6 research outputs found

    A Wedding Gone Wrong The Rather Worldly Woes of a Rather Wealthy Qādirī Sufi Shaykh. Two 18th Century Documents from the Ottoman Court Records of Ḥamā and Aleppo

    Get PDF
    A rather intricate legal case took place first in Ḥamā’s and then in Aleppo’s Ottoman Islamic courts around the middle of the 18th century. The setting, the social standing of the individuals involved, and the alleged circumstances of the case all contribute to make clear that this was not just another routine court case. Altogether, the two documents are a good example of the scope and quality of the information preserved in the archives of local courts and they both demonstrate the extent and modes of implementation of Islamic law in a specific Ottoman milieu. The long inventory of personal property in the Aleppo document gives us a good idea of the social status and affluence enjoyed by the plaintiff – a member of the Jīlānī/Qādirī family - and an interesting insight into material culture and what constituted wealth and affluence at the time.

    The effect of beam-column connection types to design of steel frames

    No full text
    Çelik çerçeveler son yıllarda inşa edilen modern konstrüksiyonlar arasında depreme dayanıklılığı ve mimari tasarımlarda esneklik sağlaması açısından yaygın olarak kullanılan yapı sistemleri olarak dikkat çekmektedir. Pratikte çelik çerçevelerin analiz ve tasarımında iki tür kiriş-kolon bağlantısı göz önüne alınmaktadır. Bu bağlantıların tam rijit veya tam mafsallı olduğu kabul edilmektedir. Tam rijit birleşimlerde çerçevenin şekil değiştirmesi esnasında kiriş-kolon arasında göreceli dönmenin olmadığı bu sebeple kirişten kolona moment aktarıldığı varsayılır. Mafsallı birleşimlerde, tam rijit bağlantı kabulünün aksine elemanlar arasında dönme engelinin olmadığı ve bunun sonucu olarak da kirişten kolona moment aktarımının mümkün olmadığı kabul edilir. Yapılan deneysel çalışmalarda bağlantıların bu iki sınır durum arasında davrandığı ortaya çıkmıştır. Yani yarı-rijit birleşimler çerçevenin şekil değiştirmesi esnasında dönme yaparken, az da olsa kirişten kolona moment aktarım kapasitesine sahiptirler. Bu tez çalışmasında rijit ve yarı-rijit bağlı birleşimlerin yapı sistemleri üzerindeki etkisini incelemek amaçlanmıştır. Birinci ve ikinci bölümde; düğüm noktaları rijit bağlı çerçeveler ile yarı-rijit bağlı çerçevelerin analiz ve boyutlandırma esasları açıklanmış ve pratikte uygulanan belli başlı yarı-rijit kolon-kiriş birleşim türleri tanıtılmıştır. Üçüncü bölümde LRFD-AISC ye göre kiriş uç levhalı kiriş-kolon bağlantısının boyutlandırılma esasları açıklanarak sayısal örnek verilmiştir. Dördüncü bölümde matris-deplasman yönteminin kiriş-kolon bağlantılarını yarı rijit alarak analiz yapabilmesi için gerekli düzenlemeler açıklanmıştır. Beşinci bölümde sonlu elemanlar yöntemi ile ANSYS paket programının açıklanması, altıncı bölümde ise üç katlı-iki açıklıklı, dört katlı-dört açıklıklı ve altı katlı-iki açıklıklı çerçeveler göz önüne alınarak bunlar rijit bağlı ve yarı rijit bağlı olarak analiz edilmiş ve bir düğüm noktasına gelen iç kuvvetler bulunmuştur. Bu kuvvetler altında kiriş-kolon birleşimi LRFD-AISC şartnamesine göre tasarlanmıştır. Tasarımlar rijit ve yarı-rijit olarak analiz edilip bir bulona gelen maksimum normal kuvvet, maksimum kesme kuvveti, bulon çapı ve sayısı, levha kalınlıkları ve uzunluklarının karşılaştırılması yapılmıştır. Karşılaştırmalarda yarı rijit davranış kabulünün çok daha ekonomik sonuçlar verdiği görülmüştür.Steel frames attract attention as construction systems used widely in terms of providing flexibility in architectural designs and earthquake-proofing among modern constructions built in recent years. In practice, two types of beam-column connections are taken into account in analyzing and designing steel frames. These connections are full rigid or full pinned. It is assumed that in full rigid connection there is no relative rotation between beam and column in the course of deformation of the frame; therefore moment is transferred from beam to column. It is accepted that in pinned connections, on the contrary of full rigid, there is no obstacles against rotation among units and therefore it is not possible to transfer moment from the beam to column. Experimental studies reveal that connections behave between these two extreme situations. As semi-rigid connections rotate in the course of deformation of the frame, they have the capacity to transfer moment from beam to column at the least. In this thesis, it is aimed to analyze the effect of rigid and semi-rigid joints on construction systems. In the first and second chapters, the analyzing and sizing principles of rigid connection frames and semi-rigid connection frames have been explained and main types of semi-rigid beam-column connections used in practice have been introduced. In the third chapter, the sizing principles of beam-column joint with end-plate according to LRFD-AISC specifications have been explained and numerical samples have been given. In the forth chapter, it is explained which regulations are necessary for the matrix-displacement method to be able to analyze beam-column joints as semi-rigid. In the fifth chapter, the ANSYS package has been explained with the finite element method. In the sixth chapter, three storey-two bay, four storey-four bay and six storey-two bay frames have been analyzed as rigid and semi-rigid and internal forces accumulated in a nodal point have been found. The beam-column joint has been designed under these forces according to the LRFD-AISC specification. The designs have been analyzed as rigid and semi-rigid and maximum normal force in a bolt, maximum shear force, bolt diameter and number, plate thickness and length have been compared. In the comparisons, it is understood that semi-rigid behavioral patterns yield more economical results

