248 research outputs found

    Colin Heywood ve Ivan Parvev (ed.), The Treaties of Carlowitz (1699): Antecedents, Course and Consequences

    Get PDF
    The Ottoman Empire and Its Heritage serisinin altmış dokuzuncu kitabı olan bu eserin yayımlanmasına imkân sağlayan 2014 yılının Nisan ayında Sofya’da gerçekleşen 1683-1689 yılları arasındaki savaşlar ve Karlofça Antlaşması’nı konu alan atölye çalışmasıdır. Böyle bir çalışmanın yapılması ise, yine 2013 yı lının Mart ayında Sofya’da başka bir atölye çalışması sırasında, kitabın editörle rinden biri olan Colin Heywood’un bir sonraki atölye çalışmasının fikrini ortaya atmasıyla gerçekleşmişti

    Sod-zmof/matrimid Mixed Matrix Membranes For Co2 Separation

    Get PDF
    Tez (Yüksek Lisans) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2013Thesis (M.Sc.) -- İstanbul Technical University, Institute of Science and Technology, 2013Bu çalışmada, sodalit topolojisine sahip zeolit benzeri metal-organik kafes (sod-ZMOF) sentezlenerek, CO2/CH4 ayırmaya yönelik olarak karışık matrisli membran (KMM) yapımında kullanılmıştır. Ayrıca sentezlenen sod-ZMOF’a Na+ katyonları ile iyon değişimi yapılarak, iyon değişiminin malzemeye ve membrandaki gaz ayırma performansına etkisi incelenmiştir. Polimer matrisi olarak ticari Matrimid® 5218 kullanılmıştır. Sentezlenen sod-ZMOF’un yapısal ve ısıl karakterizasyonu tamamlandıktan sonra polimer içerisine dağınık faz olarak katılarak KMM hazırlanmıştır. Hazırlanan membranlar taramalı elektron mikroskobu (SEM), X-ışını toz difraktometre (XRD), termogravimetrik analiz (TGA) ve diferansiyel taramalı kalorimetri (DSC) ile karakterize edildikten sonra; CO2/CH4 ayırma performansları sabit hacim-değişken basınç yöntemi ile saf gaz geçirgenlikleri ölçülerek incelenmiştir. Karışık matrisli membranlara ait SEM görüntüleri sod-ZMOF taneciklerinin Matrimid matrisi içerisinde homojen bir şekilde dağıldığını ve MOF/polimer arayüzey morfolojisinde kusurların olmadığını göstermiştir. Saf gaz geçirgenlik ölçümleri sonucunda da, polimer matrisi içerisine katılan MOF miktarı arttıkça CH4 ve CO2 geçirgenlikleri artarken seçicilikte önemli bir azalma olmadığı görülmüştür. Böylece, geçirgenlik sonuçları da sod-ZMOF taneciklerinin Matrimid matrisi içinde seçici olmayan boşluklar oluşmadan iyi bir şekilde dağılabildiğini kanıtlamış ve sod-ZMOFun polimer membranların CO2/CH4 ayırma performansını artırabileceğini göstermiştir.In the present study, sod-ZMOF crystals (zeolite-like metal organic framework having a sodalite topology) were synthesized with the aim of polymer/MOF mixed matrix membrane (MMM) development for CO2/CH4 separation. As-synthesized sod-ZMOF samples were also ion-exchanged with Na+ cations to examine the effect of ion-exchange on the material characteristics and gas separation properties of the MMMs. Following characterization of the crystals, they were incorporated into Matrimid® polyimide matrix to form dense MMMs by solvent-casting method. After the prepared membranes were characterized by scanning electron microscopy (SEM), X-ray diffractometer (XRD), thermogravimetric analysis (TGA) and differential scanning calorimeter (DSC), their CO2/CH4 separation performances were determined by measuring pure gas permeabilities with constant volume-variable pressure method. SEM images of the MMMs showed that ZMOF particles were dispersed homogenously in the polymer matrix and there were no apparent voids or defects at the filler/polymer interface. According to the pure gas permeability measurements of the membranes, CH4 and CO2 permeabilities increased as the amount of incorporated MOF increased, while there was no significant change in the ideal selectivities. Thus, the permeability results also proved that the sod-ZMOF particles could disperse well in the Matrimid matrix without forming nonselective voids and they could increase the CO2/CH4 separation performance of the polymer membranes.Yüksek LisansM.Sc

    Tracey A. Sowerby ve Christopher Markiewicz (ed.), Diplomatic Cultures at the Ottoman Court, c.1500–1630, New York: Routledge, 2021, 9780367429324, 302 (xvi+286) s.

