20 research outputs found

    Quality and leakage of perforation repair-materials: A comparison of intracoronal and retrograde techniques

    No full text
    Amaç: Bu in vitro çalışmanın amacı, perforasyon tamir materyallerinin, perforasyon bölgesine ortograd ya da retrograd yerleştirildiğinde, sızıntı ve kalitesini değerlendirmektir. Gereç ve Yöntemler: Çekilmiş insan molar dişlerin mesial ve distal kök yüzeylerinde, dişin uzun aksına 45 derecelik açıyla elmas bir frez ile kasten perforasyonlar oluşturuldu. Mesial perforasyonlar intrakoronal olarak şu materyaller kullanılarak tamir edildi: IRM (Dentsply), amalgam (Dentsply), Dyract (Dentsply), SuperBond C&B (Sun Medical) and MTA (Dentsply). Siman ile giriş kavitesi doldurulduktan sonra distal perforasyonlar aynı materyaller ile retrograd olarak tamir edildi. Dişler %100 nemli ortamda 24 saat saklandı. Perforasyon bölgeleri 24 saat %2'lik metilen mavisinde bekletildi. Dişler kesilerek, 20x ve 40x büyütme ile stereomikroskop altında incelendi ve boya penetrasyonuna göre taşmış, yeterli ve yetersiz olarak skorlandı. Bulgular: Veriler Kruskal-Wallis ve MannWhitney U-testleri ile analiz edildi. Restorasyon teknikleri arasında önemli derecede fark bulundu (p0.05). Tüm materyallerde retrograd teknik kullanıldığı zaman daha az sızıntı gözlendi (p0.05). Giriş kavitesi boyunca perforasyonun tamiri, %86 taşmış ya da yetersiz bulundu. Retrograd olarak uygulandığı zaman IRM %80, MTA %60 oranında sızıntı olmadan yeterli bulundu. Sonuç: Retrograd teknik kullanarak perforasyonların tamiri, kullanılan materyalin etkisi olmaksızın yeterli restorasyonun sayısı önemli derecede arttı. IRM retrograd uygulandığı zaman MTA'yı takiben en iyi kapamayı sağladı.Background: The objective of this in vitro study was to evaluate the quality and leakage of repair materials when perforation sites were challenged from an orthograde or retrograde direction. Methods: Intentional perforations were created on the mesial and distal root surfaces of the extracted human molar teeth (below the CEJ) using a diamond bur at a 45 degree angle to the long axis. Mesial perforations were repaired intracoronally using the following materials (n15): IRM (Dentsply), amalgam (Dentsply), Dyract (Dentsply), SuperBond C&B (Sun Medical) and MTA (Dentsply). After filling the access cavities with cement, distal perforations were repaired retrogradely using the same materials. The teeth were kept at humid conditions (100%, 24hrs), the perforation sites were stained with 2%methylene blue (24hrs), sectioned and examined under a stereomicroscope at 20x and 40x magnifications and scored as extruded, insufficient or adequate in combination with the dye penetration. Results: The data was statistically analyzed (Kruskal-Wallis and Mann-Whitney U-tests). A significant difference was found among the restoration techniques (p>0.05). All the materials showed less leakage when used retrogradely (p>0.05). Repair of the perforation through the access cavity resulted in 86% extruded or insufficient restorations with leakage. IRM restoration showed 80% and MTA showed 60% adequate restoration without leakage when applied retrogradely. Conclusion: Repair of the perforations using the retrograde technique has significantly increased the number of the adequate restorations regardless the effect of the material factor. IRM showed the best sealing followed by MTA when applied retrogradel

    Perforasyon tamir materyallerinin sızıntı ve kalitesi: İntrakoronal ve retrograd tekniklerin karşılaştırılması

