66 research outputs found
Lifelong learning and ontological security: blending of concerns and their expense
The aim of this paper is to find out how the content which is supposed to be transmitted within the framework of Lifelong Learning Programme of EU is defined in the conditions of reflexive and risk modernity, where the knowledge has quite an unstable nature. Other questions are: how this learning, the conditions in which it works, and the knowledge that it transmits are reflected at the level of individual everydayness, namely in relation to late modern necessity of individually formulated Self-identity; and what role lifelong learning plays or could play on this level and how it corresponds with the system needs. Some kind of loose discourse analysis of Memorandum on Lifelong Learning 2000 is used to answer these questions, therefore the paper works with numerous quotations from this document. Findings in the form of six notes suggest that the narrowest definition of this knowledge, which is possible to obtain from this policy paper and especially its “six messages,” is employability. The system tries to gain control over the individuals through the capturing of resources they use in order to ensure the meaning of the surrounding world and maintain the sense of ontological security, while the aim is to produce an individual that can be used to improve the system’s competitiveness and effectiveness. Nevertheless, an individual achieves ontological security by the very same means and there is a certain interfusion of individual identity and system interests.Straipsnio tikslas yra atskleisti, kaip refleksyviojoje ir rizikos modernybėje, kurioje žinioms būdingas kintamumas, apibūdinamas mokymosi visą gyvenimą turinys, perduodamas per ES Mokymosi visą gyvenimą programą. Kiti straipsnyje keliami klausimai yra: kaip mokymasis, sąlygos, kuriomis jis veikia, ir žinios, kurios yra perteikiamos, atsispindi individualios kasdienybės lygmeniu, kokį vaidmenį mokymasis visą gyvenimą atlieka arba galėtų atlikti šiuo lygmeniu ir kaip tai atitinka sistemos poreikius. Siekiant atsakyti į šiuos klausimus, pasitelkiami tam tikri Mokymosi visą gyvenimą memorandumo 2000 diskurso laisvosios analizės metodai, todėl straipsnyje gausu šio dokumento citatų. Išvados iš šešių pagrindinių teiginių rodo, kad siauriausias apibrėžimas žinojimo, kurį būtų galima gauti iš šio politikos dokumento, ir ypač iš jo „šešių teiginių“, yra tai, kad mokymasis visą gyvenimą siejamas su įsidarbinimo galimybėmis. Tokiu būdu žinios apibrėžiamos ne per jų turinį, bet per jų naudojimo ar įgijimo pageidaujamą poveikį. Sistema siekia kontroliuoti individus per išteklius, kuriuos jie naudoja suteikdami prasmes aplinkiniam pasauliui ir siekdami palaikyti ontologinio saugumo jausmą. To tikslas yra formuoti individą, tinkamą sistemos konkurencingumo ir veiksmingumo sustiprinimui. Nepaisant to, kad tomis pačiomis priemonėmis individas pasiekia ontologinį saugumą, atsiranda tam tikras individo tapatumo ir sistemos interesų susiliejimas
Social Justice and Gender Equality From the Perspective of Lifelong Learning
