90 research outputs found

    Sağlık personelinde kızamık, kızamıkçık, kabakulak ve suçiçeği seroprevalansının değerlendirilmesi

    Get PDF
    Amaç: Sağlık personeli, infeksiyon hastalıkları açısından toplum geneline göre artmış bir risk altındadır. Sağlık personelinin bağışıklanması, hem personelin korunmasını sağlayacak hem de sağlık hizmeti verilen ortamlarda ve toplumda hastalıkların yayılımını önleyecektir. Bu çalışmada, hastanemizin sağlık personelinde aşıyla önlenebilir hastalıklardan olan kızamık, kızamıkçık, kabakulak (KKK) ve suçiçeği antikorlarının belirlenerek etkin bir bağışıklama programı oluşturulması ve serolojik taramanın maliyet etkinliğinin değerlendirilmesi amaçlandı. Yöntemler: Bu çalışma 10 Mart 2014-10 Ocak 2015 tarihleri arasında Bülent Ecevit Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde yapıldı. Katılımcıların yaş, cinsiyet, meslek, bölüm, çalışma süreleri, çocukluklarının geçtiği yerleşim birimleri, hastalık geçirme öyküleri ve aşılanma durumları bir anket formuyla sorgulandı. Spesifik IgG antikorları “enzyme-linked immunosorbent assay” yöntemiyle araştırıldı. Bulgular: Çalışmaya toplam 384 gönüllü sağlık personeli dahil edilmiş olup katılanların %61.2’si kadın, %38.8’i erkek, yaş ortalaması 32.43±6.4 idi. Serolojik test sonuçları değerlendirildiğinde seropozitiflik düzeylerinin kızamık için %92.2, kızamıkçık için %98.2, kabakulak için %94 ve suçiçeği için %94.3 olduğu belirlendi. Sağlık personelinde hastalık geçirme öyküsünün duyarlılığı kabakulak ve kızamık için yüksek değerlerde bulunurken (sırasıyla %81.6 ve %80.5), kızamıkçık için %43.4 olduğu bulundu. Hastalığı geçirme öyküsü için pozitif prediktif değerler, kızamık, kızamıkçık, kabakulak ve suçiçeği için sırasıyla %95.6, %98.9, %97.5 ve %96.9 olarak saptandı. Maliyet etkinlik çalışması sonucunda, gerek KKK gerekse suçiçeği için serolojik tarama yapılarak aşılama uygulanması lehine sırasıyla 1432 TL ve 18 253 TL gibi bir maliyet farkı saptandı. Özellikle suçiçeği için aşılama öncesi öykü negatifliğinin veya seronegatifliğin gösterilmesinin maliyet etkin olduğu belirlendi. Sonuçlar: Özellikle riskli bölümlerde çalışan sağlık personelinin bağışıklık durumunun serolojik testlerle taranması ve duyarlı sağlık personelinin aşılanması gerektiği sonucuna varılmıştır

