107 research outputs found

    A study on the implementation frequency of classroom management strategies by preschool teachers and how useful teachers find them

    Get PDF
    In this study, it is aimed to determine the classroom management strategies used by preschool teachers and to detect how useful they find these strategies. The screening model, which is among the quantitative research methods, was used in the study. The study group constitutes of 72 pre-school teachers, who work private and state kindergartens in Ankara and who take part in TUBITAK Project entitled the "Incredible Years (The Incredible Years-IY) Teacher Classroom Management Adaptation Program of Classroom: Turkey Sample". Teacher Classroom Management Strategies Questionnaire and the Personal Information Form were used as data collection tools in this study. In this study, only the data on the Specific Teaching Techniques Scale of the questionnaire were evaluated. Descriptive statistics and paired samples t-test were used to evaluate the data. As a result of the study, it was found that teachers used both developing and compulsive dimensions as classroom management strategies. However, teachers reported that although the developing dimension of classroom management strategies was more beneficial than the compulsive dimension, they did not frequently use strategies for the developing dimension. As a result, it has been determined that preschool teachers use compulsive classroom management strategies more frequently although they do not find it useful. © 2020, Ankara University. All rights reserved

    Radiological Findings of Hepatic Epithelioid Hemangioendothelioma: A Rare Case Report

    Get PDF
    Hepatik epiteloid hemanjioendotelyoma, klinik seyri öngörülemeyen, nadir görülen, düşük dereceli, vasküler bir tümördür ve genellikle radyolojik karakteristik özelliklere dayanarak diğer karaciğer tümörleri gibi yanlış teşhis edilir. En yaygın tutulum bölgeleri karaciğer, akciğer ve kemiktir. Genellikle asemptomatik seyirli olması ve diğer hepatik malignitelere kıyasla daha nadir görülmesi nedeniyle bu tümörün teşhisinde hala zorluklar bulunmaktadır. Bu hastalığın erken teşhisinde radyolojik görüntüleme yardımcı olabilir. Bu olguda ayırıcı tanıyı genişletmek ve doğru tanı koymak için olası akciğer metastazlı hepatik epiteloid hemanjioendotelyomanın görüntüleme bulgularını sunmayı amaçladık. Sağ üst kadran ağrısı olan 38 yaşında bir kadın hastayı bilgisayarlı tomografi (BT), manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ve pozitron emisyon tomografisi (PET-BT) görüntüleme modaliteleri ile değerlendirdik. Kesin tanı lezyonun biyopsisi sonrasında histopatolojik değerlendirme sonrasında konuldu

    Orta lob sendromlu olgularda bilgisayarlı tomografi bulguları

    Get PDF
    Amaç: Orta lob sendromu OLS , sağ akciğer orta lobunun kronik veya tekrarlayan atelektazileri ile karakterize bir tablodur. Spesifik bir klinik bulgusu yoktur. OLS tanısında Bilgisayarlı Tomografi BT en sık kullanılan modalitedir. Kliniğimizde son iki yılda OLS tanısı almış hastaların BT bulgularını literatür eşliğinde sunmayı amaçladık.Gereç ve Yöntem: Mayıs 2015- Mayıs 2017 tarihleri arasında hastanemiz radyoloji kliniğine başvuran ve OLS tanısı alan 29 hastanın, BT ve klinik bulguları retrospektif olarak iki radyolog ve bir göğüs hastalıkları uzmanı tarafından incelendi. Bulgular: OLS tanısı alan 29 hastanın 17’si %58,6 kadın, 12’si %41,4 erkek hastaydı. Kadın/erkek oranı 1.42 idi. Bu olguların yaş ortalaması ise 59,4±17,01 8-84 yaş olarak hesaplandı. Klinik değerlendirmede en sık semptom öksürük, nefes darlığı ve balgam olarak saptandı. Radyolojik görüntülemede tüm hastaların BT tetkiklerinde sağ akciğer orta lobda atelektazi mevcuttu. Atelektazi ile birlikte diğer en sık eşlik eden bulgular ise 11 hastada mediastinal ve/veya hiler patolojik görünümde lenfadenopati, 6 hastada bronşektazi, 4 hastada enfeksiyon ile uyumlu parankimal bulgular, 3 hastada parankimal nodüller, 3 hastada peribronşial kalınlaşma, 2 hastada operasyon sonrası değişiklikler, 2 hastada diafragmaevantrasyonu, 2 hastada mukus tıkacı, 1 hastada squamöz hücreli kanser, 1 hastada da pulmoneremboli idi. Dört hastada herhangi bir ek akciğer patolojisi saptanmadı. Sonuç: OLS, sağ akciğer orta lobun total atelektazisi olup spesifik klinik bulguları olmaması nedeniyle kronik ve tekrarlayan akciğer şikayetleri olan her hastada özellikle sağ akciğerde yerleşim gösteren lezyonlarda ayırıcı tanılar arasında göz önünde bulundurulmalıdır. BT’nin rutine girmesi ile de radyolojik olarak görülme sıklığı artmıştır. BT, OLS tanısında etkin ve noninvaziv bir görüntüleme yöntemidi

    Hybrid reconnaissance mission to the 30 October 2020 Aegean sea earthquake and tsunami (Izmir, Turkey & Samos, Greece): description of data collection methods and damage

