12 research outputs found
Development and Psychometric Properties of the Periodontal Diseases Assessment Index in Pregnancy for Midwives
Background & aim: Periodontal diseases cause adverse obstetric outcomes in pregnancy. However, pregnant women generally avoid going to the dentist. This study was conducted to assess the reliability and validity of Periodontal Diseases Assessment Index (PEDIAP) in Pregnancy for Midwives in Turkish society.Methods: This is a validation study consisted of 111 pregnant women referred to antenatal clinic of a training hospital in western Turkey in 2017. Construct validity of the index was calculated by exploratory and confirmatory factor analyses (EFA, CFA), reliability by Cronbach's alpha coefficient, inter-applicant agreement with Kendal W coefficient and intraclass correlation coefficient (ICC) and factor structure with principal components analysis and Varimax rotation using SPSS for Windows 20.0 software.Results: Results showed that the index explained 33.94% of the total variance, and the factor loading values were between 0.47 and 0.68. Based on the CFA, fit indices were found to be χ2/sd = 1.6384, RMSEA = 0.0762, and CFI = 0.9795. The regression coefficients and t values were significant (t > 1.96). The index was found to have a positive correlation with (CPITN) scores (p < .001). The Cronbach alpha coefficient was calculated to be 0.774. It was found that the Kendal W coefficient ranged from 0.550-1 for each item, the ICC coefficient was 0.869, and correlation was significant (p < 0.001). The cut-off value of the index was specified as 3.5Conclusion: The results of this study show that the PEDIAP is a valid and reliable index for use in research and midwifery care
Construct and content validity of the Turkish Birth Satisfaction Scale – Revised (T-BSS-R)
Background: The Birth Satisfaction Scale – Revised (BSS-R) is a valid and reliable scale designed to assess women’s experiences of labour and childbirth. Objective: To assess factor structure, validity, and reliability of the Turkish Birth Satisfaction Scale – Revised (T-BSS-R) using data collected from a Turkish population. Setting: Istanbul Ministry of Health Zeynep Kamil Women’s and Children’s Training and Research Hospital. Participants: A convenience sample of healthy child-bearing women (n = 120) who had experienced a spontaneous vertex delivery at full term. Method: A survey was conducted post backtranslating the T-BSS-R, with survey data analysed using confirmatory factor analysis. Results: Factor modelling found three subscales embedded in the T-BSS-R, which indicated a good model fit, χ2 = 44.67, CFI = .94; MSEA = .057; SRMR = .075. A Chi-square value of 1.33 also indicated a good fit. Means for the T-BSS-R subdimensions (1) Stress Experienced (T-BSS-SE-R) = 6.86 ± 3.10, (2) Women’s Attributes (T-BSS-WA-R) = 2.84 ± 1.89, (3) Quality of Care (T-BSS-QC-R) = 10.69 ± 3.19 and total scale = 20.39 ± 5.98. The Cronbach alpha coefficient for total scale = 0.71 and for subdimensions T-BSS-SE-R= 0.55, T-BSS-WA-R = 0.44 and T-BSS-QC-R = –0.74.Conclusion: Data analysis determined that the T-BSS-R is a valid andreliable instrument to measure birth satisfaction in a population of Turkish women. The T-BSS-R is available for use from [email protected]
Oksitosin İndüksiyonunun Travay süreci ve perine etkileri
