Üç Aşamalı Test, Kavram Haritası ve Analoji Kullanılarak Lise Öğrencilerinin Elektrik Akımı KonusundakiKavram Yanılgılarının Belirlenmesi*

Qualitative research methodologies were used in this research to find the misconceptions of Concept Test with a three tier test, concept mapping activity sheet and electric-related conceptsanalogy sheet. A total of 97 students from three different secondary schools participated in thestudy. The research concluded that students had misconceptions about some concepts related tothe electric current such as current, resistance, potential difference, generator/ battery and simpleelectric circuit. The misconception that students have about electric current as “The current isstored in the generator/battery” was indicated through the Elektricity Concept Test, conceptmaps and analogies. In the light of this research study, it is suggested that in addition to concepttests, concept maps and analogies can be used in determining misconceptions.Nitel araştırma yöntemleri kullanılarak gerçekleştirilen bu araştırmada, 11. sınıfta okuyan lise öğrencilerinin elektrik akımı konusundaki kavram yanılgıları üç aşamadan oluşan elektrikkavram testi, kavram haritası etkinlik formu ve elektrik kavramları benzetim formu kullanılaraktespit edilmeye çalışılmıştır. Araştırma üç farklı ortaöğretim okulundan, toplam 97 öğrencininkatılımıyla gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonucunda öğrencilerin, elektrik akımı konusundageçmekte olan akım, direnç, potansiyel fark, üreteç/pil ve basit elektrik devresi kavramları ileilgili kavram yanılgılarının olduğu tespit edilmiştir. Öğrencilerin sahip olduğu “Akım, üreteç/pil’de depo edilir” kavram yanılgısının elektrik kavram testi, kavram haritaları ve analojileryardımıyla belirlendiği görülmüştür. Kavram yanılgılarının belirlenmesinde kavram testlerininyanı sıra, tamamlayıcı ölçme-değerlendirme aracı olarak kavram haritaları ve analojilerin dearaştırma sonucunda kullanılabileceği söylenebilir

The Effect of Second Molar Extraction and Septumotomy on Intraoral Molar Distalization - A Pilot Study

This study aimed to evaluate the combined effects of second mo tar extraction and interradicular septum removal on molar distalization, an intraoral distalization mechanism was used, emitting interrupted forces. The study group consisted of 12 Class II adolescents (6 females and 6 males), with a mean age of 15.17. Dental effects were analyzed on lateral cephalograms by means of acrylic caps with indicator wires at 3 stages: Pre-treatment, post-distalization, and 2 months after the distalization. Maxillary first premolar and first molar rotations and intermolar distance changes were evaluated from study models, taken at the same periods. All subjects were extracted the upper second molars, and interradicular septa were removed. At the same time, the mesial socket wall was cut vertically and horizontally. Distalization began the next day with bilaterally positioned compact RPE screws, which were activated once in two days. The mean time for the distalization was 3.25 months. Results showed maxillary first molars distalized 3.21 mm with 7.7° tipping and 4.2° mesial rotation. The anchorage loss was 3.41 mm for premolars, and 4.41 mm for incisors, which was reduced to 0.34 mm in premolars, and 2.16 mm in incisors during the post-distalization period. The inter-molar distance increased 4.42mm during distalization

Flexible work environments’ effects on employees’ satisfaction in an intelligent office building

