31 research outputs found

    Sosyal medya ve narsisizm kültürü

    Get PDF
    06.03.2018 tarihli ve 30352 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Yükseköğretim Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile 18.06.2018 tarihli “Lisansüstü Tezlerin Elektronik Ortamda Toplanması, Düzenlenmesi ve Erişime Açılmasına İlişkin Yönerge” gereğince tam metin erişime açılmıştır.İnternetin uygulamalarından olan sosyal medya, günümüzün en popüler iletişim ortamlarındandır. Bu ortamlar, Web 2.0 teknolojisinin gelişmesiyle ortaya çıkmış ve günümüzde en yaygın ve en yoğun kullanılan iletişim mecraları düzeyine erişmiştir. Web 2.0'ın kullanıcılara sunduğu etkileşim, içerik üretimi ve paylaşım gibi uygulamalar, sosyal medyanın toplumsal ilişkilere eşlik edebilmesini sağlamıştır. Artık sosyal paylaşım platformları, toplumsal ilişkileri oluşturan veya geliştiren bir nitelik taşımaktadır. Bu tezde sosyal medya bu çerçevede değerlendirilmektedir. Narsisizm ise günümüzde kişilik bozukluğu olmanın yanında bir kültürel görünümü de tanımlamaktadır. Öyle ki narsisizm, modern toplumsal örgütlenme biçimi olan kapitalizmin geldiği aşamada oldukça yaygın bir şekilde karşılaşılan kişilik yapılanması olmuş ve günümüz modern toplumsal koşulları kültürel narsisizmin yaygınlaşmasına ve kök salmasına yol açmıştır. Nitekim kapitalizmin başlangıcında arzular baskılanırken, günümüz tüketimci kapitalizminde sürekli kışkırtılmakta ve bu arzuların tam tatmini söz konusu olmamaktadır. Dolayısıyla bu koşullar uyarınca narsisist tutum ve davranışlar sürekli teşvik edilmektedir. Bu çalışmada narsisizm kültürel bir görünüm olarak ele alınmakta ve bu durumun sosyal medyaya yansımaları incelenmektedir. Ayrıca kültürel narsisizmin görünümlerinin sosyal medyada hangi iletişim deneyimleriyle var olduğu da derinlemesine sorgulanmaya çalışılmaktadır. Bu çerçevede çalışmada nitel veri toplama yöntemlerinden derinlemesine görüşme tekniği uygulanmış ve görüşmelerden elde edilen bulgular içerik analizi yapılarak yorumlanmıştır. Sosyal medyanın sahip olduğu özelliklerin ve bu mecradaki çeşitli iletişim deneyimlerinin narsisizm kültürünü yeniden ürettiği sonucuna ulaşılmıştır. Anahtar Kelimeler: Sosyal Medya, İnternet, Narsisizm, Kültür, Narsisizm KültürüSocial media, which is one of internet applications, is one of the most popular communication platforms of these days. These platforms, which has come up thanks to the development of Web 2.0 technology, has reached the communication medium used most commonly and extensively nowadays. Applications, which are presented by Web 2.0, such as interaction, content production and sharing has provided that social media can accompany with social relations. Now, social media platforms have the qualification which constitues and improves social relations. In this thesis, social media is studied within this context. Narcissism is defined a cultural phenomenon besides a defect in character. In fact, narcissism has become a structure of personality faced rather commonly in the course of capitalism being modern social organization form and today's modern social conditions have led cultural narcissism to spread and to take root. As a matter of fact, while desires are suppressed at the beginning of capitalism, it is reppressed and full satisfaction of these desires are not possible in comsumptional capitalist system. Thus, narcissistic attitudes and behaviours are promoted in accordance