339 research outputs found
KPI (KEY PERFORMANCE INDICATORS) APPLICATION ON BALLAST WATER TREATMENT SYSTEM SELECTION
Every day, more than 7,000 different marine species are transferred to different ecosystems via ballast water in ships. The introduction of invasive species can cause problems for native species. After realizing the serious potential problems associated with the transport of organisms in ballast water, national and international regulations were developed. In 2004, the International Maritime Organization introduced the International Convention for the Control and Management of Ships\u27 Ballast Water and Sediments. With these regulations, the problems caused by ballast water have attracted attention and many companies have started to research and develop technologies for the management of ballast water. Today, there are hundreds of different systems for ballast-water treatment, and the selection of the most suitable system for a specific vessel is an increasingly important issue as the Convention nears enforcement on September 8, 2017. The goal of this study is to demonstrate that the application of key performance indicators (KPIs) to the selection of a ballast-water treatment system (BWTS) leads to a very useful tool with which shipyards can compare BWTSs. This allows them to make better choices and to designate the most suitable system for each of their ships. In this study, we examine two types of vessel from a shipyard in Istanbul, Turkey. They have different ballast-water capacities and equipment, and the most suitable system for each is selected by using the KPI method
Design of Single-Staged Coil Gun without Capacitors based on the Varying Voltages & Their Effect on the Travelling Distance of the Ferromagnetic Projectile and the Efficiency of the Coilgun
What is the effect of the given voltages of 10V, 11V, 12V, 13V, 14V, and 15V on the traveling distance in meters of the projectile of a single-staged coil-gun without capacitors and the percentage efficiency of the coil-gun system
Nurse's Role In Improving The Quality Of Life in Individuals With Ostomy
Altta yatan patolojiyi ortadan kaldırmak ve hastanın durumunu iyileştirmek amacıyla açılan ostomiler aynı zamanda bireyintüm yaşantısını etkilemektedir. Ostominin açılması hem ilk görüldüğü anda, hem de taburculuktan sonra bireylerin fiziksel,psikolojik ve sosyal açıdan çeşitli sorunlar yaşamasına neden olmaktadır. Ostomili bireylerin yaşadıkları sorunlar ve ortayaçıkan komplikasyonlar ostomili bireylerin rehabilitasyonunu dolayısıyla ostomi bakım hemşireliğini gündeme getirmiştir.Ostomi bakım hemşireliği ile bireylerin en kısa zamanda normal yaşantısına dönmelerine yardımcı olunacağı ve yaşamkalitelerinin artmasına katkıda bulunacağı düşünülmektedir. Bu yazının amacı Ostomili bireyin eğitim ve bakımında iyiplanlanmış hemşirelik girişimleri ile yaşanan sorunların azaltılması ve bütüncül bakış açısının geliştirilmesidir. Eliminating the underlying pathology and the patient's whole life to improve the situation of the individual but also affects thedrop-down ostomy. Having ostomy not only at the first onset but also after discharge individual physical, psychological andsocial aspects leads to various problems. Problems experienced by individuals, and the resulting complications ostomy carenursing due to the rehabilitation of individuals brought up. Ostomy care nursing to return to normal life as soon as possiblewith the help of individuals and that it will be thought to contribute to improved quality of life. The purpose of this article isdeveloping a holistic perspective by reducing the individual problems with well planned nursing care
Why Is Sexuality Important for Patients with Stomas?
