135 research outputs found

    Lateral Transperitoneal Laparoscopic Adrenalectomy: a Single Center Experience

    Get PDF
    Amaç: Laparoskopik adrenalektomi, benign adrenal kitlelerin tedavisinde altın standart yöntem olarak kabul edilmektedir. Ancak birçok cerrah, benign adrenal kitle tedavisinde açık cerrahiyi tercih etmektedir. Bu tercihin nedeni, cerrahların laparoskopik adrenal cerrahinin ileri düzey laparoskopik cerrahi olduğunu ve öğrenme eğrisinin yüksek olduğunu düşünmeleri olabilir. Bu çalışmada, transperitoneal laparoskopik adrenalektomi cerrahisi sonuçlarımızı bildirmeyi amaçladık. Yöntemler: 2013 ile 2015 tarihleri arasında Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesin Üroloji Anabilim Dalında yapılmış olan laparoskopik adrenalektomi vakalarının verileri retrospektif olarak değerlendirildi. Hastaların demografik özellikleri, adrenal kitle patolojileri, kanama miktarı, hastanede kalış süreleri ve komplikasyonlar değerlendirildi. Bulgular: Toplam 21 hastanın verileri değerlendirildi. Bu hastaların 12'sine (%57,1) sağ adrenalektomi yapılırken, 9'una (%42,9) sol adrenalektomi uygulandı. Hastaların ortalama operasyon süresi 130,2±39, dk, ortalama kanama miktarı 197,6±72,4 ml ve ortalama hastanede kalış süresi 3,09±1,57 gün olarak tespit edildi. Patolojik değerlendirmede hastaların 4'ünde feokromasitoma, birinde miyeloma ve 16'sında adenoma olduğu tespit edildi. Boyut olarak 5 cm'den büyük kitlelerde kanama miktarı, operasyon süresi ve hastanede kalış süresi, 5 cm'den daha küçük kitlelere gore belirgin anlamda yüksek tespit edildi (p<0,05).Sonuç: Laparoskopik adrenalektomi, benign adrenal kitlelerin tedavisinde kolay ve güvenilir bir cerrahi tekniktir. Başlangıç vakalarında transperitoneal yaklaşım çok daha uygun bir yöntemdir. Cerrahi tekniğin seçilmesinde cerrahlar, tümör boyutunu, tümörün yerini ve olası patolojiyi değerlendirerek karar vermelidirler.Objective: Laparoscopic adrenalectomy is the gold standard surgical technique for benign adrenal tumors. On the other hand, most surgeons still prefer to perform open surgery for adrenal tumors. This may be related with the surgeons opinions that laparoscopic adrenalectomy is an advanced laparoscopic surgery and has a high learning curve. In this article we present the results of our initial transperitoneal laparoscopic adrenalectomy cases.Methods: Lateral transperitoneal laparoscopic adrenalectomy cases that were performed between 2013 and 2015, were retrospectively analyzed. Patients demographics, pathological types, operation time, blood loss, hospitalization time and complications were evaluated and compared with the literature. Results: A total of 21 patients were analyzed. Twelve (57.1%) patients had right and 9(42.9%) patients had left laparoscopic adrenalectomy. Mean operation time was 130.2&plusmn;39.1 min, mean blood loss was 197.6&plusmn;72.4 ml and mean hospitalization time was 3.09&plusmn;1.57 days. Pathology reports of adrenal tumors were pheochromocytoma at 4 patients, myeloma at 1 patient and adenoma at 16 patients. Patients with tumor size &gt; 5 cm had significantly higher blood loss, operation time and hospitalization time compared to tumors &lt; 5 cm. (p&lt;0.05)Conclusion: Laparoscopic adrenalectomy is a safe and feasible technique. Transperitoneal approach would be more suitable technique for initial cases. Surgeons must consider the tumor size and possible pathology of adrenal tumor to decide the surgical technique

    Comparison of thoracotomy and thoracoscopy in patients with esophageal atresia - tracheoesophageal fistula

    Get PDF
    Objective: The aim of this study was to compare the patients who underwent EA-TEF repair with both classical and thoracoscopic methods, and thus to reveal the advantages and disadvantages of both techniques. Materials and methods: In this study, the files of 45 patients who underwent surgery for EA-TEF at the Erciyes University Faculty of Medicine (EUFM) Pediatric Surgery Clinic between August 2005 and July 2012 were retrospectively examined. Patients were divided into two groups based on the surgical method applied. Results: A total of 45 patients who presented with EA-TEF and underwent surgical procedures were evaluated. Thirty-one (70%) patients underwent thoracotomy (Group I), and 14 (30%) patients underwent surgery using the thoracoscopic method (Group II). The average gestational age was 37.5 weeks, and the birth weight was 2600 grams. Nineteen (42%) of the patients were female, and 26 (58%) were male. Group I was 39 weeks and 38 weeks in Group II. There was no significant difference in gestational age between the two groups (p&gt;0.05). There was no significant difference between the groups regarding accompanying system anomalies (p&gt;0.05). The time to surgery for patients in both groups was 2 days (p&gt;0.05). The operation time in Group I (95 minutes) was shorter than in Group II (105 minutes) (p&lt;0.05). The time to start gavage feeding after surgery in Group II was shorter compared to Group I (p&lt;0.05). No difference was detected between the groups concerning the time to start oral feeding (p&gt;0.05). No difference was detected between the groups concerning the length of hospital stay (p&gt;0.05). There was no significant difference between the groups regarding the rate of complications (p&gt;0.05). No patient died during surgery. Eleven (35%) of the 31 patients in Group I and 2 (14%) of the 14 patients in Group II died between postoperative days 1 and 25. There was no difference in mortality rates between the groups (p&gt;0.05). Conclusions: Postoperative complications were detected at similar rates in both groups

    Kan Kültüründeki Üreme Etkene mi ait? Kontaminasyon mu?

