13 research outputs found

    Sternal abscess overlying giant aortic pseudoaneurysm developed after Bentall procedure Bentall prosedürü sonrası gelişmiş dev aortik pseudoanevrizma üzerine oturmuş sternal apse Olgu Sunumu

    Get PDF
    Abstract Aortic pseudoaneurysms are one of the most important complications to be encountered in cardiac surgery. Recently, the aortic pseudoaneurysms have been diagnosed by contrast enhanced computerized tomography. It has high specificity and sensitivity rates. Late postoperative sternal abscesses are rarely seen after open heart surgery. Thorax computerized tomography scan revealed abscess extending from subcutaneous tissue to the medullar component of sternum, overlying retrosternal giant aortic pseudoaneurysms. This article presents the case of a patient, who had undergone Bentall procedure three years ago due to type I aortic dissection and later presented in our cardiovascular surgery department with a sternal mass. Pam Med J 2013;6(1):33-36 Key words: Abscess; sternal wound infection; aortic pseudoaneurysm Özet Aortic pseudoanevrizmalar kalp cerrahisinde karşılaşılabilecek en önemli komplikasyonlardan biridir. Son zamanlarda aortic pseudoanevrizmalara kontrastlı bilgisayarlı tomografi ile tanı konmaktadır. Bu test oldukça yüksek özgüllük ve hassasiyet değerlerine sahiptir. Geç dönem sternal apseler açık kalp cerrahisinden sonra nadiren gözlenmektedirler. Bilgisayarlı toraks tomografisinde subkutanöz dokudan başlayıp sternum medullasına kadar uzanan absenin aortik retrosternal dev bir pseudoanevrizma üzerine oturduğu saptandı. Bu makalede; üç yıl önce tip I aortic diseksiyon nedeni ile Bentall ameliyatı olan ve daha sonra sternal kitle yakınmasıyla kalp damar cerrahisi kliniğimize müracaat eden hasta sunulmaktadır. Tıp Derg 2013;6(1):33-36 Pa

    A STUDY ON THE VALIDITY AND RELIABILITY OF THE TURKISH LANGUAGE ACTIVITIES OBSERVATION FORM DEVELOPED TO MEASURE THE LANGUAGE ACQUISITION IN SIX-YEAR-OLD TURKISH CHILDREN LIVING IN SWITZERLAND

    No full text
    İsviçre'de yaşayan altı yaş Türk çocuklarının dil kazanımlarına yönelik geliştirilen Türkçe Dili Etkinlikleri Gözlem Formu'nun geçerlik ve güvenirlik çalışması bu araştırmanın amacını oluşturmuştur. Bu amaçla, İsviçre'de yaşayan altı yaş Türk çocuklarının dil kazanımlarına yönelik geliştirilen Türkçe dili etkinlikleri gözlem formunun geçerli ve güvenilir olup olmadığına bakılmış, ayrıca İsviçre'de yaşayan altı yaş Türk çocuklarının dil kazanımlarının cinsiyete, anne babanın İsviçre'de kalış süresine, kardeş sayısına ve doğum sırasına göre farklılık gösterip göstermediği araştırılmıştır. Araştırmada veri toplama aracı olarak, altı yaş Türk çocuklarının dil kazanımlarını belirlemeye yönelik araştırmacı tarafından geliştirilen Türkçe Dili Etkinlikleri Gözlem Formu kullanılmıştır. Açımlayıcı ve doğrulayıcı faktör analizleri sonucunda; TDEGF sentaks, semantik, fonolojik ve morfolojik her bir alt boyutunda bulunan maddelerin söz konusu alt boyutların güvenilir birer temsilcisi oldukları anlaşılmıştır. Yapılan analizler sonucunda; İsviçre'de yaşayan altı yaş Türk çocuklarının dil kazanımlarının cinsiyete, anne babanın İsviçre'de kalış süresine, kardeş sayısına ve doğum sırasına göre anlamlı bir farklılık göstermediği tespit edilmiştir. Savunma Oyunlari Strateji Oyunlari Bakici Oyunlari Webcam Oyunlari Oyun Oyna This study aims to research the validity and reliability of the Turkish Language Activities Observation Form developed to measure the language acquisition in six-year-old Turkish children living in Switzerland. In addition to the validity and reliability studies, the additional questions of whether language acquisition in six-year-old Turkish children living in Switzerland varied with respect to sex, amount of time parents spent in Switzerland, number of siblings and birth order was also investigated. Data was collected through the Turkish Language Activities Observation Form developed by the researcher to measure the language acquisition in six-year-old Turkish children. As a result of exploratory and confirmatory factor analyses, all items on the form were found to be valid and reliable representatives of their respective sub-dimensions. The results showed that the language acquisition of six-year-old Turkish children living in Switzerland did not vary according to sex, amount of time their parents spent in Switzerland, number of siblings or birth order

