Structural Investigation of a Historical Masonry Arch Bridge under Far-Fault Earthquakes

In this research, it is aimed to observe a feature study around the assessment of static and dynamic productivity of a historical arch bridge (HAB) (Konjic Bridge (KB)) in view of dissimilar far fault earthquakes (FFEs). To explore the conduct of FFEs on KB, finite element model (F-E-M) of the KB is assembled and evaluated under various FFEs using ANSYS. Then, FFEs are considered as a result of their distinct, destructive velocity pulse characteristics. The maximum displacement values were found and correlated with the principal stresses and strains. At the conclusion of this investigation, it is observed that the arch of HAB has not more impact on the structural reaction of HAB. Furthermore, it is obviously detected that tensile stresses have not got the critic tensile strength (TS). Additionally, life cycle assessment (LCA) for HAB is also explored and observed that improving the longtime stress/strain values for HAB reduces the HAB life-expectancy dramatically

Toulmin’in Kıyas Eleştirisi Üzerine Bir İnceleme

Toulmin kendi argüman modelini oluştururken kıyasa yönelik bazı eleştiriler gündeme getirmektedir. Kıyasın mantık adı altında sadece teorik ve zihinsel bir hesaplama aracına dönüşmesi; kıyasın pratik alanlarda kullanılmaması; kıyası oluşturan ögelerdeki belirsizlikler; kıyasın geleneksel okunuş biçimi; kıyastaki öncüllerin varlıksal içerim bildirip bildirmemesi; kıyasın alan belirsizliği, bütün bunlar söz konusu eleştirilerin en dikkat çekici olanlarıdır. Ancak Toulmin kıyası eleştirirken Aristoteles’in kıyas anlayışını yanlış anlamış görünmektedir. Çünkü o, söz konusu eleştirilere alternatif olarak özellikle retorik model üzerine yoğunlaşsa da, Aristoteles’in felsefesinde kendisine önemli işlevler atfedilen diyalektik kıyasları konu edinmemekte ve analitik kıyasları yeterince açık hale getirmemektedir. Diğer taraftan, Toulmin’in kendi argüman modeli kıyastan pek çok etkilenim içermektedir. Bununla birlikte, Aristoteles’in retoriğindeki pek çok kapalı nokta Toulmin’in kıyas hakkındaki tartışmaları sayesinde aydınlanmaktadır. Bu bakımdan, Toulmin’in söz konusu eleştirilerini tartışmaya açmak kıyasa yönelik geleneksel bakış açısını sorgulamaya ve belki de değiştirmeye ve geliştirmeye yönelik önemli bir potansiyel içermektedir. Netice olarak biz filozofun eleştirilerinin sadece kıyasın değil aynı zamanda argümanın da daha iyi anlaşılmasına önemli katkılar sağladığını iddia ediyoruz

MANTIK FELSEFESİ: DİL, ANLAM VE DOĞRULUK

Dil, anlam ve doğruluk hakkındaki farklı teorilerin bilinmesi, farklı felsefî geleneklerin ve sosyal kabullerin doğru anlaşılmasına katkı sağlamaktadır. Çünkü söz konusu mevzular ve onlar arasındaki ilişki felsefenin ve mantığın bütün zamanları için geçerli olan en temel tartışmadır. Bu çalışma öncelikle, bütün bilimlerle ilişkili olma bakımından dil konusuna yoğunlaşmakta ve daha sonra, dil, anlam ve doğruluk arasında bir münasebetin olup olmadığını sorgulamaktadır. Nitekim buradaki benzerlikler ve farklılıklar, bilimsel ve felsefî teşebbüslerin metodolojik yapılarını belirleme bakımından, ilgili konuların ne derece etkili olduklarını açık bir şekilde ortaya koymaktadı

Examination of masonry arch bridge’s life-cycle assessment under far-fault earthquakes

U radu je prikazano statičko i dinamičko ispitivanje ponašanja povijesnog zidanog lučnog mosta izloženog djelovanju potresa dalekog rasjeda. U prvom koraku izrađen je model konstrukcije primjenom metode konačnih elemenata uz pomoć programa ANSYS i SAP2000. Navedeno je napravljeno kako bi se ustanovilo mogu li se usporediti najveći mogući pomaci, primarna naprezanja i elastične deformacije. Iz svega navedenoga, ključni je element oštećenja gornja strana plohe. Nadalje, ocjenjivanjem životnog ciklusa zidanog lučnog mosta, uočene su povećane vrijednosti naprezanja i deformacija mosta čime se njegovo očekivano trajanje drastično smanjilo.The goal of this study is to examine the historical masonry arch bridge’s static and dynamic behavior using far-field fault earthquakes. The first step is to build a finite element model with ANSYS and SAP2000. This is done to see if the greatest possible displacements, primary stresses, and elastic strains compare. From above, the belt’s upper side appears to be vital for damage. Furthermore, a historical masonry arch bridge’s life cycle assessment is also researched and observed, which results in increased stress and strain values for the bridge, causing its expected life span to be drastically reduced