    Get PDF
    Routledge Yeniçağ Tarihi Araştırmaları Serisi’nin 2021 yılında yayımlanan son kitabı, Diplomatic Cultures at the Ottoman Court, c.1500–1630 ismini taşımaktadır. Bu kitabın editörlüğünü, Oxford Üniversitesi’nden Tracey A. Sowerby ile Birmingham Üniversitesi’nden Christopher Markiewicz beraber üstlenmişlerdir. Editörler önsözde, kitap serisinin yayımlanmasına vesile olanlarla birlikte, kitabın taslak halini okuyarak katkı sağlayanlara teşekkür etmişlerdir. Daha sonra, bu kitapta yer alan makale sahibi yazarlar hakkında bilgi verilmiştir. Akabinde, editörler tarafından yazılan bir Giriş bölümü (s. 1-26) ile devam edilmiştir

    Lise Öğrencilerinin Manevi- İnsani Değerler Eğilimi

    Get PDF
    Bilim ve teknolojinin büyük bir ivmeyle geliştiği 21. Yüzyıl, önceki yüzyıldan tevarüs eden küreselleşmenin de etkisiyle insanlar arasında fiziksel ve sosyal mesafeleri iyice geçirgen hale getirmiştir. Herkesin her şeyden haberdar olduğu böyle bir çağda sadece olumlu olan gelişmeler değil, insanlık için olumsuz olabilecek her türlü bilgi, inanç ve eylem de anında tüm dünyaya yayılmakta ve yaygınlaşabilmektedir. Örneğin tüketim, bencillik, özbeğeni, gösteriş, kibir, aşağılama, alay etme gibi insani değerlerle örtüşmeyen tutum ve davranışların özellikle gençler arasında benimsenmesi endişe vericidir. Teknolojinin kucağına doğan Z neslinin, teknoloji karşısında savunmasız ve onun zararlarına daha açık olduğu bir gerçektir. Teknoloji ve enformasyon çağı olarak da nitelendirilen günümüz dünyasında gençler, internet aracılığıyla her türlü yazılı ve görsel bilgi kirliliğine de maruz kalabilmektedir. Üstelik bu durum gençlerde zaman ve enerji israfı, tüketim alışkanlığı, bağımlılık, değerlerden uzaklaşma, yabancılaşma, aidiyet sorunu, doyumsuzluk gibi olumsuz tutum ve davranışların ortaya çıkmasına zemin hazırlamaktadır. Bu nedenle içinde bulunduğumuz çağ gençleri sadece zihinsel olarak değil aynı zamanda ruhsal açıdan da kirletmektedir. İnsanın maddi ve manevi boyutunun sağlıklı ve uygun şekilde tatmin edilememesinin faturasını sadece bireyin kendisi değil toplumlar da ödemek zorunda kalır. Bu nedenle yeni yetişen neslin eğitimi başta aile olmak üzere eğitimciler, sivil toplum kuruluşları ve toplumun tümünün üzerine bir vazifedir. Gençleri tüm bu menfi gidişattan koruyabilmek ve sağlıklı bir birey olarak topluma katılımlarını sağlayabilmek için atılması gereken ilk ve en önemli adımlardan biri şüphesiz onların değer sahibi olarak yetişmeleridir. Zira değerler, bir gencin kişilikli, ahlaklı, sorumluluk sahibi, ötekine ve çevresine duyarlı, dünyada kendi anlamını ve önemini keşfetmiş bir yetişkin olarak var olabilmesinin önkoşuludur. Dolayısıyla geleceğin teminatı olan gençlerin sahip olduğu manevi-insani değerlerin bilinmesi bugün ve gelecek adına öngörüde bulunabilme ve gerekli tedbirleri alabilme konusunda yetişkinlere fikir verebilecektir. Bu çalışmanın amacı; lise gençlerinin sahip olduğu manevi-insani değer eğilimlerini tespit etmektir. Araştırma Sinop ilinde 2019-2020 eğitim öğretim yılında farklı tür liselerde öğrenim gören toplam 450 öğrenci üzerinde yapılmıştır. Nicel araştırma yöntemlerinden anket ve ölçek yolu ile toplanan araştırma verileri, yaş, cinsiyet, sınıf, ekonomik durum, başarı algısı, aile yapısı, aile tutum algısı, sosyal medya kullanım süresi ve sosyal medya kullanım amacı değişkenlerine göre incelenmiştir. Araştırma sonucuna göre öğrenciler en yüksek puan ortalamasını (4.28) manevi değerlerden, en düşük puan ortalamasını ise (3.19) saygı değerinden almıştır. Manevi-insani değerler eğilimi ölçeğinin bütün boyutları arasında pozitif yönde bir korelasyon çıkmıştır. Normal dağılım göstermeyen ölçeğin analizinde non-parametrik testlerden Mann Witney U- Testi ve Kruskal Wallis H- Testi kullanılmıştır. Söz konusu test sonuçlarına göre ölçeğin alt boyutları olan manevi değerler, sevgi, saygı ve duyarlılık puan ortalaması ile cinsiyet, yaş, başarı algısı, aile tutum algısı, sosyal medya kullanımı süresi ve sosyal medya kullanım amacı değişkenleri arasında p>0.05 olduğu için anlamlı bir ilişki çıkmamıştır. Ancak örneklem grubuna ait manevi değerler eğilimi puan ortalaması ile okul türü, anne eğitimi ve baba eğitimi arasında; sevgi değeri puan ortalaması ile okul türü değişkeni arasında; saygı değeri puan ortalaması ile sınıf, okul türü, algılanan ekonomik durum ve anne eğitimi arasında; duyarlılık değeri puan ortalaması ile de aile yapısı değişkeni arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur (p<0.05)