    Zonguldak Bölgesinde kömür madeni işçilerinde leptospiroz seroprevalansı

    Get PDF
    Amaç: Leptospiroz, dünya çapında en yaygın görülen zoonotik hastalıklardan birisidir. İnsanlara çoğunlukla fare dışkısı ve idrarıyla kontamine olan su ve toprakla temas sonucu mikroorganizmanın bütünlüğü bozulmuş deriden veya mukozadan vücuda girmesiyle bulaşır. Çiftçiler, çeltik işinde çalışanlar, kanalizasyon işçileri, maden işçileri, avcılar, askeri personel, gemiciler, çobanlar, süt sağıcıları, mezbaha işçileri, kasaplar, veteriner hekimler ve laboratuvar çalışanları leptospiroz açısından riskli meslek gruplarıdır. Bu çalışmada Zonguldak bölgesinde kömür madeni işçilerinde leptospiroz seroprevalansının belirlenmesi amaçlanmıştır. Yöntemler: Zonguldak ve Bartın illerindeki Türkiye Taşkömürü Kurumu’na bağlı 5 farklı kömür madeninde çalışan toplam 185 gönüllü maden işçisinden, 2013 Haziran-Temmuz aylarında kan örnekleri alınmıştır. Serum örnekleri -80°C’de saklanmıştır. Ayrıca maden işçilerinin yaş, yerleşim bölgesi, madende çalışma süresi, başka mesleklerle uğraşma, madende fare ve/veya fare pisliği görme, madende farelerin eşya ve/veya yiyecek içecekle temasını tespit etme ve madende el hijyeni gibi demografik ve epidemiyolojik verileri için anket yapılmıştır. Leptospiroz seroepidemiyolojik çalışmalarında referans test yöntemi olarak kullanılan mikroskopik aglütinasyon testi (MAT) Ankara Etlik Veteriner Kontrol Merkez Araştırma Enstitüsü Spiroket Hastalıkları Teşhis Laboratuvarı’nda Haziran 2014’te yapılmıştır. MAT ile 8 ayrı serotip için (Leptospira grippotyphosa Moskva V, L. australis Bratislava Jez Bratislava, L. canicola Hund Utrech IV, L. hardjo Hardjoprajitno, L. pomona Pomona, L. icterohaemorrÖzgün hagiae Ictero 1, L. hebdomadis Hebdomadis ve L. patoc Patoc 1) anti-Leptospira antikor düzeyleri araştırılmıştır. Bulgular: Tamamı erkek olan işçilerin yaş ortalamaları 36±6 yıl idi. Madende yeraltında çalışma süresi ortalama 11±6 yıl, yeraltında haftalık çalışma süresi ortalama 44±6 saat olarak saptandı. İşçilerin %18.9’u köyde, %50.3’ü ilçede, %30.8’i il merkezinde ikamet etmekteydi. İşçilerin %7.0’si çiftçilik, %2.7’si avcılık, %0.5’i gemicilik ve %0.5’i besicilik de yapmaktaydı. İşçilerin %82.7’si maden içerisinde her gün fare gördüklerini, %35.7’si madende fare pisliği gördüklerini ifade ettiler. İşçilerin %68.1’i madende kullandıkları giyeceklerde ve yiyecek-içecek kaplarında fare yeniği gördüklerini belirtiler. İşçilerin %91.9’u madene götürdükleri yiyecekleri yemek vaktine kadar poşet/kese kâğıdı içerisinde sakladıklarını bildirdiler. Madende işçilerin %76.2’sinin el temizliği yaptığı, bunların da %94.3’ünün sadece suyla el temizliği yaptığı saptandı. Leptospiroz açısından riskli bir ortam tanımlanmasına rağmen maden işçilerinin hiçbirinin serum örneğinde MAT ile seropozitiflik saptanmadı. Sonuçlar: Madenciler tarafından leptospiroz bulaşması açısından riskli bir ortam ve davranış modelleri tanımlanmakla birlikte, Zonguldak bölgesinde kömür madencilerinden toplanan 185 serum örneklerinde leptospiroz seropozitifliği saptanmadı

    In a real-life setting, direct-acting antivirals to people who inject drugs with chronic hepatitis c in Turkey

    Get PDF
    Background: People who inject drugs (PWID) should be treated in order to eliminate hepatitis C virus in the world. The aim of this study was to compare direct-acting antivirals treatment of hepatitis C virus for PWID and non-PWID in a real-life setting. Methods: We performed a prospective, non-randomized, observational multicenter cohort study in 37 centers. All patients treated with direct-acting antivirals between April 1, 2017, and February 28, 2019, were included. In total, 2713 patients were included in the study among which 250 were PWID and 2463 were non-PWID. Besides patient characteristics, treatment response, follow-up, and side effects of treatment were also analyzed. Results: Genotype 1a and 3 were more prevalent in PWID-infected patients (20.4% vs 9.9% and 46.8% vs 5.3%). The number of naïve patients was higher in PWID (90.7% vs 60.0%), while the number of patients with cirrhosis was higher in non-PWID (14.1% vs 3.7%). The loss of follow-up was higher in PWID (29.6% vs 13.6%). There was no difference in the sustained virologic response at 12 weeks after treatment (98.3% vs 98.4%), but the end of treatment response was lower in PWID (96.2% vs 99.0%). In addition, the rate of treatment completion was lower in PWID (74% vs 94.4%). Conclusion: Direct-acting antivirals were safe and effective in PWID. Primary measures should be taken to prevent the loss of follow-up and poor adherence in PWID patients in order to achieve World Health Organization’s objective of eliminating viral hepatitis

