu görüşmeler sonucunda Yozgat’ta erkeklik kültürel unsurlar taşısa da Türkiye’de var olan hegemonik erkeklik anlayışını sünnet, askerlik, iş bulma ve evlilik pratikleri üzerinden yeniden üretmektedir.In Turkey, masculinity studies and masculinity reviews left barely studied in the academic literature although have been frequently talked about. Discussions on masculinity studies commenced in 1970s in the international literature but it was not until 2000s that the topic became a research subject in Turkey. Examination of the relevant literature reveals the existence of different masculinity cultures which take shape depending on the discourses within the society. In this regard, it is masculinities not the masculinity that has been addressed. Different forms of masculinities emerge from different socioeconomic and cultural structures of societies. Even within the same society, cultural structures that vary by region result in different models of masculinity. Nevertheless, there are elements of hegemonic masculinity prevalent in each society, based on which other masculinities within the same society are constructed. In Turkey, despite the presence of a traditional perception of hegemonic masculinity, we can still observe different discourses such as Trabzon masculinity, Istanbul masculinity, and so on. This study examines masculinity in Yozgat, in which structured open-ended interviews were made with 25 men aged 20-65 who live in Yozgat. Based on the interviews, it can be said that although masculinity in Yozgat has some cultural elements to it, it reproduces the understanding of hegemonic masculinity through the practices of circumcision, military service, finding a job and marriage

    An Evaluation of Sexual Functions and Marital Adjustment in Female Patients with Fibromyalgia Syndrome

    Get PDF
    Objective:The purpose of this study was to investigate sexual functions and marital adjustment which are neglected issue in married female patients diagnosed with Fibromyalgia syndrome (FMS) and to reveal the factors affecting these.Materials and Methods:Sexually active, 47 married females who diagnosed with FMS and 50 healthy volunteers in a similar age group were included in the study. Beck anxiety inventory, beck depression inventory, female sexual function index (FSFI) and dyadic adjustment scale (DAS) evaluations were also performed for both groups. In the patient group, the severity of pain was evaluated by the visual analogue scale and functional impairment due to the disease was assessed by the fibromyalgia impact questionnaire (FIQ).Results:No significant difference was determined between the two groups in terms of socio-demographic features. FSFI and DAS total scores were significantly lower in the patient group compared to the controls (p<0.001, p=0.028, respectively). Low DAS scores were determined in patients with low FSFI scores (p=0.003, r=+0.043). Neither FSFI nor DAS scores have exhibited correlation with duration of disease and FIQ scores. Depression was correlated with both FSFI and DAS (p<0.001, r=-0.569; p<0.001, r=-0.546, respectively).Conclusion:In this study, sexual functions and marital adjustment were adversely affected in patients with FMS. This effect was found closely related to depression. However, there was no relationship determined between duration of the disease, the severity of pain and the functional impact

    Aktif Öğrenme Yaklaşımına Dayalı Hazırlanan Okul Öncesi Eğitim Programının Çocukların Sosyal Yetkinlik Düzeylerine Etkisi

    Get PDF
    DergiPark: 625860tredÖğrenen ve öğretenaçısından yarattığı etki nedeniyle ilgi çekici olan aktif öğrenme, sosyaletkileşimi temel alan, öğrenenin ihtiyaçlarına odaklanan ve bu ihtiyaçlaracevap vermeyi amaçlayan, öğrenenlerin öğrenme süreçleri ile ilgili sorumlulukalmalarına olanak tanıyan, bir yaklaşımdır. Çocukların gelecekteki yaşamlarıiçin belirleyici olan sosyal yetkinlik düzeylerinin geliştirilmesi amacıyla,erken çocukluk döneminde önleyici programlar ortaya koyup, uygulanmasınısağlamak büyük önem taşımaktadır. Buradanhareketle araştırmanın amacı, aktif öğrenme yaklaşımı ile hazırlanmış eğitimprogramının 5-6 yaş aralığındaki çocukların sosyal yetkinlik düzeyleriüzerindeki etkisini ortaya çıkarmaktır. Araştırmada ön-test ve son-testile kontrol ve deney gruplu yarı-deneysel desen kullanılmıştır. 16 öğrencidenoluşan deney grubuna aktif öğrenme tekniklerini içeren 15 oturumluk eğitimprogramı uygulanıp, “sosyal yetkinlik ve davranış değerlendirmeölçeği” ve görüşme formları ile gerekli veriler toplanmıştır. Eldeedilen veriler incelenmiş olup, son testlerde deney grubu lehine anlamlı farklılıkgözlenmiştir

