41 research outputs found

    The effective risk factors on postoperative complications in benign thyroid surgery

    Get PDF
    Amaç: Tiroid cerrahisi sonrası en sık karşılaşılan komplikasyonlar nervus rekürrens ve nervus laryngeus superior yaralanmaları, hipoparatiroidi, kanama, hematom, yara enfeksiyonu ve flep ödemidir. Hastayı yaşamı boyunca etkileyebileceği için önem taşırlar. Bu çalışmanın amacı benign tiroid cerrahisi sonrası gelişen komplikasyonları etkileyen risk faktörlerinin araştırılmasıdır. Materyel ve Metod: Mart 1997 - Eylül 2000 tarihleri arasındaAdnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı'nda benign tiroid hastalığı nedeniyle opere edilen 224 tiroid olgusu postoperatif Bulgular: komplikasyonlar açısından retrospektif olarak değerlendirildi. Yaş, cins, antitiroidal ilaç kullanımı, tiroid hastalığı, nüks guatr, inferior tiroid arterin bağlanması, nervus rekürrensin ve paratiroidlerin görülmesi, yapılan operasyon tipi ve dren kullanılmasının morbiditeye etkileri araştırıldı. Komplikasyon gelişmesini etkileyen faktörler arasında total tiroidektomi istatistiksel olarak anlamlı (p=0.001) bulunmuştur. Sonuç Cerrahi olarak çıkarılan tiroid doku genişliğinin beraberinde getireceği komplikasyon riski dikkatli bir teknikle önlenmelidir.Aim: The aim of this study is to investigate the risk factors for postoperative complications after benign thyroid surgery. The most frequent complications after thyroid surgery are recurrent laryngeal nerve and superior laryngeal nerve injury, hypoparathyroidism, bleeding, hematoma, wound infection and flap edema. These complications may influence the life quality of the patient. Method: In Adnan Menderes University Department of General Surgery, 224 patients who underwent thyroid surgery were evaluated retrospectively for postoperative complications. Age, gender, antithyroideal treatment, thyroid disease, recurrent goitre, ligation of inferior thyroid artery, identification of nervus recurrens and parathyroid glands, extent of resection and usage of drains were investigated for morbidity. Total thyroidectomy was found to be the only statistically significant (p=0.001) risk factor. Conclusion: The complication risk following wide resection of the thyroid gland should be prevented by a meticulous surgicaltechnique

    The Recidivism in the Turkish Criminal Law and Tax Criminal Law: A Case Study of Afyonkarahisar

    No full text
    Tekerrür, bir kez ceza mahkûmiyetine uğradıktan sonra tekrar suç işleyen inatçı suç-luların ıslah edilmesine yönelik bir suç politikası aracıdır. Bu çalışmada tekerrür kurumunun kavramsal incelemesi, tarihi gelişimi ve teorik temelleri açıklanmıştır. Türk Ceza Hu-kuku’nda ve Vergi Ceza Hukuku’nda tekerrürün düzenleniş şekli, şartları, kapsamı ve so-nuçları incelenmiştir. Afyon E Tipi Cezaevinde bulunan tekerrüre düşen mahkûmlarla, bun-ların suç profilini tespit etmeye yönelik bir anket çalışması yapılmıştır. Yapılan araştırmada, tekerrüre düşmüş mahkûmların tekerrüre düşmesinde, işsizlik ve ekonomik nedenlerin, yaş küçüklüğünün, arkadaşlık ortamının, eğitim seviyesinin düşüklüğü gibi nedenlerin önemli rol oynadığı tespit edilmiştir. Ayrıca, vergisel kabahatlerde tekerrüre düşen vergi mükelleflerini ve tekerrüre düşme nedenlerini tespit etmeye yönelik olarak Afyonkarahisar’daki vergi mükellefleri üzerinde bir anket çalışması yapılmıştır. Bu çalışmada denetim geçiren mükelleflerin büyük bir çoğunluğunun tekerrüre düştüğü görülmüştür. Vergisel kabahat işlenmesinin ve vergisel kabahatlerde tekerrüre düşülmesinin en önemli nedeni, denetimlerin yeterince yapılmaması ve vergi yükünün ağır olmasıdırThe recidivism is a crime policy instrument that aims to rehabilitate stubborn prisoners who offend again after their first sentence. This study elaborates the definition of recidivism and explains its historical progress and theoretical basis. The regulation, conditions, scope and consequences of recidivism are investigated in the Turkish criminal law and tax criminal law. A questionnaire is conducted on recidivist prisoners for investigating their individual characteristics in Afyonkarahisar type prison. The findings show the following factors, unemployment, low income, friendship group, education level and age have an effect on recidivism. In addition this study couries at a survey among the taxpayers in Afyonkarahisar to identify these who have faced with recidivism for their tax faults and to determine the reasons behind it. It finds that most of the taxpayers who have already been inspeted faced with recidivism. It can be argued that basic reason behind tax fault and recidivism requding these faults is the lack of enough inspection and the heavy tax loads

