47 research outputs found

    Matematik Destekli Yoğunluk Konusu Öğretiminin Öğrencilerin Başarıları ve Fen ve Matematik Tutumları Üzerindeki Etkisi

    Get PDF
    DergiPark: 699450tredFen ve matematik entegrasyonu öğrencileri motive etmekte, tutumlarını geliştirme ve başarıları ile kavramsal anlamalarını arttırmaktadır. Bu çalışmanın amacı matematik destekli yoğunluk konusu öğretiminin altıncı sınıf öğrencilerinin matematik ve fen tutumları ile yoğunluk konusuna ilişkin başarı ve muhakeme seviyeleri üzerindeki etkisini incelemektir. Çalışma kontrol gruplu öntest-sontest deneysel desen kullanılarak tasarlanmıştır. Çalışmaya 2018-2019 öğretim yılında Ankara’da bir devlet okulunun altıncı sınıfında öğrenim görmekte olan ve rastgele örnekleme ile biri deney (n=35) biri kontrol (n=37) grubu olarak atanmış iki sınıf katılmıştır. Bulgular deney grubundaki öğrencilerin kontrol grubundakilere nazaran yoğunluk konusunda daha başarılı olduklarını ve matematiğe yönelik daha olumlu tutumlara sahip olduklarını göstermektedir. Hem deney hem de kontrol grubunda öğrencilerin fene yönelik tutumları anlamlı bir biçimde artmıştır. Bunun yanı sıra deney grubu öğrencilerinin yoğunluk ile ilgili açık uçlu sorulara cevap verirken doğru cevap ve bu doğru cevaplar için bilimsel düşünceye uygun tam açıklamalarda bulunma oranının kontrol grubu öğrencilerinden daha fazla olduğu görülmüştür. Matematik destekli yoğunluk konusu öğretiminin öğrencilerin yoğunluk konusuna ilişkin akademik başarı ve kavramsal anlamaları ile matematik tutumlarını olumlu yönde etkilediği sonucuna ulaşılmıştır. Fen bilimleri konuları içerisinde matematiksel içerik açısından zengin pek çok konu bulunduğu göz önüne alınarak fen ve matematik öğretmenlerinin işbirliği ile teknoloji destekli fen ve matematik entegrasyonu için çalışmaları önerilmiştir

    Atorvastatinin medüller tiroid kanseri hücre hattında (TT cell line) apoptozis ve kalsitonin gen ekspresyonu üzerindeki etkisi

    No full text
    Medüller tiroid kanseri(MTK) tiroid kanserlerinin yaklaşık %5' ini oluşturur, % 25 vakada familyal olarak gelişir. Genetik geçişden sorumlu olan, RET protoonkogeninde "germ-line" aktive edici mutasyonlardır. RET mutasyonu sonrası tirozin kinaz aktivasyonu ile onkojenik hücrenin proliferasyonu artar. Medüller tiroid kanserinde persistant ve rekürrens hastalığın tedavisi zordur çünkü kemoterapi, radyoterapi ve radyoaktif iyot tedavisine karşı yanıtsızdır. Bu vakalarda RET ve tirozin kinaz reseptör aktivitesini hedef alan ajanların denebilir. Tirozin kinaz inhibitörleri metastazik hastalığı stabilize edebilir ancak sağ kalım süresinde bir değişiklik oluşturmazlar ve birçok yan etkileri olduğu için klinik kullanımları zordur. Stainler HMG Co A redüktaz inhibisyonu ile mevolanat yolağını inhibe ederek, proapoptotik, antianjiogenetik ve immunomodülatuar etki ile kanser hücresinde büyümeyi önledikleri daha önce birçok çalışmada gösterilmiştir. Bu çalışmada MTK hücre hattında (TT cell line) atorvastatinin, kanser hücrelerindeki apoptotik ve kalsitonin gen ekspresyonundaki etkisini incelenmiştir. TT hücreleri ile atorvastatin değişen dozlarda (12,5-25-50-60-70-80-90-100-125-150-200 oM) uygulandı, IC 50 değeri 24. saatte 90 oM, 48. saatte 80 oM ve 72. saatte 80 oM olarak hesaplandı. Atorvastatinin, apoptotik etkisi; Kaspaz 9 aktivitesi ile değerlendirildi. Atorvastatin, kaspaz 9 aktivitesini kontrol grubuna göre 24. saatte 1.273 kat, 48. saatte 1.660 kat ve 72. saatte 1.716 kat arttırdığı görüldü. Kalsitonin gen ekspresyonunu, atorvastatin sonrası, kontrol grubuna göre 24. saatte 1.377 kat, 48. saatte 7.290 kat ve 72. saate ise 8.494 kat azalttığı görüldü. Sonuç olarak; atorvastatinin TT hücre hattında doza ve zaman bağlı olarak apoptozisi arttırır ve kalsitonin gen ekspreyonunu ise azaltır. Kullanımı kolay, yan etkisi az olan atorvastatin, ilerlemiş MTK vakaların tedavisinde umut vadeden yeni bir olabilir