Çalışma mekânları içinde bulundukları dönemin sosyo-kültürel, ekonomik ve toplumsal yapısı ile şekillenen ortamlardır. Günümüzde, teknolojinin ve sürdürülebilirlik olgusunun yaşam ve iş yapma biçimlerini değiştirmesiyle çalışma mekânları yeniden kurgulanmaktadır. Çalışma mekânlarının değişmesinde en etkili unsurlardan biri esneklik kavramıdır. Esnek çalışma mekânları çalışanların iletişimini kuvvetlendirecek ve yatay hiyerarşiyi destekleyecek şekilde tasarlanmaktadır. Esnek çalışma mekanlarında açık ofis alanları aktivite odaklı alanlarla desteklenmekte ve çalışanların konsantrasyon gerektiren çalışma, toplantı ve ekip çalışması gibi ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde planlanmaktadır. Bu durumun bir göstergesi olarak günümüz bilgi ve teknoloji çağında organizasyonlar ofis olarak akıllı binaları ve esnek çalışma mekânlarını tercih etmeye başlamışlardır. Fiziksel çevre tasarımının çalışan memnuniyeti ve verimi üzerine etkileri bilindiğinden, bu yeni tip çalışma mekânları özelinde tasarımın ve çevre kalitesinin çalışan memnuniyeti, verimi ve yapılan işin kalitesine etkileri üzerine araştırmalar dünyada, özellikle Kuzey Amerika ve Avrupa’da hız kazanmıştır. Ancak, Türkiye’deki çalışma mekânları özelinde bu gibi çalışmalar sınırlıdır. Bu çalışmada, bu boşluğu doldurmak amacı ile İstanbul’da yer alan LEED sertifikalı bir binada hizmet veren bir firmanın esnek çalışma mekânı örnek olarak seçilmiştir. Anket, görüşme ve yerinde gözlem yöntemlerine dayanan bir kullanım sonrası değerlendirme çalışması yürütülmüştür. Elde edilen bulgular esnek çalışma düzeni, fiziksel çevre koşulları ve mekânsal tasarım bağlamında çalışan memnuniyetine etkileri açısından değerlendirilmiştir.Social, cultural, and economical structures shape physical work environments. Today, workplaces are reconstructed according to the effects of sustainability and technology on the form of working. Flexibility is one of the most influential elements affecting the change of workplaces. Flexible workplaces are designed to strengthen the communication and to support the horizontal organizational structure. Open office areas are planned to meet the need for activities such as relaxation, conversation, meeting, concentration, and teamwork. In the era of the knowledge society and technology, organizations increasingly prefer smart buildings and flexible workplaces as their work environments. As a result, there is a growing literature, especially in North America and northern Europe, on the impact of flexible workplace design and indoor quality on employee satisfaction, productivity, and work quality. However, such studies are still limited in Turkey. To fill the gap, this research focuses on a flexible workplace located in a LEED -certified building in Istanbul. A post-occupancy evaluation was conducted in this office. Data collection methods included questionnaires, interviews, and participant observations. The data was analyzed based on the employees’ satisfaction from the flexible workplace.Publisher versio

Effects of Enzyme-Producing Probiotic Bacteria Isolated from the Gastrointestinal Tract of Trout on the Growth Performance, Survival, and Digestive Enzyme Activity of Rainbow Trout Fry (Oncorhynchus mykiss)

In this study, we investigated the effects of enzyme-producing probiotic bacteria isolated from the gastrointestinal tract of rainbow trout on the growth performance, feed conversion ratio, and digestive enzyme activity, of fry (Oncorhynchus mykiss). Three isolates (G8/2013, T7/2013 and U5/2013) of candidate bacteria elicited the highest protease, lipase, and amylase activities, respectively. Isolates were identified as Aeromonas sp., Bacillus sp. and Citrobacter braakii by morphological, physiological, biochemical characterizations as well as 16S rRNA gene sequence analysis. The fry basal diet was supplemented with probiotics at varying concentrations; G8 group, Aeromonas sp. 1.72 x 108 CFU/g; U5 group, Bacillus sp. 3.01 x 108 CFU/g; T7 group, C. braakii 2.96 x 108 CFU/g and a mixed group (same bacterial concentrations), and control group (no bacteria). The rainbow trout fry were fed ad libitum in triplicate treatments with supplemented and non-supplemented probiotic diets for 70-days. The total bacterial count in the intestine was significantly higher in the mixed group (30th and 50th days) and U5 group (50th and 70th days) compared with the control group. However, there was no significant difference in weight gain, specific growth rate (SGR), feed conversion ratio (FCR), nutrient digestibility, or digestive enzyme activity among the groups.