    No full text
    Amaç: Bu in vitro çalışmanın amacı, perforasyon tamir materyallerinin, perforasyon bölgesine ortograd ya da retrograd yerleştirildiğinde, sızıntı ve kalitesini değerlendirmektir. Gereç ve Yöntemler: Çekilmiş insan molar dişlerin mesial ve distal kök yüzeylerinde, dişin uzun aksına 45 derecelik açıyla elmas bir frez ile kasten perforasyonlar oluşturuldu. Mesial perforasyonlar intrakoronal olarak şu materyaller kullanılarak tamir edildi: IRM (Dentsply), amalgam (Dentsply), Dyract (Dentsply), SuperBond C&B (Sun Medical) and MTA (Dentsply). Siman ile giriş kavitesi doldurulduktan sonra distal perforasyonlar aynı materyaller ile retrograd olarak tamir edildi. Dişler %100 nemli ortamda 24 saat saklandı. Perforasyon bölgeleri 24 saat %2’lik metilen mavisinde bekletildi. Dişler kesilerek, 20x ve 40x büyütme ile stereomikroskop altında incelendi ve boya penetrasyonuna göre taşmış, yeterli ve yetersiz olarak skorlandı. Bulgular: Veriler Kruskal-Wallis ve MannWhitney U-testleri ile analiz edildi. Restorasyon teknikleri arasında önemli derecede fark bulundu (p < 0.05). Tüm materyallerde retrograd teknik kullanıldığı zaman daha az sızıntı gözlendi (p < 0.05). Giriş kavitesi boyunca perforasyonun tamiri, %86 taşmış ya da yetersiz bulundu. Retrograd olarak uygulandığı zaman IRM %80, MTA %60 oranında sızıntı olmadan yeterli bulundu. Sonuç: Retrograd teknik kullanarak perforasyonların tamiri, kullanılan materyalin etkisi olmaksızın yeterli restorasyonun sayısı önemli derecede arttı. IRM retrograd uygulandığı zaman MTA’yı takiben en iyi kapamayı sağladı

    Takım ve bireysel sporlarla uğraşan sporcuların empatik eğilim puanlarının karşılaştırılması

    Get PDF
    Bolu ilinde takım sporlarıyla ve bireysel sporlarla uğraşan sporcular üzerinde yürütülen bu çalışmanın amacı, spor branşlarının sporcuların empatik eğilimleri üzerindeki etkisini belirlemektir. Bu amaçla Bolu ilinde takım sporuyla uğraşan 50, bireysel sporlarla uğraşan 51 sporcu olmak üzere toplam 101 sporcu araştırmanın örneklemini oluşturmaktadır. Araştırma sırasında sporcuların empatik eğilimlerini ölçmek için Dökmen (1988) tarafından geliştirilen ‘’Empatik Eğilim Ölçeği’’ kullanılmıştır. Araştırmada ölçek yoluyla toplanan verilerin analizi ve yorumunda bilgisayar ortamı kullanılmıştır. Sporcuların empatik eğilimleri aritmetik ortalamalar (x̅) ve standart sapmalar (ss) kullanılarak betimlenmiştir. Verilerin dağılımının normal olmaması durumunda gurupların karşılaştırılmasında Mann-Whitney U testi, dağılımın normal olduğu durumda İndependent - samples-T Testi grupların karşılaştırılmasında kullanılmıştır. Anlamlılık düzeyi çalışma öncesi p<0.05 olarak belirlenmiştir. Yapılan istatistiksel değerlendirmede, takım ve bireysel sporlarla uğraşan kadınların empatik eğilim puanları arasında (p<0.05), takım sporlarıyla uğraşan kadın ve erkek sporcuların empatik eğilim puanları arasında(p<0.05), sporcuların milli olup olmaması durumuna göre (p<0.0) istatistiksel bir fark bulunmuştur. Diğer parametrelerin karşılaştırılmasında istatistiksel bir fark bulunmamıştır. Bu bulgular sonucunda, kadınlarda takım ve bireysel sporlarla uğraşmanın empati eğilim puanlarını etkilediği, takım sporlarının da her iki cinsiyette empati eğilim puanlarını etkili olduğu söylenebili

