Increase in colour stability of pomegranate juice against 5-hydroxymethylfurfural (HMF) through copigmentation with phenolic acids

BACKGROUNDAnthocyanins are responsible for both attractive colour of pomegranate juice (PJ) and its health-promoting effects against cancer and coronary heart disease. However, 5-hydroxymethylfurfural (HMF) at some concentrations causes anthocyanin degradation. The present study aimed to reduce the degradation of PJ anthocyanins as a result of HMF at various concentrations (0-20 mg L-1) through phenolic acid [PA; ferulic (FA), gallic (GA) and caffeic acids (CA)] copigmentation during storage at 20 & DEG;C. RESULTSA strong correlation (r = 0.872) was found between anthocyanin degradation rate and HMF concentration in PJ without PA addition. An increase in HMF concentration during storage caused faster (< 32%) anthocyanin degradation. However, PA addition reduced (< 60 times) the HMF formation rate. The lowest HMF formation rates (0.07-0.28 day(-1)) were determined in PJ with added GA. Although GA caused an important increase in content of cyanidin-3-glucoside (16-42%), which is major PJ anthocyanin, against HMF at all concentrations, CA (15%) and FA (28%) increased cyanidin-3-glucoside content against 10 mg of HMF L-1. FA maintained its protection effect against the highest HMF concentration (20 mg of HMF L-1), but CA lost its protection effect. Generally, FA increased stabilities of hyperchromic effect (HE) (9.6-27.7%) and colour density (CD) (57.1-74.3%) at all HMF concentrations, although CA increased HE stability (19.8-37.7%) in the presence of 10 and 20 mg of HMF L-1. Interactions of 'all individual anthocyanins-FA' and 'delphinidin-based anthocyanins-GA/CA' resulted in copigmentation. CONCLUSIONFA addition was recommended to increase CD and HE for PJ containing HMF between 3.1-5.6 mg L-1, whereas the addition of GA was recommended to increase anthocyanin stability for PJ containing 12.0 mg of HMF L-1. & COPY; 2023 The Authors. Journal of The Science of Food and Agriculture published by John Wiley & Sons Ltd on behalf of Society of Chemical Industry

Changes in anthocyanins and colour of black mulberry (Morus nigra) juice during clarification and pasteurization

The effects of enzymatic treatment, clarification with bentonite, gelatin and kieselsol, and pasteurization on the anthocyanins (ACNs) and colour of black mulberry juice (BMJ) were studied. Enzymatic treatment caused significant reductions in ACN content (10%), A(max) (53%), colour density (67%) and polymeric colour (67%). The most stable ACN to enzymatic treatment was cyanidin-3-glucoside (cy-3-glu), while the least stable one was pelargonidin-3-glucoside (pg-3-glu). Bentonite showed the copigmentation effect due to Al3+ and Mg2+ in its octahedral sheet structure and enhanced colour density (91%) of BMJ. Similarly, gelatin and kieselsol also caused a high A(max) and a colour density despite a reduction in ACN content. Results revealed that enzymatic degradation of pectin and removal of phenolics by gelatin-kieselsol led to a reduction in the colour density of BMJ after pasteurization. Therefore, bentonite is recommended to produce BMJ with high colour density, while enzymatic treatment and clarification with gelatin and kieselsol are not recommended due to a reduction in ACN content.Scientific and Technological Research Council of TurkeyTurkiye Bilimsel ve Teknolojik Arastirma Kurumu (TUBITAK) [111R004]This study is in part of Buket Askin's Ph.D. thesis. We, as the author of this manuscript, would like to acknowledge the following contributions: The conceptualization, methodology and data evaluation were carried out by Meltem Turkyilmaz, Erdogan Kucukoner and Mehmet Ozkan who was also the project leader. Moreover, the manuscript was written by Dr. Turkyilmaz and, contributed and edited by Mehmet Ozkan. All analyses were carried out by Buket Askin. This study was funded by The Scientific and Technological Research Council of Turkey (Grant #111R004). The authors thank the Cambazli village cooperative (Tire, Izmir) for providing the black mulberries. Special thanks go to Dohler Co. (Istanbul, Turkey) for providing the enzymes and clarifying agents.WOS:0007124979000022-s2.0-8511794864

Nitric Oxide Metabolites and Asymmetric Dimethylarginine Concentrations in Breast Milk

Objective: Nitric oxide plays a preventive role in the development of necrotizing enterocolitis. Oral nitrite and nitrate intake has gained importance with the discovery of the conversion of nitrite to nitric oxide in acidic medium out of the synthesis of nitric oxide from L-arginine. Objective of this study was to examine the breast milk concentrations of nitric oxide and asymmetric dimethylarginine which is a competitive inhibitor of nitric oxide and to compare these concentrations in terms of gestational age and maturity of breast milk. Study Design: Forty-one women were included in the study. Milk samples were collected from 3 groups of mothers as term, late preterm and preterm on the postpartum days 3, 7 and 28. Results: When breast milk concentrations of nitric oxide were compared according to the postnatal day of the milk independently from gestational age; nitric oxide concentration was higher in the colostrum than in the transition milk and mature milk (p=0,035; p=0,001; respectively). For the comparison of asymmetric dimethylarginine concentrations among these groups and days; no statistically significant difference was observed in terms of gestational age and maturity of the milk (p=0.865, p=0.115; respectively). Conclusion: The highest nitric oxide concentration was found in the colostrum, suggesting that colostrum is a valuable food for newborns. Plasma concentrations of asymmetric dimethylarginine were negatively correlated with nitric oxide and did not show a correlation with breast milk, suggesting that asymmetric dimethylargininedoesn’t make nitric oxide inhibition in breast milk

