Türk polisinin bazi fiziksel ve somatotip özelliklerinin incelenmesi

The purpose of this study was to determine physical fitness and somatotype characteristics of Turkish National Police. A total of 351 male police from a Turkish General Directorate of Security participated in this study voluntarily ( :21.49±1.06 yrs). Subjects’ height, body weight, body mass index, body fat percentage and somatotype characteristics were determined. Body fat percentage was determined by Jackson & Pollock  formula and somatotype properties were determined according to Heath-Carter system. The sit and reach test was used for the determination of flexibility, the visual reaction test was used for determination of reaction time, the counter movement (CMJ) and squat jump (SJ) tests were used for the determination of anaerobic performance,10-30 meter transition (speed) times were used for the determination of sprint performance and 1-mile run test was used for determination of determined of maximal oxygen consumption capacity (VO2max). Results indicated subjects have normal body mass index (22.11 ± 2.05), low body fat percentage (8.51 ± 2.87) and ectomorphy-mesomorphy properties (2.67-4.59-2.96). Results of flexibility, visual reaction values was 30.45±5.9 cm, 420.47±43.87. Anaerobic performance; the anaerobic power of CMJ, relative CMJ, SJ and relative SJ values of subjects were 948.49±121.27 watt, 13.40±.90 watt/kg, 899.99±117.83 watt and 12.71±.89watt/kg respectively while the 10m, 30m and VO2max values was 1.75±.07, 4.35±.18 second and 52.4±2.0 respectively. As a conclusion, the findings of the present study indicated that Turkish National Police have good physical fitness and somatotype characteristics.  Bu çalışmanın amacı, Türk polisinin bazı fiziksel ve somatotip özelliklerini belirlemektir. Çalışmaya Ankara Emniyet Genel Müdürlüğü’nde çalışan toplam 351 gönüllü erkek polis (:21.49±1.06yıl) katılmıştır. Çalışmaya katılan deneklerin boy uzunluğu, vücut ağırlığı, vücut kütle indeksleri, vücut yağ yüzdeleri ve somatotip özellikleri belirlenmiştir. Vücut yağ yüzdesi ile Jackson ve Pollock formülü ile hesaplanırken, somatotip özellikler Heath-Carter yöntemi kullanılarak belirlenmiştir. Esneklik belirlenmesinde uzan-eriş testi, reaksiyon zamanının belirlenmesinde görsel reaksiyon testi, anaerobik performansın belirlenmesinde aktif sıçrama (AS) ve skuat sıçrama (SS) testi, sprint performansın belirlenmesinde 10-30 metre testi kullanılırken, oksijen tüketim kapasitesinin belirlenmesinde ise 1 mil koşu testi kullanılmıştır. Bulgular, çalışmaya katılan polislerin, normal vücut kitle indeksine (22.11 ± 2.05),  düşük vücut yağ yüzdesine (8.51 ± 2.87) ve ekto-mezomorf (2.67-4.59-2.96) somatotip özelliğine sahip olduklarını göstermiştir. Ayrıca esneklik ve görsel reaksiyon zamanı değerlendirme sonucunda sırasıyla 30.45±5.9cm, 420.47±43.87 ms olarak bulunmuştur. Bu sonuçların yanı sıra anaerobik performans değerlendirme sonucunda; AS, 948.49±121.27 watt; relatif AS, 13.40±.90 watt/kg; SS, 899.99±117.83 watt; relatif SS 12.71±.89watt/kg olarak bulunurken sprint değerleri ise, 10m, 1.75±.07 ve 30m, 4.35±.18 saniye olarak bulunmuştur. Tahmini VO2maks değerleri ise 59.25±2.60 ml/kg/dk olarak belirlenmiştir. Sonuç olarak Türk polislerinin iyi bir fiziksel uygunluğa ve somatotip özelliklerle sahip oldukları belirlenmiştir. &nbsp

Determination of applicable physical and physiological parameters to constitute performance prediction formula for rowing sport

