251 research outputs found

    Eğitim ve Bilim Dergisinde Yayınlanan Araştırmaların Eğilimleri: İçerik Analizi

    Get PDF
    The aim of this study is to perform a content analysis of the articles published in TED Education and Science Journal and in this way to define the trends of the articles published in the journal. In the study, a total of 492 articles selected by purposive sampling method were analyzed. For the selection of articles, it was considered that the articles were of the articles published in issues between 2007 and 2013 when the issue of the journal was scanned by SSCI. “Publishing Classification Form” was used for the analysis of the articles determined within this scope. By making content analysis, articles were analyzed to include the aspects such as defining information about the identity of the article, its field, its subject, method, data collection tools, sampling, data analysis methods, and discussions and recommendations. The obtained data was interpreted in a manner based on the percentage and frequency and they were also represented with tables and graphics. Based on the obtained data it was found out that more publications are made by scientists working in larger and great universities like Hacettepe, Ankara and Gazi University. Furthermore, it was identified that most of the publications are on fields such as educational programs and teaching, educational administration, mathematics and science education. In the study where publications based on quantitative and descriptive survey researches were identified as the most common publication type, it was found that attitude, perception, and personality tests were used as data collection tool. It was seen that the studies concentrated in the sampling range of 301-1000 persons at the undergraduate level. For the analysis of data it was found that descriptive analysis were made more commonly and Anova and T-test analysis were also used in the studies intensively. Publication trend of TED Education and Science Journal, and its framework to contribute scientific studies will be developed by following history, profile and trends of the publication based on the present analysis.Bu çalışmanın amacı TED Eğitim ve Bilim dergisinde yayınlanan makalelerin içerik analizini yapmak, bu yolla dergide yayınlanan makalelerin eğilimlerini belirlemektir. Çalışmada amaçlı örnekleme yöntemi ile toplam 492 makale seçilerek analiz edilmiştir. Makalelerin seçiminde derginin SSCI tarafından dizinlendiği sayının yayınlandığı yıl olan 2007 yılı ile 2013 yılları arasındaki sayılarda yayınlanmış makaleler olmasına dikkat edilmiştir. Bu kapsamda tespit edilen makalelerin analizi için “Yayın Sınıflama Formu” kullanılmıştır. Makaleler içerik analizi yapılarak, makalenin kimliği hak-kında tanımlayıcı bilgi, disiplin alanı, makalenin konusu, yöntemi, veri toplama araçları, örneklemi, veri analiz yöntemleri, tartışma ve öneriler boyutlarını kapsayacak şekilde incelenmiştir. Elde edilen veriler, yüzde ve frekansa dayalı bir şekilde yorumlanmış, tablo ve grafiklerle de verilerin gösterimine yer verilmiştir. Elde edilen verilere dayalı olarak en fazla yayının Hacettepe, Ankara ve Gazi üniversitesi gibi büyük ve daha gelişmiş üniversitelerde görev yapan bilim insanları tarafından yapıldığı tespit edilmiştir. Yine en fazla yayının, eğitim programları ve öğretimi, eğitim yönetimi, matematik eğitimi ve fen bilimleri eğitimi alanlarında olduğu tespit edilmiştir. Nicel ve betimsel taramaya dayalı araştırmaların en fazla yayın olarak tespit edildiği çalışmada daha çok tutum, algı ve kişilik testlerinin veri toplama aracı olarak kullanıldığı tespit edilmiştir. Örneklem düzeyi olarak lisans düzeyinde ve 301-1000 kişilik bir örneklem aralığında çalışmaların yoğunlaştığı görülmüştür. Verilerin analizinde ise daha çok betimsel analizlerin yapıldığı, anova ve t-testi analizlerinin çalışmalarda yoğun bir şekilde kullanıldığı tespit edilmiştir. Mevcut analizlerden yola çıkılarak yayın geçmişi, profili ve eğilimleri izlenerek TED Eğitim ve Bilim Dergisinin yayın yönelimi ve bilimsel çalışmalara katkı sağlama çerçevesi geliştirilmeye çalışılacaktır