    FLOROZİSLİ MİNEDE TAM-SERAMİK RESTORASYONLARIN MAKASLAMA BAĞLANMA DİRENÇLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ [Determination of Shear Bond Strength of Full-Ceramic Restorations on Fluorosed Enamel]

    No full text
    ÖZET Giriş: Dental fluorozis sıklıkla dişlerde estetik problemlere yol açmakta ve esas olarak mineyi etkilemektedir. Estetik ve/veya fonksiyonel nedenlerle florozisli dişlerin restorasyonları gerekebilir ve bu amaçla seramik restorasyonlar kullanılabilir. Amaç: Bu çalışmanın amacı; hafif ve orta şiddetteki florozisli daimi dişlerin minesinde, tam-seramik restorasyonların makaslama bağlanma dirençlerinin değerlendirilmesidir. Gereç ve Yöntem: Dişler, Thylstrup-Fejerskov Indeksi’ne (TFI) göre; TFI=0 (kontrol), TFI=1-3 ve TFI=4-6 gruplarına ayrıldı. Mine yüzeyleri, kesme cihazıyla (Microcut-Precision Cutter/Metkon,Türkiye) 0,5mm düzleştirildi ve %35’lik fosforik asitle (Etching-gel/3M,USA) 20sn dağlandı. IPS-Empress seramik diskleri (Ivoclar/Vivadent,Liechtenstein) (3mmx3mm, n=10, toplam=30 örnek), bir total-etch bonding sistem (Single Bond/3M,USA) ve bir kompozit yapıştırma simanı (Opal Luting/3M,USA) kullanılarak mine yüzeylerine yapıştırıldı. Dişler, oda sıcaklığında 24 saat, distile suda bekletildi. +50C/+550C ‘de 500 kez termosiklus uygulandı ve 1mm/dk’lık başlık hızına sahip bir “Universal Test Cihazı” (Lloyd-LRX Universal/ Fareham, England) ile makaslama bağlanma direnci testine tabi tutuldu. Bağlanma başarısızlığı açısından, mine yüzeyleri stereomikroskopla incelendi (2.5x10).Verilerin istatistiksel değerlendirilmesinde Tek-Yönlü-ANOVA ve LSD Testi kullanıldı (p 0.05). Bulgular: Florozisli minede tam-seramik restorasyonların makaslama bağlanma direnci değerleri, florozis seviyesindeki artışa bağlı olarak azalma gösterdi. “TFI 0 ve TFI 4-6” ve “TFI 1-3 ve TFI 4-6” grupları arasında istatistiksel farklılıklar bulundu (p 0,05), “TFI 0 ve TFI 1-3” grupları arasında istatistiksel farklılık bulunmadı (p 0,05). Diş/restorasyon ara yüzeyleri arasında bağlanma başarısızlığı daha çok adeziv tipte gözlendi. Seramik diskler içinde koheziv tip kırığa rastlanmadı. Sonuç: Makaslama bağlanma direnci florozisin şiddetine bağlı olarak azalma gösterdi. Bağlanma başarısızlığı daha çok adeziv tip olarak izlendi. Florozisli minede tam-seramik restorasyonların, TFI 1-3 seviyesindeki dişlerde kullanılabileceği, ancak TFI 4-6 seviyesindeki dişlerde bağlanma problemleri gözlenebileceği sonucuna varıldı. Anahtar kelimeler: Dental Florozis, Seramik Restorasyonlar, Makaslama Bağlanma Direnci, Kompozitler ABSTRACT Introduction: Dental fluorosis often causes esthetical problems and mainly affects the enamel. Restoring of fluorosed teeth may be necessary owing to esthetical and/or functional reasons. Therefore, ceramic restorations can be used. Objectives: The aim of this study was to determine the shear bond strength of all-ceramic restorations to mild and middle fluorosed enamel. Material and Method: Teeth were classified as “TFI=0 (control), TFI=1-3 and TFI=4-6 groups” according to Thylstrup-Fejerskov Index (TFI). Enamel surfaces were flattened in 0.5 mm depth by “Microcut-Precision Cutter/Metkon,Turkey” and etched with “Etching-gel/3M,USA”(35%,20s). IPS-Empress ceramic discs (Ivoclar/Vivadent,Liechtenstein) (3mmx3mm, n=10, totaling 30) were bonded to the teeth using a total-etch bonding system (Single Bond/3M,USA) and a composite luting cement (Opal Luting/3M,USA). Teeth were immersed in distilled water (at room temperature, 24h), thermocycled (+50C/+550C,x500), tested with “Universal-Testing-Machine” (Lloyd-LRX Universal/Fareham,England) (crosshead speed:1 mm/minute). Bond failures were examined under stereomicroscope (2.5x10). Data were examined with One-Way-ANOVA and LSD Test statistically p 0,05). Results: The values were decreased due to increase of levels of fluorosis. Statistical differences were present between “TFI 0 and TFI 4-6” and “TFI 1-3 and TFI 4-6” (p 0,05). It was not found between “TFI 0 and TFI 1-3” (p 0,05). The type of bond failure was mostly “adhesive” between intersurfaces of tooth/restoration. “Cohesive” failures were not found in ceramic discs. Conclusions: Shear bond strength has shown a decreasing due to the severity of fluorosis. Bond failure was commonly adhesive. All-ceramic restorations may safely be used for fluorosed enamel in TFI 1-3, but they may cause bonding problems in TFI 4-6. Keywords: Dental Fluorosis, Ceramic Restorations, Bonding Strength, Composite