    Ceza muhakemesi hukukunda müdafii

    No full text
    Anahtar Kelimeler : Müdafi, Zorunlu Müdafi, Müdafiin Yetkileri, Müdafiin Görevleri CEZA MUHAKEMESİ HUKUKUNDA MÜDAFİİ Ceza muhakemesinde adil bir yargılamanın yapılabilmesi, savunma hakkının tanın-masına ve savunma hakkının etkin bir şekilde kullanılmasına bağlıdır. Ceza muhakemesinde şüphelinin/sanığın savunma hakkını etkin bir şekilde kullanabilmesi için de müdafiin yardı-mından yararlanma hakkına sahip olması gerekir. Çünkü şüphelinin/sanığın bir müdafi tara-fından savunulması, bireysel savunmanın eksik ve aksayan yönlerini gidermeyi, silahların eşitliğini sağlamayı, şüphelinin/sanığın lehine olan maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasını sağ-lamayı ve iddia ve yargılama makamını denetlemeyi sağlayacaktır. Bu çalışmada Türk hukukunda müdafiin, savunma hakkının kullanılması için arz ettiği önem, hukuki statüsü, seçilmesi ve görevlendirilmesi, yetkileri ve görevleri tespit edilmeye çalışılmıştır. Türk hukukunda müdafiin yardımından yararlanma hakkı, ileri hukuk devlet-lerindeki kadar detaylı ve iyi bir şekilde düzenlenmiştir. Fakat mevzuattan ve uygulamadan kaynaklanan bazı eksiklikler ve yanlış uygulamalar olduğu tespit edilmiştir. Bu eksikliklerin ve uygulama hatalarının düzeltilmesi halinde, müdafiin yardımından yararlanma hakkı tam olarak sağlanmış olacaktır. Keywords: Defense Counsel, Necessary Defense Counsel, Rights of Defense Coun-sel, Jurisdictions of Defense Counsel. ABSTRACT DEFENSE LAWYER IN CRIMINAL PROCEDURE LAW Making fair judge in criminal procedure depends on giving defending right and using this right effectively. In criminal procedure, defence counsel should have the right about utili-zing from help in order to let suspect/defendent touse his or her rights effectively. Because suspect/defendent’s defending by defence counsel provide to overcome individual defen-ding’s missing and failing breakdowns, to equalize weapons, to apperatangible reality in fa-vour of suspect/defendent’s and to auditing claim sand court of law. In this study, importance of defence counsel in Turkish law in order to use defending right, legal status, selection and appointment, powerand duties tried to be investigated. InTur-kish law the right of utilizing the help of defence counsel is regulated as good as and as detai-led as advanced law states but there are some deficiencies and wrong applications detected which sourced from legislation and application. In the case of correction of those deficiencies and application mistakes, theright of utulizing help from defence counsel will be completely provided

    DETERMINATION OF GENOTOXIC EFFECTS OF 2,4-D AND DICAMBA HERBICIDES IN BEAN (Phaseolus vulgaris L.) ROOTS BY RAPD AND COMET ASSAYS

