Spor işletmelerinde müşteri temininde yönetici ve sahiplerinin sosyal ağlarının etkilerinin üzerine Gaziantep ilinde bir araştırma

Günümüzde, sağlıklı yaşam ve sosyal yaşamların ön plana çıkması ve bu yaşam tarzlarının sosyal medya ile desteklenmesi neticesinde spor yapmanın öneminin vurgulanması ve hizmet sunan spor işletmelerinin kurulmasına yol açmıştır. Bununla birlikte spor sektörünün oluşmasına katkı sağlamıştır. Yaptığımız çalışmamızda artan rekabet ortamında bu spor işletmelerinde müşteri bulma, müşteri temin etme ve mevcut müşterileri elde tutma yöntemleri, daha iyi hizmet verebilme çabaları konularına değindik. Günümüzde işletmeleri kurmak kolay olabilir ama bu işletmelerin devamlılığını sağlamak oldukça zor bir durumdur. Yeni kurulan işletmeler ilk müşterilerini genellikle sosyal ağlardaki bağları aracılığıyla sağlamaktadır. Sosyal ağları geniş olan işletmeler müşteri temin ederken avantaj sahibi olmaktadır. Bu müşteriler sayesinde hem isimleri duyulan işletmeler hem de yeni müşteriler bulabiliyor. Bu araştırmada işletmelerin devamlılığı için gerekli olan müşteri temini ve mevcut müşterileri koruma hususunda bilgilere yer verilmiştir. Gerek normal işletme gerek spor işletmeleri zorlu rekabet ortamlarında neler yapması gerektiğini iyi tespit edip stratejilerini bu yönde değerlendirmeleri gerekmektedir

Volume XLV, Number 9, October 21, 1927

9th International Meeting of the International-Society-for-the-Study-of-Xenobiotics(ISSX) -- SEP 04-08, 2010 -- Istanbul, TURKEYWOS: 000281147700245Int Soc Study Xenobio

Towards advanced technology and pandemic order in food and beverage sector: ıs ıt possible to say, ‘bless your hands!’ to a robot in the near future?

Teknolojik yeniliklere uyum sağlayan, sürekli değişim gösteren ve müşteri eğilimlerine göre şekillenen sektörlerden biri de yiyecek-içecek sektörüdür. İnsanın en temel ihtiyacını karşılayan bu sektördeki ürün ve hizmetler teknolojiyle birlikte değişen yeni hayat tarzlarıyla örüntülü biçimde gelişmekte ve yeniden yapılandırılmaktadır. Hemen her alanda hızla yaygınlaşan arttırılmış gerçeklik uygulamaları, sanal zekâ ve robotlar; kimi zaman yeni bir lezzetin ortaya çıkması ve hazırlanması esnasında mutfaklarda, kimi zaman da bu lezzetlerin sunulduğu restoranlarda kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzde vatandaşlık hakkına da sahip oldukları düşünüldüğünde robotların, gelecekte çok daha yaygın bir biçimde kullanılacağı rahatlıkla söylenebilir. Değişen eğilimler, müşteri talepleri ve pandemi süreci gibi zorunlu haller değerlendirildiğinde geleceğin restoranlarında da sanal zekâ ve insansı robotların etkin rol alacağı mutfak ve servis alanlarının ortaya çıkabileceği düşüncesi yaygınlık kazanmaktadır. Bu çalışmada; yabancı literatürdeki çalışmalar, yiyecek-içecek endüstrisindeki teknolojiye yönelik gelişmeler, IFR Uluslararası Robotik Federasyonu raporları incelenerek yiyecek- içecek endüstrisinde gelecekte yaşanacak değişimler ve bu değişimlerin birey ve toplum üzerindeki olası etkileri tartışılmıştır. Yiyecek-içecek işletmelerindeki ve mutfaklardaki yeni akımlara, pazarın beklentilerine ve teknolojiye uyum sağlama sürecinde yaşanabilecek değişimlere yönelik bu araştırmanın ilgili literatüre katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Nitekim yabancı araştırmalar ve sektördeki gelişmeler yakın bir gelecekte robotların yiyecek-içecek sektöründe (belki pandeminin de etkisiyle post-corona sürecinde) hızla yaygınlaşmasının sürpriz olmayacağını ortaya koymaktadır.The food and beverage industry is one of the most dynamic sectors. It adapts to technological innovations, changes constantly, and can be shaped according to customer trends. The products and services in this sector, which meet the most basic needs, are developing and restructured thanks to new lifestyles that change with technology. Augmented reality applications, artificial intelligence and robots which are rapidly spreading in almost every field have occasionally been used during the creation and preparation of a new flavor in kitchens and sometimes in restaurants where these tastes are served. Considering that they also have the right to citizenship, it can be easily said that robots will be used much more widely in the future. When the compulsory situations such as changing trends, customer demands, and pandemic are taken into consideration, the idea of the emergence of kitchens and service areas where artificial intelligence and humanoid robots will play an active role is becoming widespread. In this study, studies in foreign literature, developments in technology in the food and beverage industry, IFR (International Robotics Federation) reports are examined, and the future changes in the food and beverage industry and the possible effects of these changes on the individual and society are discussed. It is thought that this study on new trends in food and beverage businesses and kitchens, market expectations and changes that may occur in the process of adapting to technology will contribute to the relevant literature. Therefore, international research and developments in the sector reveal that it will not be a surprise for us that robots will rapidly become widespread in the food and beverage sector (perhaps in the post-corona process with the effect of the pandemic) in the near future

