334 research outputs found
Estimating Financial Trends by Spline Fitting via Fisher Algoritm
Trends have a crucial role in finance such as setting investment strategies and technical analysis. Determining trend changes in an optimal way is the main aim of this study. The model of this study improves the optimality by spline fitting to the equations to reduce the error terms. The results show that spline fitting is more efficient compared to line fitting by % and Fisher Method by %. This method may be used to determine regime switches as well
Boksta ayakta dansın müsabaka sonucuna etkisi
06.03.2018 tarihli ve 30352 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Yükseköğretim Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile 18.06.2018 tarihli “Lisansüstü Tezlerin Elektronik Ortamda Toplanması, Düzenlenmesi ve Erişime Açılmasına İlişkin Yönerge” gereğince tam metin erişime açılmıştır.Bu çalışmada boksörlerin ayak danslarının müsabaka sırasında vurduklarıyla aldıkları yumruk sayılarının etkinlikleri ortaya konuldu. Çalışmanın kapsamı 2006 yılı faaliyet programı içinde yer alan Atatürk Kupası Minikler Ferdi Boks Şampiyonası 20-25 Haziran 2006 tarihleri arasında Sakarya da gerçekleşmiştir. Müsabakalarda, 20.06.1993 ve bu tarihten sonra doğanlar ile 1994-1995 doğumlu sporcularda 11-13 yaş grubunda, 20.06.1991 ve bu tarihten sonra doğanlar ile 20.06.1993 tarihinden önce doğan sporcular 13-15 yaş grubunda yarışmalara katılan sporcularla sınırlandırılmıştır. Maçlar: 11-13 YAŞ GRUBU; 31-32,5-34-35,5-37-38,5-40-41,5-43-44,5-46-48-50-52-54-56-59-62 ve 65 Kg. larda 1’er dakikadan 3 raut, 13-15 YAŞ GRUBU; 38,5-40-41,5-43-44,5-46-48-50-52-54- 56-59-62-65-68 ve 72 Kg. larda 1,5 dakikadan 3 raunt üzerinden gerçekleşmiştir.(www.turkboks.gov.tr,2006). Boks müsabakaları önce kayıt altına alınmış daha sonrada videodan izlenerek veri toplanmıştır. Böylece boksörlerin aldıkları ve vurdukları yumruklar üzerinden sonuca ulaşılmaya çalışıldı. Çalışmamıza 115 boksör dahil edilmiş, bu boksörlerden ayakta dans edenlerin 102 sporcu, ayakta dans etmeyenlerden ise 13 sporcu müsabakalarını galibiyetle bitirmiştir. Elde edilen veriler spss ortamına aktarılarak yüzde dağılımları, çapraz tablo ve ki-karelerine bakarak yorumlanmıştır. Tablo III ün ki-kare değeri incelendiğinde 0,00 anlamlıkta olduğu bulunmuştur Sonuç olarak boksörlerin ayak danslarının etkili yumruk almasına ve aldıkları yumrukların etkisiz ve az oldukları tespit edilmiştir. Böylece sporcuları antrenman esnasında teknik eğitimine bağlı olarak ayak dansı çalışmalarına çok önem verilmesi gereği ortaya konmuştur.In that survey , we tried to figure out the effect of the punches to the results between hte boxers who are dancing or foot or not. This survey involves the activities happened in Ataturk Cup Juniors Box Championship of Turkey held in 20-25 July 2006. In the games boxers were selected among them who were born after 20.06.1991 and before 20.06.1993 and they were classified as the group of 13-15 years old. The other group were selected among them who were born after 20.06.1993 and 1994-1995 and these were categorised as the group of 11-13 years old. Games; THE GROUP OF THE 11-13 YEARS OLD; 31-32,5-34-35,5-37-38,5-40-41,5-43-44,5-46-48- 50-52-54-56-59-62 and 65 kg. 3 raunds per one minute, THE GROUP OF 13-15 YEARS OLD; 38,5- 40-41,5-43-44,5-46-48-50-52-54-56-59-62-65-68 and 72 kg. 3 raunds per one and half minute. Firs of half, the games were recorded then informations were gathered by watching them again. By that way, the result are obtained by counting the punches of the boxers which they get and hit to the other side. In our survey 115 boxers are included and among these boxers 102 dancing boxers won the game and only 13 boxers of the other group who were not dancing won the game. Then, these datas were interpreted by transfering them into SPSS with their distribution of percentages, multiple tables and chi-scuares. When chi-scuare of table 3 was examined, it has been significant to 0,00. Consequently, boxers dancing on foot during the game prevents them from getting effective punches. Meanwhile according to our survey, if they get punches while dancing on foot, they are weaker and less effective compered with the others. Thus , during the trainings of the boxers, trainers should be dependet on technical basis and arrange the exercises related to these facts