Mobilyada Kullanılan Tasarım Öğelerinin Psikolojik Etkileri

Mobilya tasarımı, mimari tasarım ve endüstrinin birçok dallarındaki tasarımlara benzerdir. Bu dallarda kullanılan tasarım yöntemleri mobilya tasarlamada da kullanılabilmektedir. Tasarım sürecinde elde edilecek sonuçların çeşitliliği tasarımcıya bağlıdır. Temel tasarım elemanlarının etkin bir biçimde kullanılması tasarım süreci açısından vazgeçilmez bir gerekliliktir. Bu nedenle ürün tasarımcıları tasarım süreçlerine yenilik getirerek; tek başına düzensiz görünen parçaları, tasarım elemanlarını oluşturan nokta, çizgi, yön ve doğrultu, yüzey, alan, orantı, ölçü ve boyut, biçim ve form, renk, doku’dan faydalanarak sonuçlandırmaktadırlar. Tasarım elemanlarının etkin kullanımı ve insan psikolojisi üzerindeki etkisinin bilinmesi tasarlanan mobilyanın istenen tasarım hedefine ulaşmasını sağlayacaktır. Çalışmada tasarım elemanları hakkında öz bilgiler verildikten sonra, insan psikolojisi üzerindeki etkisi açıklanmıştır. Mobilya tasarımı yapan kişi ve kurumlar insan psikolojisinin önemli olduğu, ürünü beğenme ve satın alma arzusunun oluşturulmasının gerektiği ticari bakış açısıyla bu faktörleri optimum kullanabileceklerdir. Özellikle ortak kullanım alanlarında (okul, hastahane, otel, konferans salonu, lobi vb.) bu faktörleri göz önüne alarak tasarımların gerçekleştirildiği mobilyalar kullanıldığında istenilen psikolojik etki (huzur, hareket, güven vb) oluşturulabilecektir. Sonuç olarak her tasarım parametresinin uygun bir şekilde ve bilinçli olarak kullanımı ile tasarlanan ürünün kullanıcılar üzerinde etkisi istenilen şekilde olabilecektir

Effect of staining and bleaching on the microhardness, surface roughness and color of different composite resins

Background. There are studies that examined the effect of staining on the surface properties of composite resins, using different solutions and bleaching applications. However, the effect of both staining and bleaching on the same composite specimens is an issue that needs to be investigated. Objectives. The aim of this study was to investigate the surface microhardness, roughness and color changes (Delta E) of 2 different composite resins after staining and bleaching. Material and methods. A microhybrid and a nanohybrid composite were used in the study. One hundred and fifty specimens were prepared from each composite. The specimens were divided into 5 groups and stained for 30 days with tea, coffee, cola, red wine, or distilled water (control). Subsequently, each group was divided into 3 subgroups. Each subgroup received a 14-day application of Opalescence (TM) Boost, Opalescence PF or VivaStyle (R) Paint On Plus bleaching materials. The color as well as surface microhardness and roughness of all specimens were determined at baseline, after staining and after bleaching. Data was analyzed using the repeated-measures analysis of variance (ANOVA) and the Bonferroni method. Results. A statistically significant decrease was observed in the surface microhardness of the microhybrid composite specimens after bleaching (p < 0.05).The highest Delta E values were observed in the red wine groups for both composite resins. Conclusions. Staining and bleaching may affect surface properties and color, depending on the type, filler and matrix content of the composite resin

Effect of different polymerization type on water sorption and solubility of adhesive resın cements