    Treatment of erectile dysfunction with sildenafil: our first results

    Get PDF
    Bu çalışmada, erektil disfonksiyon (ED) tedavisinde sildenafilin etkinlik ve güvenilirliği, hastaların ereksiyon işlevi uluslararası soru (IIEF) formuna verdiği yanıtlara göre değerlendirilmiştir. Polikliniğimize en az 1 yıldır süren yakınmalarla başvurup ED tanısı alan, toplam 56 hasta çalışma kapsamına alındı. Olgular Üroloji, Kardiyoloji, ve Göz Hastalıkları bölümleri tarafından incelendi. ıntrakavernöz papaverin enjeksiyonu ve penil Doppler inceleme ile değerlendirildi. Hastalara günde birden fazla olmamak koşuluyla 50 mg sildenafil tedavisi başlandı. 8 haftalık tedavi sonrasında tedavinin etkinliği, olguların IIEF formuna verdikleri yanıtlardaki değişime göre değerlendirildi. Çalışma 3 (%5.3) hastada yan etki, 4 (%7.1) hastada yetersiz cevap ve 8 (%14.2) hastada ise takipsizlik nedeniyle toplam 41 (%73) hasta ile tamamladı. Bunlardan 29 hasta (%70.3) IIEF form 3 ve 4'e verilen yanı tlara göre ilişki için yeterli kalitede, sürdürebilen ereksiyonun oluştuğunu bildirdi (p<0.01). Sildenafil tedavisi genelde iyi tolere edildi. Yan etkiler toplam 7 (%17) hastadaki başağrısı ve yüzde hafif kızarıklıktı. Toplam hasta memnuniyeti%61idi. Bu çalışma her ne kadar ED'un özgün alt guruplarına yönelik olarak düzenlenmese de sildenafil genel olarak ED tedavisinde güvenli ve etkili bulunmuştur.In this study, the efficacy and tolerability of sildenafil were evaluated using the self-administered International Index of Erectile Function (IIEF) questionnaire in patients with erectile dysfunction (ED). Fifty-six patients suffering fromEDat least one year duration were enrolled in the study. All patients underwent a complete urological, ophtalmological and cardiac work-up, intracavernous injection of papaverine and penile Doppler ultrasound examination. Patients were instructed to take 50 mg sildenafil as needed but not more than one dose daily. After 8 weeks of treatment, patients were revisited and the efficacy of sildenafil was assessed according to the changes of IIEF. Forty-one (73%) patients completed the study the reasons for incompletion were adverse effect in 3 (5.3%) patients, insufficient clinical response in 4 (7.1%) and lost of follow-up in 8 (14.2%). A total of 29 out of 41 (70.3%) patients reported improved erections sufficient for vaginal penetration according to the responses to questions 3 and 4 of the IIEF (p<0.01). Treatment with sildenafil was generally well tolerated. The side effects were headache and mild flushing in a total of 7 (17%) patients. The overall patient satisfaction rate was 61%. Although the present study was not specifically designed to evaluate different subgroups of patients with ED, sildenafil was generally found to be a safe and effective treatment option in men with ED of various etiologie

    Ortaokul Öğretmenlerinin Pandemi Sonrasında Öğrencilerde Meydana Gelen Öğrenme ve Davranış Kayıpları ile İlgili Görüşleri

    Get PDF
    Bu araştırmanın amacı pandemi sonrasında okulların açılmasıyla beraber öğrencilerin okullardan uzak kaldığı süreç de yaşadıkları öğrenme ve davranış kayıplarını ortaokul öğretmenlerinin görüşlerine başvurarak tespit etmek ve çözüm önerilerinde bulunmaktır. Nitel araştırma yöntemiyle yapılan bu çalışma durum çalışması deseni ile yapılmıştır. Araştırma milli eğitim bakanlığına bağlı ortaokullar da görev yapan 28 öğretmen ile sürdürülmüştür. Bu araştırma da elde edilen veriler yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılarak toplanmıştır. Katılımcı öğretmenlere ilgili literatür taranarak ve uzman görüşü alınarak 3 adet soru sorulmuştur. Elde edilen veriler betimsel ve içerik analizi teknikleri kullanılarak belli temalar altında, bu veriler gruplanarak çözümlenmeye çalışılmıştır. Ayrıca elde edilen bulgulara göre 3 tane tema ön plana çıkmıştır. Bu temalar öğrencilerde bireyselliğin ön plana çıkması, davranış kayıplarının daha önemli olması ve veli ile iletişim kurulması gerektiği temaları ortaya çıkmıştır.  Ve bu temalar diyagramlar kullanılarak gösterilmiştir. Araştırma sonucunda elde edilen bulgulardan hareketle meydana gelen öğrenme ve davranış kayıplarının çözümü için öğrenci-veli iletişiminin bu süreçte daha sık yapılmasını ve öğrencilerde sosyalleşmeyi geliştirici etkinliklerin tasarlanmasını ve öğrencileri bu etkinliklere yönlendirilmesi gerektiğini belirtmişlerdir