Relationship between need for closure self type and identity styles in emerging adulthoodBeliren yetişkinlikte tamamlama ihtiyacı, benlik biçimleri ve kimlik stillerini arasındaki ilişkiler
Objective: Berzonsky proposed an identity formation model which involves social-cognitive processes. According to this model, each identity styles involve different social-cognitive processes. In this model, three identity styles were defined: informational, normative, and diffuse–avoidant. Need for closure describe an individual’s desire for a firm answer to a question and an aversion toward ambiguity. Some people have high level of need for closure. Kağıtcıbası’s model suggests that self divided autonomy; relatedness; autonomous-related self in Turkish cultural contexts. The aim of this study is to examine whether need for closure and autonomy; relatedness; autonomous-related self predict identity styles during emerging adulthood.Method: The research group consisted of 263 (70.7% female, 29,3% male) university students. To collect data the autonomy; relatedness; autonomous-related scale, Need for Closure Scale and Identity Style Inventory were used. A stepwiswe regression model was used in order to investigate relations among need for closure, autonomy; relatedness; autonomous-related self type and identity styles.Results: The results of this study indicated that self type and need for closure significantly predict identity styles.Conclusion: The results of this study indicated that autonomy; relatedness; autonomous-related self type predict informational, normative identity styles but autonomy; relatedness; autonomous-related self type and need for closure do not significantly predict diffuse–avoidant identity styles. ÖzetAmaç: Berzonsky kimlik gelişiminde sosyal ve bilişsel süreçleri dikkate alan bir model önermiştir. Bu modele göre bireylerin kimlikleri bilgi yönelimi, norm yönelimi ve kaçınma yönelimi olmak üzere üçe ayrılmaktadır. Tamamlanma ihtiyacı bireylerin yeni ve var olan bilgilerine aykırı bilgilerle karşılaşmaktan hoşlanmamaları ve bu durumda kendilerini yeni bilgiye kapatmaları olarak tanımlanmaktadır. Kağıtçıbaşı’nın modeli Türk kültüründe benliği özerk ilişkisel ve özerk ilişkisel olarak benliği üçe ayırmaktadır Bu araştırmanın temel amacı tamamlanma ihtiyacı ve özerk, ilişsel ve özerk-ilişkisel benlik türlerinin kimlik stilleri yordayıp yordamadığını beliren yetişkinlik dönemimde incelemektir.Yöntem: Araştırma grubu 263 (%70.7kadın, %29,3 erkek) üniversite öğrencisinden oluşmaktadır. Çalışmada verilerin toplanmasında Kağıtçıbaşı’nın özerk, ilişkisel, özerk-ilişkisellik ölçeği, Tamamlanma İhtiyacı Ölçeği ve Kimlik Stilleri Envanteri Kullanılmıştır. Tamamlanma ihtiyacı, özerk, ilişsel ve özerk-ilişkisel benlik türlerinin kimlik stilleri yordayıp yordamadığını beliren yetişkinlik dönemimde incelemek için adımsal regresyon analizi kullanılmıştır. Bulgular: Araştırma sonuçları benlik türleri ve tamamlanma ihtiyacının bireylerin kimlik stillerini anlamlı olarak yordadığını göstermiştir.Sonuç: Araştırma sonuçları Tamamlanma ihtiyacı, özerk, ilişsel ve özerk-ilişkisel benlik türlerinin bilgi yönelimi, norm yönelimi kimlik stillerini anlamlı olarak yordadığını ama kaçınma yönelimli kimlik stilini yordamadığını göstermiştir
Relationships between vertical and horizontal individualism/collectivism self construal’s and autonomous, relatedness, autonomous-related self at university studentÜniversite öğrencilerinde benlik kurguları, yatay ve dikey bireycilik/toplulukçuluk ile ilişkisel, özerk, özerk-ilişkisel benlik arasındaki ilişkiler
Most of the relevant research and conceptualization has occurred within individualism-collectivism. Kagitcibasi suggests that self can be defined as autonomous, relatedness, and autonomous-related self in Turkish cultural contexts. Triandis make the distinction between vertical and horizontal individualism/collectivism. Vertical collectivism includes perceiving the self as a part of a collective and accepting inequality. Horizontal collectivism includes perceiving the self as a part of the collective, but seeing all members of the collective as the same; thus equality is stressed. Vertical individualism includes the conception of an autonomous individual and acceptance of inequality. Horizontal individualism includes the conception of an autonomous individual and emphasis on equality. In light of the literature the aim of this study is to examine whether vertical and horizontal individualism/collectivism and self