DergiPark: 905521tredBu çalışmada, bir disiplinlerarası bilim alanı olan yaşamboyu öğrenmenin nasıl geliştiğini ve onun, toplumsal cinsiyet eşitliği ve sosyal adalet kavramlarıyla nasıl ilişkili olduğunu irdelemek amaçlanmıştır. Çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden doküman incelemesi yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın kavramsal ve kuramsal temellerini belirlemek için gereksinim duyulan veriler konu ile ilgili kitaplardan, alanda hazırlanmış tezlerden, ulusal ve uluslararası düzeyde hazırlanan raporlardan ve makalelerden elde edilmiştir. Araştırmada, belirlenen amaç çerçevesinde inceleme yapılmıştır. Çalışma; yaşamboyu öğrenmeyi toplumsal cinsiyet eşitliği ve sosyal adalete bağlamaktadır. İlk bölüm yaşamboyu öğrenmenin gelişimini özetlemektedir ve ikinci bölüm sosyal adalet kavramına ve bunun eğitimle güçlü bağlantılarına genel bir bakış sunmaktadır. Kavram, yetişkin eğitiminde adalet ve fırsat eşitliği bakış açısından geliştirilerek üzerinde durulmuştur. Bu teorik bölümler boyunca, toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik etmede yaşamboyu öğrenme ve sosyal adaletin temel rolüne vurgu yapılmaktadır. Çalışmadan çıkarılan ana sonuç, yaşamboyu öğrenme programlarının toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısıyla desteklenmesinin, daha adil ve eşit bir toplumsal yapıya ulaşabilmek için çok önemli olduğudur.In this study, it is aimed to examine how lifelong learning, an interdisciplinary science field develops and how it link to the concepts of gender equality and social justice. Document analysis, one of the qualitative research methods, was used in the study. The data needed to determine the conceptual and theoretical foundations of the research were obtained from related books, theses prepared in the field, reports and articles prepared at national and international level. The study is based on literature review and reviewed within the frame of the determined objective. The research data obtained through document analysis were analyzed with the descriptive analysis method. The first section of the study summarizes the improvement of lifelong learning. In another part, provides an conspectus of the notion of social justice and its powerful connections with education. The concept was developed from the perspective of justice and equality of opportunity in adult education. It was highlighted on the fundamental role of social justice and lifelong learning in improving gender equality throught these theoretical sections. The basic conclusion drown from the inquiry is that supporting lifelong learning programs with gender equality viewpoint is very important for creating more equivalent and fair the communities
Appendectomy in the surgical treatment of benign ovarian mucinous cystadenomas — is it necessary?
Objectives: To determine if appendectomy as an adjunctive procedure is necessary in the surgical treatment of benign ovarian mucinous cystadenomas.
Material and methods: Retrospective analysis of clinical data: in a research hospital, obstetrics and gynecology department setting, 63 cases of benign ovarian mucinous cystadenomas confirmed in the pathological evaluation were revised. 59 had the complete clinical, final pathological and follow-up data available and were included.
Results: 20.6% (13/59) went through an appendectomy. Basic characteristics of patients with different appendiceal pathologies did not show any significant differences. In the study group the mean age, parity, adnexial mass size were (40.1 ± 12.4); (1.3 ± 1.1) and (9.1 ± 5.3 cm), respectively. Patients were either operated laparoscopically (20), laparotomically (39) to perform a unilateral salpingoopherectomy/cystectomy. In 7 patients, oopherectomy was an additional procedure with: 2 abdominal hysterectomies, 4 cesarean sections and 1 total laparoscopic hysterectomy. 2 synchronous appendiceal pathologies (mucinous cystadenomas of the appendix) were defined in appendectomies performed. In these cases, the ovarian tumour sizes were: 7 cm and 4 cm.
