201 research outputs found

    Türk erkek ve kadınlarda temporomandibular eklem hareketlerinin inklinometre ile değerlendirilmesi

    Get PDF
    Amaç: Çalışmamızda dijital elektronik inklinometre kullanarak erkek ve kadınlarda temporomandibular eklemin (TME) eklem hareket açıklığı (EHA) değerlerinin belirlenmesini ve interinsizal mesafe ile korelasyonunu araştırmayı amaçladık. Hastalar ve Yöntemler: Üniversitesimizin farklı bölümlerinde okuyan toplam 105 öğrenci (55 kadın, 50 erkek) gönüllü olarak deneye katıldı. Son derece hassas olmasına karşın kolay uygulanabilen bir alet olan elektronik dijital inklinometre ile maksimal açılma, sağ-sol ekskursiyon ve protraksiyon dereceleri belirlendi. Ayrıca maksimum ağız açıklığı esnasında interinsizal mesafe kayan kaliper yardımıyla ölçüldü. Bulgular: Ölçümlerimiz sonucunda erkek ve kadınlarda sırasıyla maksimum açılma derecesi 30.58º, 27.16º; sağ ekskursiyon 4.96º, 6.85º; sol ekskursiyon 5.40º, 7.43º ve protraksiyon ise 13.38º, 11.85º olarak bulundu. İnterinsizal mesafe ise erkek deneklerimizde 52.4 mm, kadınlarda 52.2 mm olarak ölçüldü. Sonuç: Eklem hareketlerini etkileyen romatizmal hastalıklar ve nörolojik kas hastalıklarının tanı ve tedavisinde TME'nin EHA değerleri önemli bir yer işgal etmektedir. Sonuç olarak, bu eklemle ilgili rahatsızlıklarda tanıya en kısa sürede ulaşmak için interinsizal mesafe ölçümlerinin de kullanılabileceği kanaatindeyiz.Objectives: The purpose of this study was to determine the range of motion (ROM) of the temporomandibular joint (TMJ) in males and in females by using digital inclinometer and its correlation with the interincisial distance. Patients and Methods: One hundred and five healthy (50 males, 55 females) volunteers who were studying at our university participated in this study. Maximum opening, right-left excursion and protraction degrees were determined with electronic digital inclinometer which was extremely sensitive but practicable. Besides, interincisial distance was measured by using vernier caliper during maximum mouth opening. Results: The average values for males and females were found as follows: maximum mouth opening 30.58º, 27.16º; right excursion 4.96º, 6.85º; left excursion 5.40º, 7.43º and protraction 13.38º, 11.85º, respectively. Interincisial distances were measured as 52.4 mm in males and 52.2 mm in females. Conclusion: The evaluation of ROM values for the TMJ are important in the diagnostic and treatment of the musculoskeletal and neurological diseases affecting joint movement. We conclude that interincisial distance measurements may be a practical method for the evaluation of the derangements in this joint

    Mechanical Properties and Melt Quality Relationship of Sr-modified Al-12Si Alloy

    Get PDF
    The formation of oxide film on the surface of aluminium melts, i.e. bifilms, are known to be detrimental when they are incorporated into the cast part. These defects causes premature fractures under stress, or aid porosity formation. In this work, Al-12 Si alloy was used to cast a step mould under two conditions: as-received and degassed. In addition, 10 ppi filters were used in the mould in order to prevent bifilm intrusion into the cast part. Reduced pressure test samples were collected for bifilm index measurements. Samples were machined into standard bars for tensile testing. It was found that there was a good agreement with the bifilm index and mechanical properties

