84 research outputs found

    Pemantauan Senyawa Dichlorodiphenyltrichloroethane (Ddt) dan Turunannya di Daerah Cianjur, Jawa Barat

    Full text link
    Persistent Organic Pollutants (POPs) merupakan senyawa organik yang relatif bertahan lama di lingkungan, sulit terdegradasi melalui proses kimia, biologi, dan fotolisis serta sukar larut di dalam air tetapi cenderung larut dalam lemak. Oleh karena sifatnya ini, POPs cenderung bersifat akumulatif dan bertahan di lingkungan. Selain itu, sen­yawa ini juga bersifat semivolatil sehingga dapat berada dalam fase uap ataupun terserap di dalam partikel debu, sehingga POPs dapat menempuh jarak yang jauh di udara (long-range air transport) sebelum akhirnya terdepo­sisi di bumi. Dari beberapa bentuk senyawa POPs, senyawa insektisida organoklorin yang paling bertahan lama dan mempunyai sifat bioakumulasi, diantaranya adalah Dichlorodiphenyltrichloroethane ( DDT ). Pemantauan kualitas lingkungan akibat pencemaran kelompok senyawa POPs, termasuk senyawa DDT dan turunannya telah dilakukan didaerah holtikultura Cianjur. Sampel diambil di beberapa lokasi yaitu PLTA Cijedil, Desa Cibeureum, Desa Sukatani, Agropolitan, dan Desa Sindang Jaya. Matriks yang diambil adalah air, sedimen sungai, dan tanah pertanian/perkebunan. Sampling air dan sedimen sungai dilakukan dengan metode sesaat sedangkan untuk tanah, menggunakan metode komposit tempat. Pemantauan ini mempunyai tujuan untuk menginventarisir jenis dan kon­sentrasi residu senyawa POPs yang terdapat di lingkungan terutama DDT dan turunannya. Isomer DDT yang paling banyak terbentuk di lingkungan adalah p,p\u27-DDT ( 80 % ) dan o,p\u27-DDT ( 20 % ). Senyawa POPs diekstrak dengan menggunakan pelarut organik, kemudian di clean-up dan dianalisis dengan GCMS menggunakan kolom kapiler non polar. Pada pemantauan tahun 2011, senyawa p,p\u27-DDT tidak terdeteksi dalam sampel sedimen, tetapi pada tahun 2012, ditemukan sekitar 3.7 ng/g dalam sedimen Sungai Cibeureum dekat PLTA Cijedil, Cugenang -Jawa Barat dan meningkat sebesar 6.95 ng/g pada tahun 2012 di lokasi yang sama. Masih pada tahun 2011, p,p\u27-DDT dan p,p\u27-DDE ditemukan tertinggi di tanah perkebunan Desa Sindang Jaya, Cipanas – Jawa Barat sebesar 446 ng/g, dan 184 ng/g, Tahun 2012 dan 2013 DDT dan turunannya masih terdeteksi namun konsentrasi cenderung menurun. Sementara itu pada sampel air tidak ditemukan senyawa DDT dan turunanny

    A rare cause of non-cirrhotic portal hypertension: primary antiphospholipid syndrome

    Get PDF
    The antiphospholipid syndrome involves long-term persistence of serum antiphospholipid antibodies and hypercoagulability manifested by venous or arterial thrombosis, recurrent pregnancy loss or thrombocytopenia. Two forms have been described: the “primary syndrome” where there is no evidence of an underlying disease, and the “secondary syndrome”, mainly in the setting of systemic lupus eryhematosus. Classic features of antiphospholipid syndrome include cutaneous signs, such as livedo reticularis, splinter hemorrhages, superficial thrombophlebitis, and leg ulcers; venous thrombotic events, such as cerebral or retinal vein thrombosis; arterial thrombotic events, such as transient attacks or ischemic infarcts, recurrent spontaneous early-term abortions, and thrombocytopenia. Also various hepatic manifestations have been reported with antiphospholipid syndrome in literature, including Budd-Chiari syndrome, hepatic-veno-occlusive disease and occlusion of small hepatic veins, nodular regenerative hyperplasia and portal hypertension. Herein we present a case of non-cirrhotic portal hypertension associated with primary antiphospholipid syndrome which this coexisting is rarely seen in the literature