with these circumstances. In this thesis, narcissism is studied as a cultural phenomenon and the reflections of these situation to the social media is examined. Moreover, it is deeply being questioned that through what kinds of communication experiences the perspectives of cultural narcissism exist in the social media. Within this context, an in-depth interview technique among methods of collecting qualitavite data has been applied and findings obtained from interviews have been interpreted by doing content analysis. As a result of the study, it is found out that features of social media and other various communication experiences in this area reproduced narcisstic culture. Keywords: Social Media, Internet, Narcissism, Culture, The Culture of Narcissis

    Dijitalleşen halkla ilişkiler: Havayolu taşımacılığında dijital halkla ilişkiler ve müşteri ilişkileri yönetimi

    Get PDF
    Bilgi iletişim teknolojilerinin gelişmesiyle beraber iletişim süreçlerinde ortaya çıkan değişim ve dönüşümler ekonomiden toplumsal yaşamın tüm katmanlarına kadar hemen her alanı etkilemiştir. Bilhassa internetin ve enformasyon alışverişinde gelişerek yaygınlaşan dijitalleşmenin yarattığı etki, üretim ve pazarlama ile iletişim ve halkla ilişkiler alanlarında oldukça köklü dönüşümlere yol açmış; yeni anlayışların ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Öyle ki dijital iletişim olanaklarının artmasıyla beraber pasif konumda görülen alıcının iletişim sürecinde aktif bir yer edinmeye başlaması, kurumların hedef kitleleriyle iletişimlerinde dijital halkla ilişkiler anlayışını olmazsa olmaz konuma taşımıştır

    Atomoksetin tedavisi gören dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu olan çocuklarda CYP2D6 gen polimorfizmlerinin tedavi yanıtına etkisi

    No full text
    Atomoksetin tedavisi gören dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu olan çocuklarda CYP2D6 gen polimorfizmlerinin tedavi yanıtına etkisi Öğrenci Adı: Halil İbrahim KOÇDanışman Adı: Doç. Dr. Ahmet İlter GÜNEYAmaç: Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB), çocuk psikiyatri hastalıkları arasında sıklıkla görülen bozukluklardandır. Atomoksetin DEHB tedavisinde tercih edilen ve bir seçici norepinefrin geri alım inhibitörüdür. Atomoksetinin metabolizması karaciğerde CYP2D6 enzimi ile gerçekleştirilmektedir. CYP2D6 enzimini kodlayan gen oldukça polimorfiktir. CYP2D6 polimorfizmleri çeşitli hastalıkların tedavisinde klinik etkide değişkenliğe yol açmaktadır. Bu tez çalışmasında DEHB tanısı almış ve atomoksetin tedavisi gören çocuklarda CYP2D6 allelik varyantları ile atomoksetine verilen yanıt arasındaki ilişkinin araştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve yöntem: Çalışmaya 50 DEHB tanısı almış ve atomoksetin tedavisi gören çocuk ile birlikte 54 sağlıklı (normal) çocuk dahil edildi. CYP2D6 genindeki polimorfizmlerin saptanması için her bir hastadan 5 ml tükürük temin edilerek hastanın DNA izolasyonu yapıldı. DNA'lardan gerçek zamanlı polimeraz zincir reaksiyonu (GZ-PZR) ile CYP2D6*3 ve CYP2D6*4 varyantlarının tespiti gerçekleştirildi. Elde edilen veriler istatistiksel açıdan değerlendirildi.Bulgular: CYP2D6*3 ve CYP2D6*4 allelleri ile hastaların tedaviye yanıtı arasında ilişki bulunamadı. Homozigot yabanıl tip CYP2D6*4 genotipine sahip olgular DEHB grubunda daha fazla oranda saptandı. Cinsiyetler arasında düzelme seviyesi karşılaştırıldığında kadınların %50'sinin daha kötüleştiği bulundu. Yan etki şiddeti karşılaştırmasında tedavinin kadınların işlevselliğini önemli derecede etkilediği görüldü.Sonuç: Genotip-fenotip ilişkisine uygun olarak optimal ilaç tedavisinin sağlanması, DEHB tedavisinde kullanılan atomoksetin başta olmak üzere CYP2D6 enzimi tarafından metabolize edilen ilaçlarla ilgili prospektif çalışmaların daha geniş toplumlarda ve daha fazla polimorfizmin incelenmesi ile mümkün olacaktır.