    No full text
    The present study was undertaken to evaluate genotoxic potential of two auxinic herbicides; 2,4-dicholorophenoxy acetic acid (2,4-D) and 3,6-dichloro-2- methoxybenzoic acid (dicamba) in the root tissue of bean (Phaseolus vulgaris L.) seedlings. Two-day old bean seedlings were exposed to distilled water (negative control), methyl methanesulfonate (MMS, positive control) and three sublethal concentrations (0.1, 02 and 0.3 ppm) of 2,4-D and dicamba for 96 h. The root growth, total soluble protein content, DNA damage in individual cells (comet assay) and randomly amplified polymorphic DNA (RAPD) profiles were used as endpoints of genotoxicity. 2,4-D and dicamba EC50 values of root growth were calculated as 0.17 and 0.24 ppm, respectively. Total soluble protein content in the root tissue of the seedlings was significantly decreased at MMS treatment and at high concentrations (0.2 and 0.3 ppm) of dicamba, while 0.2 and 0.3 ppm 2,4-D treatments increased the protein content (P < 0.05). Dose-dependent single strand DNA breaks in the root nuclei of bean seedlings were determined for 2,4-D and dicamba as revealed by comet assay. In comparison to negative control, RAPD polymorphisms became evident as disappearance and/or appearance of RAPD bands in treated seedlings. The diagnostic and phonetic numerical analyses of RAPD profiles obviously indicated dose-dependent genotoxicity induced by 2,4-D and dicamba. According to sensitivity of parameters to 2,4- D and dicamba toxicity, the above indicator rank in the following order: comet assay > root growth > RAPD profiles > total soluble protein content.Mevcut çalışma, fasulye (Phaseolus vulgaris L.) fidelerinin kök dokusunda iki oksinik herbisitin [2,4-diklorofenoksi asetik asit (2,4-D) ve 3,6-dikloro-2-metoksibenzoik asitin (dikamba)] genotoksik potansiyelinin belirlenmesi için gerçekleştirilmiştir. İki günlük fasulye fideleri, distile su (negatif kontrol), pozitif kontrol (10 ppm MMS), 2,4- D ve dikambanın öldürücü olmayan konsantrasyonlarına (0.1, 0.2 ve 0.3 ppm) 96 sa süreyle maruz bırakılmıştır. Kök büyümesi, toplam çözünür protein seviyesi bireysel hücrelerdeki DNA hasarı (comet assay) ve rastgele çoğaltılmış polimorfik DNA (RAPD) assayi genotoksisitenin dört son noktası olarak kullanılmıştır. Kök büyümesi testi ile 2,4-D ve dikamba için EC50 değerleri sırasıyla 0.17 ve 0.24 ppm olarak belirlenmiştir. Fasulye fidesi kök dokusu toplam çözünebilir protein içeriği negatif kontrole göre pozitif kontrol ve dikamba uygulamalarında (0.2 ve 0.3 ppm) önemli düzeyde azalırken, 2,4-D uygulamalarında (0.2 ve 0.3 ppm) artmıştır. 2,4-D ve dikamba için fasulye kök ucu meristem hücrelerinin nükleuslarında doza bağımlı tek iplik DNA kırıkları comet assayle belirlenmiştir. Negatif kontrol grubuna göre, uygulama gruplarında RAPD bantlarının kaybolması ve yeni bantların ortaya çıkmasıyla RAPD polimorfizmi belirlenmiştir. RAPD profillerinin diagnostik ve numerik analizleri 2,4-D ve dikambanın doza bağımlı genotoksisiteyi teşvik ettiğini açıkça göstermiştir. Genotoksik etkinin belirlenmesinde incelenen parametreler hassasiyetlerine göre comet assay > kök büyümesi > RAPD profilleri > total çözünebilir protein içeriği şeklinde sıralanmıştır

    DETERMINATION OF GENOTOXIC EFFECTS OF 2,4-D AND DICAMBA HERBICIDES IN BEAN (Phaseolus vulgaris L.) ROOTS BY RAPD AND COMET ASSAYS