    An analysis of British policy towards the Ottoman Empire : keeping the Ottoman Territorial Integrity and political independence 1870-1878

    Get PDF
    Ankara : The Department of International Relations of Bilkent Univ., 1998.Thesis (Master's) -- Bilkent University, 1998.Includes bibliographical references.One of the cardinal principles of the British foreign policy in the nineteenth century was to ··maintain the Ottoman territorial integrity and independence". The British had been assuming that, should Russia move into the Eastern Mediterranean it could have easily threatened not only the Imperial route and India but also the British mainland itself. For this reason, keeping the Ottoman independent existence on the Straits was formulated by Palmerston in 1833 as an integral part of British foreign policy. This interest was so vital for Britain that it not only fought Russia in the Crimean War for its achievement but also announced any attack on the Ottoman Empire casus belli in the Treaty of Paris of 1856. However, since 1870 the European balance created by the Treaty of Paris began to be shaken by the establishment of a united Germany. Britain. which had imposed the policy of isolationism from the Continent since 1865, remained completely isolated in Europe when the Three Emperors' League was formed by Austria-Hungary, Germany and Russia in 1873. When a peasant revolt began in 1875 in Herzegovina, British guarantee for the Ottoman integrity and independence remained intact. However, spread of the revolt to Bulgaria and the Ottoman use of irregulars to supress the Bulgarian revolt caused immense reaction in the British public. As a social phenomenon, the Bulgarian agitation had a deep impact on British foreign policy, and resulted in British refusal to fight for the Ottoman existence in the RussoOttoman War of 1877-1878 despite its commitments in the international agreements declaring any attack on the Ottoman Empire casus belli. The purpose of this study is to analyze the emergence and evolution of this well-known British policy and to explain whether Britain abandoned its guarantee to the Ottoman Empire after the Eastern Crisis of 1875-1878.Yılmaz, Ayşe KılıçM.S

    Tezkire-i Şeyh Safiyyüddîn

    Get PDF
    Buyruklar Alevî-Bektaşilerin inanç, ibadet ve sosyal ilişkilerini içine alan önemli yazılı kaynaklardır. Buyruklar arasında Şeyh Safî Buyruğu’nun ayrı bir yeri vardır. Bu yazıda İran’da Kitabhâne-i Âsitân-ı Kuds yazmaları arasında “Tezkire-i Şeyh Safiyyüddîn” adıyla kayıtlı eser, Latin harflerine çevrilmiştir. Yazmanın istinsah tarihi belli değildir. Vakıf kaydı, H 1145 (M 1732-33) olduğuna göre, bu tarihten önce istinsah edilmiş olmalıdır. 145 varakta 14 satırda, nesih hatla istinsah edilen yazmanın bazı varakları eksik ve düzensizdir. Azerî Türkçesinin dil özelliklerinin görüldüğü yazmanın gerek istinsah tarihinin eskiliği gerekse mevcut Safî buyruklarının bir çoğuna göre hacimli olması, üzerinde inceleme yapılmaya değer önemli bir nüsha olduğunu düşündürmektedir

