285 research outputs found

    İngiltere’deki Kraliyet Ulusal Körler Enstitüsü’nün (RNIB) Çalışmaları ve Ülkemiz İçin Öneriler

    Get PDF
    The article tells about the library services of the Royal Institute of Blinds. The author emphasizes the details of apparent success of the institution, and forwards reflections and proposals about the Turkish case, in order that similar success can be attained by the services for the blind

    Size-fractionated primary production in the south-eastern Black Sea

    Get PDF
    Size-fractionated primary production (PP) and chlorophyll-a (Chl-a) with phytoplankton abundance and nutrients were investigated in the south-eastern Black Sea from November 2014 to August 2015. A 14C radio-tracing technique was used to estimate phytoplankton primary production. C-14 experiments revealed that total PP ranged from 295 mgC m(-2) d(-1) to 5931 mgC m(-2) d(-1) along the study area. Size-fractionated PP varied from 84 to 1848 mgC m(-2) d(-1), from 96 to 3156 mgC m-2 d-1 and from 56 to 3363 mgC m(-2) d(-1) for pico-, nano- and microphytoplankton, respectively. Overall, winter (4163 mgC m(-2) d(-1)) and spring (5931 mgC m(-2) d(-1)) were the most productive seasons, which coincided with high phytoplankton abundance. Contributions of microphytoplankton and nanophytoplankton were prominent in spring with maximum PP values. Winter was the second productive season with high contributions of nano- and microphytoplankton PR. Summer and autumn were less productive seasons, which were characterised by a high contribution of pico- and nanophytoplankton PR. Dinoflagellates were represented with the highest species richness (68 species, 53.54%) and diatoms were the second group along the area. Diatoms and other phytoplankton species (mainly Emiliania huxleyi) were the most abundant groups in terms of quantitative contribution. The results show that microphytoplankton along the study area are responsible for the majority of PR. However, the measured high Chl-a against low size-fractionated PP clearly indicates that smaller groups (i.e., pico- and nanophytoplankton) were dominant during these periods. Hence, the quantification of size-fractionated PP rates together with ecological indicators will allow for a more comprehensive assessment of the Black Sea ecosystem. (C) 2021 Institute of Oceanology of the Polish Academy of Sciences. Production and hosting by Elsevier B.V

    Mevlâna Müzesi Kubbe-i Hadrâ’nın Kalem İşi Süslemeleri ve Yapılan Restorasyon Çalışmaları