    Hantavirus infections

    No full text
    Hantaviruslar, Bunyaviridae ailesinin Hantavirus cinsinde yer alan, kemirici (rodent) veya böcekçil (insektivor) kaynaklı, zarflı bir RNA virusu grubudur. Her hantavirus tipi o tipe özgü bir kemirici türü tarafından taşınır. Günümüze kadar 45 civarında hantavirus tipi saptanmış ve en az 20 tanesi insanlarda infeksiyon etkeni olarak gösterilmiştir. Hantaviruslar kemiricilerde çoğunlukla asemptomatik fakat kronik bir infeksiyona neden olur. Kemiriciler idrar ve dışkılarıyla aylarca çevreye virus saçarlar. Amerika kıtasında bulunan hantavirus tipleri (Sin Nombre virusu, Andes virusu, Laguna Negra virusu, New York virusu vb.) hantavirus pulmoner sendromuna (HPS) neden olur ve oluşan infeksiyonun fatalitesi oldukça yüksektir (%30 civarında). Avrupa ve Asya’da bulunan hantavirus tipleri (Hantaan virusu [HTNV], Seoul virusu [SEOV], Dobrova virusu [DOBV], Puumala virusu [PUUV] vb.) ise renal sendromla seyreden kanamalı ateşe (RSKA) yol açarlar. Asya’da HTNV ve SEOV, Avrupa’da ise PUUV ve DOBV başlıca RSKA etkenleridir. HTNV ve DOBV ile oluşan infeksiyon daha ağır seyirlidir ve fatalite hızı %5-10 arasındadır, PUUV ile oluşan infeksiyon ise daha hafif seyirlidir ve fatalite hızı %0.1 civarındadır. Ribavirin, Çin ve Kore’de yapılan birkaç çalışmada RSKA tedavisinde etkili bulunmuştur; ancak Amerika’da HPS tedavisinde etkisiz bulunmuştur. Korunmada en etkili yol aşılama olarak görünmektedir ve etkin ve güvenilir bir aşı için çalışmalar halen sürmektedir. Türkiye’de insanlarda klinik ve serolojik olarak doğrulanan ilk hantavirus salgını 2009 Şubat'ında Zonguldak-Bartın Bölgesinde saptanmıştır. Bölgedeki kemiricilerden alınan doku örneklerinden polimeraz zincir reaksiyonu ve hücre kültürüyle PUUV ve DOBV izole edilmiştir. Ülkemizde bulunan kemirici ve böcekçil türleri göz önüne alınarak; PUUV ve DOBV’ye ek olarak hantavirus tiplerinden Saaremaa virusu, SEOV, Tula virusu ve Seewis virusunun da Türkiye’de bulunabileceği öngörülebilir.Hantaviruses belonging to the Bunyaviridae family, and the genus Hantavirus, are a group of rodent- or insectivore-borne RNA viruses. Each Hantavirus type is carried by a specific rodent host species. Up to now, approximately 45 hantavirus types have been isolated and at least 20 have been identified as infectious agents in humans. Hantaviruses mostly cause asymptomatic but chronic infections in rodents. Rodents spread the viruses on the surfaces in the environment with their urine and feces during several months. Hantavirus types which exist in the Americas (Sin Nombre virus, Andes virus, Laguna Negra virus, New York virus etc.) cause Hantavirus pulmonary syndrome (HPS) and the fatality rate of the disease is quite high (around 30%). Hantavirus types which exist in Europe and Asia (Hantaan virus [HTNV], Seoul virus [SEOV], Dobrova virus [DOBV], Puumala virus [PUUV]) cause hemorrhagic fever with renal syndrome (HFRS). HTNV and SEOV in Asia, and PUUV and DOBV in Europe are the major agents of HFRS. Infection caused by HTNV or DOBV is a more serious disease with a fatality rate around 5-10%, while infection caused by PUUV is a mild disease with a fatality rate around 0.1%. Ribavirin was found to be effective in the treatment of HFRS in a few studies conducted in China and Korea. However, it was found to be ineffective in the treatment of HPS in America. The most effective method for prevention seems to be vaccination and studies are still ongoing for a safe and effective vaccine. The first human hantavirus outbreak in Turkey confirmed clinically and serologically was detected in the Zonguldak-Bartın region in February 2009. PUUV and DOBV were isolated from tissue samples of rodents captured in the outbreak region by using polymerase chain reaction and viral cell culture. Considering the current rodent and insectivore species in the country, in addition to PUUV and DOBV, the presence of Saaremaa virus, SEOV, Tula virus and Seewis virus may be anticipated in Turkey