İÇİNDEKİLERBEYANIITEŞEKKÜRIIIKISALTMALAR VE SİMGELER LİSTESİVŞEKİL LİSTESİVIITABLO LİSTESİVIII1.ÖZET112.SUMMARY123.GİRİŞ VE AMAÇ134.GENEL BİLGİLER154.1. DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU154.1.1. Tanım, tarihçe ve tanı ölçütleri154.1.2. Epidemiyoloji174.1.3. Etiyoloji184.1.3.1. Çevresel etkenler194.1.3.2. Nörobiyolojik etkenler214.1.3.3. Genetik etkenler234.1.3.3.1. Davranışsal genetik çalışmaları244.1.3.3.1.1. Aile çalışmaları244.1.3.3.1.2. İkiz çalışmaları254.1.3.3.1.3. Evlat edinme çalışmaları254.1.3.3.2. Moleküler genetik çalışmaları264.1.3.3.2.1. Genom çapında ilişkilendirme çalışmaları264.1.3.3.2.2. Aday gen çalışmaları284.1.4. Klinik görünüm ve değerlendirme324.1.4.1. Dikkatsizlik324.1.4.2. Hiperaktivite334.1.4.3. Dürtüsellik334.1.5. Ayırıcı tanı ve eş tanılar334.1.6. Tedavi344.1.6.1. Stimulanlar354.1.6.2. Non-stimulanlar354.1.6.3. Psikososyal Tedaviler364.2. ATOMOKSETİN364.2.1. Atomoksetin farmakodinamiği ve farmakokinetiği374.2.2. Atomoksetin kullanımı384.2.3. Atomoksetin yan etkileri394.2.4. Atomoksetin’in diğer ilaçlarla etkileşimi394.3. SİTOKROM P450 (CYP450)394.3.1. CYP450 enzimlerinin sınıflandırılması ve adlandırılması414.3.2. CYP2D lokusunun yapısı424.3.3. CYP2D6 enzimi ve CYP2D6 gen polimorfizmleri434.3.3.1.CYP2D6 allelleri ve enzim aktivitesine etkileri474.3.3.2.CYP2D6 polimorfizmlerinin popülasyon frekansları504.3.4. CYP2D6 substratları ve CYP2D6 ile metabolize olan ilaç etken maddeleri514.3.5. CYP2D6 inhibitörleri ve indükleyicileri535.GEREÇ VE YÖNTEM565.1. ARAŞTIRMANIN ÖRNEKLEMİ565.1.1. Vaka grubunun seçimi565.1.2. Kontrol grubunun seçimi565.1.3. Araştırmaya dahil olma, hariç tutulma ve araştırmadan çıkartılma kriterleri575.2. VERİ TOPLAMA ARAÇLARI575.2.1. KLİNİK GLOBAL İZLENİM ÖLÇEĞİ (CGI) (EK 2)585.2.2. Atomoksetin yan etki ölçeği (Ek 7)585.3. GENETİK ANALİZ585.3.1. Genetik analizde kullanılan gereçler595.3.2. Genetik analizde kullanılan sarf malzemeler595.3.3. Tükürük örneği toplanması595.3.4. DNA izolasyonu605.3.4.1. NanoDrop ölçümü615.3.5. GZ-PZR çalışması615.4. İSTATİSTİKSEL ANALİZ666.BULGULAR677.TARTIŞMA VE SONUÇ758.KAYNAKLAR789.EKLER11010. ÖZGEÇMİŞ118--------------------Effect of CYP2D6 gene polymorphisms on treatment response in children with attention deficit and hyperactivity disorder treated with atomoxetineStudent Name: Halil İbrahim KOÇName of Supervisor: Assoc. Prof. Dr. Ahmet İlter GÜNEYObjective: Attention deficit hyperactivity disorder (ADHD) is one of the common disorders among pediatric psychiatric diseases. Atomoxetine is a selective norepinephrine reuptake inhibitor that is preferred in ADHD treatment. The metabolism of atomoxetine is carried out in the liver with the enzyme CYP2D6. The gene encoding the CYP2D6 enzyme is highly polymorphic. CYP2D6 polymorphisms cause variability in clinical effect in the treatment of various diseases. In this thesis, it is aimed to investigate the relationship between CYP2D6 allelic variants and the response to atomoxetine in children diagnosed with ADHD and treated with