Non-hodgkin lenfomalı hastalarda tedavi öncesi ve sonrası (3 ay) cd4, cd8, cd20, cd25, cd56 ve akut faz reaktanları (c-reaktif protein, ferritin, prokalsitonin), IL1, IL6, TNFa düzeylerinin değerlendirilmesi

TEZ6824Tez (Uzmanlık) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 2008.Kaynakça (s.65-70) var.vii, 71 s. ; 29 cm.The participants of this study were 99 patients who applied to the Unit of Division of Oncology, Department of Internal Medicine, Cukurova University and who were diagnosed as NHL during March 2006 and March 2008. The patients were divided into three groups; newly diagnosed, relapsed and control. The treatment responses of international Prognostic index and other potential factors, Acute Phase Reactants and the cell surface reseptors in these patients were examined. The mean age of the 78 patients who were newly diagnosed was 56.1±17.4 and the patients the mean age of the 21 patients with relapse was 46.6±12.8. Of the 78 newly diagnosed, 37 (% 47.4), of the 21 relapsed, 6 (% 28.6) and 19 of the 36 in the control group were female. During the study lasted two years, CD4, CD8, CD20, CD25. CD56 were determined through the Flow cytometry method ( the device, Facs Calibur-Roche).Bu çalışmada Çukurova Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Onkoloji Bilim Dalı Polikliğine Mart 2006-Mart 2008 tarihleri içerisinde başvurarak Non-Hodgkin Lenfoma tanısı konmuş 99 hasta alındı. Hastalar üç gruba ayrıldı; yeni tanı, nüks eden ve kontrol grup. Bu hastalarda uluslararası Prognostik indeksin (IPI) ve olası diğer faktörlerin, Akut Faz reaktantlarının, hücre yüzey reseptörlerinin tedaviye yanıtı üzerindeki etkileri araştırıldı. Çalışmadaki yeni tanı alan 78 kişinin yaş ortalaması 56.1±17.4, nüks ile gelen 21 kişinin yaş ortalaması 46.6±12.8 idi. Yeni tanı ile gelen 78 hastanın 37'si (% 47.4'ü), nüks ile gelen 21 kişinin 6`sı (% 28.6'sı), kontrol grubu ile gelen 36 kişinin 19'u ( % 52.8 ) bayandı. İki yıl içinde yapılan bu çalışmada, CD4, CD8, CD20, CD25. CD56, Facs Calibur-Roche cihazıyla Flovsitometri yöntemiyle ölçüldü. TNF?(pg/ml) ve IL1, IL6 IMB cihazı ile Mikroeliza yöntemi ile ölçüldüBu çalışma Ç.Ü. Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi Tarafından Desteklenmiştir. Proje No

Opere Edilebilir Meme Kanserli Hastalarda Inflamatuvar Markerların Prognoz Üzerine Etkisinin Incelenmesi