ÖZETTezin Başlığı: Oksitosin İndüksiyonunun Travay Süreci ve Perine Üzerine EtkileriYazar Adı: Nazan KARAHANDoğumun gerçekleşebilmesi için, myometriumda kasılmalar olurken, pelvis taban kaslarının esnemesi ve yumuşaması gerekir. Bu yumuşama ve esneme oluşmadığı yetersiz kaldığında, normal vaginal doğum perine hasarı ile sonuçlanır. Doğumda gebeye yapılan girişimlerin perine hasarı oluşmasına zemin hazırladığı bilinmektedir. Travayda en sık uygulanan girişim olan oksitosin indüksiyonunun perine hasarı oluşması üzerindeki etkileri ise belirsizdir. Çalışma, oksitosin indüksiyonunun travay süreci ve perine üzerindeki etkilerini değerlendirmek amacıyla, gözlemsel vaka kontrol çalışması olarak yapılmıştır. Araştırmanın evrenini, bir devlet hastanesine 01 Nisan- 01 Haziran 2009 tarihleri arasında doğum yapmak üzere başvuran tüm gebeler örneklemini ise, miada, gebelik ve doğumla ilgili herhangi bir komplikasyonu bulunmayan ve BKİ'si 30'un altında olan 136 gebe oluşturmuştur. Çalışma grubu hekim istemine göre oksitosin uygulanan 36 primipar ve 34 multipar toplam 70 gebeden, kontrol grubu ise rastgele seçilen ve oksitosin uygulanmayan 34 primipar ve 32 multipar olmak üzere toplam 66 gebeden oluşmuştur. Verilerin toplanmasında, araştırmacı tarafından literatüre dayanılarak geliştirilen "Gebe Tanılama Formu" ve “Travay İzleme ve Değerlendirme Formu” ile, perineal kasılmayı değerlendirebilmek için EMG cihazı kullanılmıştır. Araştırmada, oksitosin uygulanan çalışma grubunda travayın I. ve II. evresinin süresinde anlamlı kısalma olduğu (sırası ile z=-4.97, p=0.00; z=-2.90, p=0.04) fakat acil sezaryen oranında artış olduğu(fisher p=0.00), olgulara servikal dilatasyon 0-3 cm, 4-8 cm ve 9-10 cm iken yapılan EMG ölçümlerine göre perineal kasılma yüzdeleri karşılaştırıldığında, çalışma grubunda kasılma yüzdelerinin yüksek seyrettiği ve çalışma ve kontrol grupları arasında istatistiksel anlamlı farklılık bulunduğu ( sırası ile z=-5.01 p=0.00, z=-5.82 p=0.00, z=-5.82 p=0.00) çalışma grubunda travay ilerlediğinde perineal kasılma yüzdelerinde artış olduğu (x²=25.45 p=0.00) saptanmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgular doğrultusunda, endikasyon olmadığı sürece travayı hızlandırmak amacıyla oksitosin uygulanmaması ve oksitosin uygulanan gebelerde perineyi koruyacak alternatif yöntemler kullanılması önerilmektedir. SUMMARYTitle of Thesis: Oxytocin induction of effects on labor and perineumName of author: Nazan KARAHANSpontaneous birth requires myometrial contractions and relaxation of pelvic floor muscles. Inadequate relaxation of pelvic floor muscles in the spontaneous birth process may result in perineal damage. Some obstetric interventions may predispose to perineal damage. Labor induction with oxytocin is the most used intervention and its effect on perineal damage is not known. This observational case-control study is undertaken to evaluate the effect of the labor induction with oxytocin on labor process and perineum. 136 term pregnant women in labor without any obstetric complication and BMI values less than 30 between April 2009 and June 2009 were included into the study. Study group consisted of 70 oxytocin induced (36 primipara and 34 multipara) women and control group 66 women (34 primipara and 32 multipara) without any intervention with oxytocin. Data were collected with ‘Pregnant Description Form’ and Labor Observation and Evaluation Form ‘created by the investigator according to the current literature and an EMG was used to determine perineal muscle contractions. First and 2nd stages of labor were significantly shorter (z=-4.97, p=0.00, z=-2.90, p=0.04) and ceserean section rates were higher (fisher p=0.00) in oxytocin group. EMG observations performed three times while cervical dilatation was between 0-3 , 4-8 and 9-10 centimeters showed that contraction rates were significantly higher in the study group (z= -5.01 p=0.009, z= -5.82 p=0.00, z= -5.82 p=0.00, respectively ) and contraction rates increased while labor progressed ( x²=25.45 p=0.00 ). This study suggests that oxytocin should not be solely used to induce the labor without any obstetric indication and perineum should be protected with alternative methods in oxytocin induced women
Travayda lavman uygulamasının; travay sürecine, anne ve yenidoğan sağlığına etkisi