    Halkımızın teratoloji hakkındaki farkındalığı

    Get PDF
    Amaç: Bu çalışma ile çevresel etkenlerden kaynaklanan doğumsal bozuklukları ve anormal prenatal gelişmeyi inceleyen ve doğumsal defektleri önlemenin araştırmalarını yapan bilim dalı olan teratoloji hakkında halkımızın neler bildiğini ve konu ile ilgili farkındalıklarını araştırmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne sağlık hizmeti almak üzere başvuran hasta ve hasta yakınlarından oluşan, yaşları 18 - 79 arasında değişen, eşit sayıda kadın ve erkekten oluşan toplam 400 katılımcıya anket uygulaması yapıldı. Elde edilen veriler ortalama ± standart sapma ve yüzde olarak özetlendi. Bulgular ve Sonuç: Yapılan anket çalışmasında homojen olmayan sonuçlar elde edildi. Bu verilere göre katılımcıların ölü ya da sakat doğumların sebepleri, röntgen, tomografi vb. kullanımının anne karnındaki bebeğe etkileri, ilaçların yan etkilerine dikkat etme, akrabalık derecesinin hastalıklı doğumlara etkisi konularında belirli düzeyde fikir sahibi oldukları saptandı. Anne karnındaki bebeğin hastalıklara karşı en duyarlı olduğu gebelik dönemi hakkında ise yeterli bilgi düzeyine sahip olmadıkları belirlend

    The frequency of Duchenne muscular dystrophy/Becker muscular dystrophy and Pompe disease in children with isolated transaminase elevation: results from the observational VICTORIA study

    Get PDF
    IntroductionElevated transaminases and/or creatine phosphokinase can indicate underlying muscle disease. Therefore, this study aims to determine the frequency of Duchenne muscular dystrophy/Becker muscular dystrophy (DMD/BMD) in male children and Pompe disease (PD) in male and female children with isolated hypertransaminasemia.MethodsThis multi-center, prospective study enrolled patients aged 3–216 months with serum alanine transaminase (ALT) and/or aspartate transaminase (AST) levels &gt;2× the upper limit of normal (ULN) for ≥3 months. Patients with a known history of liver or muscle disease or physical examination findings suggestive of liver disease were excluded. Patients were screened for creatinine phosphokinase (CPK) levels, and molecular genetic tests for DMD/BMD in male patients and enzyme analysis for PD in male and female patients with elevated CPK levels were performed. Genetic analyses confirmed PD. Demographic, clinical, and laboratory characteristics of the patients were analyzed.ResultsOverall, 589 patients [66.8% male, mean age of 63.4 months (standard deviation: 60.5)] were included. In total, 251 patients (188 male and 63 female) had CPK levels above the ULN. Of the patients assessed, 47% (85/182) of male patients were diagnosed with DMD/BMD and 1% (3/228) of male and female patients were diagnosed with PD. The median ALT, AST, and CPK levels were statistically significantly higher, and the questioned neurological symptoms and previously unnoticed examination findings were more common in DMD/BMD patients than those without DMD/BMD or PD (p &lt; 0.001).DiscussionQuestioning neurological symptoms, conducting a complete physical examination, and testing for CPK levels in patients with isolated hypertransaminasemia will prevent costly and time-consuming investigations for liver diseases and will lead to the diagnosis of occult neuromuscular diseases. Trial RegistrationClinicaltrials.gov NCT04120168