    Determination of knowledge levels about using iodized salt and salt in pregnant women

    No full text
    The study is a complementary research aimed for determination the knowledge of iodized salt usage and salt usage of pregnant women. The study was conducted descriptively to identify the information of pregnant women with regard to the use of iodized salt and the use of salt. The sample of the study comprised 347 pregnant women who were referred to the obstetric clinic of the Nevşehir State Hospital. In order for the study to be able to be conducted, the approval of the ethics committee was obtained from the Nevşehir Hacı Bektaş Veli University Ethics Committee and the necessary permission was obtained from the Public Hospitals Association General Secretariat. The pregnant women participating in the study were notified of the study, and their verbal informed consent was received. The data from the study were collected with a survey form prepared by the researcher. The data acquired from the study were evaluated with SPSS computer program. Descriptive statistics such as number, percentage, and average and the chi-square significance test were used in the evaluation of the data. A value of p<0.05 was accepted and significant. It was determined that the average age of the pregnant women was 27.38±6.44, that 41.8% of them lived in the province, that 34.6% of them were middle school graduates, that 80.7% of them were housewives, that 50.4% of them had incomes that met their expenses, and that 43.8% of them had spouses who were workers. It was determined that 74.1% of the pregnant women were unaware of iodine deficiency and diseases, 35.7% of them didn't know the importance of protection from iodine deficiency, and 65.7% of them didn't know that use of iodized salt was necessary in pregnancy. It was also found that 44.1% of the pregnant women did not used iodized salt, and that of the pregnant women who used iodized salt, 56.2% did not store it correctly and 16.7% added the salt to food after cooking. Of the pregnant women, 68.6% specified that they didn't receive information regarding the use of iodized salt in pregnancy. As a result, it was determined that the use of iodized salt in pregnancy and the information regarding the use of iodized salt was inadequate. It can be said that there needs to be education about the use, cooking time and preservation of iodized salt for pregnant women. Keywords: Pregnancy, Iodized salt, iodinedeficiencyÇalışma gebelerin iyotlu tuz kullanımı ve tuz kullanımına ilişkin bilgi düzeylerini belirlemek amacıyla yapılmış tanımlayıcı türde bir çalışmadır. Çalışmanın örneklemini Nevşehir Devlet Hastanesi gebe polikliniğine 01.08.2017-31.10.2017 tarihleri arasında başvuran 347 gebe oluşturmuştur. Çalışmanın yapılabilmesi için Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Etik Kurulundan etik kurul onayı, Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği'nden gerekli izin alınmıştır. Çalışmaya katılan gebeler çalışma hakkında bilgilendirilip sözel onamları alınmıştır. Çalışmanın verileri, araştırmacı tarafından hazırlanan bir anket formu ile toplanmıştır. Çalışmadan elde edilen veriler bilgisayar ortamında SPSS paket programında değerlendirilmiştir. Verilerin değerlendirilmesinde sayı, yüzde ve ortalama gibi tanımlayıcı istatistikler, Ki-kare, Yates Ki-kare Test ve Fisher Exact Test önemlilik testleri kullanılmıştır. p˂0,05 değerleri anlamlı kabul edilmiştir. Gebelerin yaş ortalamasının 27.38±6.44 olduğu, % 41.8'inin il de yaşadığı, % 34.6'sının ortaokul mezunu, %80.7'sinin ev hanımı, %50.4'ünün gelirinin giderine denk olduğu, %43,8'inin eşinin işçi olduğu belirlenmiştir. Gebelerin %74.1'inin iyot yetersizliği ve hastalıkları hakkında bilgisinin olmadığı, %35.7'sinin iyot eksikliğinden korunmanın önemini, %65.7'sinin gebelikte iyotlu tuz kullanmanın gerekli olduğunu bilmediği belirlenmiştir. Ayrıca gebelerin %44.1'inin iyotlu tuz kullanmadığı, iyotlu tuz kullanan gebelerin %56.2'sinin iyotlu tuzu doğru saklamadığı, %16.7'sinin tuzu yemeğe piştikten sonra ilave ettiği bulunmuştur. Gebelerin %68.6'sı gebelikte iyotlu tuz kullanımına ilişkin bilgi almadığını belirtmiştir. Sonuç olarak gebelikte iyotlu tuz kullanımının ve iyotlu tuz kullanımına ilişkin bilgilerinin yetersiz olduğu belirlenmiştir. Gebelerin iyotlu tuz kullanımı, yemeğe tuz ilave etme zamanı ve muhafaza etme hakkında eğitime gereksinimi olduğu söylenebilir. Anahtar kelimeler: Gebelik, İyotlu tuz, İyot Yetersizliğ