Sınıf II Bölüm 1 Maloklüzyonlarda Jasper Jumper apareyi ile üst küçük azı ve alt-üst küçük azı çekim protokollerinin sefalometrik karşılaştırması

Büyümekte olan Sınıf II Bölüm 1 olguların tedavisinde diş çekimi kararının alınması, ortodontide en sık karşılaşılan sorunların başında gelmektedir. Fonksiyonel tedavi endikasyonlarının da geçerli olduğu durumlarda ise tedavi yönteminin belirlenmesi daha da zorlaşmaktadır. Literatürde, sabit fonksiyonel tedavinin iskeletsel etkinliğine ilişkin çalışmalarda çelişkili sonuçlara varıldığından, diş çekimli tedavi-sabit fonksiyonel tedavi sonuçlarının karşılaştırılması ayrı bir önem kazanmaktadır. Bu retrospektif çalışmanın amacı, sabit fonksiyonel tedavide kullanılan Jasper Jumper aygıtının iskeletsel, dişsel ve yumuşak dokulara etkilerini, üst küçük azı ve alt-üst iki küçük azı çekim protokolleri sonuçlarıyla karşılaştırmaktır. Marmara üniversitesi Ortodonti Anabilim Dalı Arşivinden elde edilen, yukarıda belirtilen şekillerde tedavi görmüş, 12-17 yaş arası Sınıf II Bölüm 1 maloklüzyona sahip 91 adet olgunun başlangıç ve bitim yan sefalometrik röntgenlerinin analiz edildiği çalışmada üç ayrı grup oluşturulmuştur: Jumper grubunda (J) 14,25 yaş ortalamasına sahip 33 olgudan; üst küçük azı çekimli grupta (2K) 15,1 yaş ortalamasına sahip 28 olgudan, alt-üst küçük azı çekimli grupta ise (4K) 14,4 yaş ortalamasına sahip 30 olgudan alınmış kayıtlar analiz edilmiştir. Bulgularımız, maksiller büyümenin en fazla J grubunda, en az 2K grubunda sınırlandığını göstermektedir. Mandibüler iskeletsel etki ise en fazla J grubunda meydana gelirken, 2K grubunda mandibüler gelişimin sınırlandığı görülmektedir. Vertikal boyut üç grupta da artarken; en fazla mandibüler rotasyon J grubunda gerçekleşmiş, alt ön yüz yüksekliği ise en fazla J ve 4K gruplarında artış göstermiştir. Dişsel olarak, Oklüzal Düzlem üç grupta da saat yönünde rotasyon yapmış; bu hareket en fazla J, en az 2K grubunda gerçekleşmiştir. Dentoalveoler değişim bulgularına göre, çekimli gruplarda literatürdeki benzer çalışmalarla uyumlu hareketler gözlenirken, çekimsiz grupta Jasper Jumper aygıt etkilerinin aygıt sökümünü takiben kısmen nüks ettiği sonucuna ulaşılmıştır. Muhtemel nüks hareketleri en fazla üst azı dişlerinde gerçekleşirken, üst ve alt keser anteroposterior konumları ile açı değişimlerinde en az nüks gözlemlenmiştir. Azı dişlerinin tüm gruplarda uzaması sonucu dikey boyut tüm gruplarda artış göstermiştir. Yumuşak doku bulgularına göre çekimli gruplarda dudaklarda gerileme gözlenmiş, bu değişimler Nasolabial Açı değişimleri ile uyumlu bulunmuştur. Çene ucu, iskletsel değişimler ile uyumlu olarak, en fazla J grubunda öne gelmiş; 2K grubunda ise hafif gerileme gözlemlenmiştir. Yumuşak doku profilinde ise en fazla düzleşme 4K grubunda, en az 2K grubunda gerçekleşmiştir. Sonuç olarak, sabit fonksiyonel ve çekimli tedavi protokolleri ile, 12-17 yaş aralığındaki Sınıf II bireylerde farklı mekanizmalar ile benzer sonuçlar elde edildiği saptanmıştır. Bu çalışmada; Jasper Jumper aygıtının iskeletsel etkilerinin sınırlı olması, dentoalveoler etkilerinin ise keser bölgesi dışında korunamaması nedeniyle, çekimli ve çekimsiz tedavi protokollerinin yumuşak ve sert dokular üzerinde benzer etkiler gösterdiği sonucuna varılmıştır. Bununla birlikte, çekimli-çekimsiz tedavi etkinliklerinin en etkili analizi, bu tedavi yöntemlerinin uzun dönem sonuçlarının karşılaştırıldığı çalışmalar ile mümkün olacaktır. ANAHTAR KELİMELER: Sınıf II maloklüzyon, Jasper Jumper, Küçük azı çekimi, Sefalometrik analiz, sert ve yumuşak doku değişimleri 1.1. Summary CEPHALOMETRIC COMPARISON OF CLASS II DIVISION 1 PATIENTS TREATED WITH JASPER JUMPER, 2 PREMOLAR EXTRACTION, AND 4 PREMOLAR EXTRACTION PROTOCOLS During the correction of Class II Division 1 malocclusion in growing patients, one of the most difficult decisions is to incorporate extraction into the treatment plan. In cases where functional treatment is also indicated, the decision to remove teeth becomes much more difficult. In literature, there are controversial decisions as to the skeletal effects of functional appliances, which add to the importance of the studies comparing extraction and non-extraction treatments. The aim of this retrospective study was to compare skeletal, dental, and soft tissue effects of a fixed functional appliance called Jasper Jumper, to those of upper first premolar and to four premolar extraction cases. The initial and finishing lateral cephalograms of 91 Class II Division 1 cases, between 12 to 17 years of age, were obtained from the archives of Marmara University-Department of Orthodontics, and sorted into three groups according to the treatment plan: The Jumper group (J) consisted of 33 cases, with an average age of 14,25; the upper premolar extraction group (2K) consisted of 28 cases with an average age of 15,1; and the 4 premolar extraction group (4K) included 30 patients with an average age of 14,4. The results showed that the maxillary restriction was highest in J group, and lowest in the 2K group. The mandibular skeletal effect was evident in J group; while the mandibular growth was inhibited in the 2K group. The vertical dimension increased in all three groups; where the highest mandibular rotation was seen in the J group and the greatest increase in Lower Anterior Facial Height was recorded in J and 4K groups. Dentally, all three groups showed clockwise rotation of the Occlusal Plane, which was highest in the J group, and lowest in 2K group. The dentoalveolar changes were consistent with the findings of similar extraction studies in literature; while in J group, the dentoalveolar effects of the Jasper Jumper seem to have partially relapsed following the removal of the appliance. Most of the appliance effects were maintained in the upper and lower incisor region, while the upper molars moved contrary to Jumper effects at the end of the treatment. The molar extrusion in all three groups resulted in an increase of the vertical dimension. Soft tissue findings showed retrusion of the lips in extraction groups, which were consistent with the Nasolabial Angle changes. The chin projection increased mainly in the J group, while in the 2K group a slight retrusion was found. The 4K group showed the greatest amount of straightening in soft tissue profile, while 2K group showed the least changes. As a result, current study found similar results between fixed functional and premolar extraction protocols in the correction of Class II Division 1 malocclusions between 12 and 17 years of age, despite of the different treatment mechanisms. It can be hypothesized that due to the insufficient skeletal effect of the Jasper Jumper appliance, and that the dentoalveolar changes cannot be maintained fully after the removal of the appliance; the fixed functional and premolar extraction treatment protocols have similar effects upon the hard and soft tissues on the face. However, further studies about the long-term effects of the two protocols are recommended for a more detailed comparison of the efficiency between fixed functional and extraction treatment approaches. KEY WORDS: Class II malocclusion, Jasper Jumper, Premolar extraction, Cephalometric analysis, Hard and soft tissue change

