18 research outputs found

    Spectrophotometric behavior of polyvinylpyrrolidone in aqueous and nonaqueous media (I)

    No full text
    Electronic spectral behavior of polyvinylpyrrolidone solutions in various media has been determined by UV-VIS spectrophotometry. A theoretical approach has been developed to explain the experimentally observed concentration dependent spectral behavior of polyvinyl pyrrolidone in aqueous and nonaqueous solvents. Increase in the concentration of the polymer or the addition of guanidine salts caused bathochromic shift. A similar concentration effect has been observed in nonaqueous media in the absence of guanidine salts

    Ekmek mayası kültürlerinin üretim sırasında, depo ve koruyucu madde biriktirmelerinin metabolik temellerinin incelenmesi

    No full text
    TÜBİTAK KTÇAG31.07.1995Bu çalışmada, ülkemizde en önemli besin maddesi olan ekmeğin yapımında kullanılan "ekmek mayasının" fizyolojisi incelenmiştir. Bu çalışmanın temeli değişik büyüme koşullarında mayanın makromoleküler bileşimini belirlemek ve stres uygulamalarına tepkisini ölçmektir. Bu çalışmayı ikiye ayırabiliriz; kesiksiz-fermentasyon ve kesikli-beslemeli fermentasyon deneyleri. Kesiksiz-fermentörde, değişik seyrelme hızlarında hücrenin makromoleküler bileşimi belirlenmiş ve ayrıca sabit seyrelme hızında mayanın ısı şokuna tepkisi trehaloz ve protein bazında incelenmiştir. Artan seyrelme hızı ile beraber birikim karbonhidratlarının -trehaloz ve glikojen- azaldığı, RNA ve protein miktarlarının ise arttığı gözlenmiştir. ikinci grup deneyler ise, kesikli-fermentör stres deneylerinden oluşmuştur. Bu amaçla, 0.1 sa+1sa+{-1} seyrelme hızında, kesiksiz fermentörde, durağan-duruma ulaşan maya hücreleri stres uygulaması ile eş zamanlı kesikli-beslemeli fermentasyona geçirilmişlerdir. Bu deneylerde besin kıtlığı ve ısı şoku streslerinin hücre üzerine tek tek ve beraber etkisi incelenmiştir. Sadece besin kıtlığı uygulamalarında elde edilen sonuçlar, nitrojen ve fosfat kıtlığının ikili etkisinin en yüksek trehaloz birikimine neden olduğunu göstermiştir. Hem besin kıtlığı hem de ısı şokunun beraber uygulandığı durumlarda ise, trehaloz birikiminin daha fazla olduğu ve en yüksek birikime nitrojen-kıtlığı ve ısı-şoku ile nitrojen-fosfat kıtlıkları ve ısı şokunda ulaşıldığı gözlenmiştir

    Nivolumab for relapsed or refractory Hodgkin lymphoma: Real-life experience

    Get PDF
    Background: Reed-Sternberg cells of classical Hodgkin's lymphoma (cHL) are characterized by genetic alterations at the 9p24.1 locus, leading to over-expression of programmed death-ligand 1 and 2. In a phase 1b study, nivolumab, a PD-1-blocking antibody, produced a high response in patients with relapsed or refractory cHL, with an acceptable safety profile. Patients and methods: We present a retrospective analysis of 82 patients (median age: 30 years; range: 18-75) with relapsed/refractory HL treated with nivolumab in a named patient program from 24 centers throughout Turkey. The median follow-up was 7 months, and the patients had a median of 5 (2-11) previous lines of therapy. Fifty-seven (70%) and 63 (77%) had been treated by stem-cell transplantation and brentuximab vedotin, respectively. Results: Among 75 patients evaluated after 12 weeks of nivolumab treatment, the objective response rate was 64%, with 16 complete responses (CR; 22%); after 16 weeks, it was 60%, with 16 (26%) patients achieving CR. Twenty patients underwent subsequent transplantation. Among 11 patients receiving allogeneic stem-cell transplantation, 5 had CR at the time of transplantation and are currently alive with ongoing response. At the time of analysis, 41 patients remained on nivolumab treatment. Among the patients who discontinued nivolumab, the main reason was disease progression (n = 19). The safety profile was acceptable, with only four patients requiring cessation of nivolumab due to serious adverse events (autoimmune encephalitis, pulmonary adverse event, and two cases of graft-versus-host disease aggravation). The 6-month overall and progression-free survival rates were 91.2% (95% confidence interval: 0.83-0.96) and 77.3% (0.66-0.85), respectively. Ten patients died during the follow-up; one of these was judged to be treatment-related. Conclusions: Nivolumab represents a novel option for patients with cHL refractory to brentuximab vedotin, and may serve as a bridge to transplantation; however, it may be associated with increased toxicity

