128 research outputs found
The Role of Intelligence Organizations in Countering Radicalization: The Danish Security and Intelligence Service (Politiets Efterretningstjeneste- PET) Case
The role and working area of intelligence agencies in countering radicalization is a contentious issue. Especially, emphasizing the concepts of radicalization and terrorism for political reasons will lead to the perception that intelligence is used as a device to suppress the opposition. However, preventing radicalization and rehabilitating radicals is not seen as possible without utilizing the possibilities and capabilities of intelligence. Intelligence has an effective function in tools of prevention, repression, and intervention covered by the programs implemented in the fight against radicalization. The article will examine the participation of intelligence agencies in the Danish Model, considered a relatively successful practice by the authorities, and its function in these programs
Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi (TPAB) Temelli Harmanlanmış Öğrenme Ortamının Fen Bilimleri Öğretmen Adaylarının TPAB ve Sınıf İçi Uygulama Becerilerine Etkisi
Bu araştırmanın amacı, TPAB temelli harmanlanmış öğrenme ortamının fen bilimleri öğretmen adaylarının gece-gündüz ve mevsimlerin oluşumu konularına ilişkin TPAB ve sınıf içi uygulamaları üzerine etkisini araştırmaktır. Araştırmaya Fen Bilgisi Öğretmenliği programı son sınıfta öğrenim gören 37 öğretmen adayı katılmıştır. Tek grup ön test-son test deneysel desenli bu araştırmada, öğretmen adaylarının TPAB’larını belirlemek için vignette tekniğine dayalı bireysel yarı-yapılandırılmış mülakatlar; sınıf içi uygulamaları için sınıf içi gözlem notları, ders video kayıtları ve sınıf içi gözlem ölçekleri veri toplama aracı olarak kullanılmıştır. Bu araştırmada elde edilen bulgulara göre, araştırmaya katılan öğretmen adaylarının gece-gündüz ve mevsimlerin oluşumu konuları kapsamındaki TPAB ve sınıf içi uygulamalarına ilişkin ön ve son testler arasında son test sonuçları lehine anlamlı bir değişimin olduğu tespit edilmiştir. Bu sonuçlara dayalı olarak, TPAB temelli harmanlanmış öğrenme ortamının fen bilimleri öğretmen adaylarının TPAB ve sınıf içi uygulamalarının gelişiminde önemli bir etkiye sahip olduğu görülmektedir
Seroprevalence of toxoplasma gondii in quails (Coturnix Coturnix Japonica) in Niğde province, Turkey
Bu çalışma, Niğde yöresinde Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi uygulama kümesinde yetiştirilen bıldırcınlarda (Coturnix coturnix japonica) Toxoplasma gondii’nin seroprevalansının belirlenmesi amacı ile yapılmıştır. Bu amaçla, 139’u erkek ve 5’i dişi olmak üzere toplam 144 bıldırcından elde edilen kan serumu örnekleri Sabin-Feldman boya testi (SFDT) ile anti-Toxoplasma gondii antikorları yönünden incelenmişlerdir. Bu test sonucunda incelenen 144 bıldırcın serumunun tümü T. gondii antikorları yönünden seronegatif bulunmuştur. Bu durum endüstriyel olarak üretilen bıldırcınların daha iyi yetiştirme koşullarına sahip olduğunu göstermektedir. Sonuç olarak bu çalışma ile Niğde yöresinde bıldırcınlarda ilk kez toxoplasmosis varlığı serolojik yöntemle araştırılmış ve seropozitiflik tespit edilememiştir.The aim of the present study was to investigate the seroprevalence of Toxoplasma gondii. Quails were obtained from Niğde Ömer Halisdemir University poultry. A total of 144 (139 male and 5 female) quails were used for collection of blood samples. The sera were tested for T. gondii antibodies using the Sabin Feldman Dye Test (SFDT). All of the 144 quail serum samples tested were seronegative for T. gondii antibodies. This situtation shows that the quails produced in a industrial way have better breeding conditions. In conclusion, this is the first serological study on toxoplasmosis in the quails in the Niğde province of Turkey and seropositivity could not be detected in this study
Ülke Milli Marşları ve İstiklal Marşı’nın Özgünlüğünün Veri Analizi