atomoxetine.Material and methods: The study included 50 children with ADHD and 54 children with normal (control group). To detect polymorphisms in the CYP2D6 gene, 5 ml of saliva was obtained from each patient and DNA isolation of the patient was performed. CYP2D6*3 and CYP2D6*4 variants were detected with real-time polymerase chain reaction (qPCR) from DNA. The data obtained were evaluated statistically.Results: No relation was found between the CYP2D6*3 and CYP2D6*4 alleles and the patients' response to treatment. Patients with homozygous wild-type CYP2D6*4 genotype were found to be more common in the ADHD group. When the level of improvement between genders was compared, it was found that 50% of women worsened. In the comparison of severity of side effects, it was seen that the treatment significantly affected the functionality of women.Conclusion: Providing optimal drug therapy in accordance with the genotype-phenotype relationship will be possible through the study of prospective studies on wider societies and more polymorphism related to drugs metabolised by the enzyme CYP2D6 used in the treatment of ADHD.CONTENTSDECLARATION IITHANK YOU IIILIST OF ABBREVIATIONS AND SYMBOLS VLIST OF FIGURES VIITABLE LIST VIII1. SUMMARY 112. SUMMARY 123. INTRODUCTION AND GOAL 134. GENERAL INFORMATION 154.1. ATTENTION DEFICIENCY HYPERACTIVITY DISORDER 154.1.1. Definition, history and diagnostic criteria 154.1.2. Epidemiology 174.1.3. Etiology 184.1.3.1. Environmental factors 194.1.3.2. Neurobiological factors 214.1.3.3. Genetic factors 234.1.3.3.1. Behavioral genetic studies 244.1.3.3.1.1. Family Studies 244.1.3.3.1.2. Twin Studies 254.1.3.3.1.3. Adoption studies 254.1.3.3.2. Molecular genetics studies 264.1.3.3.2.1. Genome-wide association studies 264.1.3.3.2.2. Candidate gene studies 284.1.4. Clinical appearance and evaluation 324.1.4.1. Inattention 324.1.4.2. Hyperactivity 334.1.4.3. Impulsivity 334.1.5. Differential diagnosis and comorbidities 334.1.6. Treatment 344.1.6.1. Stimulants 354.1.6.2. Non-stimulants 354.1.6.3. Psychosocial Treatments 364.2. ATOMOXETIN 364.2.1. Atomoxetine pharmacodynamics and pharmacokinetics 374.2.2. Atomoxetine use 384.2.3. Atomoxetine side effects 394.2.4. Interaction of atomoxetine with other drugs 394.3. CYTOCROME P450 (CYP450) 394.3.1. Classification and nomenclature of CYP450 enzymes 414.3.2. Structure of the CYP2D locus 424.3.3. CYP2D6 enzyme and CYP2D6 gene polymorphisms 434.3.3.1. CYP2D6 alleles and their effects on enzyme activity 474.3.3.2. Population frequencies of CYP2D6 polymorphisms 504.3.4. CYP2D6 substrates and drug agents metabolised by CYP2D6 514.3.5. CYP2D6 inhibitors and inducers 535. MATERIALS AND METHODS 565.1. THE SAMPLE OF THE RESEARCH 565.1.1. Selection of case group 565.1.2. Selection of the control group 565.1.3. Inclusion, exclusion and exclusion criteria 575.2. DATA COLLECTION TOOLS 575.2.1. CLINICAL GLOBAL IMPRESSION SCALE (CGI) (ANNEX 2) 585.2.2. Atomoxetine side effect scale (Appendix 7) 585.3. GENETIC ANALYSIS 585.3.1. Tools used in genetic analysis 595.3.2. Consumables used in genetic analysis 595.3.3. Saliva sample collection 595.3.4. DNA isolation 605.3.4.1. NanoDrop measurement 615.3.5. qPCR study 615.4. STATISTICAL ANALYSIS 666. FINDINGS 677. DISCUSSION AND CONCLUSION 758. REFERENCES 789. ANNEXES 11010. CV 11

    Ocena związku między wskaźnikiem oporu tętnic nerkowych a rozległością i złożonością choroby wieńcowej u pacjentów z ostrym zespołem wieńcowym