TRAVAYDA LAVMAN UYGULAMASININ; TRAVAY SÜRECİNE, ANNE VE YENİDOĞAN SAĞLIĞINA ETKİSİAdı Soyadı: Nazan AYDIN KARAHANDanışman Adı: Doç. Dr. Nurdan DEMİRCİKabul Tarihi: 24.11.2003Program: Yüksek Lisans Anabilim Dalı: Doğum ve Kadın Hastalıkları HemşireliğiÖZETDoğum yapmak için hastaneye başvuran gebelere, travayın erken döneminde, fetal başın inişini kolaylaştırmak, uterus kontraksiyonlarını uyarmak, doğum anında fekal içerikle kontaminasyonu önleyerek anne ve bebekte enfeksiyon riskini azaltmak amacıyla, rutin olarak lavman uygulanmaktadır. Fakat bazı kaynaklar ve araştırmacılar, travayda rutin lavman uygulamanın yararsız hatta zararlı olduğu konusunda yeni görüşler ileri sürmektedir.Çalışmamız, kanıt temelli bakımın rehberliğiyle, travayda lavman uygulamasının; travay sürecine, anne ve yenidoğan sağlığına etkilerini saptamak amacıyla, randomize, kontrollü çalışma tipinde planlanmıştır.Araştırmamızın evrenini Sağlık Bakanlığı Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne 01 Mart - 01 Haziran 2004 tarihleri arasında doğum yapmak için başvuran tüm gebeler, örneklemini ise, 37. gestasyon haftasında veya daha ileri gebeliği olan, gebelikle ilgili herhangi bir komplikasyonu bulunmayan, çoğul gebelik, EMR, vaginal kanaması, pozisyon ve prezantasyon anomalisi olmayan ve çalışmaya katılmaya gönüllü olan 120 gebe kadın oluşturmuştur. Bu kriterlere uyan, 60 primipar ve 60 multipar gebe, iki ayrı grup olacak şekilde randomize edilerek ele alınmıştır. Lavman yapılmayan 30 primipar ve 30 multipar gebe çalışma grubunu, lavman yapılan 30 primipar, 30 multipar gebe kontrol grubunu oluşturmuştur. Hastane protokol numarasının son rakamı tek olan gebeler çalışma grubuna, çift olan gebeler kontrol grubuna alınmış ve gruplarda vaka sayısı tamamlanıncaya kadar bu işleme devam edilmiştir. Araştırmanın uygulanmasına, araştırmanın yapılacağı kurumdan ve Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Etik Kurulundan izin alındıktan sonra başlanmıştır. Araştırmamızda kontrol grubuna tek kullanımlık, gliserin ve sorbitol içeren, hiperosmotik temizleyici lavman (Ticari adı: Kansilak) uygulanmıştırVerilerin toplanmasında, araştırmacı tarafından, literatür bilgisine dayanılarak geliştirilmiş olan, travay ve doğum, erken postpartum dönem ve postpartum döneme ilişkin verilerin toplandığı veri toplama formları, Gebelikte Konstipasyon Tanılama Ölçeği, epizyotomi yara iyileşmesini değerlendiren REEDA Skalası ve Obstetrik Değerlendirme Formu kullanılmıştır. Elde edilen veriler; yüzdelik, standart sapma, Cronbach alpha tutarlılık kat sayıları, Chi Square (ki kare) ve Mann Witney U, Kruskal Wallis testleri kullanılarak değerlendirilmiştir. Çalışmamızda; lavman yapılmayan çalışma grubundaki gebelerin % 71.7'sinin, lavman yapılan kontrol grubundaki,gebelerin ise % 48.3'ünün travayın ekspülsiyon döneminde kontamine olduğu, çalışma grubunda gebelerin % 68.3'üne, kontrol grubunda ise % 80'ine epizyotomi uygulandığı, kontrol grubunda kontraksiyonların frekansının %5 oranında arttığı, süresinin ise % 8.3 oranında uzadığı, primipar ve multipar gebelerde gruplar arasında travay süresi istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermesine rağmen, bu farkın kontrol grubundan kaynaklandığı, loğusaların hiç birinde perineal yara enfeksiyonu görülmediği, çalışma grubunda yalnızca 1 vakada (%0.8) yenidoğan sepsisi görüldüğü saptanmıştır. Bu bulgular, travayda lavman uygulamasının; travay süresi, kontraksiyonlar, anne ve yenidoğanda enfeksiyon görülme sıklığı üzerinde bir etkisi olmadığını, lavmanın ekspülsiyon döneminde kontaminasyonu azaltmasına rağmen, tamamen önüne geçemediğini düşündürmektedir. EFFECTS OF THE USE OF ENEMA IN LABOUR ON MOTHER AND NEWBORN HEALTH DURING THE LABOUR PERIODSUMMARYEnema is routinely applied to pregnant women, in the earlier term of labour, who come to hospital to give birth, in order to decrease the risk of infection for both the mother and baby by easing the descent of fetal head, stimulating uterus contractions, and preventing contamination with the faecal contents. However, some literature and researchers are presenting new viewpoints claiming that applying enema routinely was