    A Study Of Industrialized Roof Components

    No full text
    Tez (Yüksek Lisans) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2003Thesis (M.Sc.) -- İstanbul Technical University, Institute of Science and Technology, 2003Bir yapı bileşeni olan çatılar, yapının üst kabuğunu oluşturmak açısından geniş fonksiyonlara sahiptir. Çatıların bu fonksiyonları yerine getirmesi için üretilen malzeme, eleman ve uygulama teknikleri artmaktadır. Bu gelişmeyle birlikte çatıların uygulanması birçok çeşit ve özellikte olabilmektedir. Böylelikle, kullanıcılara geniş çatı seçenekleri sunma fırsatı doğmaktadır. Bu çalışma, genelde endüstrileşme bağlamında, binaların çatılarını yapı bileşenleri olarak irdelemek, özelde ülkemizdeki çatı bileşenlerinin tasarımcı-uygulamacılar açısından durumunu analiz etmeyi amaçlamaktadır. Çalışma beş ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm giriş bölümüdür. Bu bölümde çatının yapıdaki yeri anlatılmakta, gelişen yapı teknolojisi ve yapı malzemesi endüstrisinin çatı alanında tasarımcı ve uygulamacıya getirdikleri belirtilmektedir. İkinci bölümde, çatı ve çatı bileşenlerinin tarihsel gelişimi ve binanın endüstrileşme süreci anlatılmaktadır. Binanın endüstrileşmesiyle birlikte meydana gelen bileşenlerin yapı içerisindeki yeri ve bileşen ailelerinin oluşumu belirtilmektedir. Üçüncü bölümde, çatının genel tanımı, çatıda sınıflandırmalar, çatı tipleri ve çatı bileşenleri tanımlanmaktadır. Bu bölümde ayrıca, ülkemizin ve çeşitli diğer ülkelerin yapı katalogları tasnif sistemleri bulunmaktadır. Dördüncü bölümde, Türkiye’de endüstrileşmiş çatı bileşenleri konusu ele alınmaktadır. Bu bölümde yapılan alan çalışmaları, envanter föyleri, yüz yüze görüşmeler kısaca anlatılmakta ve yorumlar yapılmaktadır. Beşinci bölümde, envanter föylerinden çıkabilecek sonuçlar anlatılmaktadır. Bu föylerde, Yapı Kataloğu 2000 kitabında bulunan çatı bileşenlerinin çatıdaki yeri, özellikleri, uygulama teknikleri vb. bulunmaktadır. Ek’lerde yapı katalogları tasnif sistemlerinin genel ve çatıya ilişkin olan sınıflandırma tabloları, çatı bileşenlerine ve çatı sistemlerine ilişkin envanter föyleri, envanter föylerinde bulunan elemanların üretici ve distribütör firmalarının isimleri ve iletişim bilgileri yer almaktadır.Roofs are building components which have wide functions despite of being an upper shell of an building. To provide its functions, the progress in materials, components and the techniques of applications are developing day by day. With this development, applications in the roofing systems have had wide varieties and proporties in the building technology. This thesis aims to search the roof of the buildings as a building component in the process of industrialization, and specially analyse the situation of the roof components in our country by the designers’ and the appliers’ view. Thesis includes five main chapters. First chapter is the introduction part. Here has been explained the place of the roof in a building and also have been defined the advantages of the development of the building technology and the building materials industry for the designers and the users in the field of roofing systems. In chapter two, the history of the roof and its components, the process of the industrialization of the building have been explained. And, the place of the components in a building and the formation of the family components have been defined. In chapter three, the general definition of the roof, classifications, types of roofs and the roof components in the building system have been explained. Furthermore, this chapter contains the assortment systems in our building catalogue and the others in other foreign countries. In chapter four, the subject of the industrialized roof components in Turkey has been discussed. In this part of the study, inventory sheets, interviews and the investigations have been explained shortly. In chapter five, the results that can be occured from the inventory sheets which are in the appendix, have been defined. In these sheets, all the roof components from the Building Catalogue have been searched. The sheets include all the components’ properties, their places in the roofs, application techniques etc. In the appendix, tables of general and roofing assortment systems of the building catalogues, the inventory sheets of roof components and systems, the company names and contact informations have been presented.Yüksek LisansM.Sc