The aim of this study is to investigate the effect of inflammatory markers on prognosis among patients with operable breast cancer. This study was conducted on patients followed up between December 2009 and December 2012, at Division of Medical Oncology, Department of Internal Medicine, Hacettepe University Medical School. A total of 704 patients with stages I to III breast cancer whose inflammatory markers were ordered at the time of diagnosis were included the study. Serum C-reactive protein (CRP), erythrocyte sedimentation rate (ESR), albumin, ferritin, β2 microglobulin, and lactate dehydrogenase (LDH) levels were evaluated as inflammatory markers. The median age at diagnosis was 50 (25-92). Of the patients 42.8 % were premenopausal and 48.2 % were postmenopausal. Invasive ductal carcinoma was the most common histology (76.5 %). Serum ferritin, LDH, β2 microglobulin, ESR, and CRP were higher than the normal values in 1.0 %, 4.3 %, 9.5 %, 32.4 % and 36.4 % of the patients, respectively. Serum albumin levels were lower than the normal values in 1.7 % of the patients. The median follow-up period of the patients was 22 months (3-227). During this follow-up, metastatic disease developed in 31 patients (4.4 %) and 11 patients (1.56 %) died due to disease progression. Two year overall survival and disease free survival rates were not statistically different among patients with normal values and abnormal values with respect to albumin, ferritin, LDH, β2 microglobulin, CRP, and ESR. v Our study is the first study that investigated the effect of inflammatory markers on the prognosis of operable breast cancer patients. We showed that inflammatory markers such as ESR, CRP, ferritin, B2 microglobulin, albumin and LDH have no effect on prognosis. We suppose that the following factors might have an influence on the results of our study. As the follow up time is not long enough, the small number of events makes it hard to make a precise conclusion. All the patients had early disease that could not evoke the inflammatory process. Another reason that might have affected our results is that blood sampling time after surgery is not uniform. In conclusion, we believe that further studies with a longer follow-up and enough event number should be conducted.Bu çalışmada opere edilebilir meme kanserli hastaların inflamatuvar belirteçlerin prognoz üzerine etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Bu çalışma İç Hastalıkları Anabilim Dalı Medikal Onkoloji Bilim Dalı'nda Aralık 2009 ile Aralık 2012 tarihleri arasında takip edilen hasta verileri kullanılarak yapılmıştır. Evre I-III meme kanseri olan ve tanı anında inflamatuvar belirteçleri istenen 704 hasta olarak çalışmaya dahil edilmiştir. Hastalarda inflamatuvar belirteç olarak serum C-reaktif protein (CRP), eritrosit sedimantasyon hızı (ESR), albumin, ferritin, β2 mikroglobulin, laktat dehidrogenaz (LDH) seviyeleri ölçülmüştür. Hastalarımızın tanı anındaki ortanca yaşı 50 (25-92) idi. Hastaların % 42,8’i premenopozal, % 48,2’si postmenopozaldi. En sık görülen primer tümör histolojisi 535 (% 76,5) ile invaziv duktal karsinomdu. İnflamatuvar belirteçlerden ferritin % 1, LDH % 4,3, β2 mikroglobulin % 9,5, ESR % 32,4 ve CRP % 36,4 hastada yüksek olarak bulundu. Albumin % 1,7 hastada düşük olarak saptandı. Tüm çalışma grubunda ortanca takip süresi 22 aydı (3-287). İzlem süresinde 31 (% 4,4) hastada metastaz, 11 (% 1,56) hastada eksitus gerçekleşmişti. Hastaların 2 yıllık genel sağ kalımları inflamatuvar belirteçlere göre değerlendirildiğinde albümin, ferritin, LDH, β2 mikroglobulin, CRP, ESR için normal ve anormal değerlere sahip gruplar arasında istatistiksel anlamlı fark saptanmadı. 2 yıllık hastalıksız sağkalım verileri incelendiğinde yine iii inflamatuvar belirteçler açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı. Sonuç olarak çalışmamız adjuvan tedavi alan ve opere edilmiş meme kanserli hastalarda serum inflamasyon belirteçlerinin prognostik değerlerini araştıran literatürde ilk olma özelliği gösteren çalışmadır. Takip süresi dahilinde serum inflamatuvar belirteçleri olan ESR, CRP, ferritin, β2 mikroglobülin, albümin ve LDH seviyelerinin prognoz üzerine etkisinin olmadığı görülmüştür. Bunun tüm hastalarımızın erken evrede olmasının inflamasyon yanıtını bariz bir şekilde artırmamasından kaynaklanabileceğini ve takip süremizin kısa olmasından dolayı sonucu tam olarak yansıtamamış olabileceğini düşünmekteyiz. Önemli nedenlerden bir tanesi de kan örneklerinin cerrahi sonrası farklı zamanlarda alınması olabilir. Olay sayısının yeterince olduğu daha uzun takip süreli çalışmalara ihtiyaç vardır

Suriyeli Mülteci Hastalarda Kemoterapiye Bağlı Yan Etkiler ve Tedavi Uyumunun Değerlendirilmesi

Amaç: Bu çalışmada kliniğimizde kanser tedavisi gören Suriyeli mültecileri demografik özellikler, tedavi ilişkili yan etkiler ve tedavi uyumu açısından değerlendirerek Türk vatandaşları ile karşılaştırmayı amaçladık. Hastalar ve Yöntemler: Çalışmaya, Gaziantep Dr. Ersin Arslan Devlet Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği ayakta tedavi ünitesinde Ocak 2015’te kemoterapi uygulanan 190 hasta dahil edildi. Hastalar ile yüz yüze anket yöntemiyle, bu çalışma için hazırlanmış olan formlara göre görüşme yapıldı. Bulgular: Hastaların ortanca yaşı 51 ve %60’ı erkekti. Her iki grup arasında yaş ve cinsiyet açısından fark gözlenmedi. Hastalarda gözlenen toksisiteler açısından fark gözlenmezken, en sık sırasıyla halsizlik (%65 ve %64), uykusuzluk (%50 ve %55), ağrı (%61 ve %49) ve iştahsızlık (%37 ve %36) görüldü. Tedavi uyumu gruplar arasında benzerdi. Sonuç: Bu çalışmada, literatürdeki birçok çalışmanın aksine demografik özellikler, tedavi, tedavi ilişkili toksisiteler ve tedavi uyumu açısından Türk vatandaşları ve Suriye vatandaşları arasında fark gözlenmedi