ineffective, even harmful.Our study, with the guidance of evidence-based care, aims to define the affects of the use of enema in labour on the mother and newborn health during the labour period. Our study was planned as a randomized, controlled type study. The scope of our research covered all pregnant women who have applied to Ministry of Health Zeynep Kamil Women and Pediatric Health Education and Research Hospital for giving birth between dates March 1 and June 1, 2004. The sample consisted 120 pregnant women who accepted to participate, and who were in 37th or further week of gestation week, who had no pregnancy-related complications, and who did not have any of the following conditions: multiple pregnancy, EMR, vaginal bleeding, and position and presentation anomaly. 60 primigravida and 60 multigravida pregnant women that met the criteria were separated in to two groups and were studied in randomized method. 30 primigravida and 30 multigravida pregnant women who have not been applied enema formed the study group, and 30 primigravida and 30 multigravida pregnant women who have been applied enema formed the control group. Women with hospital protocol code ending with odd numbers composed the control group, and those with even numbers the study group, and this process was maintained until the subject number was obtained. Consents were received from the institution and from the Ethical Board of Marmara University Faculty of Medicine, prior to the research studies. Disposable, hyperosmotic cleaner enemas that contain glycerin and sorbitol were used during the research (Trade mark: Kansilak).Constipation Assessment Scale for Pregnancy, REEDA scale that assess episiotomy wound healing, Obstetric Assessment Form, and a data gathering form, developed by the researcher in the light of literature information, which includes data related to labour and preterm birth, early postpartum period and postpartum period, were used for data gathering. The collected data were evaluated by percentage, standard deviation, Cronbach Alpha Consistency coefficients, Chi Square, and Mann Witney U, Kruskal Wallis tests. In our study, we noted that in 71.7% of the pregnant women in the study group to whom enemas were not applied, and in 48.3% of the women who were applied enemas, labours were contaminated in expulsion period. For 68.3% of the women in the study group and 80% in the control group episiotomies were applied. The frequency of contraindications increased with a rate of 5% in the control group, and the period increased 8.3%. Although, in primigravida and multigravida pregnant women, the labour period was statistically significant between the groups, it was defined that this difference stemmed from the control group, and no perineal wound infections was seen puerparae women, with only one report of newborn sepsis (%0.8) from the work group. These findings suggest that the use of enema in in labour had no affect on the labour duration, contractions, infection prevalence in mother and the newborn, and that the use of enema, though it decreases the contamination, does not completely prevent contamination in the expulsion period
Travayda lavman uygulamasının; travay sürecine, anne ve yenidoğan sağlığına etkisi
TRAVAYDA LAVMAN UYGULAMASININ; TRAVAY SÜRECİNE, ANNE VE YENİDOĞAN SAĞLIĞINA ETKİSİ
Adı Soyadı: Nazan AYDIN KARAHAN
Danışman Adı: Doç. Dr. Nurdan DEMİRCİ
Kabul Tarihi: 24.11.2003
Program: Yüksek Lisans
Anabilim Dalı: Doğum ve Kadın Hastalıkları Hemşireliği
Doğum yapmak için hastaneye başvuran gebelere, travayın erken döneminde, fetal başın inişini kolaylaştırmak, uterus kontraksiyonlarını uyarmak, doğum anında fekal içerikle kontaminasyonu önleyerek anne ve bebekte enfeksiyon riskini azaltmak amacıyla, rutin olarak lavman uygulanmaktadır. Fakat bazı kaynaklar ve araştırmacılar, travayda rutin lavman uygulamanın yararsız hatta zararlı olduğu konusunda yeni görüşler ileri sürmektedir.