Stoma, bağırsak sistemive üriner sistem ile ilgili çeşitli hastalıklar nedeniyle boşaltımı sağlamak için bağırsağın geçici ya da sürekli olarakkarın duvarına ağızlaştırıldığı yapay bir açıklıktır. Endikasyon ne olursa olsun, stoma açılması bireyin fizyolojik, sosyal ve psikolojik açıdanyaşamının etkilenmesine yol açar. Fiziksel hasar, çirkinleşme, beden fonksiyonlarında azalma, kişisel hijyende değişim ile sonuçlanan stoma,bireyin yaşamında çok derin değişikliklere neden olabilmektedir. Bu değişiklikler nedeniyle birey çekiciliğinin azaldığını hissedebilmekte,cinsel yaşamında yetersizlik duygusu yaşayabilmektedir. Stomalı birey yaşadığı bu sorunları sağlık personeli ile konuşmakta ve sorusormakta güçlük çekmektedir. Hemşireler tarafından da göz ardı edilen cinsellik stomalı bireyin yaşamını ciddi anlamda etkilemektedir.Ayrıca bireyin yaşadığı fizyolojik sorunların verilen uygun bakım, eğitim ve danışmanlıkla azaldığı ancak göz ardı edildiği için cinselsorunların devam ettiği bilinmektedir. Bu nedenle, stoma nedeniyle bireyin cinsel yaşamı ile ilgili problemlerinin öncelikli sorunlar arasındaele alınması gerekmektedir. Stoma is an artificial opening to the abdominal wall, due to various diseases related to the gastrointestinal system intestine and uriner systemto provide drainage; can be temporarily or permanently. Regardless of the indication stoma affects people life physiological, social andpsychological. Stoma causes profound changes in person's life because of resulting physical damage, disfigurement, loss of bodily function,and change in personel hygiene. Because of these changes, person thinks that his attractiveness had decreased and feels inability in sexuallife. Person with stoma have difficulties in asking questions and talking about his sexual problems with health practioner. Sexuality haveserious negative impact on person with stoma, also neglected by the nurses. It is also known person's physiological problems can decreasewith appropriate care, training and consulting but sexual problems continue because of neglecting.Thats why person's problems related tosexual life should be addressed priority problems
İlköğretim Okul Binalarının Fiziksel Açıdan Değerlendirilmesi
This study was carried out to identify physical differences between elementary school buildings built before 1998 and elementary schools built in 2000 and after. In this study, semi structured interviews and observations were used for data gathering. The results indicated that the elementary school buildings which were been built in 2000 and after have more convenient physical conditions than the elementary schools which were been built before 1998.Bu araştırma, 1998 yılı öncesinde eğitim-öğretime başlanan ilkokul binaları ile 2000 yılı ve sonrası yıllarda eğitim-öğretime başlanan ilköğretim okul binalarının eğitsel, idari, servis alanları ve estetik özellikleri bakımından fiziksel koşullarında farklılık olup olmadığını belirlemek amacıyla yapılmıştır. Araştırmada veri toplama tekniği olarak yarı yapılandırılmış görüşme ve gözlem kullanılmıştır. Araştırma sonunda, 2000 yılı ve sonrası yıllarda eğitim-öğretime başlanan ilköğretim okul binalarının eğitsel alanlar, idari alanlar, servis alanları, iç ve dış mekân renkleri, ısı ve ışıklandırma, sıra ve sandalyelerin uygunluğu ve mobilitesi, sınıfların ve okul bahçesinin temizliği ve çevre düzenlemesi, okul binalarının giriş ve çıkış kapıları gibi değişkenler açısından, 1998 yılı ve öncesinde eğitim-öğretime başlanan ilkokul binalarından daha olumlu fiziksel özelliklere sahip oldukları belirlenmiştir
A COMPARATIVE ANALYSIS AND MODEL PROPOSAL OF TEMPORARY DISASTER HOUSING IN THE WORLD AND IN TÜRKİYE
Doğal afetler, uzun yıllardır toplumları pek çok farklı yönde etkilemektedir. Özellikle son yıllarda yaşanan iklim değişiklikleri ve doğal kaynakların tüketiminin bilinçsizce artması, beraberinde doğal afetlerin şiddetlenmesi ve daha sık meydana gelmesine neden olmuştur. İnsanların doğal afetler nedeniyle kendilerini güvende hissettikleri evlerini ve yaşam alanlarını kaybetmesi, hem yaşadıkları olumsuzlukların etkisini artırmakta hem de doğal afet sonrasında normal yaşamlarına dönme süresini uzatmaktadır. Bu kapsamda, doğal afetlerden sonra kullanılan geçici barınma alanları ve bu alanlara konumlandırılan geçici barınma birimlerinin tasarımı ve uygulaması önemli olmaktadır. Geçici barınma birimleri, doğal afetlerden sonra kalıcı konutlar kurulana kadar geçen süre boyunca hizmet veren, afetzedelerin fiziksel ve psikolojik ihtiyaçlarını