    Validity and reliability study of Emotional Literacy ScaleDuygusal Okuryazarlık Ölçeğinin geçerlilik ve güvenirlik çalışması

    Get PDF
    The aim of this study is to develop a scale regarding emotional literacy. Within the context of said intentions, totally 267 students who are demographically different and attending different levels of classes, 182 of which are girls and the other 87 are boys, were contacted. For construct validity of scale, Exploratory Factor Analysis was applied to the scale and three factor construct was finally revealed. Then, Confirmatory Factor Analysis (CFA) was applied to the construct determined. As a result of CFA, adaptive values of Emotional Literacy Scale (ELS) are as follows: X2, 3.47; RMSEA, .06; CFI, .98; GFI, .95; NFI, .97; IFI, .99; RFI, .96 and AGFI, .93. In addition to CFA, Cronbach’s alpha internal consistency coefficients based on item analysis were scrutinized in order to detect reliability level of points yielded by ELS. Özet Bu araştırmanın amacı, duygusal okuryazarlıkla ilgili bir ölçek geliştirmektir. Bu amaçlar bağlamında, farklı demografik özelliklere sahip ve farklı sınıf düzeylerinde olan 182 kız ve 87 erkek olmak üzere toplam 269 öğrenciye ulaşılmıştır. Ölçeğin yapı geçerliliği için ölçeğe Açımlayıcı Faktör Analizi (AFA) uygulanmış ve sonucunda üç faktörlü yapı açığa çıkmıştır. Daha sonra, belirlenen yapıya Doğrulayıcı Faktör Analizi (DFA) yapılmıştır. Öncelikli olarak yapılan DFA sonucunda Duygusal Okuryazarlık Ölçeğinin (DOYÖ)uyum değerleri:X2, 3.47; RMSEA, .06; CFI,.98; GFI, .95;NFI, .97; IFI, .99; RFI, .96 ve AGFI, .93’tür. DFA’ya ek olarak, DOYÖ’nden elde edilen puanların ne derece güvenilir olduğunu değerlendirmek için madde analizine dayalı olarak hesaplanan Cronbach alfa iç-tutarlılık katsayılarına bakılmıştır

    The Relationship between Neovascular Age-Related Macular Degeneration and Erectile Dysfunction

    Get PDF
    Purpose. To evaluate association between erectile dysfunction (ED) and neovascular age-related macular degeneration (AMD). Methods. 195 men enrolled in this cross-sectional study. 90 of them had neovascular AMD and 105 of them were healthy volunteers. The International Index of Erectile Function (IIEF) questionnaire’s erectile function (EF) domain was used to assess ED. The patients in the study and control groups were statistically compared according to visual acuity, EF score, and body mass index. Results. The mean ages were 62 (54.5–73) and 60 (54–68), in the neovascular AMD and control groups, respectively. The total EF scores were 9 (6–16) in neovascular AMD and 18 (9.5–27) in control group. The results of IIEF questionnaire on neovascular AMD patients revealed that 85 men (94.4%) had some degree of ED, whereas 68 men (64.8%) had some degree of ED on control group. Patients with neovascular AMD had a significantly higher incidence of ED than control patients (). There was a significant association between ED and neovascular AMD (). Conclusions. Our results suggested that neovascular AMD has a high association with ED