    MİNE VE DENTİNE BAĞLANAN TAM-SERAMİK RESTORASYONLARIN MAKASLAMA BAĞLANMA DİRENÇLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI [Comparison of Shear Bond Strength of Full-Ceramic Restorations on Enamel and Dentin]

    No full text
    ÖZET Giriş: Tam-seramik restorasyonlar, daimi diş dokularına ait kayıpların estetik ve/veya fonksiyonel nedenlerle restore edilmesinde sıklıkla kullanılan sabit parsiyel protetik retorasyonlardır. Amaç: Bu çalışmanın amacı; daimi diş minesi ve dentinine bağlanan tam-seramik restorasyonların makaslama bağlanma dirençlerinin karşılaştırılmasıdır. Gereç ve Yöntem: 20 adet daimi 1.molar diş, mine ve dentine bağlanacak örneklere göre 2 gruba ayrıldı (n=10). Mine yüzeyleri, kesme kesme cihazı (Microcut-Precision Cutter/Metkon,Türkiye) yardımıyla 0,5mm düzleştirildi. Dentin yüzeylerinin hazırlanması için dişlerin tüm okluzal yüzeylerinde, santral fossalarından itibaren 1,5mm aşındırma yapıldı. Mine yüzeylerine 30sn ve dentin yüzeylerine 15sn boyunca %35’lik fosforik asit (Etching-gel/3M,USA) uygulandı, 10sn suyla yıkandı, havayla kurutuldu. “3mmx3mm” ebatlarında hazırlanan IPS-Empress seramik diskleri (Ivoclar/Vivadent,Liechtenstein), bir total-etch bonding sistem (Single Bond/3M,USA) ve bir kompozit yapıştırma simanı (Opal Luting/3M,USA) yardımıyla mine ve dentin yüzeylerine yapıştırıldı. Dişler, oda sıcaklığında 24 saat, distile suda bekletildi, +50C/+550C ‘de 500 kez termosiklusa tabi tutuldu, 1mm/dk’lık başlık hızı bulunan “Universal Test Cihazı” (Lloyd-LRX Universal/ Fareham, England) ile makaslama bağlanma direnci testi uygulandı. Veriler Tek-Yönlü-ANOVA Testi ile istatistiksel olarak değerlendirildi (p 0.05). Kırılma tipleri stereomikroskopta yüzdesel olarak belirlendi (2.5x10). Bulgular: Çalışmada, daimi diş minesi ve dentinine bağlanan tam-seramik örnekleri arasında bağlanma değerleri açısından istatistiksel farklılık bulundu (p 0,05). Diş/restorasyon ara yüzeyleri arasında bağlanma başarısızlığı daha çok adeziv tipte gözlendi, koheziv tipte kırığa rastlanmadı. Sonuç: Çalışmada daimi diş minesi ve dentinine bağlanan tam-seramik restorasyonlardan elde edilen makaslama bağlanma direnci değerleri arasında anlamlı farklılık gözlenmekle birlikte, diş dokuları ayrı ayrı değerlendirildiğinde, her iki diş dokusu için de elde edilen bağlanma değerlerinin, dişlere gelen çiğneme kuvvetlerine uygun direnç sağlayabilmeleri açısından yeterli oldukları fikrine varıldı. Anahtar kelimeler: Tam-Seramik Restorasyonlar, Kompozitler, Makaslama Bağlanma Direnci, Kırılma Başarısızlığı ABSTRACT Introduction: All-ceramic fixed partial restorations are commonly used to restore the loss of tissues of permanent teeth. Objectives: The aim of this study was to compare the shear bond strength of all-ceramic restorations of enamel and dentin of permanent teeth. Material and Method: 20 permanent human 1.molar teeth were selected for samples of enamel and dentin (n=10). Enamel surfaces were flattened in 0.5 mm depth by “Microcut-Precision Cutter/Metkon,Turkey”. All occlusal surfaces were abraded in 1,5mm depth from the central fossa of teeth for preparing the dentin