A Randomized, Placebo-controlled Trial of Preemptive Antifungal Therapy for the Prevention of Invasive Candidiasis Following Gastrointestinal Surgery for Intra-abdominal Infections.

BACKGROUND: Patients undergoing emergency gastrointestinal surgery for intra-abdominal infection are at risk of invasive candidiasis (IC) and candidates for preemptive antifungal therapy. METHODS: This exploratory, randomized, double-blind, placebo-controlled trial assessed a preemptive antifungal approach with micafungin (100 mg/d) in intensive care unit patients requiring surgery for intra-abdominal infection. Coprimary efficacy variables were the incidence of IC and the time from baseline to first IC in the full analysis set; an independent data review board confirmed IC. An exploratory biomarker analysis was performed using logistic regression. RESULTS: The full analysis set comprised 124 placebo- and 117 micafungin-treated patients. The incidence of IC was 8.9% for placebo and 11.1% for micafungin (difference, 2.24%; [95% confidence interval, -5.52 to 10.20]). There was no difference between the arms in median time to IC. The estimated odds ratio showed that patients with a positive (1,3)-β-d-glucan (ßDG) result were 3.66 (95% confidence interval, 1.01-13.29) times more likely to have confirmed IC than those with a negative result. CONCLUSIONS: This study was unable to provide evidence that preemptive administration of an echinocandin was effective in preventing IC in high-risk surgical intensive care unit patients with intra-abdominal infections. This may have been because the drug was administered too late to prevent IC coupled with an overall low number of IC events. It does provide some support for using ßDG to identify patients at high risk of IC. CLINICAL TRIALS REGISTRATION: NCT01122368

A Randomized, Placebo-controlled Trial of Preemptive Antifungal Therapy for the Prevention of Invasive Candidiasis Following Gastrointestinal Surgery for Intra-abdominal Infections

Patients undergoing emergency gastrointestinal surgery for intra-abdominal infection are at high risk for invasive candidiasis. This exploratory clinical trial could not provide evidence that a preemptive antifungal treatment strategy was effective in this patient grou

Personel seçme ve yerleştirme sürecinde dış kaynaklardan yararlanma (outsourcing) ve bir araştırma