    MATHEMATICAL MODELLING OF PLACEMENT OF EMERGENCY PHONE CENTRES IN A CAMPUS NETWORK

    Get PDF
    Bir G grafında, seçilen bazı tepeler yardımıyla grafın tüm ayrıtlarını tanımlama graf örtüsü problemi olarak bilinir. Başka bir açıdan bakıldığında örtü problemi; sayılabilir bir küme üzerinde verilmiş bir bağıntıyı, bu kümenin minimum sayıda elemanını kullanarak tanımlama olarak düşünülebilir. Optimizasyon teorisinde; bir G grafının örtü kümeleri içinden en az elemanlısını bulmaya minimal örtü problemi adı verilir. Bu problem literatürde bir discrete optimizasyon problemi olarak bilinmektedir. Problem doğrusal programlama ile matematiksel olarak ifade edilebilir. Bu çalışmada iletişim ağı grafla modellenerek, bu ağda ilişkileri minimum sayıda elemanla tanımlayan graf örtüsü problemi ele alınmıştır. Örtü probleminin genel doğrusal programlama modeli verilerek çözüm araştırılmıştır. Daha sonra uygulama problemi olarak ele alınan, Ege Üniversitesi Kampüsünde güvenliği sağlamak amacıyla acil telefonlarının yerleştirilmesi problemi, bir örtü problemi olarak modellenmiştir. Elde edilen doğrusal programlama problemi WQSB programı yardımı ile çözülüp minimum sayıda hangi noktalara telefon yerleştirilmesi gerektiği hesaplanmıştır. In this study graph set covering problem which is a problem of defining relations in a network by using less number of objects, is examined by the aid of graphs that are used mostly in design of communication networks. Cover problem is also known as the distinct optimization problem in this field of study. The problem of placement of emergency phones in Ege University Campus to provide security is considered as a cover problem. The obtained linear programming problem is solved by WQSB and the result that at least number of places which a phone is required to be placed, is found

    Ewing sarkomlu çocuk hastaların klinik özellikleri, prognostik faktörleri ve tedavi sonuçları: Tek merkez deneyimi

    Get PDF
    Introduction: Ewing sarcoma (ES) is a rare, aggressive, malignant tumor. It is the second most common malignant bone tumor in children. A total of 20-25% of patients are metastatic at the time of diagnosis. The survival rate for localized disease (LD) is approximately 70-74%. For metastatic disease (MD), it is about 30%. The most important prognostic factor affecting survival is the presence of MD at diagnosis. In this study, we investigated the clinical characteristics, treatment outcome, and factors affecting the prognosis and survival of patients followed up with the diagnosis of ES. Materials and Methods: Between 2007 and 2020, a total of 24 ES patients aged 0-18 years were retrospectively analyzed. Results: The most common complaint was pain and swelling in the lesion area (n=9), followed by pain (n=5), swelling (n=3), abdominal pain (n=2), shortness of breath (n=2), facial paralysis (n=1), spinal compression findings (leg pain and walking difficulty) (n=1) and hematuria (n=1). ES was bone-derived in 19 patients (79%). Of these, 14 had LD and 5 had MD at the time of diagnosis. Extraskeletal Ewing sarcomas (EES), was detected in five patients (21%) and derived from the kidney (n=1), rectus abdominis (n=1), left quadriceps femoris muscle (n=1), left upper thoracic region and lumbar region paraspinal muscles (n=2). The rate of MD was 25% (6/24) in the entire patient group. Disease progression was observed in three patients during treatment. Relapse at follow-up was observed in 6 of 19 patients in complete remission. The median time to relapse was 20 months (minimum 13, maximum 34 months) from diagnosis. The median survival of our patients after relapse was 14.5 months (minimum 6-maximum 27 months). Radiological response and histopathological response to induction therapy, presence of relapse or progression, and relapse site were found to be correlated with survival (Fisher’s Exact test p=0.02, 0.0047, [removed]Giriş: Ewing sarkomu nadir görülen, agresif, malign bir tümördür. Çocuklarda görülen ikinci en sık malign kemik tümörüdür ES tanı sırasında lokal (LH) ve metastatik hastalık (MH) olarak karşımıza çıkabilir. %20-25 hasta tanı sırasında metastatiktir. LH’de sağkalım yaklaşık %70-74’tür. MH’de ise %30 civarındadır. Sağkalımı etkileyen en önemli prognostik faktör tanı sırasında MH varlığıdır. Bu çalışmamızda ES tanısı ile takip ettiğimiz hastaların klinik özelliklerini, tedavi yanıtlarını, prognozu etkileyen faktörleri ve sağkalımlarını değerlendirmeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem: Hastanemizde 2007-2020 yılları arasında ES tanısı ile tedavi gören 0-18 yaş 24 hasta retrospektif olarak değerlendirildi. Bulgular: Başvuru şikayetleri en sık lezyon bölgesinde ağrı ve şişlik (n=9) iken, ağrı (n=5), şişlik (n=3), karın ağrısı (n=2), nefes darlığı (n=2), yüz felci (n=1), bacaklarda ağrı-yürümede zorluk yakınması ile gelen olgumuzda spinal bası bulguları (n=1) ve hematüri (n=1) hastaneye başvuru nedenleri idi. ES 19 hastada (79%) kemik kaynaklıydı. Bunların 14’ünde tanı sırasında lokal, 5’inde metastatik hastalık mevcuttu. Beş hastada (21%) ise ekstraskeletal saptanmış olup, böbrek (n=1), rektus abdominis (n=1), sol kuadriseps femoris kası (n=1), sol üst torakal bölge ve lomber bölge paraspinal kasları (n=2) kaynaklıydı. Tüm hasta grubunda MH oranı 25% (6/24) idi. Üç hastada tedavi altında progresyon görüldü. Tam remisyona giren 19 hastanın 6’sında (6/19) izlemde relaps gözlendi. Relaps zamanı tanıdan itibaren ise ortanca 20 ay (minimum 13, maksimum 34) idi. Hastalarımızın relaps sonrası yaşam süresi ortanca 14.5 ay (minimum 6-maksimum 27 ay) idi. İndüksiyon tedavisine radyolojik yanıt, indüksiyon tedavisine histopatolojik yanıt, relaps ya da progresyon varlığı ve relaps yeri sağkalım ile ilişkili olarak bulundu (Fisher’s exact test p=0,02, 0,0047, <0,001, 0,001). Sonuç: ES mortalite ve morbiditesi yüksek olan bir kanser türüdür. En sık semptom ağrı ve şişlik olmakla birlikte tümörün kaynaklandığı bölgeye göre semptomlar farklılık gösterebilir. Indüksiyon tedavisine yanıt, relaps-progresyon varlığı prognozu etkileyen faktörlerdir. Sağkalımı artırmak için tedavi kişiselleştirilmelidir