Çalışmamız, kanıt temelli bakımın rehberliğiyle, travayda lavman uygulamasının; travay sürecine, anne ve yenidoğan sağlığına etkilerini saptamak amacıyla, randomize, kontrollü çalışma tipinde planlanmıştır.
Araştırmamızın evrenini Sağlık Bakanlığı Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne 01 Mart - 01 Haziran 2004 tarihleri arasında doğum yapmak için başvuran tüm gebeler, örneklemini ise, 37. gestasyon haftasında veya daha ileri gebeliği olan, gebelikle ilgili herhangi bir komplikasyonu bulunmayan, çoğul gebelik, EMR, vaginal kanaması, pozisyon ve prezantasyon anomalisi olmayan ve çalışmaya katılmaya gönüllü olan 120 gebe kadın oluşturmuştur.
Bu kriterlere uyan, 60 primipar ve 60 multipar gebe, iki ayrı grup olacak şekilde randomize edilerek ele alınmıştır. Lavman yapılmayan 30 primipar ve 30 multipar gebe çalışma grubunu, lavman yapılan 30 primipar, 30 multipar gebe kontrol grubunu oluşturmuştur. Hastane protokol numarasının son rakamı tek olan gebeler çalışma grubuna, çift olan gebeler kontrol grubuna alınmış ve gruplarda vaka sayısı tamamlanıncaya kadar bu işleme devam edilmiştir.
Araştırmanın uygulanmasına, araştırmanın yapılacağı kurumdan ve Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Etik Kurulundan izin alındıktan sonra başlanmıştır.
Araştırmamızda kontrol grubuna tek kullanımlık, gliserin ve sorbitol içeren, hiperosmotik temizleyici lavman (Ticari adı: Kansilak) uygulanmıştır
Verilerin toplanmasında, araştırmacı tarafından, literatür bilgisine dayanılarak geliştirilmiş olan, travay ve doğum, erken postpartum dönem ve postpartum döneme ilişkin verilerin toplandığı veri toplama formları, Gebelikte Konstipasyon Tanılama Ölçeği, epizyotomi yara iyileşmesini değerlendiren REEDA Skalası ve Obstetrik Değerlendirme Formu kullanılmıştır.
Elde edilen veriler; yüzdelik, standart sapma, Cronbach alpha tutarlılık kat sayıları, Chi Square (ki kare) ve Mann Witney U, Kruskal Wallis testleri kullanılarak değerlendirilmiştir.
Çalışmamızda; lavman yapılmayan çalışma grubundaki gebelerin % 71.7'sinin, lavman yapılan kontrol grubundaki,gebelerin ise % 48.3'ünün travayın ekspülsiyon döneminde kontamine olduğu, çalışma grubunda gebelerin % 68.3'üne, kontrol grubunda ise % 80'ine epizyotomi uygulandığı, kontrol grubunda kontraksiyonların frekansının %5 oranında arttığı, süresinin ise % 8.3 oranında uzadığı, primipar ve multipar gebelerde gruplar arasında travay süresi istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermesine rağmen, bu farkın kontrol grubundan kaynaklandığı, loğusaların hiç birinde perineal yara enfeksiyonu görülmediği, çalışma grubunda yalnızca 1 vakada (%0.8) yenidoğan sepsisi görüldüğü saptanmıştır.
Bu bulgular, travayda lavman uygulamasının; travay süresi, kontraksiyonlar, anne ve yenidoğanda enfeksiyon görülme sıklığı üzerinde bir etkisi olmadığını, lavmanın ekspülsiyon döneminde kontaminasyonu azaltmasına rağmen, tamamen önüne geçemediğini düşündürmektedir.
EFFECTS OF THE USE OF ENEMA IN LABOUR ON MOTHER AND NEWBORN HEALTH DURING THE LABOUR PERIOD
SUMMARY
Enema is routinely applied to pregnant women, in the earlier term of labour, who come to hospital to give birth, in order to decrease the risk of infection for both the mother and baby by easing the descent of fetal head, stimulating uterus contractions, and preventing contamination with the faecal contents. However, some literature and researchers are presenting new viewpoints claiming that applying enema routinely was ineffective, even harmful.
Our study, with the guidance of evidence-based care, aims to define the affects of the use of enema in labour on the mother and newborn health during the labour period. Our study was planned as a randomized, controlled type study.