    L Auto-Apprentıssage Et L Autonomıe De L Apprenant En Fle

    No full text
    De nos jours, l importance de la centration de l apprentissage sur l apprenant occupe une place indéniable dans l enseignement apprentissage des langues étrangères. Avec les approches modernes, les discussions sur la centration sur l apprenant ont été évoluées vers un nouveau concept : l auto-apprentissage. Surtout, l autonomisation de l apprenant et son processus de développement deviennent des thèmes primordiaux pour les chercheurs et les didacticiens du FLE. C est pourquoi, dans cette étude, nous avons essayé de traiter le processus d auto-apprentissage et l autonomie de l apprenant en FLE.Dans notre étude, nous avons pour but de montrer l un des éléments les plus importants de l enseignement apprentissage du français langue étrangère : la civilisation française. De nos jours, nous observons que la dimension culturelle est souvent négligée dans les programmes d enseignement des langues étrangères.Son yıllarda, öğrenen merkezlilik yabancı dil öğrenim öğretim sürecinde yadsınamaz bir önem kazanmıştır. İletişimsel yaklaşımlar ve öğrenen merkezlilik üzerine yapılan çalışmalar yeni bir kavramı da beraberinde getirmiştir: Öz-öğrenme. Özellikle, öğrenenin özerkleşme ve özerkliğinin gelişim süreci, Fransızcanın yabancı dil olarak öğretiminde en çok önem verilen konulardan biri haline gelmiştir. Bu nedenle, bu çalışmada, Fransızcanın yabancı dil olarak öğreniminde öz-öğrenme ve öğrenen özerkliği sürecine değineceğiz.Çalışmamızda, Fransızcanın yabancı dil olarak öğreniminde, en önemli etmenlerden biri olan kültür olgusuna yer vermeye çalıştık. Günümüzde, yabancı dil öğretim programlarında, kültür boyutuna yeterince yer verilmediğini gözlemliyoruz. Oysa dil öğrenimi ile kültür öğrenimi birbirinden ayrılmaz bir bütün olarak değerlendirilmelidir. Zira kültür ve öğrenilen dil birbiriyle sıkı bir ilişki içerisindedir

    The levels of vitamin d in type 2 diabetes mellitus patients, comparing the levels of vitamin d and its efficiency on blood glucose control