    Get PDF
    Özet Mevlâna’nın vefatından sonra 1274 yılında yaptırılmış olan türbesi; Selçuklular, Karamanoğulları, Osmanlılar ile Cumhuriyet döneminde onarımlar ve eklemeler görerek günümüze kadar gelmiştir. Bu onarımlar daha çok türbenin dış gövde ve külahında bulunan çinilerinde yapılmıştır. Türbenin içinde yer alan kalem işi süslemeler, 1499 yılında II. Beyazıt’n saltanat yıllarında Halepli Nakkaş Abdurrahman’a yaptırılmıştır. 2018 yılında yapılan restorasyon sırasında açığa çıkartılan kitabeye göre kalem işleri yapımından 260 sene sonra Kayserili Nakkaş Derviş Osman tarafından tamir edilmiştir. Bu onarımda malakari tarzında yapılmış hat yazılı kuşaklar ile süslemelerin ana motifleri korunmuş, yazı kuşaklarının altında ve kenarlarında bulunan ince yapraklı bitkisel bezemelerin üzerleri düz renk mavi, sarı, kırmızı boyalarla kapatılmıştır. Hatta süslemelerde ilk yapımından daha fazla altın varak kullanılarak düz renklerle altın varağın uyumu sağlanmıştır. Araştırmacılar 2018 yılı onarımında kitabesi bulunan Kayserili Nakkaş Derviş Osman’ın yapmış olduğu onarımı II. Beyazıt döneminde Halepli Nakkaş Abdurrahman’ın yapmış olduğu süslemeler olarak değerlendirmişlerdir. 2018 yılı restorasyon çalışmasında bulunan kitabe ile XV. Yüzyıl süslemelerinin 260 sene sonra onarım gördüğü anlaşılmıştır. Türbenin kalem işi süslemelerinde bu onarımdan sonra kayıtlara geçen veya bilinen başka bir onarım yapılmamıştır. 1925 yılında tekke ve zaviyelerin kapatılmasından sonra Mevlana Türbesi Konya Asarı Atika Müzesi olarak düzenlenmiştir. İlk Müze Müdürü Yusuf Akyurt 1933 tarihli raporunda türbenin kuzey doğu ayaklarında süslemeleri dökülen yerlere Konya’da nakkaş bulunmadığından altınları ezerek 2,5 metrelik bir alanda kendisinin tamamlamalar yaptığını belirtmiştir. 1982 yılında da Müze Müdürü Erdoğan Erol Manisa’da ikamet eden Buharalı Nakkaş Mustafa Baytal’a türbenin bozulan süslemelerini tamamlatmıştır. Bu iki küçük müdahaleden başka süslemelerde bir tamirat yapılmamıştır. 2000 li yıllardan sonra artan ziyaretçi ve nem sorunundan sonra türbenin kalem işlerinde hızlı bir bozulma sureci başlamıştır. 2018 yılında Hazırlattırılan röleve ve restorasyon projelerinden sonra Konya Ticaret Odası, Konya Sanayi Odası ve Konya Ticaret Borsası’nın sponsorluğunda türbenin kalem işi süslemelerinde restorasyon çalışmalarına başlanmış bir yıl içerisinde tamamlanmıştır. 2018 yılında yapılan restorasyon çalışmalarında 1759 yılında Kayserili Nakkaş Derviş Osman tarafından yapılmış olan kalem işi süslemeler raspalanarak kaldırılmıştır. Bu raspalama sonucu 1499 yılında Halepli Abdurrahman tarafından yapılmış olan kalem işi süslemeler yer yer enjeksiyon yoluyla sağlamlaştırılmış, kaybolan kontur ve ince bezemeleri tamamlanarak aslına uygun şekilde Nakkaş Semih İrteş tarafından restorasyonu gerçekleştirilmiştir. Raspalama sonucu fil ayaklarının başlık kısımlarında altı adet minyatür tekniğinde hazırlanmış resimler açığa çıkartılmıştır

    Türk Dünyasında Ortak Bir Tema: Gül ile Bülbül

    Get PDF
    Gül ile bülbül arasında yaşandığı hayal edilen alegorik aşk, Doğu ve Batı edebiyatlarında karşılaşılan ortak bir temadır. Türk edebiyatında ise Fars edebiyatının etkisiyle XIII. yüzyıldan itibaren müstakil olarak görülmeye başlanan bu tema, Türk dünyası ve kültürü için son derece önemli olan Doğu Türkçesi (Çağatay Türkçesi) ve Batı Türkçesi (Osmanlı Türkçesi) gibi iki ayrı yazı dilinin etkin olduğu Orta Asya ve Anadolu coğrafyalarında ortak bir edebî motif olarak işlenmiştir. Mevlana, Rifâî, Kara Fazlî, İznikli Bekâyî, Ömer Fuadî, Birrî Mehmed Dede Batı Türkçesiyle; Niyazî, Gazi Giray Han, Molla Gurbetî, Hırkatî, Muhammed Ebu Salâhî, Molla Elem Şehryarî, Abdurrahim Otuz İmenî gibi şair ve yazarlar ise Doğu Türkçesiyle gül ile bülbül temalı eserler kaleme almışlardır. Ancak her iki Türklük sahasında da karşımıza çıkan bu ortak tema olay örgüsü, kahramanlar, konunun işlenişi bakımından önemli farklılıklar göstermektedir. Bu makalede öncelikle şimdiye kadar üzerinde çok fazla durulmayan Doğu Türklük (Orta Asya) sahasında kaleme alınan gül ile bülbül temalı eserler sıralanmış; ikinci olarak iki ayrı sahada yazılan bu eserler olay örgüsü, kahramanlar, konunun işlenişi bakımından karşılaştırılıp benzer ve farklı yönleri ve bunların sebepleri üzerinde durulmuştur. Böylece genellikle çalışmalarda Batı Türklük sahası (Anadolu veya Osmanlı) merkezli olarak değerlendirilen konu, Doğu Türklük sahasında yazılan eserlerle birlikte ele alınarak Türk dünyasında ortak bir tema olan gül ile bülbül bir bütün hâlinde değerlendirilmiştir