    Türkiye’de hantavirüs infeksiyonları

    No full text
    Hantavirüsler Bunyaviridea ailesinde Hantavirus genusunda yer alan, kemirici kaynaklı bir grup zarflı RNA virüsleridir. Hantavirüsler insanlarda "böbrek yetmezliği ile seyreden kanamalı ateş" ve "Hantavirus kalp-akciğer sendromu" olmak üzere iki tür hastalık tablosuna yol açar. Hastalığın tipi ve şiddeti Hantavirus tipi ile yakından ilişkilidir: Amerika Birleşik Devletleri'nde bulunan Hantavirus tipleri "kalp-akciğer sendromuna" yol açarken Avrupa ve Asya'da bulunan Hantavirüs tipleri, "böbrek yetmezliği ile seyreden kanamalı ateşe" neden olur. Hantavirüsler bazı kemirici (rodent) ve böcekçil (insectivore) türleri tarafından taşınır. Ülkemiz 66 kemirici ve 16 böcekçil türü ile büyük bir biyolojik çeşitliliğe sahiptir. Dünyada Hantavirüsleri taşıdığı bilinen kemirici ve böcekçil türlerinden; Myodes glareolus, Microtus arvalis, Apodemus flavicollis, Apodemus agrarius, Rattus norvegicus ve Sorex araneus aynı zamanda ülkemizde de mevcuttur. Ülkemizde var olan kemirici ve böcekçil türleri temel alınarak Hantavirüs türlerinden; Puumala, Tula, Hantaan, Seoul Dobrova, Saaremaa ve Seewis'in Türkiye'de bulunabileceği spekülatif olarak öngörülebilir. Buna rağmen günümüze kadar yurdumuzda sadece bir kemirici türünün (Microtus vole) Hantavirüs (Puumala türü) için seropozitif olduğu bir rodent çalışmasında gösterilmiştir. İnsanlarda Hantavirüs infeksiyonu Türkiye'nin bazı komşularını da içeren dünya üzerindeki geniş bir coğrafik alanda bildirilmektedir. Türkiye'de bazı insanların serumlarında Hantavirüse karşı oluşan IgG tipi antikorların varlığı 7 997 ve 2004 yıllarında yapılan iki çalışmada saptanmakla birlikte, ülkemizde akut Hantavirüs infeksiyonu ve Hantavirüs salgını ilk defa 2009 yılı Şubat ayında bildirilmiştir. Bu salgın ülkemizin kuzey batısında yer alan Zonguldak ve Bartın illerinde ortaya çıkmıştır. Bu derlemede Türkiye'deki insanlarda ve kemirici popülasyonlarında yapılan Hantavirüs çalışmaları özetlenmiştir.Hantaviruses are a group of rodent-borne enveloped RNA viruses belonging to the genus Hantavirus, family Bunyaviridae. Hantaviruses cause two type of disease in people: hemorrhagic fever with renal syndrome (HFRS) and Hantavirus cardiopulmonary syndrome (HCPS). Type and severity of the disease are closely related with virus type: Hantavirus species in America cause HCPS while the species in Europe and Asia cause HFRS. Hantaviruses are carried by some species of rodents and insectivores. Turkey has a great biological diversity with 66 species of rodents and 78 species of insectivores. Among the rodent species and insectivore species in the world that are known to carry Hantaviruses, Myodes glareolus, Microtus arvalis, Apodemus flavicollis, Apodemus agrarius, Rattus norvegicus and Sorex araneus are also present in Turkey. Depending on the current rodent and insectivore species in the country, presence of the following Hantavirus species; Puumala, Tula, Hantaan, Seoul Dobrova, Saaremaa and Seewis may be speculatively anticipated in Turkey. However, to date, only one rodent species in Turkey (Microtus vole) has been shown to be seropositive for Hantavirus (type Puumala) in a rodent study. Hantavirus infections in humans have been reported in a wide geographic area including some of the neighbors of Turkey in the world. However, presence of IgC type antibodies against Hantavirus in serum samples of some individuals in Turkey has been detected in two studies performed in 1997 and 2004; acute Hantavirus infection and Hantavirus outbreak in humans have been first reported in Turkey in February 2009. That Hantavirus outbreak emerged in two provinces (Zonguldak and Bartin) which located at north-western part of the county. In this review, the studies on Hantaviruses in humans and in rodent populations in Turkey are summarized