    No full text
    YÖK Tez No: 293430Giriş: Tip 2 Diyabetes Mellitus (DM) tüm dünyada ve Türkiye'de görülme sıklığı giderek artan, mikro ve makrovasküler komplikasyonları ile mortalite ve morbiditesi yüksek olan bir hastalıktır. Yapılan bazı çalışmalarda diyabet hastalarındaki kan glukozu, HbA1c değerleri ile 25(OH)D düzeyleri arasında ilişki bulunmuştur. Vitamin D düzeyleri düşük saptanan hastalarda kan glukozu ve HbA1c düzeyleri yüksek tespit edilmiştir. Bu çalışmada amacımız, Tip 2 DM hastalarındaki vitamin D düzeylerini belirlemek ve vitamin D düzeyleri ile glisemik kontrol arasındaki ilişkiyi değerlendirmektir.Yöntem: Çalışmaya Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahiliye ve Diyabet polikliniğine başvuran ortalama yaşı 55±0.81 olan 107 kadın ve 63 erkek Tip 2 DM hastası alındı. Hastaların açlık kan şekeri (AKŞ), tokluk kan şekeri (TKŞ), HbA1c ve 25(OH)D düzeylerine bakıldı. Olgular ölçülen 25(OH)D düzeylerine göre (Vitamin D değeri ? 20 ng/ml, 20-30 ng/ml arasında, vitamin D değeri ? 30 ng/ml) üç gruba ayrıldı. Çalışmaya diyabet süresi 6 aydan kısa olanlar, diyabet tanısı olup medikal tedavi almayanlar, hiperkalsemi veya hipokalsemisi olanlar, hiperparatiroidi veya hipoparatiroidi tanıları mevcut olanlar, D vitamini tedavisi alanlar ve vücut kitle indeksi (VKI) >45 kg/m² olan hastalar alınmadı.Bulgular: Vitamin D değeri ? 20 ng/ml olan 41 olgu, 20-30 ng/ml arasında olan 50 olgu ve vitamin D değeri ? 30 ng/ml olan 79 olgu tespit edildi. Tüm olgular dikkate alındığında ortalama 25(OH)D düzeyi erkeklerde 38,10 ng/ml (11-68,7 ng/ml) ; kadınlarda 24,20 ng/ml (5,8-70,7 ng/ml) olarak saptandı. Erkeklerde ortalama vitamin D düzeyi kadınlara göre daha yüksekti (p: 0.001). Vitamin D grupları arasında AKŞ, TKŞ ve HbA1c düzeyleri arasında anlamlı fark tespit edilmedi (p: 0,97, 0,96, 0,44). Vitamin D grupları arasında yaş, VKİ ve bel çevresi açısından anlamlı fark saptandı (p: 0,01, 7 olan gruba göre daha yüksek saptandı (p: 0,115). Gruplar arasında fiziksel aktivite, güneşe maruziyet ve diyet açısından anlamlı fark yokken örtünme açısından değerlendirildiğinde örtülü grupta vitamin D düzeyleri örtülü olmayan gruba göre daha düşük saptandı ve gruplar arasında anlamlı fark tespit edildi ( p: 0,001).Sonuçlar: Çalışmamımızda Tip 2 DM hastalarının %53'ünde vitamin D eksikliği ve yetersizliği saptandı. Kadınlarda D vitamini eksikliği erkeklere göre daha belirgindi. Vitamin D eksikliği veya yetersizliği olan hastalar, vitamin D eksikliği olmayan hastalara göre daha obez bulundu. Örtülü hastalarda vitamin D düzeyleri örtülü olmayanlara göre daha düşük bulundu. Vitamin D eksikliği veya yetersizliği olan diyabetik hastalar ile vitamin D eksikliği olmayan hastaların kan şekeri regülasyonu arasında fark gözlenmedi. Ancak HbA1c?7 olan hastalarda vitamin D düzeyleri daha yüksek saptandı.Introduction: Type 2 Diabetes Mellitus (DM) is a disease, which has an increasing incidence all over the world and in Turkey, with high mortality and morbidity because of its? micro- and macrovascular complications. In several studies of patients with diabetes, blood glucose, HbA1c values and 25 (OH) D3 level were found to be related. In patients with low vitamin D level, blood glucose and HbA1c levels were found to be high. In this study, our aim is to determine vitamin D level in patients with Type 2 DM and to evaluate the relationship between vitamin D level and glycemic control.Methods: In this study 107 women and 63 male patients with Type 2 DM whose mean age was 55 ± 0.81that admitted to internal medicine and diabetes outpatient clinic of Duzce University School of Medicine were included. Patients fasting blood glucose (FBG), postprandial blood glucose (PPBG), HbA1c and 25(OH)D3 level were measured. The cases were divided into three groups according to measured 25(OH)D3 level (Vitamin D value ? 20 ng/ml, between 20-30 ng/ml, ? 30 ng/ml). In this study patients with; diabetes of less than 6 months duration, diagnosed as diabetes but under the control without medical treatment, hypercalcemia or hypocalcemia, existing diagnoses of hyperparathyroidism or hypoparathyroidism, receving vitamin D treatment and body mass index (BMI)> 45 kg/m² were excluded.Results: Vitamin D level was found ? 20 ng/ml in 41 cases, between 20-30 ng/ml in 50 cases and ? 30 ng/ml in 79 cases. When all the cases were considered, mean 25(OH)D3 level was found as 38.10 ng/ml (11 to 68.7 ng/ml) in men and 24.20 ng/ml (5.8 to 70.7 ng/ml) in female. In men, the average vitamin D level was higher than in women (p = 0.001). Between the vitamin D groups, no significant difference was founding terms of the FBG, PPBG and HbA1c levels (p: 0.97, 0.96, 0.44). Between the vitamin D groups, in regard to age, BMI and waist circumference, significant differences were detected (p = 0.01, 7 (p: 0.115). There was not any significant difference between the groups in terms of physical activity, diet, sun exposure. When evaluated in terms of covering vitamin D level was detected lower in covered grup and there was significant difference between the groups (p = 0.001).Conclusion: In our study, 53% of the patients with Type 2 DM was found to have vitamin D deficiency and insufficiency. Vitamin D deficiency was more evident in women than in men. Patients with vitamin D deficiency or insufficiency were found to be more obese than the patient without vitamin D deficiency. Vitamin D level was found to be lower in covered group than the uncovered ones. Although there was not any difference in terms of blood glucose regulations between the patients with Vitamin D deficiency or insufficiency and without deficiency, vitamin D level was found to be higher in patients with HbA1c?7