Bu tezin amacı çeşitli fizyolojik, biyomotor ve antropometrik parametrelerin kürek performansıyla ilişkilerinin ortaya çıkartılması ve bu parametrelerin kürekte 2000 metre performans tahmin formüllerinde kullanılabilirliğini araştırmaktır. Ortaya konulacak formülün araştırmacılar açısından en pratik ve ekonomik şekilde ve mümkün olan en düşük düzeyde uzmanlık gerektirecek testlerin uygulanması sonucunda elde edilebilmesinin sağlanması da önemli bir amaçtır. Araştırmaya yaş ortalaması 17.38 ± 0.6 yıl olan 18 elit düzeyde genç erkek kürekçi katılmıştır. Deneklerin antropometrik, kuvvet, sürat, sıçrama, esneklik ve kürek ergometre anaerobik güç testi, 2000 metre maksimal kürek ergometresi testi değerleri ölçüldü. Aşamalı artan yükle kürek ergometresi testi sırasındaki gaz değişimleri ve laktat cevapları incelendi. SPSS 16 programında çoklu regresyon analizi istatistikleri kullanılarak antropometrik ölçümler, kürek sporuna özgü olmayan testlerle elde edilen sonuçlar kullanılarak, kürek sporuna özgü testlerle elde edilen sonuçlar kullanılarak, fizyolojik testlerle elde edilen sonuçlar kullanılarak 4 ayrı regresyon formülü geliştirildi. İstatistiksel anlamlılık düzeyi olarak p<0.05 kullanıldı. Antropometrik ölçümlerin sonuçları kullanılarak, kürek sporuna özgü olmayan testlerle elde edilen sonuçlar kullanılarak, kürek sporuna özgü testlerle elde edilen sonuçlar kullanılarak, kürek sporuna özgü fizyolojik testlerle elde edilen sonuçlar kullanılarak geliştirilen 4 ayrı formülün standart hataları sırasıyla 3.94, 4.06, 3.88 ve 2.36 sn. olarak bulunmuştur. Sonuç olarak; kürek sporuna özgü fizyolojik testlerin sonuçları kullanılarak elde edilen tahmin formülü tez çalışması sonucu elde edilen tüm formüller içerisinde en düşük standart hata&#8217;ya sahip olmasına rağmen testlerin zorluğu, maliyeti, uzmanlık gereksinimi açısından en dezavantajlı olanıdır. Tez çalışması sonucunda ortaya konan diğer formüller antrenörler ve araştırmacılar açısından maliyet, bilgi ve uzmanlık gereksinimi açısından daha uygun ve avantajlı olmakla birlikte, yeterli güvenilirlikte performans tahmini de yapılabilecektirThe aim of this thesis was to demonstrate the relationships of several physiologic, biomotor and anthropometric parameters with rowing performance and investigate usability of these parameters to develop rowing 2000 m. performance prediction formula. The other important aim was the practicality and economy of developed prediction formula which include the results of tests that needs minimum expertise level. 18 junior male elite rowers (17.38 ± 0.6 years) participated in this study.Anthropometric, strength, speed, jump, flexibility, 2000 m. maximal rowing ergometer test, rowing ergometer anaerobic power test values of subjects were measured. Gas kinetics and lactate responses during the progressive incremental rowing ergometer test was examined. Multiple linear regression procedures were used in SPSS 16 statistics software to constitute 4 different regression formulas which uses anthropometric measurument results, non-rowing specific performance test results, rowing specific performance test results and physiological test results. Statistical significance level was set at p<0.05. The standard errors of estimation of formulas which constituted by using the results of anthropometric measurements, non-rowing specific performance tests, rowing specific performance tests and rowing specific physiological tests were determined as 3.94, 4.06, 3.88 and 2.36. s. respectively. As a conclusion, although the prediction formula which constituted by using the results of rowing specific physiological tests have lower standard error of estimation value than other formulas; it&#8217;s the most disadvantaged formula in terms of economy, practicality and need of expertise. The other formulas which constituted by this thesis research are more suitable and advantageous in terms of economy, practicality and need of expertise and these formulas predict performance at sufficient reliability