Milli marşlar ülkelerin bağımsızlık göstergelerinden biridir ve ülkelerin bağımsızlık duygusundan bahseder. Bu çalışmada Türkiye Cumhuriyeti milli marşı İstiklal Marşı’nın veri analizi yapılmıştır. İstiklal Marşı analiz edilirken ortak dil bağının bulunduğu Türk Keneşi üye ülke marşları, ortak dini değerleri bulunduğu düşünülen İslam İş Birliği Teşkilatı üye ülke marşları ve Türkiye’nin bir Avrupa ülkesi olmasından ötürü Avrupa Birliği Üye ülkelerinin marşları analize dahil edilmiştir. Analiz veri madenciliği açısından kümeleme analizi ve birliktelik analizini tekniklerini içermektedir. Metin madenciliği açısından ise kelime boyutunda, başlık boyutunda ve duygu analizi boyutunda İstiklal Marşı ve diğer milli marşların benzerlikleri incelenmiştir. Analiz sonucunda kümeleme analizi ile veriler iki küme olarak hesaplanmış bir kümede karşılaştırılan tüm ülke marşları yer alırken İstiklal Marşı diğer kümede tek başına yer almıştır. Bu İstiklal Marşının özgünlüğünü ortaya koymada önemli bir göstergedir. Yine metin madenciliği başlığı altındaki 3 boyuttaki analizler İstiklal Marşı ile karşılaştırılan milli marşlar arasında bir benzerlik ortaya koyamamıştır. Birliktelik analizi sonuçları ise milli marşlardaki ortak kelimelerin ve kelimelerin birlikte kullanımını göstermesi açısından önemlidir
Prognostic significance of N-Terminal Pro-BNP in patients with COVID-19 pneumonia without previous history of heart failure
Introduction:The objective of the present research was to evaluate the possible association between the N-terminal pro-brain type natriuretic peptide (NT-proBNP) levels and in-hospital mortality in coronavirus disease 2019 (COVID-19) pneumonia patients who did not have pre-existing heart failure (HF). Methods:A total of 137 consecutive patients without pre-existing HF and hospitalized due to COVID-19 pneumonia were enrolled into the current research. The main outcome of the research was the in-hospital death. The independent parameters linked with the in-hospital death were determined by multivariable analysis. Results: A total of 26 deaths with an in-hospital mortality rate of 18.9% was noted. Those who died were older with an increased frequency of co-morbidities such as hypertension, chronic kidney disease, coronary artery disease, stroke and dementia. They had also increased white blood cell (WBC) counts and had elevated glucose, creatinine, troponin I, and NT-pro-BNP levels but had decreased levels of hemoglobin. By multivariable analysis; age, NT-pro-BNP, WBC, troponin I, and creatinine levels were independently linked with the in-hospital mortality. After ROC evaluation, the ideal value of the NT-pro-BNP to predict the in-hospital mortality was found as 260 ng/L reflecting a sensitivity of 82% and a specificity of 93% (AUC:0.86; 95%CI:0.76-0.97). Conclusion: The current research clearly shows that the NT-proBNP levels are independently linked with the in-hospital mortality rates in subjects with COVID-19 pneumonia and without HF. Thus, we believe that this biomarker can be used as a valuable prognostic parameter in such cases
COVID-19 in pediatric nephrology centers in Turkey
Background/aim: There is limited data on COVID-19 disease in children with kidney disease. We aimed to investigate the characteristics and prognosis of COVID-19 in pediatric nephrology patients in Turkey. Materials and methods: This was a national, multicenter, retrospective cohort study based on an online survey evaluating the data between 11th March 2020 and 11th March 2021 as an initial step of a detailed pediatric nephrology COVID-19 registry. Results: Two hundred and three patients (89 girls and 114 boys) were diagnosed with COVID-19. One-third of these patients (36.9%) were between 10–15 years old. Half of the patients were on kidney replacement therapy: kidney transplant (KTx) recipients (n = 56, 27.5%), patients receiving chronic hemodialysis (n = 33, 16.3%) and those on peritoneal dialysis (PD) (n = 18, 8.9%). Fifty-four (26.6%) children were