    Hantavirus Infections in Turkey

    No full text
    Hantaviruses are a group of rodent-borne enveloped RNA viruses belonging to the genus Hantavirus, family Bunyaviridae. Hantaviruses cause two type of disease in people: hemorrhagic fever with renal syndrome (HFRS) and Hantavirus cardiopulmonary syndrome (HCPS). Type and severity of the disease are closely related with virus type: Hantavirus species in America cause HCPS while the species in Europe and Asia cause HFRS. Hantaviruses are carried by some species of rodents and insectivores. Turkey has a great biological diversity with 66 species of rodents and 18 species of insectivores. Among the rodent species and insectivore species in the world that are known to carry Hantaviruses, Myodes glareolus, Microtus arvalis, Apodemus flavicollis, Apodemus agrarius, Rattus norvegicus and Sorex araneus are also present in Turkey. Depending on the current rodent and insectivore species in the country, presence of the following Hantavirus species; Puumala, Tula, Hantaan, Seoul Dobrova, Saaremaa and Seewis may be speculatively anticipated in Turkey. However, to date, only one rodent species in Turkey (Microtus vole) has been shown to be seropositive for Hantavirus (type Puumala) in a rodent study. Hantavirus infections in humans have been reported in a wide geographic area including some of the neighbors of Turkey in the world. However, presence of IgG type antibodies against Hantavirus in serum samples of some individuals in Turkey has been detected in two studies performed in 1997 and 2004; acute Hantavirus infection and Hantavirus outbreak in humans have been first reported in Turkey in February 2009. That Hantavirus outbreak emerged in two provinces (Zonguldak and Bartin) which located at north-western part of the county. In this review, the studies on Hantaviruses in humans and in rodent populations in Turkey are summarized

    Erken Cumhuriyet Dönemi Türk Resminde Ulusal Kimlik AnlayışıI ve Bedriİ Rahmi Eyüpoğlu