    Investigating Perceived Paternal Attitudes of Children Aged between 9 and 17 Years

    No full text
    Introduction: The study aims to investigate the perceived paternal attitudes of children aged between 9 and 17 years in relation to some variables such as child’s gender, child’s age, the number of siblings, father’s working status, and father’s level of education

    Fourier kanunuyla çalışan ısı iletim katsayısı ölçüm cihazı tasarımı ve üretimi

    No full text
    Geçmişten günümüze insanlar, gıdalarını dondurmaktan kışın ısınmaya kadar her türlü günlük ihtiyaçlarında iletimle olan ısı transferi yöntemini kullanmışlardır. İletimle olan ısı transferinin en önemli parametresi, malzemelerin ısı iletim katsayısının belirlenmesidir. Bu çalışmada, yığın malzemelerin ısı iletim katsayısını kararlı rejim koşulları altında Fourier yasası yardımıyla laboratuvar ortamında mutlak teknik yöntemiyle ölçebilen düşük bütçeli bir ısı iletim katsayısı ölçüm cihazı geliştirilmiştir ve üretilmiştir. Bu kapsamda, geliştirilen tek boyutlu bir ısı akışı düzeneği ile; bakır, pirinç ve alüminyum malzemelerinin ısı iletim katsayısı değerleri deneysel olarak belirlenmiştir ve hesaplanan değerler, literatürdeki mevcut değerlerle karşılaştırılmıştır. Üretilen cihazın ölçüm değerlerindeki belirsizlik analizi %2,87 olarak hesaplanmıştır. Elde edilen deneysel sonuçlara göre, üretilen cihazdan hesaplanan değerler ile literatür değerler arasında genel olarak uyum içinde olduğu (bakır ve pirinç numune de tam olarak uyum sağlanmış olup, alüminyum numunede %12’lik bir fark söz konusudur) tespit edilmiştir. Bununla birlikte laboratuvarlarda kullanılan profesyonel ısı iletim katsayısı ölçüm cihazlarının doğruluğu genellikle %5 civarında iken, geliştirilen düşük bütçeli cihazın doğruluğu %0,1-12 arasında olduğu belirlenmiştir. Buradan geliştirilen cihazın performansı, yüksek bütçeye sahip profesyonel cihazlara göre kabul edilebilir seviyede olduğu ifade edilebilmektedir. Ayrıca bu çalışmada, geliştirilmek istenen düşük bütçeli cihazın ön araştırma sonuçları paylaşılmış olup, tasarlanan cihazın performansının artırılması ve eksik yönlerinin geliştirilmesi için tasarlanan cihazda yapılması gereken ilave iyileştirmeler maddeler halinde de sunulmuştur

    A rare cause of oropharyngeal mass: bilateral aberrant internal carotid artery

    Get PDF
    İki taraflı farengeal internal karotis arter aberasyonu nadir görülen ve bu bölgenin cerrahi girişimleri sırasında risk teşkil eden bir varyasyondur. Yetmiş dört yaşında erkek hasta boğazında dolgunluk ve yutma güçlüğü yakınması ile kliniğimize başvurdu. Orofarenks muayenesinde arka farenks duvarında iki taraflı, düzgün yüzeyli kitleler görüldü. Manyetik rezonans görüntülemede aberan internal karotis arter kitlesi izlendi. Hasta gerekli uyarılar yapılarak takibe alındı. Farenks kitlelerinde kitle üzerinde pulsasyon mutlaka değerlendirilmeli ve eğer varsa, aberan internal karotis arter akılda bulundurulmalıdır.Bilateral pharyngeal internal carotid artery aberration is a rarely seen variation which poses a risk during the surgical interventions of this area. A 74-yearold male patient was admitted to our clinic with the complaints of a sensation of fullness in his throat and dysphagia. Oropharyngeal examination revealed bilateral smooth-surfaced masses in the posterior pharyngeal wall. Magnetic resonance imaging showed an aberrant internal carotid artery. The patient was followed up with necessary warnings. The pulsation on the pharyngeal masses should be definitely evaluated and aberrant internal carotid artery should be kept in mind, if presen

    Relationship between the degree and direction of nasal septum deviation and nasal bone morphology