    No full text
    The present study was undertaken to evaluate genotoxic potential of two auxinic herbicides; 2,4-dicholorophenoxy acetic acid (2,4-D) and 3,6-dichloro-2- methoxybenzoic acid (dicamba) in the root tissue of bean (Phaseolus vulgaris L.) seedlings. Two-day old bean seedlings were exposed to distilled water (negative control), methyl methanesulfonate (MMS, positive control) and three sublethal concentrations (0.1, 02 and 0.3 ppm) of 2,4-D and dicamba for 96 h. The root growth, total soluble protein content, DNA damage in individual cells (comet assay) and randomly amplified polymorphic DNA (RAPD) profiles were used as endpoints of genotoxicity. 2,4-D and dicamba EC50 values of root growth were calculated as 0.17 and 0.24 ppm, respectively. Total soluble protein content in the root tissue of the seedlings was significantly decreased at MMS treatment and at high concentrations (0.2 and 0.3 ppm) of dicamba, while 0.2 and 0.3 ppm 2,4-D treatments increased the protein content (P < 0.05). Dose-dependent single strand DNA breaks in the root nuclei of bean seedlings were determined for 2,4-D and dicamba as revealed by comet assay. In comparison to negative control, RAPD polymorphisms became evident as disappearance and/or appearance of RAPD bands in treated seedlings. The diagnostic and phonetic numerical analyses of RAPD profiles obviously indicated dose-dependent genotoxicity induced by 2,4-D and dicamba. According to sensitivity of parameters to 2,4- D and dicamba toxicity, the above indicator rank in the following order: comet assay > root growth > RAPD profiles > total soluble protein content.Mevcut çalışma, fasulye (Phaseolus vulgaris L.) fidelerinin kök dokusunda iki oksinik herbisitin [2,4-diklorofenoksi asetik asit (2,4-D) ve 3,6-dikloro-2-metoksibenzoik asitin (dikamba)] genotoksik potansiyelinin belirlenmesi için gerçekleştirilmiştir. İki günlük fasulye fideleri, distile su (negatif kontrol), pozitif kontrol (10 ppm MMS), 2,4- D ve dikambanın öldürücü olmayan konsantrasyonlarına (0.1, 0.2 ve 0.3 ppm) 96 sa süreyle maruz bırakılmıştır. Kök büyümesi, toplam çözünür protein seviyesi bireysel hücrelerdeki DNA hasarı (comet assay) ve rastgele çoğaltılmış polimorfik DNA (RAPD) assayi genotoksisitenin dört son noktası olarak kullanılmıştır. Kök büyümesi testi ile 2,4-D ve dikamba için EC50 değerleri sırasıyla 0.17 ve 0.24 ppm olarak belirlenmiştir. Fasulye fidesi kök dokusu toplam çözünebilir protein içeriği negatif kontrole göre pozitif kontrol ve dikamba uygulamalarında (0.2 ve 0.3 ppm) önemli düzeyde azalırken, 2,4-D uygulamalarında (0.2 ve 0.3 ppm) artmıştır. 2,4-D ve dikamba için fasulye kök ucu meristem hücrelerinin nükleuslarında doza bağımlı tek iplik DNA kırıkları comet assayle belirlenmiştir. Negatif kontrol grubuna göre, uygulama gruplarında RAPD bantlarının kaybolması ve yeni bantların ortaya çıkmasıyla RAPD polimorfizmi belirlenmiştir. RAPD profillerinin diagnostik ve numerik analizleri 2,4-D ve dikambanın doza bağımlı genotoksisiteyi teşvik ettiğini açıkça göstermiştir. Genotoksik etkinin belirlenmesinde incelenen parametreler hassasiyetlerine göre comet assay > kök büyümesi > RAPD profilleri > total çözünebilir protein içeriği şeklinde sıralanmıştır

    The Recidivism in the Turkish Criminal Law and Tax Criminal Law: A Case Study of Afyonkarahisar