ÖZET 20. yüzyılın son döneminde yaşanan değişimler ve hızla artan rekabetin beraberinde getirdiği sorunlar, işletmeleri daha etkili ve verimli yönetebilmede yeni arayışlara sevk etmiştir.Günümüzde haberleşme ve bilgi işlem teknolojisindeki gelişmeler ve küreselleşme, işletmelerin kendi iç yapılarını ve dış çevrelerini sistematik bir biçimde analiz etmelerini, bu analizler doğrultusunda kendilerine rekabet üstünlüğü sağlayacak çeşitli stratejiler geliştirmelerini gerektirmektedir.İşletmeler güçlü ve zayıf yanları ile çevrelerindeki fırsat ve tehditleri değerlendirerek kendilerine rekabet üstünlüğü sağlayan temel yetkinliklerine odaklanmaktadır. Dış kaynaklardan yararlanma, son yıllarda önemi gittikçe artan ve stratejik bir değişim yaklaşımı olarak görülen bir kavram olmuştur.İşletmeler, dış kaynaklardan yararlanarak; hizmetlerin kalitesini arttırmakta, zamanı etkin bir biçimde kullanmakta, maliyet avantajı elde etmekte,temel yetkinliklerine odaklanabilmekte ve ileri teknolojilerden yararlanabilmektedir.Bununla birlikte, dış kaynak kullanımı öncesi işletmeler kapsamlı bir araştırma yaparak daha sonradan ortaya çıkabilecek olumsuzlukları baştan önlenmeye çalışmaktadırlar. Bu çalışma ile; son yıllarda yönetim-organizasyon alanında ortaya çıkan, yeni uygulamalardan biri olan dış kaynaklardan yararlanma yani outsourcing uygulamalarının insan kaynakları boyutu ve insan kaynakları yönetimi süreçlerinden biri olan Personel Seçme ve Yerleştirme alanında işletmelerin hangi konularda ve ne şekilde dış kaynaklardan yararlandıkları ve bu uygulamalardan ne ölçüde memnun oldukları anlatılmaya çalışılmıştır. ABSTRACT Changes in the 20th century and the problems emerging with the increasing competition have given rise to new measures to operate the businesses effectively and sufficiently. Today, besides globalizations, developments in communications and computer technologies compel businesses to analyze their inner structure and external circles systematically and through which to develop different strategies to be able to superior in competition with others. Businesses with their powerfullness and weakness are evaluating threats and opportunities around them and focusing on their qualities which provide them with superiority in competition. In recent years, it has gradually been very important and strategically acceptable concept to benefit from outsourcing. Businesses using such sources have some advantages. Such as increase in the quality of servise, effectiveness in the management, getting cost advantage, focusing on their basic qualifications and making use of advanced technologies. However before using outsourcing businesses make comprehensive research to prevent themselves the problems likely to be faced in the future. This study tries to explain the human resources dimension of benefitting from out sources, that is outsourcing, which has been one of the new applications in the field of management organization. Moreover, this study includes how and what kind of outsourcing the businesses make use of in the area of Personal Selection and Placing which is the one of the processes in human resources management and a result of these applications, to what extent these businesses are please

Huzurevinde Yaşayan Yaşlılarda Beslenme Durumunun Taranması: Tarama Testleri Kıyaslaması