    Ali Şir Nevâyî’nin Mahbûbu’l-Kulûb’unun Etkisinde Yazılmış Bir Risale

    Get PDF
    Bu makalede öncelikle Özbekistan İlimler Akademisi El Biruni’deki kütüphanede 3402-II numarada kayıtlı yazmanın 1b - 10a/3 yapraklarında yer alan; ilk 7 yaprağı Ali Şir Nevâyî’nin Mahbûbu’l-Kulûb adlı eserinin çeşitli bölümlerinden alınan, diğer 3 yaprağı ise Hz. Muhammed ile bir Arap arasındaki öğüt içerikli soru-cevap şeklinde devam eden bölümden oluşan Arap harfli metnin çeviri yazısı yapılmış ve tıpkıbasımı çalışmanın sonuna eklenmiştir. Metnin içeriği, bölümleri tanıtılıp Kargı-Ölmez tarafından çalışılan Mahbûbu’l-Kulûb adlı çalışmayla çeşitli hususlarda karşılaştırmalar yapılmıştır. Ardından Uygur Türklerinin yoğun olarak yaşadıkları Kaşgar, Yarkent ve Hoten gibi bölgenin önemli kültür merkezlerinden birinde yazılmış olabileceği tahmin edilen ve özellikle de büyük bir kısmı Ali Şir Nevâyî’nin Mahbûbu’l-Kulûb’undan yapılan alıntılardan oluşan risalenin aracılığıyla Nevâyî’nin ve fikirlerinin 18. ve 19. yüzyıllarda Uygur Türkleri üzerindeki etkisinden bahsedilmiştir

    Prevalence of tick-borne haemoparasites in small ruminants in Turkey and diagnostic sensitivity of single-PCR and RLB

    Get PDF
    Background: Tick-borne haemoparasitic diseases (TBHDs), caused by Theileria, Babesia, Anaplasma and Ehrlichia, are common in regions of the world where the distributions of host, pathogen and vector overlap. Many of these diseases threaten livestock production and some also represent a concern to human public health. The primary aim of this study was to determine the prevalence of the above-mentioned pathogens in a large number of blood samples (n = 1979) collected from sheep (n = 1727) and goats (n = 252) in Turkey. A secondary aim was to assess the diagnostic sensitivity of a number of species-specific polymerase chain reaction (PCR) tests and the reverse line blotting (RLB) assay. DNA samples were screened using species-specific PCR for the presence of Theileria ovis, Theileria sp. MK, T. lestoquardi, T. uilenbergi, T. luwenshuni, Babesia ovis, Anaplasma ovis and A. phagocytophilum while RLB was undertaken to test for the presence of all known Theileria, Babesia, Anaplasma and Ehrlichia species. The diagnostic sensitivity of these two approaches was then compared in terms of their ability to detect single species and mixed infections. Results: Overall, 84 and 74.43% of the small ruminants sampled were identified as hosting one or more pathogen(s) by species-specific PCR and RLB respectively. The presence of Theileria sp. OT1, T. luwenshuni and T. uilenbergi in Turkey was revealed for the first time while the presence of Babesia motasi, B. crassa and T. separata in Turkish small ruminants was confirmed using molecular methods. A high prevalence of mixed infection was evident, with PCR and RLB approaches indicating that 52.24 and 35.42% of animals were co-infected with multiple species, respectively. More than 80% of the mixed infections contained T. ovis and/or A. ovis. The RLB approach was found to be capable of detecting mixed infections with species such as Theileria sp. OT1, Theileria sp. OT3, T. separata, B. crassa and Babesia spp. Conclusion: The results indicated that pathogens causing TBHDs are highly prevalent in sheep and goats in Turkey. The diagnostic sensitivity of species-specific single PCR was generally higher than that of RLB. However, the latter approach was still capable of identifying a high proportion of individuals containing mixed-species infections. The use of species-specific single PCR is recommended to accurately estimate pathogen prevalence and to identify co-infected hosts

