97 research outputs found

    EFFECT OF INFILL WALLS IN EARTHQUAKE BEHAVIOR OF R/C STRUCTURES

    Get PDF
    Çalışmada betonarme yapıların deprem davranışlarında dolgu duvar etkileri incelenmiştir. Çalışma kapsamında çerçeve ve dolgu duvarların mevcut olduğu betonarme yapıların deprem davranışındaki değişiklikler araştırılmıştır. Bu amaçla, sadece çerçeve sistemin olduğu ve dolgu duvarların yapının tüm katlarında bulunduğu düzenli yapıların analizleri yapılarak, deprem davranışına etkileri incelenmeye çalışılmıştır. Elastik ötesi statik itme analizi yapılarak yapıların kapasite eğrileri, kat yatay yer değiştirmeleri, göreli kat ötelemeleri, katlardaki maksimum plastik dönmeler ve plastikleşen kesitlerin sistemdeki dağılımları belirlenmiştir. Analiz sonuçlarına göre yapıların deprem davranışlarındaki değişiklikler yorumlanmıştır. In this study, the effects of infill walls in structural behavior of R/C buildings under earthquake are considered. In this aspect, R/C frame structures with infill walls are analyzed. Nonlinear analyses are performed to obtain pushover curves. From the pushover curves, story displacements, relative story displacements, maximum plastic rotations, plastic hinge distributions within the structures are determined. By examining the analysis results, the comments on the changes in earthquake behavior of the structures due to the effects of infill walls are made

    Clinical Approach to Ocular Cicatricial Pemphigoid

    Get PDF
    Objectives:To evaluate the demographic data, ocular and systemic findings, clinical management, and outcomes of patients with ocular cicatricial pemphigoid (OCP).Materials and Methods:The medical records of 11 patients diagnosed as having OCP in the ophthalmology department of Ege University between 2008 and 2021 were evaluated retrospectively.Results:The patients’ mean follow-up time was 14±5.76 months. All eyes (100%) had conjunctival involvement and 18 (81.81%) had corneal involvement. According to the Tauber staging system, 7 (31.81%), 8 (36.36%), and 7 (31.81%) of the eyes were stage 2, 3, and 4, respectively. The diagnosis was confirmed in 6 (66.66%) of 9 patients who underwent biopsy. Amniotic membrane transplantation was performed in 7 eyes, entropion surgery in 2 eyes, and electrocauterization for trichiasis in 5 eyes. Systemic involvement was observed in 45.45% (5/11) of patients, most commonly oral mucosal involvement (18.18%). Review of medical records showed that alkylating agents, steroids, and dapsone were used in patients treated before 2020. Mycophenolate mofetil was preferred to be used in combination with corticosteroids. Although treatment responses before mycophenolate mofetil usage could not be evaluated well because of loss to follow-up, 4 (66.66%) of 6 patients who received steroid treatment combined with mycophenolate mofetil showed partial or complete clinical remission. No serious side effects and drug withdrawal were observed.Conclusion:OCP is a sight-threatening autoimmune disease that affects older adults. Although positive biopsy results are valuable for diagnosis, negative results do not exclude the diagnosis. The main treatment is systemic immunosuppressives. Disease activity can be suppressed, especially with early initiation of drug therapy. These patients require a multidisciplinary approach. Especially in the presence of isolated ocular findings, ophthalmologists should be able to make the decision to start immunosuppressive treatment, and systemic treatment should not be delayed

    Bilkent Üniversitesi Kütüphanesi kurumsal haberleşme ağı "Intranet"

    No full text
    İntranet, kütüphanemizde çalışanlar arası iletişimi sağlamak ve bilgi paylaşmak amacıyla geliştirilmiş özel bir iş ağıdır (network). Esas olarak, İntranet kütüphanemizin kendi özel Web sitesidir; İnternet ile aynı network protokollerini ve aynı altyapıyı kullanır. TCP/IP (Transmission Control Protocol/Internet Protocol – Gönderim Kontrol İletişim Kuralı/İnternet İletişim Kuralı) tabanlıdır ve yetkisiz kullanıcılardan bir firewall (güvenlik duvarı) ile korunur. Bu güvenlik tedbiri sayesinde çift yönde iletişim trafiği kontrol edilir ve iç ağın korunması sağlanır. Kütüphane İntranet, çalışanlar arası var olan iletişimi geliştirir ve ortak bir depolama alanı sağlar. Ayrıca çalışanların kütüphane verilerine, sistem bilgilerine ve e-postalarına kolaylıkla erişimlerini sağlar. İntranet, İnternet üzerinden kolaylıkla erişilebilir olduklarından kütüphane çalışanları, bir tarayıcı (browser) ile herhangi bir yerden Bilkent Üniversitesi VPN kullanarak İntranete ulaşabilirler. Web ofis kullanmak, kütüphane çalışanlarının bilinen tarayıcı özelliklerini kullanarak iş bilgilerini düzenlemelerini ya da doküman ve takvimleri paylaşmalarını sağlar