    Doç. Dr. Gümeç Karamuk Armağanı

    No full text
    Tarihi olarak Türkiye, Türk Ülkesi veya Türk Eli değişken bir coğrafyaya ibaret etmiştir. Küçük Asya olarak adlandırılan Anadolu'yu da içeren Sel­çuklu topraklarına 13. yüzyıldan itibaren Venedikliler tarafından Turchia adı verilmişti. Selçuklu uc bölgesinde ama bütünüyle onun sosyal ve kültürel mirası üzerinde kurulan Osmanlı Devletinin Balkanlardan başlayarak Orta Avrupa'ya doğru kalıcı olarak genişlemesi ile birlikte Türkiye Avrupa'nın bir parçası olmuştur. Başka bir ifadeyle Türk Eli Avrupa tarihinde yerini al­mıştır. Osmanlı Devletin gücünün doruğunda olduğu 16. ve 17. yüzyıllarda Türkler sadece kendi hâkim oldukları alanlarda değil, Avrupa'nın bütünün­de siyasi ve toplumsal yapıyı derinden etkilemiştir. Söz konusu yüzyıllarda bütün Avrupa'da Türkiye ve Türkler hakkında 2500 (sadece Almanya'da 1000) civarında kitap basılmış olması bu etkinin açık bir göstergesidir. Kısa­ca, Avrupa tarihinin şekillenmesinde rol oynayan faktörlerden biri de şüp­hesiz Türk eliydi. Buna karşılık, Avrupa tarihinin yazılmasında ve öğretilmesinde Türkle­rin aynı derecede başarılı olduğu söylenemez. Avrupa tarihi alanında söz sahibi kaç tane tarihçimiz var? İşte bu noktada Gümeç Karamuk adı seçil­mektedir. Orta ve yüksek tahsilini İsviçre'de yapan Karamuk, Avrupa kültü­rüyle yoğrularak yetişmiştir. Buna karşılık, kendisini tanımlarken her zaman Türk kimliğine vurgu yapmıştır. Karamuk, Avrupalılığın Türk kimliğinin bir parçası olduğunun belki de en somut örneğidir. Başka bir ifadeyle, Av­rupa kültürüyle yoğrularak yetişmiş olmak hem de Türk olmak çelişkili bir durum değildir. Bu yazının devamında yer alan "Gümeç Karamuk'un Kendi Kaleminden Özgeçmişi ve Yayın Listesi" başlıklı yazıda ayrıntılarını göreceğiniz üzere, vedi yaşından itibaren İsviçre'de en seçkin kurumlarda gördüğü eğitimin bir sonucu olarak, Latince dâhil birçok Avrupa diline hâkimiyeti Gümeç Kara- muk'a Avrupa tarihini çok iyi anlama ve anlatma kapasitesi kazandırmıştır. Karamuk, sahip olduğu bu nadir bulunan kapasiteyi, Avrupa tarihinin ya­zılmasında değil belki ama öğretilmesinde çok iyi kullanmıştır. Hacettepe Üniversitesi Tarih Bölümünde öğretim görevlisi ve öğretim üyesi olarak gö­rev yaptığı 40 yılı aşkın bir sürede, lisans ve lisansüstü düzeyde yüzlerce öğ­renci yetiştirmiş ve birçok da tez yaptırmıştır. Bu bakımdan Gümeç Kara­muk, Avrupa tarihine değen bir Türk eli olmuştur. Avrupa tarihinin yazılmasmdaki eksikliğimiz, umuyoruz ki büyük bö­lümü Gümeç Karamuk'un öğrencileri tarafından hazırlanmış yazılardan oluşan bu kitapla kısmen giderilmiş olsun. Avrupa Tarihinde Türk Eli adını verdiğimiz bu kitap, Hocamıza armağan olsun