    Basal and pentagastrin-stimulated calcitonin cut-off values in diagnosis of preoperative medullary thyroid cancer

    No full text
    Background/aim: Medullary thyroid cancer (MTC) originates from parafollicular cells (C cell) and produces calcitonin (CT). Basal serum CT was used in the diagnosis and treatment of MTC. If basal CT level is 100 pg/mL or higher, it is likely to have MTC, but if basal CT level is below 10 pg/mL, the probability of developing thyroid disease is low. In cases with basal CT level between 10?100 pg/mL, pentagastrin-stimulated (PS) CT level is studied to evaluate MTC and C cell hyperplasia (CHH). This study aimed to determine cut-off value for basal and PS peak CT level for diagnosis of MTC. Materials and methods: We retrospectively reviewed files of patients presented to endocrine outpatient clinic of Ege University, Medicine School, between 2010 and 2019; 176 patients with basal CT level of 10?100 pg/mL and patients with PS test were included to the study. Results: The receiver operating characteristic curve (ROC) analysis was used to determine cut-off value for basal CT that can discriminate cases with MTC and those with nodular goiter. Cut-off value for basal CT was calculated as 46.5 pg/mL (specificity; 100 %, sensitivity; 74 %). In the ROC analysis for peak PS CT, cut-off value was calculated as 285 pg/mL (specificity:100 %; sensitivity:82 %). When peak CT level was > 290 pg/mL in PS test, both specificity and sensitivity for MTC were determined as 100 %. The PS peak CT level > 285 pg/ mL was significant for MTC diagnosis while range of 117?274 pg/mL was significant for CHH. Conclusion: In this study, cut-off value was calculated as 46.5 pg/mL for basal CT, whereas 285 pg/mL for PS peak CT in the diagnosis of preoperative MTC

    İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Orman Endüstri Mühendisliği Bölümünün Eğitim-Öğretim Durumu

    No full text
    &Uuml;lkemizde Orman End&uuml;stri M&uuml;hendisliği&rsquo;nin temeli Y&uuml;ksek Ziraat Enstit&uuml;s&uuml;&rsquo;ne beşinci fak&uuml;lte olarak Orman Fak&uuml;ltesi&rsquo;nin bağlanması sonrasında bu kuruluşun b&uuml;nyesinde 5 enstit&uuml;den biri olarak 1937 yılında Orman Mahsullerini Değerlendirme Enstit&uuml;s&uuml;&rsquo;n&uuml;n kurulması ile atılmıştır. Orman Fak&uuml;ltesi&rsquo;nin 1948 yılında İstanbul &Uuml;niversitesi&rsquo;ne altıncı fak&uuml;lte olarak bağlanmasından 1982 yılında Orman End&uuml;stri M&uuml;hendisliği B&ouml;l&uuml;m&uuml;&rsquo;n&uuml;n Orman Fak&uuml;ltesi&rsquo;nin ikinci b&ouml;l&uuml;m&uuml; olarak kurulmasına kadarki ge&ccedil;en otuz beş yıllık s&uuml;re&ccedil;te Orman Mahsullerini Değerlendirme ve Orman Mahsulleri Kimyası K&uuml;rs&uuml;leri Orman M&uuml;hendisliği B&ouml;l&uuml;m&uuml;&rsquo;n&uuml;n eğitim-&ouml;ğretim ve araştırma faaliyetlerine katkı sağlamıştır. Y&uuml;ksek &Ouml;ğretim Kurulu&rsquo;nun 82/272 sayılı kararı ile 1982 yılında bu k&uuml;rs&uuml;ler Orman Biyolojisi ve Odun Koruma Teknolojisi, Odun Mekaniği ve Teknolojisi, Orman &Uuml;r&uuml;nleri Kimyası ve Teknolojisi ve Orman End&uuml;strisi Makinaları ve İşletme Anabilim Dalları&rsquo;na d&ouml;n&uuml;şt&uuml;r&uuml;lm&uuml;şt&uuml;r. Bu &ccedil;alışmada k&ouml;kl&uuml; bir ge&ccedil;mişe sahip olan İ.&Uuml;. Orman Fak&uuml;ltesi Orman End&uuml;stri M&uuml;hendisliği B&ouml;l&uuml;m&uuml;&rsquo;n&uuml;n kuruluş ve gelişimine y&ouml;nelik bilgi verilmiş, b&ouml;l&uuml;m&uuml;n lisans ve lisans&uuml;st&uuml; programları ve eğitim-&ouml;ğretim programlarının tarihsel gelişimi, y&uuml;r&uuml;t&uuml;len akreditasyon ve s&uuml;rekli iyileştirme faaliyetlerine ilişkin değerlendirmelere ve &ouml;nerilere yer verilmiştir