    No full text
    National identity is one of the most frequently discussed topics in social and political as well as artistic and cultural sense. In the first years of the republican period culture and arts policy of goverment was based on providing a contemporary and national identity to Turkish art, performing national arts thoughts with art education programs and improving the public through art. Moving from this understanding the national consciousness was tried to be strengthened with activation of State Painting and Sculpture Museum, establishment of Gazi Educational Institute, Village Institutes and Public Houses and homeland traves. With the Yeniler Group, which emerged in the 1940s when identity discussions were intense, a new perspective was brought on nationality and Anatolian steppe and Anatolian were painted in socialist realistic style. Then with the Onlar group, which created by the students of Bedri Rahmi Eyüboğlu, national and universal understanding of art based on traditional handicrafts were adopted. It is possible to say that Bedri Rahmi Eyüboğlu is one of the key names in the national identity in the history of contemporary Turkish painting, which reinterprets Anatolian motifs of handicrafts with western painting technique. In this study, it is aimed to reveal the historical process for the search for national identity intensifying with the foundation of the Republic and the contribution of Bedri Rahmi Eyuboglu to this process

    Military tuberculosis and tuberculous meningitis occuring following cuboidal osteomyelitis due to tuberculosis: Case report

    No full text
    Tüberküloz (tbc) dünyada en yaygın infeksiyonlardan biridir. Akciğer dışı organ ve doku tüberkülozlarına ekstrapulmoner tbc adı verilir. Ekstrapulmoner tutulum tüm tbc olgularının yaklaşık % 20'sinde görülmektedir. Bu yazıda, küboid kemikteki tüberküloza sekonder olarak tbc meninjit ve miliyer tbc gelişen 25 yaşında bir erkek olgu sunulmuştur. Literatürde tüberküloza bağlı meninjit.ve kraniyal kemik osteomyeliti birlikteliği bildirilmiştir, ancak ekstrakraniyal kemik ostemyeliti ve tbc meninjit ile miliyer tbc birlikteliğine rastlanmamıştır. Bu olgu; aynı anda tüberküloza bağlı birden çok organ tutulumu görülmesi nedeniyle yayınlanmaya değer bulunmuştur.Tuberculosis is one of the most common infectious diseases in the world. Tuberculosis that involves organs and tissues other than lungs is named as extrapulmoner tuberculosis. Extrapulmonary involvement is seen in about 20% of all tuberculosis cases. In this report, a 25-year-old male with miliary tbc and tbc meningitis occuring following cuboidal osteomyelitis due to tuberculosis is presented. In the literature some cases are presented with tbc meningitis and cranial osteomyelitis that occur together, but there has been no case with concurrent extracranial tbc osteomyelitis and tbc meningitis. This case is presented because of tuberculous multiorgan involvement

    Nosocomial meningitis with dual agents and treatment with intraventricular gentamicin