    GENERAL STRUCTURE and FUNCTIONING of AQUATIC PRODUCTS PROCESSING PLANTS in ISTANBUL PROVINCE

    No full text
    Günümüzde insanların yaşadığı en önemli sorunların başında sağlıklı ve dengeli gıdalarla beslenememe gelmektedir. İnsanların sağlıklı ve dengeli beslenebilmesi güvenilir gıda tüketimi ile mümkün olmaktadır. Beslenme rejimlerinde sağlık açısından uygun gıdaların seçiminde ilk sırayı çoklu doymamış yağ asitleri yönünden zengin olan balık ve diğer su ürünleri almaktadır. Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde, su ürünlerinin üretim alanı 26 milyon hektardır. Bu rakam, mevcut tarım alanlarına yakın, orman alanlarından daha büyüktür. Su ürünleri üretimimizin ortalama % 82’si birbirinden ayrı karakterdeki denizlerden, % 9.3’ü iç sulardan ve % 8.5’i yetiştiricilikten sağlanmaktadır. İstanbul il sınırları içinde yetiştiricilik ve genellikle avlanma suretiyle elde edilen ve il dışından sağlanan su ürünlerinin işlenip değerlendirildiği on altı adet faal su ürünleri işleme tesisi bulunmaktadır. Ancak, bu tesislerin işledikleri su ürünleri kapasite olarak, Türkiye genelinde işlenen su ürünlerinin yaklaşık %7’sini oluşturmaktadır. Türkiye’de yenebilen başlıca su ürünleri işleme teknikleri; taze soğutulmuş, dondurulmuş, tuzlanmış, Kurutulmuş, dumanlanmış (Tütsüleme), konserve, marinat ve son yıllarda ezme (Surimi) ürün teknolojisi şeklinde belirlenmiştir. Bu araştırmanın amacı; İstanbul ilinde faaliyet gösteren su ürünleri işleme tesislerinin yapısal ve ekonomik yönden mevcut özelliklerinin incelenmesi, değerlendirilmesi, problemlerin tespiti, varsa hatalı, eksik veya aksayan yönlerinin belirlenmesi ve elde edilecek sonuçlara göre bu işletmelerin daha verimli hale getirilebilmesi için yapılması gerekenleri ortaya koymaktır. Araştırma sırasında herhangi bir örneklemeye gidilmemiş ve işletmelerle tam sayım yöntemine göre anket yapılmıştır. İstanbul İli sınırları içinde en fazla işlem gören su ürünleri olan çipura, levrek, kalamar ve granyöz en az girdi gerektiren işlenme şekilleri olan taze soğutulmuş ve dondurulmuş işlemlerine göre ekonomik yönden incelenmiştir. Kalamarın satış en karlı ürün olarak görülmektedir. Hesaplanan İthal Tüp Kalamarda (Halka) glazing hariç brüt karı 7,02 TL/Kg, yerli taze kalamar (Naturel) 20,19 TL/Kg, glazing yapıldıktan sonra ise hesaplanan İthal Tüp Kalamar (Halka) brüt karı glazing hariç 23,02 TL/Kg, yerli taze kalamar (Naturel) 24,69 TL/K

    Koyun ve Keçi Yetiştiriciliği’ nde Uygulanan Aşılar

    No full text
    Son yıllarda koyun ve keçi yetiştiriciliğine olan talebin artışı, bu üretim dalında ekonomik gelir kaynaklarını en iyi şekilde kullanma isteğine neden olmuştur. Asıl mesleği hayvancılık olmadığı halde bu üretim dalında başarılı olan birçok işletme sahibinin, koruyucu hekimlik adına doğru adımlar atma eğiliminde olduğu gözlenmiştir. Bu eğilimlerin başında elbette ki düzenli aşılamalar ve güncel bilgi paylaşımları gelmektedir. Teknoloji geliştikçe ülkemizde koyun ve keçilerde gözlenen başlıca hastalıklara karşı (keçi ciğer ağrısı, şap, enterotoksemi, veba, pnömoni gibi) uygulanan aşılar hakkında her gün yeni bilgilere ulaşılmaktadır. Aşı etkinliğinin en üst seviyede olması için; aşının içeriği, türü, hangi hastalıklarda kullanıldığı, saklama koşulları gibi konular giderek daha fazla önem kazanmıştır. Bu çalışmada, Türkiye’de koyun-keçilerde görülen bazı yaygın hastalıklar ile bunlara karşı uygulanan aşılar hakkında bilgiler özetlenmiştir. Son olarak da konuyla ilgili bazı teknik önerilere yer verilmiştir
    corecore