    Hekimlik Sanatı ve Öykü Alma ve Muayene

    No full text
    İyi bir Hekim ve Klinisyen olma, bilimsel olarak bilgeliğin, teknik ve intellektüel yeterliliğin ötesinde bir olaydır. Teknik yeterlilik ve tibbi bilgiler öğretilebilir ve öğrenilebilir. Fakat iyi bir hekim ve klinisyen olmak için, ayrıca insanlara ilgi duymak ve insanları seviyor olmak gerekir. Meslekdaşlarımızın, kanunların ve toplumun Hekim olarak bizlere yüklediği beklentiler, profesyonel mecburiyetler, daha öğrenciliğimizde başlayıp mesleki çalışma hayatımız boyunca devam edecektir. Günümüzde teknoloji çok ilerlemiş, sanayide ve başka sektörlerde de robotlar insanlar yerine kullanılmaya başlanmış, evlerimiz akıllı evler haline getirilmiş, bizlere evlerde işlerimizi yapabilecek veya bize arkadaşlık edebilecek, duyguları bile olan robotlar imal edilmeye başlanmıştır. Tıp alanında da tanı için kullanılan teknolojik yöntemler ve cerrahi branşlarda kullanılan robotlar (Robotik Cerrahi) bizlere çok yardımcı olmaktadır. Çok yakın bir gelecekte, bugün hayal bile edemediğimiz bir takım yöntemlerle, uzay filmlerindeki gibi belki hastayı bir alete yatırdığımızda, o hasta hakkında birçok bilgiyi, hastanın tüm tıbbi sorunlarını, hatta ruhsal durumunu, gerekli bazı laboratuvar sonuçlarını birkaç dakika içinde bize rapor edebilecek yöntemler bulunacaktır. Fakat o günler gelinceye kadar, biz hekimler hastanın derdini, varsa tıbbi sorununu anlayabilmek için, öyküsünü alacak, fizik muayenesini yapacak, hastanın olası tanılarını düşünüp ona göre hastadan gerekli tetkikleri isteyecek, tanı koyacak ve varsa bildiğimiz bir tedavisi bunu uygulayacak ve hastanın şifa bulmasını sağlayacağız ve hem kendimizi, hem de hastamızı ve varsa yakınlarını da mutlu edebileceğimiz günler yakın olabilir. Günümüz koşullarında ise, bu süreç içinde yapılması gerekenler, bu kitabın içerik konusunu oluşturmaktadır. Bu bağlamda özellikle ülkemiz koşullarında, doktorlarımızın çoğu, hasta yoğunluğunun yarattığı ağır yükle, zaman yetersizliğiyle, hastaların sağlıkla ilgili tıbbı öykülerini yeterli şekilde almaya ve hatta muayene etmeye vakit bulamamakta, “Şikayetin nedir ?” diye sorarak, bir sorunu atlamamak için hemen, gerekli ve belki de gereksiz çok çeşitli laboratuvar tetkikleri istemektedirler. Bu arada hastayla ilgili birçok önemli veriyi öğrenemediklerinden veya saptayamadıklarından, hastanın tanısı tam konamamakta ve sonuçta hastaya önerilen tedavi yetersiz olmakta, hastalar dertlerine başka doktorlarda çare aramak zorunda kaldığından, değişik hastanelerde doktordan doktora dolaşmaktadırlar. Bu da hastanelerde hasta sayılarının daha da artmasına katkıda bulunduğunda sağlık sisteminde çözümsüz bir kısır döngü oluşturmaktadır. Sonuçta bu döngü, hasta-doktor- sosyal güvenlik sistemi sarmalının her basamağında, büyük bir yük yaratmakta ve bu yükün bedelini, toplum olarak hep birlikte ödemekteyiz. Oysa hastaya ayrılacak yeterli zaman ile bu durumu önlemek mümkündür, zira öykü alma ve iyi bir muayene, hastanın tanısına giden