    No full text
    Nozokomiyal santral sinir sistemi enfeksiyonları, tüm nozokomiyal enfeksiyonların %0.4'ünden sorumludur. Nozokomiyal menenjit etkenleri toplum kökenli menenjit etkenlerinden farklı olup, morbidite ve mortalite oranları oldukça yüksektir. Prognozu etkileyen en önemli faktör ise etkene yönelik doğru antibakteriyel tedavi seçimidir. Bu raporda, lomber disk hernisi operasyonu sonrasında, Klebsiella pneumoniae ve Acinetobacter spp.'nin birlikte etken olduğu nozokomiyal menenjit gelişen 64 yaşında bir kadın hasta sunulmaktadır. Olgunun üç kez nöroşirürjik operasyon geçirmesi ve uzun süreli (29 gün) eksternal ventriküler drenaj (EVD) kateteri olması, risk faktörleri olarak değerlendirilmiştir. Olguya, postoperatif beşinci günde klinik ve laboratuvar bulgularına dayanılarak nozokomiyal menenjit tanısı konulmuş ve ampirik olarak meropenem (3 x 2 g, IV) ve vankomisin (2 x 1 g, IV) tedavisi verilmiştir. Aynı gün alınan beyin omurilik sıvısı (BOS) ve kan kültürlerinde, genişlemiş spektrumlu beta-laktamaz (GSBL) üreten K. pneumoniae (amikasin, imipenem, meropenem, sefoksitin, siprofloksasin, piperasilin-tazobaktam ve trimetoprim/sülfametoksazole duyarlı) üremiştir. Meropenem tedavisinin sekizinci gününde hastanın kliniğinde bir değişiklik olmamış; BOS incelemesinde yüksek lökosit (1300/mm3) ve gram-negatif basil varlığı saptanmış, BOS kültüründe de GSBL pozitif K. pneumoniae (antibiyotik duyarlılığı bir önceki suş ile aynı) üremesi devam etmiştir. Buruın üzerine tedaviye siprofloksasin (3 x 400 mg, IV) eklenmiş ve EVD kateteri değiştirilmiştir. Meropenem tedavisinin on üçüncü, siprofloksasin tedavisinin beşinci gününde, BOS ve kan kültüründe GSBL pozitif K. pneumoniae (antibiyotik duyarlılığı bir önceki suş ile aynı) ve Acinetobacter spp. (gentamisin, tobramisin, netilmisin, siprofloksasin, levofloksasin ve sefepime duyarlı) üremesi nedeniyle tedaviye intraventriküler gentamisin (15 mg/gün) ve IV gentamisin (3 x 120 mg) eklenmiştir. Olgu üç haftalık intraventriküler antibiyotik tedavisi sonunda primer hastalığının sekelleri dışında yeni bir sekel gelişmeksizin iyileşmiştir. Bu olgu, GSBL pozitif K. pneumoniae ve Acinetobacter spp.'nin birlikte etken olduğu, yerli ve yabancı literatür taramalarında ulaşabildiğimiz kadarıyla ilk nozokomiyal menenjit olgusu olması nedeniyle sunulmuştur.Nosocomial central nervous system infections constitute 0.4% of all nosocomial infections. The responsible pathogens of nosocomial meningitis are quite different from community-acquired meningitis with high rates of morbidity and mortality. The most important prognostic factor is the appropriate choice of pathogen-specific antibacterial therapy. In this report, a 64 years old woman with nosocomial meningitis caused by Klebsiella pneumoniae and Acinetobacter spp. after lumbar disc hernia operation, has been presented. The risk factors were detected as recent history of neurosurgical operation for three times and long term (29 days) use of external ventricular drainaige (EVD) catheter. Empirical meropenem (3 x 2 g, IV) and vancomycin (2x1 g, IV) therapy was initiated upon the diagnosis of nosocomial meningitis based on the clinical and laboratory findings on the postoperative fifth day. Extended-spectrum beta-lactamase (ESBL) producing K. pneumoniae (susceptible to amikacin, imipenem, meropenem, cefoxitine, ciprofloxacin, piperasillin-tazobactam and trimethoprim/sulfamethoxazole) was recovered from cerebrospinal fluid (CSF) and blood samples obtained on the same day. There was no change in the status of the patient on the eighth day of meropenem therapy, with high leukocyte number (1300/mm3) and presence of gram-negative bacilli in CSF, and ESBL positive K. pneumoniae (antibiotic susceptibility pattern same with the previous isolate) growth in CSF culture. Thereupon intravenous ciprofloxacin (3 x 400 mg) was added to the therapy and her EVD has been changed. However, ESBL positive K. pneumoniae (antibiotic susceptibility pattern same with the previous isolate) together with Acinetobacter spp. (susceptible to gentamycin, tobramycin, netilmicin, ciprofloxacin, levofloxacin and cefepime) were isolated from CSF and blood cultures obtained on the 13th day of meropenem and fifth day of ciprofloxacin therapy. Therefore intraventricular and intravenous gentamicin (15 mg/days and 3 x 120 mg, respectively) were added to the therapy. The patient recovered at the end of three weeks treatment without any additional sequela other than her primary illness. This case was the first case of nosocomial meningitis due to ESBL positive K. pneumoniae together with Acinetobacter spp. in the available literature

    HİDROSEL KESESİNDE TAŞ : OLGU SUNUMU

    No full text
    Hidrosel kesesi içinde kalkül oluşumu nadir rastlanan bir komplikasyondur
    corecore