    No full text
    Background: Despite advances in cardiovascular medicine, acute coronary syndrome (ACS) is still a major cause of morbidity and mortality worldwide. Synergy between percutaneous coronary intervention with TAXUS™ and Cardiac Surgery (SYNTAX) score is used to determine the extent and complexity of coronary artery disease (CAD). Renal resistive index (RRI), a renal Doppler ultrasound parameter, is used to detect renal haemodynamics. Although some risk factors for CAD, including hypertension and diabetes mellitus, were demonstrated to have an association with RRI; a direct relationship between the presence, extent, and complexity of CAD and RRI has not been investigated yet. Aim: In this study, we evaluated the relationship between RRI and SYNTAX score in patients with ACS. Methods: This cross-sectional study enrolled 235 patients who were diagnosed with ACS and underwent coronary angiography at our tertiary clinic between February 2016 and August 2016. Regarding clinical presentation, 112 patients were diagnosed with non-ST-segment elevation ACS (NSTE-ACS) and 123 patients were diagnosed with ST-segment elevation ACS (STE-ACS). The patients’ demographic, clinical, laboratory, echocardiographic data, SYNTAX scores and measurements of renal Doppler ultrasound parameters, including RRI, renal pulsatility index (RPI) and acceleration time (AT) were recorded. Results: Among 235 patients, 112 (47.7%) were diagnosed with NSTE-ACS and 123 (52.3%) were diagnosed with STE-ACS. Mean SYNTAX score and RRI of patients with NSTE-ACS and STE-ACS were 15.4 and 0.69, 21.1 and 0.67, respectively. The SYNTAX score was associated with gender, height, plasma uric acid level, left atrial diameter, left ventricular (LV) end-systolic and end-diastolic diameter, RPI, and RRI in patients with NSTE-ACS, as well as with low-density lipoprotein-cholesterol, total cholesterol, ejection fraction, and LV end-systolic diameter in patients with STE-ACS (p < 0.05 for each variable). RRI was significantly associated with age, haemoglobin level, left atrial diameter, SYNTAX score, AT, and RPI in patients with NSTE-ACS, as well as with weight, body mass index, interventricular septum thickness at diastole, LV posterior wall thickness at diastole, LV ejection fraction, and RRI in patients with STE-ACS. Multivariate logistic regression analysis demonstrated that LV end-systolic diameter (β = 0.385, 95% CI 1.065–2.029, p = 0.019), RRI (β = 32.230, 95% CI 5343.15–2.E+24, p = 0.008), and RPI (β = –7.439, 95% CI 0.000–0.231, p = 0.015) were independent predictors of moderate to high SYNTAX score in patients with NSTE-ACS. Conclusions: Non-invasively detected RRI is closely associated with the extent and complexity of CAD in patients with NSTE-ACS. However, there is a need for randomised, controlled studies involving wider populations.  Wstęp: Mimo postępu w zakresie leczenia chorób sercowo-naczyniowych ostry zespół wieńcowy (ACS) jest nadal główną przyczyną chorób i zgonów na całym świecie. Zbieżność między przezskórną interwencją wieńcową z wszczepieniem stentu uwalniającego tacrolimus TAXUS™ a wskaźnikiem SYNTAX stosuje się do oceny rozległości i złożoności choroby wieńcowej (CAD). Wskaźnik oporu tętnic nerkowych (RRI), parametr określany za pomocą ultrasonografii doplerowskiej, pozwala wykryć istotne hemodynamicznie zwężenia tętnic nerkowych. Chociaż wykazano, że niektóre czynniki ryzyka CAD, w