karşılayabilen temel konut yapılarıdır. Çalışmada, literatüre geçmiş ve doğal afetler meydana geldikten sonraki aşamada ilk olarak kullanılan birimler arasında sayılan standart çadır, konteyner, kâğıt tüp geçici birim, poliüretan iglo ve geçici römork yapıları, strüktür, performans ve kullanım özellikleri başlıklarında analiz edilmiştir. Analizlerin değerlendirilmesi sonucunda, örneklem alanı olarak seçilen Doğu Karadeniz Bölgesi’nde doğal afetlerden sonra kullanılmak üzere yeni bir geçici afet konutu model önerisi getirilmiştir. Yapılan çalışma ile afetlerden sonra kullanılan geçici barınma birimlerinin tasarım ve sürdürülebilirlik potansiyellerinin geliştirilmesi ve geçici barınma yapılarına yönelik yapılacak çalışmalara temel oluşturması hedeflenmektedir.Natural disasters have been affecting societies in many different ways for many years. Especially in recent years, climate change and the unconscious increase in the consumption of natural resources have caused natural disasters to become more intense and frequent. The loss of homes and living spaces, which make people feel safe from natural disasters, not only increases the impact of the negative effects they experience but also prolongs the time it takes for them to return to their normal lives after a natural disaster. In this context, the design and implementation of temporary shelters used after natural disasters and the temporary shelter areas are important. In this context, the design and implementation of temporary shelter areas used after natural disasters, as well as temporary shelter units located in these areas, are important. Temporary shelter units are basic housing structures that meet the physical and psychological needs of disaster victims until permanent housing is established after a natural disaster. In the study, the standard tent, container, paper tube temporary unit, polyurethane igloo, and temporary trailer structures, which are the first units used after natural disasters, were analyzed under the headings of structure, performance, and usage characteristics by reviewing the literature and analyzing the units used after natural disasters. As a result of the evaluation of the analyses, a new temporary disaster housing model proposal was introduced for the Eastern Black Sea Region, which was selected as the sample area. The aim of the study is to develop the design and sustainability potentials of temporary shelter units used after disasters and to provide a basis for the studies on temporary shelter structures
Generation and Analysis of Expressed Sequence Tags from Olea europaea L.
Olive (Olea europaea L.) is an important source of edible oil which was originated in Near-East region. In this study, two cDNA libraries were constructed from young olive leaves and immature olive fruits for generation of ESTs to discover the novel genes and search the function of unknown genes of olive. The randomly selected 3840 colonies were sequenced for EST collection from both libraries. Readable 2228 sequences for olive leaf and 1506 sequences for olive fruit were assembled into 205 and 69 contigs, respectively, whereas 2478 were singletons. Putative functions of all 2752 differentially expressed unique sequences were designated by gene homology based on BLAST and annotated using BLAST2GO. While 1339 ESTs show no homology to the database, 2024 ESTs have homology (under 80%) with hypothetical proteins, putative proteins, expressed proteins, and unknown proteins in NCBI-GenBank. 635 EST's unique genes sequence have been identified by over 80% homology to known function in other species which were not previously described in Olea family. Only 3.1% of total EST's was shown similarity with olive database existing in NCBI. This generated EST's data and consensus sequences were submitted to NCBI as valuable source for functional genome studies of olive
Kounis Syndrome together with Myocardial Bridging Leading to Acute Myocardial Infarction at Young Age
Kounis syndrome, also named as “allergic angina syndrome,” is a diagnosis in which exposure to an allergen causes mostly coronary spasm and rarely plaque rupture, resulting in ischemic myocardial events. Myocardial bridging is defined as an intramural segment of a coronary artery and its systolic compression by overlying fibers. Myocardial bridging generally has a benign prognosis and mostly affects the mid portion of left anterior descending coronary artery. However, some cases with myocardial ischemia, infarction, and sudden death have also been reported.