    Bir Cumhuriyet Dönemi Şehri: Kahta

    Get PDF
    1.Bask

    Blok tabanlı programlama aracının 6. sınıf öğrencilerinin programlama başarısı, algoritma geliştirme öz-yeterlikleri ve güdülenmelerine etkisi

    Get PDF
    06.03.2018 tarihli ve 30352 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Yükseköğretim Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile 18.06.2018 tarihli “Lisansüstü Tezlerin Elektronik Ortamda Toplanması, Düzenlenmesi ve Erişime Açılmasına İlişkin Yönerge” gereğince tam metin erişime açılmıştır.Bu çalışmada, "Ortaokul Bilişim Teknolojileri ve Yazılım" dersinde programlama öğretiminde blok tabanlı Scratch programlama aracını kullanımının öğrencilerin algoritma geliştirmeye ilişkin öz-yeterlik algıları, derse yönelik güdülenmeleri ve programlama başarılarına etkisinin olup olmadığının tespit edilmesi amaçlanmıştır. Çalışma iki aşamadan oluşmuştur. Birinci aşamada 2016-2017 yılında bilişim teknolojileri ve yazılım dersinin öğretim programında yer alan programlama konusunun kazanımlarına uygun olarak başarı testi geliştirilmiştir. Öğrencilerin öz-yeterlik algısı düzeyini belirlemek için "Algoritma geliştirmeye ilişkin öz yeterlik algısı ölçeği" geliştirilmiştir. Öğrencilerin derse ilişkin güdülenme düzeylerini belirlemek için "Güdülenme ve Öğrenme Stratejileri Ölçeği" kullanılmıştır. Araştırmanın deneysel sürecinin yürütülmesine yönelik olarak ortaokul altıncı sınıf bilişim teknolojileri ve yazılım dersi "Algoritma ve Strateji Geliştirme" konusunda 4 haftalık öğretim programı hazırlanmıştır. Çalışmada kullanılacak ölçekler ve öğretim planı uzman görüşleri doğrultunda hazırlanmış ve uygulanmıştır. Çalışmanın ikinci aşamasında ise hazırlanan öğretim planlarına uygun olarak 4 haftalık deneysel süreç gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın deseni, yarı deneysel desenlerden ön-test son-test deney – kontrol gruplu desendir. Deney grubu öğrencilerine birinci hafta Scratch programının arayüzü tanıtılmış, sonraki dört hafta süresince öğrenciler Scratch ortamında oyun geliştirerek programlama öğrenmişlerdir. Kontrol grubu öğrencileri ise dört hafta boyunca geleneksel anlatıma dayalı yöntemle akış şemaları oluşturarak programlama öğrenmişlerdir. Araştırmanın çalışma grubunu Sakarya ili merkez ilçedeki bir ortaokulda 2016-2017 Eğitim-Öğretim döneminde 6. sınıfta eğitim gören, bir deney bir kontrol grubu olmak üzere toplam 64 öğrenci oluşturmaktadır. Verilere ulaşmak için öz-yeterlik algısı ölçeği, başarı testi ve güdülenme ölçeği kullanılmıştır. Uygulamalardan önce ve sonra öğrencilerden bu ölçekleri doldurmaları istenmiş ve başarı testi uygulanmıştır. Araştırmada elde edilen veriler SPSS 25.0 ile analiz edilmiştir. Araştırma sonucunda elde edilen verilerin dağılımlarını belirlemek için normal dağılım analizlerinden Shapiro-Wilk analizi yapılarak dağılımın normal olmaması sonucu 2'li gruplar arasındaki farkın anlamlılığına bakarken Mann Whitney U testi, ön test-son test düzeylerine göre farklılıklar bakılırken Wilcoxon Sıralı İşaretler Sıralı İşaretler testi yapılmıştır. Araştırmanın sonucunda; hem deney hem de kontrol grubunda öğrenen öğrencilerde başarı puanı, öz-yeterlik algısı düzeyi sonuçlarında istatistiksel olarak anlamlı bir artış gerçekleşmiştir. Bununla birlikte Scratch ortamında öğrenen öğrencilerin güdülenme düzeylerinde artış görülürken; geleneksel yöntemlerle öğrenen öğrencilerin güdülenme