    The safety of canakinumab in systemic juvenile idiopathic arthritis and autoinflammatory diseases in pediatric patients: a multicenter study

    No full text
    Objective: To evaluate the safety of canakinumab using real-world data in patients with systemic juvenile idiopathic arthritis (sJIA) and autoinflammatory diseases (AID). Research design and methods: This was a cross-sectional observational, multicenter study. Patients diagnosed with AID and sJIA treated with canakinumab were included in the study. The participating 13 centers retrospectively collected their patients’ data. Results: A total of 335 patients were involved in the study. Among these patients, 280 were in the AID group and 55 were in the sJIA group. Canakinumab was administered at a median dose of 3 (2.5–4) mg/kg. The median total exposure time to canakinumab was 1.9 (0.8–3.2) years, corresponding to 759.5 patient-years. Seven hundred and seventy-nine total adverse events (AE) were identified. The total incidence of AE, and serious adverse events (SAE) throughout the study period was 1.02 per patient-years. The upper respiratory tract infection rate was 0.7 per patient-years, while the other infection rate was 0.13 per patient-years. While no death was observed in any patient, SAE were observed in 8 patients. Interstitial lung disease, anaphylaxis, or anaphylactoid reactions were not observed in any patient. Conclusions: Real-life data from a large cohort of patients suggests that canakinumab is as safe as claimed in clinical trials

    Pregnancy and its outcomes in hemodialysis patients in Turkey

    No full text
    Background/aim: This study aimed to investigate pregnancy frequency and evaluate the factors affecting live births in hemodialysis (HD) patients. Materials and methods: Female HD patients whose pregnancy was retrospectively reported between January 1, 2014, and December 31, 2019. The duration of HD, primary disease, and the information on whether the pregnancy resulted in abortion, stillbirth, or live birth, whether the HD duration was prolonged after diagnosing the pregnancy and whether it accompanied preeclampsia were recorded. Results: In this study, we reached 9038 HD female patients' data in the study. A total of 235 pregnancies were detected in 145 patients. The mean age was 35.42 (35 +/- 7.4) years. The mean age at first gestation was 30.8 +/- 6.5 years. The average birth week was 32 (28 -36) weeks. A total of 53.8% (no = 78) of the patients had live birth, 51.7% (no = 70) had at least one abortion in the first 20 weeks, and 13.1% (no = 19) had at least one stillbirth after 20 weeks. The rate of patients' increased numbers of dialysis sessions during pregnancy was 71.7%. The abortion rate was 22.4% in those with increased HD sessions, whereas 79.3% in those not increased HD sessions (p < 0.001). Live birth frequency was 67.2% in the increased HD sessions group and 3.4% in those who did not differ in HD sessions (p < 0.001). Conclusion: For the first time, we reported pregnancy outcomes in HD female patients, covering all regions of Turkey. It has been observed that; increasing the number of HD sessions in dialysis patients will decrease fetal and maternal complications and increase live birth rates
    corecore