Sınıf II Bölüm 1 Maloklüzyonlarda Jasper Jumper apareyi ile üst küçük azı ve alt-üst küçük azı çekim protokollerinin sefalometrik karşılaştırması

ÖZETBüyümekte olan Sınıf II Bölüm 1 olguların tedavisinde diş çekimi kararının alınması, ortodontide en sık karşılaşılan sorunların başında gelmektedir. Fonksiyonel tedavi endikasyonlarının da geçerli olduğu durumlarda ise tedavi yönteminin belirlenmesi daha da zorlaşmaktadır. Literatürde, sabit fonksiyonel tedavinin iskeletsel etkinliğine ilişkin çalışmalarda çelişkili sonuçlara varıldığından, diş çekimli tedavi-sabit fonksiyonel tedavi sonuçlarının karşılaştırılması ayrı bir önem kazanmaktadır.Bu retrospektif çalışmanın amacı, sabit fonksiyonel tedavide kullanılan Jasper Jumper aygıtının iskeletsel, dişsel ve yumuşak dokulara etkilerini, üst küçük azı ve alt-üst iki küçük azı çekim protokolleri sonuçlarıyla karşılaştırmaktır.Marmara üniversitesi Ortodonti Anabilim Dalı Arşivinden elde edilen, yukarıda belirtilen şekillerde tedavi görmüş, 12-17 yaş arası Sınıf II Bölüm 1 maloklüzyona sahip 91 adet olgunun başlangıç ve bitim yan sefalometrik röntgenlerinin analiz edildiği çalışmada üç ayrı grup oluşturulmuştur: Jumper grubunda (J) 14,25 yaş ortalamasına sahip 33 olgudan; üst küçük azı çekimli grupta (2K) 15,1 yaş ortalamasına sahip 28 olgudan, alt-üst küçük azı çekimli grupta ise (4K) 14,4 yaş ortalamasına sahip 30 olgudan alınmış kayıtlar analiz edilmiştir.Bulgularımız, maksiller büyümenin en fazla J grubunda, en az 2K grubunda sınırlandığını göstermektedir. Mandibüler iskeletsel etki ise en fazla J grubunda meydana gelirken, 2K grubunda mandibüler gelişimin sınırlandığı görülmektedir. Vertikal boyut üç grupta da artarken; en fazla mandibüler rotasyon J grubunda gerçekleşmiş, alt ön yüz yüksekliği ise en fazla J ve 4K gruplarında artış göstermiştir.Dişsel olarak, Oklüzal Düzlem üç grupta da saat yönünde rotasyon yapmış; bu hareket en fazla J, en az 2K grubunda gerçekleşmiştir. Dentoalveoler değişim bulgularına göre, çekimli gruplarda literatürdeki benzer çalışmalarla uyumlu hareketler gözlenirken, çekimsiz grupta Jasper Jumper aygıt etkilerinin aygıt sökümünü takiben kısmen nüks ettiği sonucuna ulaşılmıştır. Muhtemel nüks hareketleri en fazla üst azı dişlerinde gerçekleşirken, üst ve alt keser anteroposterior konumları ile açı değişimlerinde en az nüks gözlemlenmiştir. Azı dişlerinin tüm gruplarda uzaması sonucu dikey boyut tüm gruplarda artış göstermiştir.Yumuşak doku bulgularına göre çekimli gruplarda dudaklarda gerileme gözlenmiş, bu değişimler Nasolabial Açı değişimleri ile uyumlu bulunmuştur. Çene ucu, iskletsel değişimler ile uyumlu olarak, en fazla J grubunda öne gelmiş; 2K grubunda ise hafif gerileme gözlemlenmiştir. Yumuşak doku profilinde ise en fazla düzleşme 4K grubunda, en az 2K grubunda gerçekleşmiştir.Sonuç olarak, sabit fonksiyonel ve çekimli tedavi protokolleri ile, 12-17 yaş aralığındaki Sınıf II bireylerde farklı mekanizmalar ile benzer sonuçlar elde edildiği saptanmıştır. Bu çalışmada; Jasper Jumper aygıtının iskeletsel etkilerinin sınırlı olması, dentoalveoler etkilerinin ise keser bölgesi dışında korunamaması nedeniyle, çekimli ve çekimsiz tedavi protokollerinin yumuşak ve sert dokular üzerinde benzer etkiler gösterdiği sonucuna varılmıştır. Bununla birlikte, çekimli-çekimsiz tedavi etkinliklerinin en etkili analizi, bu tedavi yöntemlerinin uzun dönem sonuçlarının karşılaştırıldığı çalışmalar ile mümkün olacaktır.ANAHTAR KELİMELER: Sınıf II maloklüzyon, Jasper Jumper, Küçük azı çekimi, Sefalometrik analiz, sert ve yumuşak doku değişimleri 1.1.Summary CEPHALOMETRIC COMPARISON OF CLASS II