    Get PDF
    On 30 October 2020, an earthquake of Mw 6.9 hit the Aegean coasts of Turkey and Greece. The epicentre was some 14 km northeast of Avlakia on Samos Island, and 25 km southwest of Seferihisar, Turkey, triggering also a tsunami. The event has been followed by >4,000 aftershocks up to Mw 5.2 The Earthquake Engineering Field Investigation Team (EEFIT) has immediately gathered a team to conduct a hybrid reconnaissance study,bringing together remote and field investigation techniques. The mission took place between 16 November and 17 December, inclusive of three sets of field study carried out by the field crews for building damage assessment in the affected areas in Turkey and Greece under the coordination of the remote team. The mission also aimed to assess the viability of alternative data sources for an appraisal of the future viability of hybrid missions. This paper summarises the mission setup and findings, and discusses the benefits of and difficulties encountered during this hybrid reconnaissance activity

    Outcomes of high-risk breast lesions diagnosed using image-guided core needle biopsy: results from a multicenter retrospective study

    Get PDF
    PURPOSEThe clinical management of high-risk lesions using image-guided biopsy is challenging. This study aimed to evaluate the rates at which such lesions were upgraded to malignancy and identify possible predictive factors for upgrading high-risk lesions.METHODSThis retrospective multicenter analysis included 1.343 patients diagnosed with high-risk lesions using an image-guided core needle or vacuum-assisted biopsy (VAB). Only patients managed using an excisional biopsy or with at least one year of documented radiological follow-up were included. For each, the Breast Imaging Reporting and Data System (BI-RADS) category, number of samples, needle thickness, and lesion size were correlated with malignancy upgrade rates in different histologic subtypes. Pearson’s chi-squared test, the Fisher–Freeman–Halton test, and Fisher’s exact test were used for the statistical analyses.RESULTSThe overall upgrade rate was 20.6%, with the highest rates in the subtypes of intraductal papilloma (IP) with atypia (44.7%; 55/123), followed by atypical ductal hyperplasia (ADH) (38.4%; 144/375), lobular neoplasia (LN) (12.7%; 7/55), papilloma without atypia (9.4%; 58/611), flat epithelial atypia (FEA) (8.7%; 10/114), and radial scars (RSs) (4.6%; 3/65). There was a significant relationship between the upgrade rate and BI-RADS category, number of samples, and lesion size Lesion size was the most predictive factor for an upgrade in all subtypes.CONCLUSIONADH and atypical IP showed considerable upgrade rates to malignancy, requiring surgical excision. The LN, IP without atypia, pure FEA, and RS subtypes showed lower malignancy rates when the BI-RADS category was lower and in smaller lesions that had been adequately sampled using VAB. After being discussed in a multidisciplinary meeting, these cases could be managed with follow-up instead of excision

    KADINA YÖNELİK ŞİDDET KONUSUNDA HEMŞİRELERİN VE EBELERİN BİLGİ DURUMLARI

    No full text
    Araştırmada Aile Sağlığı Merkezi’nde çalışan Hemşirelerin ve Ebelerin aile içinde kadına yönelik şiddet konusunda bilgi düzeylerini saptamak amaçlandı.&nbsp;Yöntem: Araştırma Aralık 2012-Ocak 2013 tarihleri arasında Kütahya Merkez ilçedeki Aile Sağlığı Merkezi’nde çalışan Hemşireler ve Ebeler üzerinde tanımlayıcı olarak yapıldı. Araştırmanın evrenini Aile Sağlığı Merkezlerinde çalışan 62 Hemşire ve Ebe oluşturdu. Evrenin tamamına ulaşılması hedeflenirken 17 Hemşireye ve Ebeye ulaşılamadı. Araştırmaya45 Hemşire ve Ebe dahil edildi. Veriler toplanırken anket formu ve “Hemşirelerin ve Ebelerin Kadına Yönelik Şiddet Belirtilerini Tanımalarına İlişkin Ölçek (HEKYSBTÖ)” kullanıldı. Verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistikler, Kruskall-Wallis, Mann-Whitney U ve Spearman Korelasyon Katsayısı testleri uygulandı.&nbsp;Bulgular: Araştırmaya katılanların %64,4’ü ebe, %35,6’sı hemşiredir. Hemşirelerin ve Ebelerin, %,71,1’i öğrenim hayatlarında şiddetle ilgili ders aldıklarını, %84,4’ü mesleki yaşamlarında şiddete uğramış kadınla karşılaştıklarını belirtti. HEKYSBTÖ toplam ölçek puan ortalaması 20.00±3.76 (Hemşirelerin ve ebelerin kadına yönelik şiddet belirtilerini tanımalarına ilişkin bilgi düzeylerinin kısmen yeterli) bulundu. Hemşirelerin Ebelere, orta gelirlilerin yüksek gelirlilere ve birinci basamakta 1-5 yıl çalışanların 6-10 yıl çalışanlara göre HEKYSBTÖ toplam ölçek puanı daha yüksekti (p&lt;0.05).&nbsp;Sonuç: Hemşirelerin ve ebelerin kadına yönelik şiddet belirtilerini tanımalarına ilişkin bilgi düzeylerinin kısmen yeterli olduğu saptandı. Ancak hemşirelerin ve ebelerin şiddete maruz kalmış bir kadınla karşılaştıklarında yapılacak girişimler konusunda bilgi ve donanımları eksikti. Gelir düzeyinin ve birinci basamakta çalışma süresinin şiddet belirtilerini tanımada etkili olduğu belirlendi. Hemşirelerin ve Ebelerin mesleki öğrenim müfredatında kadına yönelik şiddet konusuna mutlaka yer verilmesi ve hizmet içi eğitim programlarında bu konunun işlenmesi önerilir.</p
    corecore