İYİ ANTRENMANLI TÜRK BİSİKLET SPORCULARININ YARIŞA YÖNELİK BESLENME STRATEJİLERİNİN İNCELENMESİ

Öz: Bu çalışmanın amacı uluslararası düzeyde mücadele eden bisiklet sporcularının müsabaka haftasına yönelik olarak, yarışma öncesi, sırası ve sonrası uyguladıkları beslenme stratejilerinin belirlenmesidir. Araştırmaya 2020 yılında Türkiye Bisiklet Federasyonunca lisanslı, milli takım kampına katılan, ülke şampiyonasında ilk 10’da yer alan, ülkemizi Avrupa ve Dünya şampiyonalarında temsil eden 19 erkek, 13 kadın sporcu katılmıştır. Beslenme alışkanlıklarının belirlenebilmesi için daha önce yapılmış bilimsel çalışmalardan yararlanılarak araştırmacı tarafından geliştirilen, 12 kişisel bilgi, 8 genel beslenme alış-kanlığı, 21 sportif beslenme stratejileri alt başlıkları altında toplam 41 sorudan oluşan “Sporcu Beslenme Formu” sporcuların dinlenme saatlerinde açıklama yapıldıktan sonra araştırmacı tarafından uygulanmış-tır. İstatiksel hesaplamalarda SPSS (version 25.0) programı kullanılmıştır. Elde edilen verilerin frekans ve yüzde değerleri hesaplanarak tanımlayıcı istatistiklere göre yorumlanmıştır. Araştırmanın bulgularına göre; yarışma sabahı bisikletçilerin %53,1 i karbonhidrat (n=17), %6,3 ü protein (n=2), %40,6 sı karma (n=13) ağırlıklı beslendiği tespit edilmiştir. Sporcuların yarış içi tükettikleri sıvı miktarının 15 km veya 15 dk için ortalama 292,7±155,4 ml olduğu görülmüş; yarış esnasında sporcuların %37,5 inin muz (n=12), %50 sinin enerji jeli (n=16) ve %6,3 ünün enerji barı (n=2) tükettiği bulunmuştur. Yarışma sonrası sporcuların %53,1 inin karbonhidrat (n=17), %18,8 inin protein (n=9), %28,1 inin karma (n=6) ağırlıklı beslendiği; tüketilen bu makro besin öğelerinden karbonhidratın ortalama 241,9±192,9 g, pro-teinin 46,0±29,1 g, yağın ise 13,3±7 g olduğu tespit edilmiştir. Yarışma sonrasında öğünler ilerledikçe makro besin öğelerinin oranlarının değiştiği görülmüş, yarışmadan bir gün sonra alınan öğünde karma beslenen sporcuların oranı artış göstermiştir (%59,4, n=19). Sonuç olarak iyi antrenmanlı kadın ve erkek bisikletçilerin yarışma sabahı, yarış sonrası ana öğün ve yarıştan 3 saat sonraki öğünde karbonhidrat ağırlıklı, yarışmadan bir gün sonra ise karma ağırlıklı beslendikleri tespit edilmiştir. Milli takım seviye-sindeki bisiklet sporcularının beslenme şekillerinin ve makro besinlerin tüketim miktarlarının belirlen-mesi, bu sporu üst seviyede yapmak isteyen amatör sporculara ve bisiklet sporu hakkında beslenme bilgisi edinmek isteyen antrenör, diyetisyen gibi spor çalışanlarına faydalı olacağı düşünülmektedir. Ay-rıca sporcuların yarışa yönelik beslenme stratejileri ile ilgili eksikliklerin uzmanlarca tespiti ve gerekli önlemlerin alınması önerilmektedir.</p