asymptomatic. Eighty-two (40.3%) patients were hospitalized and 23 (28%) needed intensive care unit admission. Fifty-five percent of the patients were not treated, while the remaining was given favipiravir (20.7%), steroid (16.3%), and hydroxychloroquine (11.3%). Acute kidney injury developed in 19.5% of hospitalized patients. Five (2.4%) had MIS-C. Eighty-three percent of the patients were discharged without any apparent sequelae, while 7 (3.4%) died. One hundred and eight health care staff were infected during the study period. Conclusion: COVID-19 was most commonly seen in patients who underwent KTx and received HD. The combined immunosuppressive therapy and frequent exposure to the hospital setting may increase these patients’ susceptibility. Staff infections before vaccination era were alarming, various precautions should be taken for infection control, particularly optimal vaccination coverage
Recommended from our members
The genetic history of the Southern Arc: a bridge between West Asia and Europe
By sequencing 727 ancient individuals from the Southern Arc (Anatolia and its neighbors in Southeastern Europe and West Asia) over 10,000 years, we contextualize its Chalcolithic period and Bronze Age (about 5000 to 1000 BCE), when extensive gene flow entangled it with the Eurasian steppe. Two streams of migration transmitted Caucasus and Anatolian/Levantine ancestry northward, and the Yamnaya pastoralists, formed on the steppe, then spread southward into the Balkans and across the Caucasus into Armenia, where they left numerous patrilineal descendants. Anatolia was transformed by intra–West Asian gene flow, with negligible impact of the later Yamnaya migrations. This contrasts with all other regions where Indo-European languages were spoken, suggesting that the homeland of the Indo-Anatolian language family was in West Asia, with only secondary dispersals of non-Anatolian Indo-Europeans from the steppe
The relations between perceived organizational ethical climate and counterproductive work behaviors
Bu çalışmayla, algılanan örgütsel etik iklim ile üretkenlik karşıtı iş davranışları
arasındaki ilişkilerin ortaya konulması amaçlanmıştır. İlişkisel araştırma
yönteminin kullanıldığı bu çalışmada, değişkenler arasındaki söz konusu
ilişkiler, Türkiye’deki büyük bir kamu kurumunun ülke genelindeki 659
çalışanından elde edilen verilere uygulanan korelasyon, çok değişkenli
varyans ve çoklu doğrusal regresyon analizleri ile incelenmiştir. Araştırmadan
elde edilen bulgular; algılanma düzeyine göre sırasıyla, profesyonellik,
önemseme, sosyal sorumluluk, örgütsel çıkar, bireysel çıkar ve bağımsızlık
olmak üzere, altı örgütsel etik iklim tipinin varlığını ortaya koymuştur. Etik
iklim tiplerinin, yaş, hiyerarşik konum, sendikal konum ve görev yapılan
bölgeler açısından farklılıklar gösterdiği tespit edilmiştir. Diğer yandan
üretkenlik karşıtı iş davranışlarının, cinsiyet, hiyerarşik konum ve görev
yapılan bölgeler açısından farklılıklar gösterdiği belirlenmiştir. Algılanan
örgütsel etik iklim düzeyi ile genel olarak üretkenlik karşıtı iş davranışları
düzeyi arasında negatif yönlü bir ilişkinin varlığı tespit edilmiştir. Yapılan
çoklu regresyon analizi sonuçlarına göre, örgütsel etik iklim tiplerinin,
üretkenlik karşıtı iş davranışları üzerinde önemli bir etkiye sahip olduğu
belirlenmiştir. Bireysel çıkar etik iklim tipinin, üretkenlik karşıtı iş
davranışlarını pozitif yönde, diğer etik iklim tiplerinin ise negatif yönde
etkilediği tespit edilmiştir. Hangi etik iklim tiplerinde, hangi üretkenlik karşıtı iş
davranışıyla daha çok karşılaşıldığının bilinmesinin, Türk kamu yönetimi ve
genel olarak insan kaynakları yönetimi açısından büyük bir önem taşıdığı
düşünülmektedir. Araştırmadan elde edilen sonuçlar, özellikle araştırmanın
yürütüldüğü kurumdaki yöneticilere, çalışanların üretkenlik karşıtı iş davranışlarına eğilim düzeyleri ile algıladıkları örgütsel etik eklim düzeyi ve
tiplerinin belirlenmesi açısından önemli ipuçları sağlayabilecektir.