    Severe metabolik acidosis secondary to jejunovesical fistula in a patient with carsinoma of the urinary bladder

    Get PDF
    Gerek intestinal segmentler kullanılarak yapılan üriner sistem rekonstrüksiyonları, gerekse fistüller sonucu idrarın intestinal mukoza ile temas halinde olması metabolik asidoz başta olmak üzere çeşitli metabolik komplikasyonlar doğurmaktadır. Ortaya çıkan asidozun öncelikle amonyum geri emilimine, daha az miktarda ise intestinal mukoza tarafından bikarbonat sekresyonuna bağlı olduğu gösterilmiştir. Bu yazıda mesane karsinomuna bağlı oluşmuş jejunovezikal fistül sonucunda şiddetli metabolik asidoz gelişen bir olgu sunulmuş ve metabolik komplikasyonların patofizyolojisi gözden geçirilmiştir.Several complications can arise when intestinal mucosa comes in contact with urine in patients with urinary reconstruction using intestinal segments or intestinovesical fistulas. The most important ofthese complications is hyperchloremic metabolic acidosis. It has been shown that the acidosis is mainly a result of ammonium reabsorption with a much smaller contribution of bicarbonate secretion by intestinal mucosa. In this report, a patient with jejunovesical fistula secondary to carsinoma of the bladder with severe metabolic acidosis is presented and pathophysiology of the metabolic derangements is reviewed

    Comparison of the biochemical and radiological criteria for lumbar disc degeneration

    Get PDF
    Background The relationship between radiological degeneration criteria on lumbar magnetic resonance imaging (MRI) and both the keratan sulfate (KS) and chondroitin sulfate (ChS) levels was examined in disc material taken from patients undergoing lumbar disc herniation (LDH) surgery. To examine whether the biochemical and radiological degeneration criteria testing the reliability of radiological degeneration findings agreed and to evaluate the contribution of the KS/ChS ratio to disc form (protruding or extruding). Methods This was a prospective experimental cohort study. Using enzyme-linked immunosorbent assay, KS and ChS levels were measured in the degenerate nucleus pulposus taken from 71 patients with a diagnosis of LDH who underwent surgery. The degeneration levels and disc form (protruding or extruding) were determined according to the Pfirrmann five-stage grading system on preoperative T2-weighted lumbar MRIs. According to the Pfirrmann system, 28 patients were grade III and 43 were grade IV. The relationship between radiological criteria and the KS/ChS ratio was statistically evaluated. Results The KS levels (p=0.046) and the KS/ChS ratio (p=0.001) were significantly higher in grade IV patients than in grade III patients. However, there was no difference between the KS and ChS levels and the KS/ChS ratio when patients were classified as protruding or extruding according to their disc structure. Disc structure and biochemical degeneration indicators were not correlated. Conclusions The KS level and the KS/ChS ratio were high in patients with marked radiological degeneration on lumbar MRI, demonstrating the sensitivity and reliability of the Pfirrmann five-stage grading system for showing radiological degeneration
    corecore