    Metaphorical Language and Function of the “Bridal Pick-Up” Ritual in Anatolian Traditional Weddings with Its Origin and Reflections

    No full text
    In the urban centers of Türkiye, where cultural changes are more widespread and effective, wedding processional is replaced by the solemnization of the marriage at indoor weddings, and the Kūdegū (old Turkic language; refers to bridegroom, son-in-law) awaiting the bride’s arrival at the boy’s house is replaced by differences in the way of the bride and groom’s entry together; moreover, while wedding rituals such as the bridal bath and groom’s hammam are being forgotten, bachelor/bachelorette parties are on the rise. The beliefs and practices related to the bride being taken out of the girl’s house with a special ceremony have deep meanings, such as blessing the bride who has just joined the family, acclimatizing the bride who feels like an outsider and avoiding her from these feelings, and protecting the bride and groom from the körmös (spirits in Turkic mythology, devilish entities living in the underworld), bad spirits, and the evil eye. In this paper, the structure, function, practices, and beliefs of the rituals surrounding the bride and groom on the last day of Anatolian Turkish weddings are analyzed using a qualitative research method. In addition, this study identified the betrothal, performance, beliefs, and practices surrounding the ritual of “bridal pick up” among Anatolian Turks and evaluated the symbols and signs in the ritual procedures in the functional context of the origins and reflections of traditional Turkish beliefs

    Eryngium kotschyi Boiss.’in izole rat ileum ve idrar kesesi düz kasında kastırıcı etkisi

    Get PDF
    Bu çalışmada, ülkemizdeki endemik bitkilerden Eryngium kotschyi Boiss.’in toprak altı (EKTA) ve toprak üstü (EKTU) kısımlarının izole sıçan ileum ve idrar kesesi kasında farmakolojik etkinliği araştırıldı. Bitki ekstrelerinin dokulardaki etkinliği tek, agonist (asetilkolin) ve antagonist (atropin, verapamil, oksibutinin-idrar kesesi, papaverin-ileum) varlığında ve kalsiyumsuz ortamda Ca 2+ uygulamaları ile birlikte değerlendirildi. Bitkinin her iki kısmı doku türü, ekstre dozu ve uygulama protokolüne bağlı değişiklik gösterecek şekilde kontraksiyon oluştururken; bu kasılmaların EKTU ve EKTA tek uygulamalarında doza bağımlı, kümülatif uygulamalarında ise dozdan bağımsız olduğu görüldü. Oluşan kasılmaların test edilen antagonistler ile değiştiği; dolayısıyla kontraktil etkinliğin kalsiyum iyonu ve kalsiyum kanallarının uyarılması gibi nonspesifik yolaklara özellikle bağlı olabileceği görüşüne varıldı.The pharmacological activity of the aerial (EKA) and root (EKR) parts of the endemic plant, Eryngium kotschyi Boiss., on rat isolated ileum and detrusor muscle was investigated. Plant extracts alone and with the presence of agonist (acethylcholine) and antagonist (atropin, verapamile, oxybutinine-detrusor muscle, and papaverine-ileum) drugs, along with Ca 2+ applications on calcium-free medium, were applied. Plant extracts induced contraction in ileum and detrusor muscle where the contractions were concentration dependant for EKA and EKR single dose applications in detrusor muscle and concentration-free contractions were observed in cumulative applications for both tissues. Aerial and root parts of Eryngium extracts induced contractions in dose, tissue and protocol dependent manner where the contractions were afected by the tested antagonists, which could be attributed to non-specific pathways including calcium ions and calcium channel stimulations
    corecore