TALENT SELECTION TEST BATTERY SAMPLE FOR SPORT CLIMBING

Yetenek seçimi birçok parametreyi içeren karmaşık bir süreçtir ve yetenek seçim modelinin spora özgü uyarlanması gereklidir. Bu araştırmanın amacı Türkiye Dağcılık Federasyonu (TDF) Spor Tırmanış Sporcu Tarama Komisyonu tarafından geliştirilen, spor tırmanış yetenek seçimi test bataryasının (STYSTB) uygulanmasıydı. Bununla birlikte sporcuların müsabakada elde ettikleri puanlarla STYSTB parametreleri arasındaki ilişkiler de incelendi. STYSTB yaş ortalaması 11,06±1,56 olan 62 kişiye (32 kadın ve 30 erkek) uygulandı. İlk gün yarışma düzenlendi ve ikinci gün ise vücut kompozisyonu, kuvvet, sürat, esneklik ve denge parametrelerini içeren STYSTB uygulandı. Verilerin cinsiyete göre ortalama karşılaştırmaları ve müsabakada elde edilen başarı puanlarıyla korelasyon analizleri de yapıldı. Sonuçlara göre erkekler 30 ve 60 sn. şınav değerleri, kadınların ise endomorfi, vücut yağ oranı ve esneklik ölçüm değerleri arasındaki ilişki anlamlı olarak yüksek bulundu. Her iki cinsiyette müsabaka puanı ile ekstansiyonda asılı kalma süresi, toplam barfiks sayısı ve barfikste kalınan sürede, ek olarak kadınlarda sağ alt ekstremite dengesi, fleksiyonda asılı kalma süresi, 30-60 sn. şınav sayıları ve plank süresi arasında anlamlı ilişki bulundu. Kuvvet değerleri ile karşılaştırıldığında, denge ve esnekliğe ait 6 parametreden yalnızca biri ile müsabaka puanı arasında korelasyon gözlendi. Sonuç olarak güncel araştırma Türkiye’de spor tırmanış ile ilgili yapılan ilk yetenek tarama modelini oluşturmaktadır. Bu araştırmada esneklik ve denge gibi parametreler ile müsabaka puanı arasında yalnızca bir parametrede korelasyon gözlenmiş olması tecrübesiz tırmanıcıların yeteneklerini tırmanışa aktaramamasından kaynaklanıyor olabilir ve bu nedenle bu parametrelerin de yetenek seçimi test bataryasında kalması gerektiği düşünülmektedir. Bu modelde yalnızca fiziksel ve fizyolojik parametreler değerlendirilmiştir ve bilişsel ve psikolojik yeterlik testleri de bu test bataryasına eklenebilir.Talent selection is a complex process that involves multiple parameters, and sport specific adaptation of talent selection model is required. The purpose of this study was to implement the Talent Selection Test Battery for Sport Climbing (TSTBSC) developed by Turkish Mountaineering Federation, Sport Climbing Athletes Scanning Commission in Turkey, and to investigate the correlation between the TSTBSC parameters and competition scores of the athletes. The TSTBSC was applied 62 individuals with a mean age of 11.06±1.56. The competition was performed on the first day, and the TSTBSC which involves body composition, strength, sprint, flexibility, and balance was applied on the second day. The average comparisons according to gender, and the correlation analyses with the competition score of the data were also performed. In accordance with the results 30 and 60 sec push-up scores in men, and endomorphy, percent body fat, and flexibility scores in women were found higher. The competition score was significantly correlated with the number of pull ups, time spent during pull-ups, and extension hanging time for both genders, additionally, the competition score was correlated with the right upper extremity balance score, number of 30-60 sec push-ups, and plank time in women. Compared to the strength values, a correlation between competition score and only one of the six parameters of flexibility and balance was observed. As a result, the current study is the first one performed about talent selection in sport climbing in Turkey. The reason of finding only one correlation among competition score and balance and flexibility parameters may be due to inexperienced climbers’ failure to transfer these skills to climb, and therefore, it is thought that these parameters should remain in the talent selection test battery. This model involves only physical and physiological parameters, and cognitive and psychological ability tests could also be added in the test battery

LID - 10.1007/s00345-019-03046-5 [doi]

PURPOSE: Adrenergic and cholinergic pathways play an important role in contraction-relaxation harmony in human bladder. Functional changes in any proteins in these pathways may result in overactive bladder. We aimed to investigate whether single gene polymorphisms affecting adrenergic and cholinergic pathways are associated with OAB syndrome. METHODS: 60 patients with idiopathic OAB and 60 healthy controls were included in the study. A validated OAB-V8 questionnaire was given to all patients. Polymorphisms of ADRB3, ROCK2, and GEF gene were detected by PCR from whole blood samples. Genotypic structures of patients and controls were compared. The relationship between genotypic structures and OAB symptom scores were investigated. RESULTS: We found no significant difference in the genotype and allele frequencies between the patients and controls for all three SNP. While there was no relationship between ADRB3 and GEF gene polymorphisms and OAB scores in OAB patients, the OAB score in heterozygous polymorphic individuals was significantly higher than in homozygous polymorphic individuals in the ROCK2 gene (p = 0.039). CONCLUSION: The polymorphisms of the ADRB3, ROCK2, and GEF genes were present in both OAB group and healthy controls, but were not associated with OAB syndrome

Relation of ADRB3, GEF, ROCK2 gene polymorphisms to clinical findings in overactive bladder.