    The measurement of temporomandibular joint mobility with an inclinometer

    Get PDF
    Amaç: Çalışmamızda, dijital elektronik inklinometre kullanarak, normal kişilerde temporomandibüler eklemin hareket açıklığı (ROM) değerlerinin belirlenmesi ve bu eklem için ölçümlerde bir yöntem geli.tirilmesi amaçlandı. Çalışma Planı: Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde okuyan sağlıklı 30 erkek öğrenci (ort. yaş 20.5) gönüllü olarak deneye katıldı. Son derece hassas ve hastalara kolay uygulanabilen bir alet olan elektronik dijital inklinometre ile temporomandibüler eklemin maksimum açılma, sağ-sol ekskursiyon ve protraksiyon dereceleri belirlendi. Ölçümler günün aynı saatinde, aynı kişi tarafından üç kez yapıldı ve bulunan değerlerin ortalaması hesaplandı. Yöntem belirlemeyi amaçlayan bir önçalışma olduğu için yaş ve cinsiyet farkları dikkate alınmadı. Bulgular: Ölçümler sonucunda ortalama değerler olarak, ağzın maksimum açılması 31.5°, sağ ekskursiyon 5.0°, sol ekskursiyon 5.2° ve protraksiyon 13.9° bulundu. Sonuç: Literatür taramasında inklinometre ile açısal değerleri ölçen benzer bir çalışmaya rastlanmadı. Bulunan değerlerin ilgili tıp dalları tarafından, temporomandibüler eklem hastalıklarının tanı ve tedavi sürecinde objektif ölçüt olarak kullanılabileceğini düşünüyoruz.Objectives: The purpose of this study was to determine the range of motion (ROM) of the temporomandibular joint in normal population by means of a digital inclinometer and to establish a method of measurement for this joint. Study design: The study included 30 healthy male volunteers (mean age 20.5 years) who were studying at the School of Medicine of Trakya University. Maximum opening, right-left excursion and protraction degrees of the temporomandibular joint were measured with the use of an electronic digital inclinometer which was extremely sensitive and practicable on patients. The measurements were performed three times successively by the same person and at the same time of the day. Age and sex differences were ignored due to the preliminary nature of the study. Results: The mean values for maximum mouth opening, right excursion, left excursion, and protraction were found as 31.5°, 5.0°, 5.2°, and 13.9°, respectively. Conclusion: In our literature search, we could not find a similar study that measured angular values with an electronic digital inclinometer. These values can be used as objective criteria in the diagnosis and treatment of temporomandibular joint diseases in related specialties of medicine

    Okul öncesi eğitime devam eden 57-68 aylık çocukların okul kaygılarının incelenmesi

    Get PDF
    The aim of this study is to determine the level of school anxiety of 57-68 months old children who continue preschool education and whether this level differs significantly according to independent variables. In the research, relational scanning model that is one of the quantitative research methods, was used. The sample of the study consists of 446 children that are 57-68 months old and selected by using the random sampling method, and their 33 teachers. "Demographic Information Form" and “School Anxiety Scale-Teacher Form” were used as data collection tools in the research. Descriptive statistics, independent t-Test, the one-way analysis of variance (ANOVA) were chosen and the SPSS statistics program was used for analyzes. As a result of the study, it was determined that the children included in the sample experiences low school anxiety. It was determined that there are significant differences between children's school anxiety and independent variables.Bu araştırmanın amacı, okul öncesi eğitime devam eden 57-68 aylık çocukların okul kaygılarılarının düzeyini ve bu düzeyin bağımsız değişkenlere göre anlamlı olarak farklılaşıp farklılaşmadığını belirlemektir. Araştırmanın amacını gerçekleştirebilmek için nicel araştırma yöntemlerinden ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmanın evrenini, 2019-2020 eğitim öğretim yılında Diyarbakır ili Ergani ilçesinde bulunan MEB’e bağlı resmi bağımsız anaokullarına devam eden 57-68 aylık (N:561) çocuk ve bu çocukların öğretmenleri (N:33) oluşturmaktadır. Araştırmanın örneklemini ise basit seçkisiz örnekleme yöntemi kullanılarak belirlenen 57-68 aylık 446 çocuk ve 33 öğretmen oluşturmaktadır. Araştırmada veri toplama araçları olarak araştırmacı tarafından hazırlanan “Demografik Bilgi Formu” ve çocukların okul kaygılarını belirlemek için “Okul Kaygısı Ölçeği-Öğretmen Formu” kullanılmıştır. Elde edilen verilerin analizinde betimsel istatistikler, bağımsız gruplar t Testi ve tek yönlü varyans analizi (ANOVA) kullanılmıştır. Araştırmanın sonuçlarına göre; araştırmaya katılan çocukların düşük düzeyde okul kaygısı yaşadığı belirlenmiştir. Çocukların okul kaygıları ile bağımsız değişkenler arasında anlamlı farklılıklar olduğu belirlenmiştir

    Pnömokokal menenjit tedavisinin tamanlanmasını takiben gelişen akut dissemine ensefalomiyelit: Olgu sunumu ve literatür taraması

    Get PDF
    Acute disseminated encephalomyelitis (ADEM) is an immune-mediated inflammatory disease of the central nervous system (CNS) and is commonly seen in children. It has seasonal peaks in winter and spring, consistent with its infectious etiologies, and it rarely occurs as a reaction to vaccination. ADEM is less common in adults and progresses with a more severe clinical course. Cases diagnosed with ADEM by CNS demyelination after streptococcal meningitis have rarely been reported in adult patients. In this report, we present a rare case of a 31-year-old female diagnosed with ADEM following pneumococcal meningitis treatment and treated successfully with low-dose methylprednisolone.Akut dissemine ensefalomiyelit (ADEM), merkezi sinir sistemini etkileyen immün sistem ilişkili enflamatuvar bir hastalık olup sıklıkla çocuklarda görülür. Enfeksiyöz etiyolojiler ile ilişkili olması sebebiyle sonbahar ve kış dönemlerinde mevsimsel pik yapmakta olup nadiren aşılara karşı bir reaksiyon olarak da görülmektedir. Akut dissemine ensefalomiyelit erişkinlerde daha nadir görülmekte ve daha ağır bir klinik tabloya sebep olmaktadır. Erişkin hastalarda nadiren streptokoksik menenjit sonrası merkezi sinir sistemi demiyelinizasyonu ile ADEM tanısı konulan olgular bildirilmiştir. Bu yazıda pnömokokal menenjit tedavisini takiben ADEM tanısı alan ve düşük doz metilprednizolon ile başarılı bir şekilde tedavi edilen 31 yaşında bir kadın olgu sunulmuştur