    Somit Gelişiminin Moleküler Mekanizması

    No full text
    Gestasyonun 3. haftasından itibaren notokord ve nöral tüp şekillenirken, mezodermal germ tabakası hücreleri orta hat çevresinde gevşek bir doku katı olan paraksiyal mezodermi oluştururlar. Baş bölgesinde nöral tüpün her iki yanında paraksiyal mezoderm hücreleri de somitomer denilen hücre bloklarını meydana getirirler. 3. haftanın başında somitomerler halka şeklini alarak oksipital bölgeden kaudale doğru somit adı verilen doku blokları şeklinde dizilirler. Somitler geçici yapılar olmasına rağmen omurgalı embriyolarında vertebranın segmental organizasyonu için oldukça önemlidirler. Vertebra ve kaburgalar, sırt derisi dermisi, sırt iskelet kasları, vücut duvarı iskelet kasları ve ekstremite kasları somitlerden köken alan hücrelerden gelişen yapılardır. Somit oluşum süreci olan somitogenezis; Notch, WNT ve fibroblast büyüme faktörü sinyalizasyon genlerinin siklik ekspresyonu tarafından düzenlenen genetik bir mekanizmanın kontrolünde gerçekleşir. Bu mekanizma, “clock and wave front” modeli ile somitogenezi yönetir. Bu modelde zamana bağlı olarak hücreler tekrarlanan salınımlar gerçekleştirirler. Her bir salınım presomitik mezoderm hücrelerinin somitleri oluşturmadaki yeterliliğini belirleyen birer fazdan ibarettir. Somit oluşumu (somitogenezis); periyodisite, ayrılma, epitelizasyon, aksiyal spesifikasyon ve farklanma komponentlerine sahip bir olaylar zinciri sonucu gerçekleşir. Bu mekanizmadaki herhangi bir bozukluğun vertebrada ciddi segmentasyon defektlerine ve konjenital anomalilere de yol açtığı bilinmektedir. Bu derlemede, morfogenez sürecinin önemli bir parçası olan somitogenezde rol alan moleküler ve bu moleküllerin birbiriyle ilişkilileri tartışılmıştır

    Relationship between metabolic syndrome and nodular thyroid diseases

    No full text
    WOS: 000424952600002PubMed: 29141453Nodular thyroid diseases are common in Turkey. Insulin resistance (IR) is considered as the most important component of metabolic syndrome (MetS), and it is thought to directly affect thyroid diseases, together with other components of MetS. The aim of this study was to evaluate potential factors associated with thyroid nodularity. This study was part of the prospective MELEN study. In total, randomly selected 2233 subjects were evaluated. A euthyroid subgroup of participants (n=1432) was selected and 421 of them had MetS. Both goitres and multinodular goitres (MNGs) were significantly more common in the MetS (+) group (p<.001). Older age was the only factor that significantly affected the presence of a nodular goitre (NG) (p<.001). The presence of a MNG was associated with older age (p<.001), systolic blood pressure level (p<.008) and MetS (p<.001). There was no difference in the thyroid volume or presence of nodular thyroid diseases between the IR (+) and (-) groups. Both the thyroid volume and the presence of MNGs were significantly associated with MetS, independent of thyroid-stimulating hormone (TSH) and IR. We suggest that the individual components of MetS may influence thyroid nodularity to some degree and that together they exert a cumulative effect on the thyroid gland. As a result, in the absence of MetS, we further suggest that IR alone does not explain the increase in thyroid volume and thyroid nodule formation.Duzce University Scientific Research FundDuzce UniversityThis research is supported by Duzce University Scientific Research Fund
    corecore