PURPOSE: Adrenergic and cholinergic pathways play an important role in contraction-relaxation harmony in human bladder. Functional changes in any proteins in these pathways may result in overactive bladder. We aimed to investigate whether single gene polymorphisms affecting adrenergic and cholinergic pathways are associated with OAB syndrome. METHODS: 60 patients with idiopathic OAB and 60 healthy controls were included in the study. A validated OAB-V8 questionnaire was given to all patients. Polymorphisms of ADRB3, ROCK2, and GEF gene were detected by PCR from whole blood samples. Genotypic structures of patients and controls were compared. The relationship between genotypic structures and OAB symptom scores were investigated. RESULTS: We found no significant difference in the genotype and allele frequencies between the patients and controls for all three SNP. While there was no relationship between ADRB3 and GEF gene polymorphisms and OAB scores in OAB patients, the OAB score in heterozygous polymorphic individuals was significantly higher than in homozygous polymorphic individuals in the ROCK2 gene (p = 0.039). CONCLUSION: The polymorphisms of the ADRB3, ROCK2, and GEF genes were present in both OAB group and healthy controls, but were not associated with OAB syndrome

Effects of aerobic and anaerobic fatigue exercises on postural control and recovery time in female soccer players

none7Sixteen female soccer players (age = 20.19 ± 1.52 years; body mass = 56.52 ± 4.95 kg; body height = 164.81 ± 4.21 cm) with no history of lower extremity injury participated in the study. The Biodex SD Balance system was used to determine the non-dominant single-leg stability. In anaerobic exercise, each subject performed four maximal cycling efforts against a resistance equivalent to 0.075 kg/body mass for 30 s with three-minute rest intervals. In aerobic exercise, subjects performed the Bruce protocol on a motorized treadmill. After each exercise, subjects subsequently performed a single-leg stability test and then repeated the same test for four times with five-minute passive rest periods. In accordance with the results, it was found that the impairment observed right after the aerobic loading was higher (p < 0.001) compared to the anaerobic one. However, the time-related deterioration in both aerobic and anaerobic loadings was similar. The B-pre value was lower than Bpost and B5 (p < 0.01) and B10 (p < 0.05) in both conditions. Subjects could reach the initial balance level at B15 after aerobic and anaerobic loadings. The lactate level did not reach resting value even after 20 min of both fatigue protocols. Although the fatigue after aerobic and aerobic exercise negatively affects a single-leg dynamic balance level, single leg balance ability returns to the baseline status after 10 min of passive recovery duration.noneGuler O.; Aras D.; Akca F.; Bianco A.; Lavanco G.; Paoli A.; Sahin F.N.Guler, O.; Aras, D.; Akca, F.; Bianco, A.; Lavanco, G.; Paoli, A.; Sahin, F. N

Exploring biomarkers in the overactive bladder: Alterations in miRNA levels of a panel of genes in patients with OAB.

AIMS: It has been demonstrated that there are abundant stable microRNAs (miRNAs) in plasma, which is potentially disease-specific. Adrenergic and muscarinic pathways play an important role in voiding physiology. Alterations in the levels of miRNAs are thought to influence the regulation of these pathways at the molecular level. The aim of this study was to investigate the relationship of miRNAs with overactive bladder pathogenesis and to provide a new perspective to treatment approaches. METHODS: This study included patients with an overactive bladder (OAB) diagnosis and a healthy control group. All patients completed a validated OAB-V8 questionnaire. The relative expression levels of 12 miRNAs were examined in plasma by PCR. Receiver operating characteristic (ROC) curves were generated to evaluate the diagnostic qualification of miRNAs. RESULTS: The relative expression levels of let-7b-5p, miR-92a-3p, miR-98-5p, miR-142-3p, and miR-200c-3p were significantly upregulated and miR-139-5p was significantly downregulated in patients with OAB and no correlation was determined between the levels of miRNAs with OAB symptom score. Among the miRNAs, miR-98-5p provided the highest diagnostic accuracy alone (area under curve [AUC] = 0.79) in ROC analysis. The combination of miR-98-5p + miR-139-5p was seen to be a good indicator (AUC = 0.839). CONCLUSIONS: These results suggest that alteration of the miRNA levels can be used as auxiliary parameters to explain the pathophysiology of OAB syndrome and could shed light on new treatment options

Чотиритижневе локальне тренування з електроміостимуляцією на грифі у підвищенні ізокінетичної сили зап'ястя і витривалісті