DIVISION 1 PATIENTS TREATED WITH JASPER JUMPER, 2 PREMOLAR EXTRACTION, AND 4 PREMOLAR EXTRACTION PROTOCOLSDuring the correction of Class II Division 1 malocclusion in growing patients, one of the most difficult decisions is to incorporate extraction into the treatment plan. In cases where functional treatment is also indicated, the decision to remove teeth becomes much more difficult. In literature, there are controversial decisions as to the skeletal effects of functional appliances, which add to the importance of the studies comparing extraction and non-extraction treatments.The aim of this retrospective study was to compare skeletal, dental, and soft tissue effects of a fixed functional appliance called Jasper Jumper, to those of upper first premolar and to four premolar extraction cases.The initial and finishing lateral cephalograms of 91 Class II Division 1 cases, between 12 to 17 years of age, were obtained from the archives of Marmara University-Department of Orthodontics, and sorted into three groups according to the treatment plan: The Jumper group (J) consisted of 33 cases, with an average age of 14,25; the upper premolar extraction group (2K) consisted of 28 cases with an average age of 15,1; and the 4 premolar extraction group (4K) included 30 patients with an average age of 14,4.The results showed that the maxillary restriction was highest in J group, and lowest in the 2K group. The mandibular skeletal effect was evident in J group; while the mandibular growth was inhibited in the 2K group. The vertical dimension increased in all three groups; where the highest mandibular rotation was seen in the J group and the greatest increase in Lower Anterior Facial Height was recorded in J and 4K groups. Dentally, all three groups showed clockwise rotation of the Occlusal Plane, which was highest in the J group, and lowest in 2K group. The dentoalveolar changes were consistent with the findings of similar extraction studies in literature; while in J group, the dentoalveolar effects of the Jasper Jumper seem to have partially relapsed following the removal of the appliance. Most of the appliance effects were maintained in the upper and lower incisor region, while the upper molars moved contrary to Jumper effects at the end of the treatment. The molar extrusion in all three groups resulted in an increase of the vertical dimension.Soft tissue findings showed retrusion of the lips in extraction groups, which were consistent with the Nasolabial Angle changes. The chin projection increased mainly in the J group, while in the 2K group a slight retrusion was found. The 4K group showed the greatest amount of straightening in soft tissue profile, while 2K group showed the least changes.As a result, current study found similar results between fixed functional and premolar extraction protocols in the correction of Class II Division 1 malocclusions between 12 and 17 years of age, despite of the different treatment mechanisms. It can be hypothesized that due to the insufficient skeletal effect of the Jasper Jumper appliance, and that the dentoalveolar changes cannot be maintained fully after the removal of the appliance; the fixed functional and premolar extraction treatment protocols have similar effects upon the hard and soft tissues on the face. However, further studies about the long-term effects of the two protocols are recommended for a more detailed comparison of the efficiency between fixed functional and extraction treatment approaches. KEY WORDS: Class II malocclusion, Jasper Jumper, Premolar extraction, Cephalometric analysis, Hard and soft tissue change