Conclusions: In the presence of a benign or borderline unilateral ovarian mucinous tumour as defined during the operation and especially if it is larger than 10–12 cm and with normal peritoneal and appendiceal gross morphology, appendectomy is not a necessary adjunctive procedure
Mikroalgal ve anaerobik mikrobiyel kültürlerin kullanımı ile entegre besiyer madde giderimi, sera gazı mitigasyonu ve biyo-yakıt ve biyo-ürün eldesi
TÜBİTAK ÇAYDAG15.08.2015Mikro algal kültürlerin kullanımı ile önemli bir sera gazı olan CO2’in mitigasyonu çok yeni bir araştırma alanıdır. Mikro algal kültürler ile besiyer madde giderimi ve atık mikro algal biyokütleden biyogaz, hidrojen ve gübre eldesi çeşitli araştırmalara tek başına ya da birlikte konu olmuş uygulamalardır. Ancak, bu projenin konusunu oluşturan mikro algal ve anaerobik mikrobiyel kültürlerin entegre besiyer madde giderimi, sera gazı mitigasyonu ve biyo-yakıt ve biyo-ürün eldesi için birlikte kullanıldığı entegre bir biyoproses konfigürasyonun geliştirilmesi özgün bir yaklaşımdır. Bu inovatif konfigürasyon sadece atık su arıtımı ve CO2 mitigasyonu gibi önemli atık yönetimi sorunlarına bir katkıda bulunmakla kalmayacak, biyoyakıt (biyogaz ve biyohidrojen) ve biyoürün (gübre) eldesi de sağlayabilecektir. Bu projenin en önemli çıktısı hem evsel hem de endüstriyel atık suların atık CO2 kaynakları (örneğin endüstriyel baca gazları) ile birlikte arıtılabilmesini sağlayan özgün bir biyoteknolojik proses konfigürasyonunun geliştirilmesi olacaktır. Bu sürece paralel olarak sağlanacak olan biyoyakıt ve biyoürün eldesi, sadece atık valorizasyonuna değil, sürdürülebilir atık yönetimine de önemli bir örnek oluşturabilecektir. Atık sulardan azot ve fosforun %90-100 arasında değişen verimle giderimi, fotobiyoreaktörlerde sağlanan 0,16-0,26 g/L.gün CO2 tutma hızı, mikro algal biyokütleden elde edilen metan verimi (249 mL CH4/g TUKM), hidrojen verimi (2,47 mL H2/g TUKM) ve detayları bu raporda sunulan projemizin diğer sonuçları hipotezimizi destekler bir ilk adım niteliğindedir. Diğer bir deyişle, mikro algal ve anaerobik mikrobiyel kültürlerin entegre besiyer madde giderimi, sera gazı mitigasyonu ve biyo-yakıt ve biyo-ürün eldesinde birlikte kullanımı olasıdır. Bu üç farklı amaca aynı anda hizmet edecek olan bir inovatif biyoproses konfigürasyonunun optimizasyonu çalışmalarımızın bundan sonraki aşamasını oluşturacaktır.The mitigation of CO2 which is an important greenhouse gas by using microalgal cultures is a very new research area. Nutrient removal by microalgal cultures and anaerobic digestion of waste microalgal biomass and subsequent biogas, biohydrogen and fertilizer production were relatively investigated in the past. However, the research on these areas concentrated on only one or two of these tasks. Therefore, the integrated bioprocess configuration which is investigated in this project to provide integrated nutrient removal, greenhouse gas mitigation and bio-fuel and fertilizer production by using both microalgal and anaerobic microbial cultures is an innovative approach. This innovative configuration will not only contribute to nutrient removal from wastewaters and CO2 mitigation but also generate bio- fuels (biogas, biohydrogen) and bio-products (fertilizer). The impact of this project will be a cost-efficient biotechnological process configuration for the treatment of both domestic and industrial wastewaters as well as waste CO2 sources such as flue gas. Moreover, the parallel bio-fuel and bio-product generation will be a good example of waste valorization and sustainable waste management approach. Nitrogen and phosphorus removal from wastewaters with 90-100% efficiency, achievement of significant CO2 mitigation rates (0,16-0,26 g/L.day) in photobioreactors, methane production from microalgal biomass with a yield of 249 mL CH4/g VS, dark fermentative hydrogen production with a yield of 2.47 mL H2/g VS and other results of our project which are presented in this report not only support our initial hyphothesis but also constitute the first step toward its realization. In other words, an integrated approach enabling nutrient removal, greenhouse gas mitigation and bio-fuel and fertilizer production by using microalgal and anaerobic cultures is possible. Optimization of an inovative bioprocess configuration which will serve for all these three objectives will be the next phase of our research