düzeylerinde azalma görülmektedir. Ancak başarı puanı, öz yeterlik algısı ve güdülenme puanları açısından deney ve kontrol grubu arasında anlamlı bir farklılık görülmemiştir. Bu bulgular doğrultusunda algoritmik düşünme becerilerinin geliştirilmesi ve algoritma öz-yeterlik algısının artırılması için derslerde programlama etkinliklerine daha çok yer verilmesi önerilmektedir.In this study, it is aimed to determine whether the use of block-based Scratch programming tool in programming teaching in Information Technologies and Software course affects self-efficacy perceptions, course motivation, and programming achievement. The study consisted of two stages. In the first stage, an achievement test was developed in 2016-2017 in accordance with the intended learning outcomes of programming in the curriculum of Information Technologies and Software course. In order to determine the level of self-efficacy perception of the students, a Self-efficacy Perception Scale for Developing Algorithms was developed. Motivation and Learning Strategies Scale was used to determine the students' motivation level. In order to carry out the experimental process of the research, a 4-week teaching program on Algorithm and Strategy Development was prepared. The scales and instructional plan to be used in the study were prepared and applied in accordance with expert opinions. In the second stage of the study, a 4-week experimental process was conducted in accordance with the prepared teaching plans. The research model is the quasi-experimental design model with pre-test post-test control groups. Scratch program was introduced to the experimental group students in the first week. The control group students learned to program for four weeks by creating flow charts using the traditional lecture method. The study group consists of a total of 64 students in a secondary school in the central district of Sakarya. Self-efficacy perception scale, achievement test, and motivation scale were used to reach the data. Before and after the treatments, students were asked to complete these scales and an achievement test was applied. The data were analyzed with SPSS 25.0. In order to determine the distribution of the data obtained from the study as a result of the normal distribution analysis Shapiro-Wilk analysis was done by the normal distribution of the difference between the groups as a result of the difference between the two groups while looking at the Mann Whitney U test, pre-test results were examined by looking at the Wilcoxon Signed Rank test. As a result of the research, it was seen that there was a statistically increase in the achievement score and self-efficacy perception results of the students who were learning in both the experimental group and the control group. In addition, the motivation level of students learning in the Scratch programming environment has increased; the level of motivation of students learning traditional methods is reduced. However, no significant difference was found between the experimental and control groups in terms of achievement score, self-efficacy perception, and motivation scores. Based on these findings, it is suggested to improve the algorithmic ability skills and to improve the algorithm self-efficacy perception and to offer more space for programming activities in the courses

    Gerger Yöresi Beşeri Coğrafyası

    Get PDF
    1.Bask
    corecore