    KANSER HASTALARINDA CİNSEL PROBLEMLERİN HASTA VE SAĞLIK PERSONELİ ARASINDA PAYLAŞIMI; BEKLENENLER VE KARŞILAŞILANLAR

    Get PDF
    Amaç: Bu çalışmada kanser tanısı almış kadın hastaların tedavi sürecinde cinsel yaşamlarına yönelik yaşadıkları sorunların, bu sorunları sağlık personeli ile paylaşabilme durumlarının ve sağlık personelinden beklentilerinin belirlenmesi amaçlandı. Yöntem: Tanımlayıcı tipte yapılan çalışmanın örneklemini, Şubat 2017- Eylül 2017 tarihleri arasında, bir eğitim araştırma hastanesinin tıbbi onkoloji polikliniğine başvuran, cinsel yönden aktif ve araştırmaya katılmaya gönüllü olan toplam 120 kanser tanısı almış kadın hasta oluşturdu. Veriler araştırmacılar tarafından hazırlanan anket formu ile toplandı. Bulgular: Araştırmaya katılan hastaların yaş ortalaması 45.5±7.80 olup, %35’i meme kanseri, %43.3’ünün tanı süresi 1-2 yıl, %65.8’i 3. veya 4. evrededir. Hastaların %55’inin hastalık sonrası cinsel yaşamlarında sorun yaşadığı ve sorun yaşayanların sadece %29.2’sinin bu durumu sağlık personeliyle paylaştığı saptandı. Hastaların %58.5’inin tedavi sürecinde cinsel yaşamlarını sağlık personeliyle paylaşmak istediği belirlendi. Sonuç: Çalışmamızda kanser hastalığı ve tedavilerinin cinsel yaşamı olumsuz şekilde etkilediği belirlendi. Hastaların cinsel yaşantılarında oluşan sorunları sağlık personeli ile konuşmak istedikleri ancak yeterince ifade edemedikleri bulundu

    Geçmişte ve Günümüzde Lycium barbarum L.’un Kullanım Alanları

    Get PDF
    Solanaceae familyasına ait özellikle Lycium barbarum L. türünün meyvesi olarak bilinen “Goji berry”, besin değerinin yüksek olması sebebiyle son yıllarda ‘‘süper meyve’’ adıyla oldukça popüler hale gelmiştir. L. barbarum çalı formunda çok yıllık bir bitkidir. Meyveleri tatlı ve keskin bir tada sahip, yaklaşık 2 cm derinliğinde elips şeklinde turuncu-kırmızı renkli yumuşak bir yapıya sahiptir. 2000 yılı aşkın süredir Çin ve Tibet’te geleneksel tıp ve gıda alanında kullanılan bitkinin kök, kabuk ve meyvelerinden tıbbi ilaçlar yapıldığı, yapraklarının ve tohumlarının da bazı şifalı bitkilerden bahseden kitaplarda yer aldığı anlatılmaktadır. Tibet’te yerliler tarafından ömrü uzattığı düşünülmekte ve ‘‘mutluluğun meyvesi’’ adıyla da bilinmektedir. Bitkinin dünyada “kurt üzümü” adıyla da bilinen meyveleri polisakkarit kompleksleri, karotenoidler, fenilpropanoidler gibi yüksek biyolojik aktiviteye sahip birçok bileşik grubu içermektedir. Bitkinin kurutulmuş meyveleri direkt tüketildiği gibi bitki çayı, meyve suyu, şarap, tentür yapımında ve yemeklerde olmak üzere dünyada farklı kullanımları bulunmaktadır. Bu çalışmada ise L. barbarum bitkisinin geleneksel kullanım alanları ile ilgili bilgiler derlenmiştir

    Personal protective equipment-related problems experienced by healthcare workers, solutions, and recommendations: A qualitative study

    Get PDF
    OBJECTIVE To understand the problems experienced by healthcare workers (HCWs) who used personal protective equipment (PPE) on their face during the COVID-19 pandemic, their interventions to prevent these problems, and their recommendations for improving the quality of PPE. METHODS This descriptive and qualitative study included HCWs (N = 29) from health institutions at different levels in Turkey. Researchers collected data using a semistructured data collection form (13 items) and in-depth individual interviews. Data were analyzed with descriptive statistics and qualitative inductive content analysis. RESULTS Of the 29 participants, 15 (51.7%) were women, and 18 (62.1%) were nurses. Participants' answers regarding problems related to PPE use were grouped into four main categories, answers regarding the prevention of these problems were grouped into three main categories, and answers regarding improving the quality of PPE were grouped into three main categories. Skin concerns were the most commonly reported problems related to PPE, and interventions to prevent these problems primarily related to skin protection and care. Recommendations to improve the quality of PPE focused on using materials for masks and face shields that reduce pressure and friction; participants also suggested that face shields be produced in sterile and disposable packages. CONCLUSIONS This research indicates that HCWs need support and they are able to create individual solutions for the problems with PPE that they experience. Skin-friendly PPE that ensures the safety and comfort of HCWs should be produced, and hospitals should develop policies for institutional use to prevent PPE injury
    corecore