The machineries of user knowledge production

Due to copyright restrictions, the access to the full text of this article is only available via subscription.A multiple case study was conducted to investigate the machineries of designers' user knowledge production at six design consultancies in the Northwestern USA in domains of architecture, industrial design, and interaction design. Karin Knorr Cetina's theory of epistemic cultures was utilised as the theoretical lens. The findings indicate that the user is not a given; instead, the user is a constructed phenomenon in design. The design process is characterised by the deconstruction and reconstruction of the user information and of experiential information, implemented to meet the epistemic needs of designers. User representations are used as the liminal knowledge. Designers manipulated this knowledge in order to narrow down the artefact to be designed.Washington State Universit

Preparation and characterization of water reducible alkyd resin/colloidal silica nanocomposite coatings

In this study, water reducible alkyd resins containing different amounts of colloidal silica were synthesized for the first time. In order to achieve this, alkyd resin, which has an oil content of 35%, was prepared with tall oil fatty acid, isophthalic acid, trimellitic anhydride, and trimethylolpropane. The alkyd resin was neutralized with triethylamine, and was dissolved in an isobutyl alcohol-isopropyl alcohol-butyl glycol mixture to produce 75% (wt.) solution, which was called stock alkyd resin. The stock alkyd resin was diluted with water to 50% (wt.) concentration with water and colloidal silica mixture in order to prepare an alkyd solution containing 0%, 5%, 10%, 15% and 20% colloidal silica. Then the effect of the silica nanoparticle addition on the surface coating properties, thermal behaviors and surface morphologies of water reducible alkyd resins was investigated. As a result, the addition of colloidal silica has improved surface coating properties and thermal behaviors of nanocomposite water reducible alkyd resin. (C) 2014 Elsevier B.V. All rights reserved