tym nadciśnienie tętnicze i cukrzyca, są powiązane z RRI, bezpośrednia zależność między rozległością i złożonością CAD a wskaźnikiem RRI nie została dotychczas zbadana. Cel: Celem niniejszej pracy była ocena związku między wskaźnikami RRI i SYNTAX u pacjentów z ACS. Metody: Do tego przekrojowego badania włączono 235 chorych z rozpoznaniem ACS, u których wykonano koronarografię w ośrodku specjalistycznym autorów w okresie od lutego do sierpnia 2016 r. Na podstawie obrazu klinicznego można wyróżnić dwie grupy chorych: u 112 osób rozpoznano ACS bez uniesienia odcinka ST (NSTE-ACS), a u 123 osób — ACS z uniesieniem odcinka ST (STE-ACS). Odnotowano następujące informacje o uczestnikach: dane demograficzne, parametry kliniczne i laboratoryjne, wyniki badań echokardiograficznych, wskaźnik SYNTAX i parametry uzyskane w badaniu nerek metodą ultrasonografii doplerowskiej, w tym wskaźnik RRI, wskaźnik pulsacyjności (RPI) oraz czas akceleracji (AT). Wyniki: Spośród 235 uczestników badania u 112 (47,7%) rozpoznano NSTE-ACS, a u 123 (52,3%) — STE-ACS. Średnia wartości wskaźników SYNTAX i RRI u chorych z NSTE-ACS oraz STE-ACS wynosiły odpowiednio 15,4 i 0,69 oraz 21,1 i 0,67. Wskaźnik SYNTAX był związany z płcią, wzrostem, stężeniem kwasu moczowego w osoczu, wymiarem lewego przedsionka, wymiarami końcowoskurczowym i końcoworozkurczowym lewej komory, wskaźnikami RPI i RRI u pacjentów z NSTE-ACS, a także ze stężeniem cholesterolu całkowitego i frakcji LDL, frakcją wyrzutową oraz wymiarem późnoskurczowym lewej komory u chorych ze STE-ACS (p < 0,05 dla wszystkich zmiennych). Wskaźnik RRI wiązał się istotnie z wiekiem, stężeniem hemoglobiny, wymiarem lewego przedsionka, wartością wskaźnika SYNTAX, AT i wskaźnikiem RPI u chorych z NSTE-ACS oraz z masą ciała, wskaźnikiem masy ciała, grubością przegrody międzykomorowej w rozkurczu, grubością tylnej ściany lewej komory w rozkurczu, frakcją wyrzutową lewej komory i wskaźnikiem RRI u chorych ze STE-ACS. W wielozmianowej analizie regresji logistycznej wykazano, że wymiar późnoskurczowy lewej komory (β = 0,385; 95% CI 1,065–2,029; p = 0,019),wskaźnik RRI (β = 32,230; 95% CI 5343,15–2.E+24; p = 0,008) i wskaźnik RPI (β = –7,439; 95% CI 0,000–0,231; p = 0,015) były niezależnymi czynnikami predykcyjnymi średniej lub wysokiej wartości wskaźnika SYNTAX u pacjentów z NSTE-ACS. Wnioski: Wskaźnik RRI w badaniu nieinwazyjnym jest ściśle związany z rozległością i złożonością CAD u chorych z NSTE-ACS. Jednak potrzebne są randomizowane badania z grupą kontrolną obejmujące szerszą populację.

    TRL Kalibrasyonunda Uç Konumlandirmasi ve Geçislerin Etkileri

    No full text
    Bu çalışmada, TRL kalibrasyonundaki ölçüm düzlemiyle referans düzlemi arasındaki geçiş etkilerinin ve kalibrasyon esnasındaki uç konumlandırmasının ölçüm doğruluğu üzerindeki etkileri incelenmiştir. Eşdüzlemsel dalga kılavuzu (EDK) yapıları üzerinde ondört farklı geçiş, direk, doğrusal ve üstel şekillerle gerçekleştirilmiş ve bu geçişler üç farklı genişlikteki EDK yapıları için tekrarlanmıştır. Geçişlerin etkilerini incelemek için EDK üzerine karakteristik empedasları farklı olan hatlar temel litografi teknikleriyle cam pul üzerinde üretilip 4.5-20 GHz bandında ölçülmüştür. Doğru yöntemle ölçüm sonuçları ve ölçüm uçlarının yatay ve düşey eksenlerde hatalı olarak yerleştirilmesiyle elde edilen ölçüm sonuçları elektromanyetik benzetim araçlarıyla elde edilen sonuçlarla karşılaştırılmıştır
    corecore