incelenmesidir. Gereç ve yöntem: Mevcut çalışmada 2 farklı self-etch adeziv rezin siman (Duo-Link B, Clearfil Esthetic Cement C) ve 2 farklı self adeziv rezin siman (RelyX U200 Automix R, Maxcem Elite M) test edildi. Her bir adeziv rezin siman için 24 adet örnek hazırlandı ve kullanılan polimerizasyon yöntemine göre 3 farklı gruba ayrıldı; ışıkla polimerizasyon, iki kez ışıkla polimerizasyon ve kimyasal polimerizasyon. Su emilimi ve suda çözünürlük testi ISO 4049:2009 standardına göre yapıldı. Veriler tek yönlü varyans analizi ile analiz edildi ve Tukey testi anlamlı farklılıkları tespit etmek için kullanıldı (α=0.05). Bulgular: Adeziv rezin simanlar arasında su emilimi ve suda çözünürlük değerleri anlamlı olarak farklıydı (p<0.05). M grubu en yüksek su emilimi değerine sahipken (p<0.05), C grubu en düşük değere sahipti (p<0.05). Suda çözünürlük açısından, en fazla kütle kaybı M grubunda belirlendi. B ve R grupları negatif suda çözünürlük değerleri gösterirken, C ve M grupları pozitif çözünürlük değerleri gösterdi. C ve R grupları için polimerizasyon yöntemleri arasında anlamlı farklılıklar belirlendi (p<0.05). Sonuç: M grubu hariç diğer rezin simanların su emilimi ve suda çözünürlük değerleri ISO standartlarıyla uyumluydu. Polimerizasyon yöntemi R grubunun su emilimini, C grubunun ise su emilimini ve suda çözünürlüğünü etkiledi.Aim: The purpose of the present study was to evaluate the effect of different polymerization types on water sorption and solubility of adhesive resin cements. Material and methods: Two self-etch adhesive resin cements (Duo-Link B, Clearfil Esthetic Cement C) and two selfadhesive resin cements (RelyX U200 Automix R, Maxcem Elite M) were tested in the present study. Twenty-four specimens were prepared for each adhesive resin cement and divided into 3 groups according to the polymerization type used: lightcuring, double light-curing, and self-curing. The water sorption and solubility were determined according to ISO 4049:2009. Data were analyzed with a one-way analysis of variance, and the post-hoc Tukey test (α=0.05). Results: The water sorption and solubility were significantly different among the adhesive resin cements (p<0.05). M group had the highest water sorption values (p<0.05), while C group had the lowest values (p<0.05). Concerning the water solubility, the highest mass loss was noted for M group. B and R groups have exhibited negative solubility; C and M groups positive solubility. Significant differences were noted among the polymerization type in the C and R groups (p<0.05). Conclusion: The water sorption and solubility of resin cements were in accordance with ISO requirement, except M group for water sorption. The polymerization type affected water sorption and solubility of C group, and water sorption of R group

Phytochemical profile and some biological activities of three Centaurea species from Turkey

Purpose: To characterise the phytochemical profile of whole plants of Centaurea balsamita, C. depressa and C. lycopifolia with LC-ESI-MS/MS, and as well as their antioxidant, anticholinesterase and antimicrobial activities.Methods: Organic and aqueous extracts of the three Centaurea species were evaluated for DPPH free radical, ABTS cation radical scavenging and cupric reducing antioxidant capacity (CUPRAC). Acetyland butyryl-cholinesterase enzyme inhibition abilities of the extracts using petroleum ether, acetone, methanol and water were studied to determine anticholinesterase activity, while antimicrobial activity was determined by disc diffusion method using appropriate antimicrobial standards and organisms. The phytochemical components of the methanol extracts were assessed by LC-MS/MS.Results: The methanol extract of C. balsamita exhibited much higher DPPH free and ABTS cation radicals scavenging activities (with IC50 of 62.65 ± 0.97 and 24.21 ± 0.70 mg/ml, respectively) than the other extracts. The petroleum ether extracts of the plant species exhibited moderate inhibitory activity against butyrylcholinesterase enzymes while the acetone extract of C. balsamita showed good antifungal activity against Candida albicans. Quinic acid (17513 ± 813 μg/g, 63874 ± 3066 μg/g and 108234 ± 5195 μg/g) was the major compound found in the methanol extracts of C. balsamita, C. depressa and C. Lycopifolia, respectively.Conclusion: These results indicate quinic acid is the major compound in the three plant species and that Centaurea balsamita has significant antioxidant, anticholinesterase and antimicrobial properties. Further studies to identify the compounds in the extracts responsible for the activities are required.Keywords: Centaurea, LC-ESI-MS/MS, Anticholinesterase, Antioxidant, Antimicrobia

Stainton Açısından Dil Felsefesindeki Anlam Kuramları ve Bunların Uzlaştırılması

Stainton mentions there are three different meaning theories giving directions to the linguistic studies and claims none of them can fit well with actual linguistic practice as a whole. As a matter of course, what prompts him to this criticism is that he identifies some strong reasons to combine the theories of meaning. What we try to do here is to classify some basic reasons he focuses on and discuss how his theory works both in terms of explaining what a language, linguistic item, meaning are and in terms of describing the ontological diversity that linguistics relates to