    No full text
    Oz, Ibrahim/0000-0002-5014-4972; Serifoglu, Ismail/0000-0001-5643-739XWOS: 000396897600001PubMed: 28245851Background: Nasal septal deviation may affect nasal bone growth and facial morphology. Knowledge of nasal morphologic parameters may plays an important role in planning successful rhinoplasty and septoplasty operation. The aim of our study was to evaluate the relationship between the direction and degree of nasal septal deviation with nasal bone morphology, along with factors such as age and gender. Methods: Maxillofacial computed tomography (CT) of 250 patients with nasal septal deviation was analyzed retrospectively in this study. We excluded patients with factors that could affect their nasal bone morphology, and a total of 203 patients (111 males, 92 females; mean age, 36.23 years; age range, 18- 79 years) were evaluated. The nasal deviation angle was measured on coronal CT images as the angle between the most deviated point of the septum, and the midline nasal morphology was determined by measuring nasal length, internasal angle and lateral and intermediate nasal thickness on both sides. Results: The deviation of nasal septum has been detected as to the right in 107 patients (52.7%) and to the left in 96 patients (47.3%). Lateral and intermediate nasal bone thickness and nasal bone length were significantly greater on the ipsilateral deviation side (Table 3). No significant correlation was found between the variation of the nasal deviation angle and nasal bone morphology (Table 4). There were significant differences between the sexes for all investigated parameters except for the nasal deviation angle (p = 0.660). We found that the only internasal angle increases with aging (p = 0.002). Conclusion: The study shows that the direction of nasal septal deviation may be a factor that affects nasal bone morphology

    Baş-boyun Skuamöz Hücreli Karsinomlarında Lokal Nüksün Saptanmasında Difüzyon Ağırlıklı MR ve FDG PET/BT'nin Tanısal Performansı

    No full text
    Amaç: Baş-boyun skuamöz hücreli karsinom (SCC) lokal nüksün saptanmasında difüzyon ağırlıklı manyetik rezonans görüntüleme (DA-MRG) ve pozitron emisyon tomografi/bilgisayarlı tomografi (PET/BT) etkinliğini karşılaştırmak.Yöntemler: Baş-boyun SCC tanısı biyopsi ile kanıtlanmış ve radyoterapi ile tedavi edilen 23 hasta çalışmaya dahil edildi. Takipte tüm hastalardan MRG ve PET/BT incelemesi yapıldı. Tedavinin tamamlanması ile MR ve PET/BT incelemleri arasındaki ortalama süre sırasıyla 70,30 gün ve 76,34 gün idi. Difüzyon ağırlıklı single-shot eko planar görüntüleme 0 ve 1000 sn/mm2 b değerlerinde kontrast enjeksiyonundan önce yapıldı. PET/BT görüntüleri flor-18-fluorodeoksiglukoz (3.7 MBq/kg) verilmesinden 1 saat sonra görüntüler elde edildi.Bulgular: Nüks saptanan hastalarda ADCortalama değerleri saptanmayan hastalarla karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı derecede düşük bulunmuştur (0,773'e karşı 1,588 x10-3/mm2 sırasıyla, p<0,001). Nüks saptanan hastalarda SUVmax değerleri saptanmaya hastalara göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulundu (15,642' karşı 4,508 sırasıyla; p<0,001). Nüks saptanan hastalarda ADCortalama ve SUVmax değerleri arasında anlamlı bir korelasyon izlenmedi (p=0,278, r=0,341). Nüks saptanmayan hastalarda ADCve SUVmax değerleri arasında negatif korelasyon saptandı (p=0,019, r=-0,691).Sonuç: PET/BT ve DAG-MRG baş-boyun SCC hastalarında tedavi sonrası nüksü saptamada etkin yöntemlerdir. Baş-Boyun SCC hastaları tedavi sonrası DAGMRG ile takip edilebilir ve nüks şüphesi olan hastalarda PET-BT takip protokolüne eklenebilir.Objective: To compare the efficacy between diffusion-weighted magnetic resonance imaging (DW-MRI) and positron emission tomography/computed tomography (PET/CT) in detecting the local recurrence of head and neck squamous cell carcinoma (HNSCC) following treatment in the same patient group. Methods: Twenty-three patients who had biopsy-proven HNSCC were enrolled. All patients were treated with radiotherapy and followed up with MRI and PET/CT. The median delay times between radiotherapy and MRI and between MRI and FDG PET/CT were 71 days (range: 43-98 days) and 75 days (range: 44-103 days), respectively. Diffusion-weighted single-shot echo planar imaging was performed before contrast injection at b values of 0 and 1000 s/mm2. PET/CT images were acquired after the administration of 3.7 MBq/kg of fluorine-18-fluorodeoxyglucose, and the images were acquired 1 h later.Results: The apparent diffusion coefficient (ADC)mean values of the recurrence group were significantly lower than those of the post-treatment changes group (0.773 vs. 1.588&times;10-3 mm2/s, respectively; p<0.001). The standardized uptake value (SUV)max values of the recurrence group were significantly higher than those of the post-treatment changes group (15.642 vs. 4.508, respectively; p<0.001). There was no significant correlation between ADC(r=0.341; p=0.278), whereas there was a negative correlation between ADCmeanand SUVmax values of the post-treatment changes (r=-0.691; p=0.019).mean and SUV values of recurrence max Conclusion: PET/CT and DW-MRI are effective methods for distinguishing recurrence from post-treatment changes. Follow-up should begin with DW-MRI, and in patients with a suspicion of recurrence, PET-CT should be added to the follow-up protocol
    corecore