Stefan Zweig’ın Mecburiyet Adlı Eserinde Otoriteye İtaat ve Milgram Deneyi

Avusturyalı yazar Stefan Zweig’ın 1920 yılında yayımlanan “Der Zwang” (Mecburiyet) adlı eseri, psikolog Stanley Milgram tarafından 1960’lı yıllarda yapılan otoriteye itaat deneyleriyle ilginç benzerlikler taşımaktadır. Eserin başkişisi Ferdinand’ın aldığı sefer görev emri karşısındaki davranışları ile Milgram’ın deneklerinin deneyde aldıkları emirler karşısındaki davranışları neredeyse tamamen örtüşmektedir. Bu çalışmada eserle deney arasındaki benzerlikler gösterilip elde edilen bulgular psikanalitik edebiyat eleştirisiyle yorumlanmıştır

Z KUŞAĞI ÖĞRENCİLERİNİN UZAKTAN EĞİTİM YABANCI DİL DERSLERİNDEKİ ÖĞRENME STRATEJİLERİ: BİR DURUM ÇALIŞMASI

DergiPark: 749500trakyasobedDas Lernen ist ein Phänomen, das von Generation zu Generation unterschiedlich sein kann. Es ist bekannt, dass auch die Generation Z Lerncharakteristika aufweist, die sie von früheren Generationen unterscheiden. Ein großer Teil der türkischen Gesamtbevölkerung und des türkischen Schulwesens besteht aus Mitgliedern der Generation Z. Aber es sind weniger Studien zum Thema Lernstrategien der Generation Z in der Türkei zu finden. Das Ziel dieser Fallstudie ist es, die Sprachlernstrategien der Lernenden der Generation Z im Fernunterricht festzustellen. In diesem Kontext wurden Antworten auf die Fragen gesucht, wie Lernende der Generation Z eine Fremdsprache lernen und ob der fremdsprachliche Fernunterricht entsprechend den Lernstrategien dieser Generation durchgeführt wird. Ein Fragebogen mit 10 offenen Fragen wurde an die Lernenden in den Vorbereitungsklassen der Hochschule für Fremdsprachen der Trakya Universität gesendet und die Antworten von insgesamt 78 Lernenden wurden durch eine Inhaltsanalyse bewertet. Als Fazit konnte festgestellt werden, dass die Lernenden die kognitiven mehr, aber die metakognitiven und affektiven Lernstrategien kaum verwenden. Im Zusammenhang mit dieser Situation gaben die Lernenden an, dass sie Motivations- und Konzentrationsprobleme im Fernunterricht haben. Am Ende der Studie wurden Vorschläge zur Lösung dieser Probleme entwickelt.Öğrenme kuşaktan kuşağa farklılık gösteren bir olgudur. Z kuşağının da onu önceki nesillerden ayıran öğrenme özelliklerinin olduğu bilinmektedir. Türkiye nüfusunun ve eğitim sisteminin büyük bir bölümünü Z kuşağı bireyleri oluşturmaktadır. Fakat Türkiye’de Z kuşağının öğrenme stratejileri konusunda yapılan araştırmalar oldukça azdır. Bu durum çalışmasının amacı, Z kuşağı öğrencilerinin uzaktan eğitim sürecindeki dil öğrenme stratejilerini tespit etmektir. Bu bağlamda, Z kuşağı öğrencilerinin bir dili nasıl öğrendiği ve uzaktan eğitimdeki yabancı dil derslerinin bu kuşağın öğrenme stratejilerine uygun yapılıp yapılmadığı sorularına yanıt aranmıştır. Trakya Üniversitesi Yabancı Diller Yüksekokulu öğrencilerine 10 açık sorudan oluşan bir form gönderilmiş ve toplamda 78 öğrencinin cevapları içerik analiziyle değerlendirilmiştir. Sonuç olarak öğrencilerin bilişsel öğrenme stratejilerini daha çok kullandıkları, ancak üst bilişsel ve duyuşsal öğrenme stratejilerini neredeyse hiç kullanmadıkları görülmüştür. Bu durumla bağlantılı olarak öğrenciler, uzaktan eğitimde motivasyon ve odaklanma problemleri yaşadıklarını belirtmiştir. Araştırmanın sonunda bu problemlerin çözümüne yönelik öneriler geliştirilmiştir

The impact of atherosclerotic risk factors on disease progression in patients with previously diagnosed nonobstructive coronary artery disease: factors affecting coronary artery disease progression

Objectiv

Picturing asthma in Turkey: results from the Turkish adult asthma registry

Introduction: National data on asthma characteristics and the factors associated with uncontrolled asthma seem to be necessary for every country. For this purpose, we developed the Turkish Adult Asthma Registry for patients with asthma aiming to take a snapshot of our patients, thereby assigning the unmet needs and niche areas of intervention. Methods: Case entries were performed between March 2018 and March 2022. A web-based application was used to record data. Study outcomes were demographic features, disease characteristics, asthma control levels, and phenotypes. Results: The registry included 2053 patients from 36 study centers in Turkey. Female subjects dominated the group (n = 1535, 74.8%). The majority of the patients had allergic (n = 1158, 65.3%) and eosinophilic (n = 1174, 57.2%) asthma. Six hundred nineteen (32.2%) of the patients had obese asthma. Severe asthma existed in 670 (32.6%) patients. Majority of cases were on step 3–5 treatment (n: 1525; 88.1%). Uncontrolled asthma was associated with low educational level, severe asthma attacks in the last year, low FEV1, existence of chronic rhinosinusitis and living in particular regions. Conclusion: The picture of this registry showed a dominancy of middle-aged obese women with moderate-to-severe asthma. We also determined particular strategic targets such as low educational level, severe asthma attacks, low FEV1, and chronic rhinosinusitis to decrease uncontrolled asthma in our country. Moreover, some regional strategies may also be needed as uncontrolled asthma is higher in certain regions. We believe that these data will guide authorities to reestablish national asthma programs to improve asthma service delivery