surfaces. Prepared surfaces were etched with “35% Etching-gel/3M,USA”(30s for enamel and 15s for dentin). They were washed with water and dried with air. IPS-Empress ceramic discs (Ivoclar/Vivadent,Liechtenstein) (3mmx3mm) were bonded to enamel and dentin surfaces using a total-etch bonding system (Single Bond/3M,USA) and a composite luting cement (Opal Luting/3M,USA). Teeth were immersed in distilled water (at room temperature, 24h), thermocycled (+50C/+550C,x500), tested with “Universal-Testing-Machine” (Lloyd-LRX Universal /Fareham, England) (crosshead speed:1 mm/minute). Bond failures were examined under stereomicroscope (2.5x10). One-Way-ANOVA Test was used to statistical evaluation (p 0,05). Results: Statistical difference was found between samples of enamel and dentin (p 0,05). Fracture failure was mostly adhesive, there was not observed any cohesive fracture. Conclusion: Although statistical difference was present between groups of enamel and dentin, it has been decided that, the shear bond strengths of enamel and dentin are sufficient to provide an adequate strength to chewing forces when the tissues of the teeth are evaluated respectively. Keywords: All-Ceramic Restorations, Composite, Shear Bond Strength, Fracture Failur

    Dental implantların anatomik lokasyonlarının (mandibula ile maxilla) osseointegrasyon süresince peri-implant oluğu sıvısındaki BMP-2, BMP-7, sRANKL ve OPG seviyeleri üzerine herhangi bir etkisi yoktur. Pilot bir çalışma

    No full text
    Background:The aim of this study was to investigate levels of bone morphogenetic protein-2 (BMP-2), BMP-7, soluble receptor activator of nuclear factor-kB ligand (sRANKL) and osteoprotegerin (OPG) in the peri-implant crevicular fluid (PICF) of  implants placed in both maxilla and mandible during the osseointegration period.Methods:Thirty-three patients (17 females and 16 males; mean age 47.03±11.23 years) were included in this study. A total of 33 implants were placed in both of maxilla (Group 1/n=18) and mandible (group 2/n=15). Peri-implant crevicular fluid (PICF) samples, modified plaque index (MPI), gingival index (GI) and probing depth (PD) measurements were obtained at 1 and 3 months after surgery. PICF levels of BMP-2/-7, sRANKL and OPG were analyzed by ELISA.Results:No complications were observed during the healing period. No significant differences were observed in the PICF levels of sRANKL, OPG, BMP-2 and BMP-7 and evaluated clinical parameters between groups at any time point (p&gt;0.05). While PICF volume of group 2 was greater than group 1 at first month, PICF volume of group 1 was greater than group 2 at 3 months (p&lt;0.05). There was a positive correlation between sRANKL levels and PICF volume (p&lt;0.05) and a strong correlation between BMP-2 and BMP-7 (p&lt;0.01).Conclusions:The results of this pilot study didn’t show any significant difference in PICF levels of BMP-2, BMP-7, sRANKL, and OPG in terms of anatomic location of dental implants. Further well-designed studies should be carried out to evaluate the relationship between bone related biomarkers and anatomic location of dental implants