Background and Study Aim: Electromyostimulaiton (EMS) has been used for both physical therapy and strength improvements for a few decades. This study aimed to investigate the effects of a four-week local-EMS training performed on a fingerboard (FT) in wrist strength and endurance. Material and Methods: &nbsp;Sixteen physically active, non-climber students were divided into EMS+FT and FT groups. Each group performed the same training program about 25 min a day, 3 days a week for four weeks. The EMS+FT implementation was performed with a signal width of 260 ms and a frequency of 60 Hz. Before and after training, isokinetic measurements were collected. The parameters used in the research during flexion and extension at 60 and 180°/sec were; Peak Torque (PT), Peak Torque/Body Weight (PT/BW), and Average Power (AP). Results: The EMS+FT group showed statistically significant alterations in all of the parameters (p&lt;0.01 and p&lt;0.05) except in the left wrist AP during flexion and extension at 180°/sec. However, the FT group showed significant changes in only wright wrist AP during extension at 60°/sec, and wright and left wrist AP during flexion at 180°/sec, and left wrist PT during extension at 180°/sec. Conclusions: Accordingly, it could be inferred that FT done by using EMS for four weeks improve the isokinetic wrist strength and endurance significantly. Muscular fitness has an essential role in climbing performance, and this study points that EMS trainings on fingerboard could be used to enhance the climbing performance.Цель: Электромиостимуляция (EMS) использовалась для физической терапии и повышения силы в течение нескольких десятилетий. Это исследование было направлено на изучение влияния четырехнедельной локальной тренировки EMS, проводимой на грифе (FT), на силу и выносливость запястья. Материал: Шестнадцать физически активных студентов, не занимающихся скалолазанием, были разделены на группы EMS + FT и FT. Каждая группа выполняла одну и ту же программу обучения около 25 минут в день, 3 дня в неделю в течение четырех недель. Реализация EMS + FT была выполнена с шириной сигнала 260 мс и частотой 60 Гц. До и после тренировки были проведены изокинетические измерения. Параметры, использованные в исследовании во время сгибания и разгибания при 60 и 180 ° / сек, были; Пиковый крутящий момент (PT), Пиковый крутящий момент / масса тела (PT / BW) и Средняя мощность (AP). Результаты: группа EMS + FT показала статистически значимые изменения во всех параметрах (р &lt;0,01 и р &lt;0,05), за исключением AP левой кисти во время сгибания и разгибания при 180 ° / сек. Тем не менее, группа FT показала значительные изменения только в AP запястья, запястья во время разгибания при 60 ° / сек, а в точке перегиба запястья и левого запястья во время сгибания при 180 ° / сек, и PT левой запястья во время разгибания при 180 ° / сек. Выводы: Соответственно, можно сделать вывод, что FT с использованием EMS в течение четырех недель значительно повышает изокинетическую силу и выносливость запястья. Мускульная тренировка играет важную роль в выполнении упражнений на скалолазание, и это исследование показывает, что тренировки EMS на грифе могут быть использованы для улучшения характеристик скалолазания.Мета: Електроміостимуляція (EMS) використовувалася для фізичної терапії і підвищення сили протягом декількох десятиліть. Це дослідження було спрямоване на вивчення впливу чотиритижневого локального тренування EMS, що проводиться на грифі (FT), на силу і витривалість зап'ястя. Матеріал: Шістнадцять фізично активних студентів, які не займаються скелелазінням, були розділені на групи EMS + FT і FT. Кожна група виконувала одну і ту ж програму навчання близько 25 хвилин в день, 3 дні на тиждень протягом чотирьох тижнів. Реалізація EMS + FT була виконана з шириною сигналу 260 мс і частотою 60 Гц. До і після тренування було проведено ізокінетичне вимірювання. Параметри, використані в дослідженні під час згинання та розгинання при 60 і 180 ° / сек, були: Піковий крутний момент (PT), піковий крутний момент / маса тіла (PT / BW) та Середня потужність (AP). Результати: група EMS + FT показала статистично значущі зміни в усіх параметрах (р &lt;0,01 і р &lt;0,05), за винятком AP лівої кисті під час згинання та розгинання при 180 ° / сек. Проте, група FT показала значні зміни тільки в AP зап'ястя, зап'ястя під час розгинання при 60 ° / сек, а в точці перегину зап'ястя і лівого зап'ястя під час згинання при 180 ° / сек, і PT лівої зап'ястя під час розгинання при 180 ° / сек. Висновки: Відповідно, можна зробити висновок, що FT з використанням EMS протягом чотирьох тижнів значно підвищує ізокінетичну силу і витривалість зап'ястя. М'язове тренування грає важливу роль у виконанні вправ на скелелазіння, і це дослідження показує, що тренування EMS на грифі можуть бути використані для поліпшення характеристик скелелазіння