construal’s predict autonomous, relatedness, and autonomous-related self at university student. The research group consisted of 236 (66.7% female, 33.3% male) university students. To collect data the autonomous, relatedness, and autonomous-related, self construal and vertical and horizontal individualism/collectivism scales were used. To analyze the data Pearson Correlation and a structural equation model were used. Overall, we found that vertical and horizontal individualism/collectivism a significantly predict autonomous, relatedness, and autonomous-related self. Specifically, vertical individualism significantly predicted autonomous-related self. Individuals, who have autonomous-related self, feel equal in status with others in groups. Extended English abstract is in the end of PDF (TURKISH) file. ÖzetLiteratürde Bireycilik ve toplulukçuluk üzerine çok sayıda araştırma ve kavramsallaştırma oluşmuştur. Kağıtçıbaşı Türk toplumuna ve sanayileşen toplumlara özgü yeni bir model öne sürmüştür. Türk kültüründe benliği özerk, ilişkisel ve özerk ilişkisel olarak tanımlamayı önermektedir. Tridianis Yatay ve dikey bireycilik /toplulukçuluk ayrımı yapmıştır. Dikey toplulukçulukta benlik, bir topluluğun parçası olarak algılanır bu toplulukta eşitsizlik kabul edilir. Yatay toplulukçulukta benlik, bir topluluğun parçası olarak algılanır ancak topluluğun tüm üyeleri aynı ve eşit olarak görülür. Dikey bireycilik özerk birey ve eşitsizliğin kabul edilmesi anlayışından oluşur. Yatay bireycilik özerk birey ve eşitliğe vurgu anlayışından oluşur. Literatürden hareketle bu araştırmanın amacı Üniversite öğrencilerinde Yatay ve dikey bireycilik/toplulukçuğun ve benlik kurgularının, özerk, ilişkisel, özerk-ilişkisel benliği yordayıp yordamadığını araştırmaktır. Araştırma grubu 236 üniversite öğrencisinden oluşmaktadır(%66.7 kadın, %33.3erkek). Verileri toplamak için özerklik, ilişkisellik, özerk-ilişkisellik, benlik kurgusu ve Yatay ve dikey bireycilik/toplulukçuluk ölçekleri kullanılmıştır. Verilerin analizinde Pearson Korelasyon katsayısı ve Yapısal eşitlik modeli kullanılmıştır. Analiz sonuçları, özerklik, ilişkisellik, özerk-ilişkisellik, benlik kurgusu ve Yatay ve dikey bireycilik/toplulukçuluk, full model oluşturmak için veriler ile uyumlu olduğunu göstermiştir. Genel olarak Yatay ve dikey bireycilik/toplulukçuluk benlik kurgusu, özerklik, ilişkisellik, özerk ilişkiselliği yordamıştır. Özellikle yatay bireycilik özerk ilişkisel benliği anlamlı olarak yordamıştır. Bu bulgu özerk-ilişkisel benlik kurgusuna sahip olanların kendilerini ait hissettikleri gruptaki tüm bireyleri ile aynı ve eşit olarak gördüklerine işaret etmektedir
The relationship between energy consumption in the transportation sector, economic growth, and environmental quality
Ülkeler ekonomik büyüme ve kalkınma hedefleri doğrultusunda ekonominin yapı taşı olan tüketimi karşılayabilmek için yoğun sanayi ve üretim tesisleri kurmuşlardır. Üretim ile tüketim arasındaki en önemli bağlantı ulaştırma sektörü olarak karşımıza çıkmaktadır. Ulaştırma sektöründeki enerji tüketimi dünya üzerinde yer alan fosil yakıtların %50 sini, toplam enerji kaynaklarının ise üçte birini kullanmaktadır. Bu çalışmada 1990-2018 yılları arasında 28’i OECD ülkesi olmak üzere toplam 36 ülkedeki ekonomik büyüme, ulaştırma sektöründeki enerji tüketimi, karbondioksit salınımı ve petrol fiyatlarından oluşan değişkenler analiz edilmiştir. OECD üyesi 28 ülke ile bu ülkelerle ticari ilişkileri yoğun olan ve ulaştırma enerjisi tüketimi bu 28 ülke arasında en az olan Lüksemburg’un enerji tüketiminin üzerinde ve ulaştırma enerjisi tüketimi en fazla olan Amerika Birleşik Devletleri’nin altında olan 8 ülke ile ülke gurubu oluşturulmuş ve veri seti Sistem-GMM yöntemiyle analiz edilmiştir. Yapılan analizler sonucunda, literatüre destek veren bir şekilde ulaştırma sektöründe kullanılan enerji tüketiminin ve ekonomik büyümenin çevresel kaliteyi bozduğu yani karbondioksit salınımını artırdığı, petrol fiyatlarında meydana gelen artışın ise karbondioksit salınımını azalttığı sonucuna varılmıştır.Countries have established intensive industrial
and production facilities to meet the
consumption, which is the building block of the
economy, in line with their economic growth and
development goals. The most important link
between production and consumption is the
transportation sector. The energy consumption
in the transportation sector uses 50% of the fossil