The frequency of Duchenne muscular dystrophy/Becker muscular dystrophy and Pompe disease in children with isolated transaminase elevation: results from the observational VICTORIA study
IntroductionElevated transaminases and/or creatine phosphokinase can indicate underlying muscle disease. Therefore, this study aims to determine the frequency of Duchenne muscular dystrophy/Becker muscular dystrophy (DMD/BMD) in male children and Pompe disease (PD) in male and female children with isolated hypertransaminasemia.MethodsThis multi-center, prospective study enrolled patients aged 3–216 months with serum alanine transaminase (ALT) and/or aspartate transaminase (AST) levels >2× the upper limit of normal (ULN) for ≥3 months. Patients with a known history of liver or muscle disease or physical examination findings suggestive of liver disease were excluded. Patients were screened for creatinine phosphokinase (CPK) levels, and molecular genetic tests for DMD/BMD in male patients and enzyme analysis for PD in male and female patients with elevated CPK levels were performed. Genetic analyses confirmed PD. Demographic, clinical, and laboratory characteristics of the patients were analyzed.ResultsOverall, 589 patients [66.8% male, mean age of 63.4 months (standard deviation: 60.5)] were included. In total, 251 patients (188 male and 63 female) had CPK levels above the ULN. Of the patients assessed, 47% (85/182) of male patients were diagnosed with DMD/BMD and 1% (3/228) of male and female patients were diagnosed with PD. The median ALT, AST, and CPK levels were statistically significantly higher, and the questioned neurological symptoms and previously unnoticed examination findings were more common in DMD/BMD patients than those without DMD/BMD or PD (p < 0.001).DiscussionQuestioning neurological symptoms, conducting a complete physical examination, and testing for CPK levels in patients with isolated hypertransaminasemia will prevent costly and time-consuming investigations for liver diseases and will lead to the diagnosis of occult neuromuscular diseases.
Trial RegistrationClinicaltrials.gov NCT04120168
İlk öğretimde kalıplaşmış toplumsal cinsiyet rolü algılama ve sunumları : Burdur'da bir ilköğretim okulunda alan çalışması(2001/2002)
A schooling system that claims to offer its students the opportunities to develop their talents and help towards self-determination in their adult lives might be expected to have a career structure itself that demonstrated these virtues, one in which there was equality of the genders in positions of influence and leadership, and no gender stereotyping of roles. Apart from the fairness and consistency of that expectation, it is also reasonable to expect the neutral template of teacher employment and textbook selection in schools. Many children may grow up with few books in their homes but lots of those in their schools. Many of the textbooks used in elementary schools, according to recent studies, contain gender stereotypes. In these, females are rarely found as central characters and when they appear at all, they are often passive figures dependent on male characters. Women are frequently shown in domestic roles; in most textbooks it is assumed that only males 'go out to work' whereas daughters are the best helpers of their mothers whose sons are allowed to do what they wish. In the light of those allegations, this research is designed as a case study which addresses itself to the aim of looking into stereotyped gender role presentations existing in elementary school textbooks used by the students studying at 1st-5th grades in 2001/2002 academic year of an elementary school placed in Burdur and to see whether these students are affected by the exposure of those stereotyped