    Metastatik ve lokal ileri evre küçük hücreli dışı akciğer kanserinde timidin kinaz aktivite düzeylerinin kemoterapiye erken cevabın değerlendirilmesinde prognostik ve prediktif değeri

    No full text
    Giriş ve Amaç: Metastatik Küçük hücreli dışı akciğer kanser(KHDAK)’inde tedavi hastalığın seyrini gösteren ve tedaviye yanıtı öngörebilen klinik/patolojik prognostik/prediktif faktörlerin yardımı ile Hücresel bir enzim olan timidin kinaz (TK) DNA sentezinde kullanılan timidin monofosfatın oluşumunda timidinin ATP-bağımlı fosforilasyonunu katalize eder Hücresel proliferasyonu gösterir. İki izoformu mevcuttur; sitoplazmik formu olan timidin kinaz 1(TK1) hücre döngüsü bağımlıdır, proliferasyonu yansıtan formudur. Çalışmamızın amacı TK1 düzeylerinin metastatik KHDAK’de prognostik rolünü ve TK1 düzeylerinin tedavi sırasında değişiminin kemoterapiye yanıtı öngörmede bir rolü olup olmadığını araştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Çalışmamızda 2009-2010 yılları arasında prospektif olarak polikliniğimize başvuran ardışık 48 metastatik KHDAK’ li hastanın tedavi öncesi ve 2. Kür öncesi serum TK1 aktivite düzeyleri DiviTum yüksek duyarlı kitleri ile ölçüldü. Kontrol grubu olarak 10 sağlıklı gönüllü alındı. Bu hastaların hastalık progresyonu ve genel sağ kalımları takip edildi. TK1 değerlerinin prognostik ve prediktif rolü araştırıldı. Hastaların klinik yaş, cinsiyet, kilo kaybı, histolojik alt tip, ECOG performans durumu (PD) progresyonsuz sağ kalımı (PSK) ve genel sağ kalım (GSK)’ları ile TK1 düzeyleri ve ayrıca kemoterapi öncesi ve sonrası TK1 düzeyleri arasındaki ilişki incelendi. Bulgular: Çalışma grubunun ortanca yaşı 56 olup medyan takip süresi 258 gündür. Hastaların demografik ve klinik özelliklerinin GSK VE PSK’a etkileri incelendiğinde kilo kaybının hem PSK hemde GSK’ı anlamlı şekilde olumsuz etkilediği (sırasıyla 0.04 vs 0.02) gözlenmiştir. Skuamöz hücreli olmayan tümörlerin skuamöz hücreli tümörlere göre istatistikseli anlamlılığa ulaşmayan fakat sayısal olarak daha uzun PSK ve GSK’a sahip olduğu (sırasıyla 186 gün vs 120 gün, p=0.26, 392 gün vs 430 gün; p=0.90) görülmüştür. Diğer değişkenlerin prognostik bir öneminin olmadığı saptandı. Hastalar ile sağlıklı gönüllülerin serum TK1 aktivite düzeyleri karşılaştırıldığı zaman hastaların serum TK1 aktivite düzeyleri anlamlı olarak yüksek saptandı (sırasıyla 325.6±63.46 vs 32.97±7.307; p<0.0001) . Hastaları demografik ve klinik özellikleri ile serum TK1 aktivite düzeyleri arasındaki ilişkiler incelendiğinde kilo kaybı ile serum TK1 aktivite düzeyleri arasında anlamlı ilişki saptandı (p=0.03). ECOG PD, yaş ve cinsiyet ile serum TK1 aktivite düzeyleri arasında ilişki bulunmadı (sırasıyla, p=0.23, p=0.94, p=0.56). Histolojik alt tipler ile TK1 düzeyleri arasındaki ilişkide anlamlı bir fark olmasa da (p=0.10) skuamöz hücreli grupta serum TK1 aktivite düzeyleri sayısal olarak skuamöz hücreli dışı gruba göre yüksek saptandı ( sırasıyla 444.2 ± 143.4 vs 225.1 ± 59.77; p=0.108). ROC eğrisi analizi ile TK1 aktivite düzeyinin kestirim değeri 156 Du/L olarak saptandı. TK1 aktivite düzeyi 156 Du/L’nin üzerinde olan hastaların PSK ve GSK’ı 156 Du/L’ nin altında olan gruba göre anlamlı oranda kısaydı. Çok değişkenli analizde serum TK1 düzeyleri ile genel sağkalım arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanırken (p=0.020) progresyonsuz sağ kalım ile arasında istatistiksel anlamlılığa ulaşmayan ancak güçlü bir eğilim vardı (p=0.064). 1.Kür öncesi ve 2.Kür öncesi bakılan serum TK1 aktivite düzeyleri arasındaki değişim ile genel sağkalım ve progresyonsuz sağkalım arasında anlamlı bir ilişki bulunamadı (sırasıyla p=0.53, p=0.6). Sonuç; TK1 düzeyleri met KHDAK hastalarında sağlıklı kontrollere göre daha yüksek bulunmuştur. TK1 yüksek olan hastaların PSK ve GSK’ları daha kısa saptanmıştır. Hepsi kemoterapi alan hasta grubumuzda TK1 düzeylerindeki erken değişimin kemoterapiye yanıt konusunda prediktif değeri saptanamamıştır. Anahtar sözcükler: metastatik küçük hücreli dışı akciğer kanseri, kemoterapi, progresyonsuz sağ kalım, genel sağ kalım, timidin kinaz. ABSTRACT Background: Optimal management of metastatic NSCLC requires careful assessment of several clinical and pathologic prognostic/predictive factors. Thymidine kinase is an enzyme supporting DNA synthesis under conditions of increased cell proliferation. The prognostic significance of TK1 activity in hematological malignancies and early stage solid cancers are well studied but little is known about the prognostic significance of TK1 activity in metastatic NSCL cancer. Method: TK1 activity was measured by means of novel high sensitive non radioactive DIVITUM assay. We prospectively measured serum TK1 activity immediately before the first and second cycle of the treatment in 48 consecutive metastatic NSCL cancer patients. 10 healthy volunteers were also included as a control group. We aimed to evaluate the value of prognostic significance of TK1 activity. In addition, the clinical significance of the difference between the two serum TK1 activity levels was also assessed. Results: The mean TK1 level in the study group was significantly higher than the controls (respectively 325.6±63.46 vs. 32.97±7.307; p<0.0001). TK1 levels were positively correlated with historical prognostic factors such as weight loss (p=0.039). TK1 activity levels in the squamous subtype were higher than the adenocarcinoma although this difference did not reach statistical significance (respectively 444.2 ± 143.4 vs. 225.1 ± 59.77; p=0.108). A cut off value of 156 Du/l (AUC 0.77 %95 CI 0.62-0.92; sensitivity %56,1-specifity %14) was determined by ROC curve analysis. High TK1 values were associated with decreased progression free survival (PFS) and overall survival (OS). In multivariate analysis TK1 levels continued to be an independent prognostic factor for patients with metastatic NSCLC (p value for OS was found to be 0.02). Although the difference was not clinically significant, the mean TK1 levels before second cycle of chemotherapy was higher than baseline TK1 levels before the start of chemotherapy (respectively 620±35.3Du/L vs. 325.6±63.46 Du/l p). Conclusion: TK1 levels might be considered as an independent prognostic factor in the metastatic NSCLC. Early evaluation of TK1 levels during chemotherapy can not be used for monitoring treatment response. In addition, TK1 can be a valuable molecular therapeutic target for metastatic NSCLC