    No full text
    Tekerrür, bir kez ceza mahkûmiyetine uğradıktan sonra tekrar suç işleyen inatçı suç-luların ıslah edilmesine yönelik bir suç politikası aracıdır. Bu çalışmada tekerrür kurumunun kavramsal incelemesi, tarihi gelişimi ve teorik temelleri açıklanmıştır. Türk Ceza Hu-kuku’nda ve Vergi Ceza Hukuku’nda tekerrürün düzenleniş şekli, şartları, kapsamı ve so-nuçları incelenmiştir. Afyon E Tipi Cezaevinde bulunan tekerrüre düşen mahkûmlarla, bun-ların suç profilini tespit etmeye yönelik bir anket çalışması yapılmıştır. Yapılan araştırmada, tekerrüre düşmüş mahkûmların tekerrüre düşmesinde, işsizlik ve ekonomik nedenlerin, yaş küçüklüğünün, arkadaşlık ortamının, eğitim seviyesinin düşüklüğü gibi nedenlerin önemli rol oynadığı tespit edilmiştir. Ayrıca, vergisel kabahatlerde tekerrüre düşen vergi mükelleflerini ve tekerrüre düşme nedenlerini tespit etmeye yönelik olarak Afyonkarahisar’daki vergi mükellefleri üzerinde bir anket çalışması yapılmıştır. Bu çalışmada denetim geçiren mükelleflerin büyük bir çoğunluğunun tekerrüre düştüğü görülmüştür. Vergisel kabahat işlenmesinin ve vergisel kabahatlerde tekerrüre düşülmesinin en önemli nedeni, denetimlerin yeterince yapılmaması ve vergi yükünün ağır olmasıdırThe recidivism is a crime policy instrument that aims to rehabilitate stubborn prisoners who offend again after their first sentence. This study elaborates the definition of recidivism and explains its historical progress and theoretical basis. The regulation, conditions, scope and consequences of recidivism are investigated in the Turkish criminal law and tax criminal law. A questionnaire is conducted on recidivist prisoners for investigating their individual characteristics in Afyonkarahisar type prison. The findings show the following factors, unemployment, low income, friendship group, education level and age have an effect on recidivism. In addition this study couries at a survey among the taxpayers in Afyonkarahisar to identify these who have faced with recidivism for their tax faults and to determine the reasons behind it. It finds that most of the taxpayers who have already been inspeted faced with recidivism. It can be argued that basic reason behind tax fault and recidivism requding these faults is the lack of enough inspection and the heavy tax loads

    İMKB'YE KOTE OLAN BANKALARIN ETKİNLİK ANALİZLERİ

    No full text
    Dayanıklı ve güçlü bir ekonominin varlığı, sağlıklı çalışan ve büyüyen finans sistemi ile mümkündür. Türkiye'de, finansal sektörün temelini bankacılık sistemi oluşturmaktadır. Yapılan çalışmada iki amaç hedeflenmiştir. Öncelikle Türkiye' de bankacılık sektörü içinde faaliyet gösteren 32 adet ticaret bankasının Aralık 2006 ve Eylül 2009 dönemleri içerisinde üçer aylık bilanço dönemleri bazında Veri Zarflama Analizi (VZA) ile sermaye yapılarına ve ölçek büyüklüklerine göre etkinlik analizi yapılmıştır. Daha sonra bu bankalar içinden İMKB' ye kote olanlar için hisse senedi piyasasına açılmanın etkinlik ve verimlilik üzerine nasıl bir etki yaratacağı incelenmiştir. Ayrıca etkin bulunmayan banka yönetimlerine yol göstermesi amacıyla Potansiyel İyileştirme Analizi yapılmıştır. Analiz sonuçlarına göre; 10 banka her dönem etkin bulunmuş; 2 bankanın ise hiçbir dönem etkin olmadığı görülmüştür. Sermaye yapılarına göre sınıflanan bankalar içinde ortalama etkinlik skor değeri en yüksek olan Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu' na (TMSF) devir olan Birleşik Fon Bankası A. Ş. olmuştur. Bu grubu kamu sermayeli ticari bankalar izlemektedir. Etkinlik sıralaması özel sermayeli ticari bankalar ve yabancı sermayeli bankalar şeklinde devam etmektedir. İMKB' ye kote olmayan bankaların ortalama etkinlik skorunun, İMKB' ye kote olan bankalardan yüksek olduğu görülmüştür. Bunun sebebi; bankaların, etkinliklerini arttırma amacı yerine İMKB aracılığıyla daha ucuz fon temin etme gayretleri olduğu kanısına varılmıştır. Banka yönetimlerinin, etkin olmayan karar biriminin hangi girdileri gereğinden ne kadar fazla kullandığı, hangi çıktılar açısından ne ölçüde yetersiz kaldığını ve etkin olması için ne yapması gerektiği hakkında potansiyel iyileştirme analizi yapılmıştır. Yapılan analizin sonucunda etkin bulunmayan bankaların her dönem için referans aldıkları etkin bankalar ve etkinlik değerleri hesaplanmıştır