gender role presentations. For this purpose, the textbooks being studied are analyzed according to pre-set categories to deduce how they include stereotyped gender role presentations and the evaluation of the effects of that exposure on students are made by asking 1st-3rd grade students to draw and 4th-5th grade students to write compositions on a given topic. This study also attempts to find outÖğrencilerine yaşamlarının ileri aşamasında kendi hür iradelerini ve becerilerini geliştirme fırsatları sunduğu iddiasında olan bir eğitim sisteminin içeriğinde, faydalı özelliklere sahip, etkin liderlik konumlarında cinsiyetler arasında eşitliğin bulunduğu ve dahası rollerin cinsiyetlere göre kalıp örnekler olarak belirlenmediği bir kariyer yapısının bulunması beklenmelidir. Bu beklentinin uygunluk ve tutarlılığı bir yana, okullarda öğretmen istihdamı ve ders kitabı seçimi konusunda da tarafsız bir şablona sahip olmalıdır. Pek çok çocuk evlerinde birkaç kitapla okullarında ise düzinelerce kitapla büyür. Yakın zamanda yapılan araştırmalara göre, ilkokullarda okutulan ders kitaplarının büyük bir kısmı cinsiyetçi kalıplar içermektedir. Bu kitaplarda, kadınlar nadiren ana karakter olarak karşımıza çıkarlar ve ana karakter oldukları durumlarda da genellikle erkek karakterlere bağımlı pasif figürlerdir. Kadınlar çoğu zaman ev hayatı ile ilgili rollerde gösterilir; birçok ders kitabında, sadece erkeklerin işe gittikleri, erkek çocuklarının canları ne isterse yapabilecekleri, kız çocuklarının ise annelerinin en iyi yardımcıları oldukları varsayımından hareket edilir. vi Bu iddialar ışığında araştırma, 2001-2002 eğitim-öğretim yılında Burdur'da bir ilköğretim okulunun 1-5'inci sınıflarında öğrenim gören öğrencilerine okutulan ders kitaplarında, toplumsal cinsiyet rolü kalıp sunumlarının varlığının incelenmesini ve öğrencilerin, bu tür cinsiyetçi sunumlardan etkilenip etkilenmediklerinin öğrenilmesini hedefleyen bir vaka çalışması olarak hazırlanmıştır. Bu amaçla, okutulmakta olan ders kitapları, toplumsal cinsiyet rolü kalıp sunumlarını ne şekilde içerdiklerinin anlaşılması için önceden belirlenmiş kategorilere uygun olarak analiz edilmiş, bu sunumların öğrenciler üzerindeki etkilerinin değerlendirmesi ise, 1- 3'üncü sınıf öğrencilerinden belirlenen bir konuda resim yapmaları, 4-5'inci sınıf öğrencilerinden ise yine aynı konu üzerine resim çizmeleri ve kompozisyon yazmaları istenerek yapılmıştır. Bu çalışmanın bir diğer amacı da, Türk ilköğretim okullarının 1-5'inci sınıflarında eğitim veren öğretmenlerin kendileri ile mülakat yapılmak suretiyle, incelenen ders kitaplarındaki toplumsal cinsiyet rolü kalıp sunumlarının farkında olup olmadıkları ve bu rollerin kalıp sunumları konusunda genel görüşleri öğrenilmek istenmiştir. Araştırmanın sonucunda, 2001/2002 eğitim-öğretim yılında, Burdur'da incelenen ilköğretim okulunun 1-5'inci sınıflarında okutulan ders kitaplarında, toplumsal cinsiyet rolü kalıp sunumlarına ve aynı okulda eğitim gören öğrencilerin resim ve kompozisyonlarında da bu tür sunumların yansımalarına rastlanmıştır. Yapılan mülakatlar esnasında ise öğretmenlerin, toplumsal cinsiyet rolü kavramına ve söz konusu ders kitaplarında yer alan bu rollerin kalıp sunumlarına karşı farklı bakış açılarına sahip oldukları gözlenmiştir.M.S. - Master of Scienc
Yaşam Boyu Öğrenme ve Türkiye
Günümüzde bilgi toplumunun olmazsa olmazı olarak ifade
edilen yaşam boyu öğrenme kavramı, yeni liberal politikalar
çerçevesinde, gelişen teknoloji ve oluşan rekabet ortamında piyasanın
nitelikli eleman ihtiyacını karşılamak ereğiyle sık sık gündeme
getirilmektedir. Gerek uluslararası, gerekse ulusal platformda,
beşikten mezara söylemi üzerinden hareketle, giderek
bireyselleştirilen bir öğrenme modeli içerisinde mesleki yeterlilik
kazandırmak hedeflenmekte, öğrenme eyleminin tüm sorumluluğu
bireyin omuzlarına yüklenmektedir. Bu koşullar altında tercih
olmaktan uzaklaştırılan öğrenme eylemi, yarışa ve hatta zorunluluğa
dönüşmekte, tam anlamıyla bir sertifikasyon süreci içerisine sıkışıp
kalan birey ise yaşam boyu öğrenmeye mahkum edilmektedi
- …