    Get PDF
    Amaç: Bakteriyemi ve fungemilerin yaklaşık olarak % 30-40 ının tanısını sağlasa da kan kültürü halen altın standarttır. Kan kültüründe mikroorganizmaların hızlı tanınması ve tedaviye erken başlanması mortalite oranını önemli ölçüde düşürmektedir. Otomatize sistemler üreme süresini kısaltmış ve kültürlerin takibini kolaylaştırmıştır. Ancak, içerdikleri zengin besiyeri nedeniyle kontaminasyon oranları da artmıştır. Kan kültüründe üreme olduğu zaman etken/kontaminant ayrımı yapmak kritik önem arz etmektedir. Üreme saptanan şişe/set sayısı, üreme süresi, üreyen mikroorganizma türü, diğer laboratuvar ve klinik bulgular üremenin anlamlı olup olmadığına karar vermek için sıklıkla başvurulan parametrelerdir. Ancak özellikle yalnızca tek şişe örnek alınan hastalarda bu şişede hem etken hem de kontaminant olabilecek bir mikroorganizma ürediğinde bu üremeyi yorumlamak oldukça zordur. Bu çalışmada bakterisidal testin kan kültürlerinin değerlendirilmesine katkısı araştırılmıştır Yöntem: Çalışmaya, Namık Kemal Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi, Yoğun Bakım Ünitesinde yatan ve nötropenik olmayan hastalardan alınan kan kültür şişeleri (BACTEC 9120 Becton Dickinson,USA) dahil edilmiştir. Şişelerde üreme olduğunda hastadan ve sağlıklı kontrolden hemogram tüplerine kan alınmış, kan kültür şişesinde üreyen mikroorganizma ile hasta ve kontrol kanları 4 saat boyunca 37 oC de rotatorda karşılaştırılmış ve 0., 1., 2., 3. ve 4 saatlerde hemogram tüplerinden alınan örnekler kalibre özelerle % 5 koyun kanlı agara ekilmiş, 18- 20 saatlik inkübasyon sonunda koloni sayımları yapılarak kaydedilmiştir. Üreyen mikroorganizma türü, hastanın kliniği ve inflamasyon belirteçleri temel alınarak etken ve kontaminant ayrımı yapılmış ve bulgular buna göre irdelenmiştir. Hem etken hem de kontaminant kabul edilen örnekler için, hastalar ve kontrol grubu kanlarıyla çalışılan bakterisidal test sonuçları koloni sayımı olarak ( KOB/ml) kaydedilmiştir. 26 etken ve 14 kontaminant üreme için hasta ve control kanlarıyla elde edilen koloni sayımlarının 0.-4. saatlerdeki değerlerinin ortalamaları alınmış ve istatistik karşılaştırmaları non- parametrik Mann- Whitney testi ile yapılmıştır. Bulgular: Çalışmaya alınan 4o adet kan kültüründeki üremelerin 26’ sı etken 14’ü kontaminant olarak gruplanmıştır. Etkenler için, hasta grubunda 0.-4. saatlerdeki ortalama KOB/ml değerleri 911-365 iken, kontrol grubunda 919-790 olarak saptanmıştır. Bu değerler kontaminantlar için sırasıyla 828-431 ve 878-480 olmuştur. Sonuç: Etken ve kontaminant kabul edilen kan kültürü üremeleri için, hasta ve kontrol grubunda elde edilen KOB/ml değerleri istatistiksel olarak karşılaştırıldığında, etken grupta 1. saatten itibaren hasta ve kontrollere ait değerler arasında anlamlı bir fark olduğu saptanmıştır. Bu fark 2. saatte oldukça ileri düzeye ulaşmıştır. Çalışmamızın sonuçlarına göre, kan kültürü şişesinde üreme saptandığında hastadan alınan kan örneği ile üreyen mikroorganizma kullanılarak yapılan bakterisidal test üreyen mikroorganizmanın etken mi? yoksa kontaminant mı? olduğunu yorumlamak için güvenilir bir parameter olma özelliği taşımaktadır

    Alburnoides manyasensis (Actinopterygii, Cyprinidae), a new species of cyprinid fish from Manyas Lake basin, Turkey

    Get PDF
    GUCLU, Salim Serkan/0000-0002-9256-449X; Kaya, Cuneyt/0000-0002-4531-798XWOS: 000315765700006PubMed: 23794819Alburnoides manyasensis, sp. n., is described from the Koca Stream (Lake Manyas drainage, Marmara Sea basin) in Anatolia. It is distinguished from all species of Alburnoides in Turkey and adjacent regions, Alburnoides tzanevi (Rezovska [Rezve], Istranca and Terkos streams in the western Black Sea drainage), Alburnoides cf. smyrnae (Banaz Stream, a drainage of Buyuk Menderes River, Aegean Sea basin), Alburnoides fasciatus (streams and rivers in the eastern Black Sea drainage) and Alburnoides eichwaldii (Kura and Aras rivers [a drainage of Kura River], Caspian Sea basin) by a combination of the following characters (none unique to the species): marked hump at nape, especially in specimens larger than 60 mm SL; partly developed ventral keel between pelvic fin and anal fin, scaleless 1/2 to 2/3 its length; body depth at dorsalfin origin 29-32% SL; caudal peduncle depth 11-12% SL; 45-52+ 2-3 lateral-line scales; 9-12 scale rows between lateral line and dorsal-fin origin; 4-5 scale rows between lateral line and anal-fin origin, 101/2-121/2 branched anal-fin rays; 40-42 total vertebrae
    corecore