en kısa yol olabilir ve gerekli tetkiklerle de tanı konduğunda hastaya gereken tedavi ile de hasta şifa bulabilir. Bu kitap, Tıp Fakültelerinde mezuniyet öncesi eğitimlerini tamamlama aşamasında olan geleceğin hekimlerine, hekim olmuş tüm meslektaşlarımıza yukarıda yazılmış gerçekleri tekrar hatırlatmak ve Hekimlik Sanatını öğretmekte katkılarımız olsun diye kaleme alınmış bir kitaptır. “Hekimlik bir sanat mıdır” diye düşünenler olabilir. Sanat denilince hepimizin aklına Müzik, Resim, Mimarlık, Dans, Fotoğrafçılık vb. gibi Güzel Sanatlar gelir. Oysa güzel sanatlar yanında, Plastik veya Endüstriyel sanatlar da denilen (diğer adıyla “Zanaat”) bir grup meslek insanların maddeye dayanan gereksinimlerini karşılamak için yapılan, günlük hayatımıza girmiş, deneyim, beceri ve ustalık gerektiren işler veya bazı meslekler olarak tarif edilirse de, hekimlik bu grup içinde tanımlanmamıştır. Oysa Hekimlik, yoğun bilgi, ustalık ve tecrübe gerektiren, bireylerin yaşam sürelerini ve kalitelerini etkileyen bir meslektir. Hekimlik mesleğinin objesi insandır ve hekimlik, görevi; hasta dediğimiz bireylerin beden veya ruh sağlığının bozulduğu durumlarda, sorunların kaynağını bulmak için uğraşı vermek ve nedeni bulunduğunda, bu sorunu ortadan kaldırmak, yani tedavi etmek olan bir meslektir. Bu işi başarmak kolay değildir, çünkü her birey birbirinden farklıdır ve bu gerçek “Hastalık yok hasta vardır” terimi olarak, tıp eğitimi sırasında her öğrenciye öğretilmektedir. Bir bilge kişinin dediği gibi de “Hekimlik zor bir zanaat” tır. Hekimlik, hastanın tanı, tedavi ve takip sürecinde, durmadan öğrenmeyi, bilgilenmeyi kendini yenilemeyi de gerektiren bir meslektir. Dolayısıyla bir sanat (veya zanaat) dalı olarak kabul edilmelidir. Bu mantık bağlamında da, bu kitabın adı ‘Hekimlik Sanatı’ olarak konmuştur. Kitap, tanı için gerekli öykü alınması ve muayene usulleri yanında, iyi hekimlik için uygulanması gereken bazı kuralları da içermektedir. Bu zor zanaatin doğru ve iyi uygulanmasında, bu kitabın tüm doktorlara ve doktor olacaklara yararlı olacağını umuyoruz. Yoğun günlük mesaileri içinde, kitabın yazılmasına katkıda bulunan tüm meslektaşlarıma, Yardımcı Editör Dr. Nursel Çalık Başaran’a, kapak tasarımı, mizanpaj, bazı şekillerin görsellerin yapılmasına katkıda bulunan Grafiker Miyase Yılmaz’a, Nilsu Asiltürk’e, kitap için Önsöz yazan HÜ Tıp Fakültesi Dekanı Dr. Bülent Altun ve İç Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Dr. Arzu Topeli İskit’e ve kitaptaki bazı resimler için gönüllü olan Özel Ankara Endomer çalışanlarına, resimlerinin çekilmesine izin vermiş hastalarımıza ve özel resim arşivlerini daha önce bizimle paylaşmış ABD’deki hocam Prof. Dr. C.P Lucas, rahmetli Prof. Dr. Semra Dündar’a ve bu kitap için paylaşan Prof. Dr. Aydan Usman, Prof. Dr. Mehmet Orhan, Prof. Dr. Kaynak Selekler, Doç. Dr. Gökhan Demirkan, Doç. Dr. Sibel Kocabeyoğlu, Doç. Dr. Sibel Doğan Günaydın ve diğer meslektaşlarımıza, kendim ve diğer yazarlar adına teşekkürlerimi sunarım
    corecore