fuels and one-third of the total energy resources
in the world. In this study, between 1990 and
2018, variables consisting of economic growth,
energy consumption in the transportation sector,
carbon dioxide emissions and oil prices in a total
of 36 countries, 28 of which are OECD
countries, were analysed. A country group was
formed with 28 OECD member countries and 8
countries, which have intense commercial
relations with these countries and whose
transportation energy consumption is above the
energy consumption of Luxembourg, which is
the least among these 28 countries, and below the
United States, which has the highest
transportation energy consumption and the data
set was analysed by the System-GMM method.
As a result of the analysis, it was concluded that
in a way that supports the literature, the energy
consumption and economic growth used in the
transportation sector deteriorates the
environmental quality, that is, increases the
carbon dioxide emissions, and the increase in oil
prices reduces the carbon dioxide emission
Fast and high quality topology-aware task mapping
Considering the large number of processors and the size of the interconnection networks on exascale capable supercomputers, mapping concurrently executable and communicating tasks of an application is a complex problem that needs to be dealt with care. For parallel applications, the communication overhead can be a significant bottleneck on scalability. Topology-aware task-mapping methods that map the tasks to the processors (i.e., cores) by exploiting the underlying network information are very effective to avoid, or at worst bend, this limitation. We propose novel, efficient, and effective task mapping algorithms employing a graph model. The experiments show that the methods are faster than the existing approaches proposed for the same task, and on 4096 processors, the algorithms improve the communication hops and link contentions by 16% and 32%, respectively, on the average. In addition, they improve the average execution time of a parallel SpMV kernel and a communication-only application by 9% and 14%, respectively
A scale development study on the expectations of university students from the accounting course in the digitalization process
Digitization has become an inevitable part of life, affecting all systems. Today, when technological developments are increasing rapidly, and almost everything can be done with mobile devices, all sectors and individuals have started to take more place in digital environment. Since the 20th century, the accounting profession has undergone significant changes, especially with the spread of the internet and technological developments, and many accounting practices have been transferred to digital environments. The traditional methods of accounting education cause the candidate students to grow away from the digital sector. For this reason, the digital transformation process in the accounting profession should also be started in accounting education. To train professionals who will meet the needs in the digital age, accounting education should be supported by changing technology, and students should be equipped in this regard by using digital education technologies such as augmented reality (AR) and simulation in courses. In the study, a scale was developed to determine the expectations of the students from the accounting course during the digitalization process. As a result of the study, it was determined that the scale was divided into two sub-dimensions: expectations from digital education technologies and expectations from traditional expression in the accounting course
Coronary artery-left ventricular microfistulae associated with apical hypertrophic cardiomyopathy
A 58 year-old Caucasian man was admitted to the coronary care unit with angina pectoris.
There were deep inverted T waves and ST segment depression at anterior precordial derivations.
Coronary angiography revealed widespread coronary artery to left ventricular
microfistulae arising from distal portions of both left and right coronary systems. Left ventriculography
and transthoracic echocardiography revealed typical features of apical hypertrophic
cardiomyopathy. Angina pectoris was alleviated by beta-blocker therapy. Both multiple
coronary artery to left ventricular microfistulae and apical hypertrophic cardiomyopathy are
rare conditions and little is known about pathophysiological and clinical aspects of this combination.