Fluid Rim Sign: A New Ultrasonographic Sign Of Soft Tissue Aspergillosis

The air crescent sign is a well-known important diagnostic finding in invasive pulmonary aspergillosis. Herein we report a distinctive but rare ultrasonographic appearance in a patient with myositis secondary to Aspergillus flavus infection, which can be considered as the soft tissue counterpart of the air crescent sign.WoSScopu

Genç Onkologların Bakış Açısı ile Türkiye’deki Klinik Araştırmalar: Engeller ve Çözüm Önerileri

Günümüzde onkoloji alanında her geçen gün deneysel ve klinik araştırmaların sonucu olarak yeni bir gelişme olmaktadır. Kişi başına düşen yayın sayısına bakıldığında, Türkiye diğer gelişmiş Avrupa ülkelerinden epeyce geride yer almaktadır. Örneğin tüm dünyada kanser alanında yapılmış olan yayınların sayısı 2,134,964 iken, Türkiye’dekilerin sayısının toplamı 15.576’dır ve toplam yayın sayısı nüfus oranları ile karşılaştırıldığında diğer gelişmiş Avrupa ülkelerine göre epeyce geride kalmaktadır. Türkiye’de klinik çalışmaların önündeki en önemli engellerin finansal sorunlar, çalışma şartlarının zorlukları, iş yoğunluğu nedeniyle zaman kısıtlılığı, deneyimli-eğitimli insan gücü eksikliği, bilimsel çalışmanın tüm aşamalarında yardımcı olacak bir ekibin eksikliği, proje hazırlama ve etik kurul izin sürecinde yaşanan sıkıntılar, motivasyon eksikliği olduğu düşünülebilir. Biz genç onkologlar olarak bu yazımızda; dünya genelinde ülkemizin bilimsel ve klinik araştırmalardaki yerini, bilimsel araştırmaların yapılamamasının nedenlerini, ülkemizde yapılmakta olan yayınların çeşit ve kalitesini, bizim ülkemize ait varolan ger- çekleri ve bunlara yönelik getirilebilecek çözüm önerilerini tartışmayı amaçladık.There is a new improvement in oncology nearly in every day as a result of preclinical or clinical. As the number of publication per capita, Turkey is far behind the other developed European countries. For example, the number of publications in oncology field is 2.134.964 in the world, it is 15.576 in our country. The most important obstacles for clinical trials in Turkey may be listed as financial problems, difficulties of working conditions, time limitation due to work intensity, inadequate experienced/trained man-power, absence of assistance team at all steps of a scientific trial, difficulties faced during project planning and ethics committee submissions, and lack of motivation. In this article, we, as young oncologists, aimed to discuss the place of Turkey in areas of scientific and clinical trials in the world; underlying causes for inadequate number, type and quality of national studies and possible solution proposals in our countr

A View from Young Oncologists on Clinical Trials in Turkey: Obstacles and Solution Proposals

There is a new improvement in oncology nearly in every day as a result of preclinical or clinical. As the number of publication per capita, Turkey is far behind the other developed European countries. For example, the number of publications in oncology field is 2.134.964 in the world, it is 15.576 in our country. The most important obstacles for clinical trials in Turkey may be listed as financial problems, difficulties of working conditions, time limitation due to work intensity, inadequate experienced/trained man-power, absence of assistance team at all steps of a scientific trial, difficulties faced during project planning and ethics committee submissions, and lack of motivation. In this article, we, as young oncologists, aimed to discuss the place of Turkey in areas of scientific and clinical trials in the world; underlying causes for inadequate number, type and quality of national studies and possible solution proposals in our country

Is Change in Hemoglobin Level a Predictive Biomarker of Tyrosine Kinase Efficacy in Metastatic Renal Cell Carcinoma? A Turkish Oncology Group Study

Background: There are insufficient predictive markers for renal cell carcinoma (RCC). Methods: A total of 308 metastatic RCC patients were analyzed retrospectively. Results: The increased hemoglobin (Hb) group had significantly higher progression-free survival and overall survival (OS) compared with the decreased Hb group at 11.5 versus 6.35months (p < .001) and 21.0 versus 11.36months (p < .001) respectively. The 1- and 3-year OS rates were higher in the Hb increased group, i.e., 84% versus 64% and 52% versus 35% respectively. Conclusions: The present study showed that increased Hb levels after tyrosine kinase inhibitor therapy could be a predictive marker of RCC