A 17-year-old boy presented to the clinic with acute anterolateral myocardial infarction after having first dose of clindamycin and diagnosed as Kounis syndrome. Further diagnostic workup of the patient showed myocardial bridging at the mid left anterior descending artery. In this report, we present the combination of Kounis syndrome and myocardial bridging leading to myocardial infarction at young age
Kızgınlıkları Toplulaştırılmış Akkeçilerde Kısa Süreli Saklanmış Sperma Kullanımının Dölverimine Etkisi ve Gebeliklerin Ultrasonografik Yöntemle Belirlenmesi
Bu çal ışman ı n amac ı k ı sa süreli saklanm ış ve suland ı rı lm ış sperman ı n, k ı zg ı nl ı klar ı 11 gün arayla iki kez bir PGF2a ile toplulaşt ı r ı lan ve tohumlama öncesi oksitosin uygulanan Akkeçilerde sa ğ layacağı gebelik oran ı n ı ara şt ı rmak ve gebeliğ in 45. ile 100. günlerinde dölütlere ait baz ı ultrasonografik ölçüleri ortaya koymakt ı r. Bu çal ışmada 6.5-1.5 ya ş l ı keçi ve çepiçler kullan ı lm ışt ı r. Keçiler ikinci PGF2a analogu uygulamas ı ndan 65 saat sonra yapay tohumlama ile tohumlanmış t ı r. Grup I deki hayvanlar suland ı r ı lm ış taze sperma ile tohumlan ı rken Grup Il dekiler için 5'C de 6 saat süreyle saklanm ış ve suland ı r ı lm ış sperma kullan ı lm ış t ı r. Grup I ve Grup Il deki hayvanlar ı n s ı ras ı yla % 90.48 ve % 93.33 ü ikinci PGF2a analogu uygulamas ı ndan sonra k ı zg ı nl ı k göstermiştir; ayn ı gruplarda gebelik oranlar ı s ı ras ı yla % 57.14 ve % 53.33 olarak bulunmu ştur. Sadece bir çepiç hormon uygulamas ı na yan ı t vermiştir. Gebeliğ in Kı rkbeş inci günündeki ultrasonografik muayenenin sonucunda Amniyon kesesi çap ı ve kolumna vertebralis uzunlu ğ u s ı ras ı yla, 49.63±1.72 mm ve 23.06±0.94 mm ; yüzüncü günde yap ı lan muayenede ise karunkula, orbita ve kafatas ı , çaplar ı s ı ras ı yla 22.36±1.03 mm, 10.08±0.56 mm ve 32.03±0.57 mm olarak bulunmu ştu
Utilization of Water Hyacinth and Banana Wastes Compost in Reclamation of Sandy Soils for Increasing Growth, Yield of Cowpea
Pot experiments were carried out in the greenhouse of the Faculty of Agriculture, Fayoum University, to study the effect of water hyacinth and banana wastes compost (0, 10, 15 and 20 ton/fed) combined with inorganic nitrogenous fertilizers namely ammonium sulphate, ammonium nitrate and urea (in the rate of 60 kg N/Fed and this rate was 50% of the recommended dose), on the growth, yield and nutrient content of cowpea plants. All pots received P and K as recommended. The addition of various rates of water hyacinth and banana wastes composts (H.B.C.) under study significantly increased all plant growth parameters under the study, i.e., plant height, plant fresh weight and dry weight of both shoots and roots, the number of root nodules as well as the nutrient content of the different plant organs compared with the control and the chemical fertilizer application of the recommended dose (100%). There was a marked increase in pod characters, yield and its components, i.e., number of pods per plant, length, diameter and weight of pods per plant. The highest values of growth characters of yield and its components and the contents of nutrient elements were noticed when applying compost at the higher rates (20 ton/fed.) followed by 15 and 10 ton/fed., in a descending order as compared with the control. The best combination of nitrogen forms and the compost is considered to be one of the primary factors for high yield production and quality as well as yield components of cowpea. The highest significant increase in growth characters, yield and yield components, as well as the total carbohydrates and crude protein content of the seeds, were obtained via the application of compost in combination with ammonium sulphate at the rate of 20 ton/fed
- …