    Bankacılık sisteminde etkinlik ve verimlilik (veri zarflama analizi ile bir uygulama)

    No full text
    Dayanıklı ve güçlü bir ekonominin varlığı, sağlıklı çalışan ve büyüyen finans sistemi ile mümkündür. Türkiye’de, finansal sektörün temelini bankacılık sistemi oluşturmaktadır. Bu çalışmada ilk önce, Türkiye’de bankacılık sektörü içinde faaliyet gösteren 32 adet ticari bankanın 2006 Aralık - 2009 Eylül dönemleri içerisinde üçer aylık bilanço dönemleri bazında Veri Zarflama Analizi (VZA) ile sermaye yapılarına ve ölçek büyüklüklerine göre etkinlik analizi yapılmıştır. Daha sonra da bu bankalar içinden İMKB’ye kote olanlar için hisse senedi piyasasına açılmanın etkinlik ve verimlilik üzerine etkisi incelenmiştir. Ayrıca etkin bulunmayan banka yönetimlerine yol göstermesi amacıyla potansiyel iyileştirme analizi yapılmıştır. Analiz sonuçlarına göre; 10 banka her dönem etkin bulunmuş;2 bankanın ise hiçbir dönem etkin olmadığı görülmüştür. Sermaye yapılarına göre sınıflanan bankalar içinde ortalama etkinlik skor değeri en yüksek olan Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na (TMSF) devir olan Birleşik Fon Bankası A.Ş. olmuştur. Bu grubu kamu sermayeli ticari bankalar izlemektedir. Etkinlik sıralaması özel sermayeli ticari bankalar ve yabancı sermayeli bankalar şeklinde devam etmektedir. İMKB’ye kote olmayan bankaların ortalama etkinlik skorunun, İMKB’ye kote olan bankalardan yüksek olduğu görülmüştür. Bunun sebebi; bankaların, etkinliklerini arttırma amacı yerine İMKB aracılığıyla daha ucuz fon temin etme gayretleri olduğu kanısına varılmıştır.The existence of a sound economy is possible through a growing and healthy finance system. Banking makes up the Foundation of the finance sector in Turkey. In this study, an efficiency analysis has been performed of the 32 banks based on the threemonth balance sheet period between 2006 December and 2009 September, using Data Envelopment Analysis in terms of capital structure and growth. Subsequently, the effect of opening into the Istanbul stock Exchange (IMKB) has been examined in terms of efficiency and productivity. Besides, optimization analysis has been performed in order to guide the inefficient bank management. The results of the Analysis suggest that 10 banks have been regarded as efficient and 2 banks have been observed to be inefficient for any period. Of the banks classified according to their capital structure, the banks with the highest efficiency score is Birleşik Fon Bank, taken over by Saving Deposit Insurance Funds. Then, follows trade banks with public capital. Efficiency rank follows as trade banks with private capital and banks with foreign capital. It has been observed that banks not listed in Istanbul Stock Exchange have higher efficiency scores. It has been thought the reason for this is that the banks are in the effort to obtain more funds through Istanbul Stock Exchange instead of increasing their efficiency
    corecore