The scope of our research covered all pregnant women who have applied to Ministry of Health Zeynep Kamil Women and Pediatric Health Education and Research Hospital for giving birth between dates March 1 and June 1, 2004. The sample consisted 120 pregnant women who accepted to participate, and who were in 37th or further week of gestation week, who had no pregnancy-related complications, and who did not have any of the following conditions: multiple pregnancy, EMR, vaginal bleeding, and position and presentation anomaly.
60 primigravida and 60 multigravida pregnant women that met the criteria were separated in to two groups and were studied in randomized method. 30 primigravida and 30 multigravida pregnant women who have not been applied enema formed the study group, and 30 primigravida and 30 multigravida pregnant women who have been applied enema formed the control group. Women with hospital protocol code ending with odd numbers composed the control group, and those with even numbers the study group, and this process was maintained until the subject number was obtained.
Consents were received from the institution and from the Ethical Board of Marmara University Faculty of Medicine, prior to the research studies.
Disposable, hyperosmotic cleaner enemas that contain glycerin and sorbitol were used during the research (Trade mark: Kansilak).
Constipation Assessment Scale for Pregnancy, REEDA scale that assess episiotomy wound healing, Obstetric Assessment Form, and a data gathering form, developed by the researcher in the light of literature information, which includes data related to labour and preterm birth, early postpartum period and postpartum period, were used for data gathering.
The collected data were evaluated by percentage, standard deviation, Cronbach Alpha Consistency coefficients, Chi Square, and Mann Witney U, Kruskal Wallis tests.
In our study, we noted that in 71.7% of the pregnant women in the study group to whom enemas were not applied, and in 48.3% of the women who were applied enemas, labours were contaminated in expulsion period. For 68.3% of the women in the study group and 80% in the control group episiotomies were applied. The frequency of contraindications increased with a rate of 5% in the control group, and the period increased 8.3%. Although, in primigravida and multigravida pregnant women, the labour period was statistically significant between the groups, it was defined that this difference stemmed from the control group, and no perineal wound infections was seen puerparae women, with only one report of newborn sepsis (%0.8) from the work group.
These findings suggest that the use of enema in in labour had no affect on the labour duration, contractions, infection prevalence in mother and the newborn, and that the use of enema, though it decreases the contamination, does not completely prevent contamination in the expulsion period
Evaluation of The Effects of Storytelling Technique on Vocabulary Learning in Foreign Language Teaching According to Students and Teacher’s Views
This study aimed to examine the effects of the storytelling method in English teaching on the vocabulary learning of sixth grade students. The participants of the study are 43 students, 21 in the experimental group and 22 in the control group. In this study qualitative and quantitative research techniques are used together and converging parallel mix pattern is also used. Data collection tools are achievement test, student and teacher diaries, semi-structured interviews and written opinions of students. In the analysis of the data, descriptive statistical methods and content analysis technique are used. The results reveal that both groups succeeded learning but the results of the experimental group are statistically meaningful. It has been determined that the qualitative results of the study increase the quality of the teaching method used, facilitate learning and contribute to the development of vocabulary knowledge. However, they also stated that the students were experiencing difficulties due to not being accustomed to the method and not using the mother tongue in teaching. In the light of these results, it can be suggested that the storytelling method is used more frequently in order to improve the vocabulary of the students
Evaluation of The Effects of Storytelling Technique on Vocabulary Learning in Foreign Language Teaching According to Students and Teacher’s Views
This study aimed to examine the effects of the storytelling method in English teaching on the vocabulary learning of sixth grade students. The participants of the study are 43 students, 21 in the experimental group and 22 in the control group. In this study qualitative and quantitative research techniques are used together and converging parallel mix pattern is also used. Data collection tools are achievement test, student and teacher diaries, semi-structured interviews and written opinions of students. In the analysis of the data, descriptive statistical methods and content analysis technique are used. The results reveal that both groups succeeded learning but the results of the experimental group are statistically meaningful. It has been determined that the qualitative results of the study increase the quality of the teaching method used, facilitate learning and contribute to the development of vocabulary knowledge. However, they also stated that the students were experiencing difficulties due to not being accustomed to the method and not using the mother tongue in teaching. In the light of these results, it can be suggested that the storytelling method is used more frequently in order to improve the vocabulary of the students