    A multi-center retrospective analysis of healthcare workers after COVID-19: Epidemiological and clinical features

    Get PDF
    Objective: Concerns regarding the high-level risk of infection among healthcare workers (HCWs) increased after COVID19 was declared as a pandemic in March 2020. Inadequate infection control owing to a shortage of personal protective equipment or an inconvenient usage of infection control measures may play a significant role in transmission to/among healthcare personnel. The study aimed to determine the characteristics and outcomes of COVID-19 patients who are healthcare workers along with possible transmission routes of COVID-19 in four different healthcare facilities in Istanbul. Methods: All hospital records were reviewed retrospectively. Demographic and clinical characteristics of HCWs were documented, and all infected HCWs were subjected to a phone-based mini-questionnaire and three-dimensional test (TDT). All statistical analyses were done using statistical packages SPSS Demo Ver 22 (SPSS Inc. Chicago, IL, USA).Results: Clinical features of COVID-19 were similar to the general public's characteristics. The most frequent symptoms were cough, fever, and headache. HCWs with the O blood group tend to have asymptomatic COVID-19 infection. Hospital workers other than medical professionals have a lack of convenience of infection control measures. The median duration of PCR negativity was 9 days. HCWs who had a sore throat at the beginning of COVID-19 have a longer PCR-positive duration.Conclusion: Understanding the clinical features or characteristics of asymptomatic COVID-19 carriers may aid in the implementation of a feasible screening program for early detection. It is strongly advised that proper infection control precautions, education, and auditing of nonclinical staff be implemented. As a result, transmission among healthcare workers can be avoided

    “Vitruvius Square” and related equations in Turkish men in terms of artistic anatomy

    Get PDF
    Amaç: Marcus Vitruvius Pollio “De Architectura” adlı eserinde, kişinin boy yüksekliğinin kolaç uzunluğuna eşit olduğunu ve bir kareye denk düştüğünü, ayrıca kişinin boy yüksekliğini dört parçaya ayırarak, her bir mesafenin boy yüksekliğinin %25'ine denk geldiğini söylemiştir. Bu çalışmada Türk erkeklerinin Vitruvius karesi ve eşitliklerine ne ölçüde uyduğu araştırıldı. Çalışma Planı: Elli erkek öğrencinin bazı vücut bölümleri, antropometrik tekniklerle ölçülüp önceden hazırlanan formlara kaydedildi. Daha sonra her bir mesafe için grubun aritmetik ortalaması ve standart sapması hesaplanıp, Vitruvius karesi ve eşitlikleriyle karşılaştırıldı. Bulgular: Katılımcıların boy yüksekliği 173.3±6.83 cm ve kolaç uzunluğu 178.4±7.38 cm olarak hesaplandı. Katılımcıların yalnızca %16'sının kareye uyduğu, %12'sinin karenin içinde kaldığı ve %72'sinin karenin dışına taştığı saptandı. Eşitliklerin ise çok az bir oranda karşılandığı görüldü. Sonuç: Türk erkeklerinin büyük çoğunluğun Vitruvius karesi ve eşitliklerine uymadığı görüldü.Objectives: Marcus Vitruvius Pollio, in his book named “De Architectura”, stated that the height of a person is equal to his or her length of outstreched arms and fits to a square. He also divided one's height into four equal parts and stated that the length of each of these parts equals to 25% of the height of the individual. This study aimed to investigate to what extent Turkish men fit the Vitruvius square and its equations. Study Design: Specific body distances of 50 male students were determined by anthropometric measurement techniques and recorded in forms prepared in advance. Then, the arithmetic means and standard deviations were calculated for each distance and compared with the Vitruvius square and related equations. Results: The height of the participants was 173.3±6.83 cm and their length of outstretched arms was 178.4±7.38 cm. Only 16% of the subjects were determined to fit to the square, 12% remained within the square and 72% were out of the square. Additionally, a very low proportion of the participants met the equations. Conclusion: It was observed that a great majority of Turkish men do not fit “Vitruvius square” and its equations

    Evaluation of Turkish males with respect to Leonardo's circle and upper extremity ratios