This study was carried out at Izzet Baysal Elderly Home and Rehabilitation Centre, on a total of 79 elderly subjects, 53 men (67%) and 26 women (33%), with a purpose to determine the nutritional statuses of the elderly using four different nutritional screening tools, to make the comparisons of tools and to diagnose and define the malnutrition statuses. A questionnaire was applied to determine the general characteristics, health situation and nutritional habits of elderly. The actual daily intakes were compared with the Recommended Dietary Allowance (RDA). Anthropometric measurements (body weight, height, mid-upper-arm circumference- MUAC), waist, hip and calf circumferences, and hand-grip strength were assessed. Nutritional status was determined and evaluated by using nutritional screening tests (Nutritional Screening Index-NSI, Malnutrition Universal Screening Tool-MUST, Mini Nutritional Assessment-MNA and Geriatric Nutritional Risk Index-GNRI). Mean age and BMI for men and women were 75±8.0 years, 27.60±4.9 kg/m2 and 81±7.2 years, 29.93±5.3 kg/m2 respectively. The percentage of the obese (BMI:≥30.00 kg/m2) and overweight (BMI:25.0-29.9 kg/m2) men and women were 46.2%, 34.6% and 26.4%, 41.5%, respectively. The mean energy intakes of men was 2037.5±384.7 kcal. and women 1735.6±341.8 kcal. According to RDA, both gender had low intakes of vitamin C, total folic acid, calcium and magnesium; addittionaly women had low intake of fiber. Both gender had high intakes of carbonhydrate, vitamin E, vitmin B12, niacine, phosphorus; additionaly men have high intake of iron. The nutritional status with respect to the screening tests were as follows. With NSI, 71% of the elderly had low risk, 27,8% medium risk, and 1.2% had high risk of malnutrition and the difference was found statistically significant between gender (p<0.05). With MUST 98.7% had low risk, 1.3% had medium risk, with the MNA 72.2% had low risk, 24.0% had medium risk and 3.8% had malnutrition. With GNRI it was determined that 90% had no risk, and 10% had low risk of malnutrition and the difference was found to be significant between gender p<0.05). For men, MNA was significantly correlated with weight, BMI, calf circumference and albumin; GNRI was significantly correlated with MUAC and albumin level (p<0.05). For women GNRI was significantly correlated with albumin (p<0.05). In conclusion, depending on the facilities and living conditions, such as; living at elderly house, hospitalized or living at home, different nutrition screening tools could be chosen and used regularly for screening malnutrition. So that it would be possible to take measures to eliminate or reduce the associated risks of malnutrition.Çalışma İstanbul İzzet Baysal Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi’nde kalan, 53 erkek (%67) ve 26 kadın (%33) toplam 79 bireyin beslenme durumunun dört farklı beslenme tarama aracı ile saptanması, tarama araçlarının kıyaslanması ve yaşlıların malnütrisyon durumunun tanımlaması amacıyla yürütülmüştür. Bireylerin genel özelliklerini, sağlık durumlarını ve beslenme alışkanlıklarını saptamak amacıyla soru kağıdı uygulanmıştır. Enerji ve besin ögesi alımları birbirini izleyen üç gün süre ile saptanmış ve Günlük Tüketilmesi Gereken Enerji ve Besin Ögeleri Miktarları (RDA) ile kıyaslanmıştır. Antropometrik ölçümleri (vücut ağırlığı, boy uzunluğu, üst orta kol çevresi-ÜOKÇ, baldır çevresi, bel ve kalça çevresi, el kavrama gücü) yapılmıştır. Beslenme durumu tarama testleri (Beslenme Risk Taraması-NSI, Malnütrisyon Tarama Testi-MUST, Mini Nutrisyonel Değerlendirme-MNA ve Geriatrik Nutrisyonel Risk İndeksi- GNRI) uygulanarak belirlenmiştir. Yaş ortalaması erkeklerde 75±8.0 yıl, kadınlarda 81±7.2 yıldır. Bireylerin Beden Kütle İndeksi (BKİ) değerleri erkeklerde 27.60±4.9 kg/m2, kadınlarda 29.93±5.3 kg/m2 dir. Şişman (BKİ: ≥30 kg/m2) ve hafif şişman (BKI: 25.0-29.9 kg/m2) olanlar sırasıyla kadınlarda %46.2, %34.6 ve erkeklerde %26.4, %41.5’dir. Bireylerin ortalama enerji alımları erkeklerde 2037.5±384.7 kkal, kadınlarda 1735.6±341.8 kkal’dir. RDA’ye göre her iki cinsiyetin C vitamini, toplam folik asit, kalsiyum ve magnezyum, kadınların ayrıca posa alımları yetersizdir. Her iki cinsiyetin karbonhidrat, E vitamini, B12, niasin ve fosfor, erkeklerin ayrıca demir alımları fazladır. Beslenme tarama testlerine göre malnütrisyon durumları; NSI ile taramada %71’i düşük risk, %27.8’i orta, %1.2’si yüksek risk taşımaktadır, cinsiyetler arası farklılık bulunmaktadır (p<0.05). MUST ile yaşlıların %98.7’si düşük risk, %1.3’ü orta risk taşımaktadır. MNA ile %72.2’sinde düşük risk, %24.0’ünde orta risk, %3.8’inde malnütrisyon bulunmuştur. GNRI ile yaşlıların %90.0’ı risk taşımadığı, %10.0’u ise düşük risk taşıdığı tespit edilmiştir, cinsiyetler arasında fark vardır (p<0.05). Erkeklerde MNA ile vücut ağırlığı, BKİ, baldır çevresi ve albumin düzeyi arasında, GNRI ile ÜOKÇ ve albumin arasında ilişki bulunmuştur (p<0.05). Kadınlarda GNRI ile albumin arasında ilişki belirlenmiştir (p<0.05). Sonuç olarak erken dönemde tanı ve müdahale için olanaklara ve yaşlıların hastane, huzurevi veya evde yaşam biçimlerine göre kullanıma uygun malnütrisyon tarama araçları seçilmeli ve belirli aralıklarla taramalar uygulanmalıdır

Tasarım evresine bağlı proje değişikliklerinin yönetimi için durum tabanlı çıkarsama modeli geliştirilmesi.

Project changes constitutes to an important problem in construction projects which are unavoidable and may appear at any stage of the construction. Most of the time, project changes cause conflicts between the parties and end with change orders or claims that lead to time and money losses. Moreover, design related changes, which can be defined as variations related with the design process of the construction project, are referred as one of the most frequently seen project change types in construction projects. Especially in the design-build procurement type, design related changes lead to conflicts between contractor and architect because of the direct relationship between contractor and architect based on the contract. In this research, a knowledge-based decision support model for the management of the design related project changes is proposed. The model is based on case-based reasoning approach. It will be used by the contractor to identify the conflicts with the architect because of project changes that may occur in the design-build projects. The aim of the model is to present the contractor possible effects of the change on time and cost, responsible party in the situation and related contract information depending on standard type of contract between contractor and architect defined in the model. The database of the model consists of 227 architectural changes which were collected via a survey conducted with professionals of 6 large-sized housing projects in Turkey. At the end, the model was tested with the help of a usability measurement survey.M.S. - Master of Scienc