Child, Early and Forced Marriage in Turkey

Çocuk yaşta, erken ve zorla evlilikler (ÇEZE) küresel ölçekte önemli toplumsal sorunlardan biridir. Çocuk haklarının açık bir şekilde ihlali olan bu sorun, özellikle insan haklarına yönelik ihlaller arasında da yer almaktadır. Aynı zamanda, sonuçları itibarıyla kadınların yaşamlarında daha belirgin olmak üzere olumsuzluklara neden olmaktadır. ÇEZE’nin önlenmesine yönelik çalışmalara yön vermesi hedeflenen bu raporda, güncel duruma ilişkin bilgi 2018-TNSA verisinin detaylı analizlerinden elde edilmiştir. Ayrıca, 1993, 1998, 2003, 2008 ve 2013 yıllarında gerçekleştirilen TNSA verileri analiz edilerek, Türkiye’nin son 25 yılı için bir kesit sunulmuştur. ÇEZE, kadınların eğitim ve iş yaşamına katılım hakkı, cinsel sağlık ve üreme sağlığı hakları ve şiddetsiz yaşama hakkı gibi sahip oldukları birçok hakkı kullanmalarını engelleyen toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini pekiştirir. Çok boyutlu bir konu olan ÇEZE, bir ayrımcılık biçimi ve halk sağlığı sorunu, uluslararası alanda kabul gören bir suç olmanın yanı sıra sürdürülebilir kalkınmanın engeli ve toplumsal cinsiyet temelli şiddet biçimlerinden biri olarak da tanımlanmaktadır. Bu çalışma, Türkiye’de ÇEZE’nin önlenmesine yönelik çaba ve çalışmalara, üreme sağlığı alanı öncelikli olacak biçimde veri temelli bir analiz ile katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Analizlerde, Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırmaları (TNSA) verisi kullanılmıştır. TNSA’lar, 15-49 yaş grubundaki kadınların üreme sağlığına, sosyo-ekonomik durumlarına, evliliklerine, çalışma yaşamları ve tutumlarına yönelik kapsamlı ve ayrıntılı bilgi toplayan önemli veri kaynaklarıdır

Kültürel Bellek 2016

Hacettepe Üniversitesi Tarihi ve Kültürel Mirası Araştırma Merkezi HÜTKAM olarak kültürel bellek çalışmalarına katkıda bulunmayı görevimiz kabul ediyoruz. 2016 yılında, yönetim kurulu olarak bu serüvene başlamaya karar verdik. Güvendiğimiz dostlarımız, arkadaşlarımız ve elbette hocalarımız çağrımızı yanıtsız bırakmadı. Birbirinden değerli araştırmalarla zenginleştik ve tarihe not düşmek adına kültürel bellek çalışmalarına biz de katıldık. Kültürel mirasın evrensel olduğu, oralı/buralı, sizden/bizden, uzak/yakın ayırmadan, hepimizin olduğu fikrinden yola çıktık. Bizi biz yapan, toplumları oluşturan, birleştiren kültürel belleğimizdir. Kimi zaman insan eliyle, cehaletle, yıkıcılıkla bazen adamsendecilikle, bilinçsizlikle tahrip edilen, yok edilen tarihi ve kültürel miras, belleğimizin önemli, çok önemli bir parçasıdır. Her zaman önünden geçtiğimiz bir yapı bir gecede yıkıldıysa, çocukluk anılarımızı biriktirdiğimiz mahallemiz yok olduysa, sokağımızın, meydanımızın adı değiştiyse eksiliriz. Bizi büyüten oyunlar kaybolduysa, bir tekerleme artık hatırlanmıyorsa, çocukluğumuzun sanatçıları göçmüşse, eski şarkılar plaklarda bile yoksa eksiliriz. Hafızamızı tetikleyen imgeler, kokular, sesler, tatlar değişirse bireysel belleğimiz, yaşadığımız kentin ve toplumun belleği zarar görür, eksiliriz. Bireysel tarihimizde, belleğimizdeki insanları yitirdikçe nasıl azalıyorsak tarihi ve kültürel mirası, ortak belleği yitirdikçe de öyle zayıflar ve giderek yok oluruz. İşte bu nedenle biz hatırlamayı, öğrenmeyi, görmeyi, araştırmayı seçiyoruz. Unutmamak için, unutulduysa hatırlamak ve hatırlatmak için, bilmeyenlere göstermek, anlatmak ve belleğimize sahip çıkmak için başladığımız bu serüvende çağrımızı kırmayan değerli araştırmacılara şükranlarımızı sunuyoruz. Unutmayalım ki kültürel bellek, hepimizi birleştiren güçtür