    Get PDF
    Amaç: Leonardo da Vinci sanatla anatomiyi bütünleştiren bir sanatçıdır. Yüzyıllar önce yaptığı çizimde erkek figürünü göbek merkezli bir çembere yerleştirmiştir. Ayrıca, aynı figürde önkol uzunluğu, kol uzunluğu ve omuz genişliği ile kulaç arasında bazı oranlar tanımlamıştır. Çalışmamızda Türk erkeklerinde ölçülen değerlerin Leonardo’nun çemberine ve eşitliklerine ne ölçüde uyduğu araştırıldı. Çalışma Planı: Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde okuyan 50 erkek öğrencinin bazı vücut ölçüleri, antropometrik ölçüm teknikleri kullanılarak alındı. Ölçümlerde bez mezura, tahta metre ve pelvimetre kullanıldı. Bulgular: Deneklerin ayak tabanı-göbek mesafesi ortalama 107.1±5.4 cm, el ucu-göbek mesafesi 108.5±4.3 cm olarak hesaplandı. Olguların sadece %28’inde bu iki uzunluğun eşit olduğu ve bu nedenle çembere uyduğu görüldü. Bu iki ölçüm değerleri açısından, deneklerin %54’ünde el ucu-göbek mesafesi daha uzun olduğu için çember aşılmakta, %18’inde ise bu mesafe daha kısa olduğundan çember içinde kalmakta idi. Ayrıca, el-önkol uzunluğunun, kol segmentinin ve omuz genişliğinin kulaça oranı sırasıyla %25.9, %11.9 ve %24.3 olarak hesaplandı. Sonuç: Türk erkeklerinin büyük bir kısmının Leonardo’nun çemberine ve eşitliklerine uymadığı gözlemlendi. Ancak, daha kapsamlı çalışmaların değişik yörelerde yapılması gerektiğini düşünüyoruzObjectives: Leonardo da Vinci combined art and anatomy. Centuries ago, in his famous figure he placed a man figure in a circle with the umbilicus being in the center; he then defined some proportions between the lengths of the forearm and arm and shoulder width and the fathom. In this study, we investigated to what extent measurements obtained from Turkish males fit Leonardo’s circle and proportions. Study Design: Body measurements of 50 male students of the Faculty of Medicine of Trakya University were carried out using anthropometric measuring techniques. We used a tape measure, meterstick and a pelvimeter. Results: The mean distances between the foot and umbilicus, and between the finger and umbilicus were 107.1±5.4 cm and 108.5±4.3 cm, respectively. These two measurements were equal in only 28% of the subjects, fitting the Leonardo’ circle. As regards the two distances from the finger and foot to the umbilicus, the former exceeded the latter in 54%, hence went beyond the circle, and was smaller in 18%, hence remained inside the circle. The ratios of the lengths of the forearm and arm segment, and shoulder width to the fathom were 25.9%, 11.9%, and 24.3%, respectively. Conclusion: We observed that the majority of the Turkish men did not fit the Leonardo’s circle and proportions.Yet, further studies should be undertaken in diverse geographical regions

    The effect of antimicrobial policy implementation on carbapenem resistance: A university hospital experience

    Get PDF
    Objective: The resistance of Gram-negative bacteria to antibiotics is a global issue that leads to increased mortality and treatment costs. The aim of this study is to see how a newly formed carbapenem control team affected the prevalence of carbapenem-resistant Gram-negative rods and antibiotic consumption expenses in 2017 compared to the year before.Methods: The rate of carbapenem antibiotic usage in Intensive Care Units and Bone Marrow Transplantation services, as well as the findings of culture materials obtained from various body parts of the same patients, between January 1, 2016, and December 31, 2017 were assessed.Results: While there was an ordinary restriction on carbapenem consumption in 2016, carbapenem consumption has been more restricted in 2017. The carbapenem-resistant Gram-negative bacteria patterns of culture materials are examined and compared with Defined Daily Dose data of carbapenems. After the restriction, a significant decrease in the consumption of carbapenems was detected. The decline in carbapenem-resistant Gram-negative bacteria and decreasing antibiotic consumption were found to have a moderately positive correlation (r=0.641, p=0.02). A 60.9% decrease was observed in carbapenem costs after carbapenem restriction, on the other hand, an increase in other unrestricted antibiotics was apparent.Conclusion: Antimicrobial restriction policies can help minimize the rate of carbapenem-resistant Gram-negative rods, which is a serious problem in healthcare. We demonstrated that a decrease in carbapenem-resistant Gram-negative rods isolation rates can lead to a decrease in healthcare-associated infections. Although there is no decrease in the direct antibiotics cost, a drop in carbapenem-resistant may lower the expenses of drastic consequences of infections with carbapenem-resistant and its cost. we can conclude that the Antibiotic Control Policy should be modified based on this new information
    corecore