    Effects of soft story irregularity to earthquake behavior of R/C structures

    Get PDF
    Çalışmada Türkiye’de oldukça sık görülen yumuşak kat düzensizliğinin betonarme yapıların deprem davranışına etkileri incelenmeye çalışılmıştır. Çalışma kapsamında alt kat kolonlarının daha yüksek olduğu ve dolgu duvarların mevcut olduğu betonarme yapıların deprem davranışındaki değişiklikler incelenmiştir. Bu amaçla, dolgu duvarların yapının tüm katlarında bulunduğu düzenli ve sadece alt katta bulunmadığı düzensiz yapıların da analizleri yapılarak, deprem davranışına etkileri incelenmeye çalışılmıştır ve de alt kat yüksekliklerinin farklı olduğu yapılar ele alınmıştır. Doğrusal olmayan statik itme analizleri yapılarak yapıların kapasite eğrileri, kat yatay yer değiştirmeleri, göreli kat ötelemeleri belirlenmiştir. Analiz sonuçlarına göre yapıların deprem davranışlarındaki değişiklikler yorumlanmıştır.In this study, structures with soft story are considered for determination of earthquake behavior which is also common for Turkey. Effects of relatively longer first story columns and infill walls for structural behavior are considered. For this reason, these kinds of structures with infill walls in all, and in all but not first story are analyzed and irregularities are taken into consideration. Nonlinear analyses are realized to sketch the pushover curves for selected structures. According to the pushover curves, story displacements, relative story displacements are determined. Regarding with the analysis results, the effects of irregularities are determined in the structural behavior under earthquake
    corecore