    Türkiye'de diş hekimliği okulu öğrencileri arasında tütün içme oranı

    No full text
    Objectives: This survey aimed to investigate the attitudes of the first- and fifth-year Turkish dental school students towards tobacco and to determine the prevalence of those using various tobacco products. Materials & Methods: The survey was conducted between May 1 and June 30, 2018 and the first- and fifth-year students were from eleven dental schools located in different regions of Turkey. Data were tested statistically using Statistical Package for Social Science (SPSS) program. Results: A total of 1228 students participated and 1096 completed the online survey. The majority of the participants were females (n=691, 63.05%). Mean age of the participants was 21.8 ± 2.9 years (age range 18-54 years). Although the overall rate of current smokers was 37.96%, 62.04% of the participants had inhaled tobacco smoke at least once. More than half (55.19%) of the current smokers stated that they wish to quit and 29.26% of these students have attempted to quit within the last six months. Only 19.49% of all participants defined themselves as highly addicted to cigarette smoking. The rate of waterpipe smokers was 41.2%, of which 83.7% declared that they had no intention to quit. Conclusion: This study shows that the rate of tobacco smokers is rather high among dental school students in Turkey and this finding points out the need for novel and more effective precautions against tobacco.Amaç: Bu anket çalışması, Türkiye’de birinci ve beşinci sınıf diş hekimliği öğrencilerinin tütün ürünleri konusundaki tutumlarını araştırmayı ve tütün ürünleri kullananların prevalansını belirlemeyi amaçlamaktadır. Gereç ve Yöntem: Bu araştırma 1 Mayıs-30 Haziran 2018 tarihleri arasında, birinci ve beşinci sınıfta okuyan öğrencilerle, Türkiye’nin farklı bölglerinde bulunan 11 diş hekimliği fakültesinde eş zamanlı olarak gerçekleştirildi. Anket formlarının istatistiksel analizi aşamasında SPSS 21.0 programından yararlanıldı. Bulgular: Çalışmaya katılan 1228 öğrencilerden 1096 kişi çevrimiçi anket sorularının tamamını yanıtladı. Katılımcıların çoğunluğunun kadın (n=691, %63.05) olduğu, yaş ortalamasının ise 21,8±2,9 olduğu belirlendi. (yaş aralığı 18-54). Sigara içenlerin genel oranı %37,96 olmasına rağmen, katılımcıların %62,04’ü en az bir kez tütün ürünü denediklerini bildirdiler. Sigara içenlerin yarısından fazlası (%55,19) sigarayı bırakmak istediklerini belirtirken, bu öğrencilerin %29,26’sının son altı ay içinde sigarayı bırakma girişiminde bulundukları tespit edildi. Tüm katılımcıların sadece %19,49’u kendilerini sigara içmeye oldukça bağımlı olarak tanımladı. Nargile içenlerin oranı %41,2 idi ve nargile içenlerin %83,7’si nargileyi bırakmaya niyetlerinin olmadığını bildirdi. Sonuç: Bu çalışma, Türkiye’de sigara içme oranının diş hekimliği fakültesi öğrencileri arasında oldukça yüksek olduğunu ve tütün karşıtı yeni ve daha etkili önlemlere ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir
    corecore