Araştırmada, alanyazına kavramsal olarak katkı sağlayabileceği düşünülen
sonuçlar da elde edilmiştir. Bu bağlamda, bulgulara dayalı olarak çeşitli
öneriler geliştirilmiştir.The aim of this study is to determine the relationship between perceived
organizational ethical climate and counterproductive work behaviors (CWB).
In this study, relational research method was used and the data were
collected from 659 employees in a big public institution in Turkey. The
relations among the variables were analyzed through correlation, multivariate
analysis of variance and multi linear regression. It has been found that,
according to perception level, there are six organizational ethical climate
types, which are professionalism, caring, social responsibility, organizational
profit, self-interest and independence respectively. The findings also show
that ethical climate types differ according to age, hierarchical level, union
membership and regional units of the organization. On the other hand, the
findings indicate that types of CWB differ according to gender, hierarchical
level and regional units of the organization. It was found that there is negative
correlation between perceived organizational ethical climate and overall
CWB. According to multi linear regression analysis, it was found organization
ethical climate has a significant effect on CWB. CWB was positive affected
by self-interest ethical climate but negatively by other ethical climate types. It
is believed that, knowing what types of CWB in what types of organizational
ethical climate exist more commonly. It is also believed to be very important
not only for Turkish public administration but also for human resource
management. The findings of the study may provide information for the
managers in the organization, which the study carried out, by determining the
level of tendency toward CWB and, the types and the levels perceived
organization ethical climate. The findings of the study will also contribute to the literature theoretically. In this context, some suggestions were put forward
upon the findings of the study
Reverse Logistics And Making A Recycling System Network Design In A Household Appliance Manufacturer
Tez (Yüksek Lisans) -- İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2005Thesis (M.Sc.) -- İstanbul Technical University, Institute of Science and Technology, 2005Bu tez çalışmasıyla giderek önemi artan ve klasik tedarik zinciri yaklaşımından kapalı döngü sistemlere geçişe neden olan tersine lojistik kavramı elektrikli ve elektronik ekipman atıkları kapsamında incelenmiş ve bir üreticinin geri dönüşüm sistemi ağ tasarımı yapılmıştır. Konunun teorik olarak incelenmesinden sonra Türkiye’de yasal olarak şu an taslak aşamasında bulunan ve ileriki yıllarda yürürlüğe girecek bir uygulama karşısında, Türkiye’de faaliyet gösteren bir beyaz eşya üreticisinin geri dönüşüm sistemi ağ tasarımı yapılmaya çalışılmıştır. Bu amaçla karışık tamsayılı lineer programlama kullanılarak bir geri dönüşüm sistemi ağ tasarımı modellemesi yapılmıştır. Modeldeki amaç elektrikli ve elektronik ekipmanların belediyelere ait toplama noktalarından ikincil malzeme pazarı veya nihai işleme tesislerine kadar olan en uygun akışını ilgili maliyetleri minimize ederek sağlamaktır. Buradaki maliyetler taşıma maliyeti, elleçleme maliyeti, işleme maliyeti, yeni tesisler ve depolar için sabit maliyet, nihai işlem ve imha maliyetleridir. Maliyetlerin yanı sıra ikincil malzemelerden elde edilen gelir de sisteme dâhil edilmiştir. Model 4 farklı senaryo için GAMS optimizasyon programıyla çözülmüştür. Her senaryo için optimum depo ve tesis konumları belirlenmiştir.With this thesis, reverse logistics whose importance increases day by day and which causes the transformation of the traditional supply chain management to closed loop systems is investigated within the scope of electrical and electronic equipments and in addition to this a recycling system network design is made for a producer. After the theoretical investigation of the subject, a recycling system network design of a household appliance manufacturer is tried to be made for the preparation of an application which is legally on the draft stage in Turkey. For this aim, by using mixed integer linear programming, a recycling system network modeling is made. The aim of the model is to provide the optimal flow of the electrical and electronic equipments from the municipal collection points to the secondary material market or final treatment facilities by minimizing the related costs such as transportation costs, handling costs, treatment costs, fixed costs for the storage sites and recycling facilities and final treatment costs. Beside the costs, the revenue from the secondary materials is also considered in the model. The model is solved for 4 scenarios with the GAMS optimization program and optimum locations of storage sites and recycling facilities are found for four scenarios.Yüksek LisansM.Sc
- …