Accumulating evidence will provide us this information so that the management of the
patients will be enhanced. (Cardiol J 2011; 18, 3: 307–309
Evaluation of Malnutrition Statuses in Systolic Heart Failure Patients
DergiPark: 539664tmsjAims: The aim of this study is to determine the malnutrition statuses of patients with systolic heart failure in Trakya University Hospital and Edirne Sultan 1st Murat State Hospital.Methods: Mini Nutritional Assessment was used to determine the patients’ malnutrition statuses. In addition, patients’ transthoracic echocardiography results, biochemistry tests, hemograms, medications and habits were evaluated with patients’ nutritional scores. One-way ANOVA and Kruskal-Wallis tests were used for comparing the results and Pearson?2 test and Fischer’s exact test were used to obtain categorical data. Results: The total number of subjects in the study was 66 (61 patients from Trakya University Hospital; 5 patients from Edirne Sultan 1st Murat State Hospital). The mean age of all subjects was 65.3 ± 11.1. Out of all patients, 17 of them were female, while 49 of them were male. The mean Mini Nutrition Assessment score was 21.9 ± 4.7. In total, 34 patients had an adequate nutritional status, 25 patients were at risk of malnutrition and 7 patients were malnourished. Conclusion: Although malnourished patients were detected, well – nourished patients were higher. Therefore, it could be said that patients with heart failure are conscious of their health and diet. It is crucial for the health care providers to maintain giving advices on healthy living and nutrition to keep this elderly population well–nourishe
Water pollution in urban ecosystem of Afyonkarahisar
Artan dünya nüfusuyla birlikte suya duyulan ihtiyaç da her geçen gün
artmaktadır. Temiz ve kullanılabilir su kaynaklarının azaldıgı günümüzde su
kirliligi, çevre sorunları içerisinde önemli bir yere sahiptir.
Eber gölü, göletler, Akarçay, maden suları, yeraltı suları ve jeotermal
sular açısından önemli bir potansiyele sahiptir. Bu su kaynakları, jeotermal
suların, evsel atıkların, organize sanayi bölgesindeki kurulusların ve bazı
sanayi tesislerinin atık sularının Akarçay’a desarj edilmesi sonucunda
kirlenmekte bu durum dogal hayatı olumsuz etkilemektedir.
Afyonkarahisar’da yılda 5 milyon ton termal su kullanılmakta ve
Akarçay’a desarj edilmektedir. Termal suların içinde bulunan bor, arsenik,
Na-Cl gibi kirleticiler ve organize sanayi bölgesindeki kurulusların atıkları
oksijen ihtiyacında artıslara neden olmakta ve ekolojik denge bozulmaktadır.
Eber-Aksehir kapalı havzasında son bulan Akarçay, çevredeki tüm
yerlesmelerin atık sularını almakta, bu yüzden kirlenmektedir. Bu kirlilik
önemli bir kaynak olan yeraltı suları için de tehlike olusturmaktadır.
Sürdürülebilir kalkınma ilkeleri çerçevesinde su kaynaklarından
yararlanmak ve su kirliliginin önüne geçmek amacıyla bazı tedbirlerin
alınması gerekir. Havza yönetim sistemi içerisinde atık sular arıtma
tesislerinde arıtıldıktan sonra alıcı ortamlara verilmelidir.
Bu çalısmada, Afyonkarahisar’da su kirliligine neden olan etkenler ve
mevcut kirliligin hangi boyutlara ulastıgı elde edilen verilerle ortaya
konulmus, bazı sorunlara yönelik çözüm ve öneriler belirtilmistir.The needs for water have been increasing, steadily, with increasing
world population. Because of the fact that clean and usable water resources,
water pollution has a different importance within the environmental
problems.
Afyonkarahisar has an important potential in terms of geothermal
resources, mineral waters, lakes. However Afyonkarahisar is not rich in
terms of drinking water and watering. Because of the fact that the
geothermal waters, domestic contaminant and contaminant waters of
industrial facilities discharge into Akarçay River, water pollution increases
and natural life is affected, negatively.
Approximately 5 million ton thermal water in per year is used and
discharged into Akarçay River for geothermal energy and thermal tourism in
Afyonkarahisar. Some contaminating within the thermal water such as
boron, arsenic and Na-Cl, cause increases in the needs of chemical and
biological oxygen and also solved oxygen. Thus, ecological balance
deteriorates.
Because of the fact that all settlements, which locate from the source
of Akarçay River to Eber Lake, discharge contaminated water into Akarçay
River, surface water is polluted. This pollution is an important dangerous for
underground water.
It must be taken some measures in order to profit by the water
resources and prevent water pollution in the perspective of the principles of
sustainable development. It must be given importance to water management
by constructing watershed management system. After refining contaminated
water, it must be discharged to rivers and lakes.
In this study, the factors which cause water pollution and the
dimension of that existing pollution have been introduced by data.
Suggestions and solutions have been clarified
- …